Ceza Genel Kurulu 2019/109 E. , 2021/498 K.
Yargıtay Dairesi : 6. Ceza Dairesi
Katılan ... Karaer’e karşı nitelikli yağma suçundan sanık ...'nın beraatine ilişkin ... 11. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 24.02.2015 tarihli ve 290-28 sayılı hükmün, katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 02.06.2016 tarih ve 418-4686 sayı ile;
“Sanık...in ekonomik olarak zor durumda olması nedeniyle kendisine vermiş olduğu borcu başka türlü ödeyemeyeceği konusunda sanık ...'yi ikna eden sanıkların vermiş oldukları karar dahilinde olay tarihinde katılan...'in muayenesinin bulunduğu yere birlikte silah ile gittikleri sanığın muayene olma bahanesiyle randevu aldığı ... yeri içerisindeki durum hakkında asli fail olan diğer sanık...e bilgi vermek suretiyle yağma eyleminin işlenmesini kolaylaştıran sanık hakkında mahkûmiyet kararı verilmesi gerekirken delillerin taktir ve tayininde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde beraat kararı verilmesi,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
... 11. Ağır Ceza Mahkemesi ise 24.11.2016 tarih ve 245-340 sayı ile;
“Sanık ... hakkında mağdur katılan ... Karaer'e karşı yağmaya yardım etme, mağdur katılanla... ve... ...'e karşı kişiyi hürriyetinden yoksun kılmaya yardım etme eylemlerinden dolayı cezalandırılması istemi ile kamu davası açılmış ise de, sanık ...'nin sanık... ile diş hekimi olan katılan...'e karşı yağma eylemine yardım etme konusunda anlaştığı ve bu amaçla muayenehaneye giderek ortamı kontrol etmek ve sanık...e bilgi vermek sureti ile mağdur...'e karşı yağma suçunun işlenmesine yardımda bulunduğu, yağma eylemine bizzat katılmaması ve ... yeri dışında kalması nedeni ile, muayenehanede çalışan diğer mağdur ...'e karşı yağma eylemi ve her iki mağdurun plastik kelepçe ile elleri ve ayakları kelepçelenmek sureti ile hürriyetlerinden yoksun bırakılmaları eylemlerinin işleneceğinden haberdar olduğuna, bu suçların işlenmesine yardımda bulunarak ya da başka surette iştirak ettiğine, bu yönde iştirak iradesi bulunduğuna dair mahkûmiyetine yeterli delil bulunmadığından, yüklenen suçların sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması nedeni ile CMK’nın 223/1-2-e ve 230/2 maddeleri gereğince sanığın üzerine atılı eylemlerden dolayı ayrı ayrı beraatine karar verilmiştir. Sanık ... hakkında mağdur ...'e karşı yağma suçundan beraatine yönelik verilen kararın usul ve esasa uygun olduğu,” gerekçesiyle bozmaya direnerek önceki hüküm gibi sanığın beraatine karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükmün de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 27.09.2018 tarihli ve 22484 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesiyle dosya 6763 sayılı Kanun'un 36. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK'nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 6. Ceza Dairesince 20.02.2019 tarih ve 3338-1031 sayı ile; direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık ...’ya atılı katılan ... Karaer’e karşı gerçekleştirilen nitelikli yağma suçuna yardım etme eyleminin sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
İnceleme dışı sanık...’in, kuaför dükkanında işçi olarak çalışan sanık ...’ye...Semtinde bulunan diş hekimine ait ... yerinde yağma suçunu işleyeceğini ve bu hususta kendisine yardım etmesini söylediği, sanığın da bu teklifi kabul ettiği, 14.07.2014 tarihinde gündüz saatlerinde... ile sanığın birlikte diş hekimi olan inceleme dışı katılan...’e ait ... yerinin bulunduğu binanın önüne geldikleri,...’in sanıktan...'e ait ... yerinde müşteri olup olmadığını kontrol etmesini istediği, sanığın da ... yerine müşteri gibi giderek ... yerinde müşteri olup olmadığını kontrol ettiği ve kendisini ... yerinin önünde bekleyen...e ... yerinde müşteri olmadığını söylediği, aradan yirmi dakika geçtikten sonra...’in...’e ait ... yerine muayene olmak istediğini söyleyerek girdiği ve yanında getirdiği çantadan pompalı av tüfeğini çıkartarak yağma suçunu işlediği, bu şekilde sanığın silahla yağma suçunun işlenmesinden hemen önce yağma suçunun gerçekleştiği ... yerine gelerek ... yerinde müşteri olup olmadığını kontrol etmek ve...e bilgi vermek suretiyle silahla yağma suçuna yardım ettiği iddiası ile kamu davası açıldığı,
14.08.2014 tarihli olumlu canlı teşhis tutanağından; sanıkların olayla alakaları olmayan dört şahısla birlikte katılanlara gösterilmesi üzerine, katılan ... ve inceleme dışı katılan...’in, 2. sırada bulunan sanık ...’nin olaydan 20 dakika önce ... yerine gelip tedavi olacağını söyleyip tedavi olmadan giden şahıs olduğunu, büyük ihtimalle keşif yaptığını, 4. sırada bulunan inceleme dışı sanık...’in ise kendilerini bağlayıp pompalı tüfekle gasbeden şahıs olduğunu, yerleri değiştirildiğinde de yine aynı şekilde kesin ve net olarak teşhis ettikleri,
Anlaşılmaktadır.
