1. Ceza Dairesi 2020/975 E. , 2020/1466 K.
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SUÇ : Tasarlayarak öldürme, bina içinden hırsızlık
HÜKÜM : İstanbul Anadolu Çocuk Ağır Ceza Mahkemesinden verilen hükümlerle ilgili olarak yapılan istinaf incelemesi sonucunda;
- Tasarlayarak öldürme suçundan TCK'nin 82/1-a, 29, 31/3-son maddeleri uyarınca 12 yıl hapis cezası,
- Bina içinden hırsızlık suçundan TCK'nin 142/2-a-h, 31/3. maddeleri uyarınca 5 yıl 4 ay hapis cezası,
Hükümlerine yönelik istinaf başvurusunun esastan reddi.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Katılanlar vekilinin süresinden sonra olan duruşmalı inceleme talebinin CMK’nin 291. maddesi uyarınca REDDİNE karar verilmiştir.
Katılanlar vekilinin temyiz dilekçesi kapsamından, suça sürüklenen çocuk hakkında nitelikli hırsızlık suçundan kurulan hükme yönelik gerekçeli bir temyiz itirazı olmadığının anlaşılması ve CMK’nin 294. maddesi uyarınca temyiz incelemesinin ileri sürülen sebeplerle sınırlı yapılabilmesi karşısında, bu hüküm heyetimizden sayın ... ile sayın ...'in gerekçeli temyiz bulunduğuna yönelen karşı oyları ile ve oy çokluğuyla sadece suça sürüklenen çocuk müdafiinin temyizi ile sınırlı olarak incelenmiştir.
Suça sürüklenen çocuk ... hakkında maktul ...’ye
yönelik nitelikli kasten öldürme ve nitelikli hırsızlık suçlarından kurulan mahkumiyet hükümlerine karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin, 19.03.2019 gün, 2018/2311 E. ve 2019/513 K. sayılı kararına ilişkin; suça sürüklenen çocuk müdafii ve katılanlar vekilinin yasal süresi içerisinde yapmış oldukları temyiz talepleri üzerine yapılan incelemede,
Suça sürüklenen çocuk müdafiinin öldürme suçunun vasfının hatalı tayin edildiğini, haksız tahrik indiriminin eksik yapıldığını, hırsızlık suçunun sübut bulmadığına yönelen temyiz itirazının reddiyle,
Oluşa ve dosya kapsamına göre Mahkemenin Dairemizce denetlenen ve yerinde görülen kabulü bağlamında suça süreklenen çocuğun olay tarihinde Antalya ilinden maktulün evinin bulunduğu İstanbul iline çantasına gizlediği keser ve bıçak ile birlikte giderek maktule hitaben kendisine bir hediye getirdiğini söyleyerek arkasını dönmesini istediği, maktul arkasını döndükten sonra suça süreklenen çocuğun yanında getirdiği keseri çıkararak maktule arkasından çeşitli defalar vurduğu ve yine yanında getirdiği bıçaklada maktulü çeşitli yerlerinden bıçakladığı ve maktulün buna bağlı olarak hayatını kaybettiği ve ardından olay yerinden ayrılmadan önce suça sürüklenen çocuğun maktule ait cep telefonları ve bilgisayarı yanında götürerek sahiplendiği olayda, suça sürüklenen çocuğun olay öncesinde uzun bir süre yakınlık kurduğu maktulle arkadaşlık yaptığı ve bu sırada da maktulün evine çeşitli kereler giderek maktulün ekonomik durumunda iyi olduğuna da vakıf olduğu, bu nedenle kastının eylemin başından beri maktulü öldürerek ona ait eşyaları yağmalamak olduğunun kabul edilmesinin gerekeceği, bu bağlamda suça süreklenen çocuğun öldürme eylemini tasarladığı ve TCK'nin 29. maddesinde düzenlenen haksız tahrik unsurunun olayda bulunmadığı, suça sürüklenen çocuğun bu noktadaki savunmasına yukarıdaki izah nedeniyle itibar edilemeyeceği anlaşılmakla,
Öncelikle, suça sürüklenen çocuk hakkında haksız tahrik indirimi yapılması suretiyle eksik cezaya hükmolunması nedeniyle ve ayrıca CMK'nin 302/3. Maddesi uyarınca temyiz sebepleri arasında gösterilmemiş olsa dahi olayın yukarıda anlatıldığı şekilde vuku bulması karşısında suça sürüklenen çocuk hakkında TCK'nin 82/1-a ve h maddeleri uyarınca hüküm kurulması gerekirken, yalnızca TCK'nin 82/1-a maddesi uyarınca hüküm kurulması nedeniyle kurulan hüküm yasaya aykırı olup;
Katılanlar vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden, 5271 sayılı CMK'nin 302/2. maddesi uyarınca hükmün tebliğnamedeki düşünceden farklı olarak BOZULMASINA, aynı kanunun 304/1. maddesi uyarınca dosyanın İstanbul Anadolu Çocuk Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilamının bir örneğinin İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE ve hükmolunan ceza miktarına ve tutuklulukta geçen süreye göre tahliye talebinin REDDİNE, heyetimizden sayın ... ile sayın ...'in suça sürüklenen çocuk hakkında TCK'nin 82/1-a maddesi uyarınca kurulan hükümde bir isabetsizlik olmadığına, ayrıca TCK'nin 82/1-h maddesinin olayda uygulanma imkanı olmadığına yönelen ve bu nedenle sayın çoğunluğun görüşüne katılmadıklarına dair karşı oylarıyla ve oy çokluğuyla 26.06.2020 g
KARŞI OY
Dairemiz kararına usul ve esas yönünden katılmıyoruz.
