ANAYASA MAHKEMESİ KARARI ANAYASA MAHKEMESİ KARARI Resmi Gazete tarih/sayı:01.03.2003/25035 Esas Sayısı : 2001/353 Karar Sayısı : 2002/87 Karar Günü : 26.9.2002 İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Bergama Asliye Ceza Mahkemesi İTİRAZIN KONUSU : 4.1.1961 günlü, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 4369 sayılı Yasa ile değiştirilen 359. maddesinin (a) bendinin son paragrafında yer alan '...yürürlükte bulunan asgari ücretin bir aylık brüt tutarının yarısı esas alınır...' bölümünün, Anayasa'nın 2., 10. ve 38. maddelerine aykırılığı savıyla iptali istemidir. I- OLAY Yükümlü hakkında, 213 sayılı Vergi Usul Yasası'nın 359. maddesinin (a) bendi uyarınca cezalandırılması için açılan davada Cumhuriyet Savcısının Anayasa'ya aykırılık iddiasını ciddi bulan Mahkeme, kuralın iptali için başvurmuştur. II- İTİRAZIN GEREKÇESİ Başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir : 'İzmir Defterdarlığınca, TC Emekli Sandığı Genel Müdürlüğünün 48263076 sicil numarasından aylık alan Aysel Güler'in 1996/1 dönem vergi iadesine esas harcama belgesi ile ilgili olarak inceleme yapılmak üzere Bergama Vergi Dairesinin 9130040045 sicil nolu mükelefi olarak piliç seyyar satışı faaliyetinde bulunmakta iken, 15.5.1996 tarihinde faaliyetine son veren sanık Ünay Yılmaz'dan 1996 yılına ait kanuni olarak düzenlenmesi gereken defter ve belgelerin istendiği, buna ilişkin tebligatın 5.4.2000 tarihinde sanığa yapıldığı halde 15 günlük yasal süre içersinde sanığın defter ve belgelerini herhangibir mazeret göstermeden Vergi Denetmenliğine ibraz etmemesi nedeniyle 213 Sayılı Vergi Usul Kanunun 359/a-2 maddesi gereğince cezalandırılması istemiyle 10.7.2000 gün ve 2000/303 sayılı iddianamesi ile kamu davası açılmıştır. Mahkememizce 13.6.2001 tarihli oturumda müdahil vekilinin görüşü sorulmuş ve Anayasaya aykırılığı mahkemenin takdirine bırakmıştır. 13.6.2001 tarihinde C. Savcısından sorulduğunda; 213 sayılı Yasanın a/2-Son maddesinde yazılı verilen hürriyeti bağlayıcı cezanın para cezasına çevrilmesinde 'hüküm tarihinde yürürlükte bulunan asgari ücretin l aylık brüt tutarının yarısı esas alınır' hükmünün Anayasa eşitlik ilkesine aykırı bulunduğu ceza yargılamasının genel prensip olan sanığın suç tarihinde geçerli bulunan kanun maddesi gereğince ve suç tarihinde geçerli bulunan ceza ile cezalandırması ve suç ve cezaların kanuni ilkesine aykırılık teşkil ettiği aynı tarihte aynı suçu işleyen iki sanıktan birinin mahkemenin daha önce sonuçlanmış olması nedeniyle diğerinden daha az cezalandırıldığı sonuç olarak hükmün Anayasanın eşitlik ilkesine ve bu nedenle 2, 10 ve 38/1 mad. aykırı bulunduğundan dosyanın aykırılık yönünden Anayasa Mahkemesine gönderilmesini talep etmiştir. Suç konusu olayda sanığa verilecek hürriyeti bağlayıcı cezanın para cezasına çevrilmesinde 213 sayılı Vergi Usul Kanunun 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkındaki Kanunun 4. maddesine farklı bir düzenleme getirmiştir. 213 sayılı Kanunun 359/a fıkrasının 2 nolu bendinin 3. fıkrası 'hükmolunan hapis cezasının para cezasına çevrilmesinde hapis cezasının her bir günü için sanayi sektöründe çalışan onaltı yaşından büyük işçiler için hüküm tarihinde yürürlükte bulunan asgari ücretin bir aylık brüt tutarının yarısı esas alınır ve hükmolunan bu para cezası ertelenemez' şeklinde infaz hükmü öngörülmüştür. Söz konusu bu fıkrada üç durum hakkında Anayasada yer alan temel hak ve hürriyetlere yönelik aykırılık bulunmaktadır. Bu durumlar sırasıyla birinci olarak 'hüküm tarihinde yürürlükte bulunan' ibaresi ile; ikinci olarak 'asgari ücretin bir aylık brüt tutarının yarısı esas alınır' ibaresi ve üçüncü olarak 'hükmolunan bu para