Katılan ... Karaer kollukta; diş hekimliği muayenehanesinde sekreter olarak çalıştığını, 14.07.2014 tarihinde saat 14.45 sıralarında kendisini daha öncesinden tanımadığı inceleme dışı sanık...’in ... yerine gelerek muayene olmak istediğini söylediğini, onu odaya davet ettiklerini ancak...’in cep telefonunu çantada unuttuğunu ve alıp geleceğini söylediğini, kendilerinin odaya geçtiklerini,...’in de elinde pompalı tüfek diye tabir edilen bir silahla geldiğini, kendisinden ve inceleme dışı katılan...’den içeri geçmelerini istediğini, yanlış hareket yapmamalarını, yoksa kötü şeyler olabileceğini söyleyerek kendilerini dinlenme odasına soktuğunu ve odanın perdelerini kapattığını, cep telefonlarını alarak şifrelerini sorduğunu, kendisinin de verdiğini,...’in yanında getirdiği plastik kelepçe ile kendilerini bağladığını, daha sonra ayaklarını birbirlerine bağlattığını,...’in de koli bandıyla ellerini bağladığını, ardından çantasındaki 100 TL civarındaki parayı aldığını, daha sonra...’in çantasındaki kredi kartlarını alarak bunların şifrelerini sorduğunu,...’in elleriyle şifreyi söylediğini,...’in de ... yerinde bulunan post cihazından şifrenin doğruluğunu anladığını, sonra ağızlarını ve yüzlerini bantlayarak kapının anahtarlarını sorduğunu, olmadığını söylediğinde yüz üstü yatırıp ellerindeki kelepçeleri birbirine bağladığını, ayaklarını bağlayıp ardından kalorifere bağladığını, çıkarken...’in çantasından bir adet araba anahtarı bulduğunu ve “Arab..... diye sorduğunu,...’in bunu doğruladığını, ardından...’in arabanın yerini sorduğunu,...’in caddenin aşağısında olduğunu işaret ettiğini, ardından...’in bir saat sonra polisleri arayacağını ve kendilerini bu durumdan kurtaracağını söyleyerek ... yerinden ayrıldığını,...’in elindeki ve ayağındaki bantlardan kurtulduktan sonra kendisini de bu durumdan kurtardığını, beraber odanın önündeki dolabı çektiklerini,...’in caddenin karşısındaki ... yerine gittiğini, kendisinin ise ... yerinde kaldığını,...’in sabah saat 10.00 sıralarında gelip kapı ziline bastığını, açtığında yanlış olduğunu söylediğini ve oradan ayrıldığını, saat 12.00 sıralarında da muayene telefonunun çaldığını ve ankesörlü telefondan arayan kişinin “... ne zaman gelecek?” diye sorduğunu, saat 12.30’da gelecek olduğunu ancak bir hastasının daha olduğunu söylemesi üzerine bu kişinin ondan sonra kaçta hastasının olduğunu sorduğunu, bu kişiye saat 14.00’de olduğunu, saat 15.00’de sıra verebileceğini söylediğini, onun da kabul ettiğini ve kanal tedavisi olacağını, bunun kaç dakika süreceğini sorduğunu, 45 dakika süreceğini söylemesi üzerine konuşmalarının bittiğini, telefonla konuştuğu şahsın sesi ile...’in sesinin aynı olduğundan emin olduğunu,...’in gasba başladıktan sonra dışarıda bir arkadaşının beklediğini söylediğini, saat 14.00 sıralarında muayenehaneye 20-25 yaşlarında, 175 cm boylarında, ince yapılı, kırmızı tişörtlü ve kumral tenli olan bir erkek şahsın geldiğini, dişinde sorun olduğunu ve muayene olmak istediğini ancak önce fiyat almak istediğini söylediğini, bekleme odasına geçerek orada 15 dakika durduğunu,...’in onu muayene ederek dişinde hiçbir sorun olmadığı için işlem yapmadığını ve bu kişiden para talep etmediklerini, daha öncesinde kimlik bilgilerini de almadıklarını, çıkarken kartlarını aldığını ve gittiğini, bu şahsın da olayla bağlantılı olduğunu, dışarıda gaspçıyı bekleyen şahsın bu olabileceğini düşündüklerini, şikâyetçi olduğunu,
Mahkemede; kollukta verdiği ifadesinin doğru olduğunu, ancak orada belirtmediği bir hususu ifade etmek istediğini, sanık ... muayenehaneye gelip dışarı çıktıktan 3-4 dakika sonra inceleme dışı sanık...’in ... yerine geldiğini, olayda 100 TL'sinin ve cep telefonunun alındığını, daha sonra zararlarının karşılandığını, ancak kim tarafından karşılandığını bilmediğini, şikâyetçi olduğunu ve davaya katılmak istediğini,