Usul Yönünden Muhalefet;
Suça sürüklenen çocuk ...'in maktul ...'a karşı kasten nitelikli şekilde öldürme ve yağma suçlarını işlediği iddiası ile açılan kamu davasında yerel mahkemece SSÇ hakkında hırsızlık suçundan verilen mahkumiyet kararının istinaf mahkemesince onandığı bu karara karşı katılan vekilince yapılan temyizin sebepsiz olduğu gerekçesi ile reddine dair Dairemizin usuli kararının yerinde olmadığını, katılan vekilinin temyiz talebinin mevcut ve geçerli olup hırsızlık suçundan verilen kararın katılan vekilinin temyiz doğrultusunda esas yönünden de incelenmesi gerektiği kanaati ile Dairemizin usule ilişkin verilen çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.
Şöyle ki;
5271 sayılı CMK'de olağan kanun yolları başlığı altında yer alan 294/1.md: Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır, 295.md: Temyiz başvurusunda temyiz nedenleri gösterilmemişse temyiz başvurusu için belirlenen sürenin bitmesinden veya gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yedi gün içinde hükmü temyiz olunan bölge adliye mahkemesine bu nedenleri içeren bir ek dilekçe verilir. Cumhuriyet savcısı temyiz dilekçesinde, temyiz isteğinin sanığın yararına veya aleyhine olduğunu açıkça belirtir, 298. md: Yargıtay...... ya da temyiz dilekçesinin temyiz sebeplerini içermediğini saptarsa temyiz istemini reddeder, 301 md: Yargıtay yalnız temyiz başvurusunda belirtilen hususlar ile temyiz istemi usule ilişkin noksanlardan kaynaklanmışsa temyiz başvurusunda bunu belirten olaylar hakkında inceleme yapar şeklinde düzenlemeler yapılmakla Bölge Adliye Mahkemelerinden geçerek Yargıtay incelemesine tabi olan dosyalarda temyizin ancak temyiz dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılabileceğini düzenlemiştir.
Yine 5271 sayılı CMK'de olağanüstü kanun yolları başlığı altında 5271 sayılı CMK'nin 308. maddesinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisini düzenlemiştir.
CMK'nin 308. md: Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, re'sen veya istem üzerine, ilâmın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Ceza Genel Kuruluna itiraz edebilir. Sanığın lehine itirazda süre aranmaz.
İtiraz üzerine dosya, kararına itiraz edilen daireye gönderilir.
Daire, mümkün olan en kısa sürede itirazı inceler ve yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderir.
5271 sayılı CMK'nin 232. maddesinin başlığında hükmün gerekçesi ve hüküm fıkrasının içereceği hususlar düzenlenmiş olup CMK'nin 232/6. fıkrasında; Hüküm fıkrasında, 223'üncü maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin, verilen ceza miktarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve merciinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir. şeklinde düzenlenmiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulumuzun kendisine itirazen gelen bir dosyada sadece itiraz sebepleriyle sınırlı kalmayıp dosyada bulunan Yasaya aykırılıkların tamamını re'sen inceleyip bu hususlarda kararlar verdiği bilinmektedir.
Görüldüğü üzere aynı yasada olağan kanun yollarından temyiz yolunda temyiz davasını açan sanık veya katılan tarafın veya müdafilerinin dilekçesinde sebep bildirme zorunluluğu getirilmiş (CMK'nin 294/1) sebepten yoksun sadece kendi aleyhine verilen karara karşı temyiz hakkının kullandığını yasal süreleri içerisinde yargı merciine bildiren ve kararı davaya temyiz ediyorum diyen tarafın talebinin ise temyiz sebebi içermemesi nedeniyle reddolunacağını yasa koyucu hüküm altına almıştır. (CMK 298. md.)