cezası ertelenemez' şeklindeki ibarelerdir. Buna karşılık diğer suçlarda uygulama alanı bulan 647 sayılı Kanunun 4. maddesinin birinci bendinde düzenlenen bu hüküm gereğince hürriyeti bağlayıcı cezalar suç tarihinde alt ve üst sınırları gösterilen miktarlar arasında para cezası tedbirine çevrilmekte ve 6 madde iki yıla kadar hürriyeti bağlayıcı cezaların ertelenebilmesine yönelik takdir yetkisi tanımıştır. Her iki kanun hükümleri birbiriyle karşılaştırıldığında 647 sayılı Kanunun 213 sayılı Kanuna göre daha fazla sanık lehine hükümler öngörmektedir. İptal davasında konu edilen mahkemece tespit edilen her üç durum müşterek özelliği, infaz hukuku yönünden eşitlik ilkesinin ihlal edildiği, noktasında birleşmiş olmalarından kaynaklanmaktadır. Öncelikle Anayasanın 10. maddesinde eşitliğin cezaların infaz sisteminde ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşitliği ifade etmekte olup aksi uygulamada infaz sisteminde eşitsizliğe yol açmaktadır. Çünkü 647 sayılı Kanuna göre suç tarihindeki miktarlara göre para çevrilme uygulanabilmekte iken, 213 Sayılı Kanuna göre hüküm tarihi esas alınmakta ve ileriki bir tarihteki tarifenin daha yüksek meblağ ihtiva edeceği çok açık bir durum olup bu yönden eşitsizliği ifade etmektedir, ikinci olarak 213 sayılı Kanuna göre, asgari ücretin bir aylık brüt tutarının yarısının esas alınması halinde 647 sayılı Kanun öngördüğü miktarlardan daha yüksek rakamlarla paraya çevrilmesine neden olması, yönünden eşitliği aykırı düşmektedir. Üçüncü olarak 213 sayılı Kanuna göre, hükmolunan bu para cezası ertelememesi halinde, 647 sayılı Kanunun tatbikinde ise cezanın tecili takdire bağlı uygulanabilme ihtimalini öngörmekte, iptal edilmeme halinde eşitlik ilkesi aykırı uygulama yapılmasını gerekmektedir. Mahkemelerce, bu şekilde uygulama yapılması halinde; Ceza İnfaz sisteminde aynı konudaki bu farklılıklar ve çelişkiler, Anayasal ilkelerle bağdaşmayacak ve bu sonuç Hukuk Devleti ilkesini zedeleyecektir. Hukuk Devleti ilkesinin öğeleri arasında yasaların kamu yararına dayanması, kuralların herkes için konulması, kamu düzeninin kurulması ve korunması amacına yönelik bu kurallarda adalet ve hakkaniyet ölçülerinin de gözönünde tutulması gerekliliği bulunmaktadır. Sonuç: Belirtilen nedenlerle 213 sayılı Vergi Usul Kanunun 359. maddesinin (a) fıkrasının 2. bendi 3. fıkrasında yeralan hüküm tarihinde yürürlükte bulunan asgari ücretin l aylık brüt tutarının yarısı esas alınır şeklindeki Kanun hükmünün 2709 sayılı Kanunla uygun bulunan 1982 Anayasası'nın 2, 10, 38/1 mad. aykırılığı ciddi olduğu kanaatine varıldığından anılan yasa maddesinin iptali istemi ile Anayasa Mahkemesi'ne başvurulmasına Anayasanın 152/1 mad. gereğince Anayasa Mahkemesi'nin bu konuda vereceği karara kadar davanın geri bırakılmasına 13.6.2001 tarihinde karar verildi.' III- YASA METİNLERİ A- İtiraz Konusu Yasa Kuralı 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 4369 sayılı Yasa ile değiştirilen 359. maddesinin itiraz konusu kuralı da içeren (a) bendinin son paragrafı şöyledir: 'Hükmolunan hapis cezasının para cezasına çevrilmesinde, hapis cezasının her bir günü için, sanayi sektöründe çalışan onaltı yaşından büyük işçiler için (iptali istenen kuralda yer alan 'hüküm tarihinde' ibaresi, Anayasa Mahkemesi'nin 7.6.1999 tarihli ve E:1999/10, K:1999/22 sayılı kararı ile iptal edilmiştir) yürürlükte bulunan asgari ücretin bir aylık brüt tutarının yarısı esas alınır ve hükmolunan bu para cezası ertelenemez.' B- Dayanılan Anayasa Kuralları Başvuru kararında, itiraz konusu kuralın Anayasa'nın 2., 10. ve 38. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür. IV- İLK İNCELEME Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi gereğince Mustafa BUMİN, Haşim KILIÇ, Samia AKBULUT, Yalçın ACARGÜN, Sacit ADALI, Ali HÜNER, Fulya KANTARCIOĞLU, Rüştü SÖNMEZ, Ertuğrul ERSOY, Tülay TUĞCU ve Ahmet AKYALÇIN'ın katılımlarıyla 5.7.2001 günü yapılan ilk inceleme toplantısında dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine oybirliğiyle karar verilmiştir. V- ESASIN İNCELENMESİ Başvuru kararı ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu Yasa kuralı, dayanılan Anayasa kuralları ile bunların gerekçeleri ve diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü: Başvuru kararında, Vergi Usul Kanunu'nun 359. maddesinin (a) bendinde yer alan 'yürürlükte bulunan asgari ücretin bir aylık brüt tutarının yarısı esas alınır' bölümünün, kısa süreli özgürlüğü bağlayıcı cezaların, 647 sayılı Kanun'un 4. maddesinin öngördüğü miktarlardan daha yüksek rakamlarla paraya çevrilmesini gerektirdiği, bu durumun Anayasa'nın 2., 10. ve 38. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür. Başvuru kararının sonuç bölümünde, kuralda yer alan 'hüküm tarihinde' sözcüklerinin de iptali istenilmiş, ancak kararın gerekçesiyle birlikte incelenmesinden, bu sözcüklerin Anayasa Mahkemesi'nin 7.6.1999 günlü, E.1999/10, K.1999/22 sayılı kararıyla iptal edilmiş olması nedeniyle yalnız 'yürürlükte bulunan asgari ücretin bir aylık brüt tutarının yarısı esas alınır' bölümü için başvuruda bulunulduğu, bunun dışında bir istemin olmadığı, sonucuna varılmıştır. Türk Ceza Yasası'nın 1. maddesinde 'Kanunun sarih olarak suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez, kanunda yazılı cezalardan başka bir ceza ile kimse cezalandırılamaz' denilerek suç ve cezada yasallık ilkesi belirtilmiştir. Bu kural Anayasa'nın 38. maddesinde de yer almaktadır. 213 sayılı Yasa'nın 4369 sayılı Yasa ile değişik 359. maddesinin (a) bendinin (1) ve (2) nolu alt bentlerinde sayılan eylemleri gerçekleştirenlere '...altı aydan üç yıla kadar hapis cezası...' öngörülmüştür. Hapis cezasının para cezasına çevrilmesi söz konusu olduğunda da '...yürürlükte bulunan asgarî ücretin bir aylık brüt tutarının yarısı...'nın esas alınacağı belirtilmiştir. Suç sayılan eylemler ve yaptırımı olan özgürlüğü bağlayıcı ceza madde hükmünde açıkça gösterilmiştir. Maddede suçun müeyyidesi özgürlüğü bağlayıcı ceza olmakla birlikte bu cezanın para cezasına çevrilebileceği de öngörülmüştür. 213 sayılı Yasa'nın 359. maddesinde hangi eylemlerin suç teşkil ettiği belirtilmiş keza özgürlüğü bağlayıcı ceza saptanmış, özgürlüğü bağlayıcı cezanın para cezasına çevrilmesinde esas alınacak ölçü de yasada gösterilmiştir. Suç tarihinde geçerli olan ve iki yılda bir tespit edilen asgarî ücretin miktarını öğrenmek olanaksız ya da özel bir çaba gerektirmediği gibi, belirsiz ve keyfi uygulamalara yol açacak nitelikte de değildir. Bu nedenle kural, Anayasa'da belirtilen cezaların yasallığı ilkesine aykırılık oluşturmamaktadır. Yasaların ve bu yasalarla getirilen kuralların genel olması hukuk devleti ve yasa önünde eşitlik ilkelerinin bir sonucudur. Yasaların genelliğinden anlaşılan, belli kişileri hedef almayan, özel bir durum gözetmeyen, önceden saptanıp, soyut biçimde herkese uygulanabilecek kurallar içermesidir. O halde yasa kurallarının her şeyden önce genel nitelikte olması, herkes için objektif hukuki durumlar yaratması ve aynı hukuki durumda bulunan kişilere ayrım gözetmeksizin uygulanabilir olması gerekir. Cezaların, suçların ağırlık derecelerine göre önleme ve iyileştirme amaçları gözönünde tutularak adaletli bir ölçü içinde konulması, ceza hukukunun temel esaslarındandır. Ceza siyasetinin konusu, hangi eylemlerin suç olacağı ve suç olarak kabul edilen eylemlere ne tür ve miktarda