İnceleme dışı katılan... ... kollukta; 14.07.2014 tarihinde saat 14.45 sıralarında kendisine ait diş hekimliğine daha öncesinden tanımadığı bir şahsın elinde büyük boy bir spor çanta ile gelerek muayene olmak istediğini söylediğini, içeriye davet ettikleri bu kişinin telefonunu unuttuğunu, alıp geleceğini söylediğini, kendilerinin odaya geçip tekrar döndüklerinde bu şahsın elinde pompalı tüfek diye tabir edilen 1 adet silahla içeri girdiğini, kendisine ve katılan ...’e doğru silahı doğrultup mermiyi ağzına vererek “Yanlış bir harekette bulunmayın, sizin için kötü olur.” diyerek kendilerini dinlenme odasına soktuğunu ve perdeleri kapattırdığını, daha sonra hem kendisinin hem de katılan ...’ün cep telefonlarını alarak cebine koyduğunu, daha sonra yanında getirdiği plastik kelepçe ile kendilerini bağladığını, daha sonra da ayaklarını birbirlerine bağlattığını, bu kişinin de ellerini bağladığını, ardından da çantaların nerede olduğunu sorduğunu ve ilk önce dolabın içerisindeki katılan ...’ün çantasından cüzdanını çıkartıp 100 TL civarında parasını aldığını, sonra kendi çantasını alarak cüzdanını çıkardığını, 500 TL civarında parasını, adına kayıtlı 1 adet Yapıkredi bankasına ait kredi kartını, 1 adet ... Bankasına ait kredi kartını, 1 adet ... Bankasına ait kredi kartını aldığını, ardından bu kartların şifrelerini sorduğunu, ağzı kapalı olduğu için eliyle şifreyi işaret ettiğini, bu esnada bu kişinin “Yanlış olması hâlinde sizin için kötü olur.” diyerek kendisini tehdit ettiğini, ... yerine ait ... Bankası post cihazında kartlardan birisini denediğini, tüm kartların şifresinin aynı olduğunu, şifrenin doğru olduğunu anlayınca çantadan eşine ait... Astra marka aracın yedek anahtarını bulduğunu ve bu aracın nerede olduğunu sorduğunu, el işaretiyle caddenin başında olduğunu söylediğini, ancak aracın eşinde, eşinin de başka yerde olduğu için bu arabayı bulup alamadığını, sonra iyice ağızlarını ve yüzlerini bantlayıp, gözlerini de koli bandıyla kapattığını, bu kişinin kapının anahtarını sorması üzerine olmadığını söylediğini, kendilerini yüz üstü yatırıp ellerindeki ve ayaklarındaki kelepçeleri birbirine bağladığını, sonra bu kelepçeleri kalorifere bağladığını, orada bulunan dolabı kapının önüne çektiğini, daha sonra “Ben çıkıyorum, dışarıda arkadaş bekliyor.” dediğini, bu arkadaşın saat 14.20’de muayenehaneye gelen fakat dişinde hiçbir rahatsızlığı olmadığından işlem yapmadıkları ve para almadıkları 25 yaşlarında, 175 cm boylarında, ince yapılı, kumral tenli, üzerinde kırmızı tişört bulunan erkek şahıs olabileceğinden şüphelendiklerini, bu şahsın bir saat sonra polisleri arayacağını ve kendilerini bu durumdan kurtaracağını söyleyerek gittiğini, ayakları gevşek bağlandığından bu şahıs gider gitmez ayaklarını ve ardından da katılan ...’ün ayaklarını kurtardığını, sonra dışarıdan yardım isteyerek sert bir cisimle demirlere vurduğunu fakat kimsenin gelmediğini, dolabın çekmecesinin kulpuna takarak banttan kurtulduğunu, sonra Aytül'ün elindeki bantları çıkardığını ve kapının önündeki dolabı çekerek muayene odasına geçtiklerini, oradan aldıkları makasla önce katılan ...’ün elindeki kelepçeyi kestiğini, ardından da kendisinin onu kurtardığını, şahsın ... yerinin telefonunu keseceğini söylediği için aynı caddenin karşısında bulunan ... yerine gidip ve hemen polisi aradıklarını, daha sonra bankaları arayarak kartlarını iptal ettirdiğini, Yapı Kredi bankasına ait kredi kartından saat 15.29 sıralarında 2.500 TL çekildiğini söylediklerini, şikâyetçi olduğunu,
Mahkemede; olay günü inceleme dışı...’in muayene olmak için başka bir isimle randevu aldığını ancak kendisinin bundan haberinin olmadığını, daha sonra sanık ...’nin ... yerine gelerek muayene olmak istediğini söylediğini, 20-30 dakika kadar hastasının gitmesini beklediğini, sonra bulunduğu odaya girip muayene olduğunu, muayene ettiği sanığın ağzında çok bir sorun olmadığını görünce niye bu kadar beklediğini düşündüğünü, sanığın bir implant yaptırmak istediğini söylediğini ve fiyat üzerine konuştuklarını, ...'a döneceğini ve düşüneceğini söyleyerek ... yerinden ayrıldığını, o çıktıktan yaklaşık 3-4 dakika sonra...’in ... yerine geldiğini, 15.00 randevusunun hastası olduğunu düşündükleri...’in 15 dakika erken geldiğini, sonra olayların yaşandığını, Yapı Kredi Bankasındaki hesabından aynı gün saat 15.29'da 2.500 TL çekildiğini söylediklerini, kart limitinin de zaten bu kadar olduğunu, zararının yaklaşık 6.000 TL'sini karşıladıklarını ancak kimin karşıladığını bilmediğini, daha çok eşi ile...in avukatı arasında bu görüşmelerin yapıldığını, şikâyetçi olduğunu ve davaya katılmak istediğini,