Yasa koyucu CMK'nin 232/6. maddesinde kararı veren mahkemenin hükmünde bu karara karşı yasa yollarının neler olduğunu süresini ve merciini tereddüte mahal vermeyecek şekilde kararında belirtmesi gerektiğini belirtmiş ancak bu düzenlemeden daha sonra yürürlüğe giren mevzuatla mahkeme kararlarının temyizinin sebep içermesi gerektiği sebepsiz temyizin geçerli olmayacağı öngörülemediğinden olacak ki mahkemenin kararında temyiz sebebinin de dilekçede bulunması gerektiğini mahkemenin kararında bildirilmesi yasada düzenlenmemiştir. Uygulamada da böyle bir bildirim yapılmamaktadır.
CMK'deki temyiz sebebi ile bağlılık ilkesi uygulanacak ise temyiz sebebi bildirilmeden yapılan temyizlerin geçersiz sayılacağını ve hak kayıplarının yaşanabileceğini açıkça gören yargı mercilerinin bunun CMK'nin 232/6. md gereği davanın taraflarına kısa kararın son kısmında açıkça bildirilmesinin yasanın zorunlu bir sonucu olduğunu düşünmekle beraber yürürlükte olan mevzuat gözönüne alındığında herhangi bir hukuk eğitimi almayan ve ceza davasına taraf olan kişinin veya ilgili tarafın avukatının istinaf mahkemelerinden aleyhine çıktığını düşündüğü kararı sebep bildirmeksizin süresinde temyiz etse dahi bu temyizin yargıtay dairesince reddolunacağı ancak Yargıtay Cumhuriyet Savcısının ilgili Yargıtay Dairesinin kararına karşı Yargıtay Ceza Genel Kuruluna itiraz etme hakkını kullanırken hiçbir sebep bildirmek zorunda olmadığı bununda vatandaşın aleyhine olarak 1982 Anayasasının 10, 11, 36, 90 md. ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6 ve 10. maddelerinde karşılıklarını bulan kanun önünde eşitlik ve silahların eşitliği ilkelerine aykırılık teşkil ettiğini, yasal düzenlemelerin millet adna TBMM tarafından yapıldığını ancak bunların ilahi metinler olmayıp uygulayıcılar tarafından eksik, yanlış veya hakkaniyete aykırı olanlar var ise bunların belirlenip düzeltilmesinin de yasalarda düzenlendiği, usuli bir düzenlemeyi bilemediği için yasal süresi içerisinde temyiz dilekçesini sebep bildirmeden veren davanın tarafı veya taraf avukatının temyiz talebinin usul hükmü gereği sebep bildirilmediği düşüncesi ile reddolunmasının hukuki ve vicdani olmadığını sadece kanuni olduğunu ancak hakimin görevinin kanunu değil hukuku uygulamak olduğunu düşündüğümden Ceza Muhakemesinin odak noktası sayılan maddi gerçeğin ortaya çıkmasını engelleyecek mahiyetteki bu usul hükümlerinin davaya konu olaya uygulanması yerine öncelikle bu hükümlerin 1982 Anayasasına aykırılığı düşüncesi ile Anayasa mahkemesine iptal talebi ile gidilmesi bu kabul edilmeyecek ise Yargıtay dairemiz tarafından CMK'de sanık lehine kıyasın yasak olmadığı dikkate alınarak CMK'nin 294/1. madde hükmündeki sebeple bağlılık kuralının CMK'nin 308. maddesindeki sebep bildirmenin zorunlu olmadığı şeklinde yorumlanması gerektiği ve sebep bildirilmese ve hatta taraf müdafii tarafından verilse dahi temyizen incelenme iradesinin belirlenebildiği dosyaların usule aykırılık nedeniyle reddedilip toplumun adalete,devlete,hukuka olan inancının sarsılmasını önlemek ve ihkakı hak yolunun açılmasının önüne de geçmek gerektiği düşüncesi ve gerekçesi ile çoğunluğun kanaatine usul yönünden muhalifiz.
Esas Yönünden Muhalefet;
Maktul 03.03.2017 tarihinde evinde ölü olarak bulunmuş, kesici ezici aletle kafasına vurularak öldürüldüğü, ölümünden sonra evinden cep telefonu ve laptopunun alındığı anlaşılmış olup, maktule ait cep telefonu HTS kayıtları ve yaşadığı apartmanın kamera kayıtları incelenerek olaydan bir ay sonra sanığa ulaşılabilmiştir. SSÇnin bu suçu işlediği tüm dosya kapsamında anlaşılmıştır.
Dosya kapsamına göre SSÇ ... kendisinden yaşça büyük olan maktulle farklı şehirlerde yaşamakta her ikisi de bilgisayarla ilgilenmekte olup genelde cep telefonu, bilgisayar aracılığı ile görüşmektedirler. SSÇnin maktulün evini bildiği ve zaman zaman bu eve gittiği de anlaşılmıştır.
