4. Ceza Dairesi 2018/3231 E. , 2018/12645 K.
Tehdit suçundan suça sürüklenen çocuk ...'nın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 106/1-1. cümle, 29, 31/3 ve 62/1. maddeleri uyarınca 2 ay 6 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231 ve 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu'nun 23. maddeleri gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 3 yıl denetim süresi belirlenmesine dair Şarkikaraağaç (Kapatılan) Sulh Ceza Mahkemesinin 03/10/2012 tarihli ve 2010/9 esas, 2012/300 sayılı kararının kesinleşmesini müteakip, suça sürüklenen çocuğun denetim süresi içerisinde kasıtlı olarak işlediği açıktan hırsızlık suçundan Alanya 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 24/12/2014 tarihli ve 2014/1211 esas ve 2014/511 sayılı kararıyla mahkum edildiğinin ihbar edilmesi üzerine hakkındaki hükmün açıklanması ile 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 106/1-1.cümle, 29, 31/3 ve 62/1. maddeleri uyarınca 2 ay 6 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına dair Şarkikaraağaç Asliye Ceza Mahkemesinin 27/12/2016 tarihli ve 2015/7 esas, 2016/421 sayılı kararı, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü'nün 08/05/2018 gün ve 94660652-105-32-4402-2018-KYB sayılı istemleri ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 15/05/2018 gün ve 2018/40448 sayılı bozma düşüncesini içeren ihbarnamesiyle Daireye gönderilmiş olduğu görülmekle, dosya incelendi:
Kanun yararına bozma isteyen ihbarnamede;
Dosya kapsamında bulunan adlî sicil kaydına göre, suç tarihinden önce hapis cezasına ilişkin hükümlülüğü bulunmayan ve suç tarihinde 18 yaşından küçük olan suça sürüklenen çocuk hakkında tayin olunan kısa süreli hapis cezalarının, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 50/3. maddesindeki “Daha önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş olmak koşuluyla, mahkûm olunan otuz gün ve daha az süreli hapis cezası ile fiili işlediği tarihte onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş bulunanların mahkûm edildiği bir yıl veya daha az süreli hapis cezası, birinci fıkrada yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilir” hükmü uyarınca aynı maddenin 1. fıkrasında yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesi gerektiğinin gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediğinden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunduğu anlaşılmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
I-Olay:
Tehdit suçundan suça sürüklenen çocuk ...'nın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 106/1-1. cümle, 29, 31/3 ve 62/1. maddeleri uyarınca 2 ay 6 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231 ve 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu'nun 23. maddeleri gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 3 yıl denetim süresi belirlenmesine dair Şarkikaraağaç (Kapatılan) Sulh Ceza Mahkemesinin 03/10/2012 tarihli ve 2010/9 esas, 2012/300 sayılı kararının kesinleşmesini müteakip, suça sürüklenen çocuğun denetim süresi içerisinde kasıtlı olarak işlediği açıktan hırsızlık suçundan Alanya 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 24/12/2014 tarihli ve 2014/1211 esas ve 2014/511 sayılı kararıyla mahkum edildiğinin ihbar edilmesi üzerine hakkındaki hükmün açıklanması ile 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 106/1-1.cümle, 29, 31/3 ve 62/1. maddeleri uyarınca 2 ay 6 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına dair Şarkikaraağaç Asliye Ceza Mahkemesinin 27/12/2016 tarihli ve 2015/7 esas, 2016/421 sayılı kararının, dosya kapsamında bulunan adlî sicil kaydına göre, suç tarihinden önce hapis cezasına ilişkin hükümlülüğü bulunmayan ve suç tarihinde 18 yaşından küçük olan suça sürüklenen çocuk hakkında tayin olunan kısa süreli hapis cezalarının, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 50/3. maddesindeki “Daha önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş olmak koşuluyla, mahkûm olunan otuz gün ve daha az süreli hapis cezası ile fiili işlediği tarihte onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş bulunanların mahkûm edildiği bir yıl veya daha az süreli hapis cezası, birinci fıkrada yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilir” hükmü uyarınca aynı maddenin 1. fıkrasında yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesi gerektiğinin gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle kanun yararına bozmaya konu edildiği anlaşılmıştır.
II-Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
Suça sürüklenen çocuk ... hakkında hükmolunan 2 ay 6 gün hapis cezasının, TCK'nın 50/3. maddesi gereğince, anılan maddenin birinci fıkrasında yazılı olan seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesinin gerekip gerekmediğinin belirlenmesine ilişkindir.
III-Hukuksal Değerlendirme:
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309.maddesinin 1.fıkrasında “Hakim veya mahkeme tarafından verilen ve istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümde hukuka aykırılık bulunması halinde bu maddede düzenlenen olağanüstü yasa yoluna konu olabileceği belirtilmiştir.