İnceleme dışı sanık..... müdafisi huzurunda kollukta; kuaför dükkanının olduğunu, işleri çok kötü olduğu için borç batağına düştüğünü, ailesinden ve çevresinden borç para alma imkânı olmayıp çocuklarının geleceğini düşündüğünden bir şeyler yapması gerektiğine karar verdiğini, olaydan yaklaşık üç ay kadar önce Yiba çarşısında gezdiği sırada yanına birisinin gelerek “Ne lazım?” diye sorduğunu, bir şey lazım olmadığını söylemesine rağmen sonra tekrar yanına gelerek “Silah alacaksan ruhsatsız ucuza silah verebilirim.” dediğini, bu kişiden 700 TL karşılığında ruhsatsız pompalı tüfek aldığını, ... yerinde çalışan ve kendisinden 10.000 TL borç aldığı sanık ...’ye borç batağında olduğunu ve bir şeyler yaparak para bulması gerektiğini söylediğini, sanığın da “Sen benim abimsin, sen ne yaparsan ben senin yanındayım ve birlikte yapacağız.” dediğini, sanık ile birlikte alkol alıp gezdikleri sırada olay yeri olan dişçi muayenehanesini gördüklerini, ilk önce muayene olmak için ... yerinin yakınında bulunan kontörlü telefondan ... yerinin tabelasında olan numarayı aradığını, 14.07.2014 tarihinde saat 15.00 için randevu aldığını, telefonda randevu aldığı sırada sanığın da yanında olduğunu, korktuğunu söyleyen sanığa “Eğer yapamayacaksan geri dön.” dediğini, sanığın da bir girip bakacağını söyleyerek dişçi muayenehanesine girdiğini, daha sonra yanına gelen sanığa ne olduğunu sorduğunda “Kadın çok sert, ben yapamayacağım.” şeklinde cevap verdiğini, kendisinin de “Tamam sen geri çekil ben yapacağım.” dediğini, sanığın yanından ayrıldığını, sanık yanından ayrılınca ... yerine girerek içinde silahının olduğu çantayı girişe bıraktığını, muayene odasına girerek dişini temizleteceğini söylediğini, çok stresli olup bir an yapacağı eylemden vazgeçmeyi düşündüğünü, ancak üzerinde diş temizletmeye yetecek kadar parası olmadığından bunu yapması gerektiğine karar verip telefonunun kaldığını beyan ettiği çantanın yanına gidip içinden silahını aldığını, içi boş olan bu silahı katılanların üzerine doğrultup doldurmuş gibi yaparak “Söylediklerimi yaparsanız size hiçbir zarar vermem.” dediğini, inceleme dışı katılan...’in de “Çocuğum var, bize zarar verme, ne istiyorsan al git.” dediğini, kendisinin de “Benim de çocuğum var, alacağımı alıp gideceğim, merak etmeyin size zarar vermeyeceğim, oturun, sakin olun.” şeklinde karşılık verip çantasından çıkardığı plastik kelepçeleri uzatarak birbirlerinin el ve ayaklarını bağlamalarını istediğini, kendisinin de koli bandı ile onların ağızlarını ve ellerini bantladığını, ardından...’in çantasından 450 TL ve kredi kartlarını aldığını,...’den kartın şifresini sorduğunu, onun da söylediğini, katılan ...’ün çantasından da 80 TL aldığını, ayrıca polise haber vermemeleri için katılanların cep telefonlarını alarak ... yerinden ayrıldığını, biraz yürüdükten sonra taksiye binerek Ulus tarafına gittiğini, kredi kartının limitinin fazla olmasına rağmen hepsini çekmediğini, daha sonra ... Bankası ATM’sinden de para çekmek istediğini, kartı soktuğunda daha şifreyi girmeden kartın bloke edildiğini, kendisinin de dolmuşa binerek oradan ayrıldığını, pişman olduğunu, borçlarından ve çocuklarının geleceğini kurtarmak için bunu yaptığını, ATM’den çektiği parayı kimseyle paylaşmadığını, ... yerinin bir kısım kirası olan 3.000 TL’yi bankaya yatırdığını,
Tutuklama talebiyle sevk edildiği Sulh Ceza Mahkemesinde; borç batağında olduğu için eylemi kendisinin gerçekleştirdiğini, sanığın bu olayla bir ilgisinin olmadığını, sanığa içeri girip müşteri olup olmadığına bakmasını söylediğinde sanığın içeri girdiğini ancak çıktığında kendisine bilgi vermediğini, bunun yanlış olduğunu söylediğini, olayı kendisinin tek başına gerçekleştirdiğini, sanığın kendisine katkısının veya iştirakının olmadığını,