ceza verileceğinin tesbitidir. Dolayısıyla kısa süreli özgürlüğü bağlayıcı cezaların para cezasına çevrilmesinde suçların cinsine göre farklı düzenlemeler yapmak yasakoyucunun takdir yetkisi içindedir. Kısa süreli özgürlüğü bağlayıcı cezaların para cezasına çevrilmesi olanağının tanınması çağdaş ceza hukukunun benimsediği, kısa süreli özgürlüğü bağlayıcı cezaların sakıncalarını ortadan kaldırmaya ve cezaların bireyselleştirilmesine yönelik düzenlemelerdir. Hukuksal eşitliği öngören Anayasa'nın 10. maddesinin, tüm suçluların her yönden aynı kurala bağlı tutulmaları zorunluluğunu ifade etmediği kuşkusuzdur. Eşitlik ilkesinin amacı, aynı durumda olan kişilere yasa karşısında ayırım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Hukuksal durumları farklı olanlar arasında farklı uygulamalar yapılması eşitlik kuralına aykırılık oluşturmaz. Yasakoyucu, zamanla değişen gereksinimleri karşılamak, kişi ve toplum yararının zorunlu kıldığı düzenlemeleri yapmak, toplumdaki değişikliklere koşut olarak alınan önlemleri güçlendirip geliştirmek amacıyla düzenlemelerde bulunabilir. Kamu hizmetlerinin aksatılmadan yerine getirilebilmesi için vergi borcunun zamanında ve noksansız ödenmesi gerekir. Vergi yasaları gereklerinin zamanında ve öngörülen kurallara uygun biçimde yerine getirilmesi ve böylece yasaların etkinliğinin sağlanması amacıyla, vergi kaçakçılığı suçlarına ilişkin kısa süreli özgürlüğü bağlayıcı cezaların para cezasına çevrilmesinde, 647 sayılı Yasa hükümlerinden farklı kurallar konulmasında, Anayasa'nın 2. maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesi ile 10. maddesinde yer alan eşitlik ilkesine aykırılık bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle iptali istenen kural, Anayasa'nın 2., 10. ve 38. maddelerine aykırı değildir. Başvurunun reddi gerekir. Bu görüşlere Yalçın ACARGÜN katılmamıştır. VI- SONUÇ 4.1.1961 günlü, 213 sayılı 'Vergi Usul Kanunu'nun 4369 sayılı Yasa ile değiştirilen 359. maddesinin (a) bendinin son paragrafının '... yürürlükte bulunan asgari ücretin bir aylık brüt tutarının yarısı esas alınır ...' bölümünün Anayasa'ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, Yalçın ACARGÜN'ün karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA, 26.9.2002 gününde karar verildi. Başkan Mustafa BUMİN Başkanvekili Haşim KILIÇ Üye Samia AKBULUT Üye Yalçın ACARGÜN Üye Sacit ADALI Üye Fulya KANTARCIOĞLU Üye Ertuğrul ERSOY Üye Tülay TUĞCU Üye Ahmet AKYALÇIN Üye Enis TUNGA Üye Mehmet ERTEN KARŞIOY YAZISI Anayasa'nın 38. maddesi ile suç ve cezaların yasallığı ilkesi öngörülmüştür. Bu ilke gereği olarak yasakoyucu yasama yetkisini kullanırken Anayasa'nın temel ilkelerine ve ceza hukukunun ana kurallarına bağlı kalmak koşuluyla, hangi eylemlerin suç sayılması, suç sayılan eylemlerin hangi tür durum ve davranışların ağırlaştırıcı veya hafifletici neden olarak kabul edilmesi gerektiğini yasayla belirlemek zorundadır. İptali istenen kuralla vergi kaçakçılığı nedeniyle hükmolunan hapis cezasının para cezasına çevrilmesinde, hapis cezasının her bir günü için, sanayi sektöründe çalışan onaltı yaşından küçük işçilerin, yürürlükte bulunan asgari ücretin bir aylık brüt tutarının yarısı esas alınacaktır. Bu şekildeki düzenleme ile yürütme tarafından belirlenen asgari ücret ceza tayininde esas alınmaktadır. Oysaki suç ve cezaların yasama organınca ve yasayla belirlenmesi Anayasa'nın 38. maddesinin buyruğu olup bu şekildeki düzenleme ile ceza miktarını belirleme dolaylı yoldan yürütme organınca yapılmaktadır. Bu nedenle iptali istenen Yasa kuralı Anayasa'nın 38. maddesine aykırı olup iptali gerekir. Bu nedenle aksi yönde oluşan çoğunluk görüşüne karşıyım. Üye Yalçın ACARGÜN