Y.C.G.K.'nun 17.7.2007 gün ve 2007/145-172 sayılı, 27.3.2007 gün ve 2007/73-76 sayılı kararlarında da vurgulandığı üzere hükümdeki diğer yasaya aykırılıklar giderilmeden, uyuşmazlık konusunda karar verilmesi halinde, hukuka aykırılıkları giderme ve ülkede uygulama birliğini hukuka uygunlukla sağlama amacına hizmet için öngörülen 'Kanun yararına bozma' kurumu, bünyesinde hukuka aykırılık taşıyan hükümleri onaylama sonucunu doğuracaktır.
Uyuşmazlık konusunda bir karar vermeden önce, kanun yararına bozma istemine konu edilen hükümde başkaca yeni hukuka aykırılıkların bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bu bağlamda incelenen dosyada; tehdit suçundan suça sürüklenen çocuk ...'nın, tartışma sırasında şikayetçi Süleyman Çifci'yi evin mutfağından aldığı bıçağı herhangi bir söz söylemeden gösterip teşhir etmek suretiyle tehdit ettiğinden bahisle cezalandırılması talebiyle kamu davasının açıldığı, yargılama neticesinde Şarkikaraağaç (Kapatılan) Sulh Ceza Mahkemesinin 03/10/2012 tarihli ve 2010/9 esas, 2012/300 sayılı kararıyla TCK'nın 106/1-1. cümle, 29, 31/3 ve 62/1. maddeleri uyarınca 2 ay 6 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231 ve 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu'nun 23. maddeleri gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 3 yıl denetim süresi belirlenmesine karar verildiği, kararının kesinleşmesini müteakip, Alanya 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 24/12/2014 tarihli ve 2014/1211 esas ve 2014/511 sayılı kararıyla suça sürüklenen çocuğun denetim süresi içerisinde işlediği hırsızlık suçundan, TCK'nın 141/1, 35 ve 62. maddeleri uyarınca 2 ay 15 gün hapis cezasına mahkum edildiğinin ihbar edilmesi üzerine, Şarkikaraağaç Asliye Ceza Mahkemesinin 27/12/2016 tarihli ve 2015/7 esas, 2016/421 sayılı kararıyla suça sürüklenen çocuğun şikayetçiyi öldürmekle tehdit ettiği kabul edilerek suça sürüklenen çocuk hakkındaki hükmün açıklanması ile TCK'nın 106/1-1.cümle, 29, 31/3 ve 62/1. maddeleri uyarınca 2 ay 6 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
1-Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 30/10/2007 tarihli ve 2007/4-200 esas, 2007/219 sayılı ilâmında belirtildiği üzere, uzlaştırma kurumu her ne kadar 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunun 253 ve 254. maddelerinde hüküm altına alınarak usul hukuku kurumu olarak düzenlenmiş ise de, fail ile devlet arasındaki ceza ilişkisini sona erdirmesi bakımından maddi hukuka da ilişkin bulunması nedeniyle yürürlüğünden önceki olaylara uygulanabileceği, bu uygulamanın sadece görülmekte olan davalar bakımından geçerli olmayacağı, 5237 sayılı Kanun'un 7/2. maddesindeki 'Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.' şeklinde düzenleme karşısında, kesinleşen hükümlerde de uzlaşma hükümlerinin uygulanması gerektiği anlaşılmıştır.
02.12.2016 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun'un 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK'nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaştırma hükümleri yeniden düzenlenmiş, aynı maddenin birinci fıkrasının (b) bendine mevcut (2) ve (3) numaralı alt bentlerden sonra gelmek üzere (3), (5) ve (6) numaralı alt bentler eklenmiştir. Bu bentlere göre, tehdit (madde 106, birinci fıkra), hırsızlık(madde 141), dolandırıcılık (madde 157) suçları uzlaşma kapsamına alınmıştır.
Uzlaştırma CMK'nın 253. maddesinde ayrıntılarıyla düzenlenmiş, mahkeme tarafından uzlaştırmaya ilişkin anılan Kanunun 254. maddesinde' (1)Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, kovuşturma dosyası, uzlaştırma işlemlerinin 253 üncü maddede belirtilen esas ve usûle göre yerine getirilmesi için uzlaştırma bürosuna gönderilir. (2) Uzlaşma gerçekleştiği takdirde, mahkeme, uzlaşma sonucunda sanığın edimini def’aten yerine getirmesi halinde, davanın düşmesine karar verir. Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arzetmesi halinde; sanık hakkında, 231 inci maddedeki şartlar aranmaksızın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilir. Geri bırakma süresince zamanaşımı işlemez. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildikten sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, mahkeme tarafından, 231 inci maddenin onbirinci fıkrasındaki şartlar aranmaksızın, hüküm açıklanır. ' denilmiştir.
Uzlaştırmanın asıl olarak soruşturma evresinde yapılması gereken bir işlem olduğu, kovuşturma aşamasında uzlaştırma hükümlerinin uygulanmasının ise istisnai olarak Cumhuriyet savcısı tarafından uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması halinde mümkün olduğu kabul edilmelidir.
Uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması halinde uzlaştırmanın uygulanması gerekmekte olup uzlaşma başarıyla gerçekleşir ve edim bir defada yerine getirilirse kamu davasının düşmesine karar verilecektir.