Mahkemede; olaydan yaklaşık bir ay kadar önce aynı ... yerine bir kez daha geldiğini, dişlerini temizletmek istediğini söyleyerek fiyat aldığını, o gün eylemi gerçekleştirmekten vazgeçtiğini, aile düzeni bozulduğu için olay günü daha önce gitmiş olduğu bu ... yerini soymaya karar verdiğini, o gün yedi senedir çırağı olan sanığın kendisini aradığını, işi bittiğinde kendisiyle görüşmek istediğini bildirdiğini, kendisinin ne yaptığını merak ettiğini, kendisinin de Bahçeli'de olduğunu söylediğini, bunun üzerine sanığın minibüsle yanına gelerek nereye niye gittiğini sorduğunu, birkaç kez sanığa yanından gitmesini söylediğini, ancak şehirden gideceğinden çekindiği için sanığın kendisini bırakmak istemediğini, bir süre yürüdükten sonra katılanların ... yerinin karşısında bulunan kaldırıma oturduklarını, sonra sonra 'Ben geliyorum.' diyerek sanığın yanından ayrılıp diş hekimliğinin bulunduğu binaya girdiğini, daha sonra çıktığında sanığın kendisine bu binaya niye girip çıktığını sorduğunu, kendisinin de açıkça burayı soymak istediğini söylediğini, sanığın da kendisini engellemeye çalışıp “Çoluğun çocuğun var.” diyerek 2-3 saat kendisiyle uğraştığını, sonra telefon kulübesine giderek diş hekimliğinden randevu aldığını, randevu saati gelince tasarladığı şekilde dişçiyi soymak için içeriye girmek istediğini fakat sanığın yine kendisini engellemek istediğini, kendisini engelleyemeyeceğini anlayınca da en son 'Ben içeriye gidip bakayım, eğer müsaitse gidip sen yaparsın.' dediğini, ... yerine gittikten yarım saat sonra dönerek içeride diş hekimi ile asistanının olduğunu, ayrıca iki tane de hasta olduğunu, içeriden sesler geldiğini ve kadının çok sert olduğunu söylediğini, kendisinin ona inanmayarak “Ben bunu yapmazsam hayatım biter.” dediğini, sanığın ise içeri girmesi hâlinde babasına haber vereceğini bildirdiğini, bunun üzerine sanığa “İçeriye gidip bir bakayım, müsait değil ise yapmam.” dediğini, daha sonra ... yerine girip yağma suçunu işlediğini, ... yerinden çıkıp koşarak uzaklaştığı sırada sanığın köşede olduğunu ve kendisine doğru yürüdüğünü gördüğünü, sanığa “Gelme, git!” diyerek aşağıya doğru koştuğunu, taksiye bindiğinde kendisini arayan sanığa oradan kaybolmasını söylediğini, sanığın kendisine 'Yaptın mı?' diye sorduğunu, kendisinin de “Evet” diye cevap verdiğini, sanığın sonra da birkaç kez mesaj çektiğini, olaydan sonra 2-3 gün dükkana gitmediğini, sanığın bu olayla hiçbir ilgisinin olmadığını, sadece kendisini vazgeçirmek için orada bulunduğunu, kolluktaki beyanıyla çelişki nedeniyle sorulduğunda da; emniyette ifade verirken sürekli bir yönlendirme içerisinde olduklarını, sanığın bu olaya hiç karışmadığını orada da söylediğini, ancak o şekilde ifade verirse kurtulabileceğini söylediklerini, hatta sanığı tehdit ettiğini söylemesini istediklerini, sanığı tehdit ederek bu işe kattığını söylemesi hâlinde kendisinin kurtulabileceğini söylediklerini, mahkemede verdiği savunmasının doğru olduğunu, önceki beyanlarını kabul etmediğini,
İfade etmişlerdir.
Sanık ... müdafisi huzurunda kollukta; inceleme dışı sanık...’in yanında beş aydır kuaför olarak çalıştığını, dükkana fazla uğramaması üzerine...’e neden gelmediğini ve bir şey mi olduğunu sorduğunu,...’in de işlerinin çok kötü olduğunu, borç batağına düştüğünü bildirdiğini, bir akşam kendisini arayarak 10.000 TL nakit para vererek kuaför dükkanının erkek bölümüne ortak olmayı teklif ettiğini, kendisinin de annesine kredi çektirip bu parayı...’e verdiğini,...’in bir müddet kendisini toparladığını fakat işlerin kötü gitmesinden dolayı tekrar borçlandığını, bir akşam ... çıkışı kendisini eve bırakan...’in “Ben bu işlerin içerisinden çıkamıyorum. Benim bir şeyler yapmam gerekiyor.” dediğini, kendisinin de ne yapacağını sorması üzerine...’in “Yaklaşık bir haftadır izliyorum,...semtinde bir diş doktoruna ait ... yeri buldum, orayı soyacağım. Senin de yardımına ihtiyacım var.” dediğini, kendisinin ise “Kesinlikle böyle bir şey yapamam. Yarın tekrar görüşürüz.” diyerek yanından ayrıldığını, olay günü sabah saatlerinde...’in kime ait olduğunu bilmediği bir arabayla evine gelerek kendisini aldığını ve “Senden yardım istemem çok saçma idi. Senden küçük bir iyilik isteyeceğim sadece, hem benim hem senin için.” dediğini, kendisi için olan kısmının...’in aldığı 10.000 TL’yi geri vermesi olduğunu,...’in “Sen dişçinin ... yerine gir ve içeride müşteri olup olmadığını kontrol et, bana yeterli” dediğini, bunu da yapamayacağını söylemesi üzerine de “O zaman 10.000 TL’yi unut!” dediğini, kendisinin de mecbur kalıp aynı gün saat 14.30 sıralarında dişçinin muayenehanesine girerek diş muayenesi olmak istediğimi söylediğini, ücret sorduktan sonra ücretin fazla