Olaydan önce SSÇnin yanına bıçak ve keser alarak hazırlıklı şekilde Adana'dan İstanbul'a geldiği, dosyadaki kamera kayıtlarına göre sabahın erken saatlerinde maktul tarafından eve alındığı ve içerde maktulü öldürdüğü yani suçunu tasarladığı anlaşılmaktadır.
Dairemiz çoğunluğu sanığın TCK'nin 82/1-h maddesinde düzenlenen maktule karşı yağma suçunu işlemeyi kolaylaştırmak için maktulü öldürdüğünü kabul etmiştir. Ancak bu görüşe katılmıyoruz.
SSÇ tasarlayarak öldürme suçunu işlemiştir ancak SSÇnin maktulü öldürmesinin nedeni maktule ait maddi değeri olan eşyaları gasp etmeyi kolaylaştırmak değildir. Böyle olsa idi maktulün evinde cesedin bulunduğu salonda maktule ait 170 TL para, maktule ait otomobil anahtarı ve evindeki kıymetli diğer eşyalarıda olması beklenmektedir. SSÇ ilk savunmasında gasp amaçlı bu suçu işlemediğini, ihtiyacı olduğu halde evden ne para ne de kıymetli başkaca hiçbir bir eşya almadığını, maktulün kendisinden cinsel taleplerde bulunduğu için onu öldürdüğünü söylemiştir. Maktulün öldürülmesinden sonra evinde para veya kıymetli bir mal arandığına veya değerli bir eşyanın alındığına dair hiçbir delil mevcut değildir.
SSÇ, kendisinin maktul gibi bilgisayar ile ilgilendiğini, yazılımcı olduklarını sık sık bilgisayar, telefon ile görüştüklerini maktulü abisi gibi gördüğünü, ancak maktulün kendisinden cinsel taleplerde bulunduğu için onu öldürdüğünü, olaydan sonra yakalanmasını sağlayabilecek kendisine ait bilgileri içeren delilleri yok etmek amacıyla maktulün cep telefonları ve laptop bilgisayarını yanına aldığını, bilgisayara format atarak bilgileri sildiğini söylemiş, maktulün bilgisayarı SSÇden ele geçmiştir.
Bize göre SSÇ Adana ilinden İstanbul'a gelirken sırt çantasında olayda kullandığı keser ve bıçağı getirip onunla maktulü öldürmekle tasarlamak suretiyle öldürme suçunu işlemiştir. Bu suçun işlenmesinde haksız tahrik sayılabilecek maddi delil yoktur. SSÇnin kendisine maktulün cinsel saldırıda bulunduğuna dair savunmasına da mevcut deliller ve dosya kapsamına göre itibar edilmemiştir. Maktulden SSÇye yönelik cinsel bir talep olduğuna dair dosyada hiçbir bulgu yoktur. SSÇ olaydan bir ay sonra teknik çalışmalar sonucu yakalandığında cezasından indirim yapılmasına yönelik bu savunmayı yaptığı tarafımızdan değerlendirilmiştir. SSÇ, psikolojik sorunları olan, sık sık psikolojik destek aldığını söyleyen bir kişiliktir, ancak TCK'nin 32. maddesi kapsamında bir rahatsızlığı olmadığıda rapor ile tesbit edilmiştir.
Bu deliller ışığında maktulü öldüren SSÇnin 'öldürme olayını yağma amacıyla işlemedim. Öldürdükten sonra yakalanmamak için maktule ait cihazları aldım. İsteseydim ihtiyacım olduğu halde evdeki para ve diğer eşyaları da alırdım.' şeklindeki savunmasının çürütülemediği ve dosya kapsamına göre desteklendiği (SSÇ olaydan 1 ay sonra HTS incelemeleriyle tesbit edilmiştir. Maktulün telefon ve bilgisayarı bulunsaydı SSÇ daha çabuk bulunabilirdi.) anlaşılmakla SSÇnin yağma amacı ile bu suçu işlemediği ancak tasarlayarak adam öldürme suçunu işlediği, maktulü öldürdükten sonra da yakalanmamak için cep t elefonu ve laptopunu aldığını, bununda TCK'nin 142/2-a maddesi kapsamında kaldığı kanaatinde olduğumuzdan yerel mahkemenin TCK'nin 82/1/a maddesi gereği sanığın cezalandırılmasına dair kararının
doğru olduğunu düşünerek sanık hakkında TCK'nin 82/1-a,h maddelerinin uygulanması gerektiği kanaatiyle verilen Dairemiz çoğunluğunun bozma kararına katılmıyoruz.