Bu açıklamalara bağlı olarak incelenen dosyada;
a-Hükmün açıklanmasına neden olan kasıtlı suçun, TCK'nın 141/1 maddesi uyarınca hükmolunan hırsızlık olması, hükümden sonra 02/12/2016 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK'nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaşma hükümlerinin yeniden düzenlenmesi ve TCK'nın 141/1 maddesi kapsamındaki hırsızlık suçunun uzlaştırma kapsamına alınması karşısında, hırsızlık suçu yönünden, uyarlama yargılaması yapılıp yapılmadığı araştırılarak, anılan hüküm yönünden uzlaştırma işleminin olumlu sonuçlanmış olması durumunda, suça sürüklenen çocuğun denetim süresinde işlediği başkaca kasıtlı suçlardan mahkum olup olmadığı tespit edilip sonucuna göre, açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanıp açıklanmayacağının değerlendirilmesinin zorunlu olduğu gözetilmemiş ve hükmün açıklanmasına karar verilmiştir.
b-6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 34 ve 35. maddeleriyle, 5271 sayılı CMK'nın 253 ve 254. maddelerinde yapılan değişiklik çerçevesinde suça sürüklenen çocuğa yükletilen TCK'nın 106/1-1. cümlesi kapsamındaki tehdit suçu uzlaştırma kapsamına alınmıştır. Buna karşın, incelemeye konu suç yönünden uzlaştırma işlemlerinin yerine getirilmesi gerektiği gözetilmemiş ve bu suretle yasaya aykırı davranılmıştır.
2-Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 13.03.2012 gün ve 3/270-88 sayılı kararında belirtildiği üzere; ceza muhakemesi hukukumuzda mahkemelerce bir yargılama faaliyetinin yapılabilmesi ve hüküm kurulabilmesi için, yargılamaya konu edilecek eylemle ilgili, usulüne uygun olarak açılmış bir ceza davası bulunması gerekmektedir. 5271 sayılı CMK’nın 170/1. maddesi uyarınca ceza davası, kural olarak Cumhuriyet savcısı tarafından düzenlenecek bir iddianame ile açılır. Anılan Kanunun 170. maddesinin 4. fıkrasında da; “iddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır” düzenlemesine yer verilmiştir.
CMK'nın 225. maddesinde yer alan; “hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir. Mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir” şeklindeki düzenleme gereğince de hangi fail ve fiili hakkında dava açılmış ise ancak o fail ve fiili hakkında yargılama yapılarak hüküm verilebilecektir.
Anılan yasal düzenlemelere göre, iddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu ileri sürülen eylemin dışına çıkılması, dolayısıyla davaya konu edilmeyen fiil veya olaydan dolayı yargılama yapılması ve açılmayan davadan hüküm kurulması yasaya açıkça aykırılık oluşturacaktır.
Öğretide “davasız yargılama olmaz” ve “yargılamanın sınırlılığı” olarak da ifade edilen bu ilke uyarınca, hâkim ancak hakkında dava açılmış bir fiil ve kişi ile ilgili yargılama yapabilecek ve önüne getirilen somut uyuşmazlığı hukuksal çözüme kavuşturacaktır.
Bu açıklamalara bağlı olarak incelenen dosyada; Şarkikaraağaç Cumhuriyet Başsavcılığının 2010/4 soruşturma sayılı dosyası üzerinden 05/01/2010 tarihinde düzenlenen ve '...evin mutfağından aldığı bıçağı herhangi bir söz söylemeden müştekiye gösterip teşhir etmekle üzerine atılı suçları işlediği...' biçimindeki anlatımı içeren iddianameyle suça sürüklenen çocuk ...'nın TCK’nın 106/1-son cümle ve 31/3. maddelerinin tatbiki suretiyle cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmasına, iddianamenin anlatım kısmında suça sürüklenen çocuğun şikayetçiyi öldürmekle tehdit ettiğine dair bir anlatımın yer almamasına karşın, Şarkikaraağaç Asliye Ceza Mahkemesinin 27/12/2016 tarihli ve 2015/7 esas, 2016/421 sayılı kararıyla suça sürüklenen çocuğun şikayetçiyi öldürmekle tehdit ettiği kabul edilerek hüküm kurulmak suretiyle CMK'nın 225. maddesine aykırı davranıldığı anlaşılmıştır.
Yargıtay incelemesi sırasında saptanan yukarıda belirtilen yeni hukuka aykırılık nedenleri, Kanun yararına bozma konusu yapılmadığından belirtilen Kanun yolunun niteliği gereği resen giderilemeyecektir.
Kanun yararına bozma konusunun bu aşamada sonuçlandırılması, yapılan açıklamalar ışığında olanaklı bulunmamaktadır.
IV- Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1)Kanun yararına bozma isteği hakkında bu aşamada bir KARAR VERMEYE YER OLMADIĞINA,
2)Hükümde saptanan yeni hukuka aykırılık nedenleri açısından, Kanun yararına bozma yoluna başvurulup başvurulmayacağının takdiri için, dosyanın Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMEK üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, bu hususun değerlendirilmesinden sonra, diğer kanun yararına bozma isteminin incelenmesine, 26/06/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.