olduğunu söyleyerek içeride müşteri olmadığını görüp dışarı çıktığını, kendisini dışarıda bekleyen...’in yanına gidip “İçeride müşteri yok, benden bu kadar, ben gidiyorum, kendin hallet.” dediğini ve ticari taksiye binerek çalıştığı kuaför dükkanına gittiğini, akşam saatlerinde ... yerine gelen...’e ne yaptığını sorduğunu, onun da dişçinin kredi kartını aldığını ve kredi kartından 2.000 TL çektiğini, diğer kredi kartını taktığında ATM cihazının kartı bloke ettiğini, kartı bloke edince kaçıp ... yerine geldiğini söylediğini, kendisine o ayki kredi borcunu ödemeyi teklif ettiğini, kendisinin ise “Kesinlikle hayır, o paraya dokunamam, sen git kendi borcunu öde.” dediğini,...’in ankesörlü telefondan aradığı sırada kendisinin onun yanında olmadığını, ancak gün içerisinde birlikte oldukları zaman...’in telefon açmak için yanından ayrıldığını, kendisinin kesinlikle bu olaya karışmadığını,...’in bu olayı planladığını, 10.000 TL’yi geri ödememekle tehdit ettiğini ve bunun bir suç teşkil etmediğine inandırdığı için ... yerine girip müşteri olup olmadığına baktığını,
Tutuklama talebiyle sevk edildiği Sulh Ceza Mahkemesinde; içeri girip müşteri olup olmadığına baktığını ancak bu konuda...’e bilgi vermediğini, ona saçmalamamasını söyleyerek yanından uzaklaştığını,
Mahkemede; olay günü dükkanda çalıştığı sırada...’in elinde valizle gelerek 'Hakkını helal et!' deyip yanından ayrıldığını, işi olduğu için onunla çok ilgilenemediğini, daha sonra telefonla aradığında Bahçelievler'de bir parkta olduğunu söylemesi üzerine minibüsle onun yanına gittiğini ve valizi sorduğunu,...’in daha önce de şehri terk etmek istediğini, maddi ve manevi destek olduğu için o zaman vazgeçirdiğini, biraz dolaştıktan sonra...’in, inceleme dışı katılan...’e ait diş hekimliğinin önünde oturma teklifinde bulunduğunu, biraz oturduktan sonra karşıdaki binaya girdiğini ve tekrar geri geldiğini,...’e niye o binaya girip çıktığını sorduğunda o zaman binada bulunan...'e ait diş hekimliğini soymak istediğini söylediğini,...’e karşı çıkarak eşinden, ailesinden ve dükkanından bahsedip bir çözümü olabileceğini söylediğini, onu vazgeçirmeye çalıştığını, kafası bozuk ve alkollü olan...’in randevu alıp geleceğini söyleyerek yanından ayrıldığını, alkollü olduğu için kandırabileceğini düşündüğü...’e “Ben içeriye bakayım. Uygunsa sen içeri girersin.” dediğini ve diş hekimliğine gittiğini, muayene ücretini sorduktan sonra ücretin pahalı olduğunu ve daha sonra uğrayacağını söyleyip oradan ayrıldığını,...in yanına gidip içeride iki kişi olmasına rağmen müşterinin olduğunu ve içerideki odadan seslerin de geldiğini, doktor hanımın çok sert olduğunu söylediğini, tüm bunları onu vazgeçirmek için söylediğini,...’in ise “Yapmam gerekiyor, mecburum, çocuklarım için,” dediğini, babasını arayacağını söylemesi üzerine ise yapmayacağını, sadece içeri bakıp geleceğini söylediğini,...’in yanında sadece valiz olduğunu bildiğini, içinde silah olduğunu bilmediğini,... yanından ayrıldığında valizi açıp baktığını ancak tüfek göremediğini, tüfeğin elbiselerinin altında olabileceğini,...’in binaya girerken yanında valizini de götürdüğünü, yaklaşık 15 dakika içeride kalıp dışarı çıktığında beraber gideceklerini sandığını, ancak...’in yolun karşısında telaşlı bir şekilde aşağıya doğru koştuğunu, ne olduğunu anlamadığını, yanına gidecek olduğu...’in “Gelme” dediğini, kendisinden uzaklaştığında...’i arayıp yapıp yapmadığını sorduğunu, onun da “Yaptım, direk dükkana git.” dediğini, o gün...’in dükkana gelmediğini ve telefonlarını açmadığını, 2-3 gün sonra dükkana geldiğinde ise o günle ilgili hiçbir şey sormamasını, dükkanı kapatacağını söylediğini, suçsuz olduğunu, kolluktaki ifadesi ile çelişki nedeniyle sorulduğunda ise; oradaki ifadesinin doğru olmadığını,...den alacağının olduğunu söylediği bölümün polislerin yardımıyla yazıldığını, böyle bir alacağının olmadığını,...’in kendisinden hiçbir şekilde yardım istemediğini, olay günü... ile görüşmediğini, kendisine olayın ayrıntılarını da anlatmadığını, mahkemede söylediklerinin doğru olduğunu,... ile birlikte araba aramadığını, onu aşağıda beklediğini, zaten çıktığında telaşlı bir şekilde aşağıya doğru gittiğini, yanına yaklaşmasına bile izin vermediğini,
Savunmuştur.
TCK'nın 148. maddesinde yağma suçu; 'Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılan kişi, altı yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.' şeklinde hüküm altına alınmıştır.
TCK’nın 149. maddesindeki yağma suçunun nitelikli hâlleri arasında silahla işlenmesi hâli de sayılmıştır.
Yağmanın temel şeklinin düzenlendiği 5237 sayılı TCK'nın 148. maddesinin birinci fıkrası uyarınca; kişinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştirileceği ya da malvarlığı bakımından büyük bir zarara uğratılacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya alınmasına karşı koymamaya mecbur bırakılması yağma suçunu oluşturur. Suç anılan değerlere yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit veya cebir kullanılması suretiyle gerçekleşir.
Yağma suçu amaç ve araç hareketlerden oluşan bir suçtur. İlk önce almayı gerçekleştirmek için araç hareketler olan cebir veya tehdit kullanılır, sonrasında bu cebir ve tehdidin etkisiyle malın alınması veya tesliminin sağlanması ile suç tamamlanır.
Yağma, tehdit veya cebir kullanma ile hırsızlık suçlarının bir araya gelmesiyle oluşmuş bileşik bir suç olduğundan birden çok hukuki değeri korumaktadır. Kendisini oluşturan suçların korudukları hukuki değerler olan kişi hürriyeti, vücut dokunulmazlığı, zilyetlik ve mülkiyet yağma suçunun da koruduğu hukuki değerlerdir.
Yağma suçunun manevi öğesi “kast”tır. Failin mağdura yönelttiği cebir veya tehdidi, kendisi veya başkasına yarar sağlamak amacıyla malı teslime veya alınmasına karşı koymamaya zorlamak amacıyla hareket etmesi gerekmektedir. Yağma suçunun oluşabilmesi için malın mutlaka sahip olmak amacıyla alınması şart olmayıp geçici olarak kullanma kastı ile hareket edilmiş olması durumunda dahi eylem yağma suçunu oluşturmaktadır (Kişilere ve Mala Karşı Cürümler, Sulhi Dönmezer, ... 2001, s. 435.).
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
İnceleme dışı sanık...’in, inceleme dışı katılan ...’a ait ... yerinde yağma suçunu işlemeye karar vererek bu durumu sanık ...’ye anlattığı ve ondan yardım istediği, 14.07.2014 tarihinde gündüz saatlerinde... ile sanığın birlikte ... yerinin bulunduğu binanın önüne geldikleri,...’in sanıktan ... yerinde müşteri olup olmadığını kontrol etmesini istemesi üzerine sanığın ... yerine müşteri gibi giderek içeride müşteri olup olmadığını kontrol ettiği, daha sonra dışarı çıkarak kendisini dışarıda bekleyen...e müşteri olmadığını söylediği, bunun üzerine...’in ... yerine girerek yanında getirdiği çantadan pompalı av tüfeğini çıkartıp katılan ... ve...’e karşı nitelikli yağma suçunu işlediği, bu şekilde sanığın nitelikli yağma suçunun işlenmesinden hemen önce ... yerine girerek içeride müşteri olup olmadığı hususunda...e bilgi verip nitelikli yağma suçuna yardım ettiği iddia olunan olayda; katılan ... ve...’in;...’in yağma suçunu işledikten sonra dışarıda arkadaşının beklediğini söylediğini, bu kişinin...’den önce muayenehaneye gelen fakat dişinde hiçbir rahatsızlığı olmadığı için işlem yapmadıkları sanık olabileceğini beyan etmeleri,...’in; sanığa borç batağında olduğunu ve bir şeyler yaparak para bulması gerektiğini söylediğini, onun da “Sen benim abimsin, sen ne yaparsan ben senin yanındayım ve birlikte yapacağız.” dediğini, olay günü sanıktan ... yerinde müşteri olup olmadığını kontrol etmesini istediğini, sanığın da içeri girdikten yarım saat sonra tekrar çıkarak içeride diş hekimi ile asistanının da olduğunu söylediğini, yağma suçunu işlediği ... yerinden çıkıp koşarak uzaklaştığı sırada sanığın köşede olduğunu ve kendisine doğru yürüdüğünü gördüğünü, sanığa “Gelme, git!” diyerek aşağıya doğru koştuğunu, taksiye bindiğinde kendisini arayan sanığa oradan kaybolmasını söylediğini, sanığın kendisine 'Yaptın mı?' diye sorduğunu, kendisinin de “Evet” diye cevap verdiğini beyan etmesi, sanığın da;...’in “Ben bu işlerin içerisinden çıkamıyorum. Benim bir şeyler yapmam gerekiyor.” dediğini, ne yapacağını sorması üzerine “Yaklaşık bir haftadır izliyorum,...semtinde bir diş doktoruna ait ... yeri buldum, orayı soyacağım. Senin de yardımına ihtiyacım var.” şeklinde cevap verdiğini, olay günü de...’in kendisini evinden alarak “Senden yardım istemem çok saçma idi, senden küçük bir iyilik isteyeceğim sadece, hem benim hem senin için,” dediğini, kendisi için olan kısmının...’in aldığı 10.000 TL’yi iade edecek olması olduğunu,...’in “Sen dişçinin ... yerine gir ve içeride müşteri olup olmadığını kontrol et, bana yeterli.” dediğini, yapamayacağını söylemesi üzerine o zaman 10.000 TL’yi unutmasını söylediğini, kendisinin de mecbur kalıp aynı gün saat 14.30 sıralarında dişçinin muayenehanesine girerek muayene olmak istediğini söylediğini, ücret sorduktan sonra ücretin fazla olduğunu söyleyerek içeride müşteri olmadığını görüp dışarıya çıktığını, kendisini dışarıda bekleyen...’in yanına gidip “İçeride müşteri yok, benden bu kadar, ben gidiyorum, kendin hâllet!” dediğini,...’in içeri girdikten yaklaşık 15 dakika sonra tekrar dışarı çıktığını, beraber gideceklerini düşündüğü için kendisinin de orada olduğunu, ancak...’in telaşlı bir şekilde koştuğunu görünce ne olduğunu anlamadığını, yanına gidecek olduğu sırada...’in “Gelme!” dediğini, kendisinden uzaklaştığında...’i arayıp yapıp yapmadığını sorduğunu, onun da “Yaptım. Direk dükkana git!” dediğini savunması göz önünde bulundurulduğunda,...’in...’e ait ... yerinde yağma suçunu işleyeceğini olay öncesinde sanığa söylemesine rağmen, sanığın ... yerine müşteri gibi girerek içeride müşteri olup olmadığını kontrol ettikten sonra burada... ve katılanın olduğunu görüp bu durumu...’e bildirmesi,...’in yağma suçunu sadece...’e karşı gerçekleştireceğine dair herhangi bir beyanda bulunmaması veya bu yönde alınmış bir karar olmaması, aksine içeride katılanın da olduğunu gören sanığın bu durumu...e söylemesi üzerine...in ... yerine girerek katılan ve...'e karşı yağma suçunu işlemesi, sanığın da ... yerine girerek kontrol etmesinin amacının borç olarak verdiği 10.000 TL’yi geri alabilmek olduğunu kabul etmesi ve eylem sırasında...i dışarıda beklemesi karşısında; sanığın katılan ...’e karşı gerçekleştirilen nitelikli yağma suçuna yardım ettiğinin sabit olduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün, sanık ...’nın katılan ... Karaer’e karşı işlenen nitelikli yağma suçuna yardım etme eyleminin sabit olduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyeleri ... ve ...; 'Müşteki... ...’e karşı yağma suçunu işlemek amacıyla direnme kapsamı dışındaki..... ile anlaşan ve bu anlaşma doğrultusunda ... yerini kontrol ederek ortamın müsait olduğunu bildiren sanık ...'nın, gözcü olarak dışarıda beklediği bir sırada içeri giren... ....’ın, iştirak anlaşmasının dışına çıkarak aynı ... yerinde sekreter olarak çalışmakta olan katılan ... Karaer’e karşı işlediği yağma suçundan dolayı, iştirak hükümleri çerçevesinde sorumlu tutulup tutulamayacağı hususunda sayın çoğunluk ile aramızda uyuşmazlık doğmuştur.
Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle ...’nın katılan ... Karaer'e karşı işlenen eylemde iştirak iradesinin bulunup bulunmadığı, ... yeri sahibi... ...’e karşı işlenen eyleme iştirak iradesiyle katılmasının, aynı ... yerinde sekreter olarak görev yapan katılana karşı bilgisi dışında işlenen eylemi de kapsayıp kapsamadığı, mevcut delillerin irdelenmesi suretiyle ceza hukukunun olmazsa olmaz ilkeleri arasında yer alan 'şüpheden sanık yararlanır' ilkesi ile birlikte değerlendirilerek açıklığa kavuşturulmasından sonra, 5237 TCK'nın 37 ve 39 maddelerinin somut olayımızı ilgilendiren unsurları irdelenerek; hukuk devleti ilkesi, kanunilik ilkesi, kusursuz suç ve ceza olmaz ilkesi gibi hukukun evrensel ilkeleri ile ilişkilendirilmesi, buna göre de faillik ya da şeriklik koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin yasal düzenleme, yargı kararları ve öğretideki görüşlerden yararlanılarak ortaya konması gerekmektedir.
Sanık ...’nın diş hekimi olarak çalışmakta olan müşteki... ...’e karşı işlenen yağma suçuna iştirak iradesiyle katıldığının bizzat kendisi tarafından da kabul edilmesine karşın, aynı ... yerinde sekreter olarak çalışmakta olan katılana karşı yağma suçunun işleneceğini bildiğine dair hiçbir delil elde olunamadığı gibi bu hususta herhangi bir iddianın dahi ileri sürülmemiş olması ve.....’ın ... yerinin içerisindeki... ...’e karşı yağma suçunu işlediği bir sırada ani bir kararla anlaşmanın dışına çıkarak katılana karşıda yağma suçunu işlediğinin dosya içeriğinden açıkça anlaşılması karşısında; sanık ...’nın, müşteki... ...’e karşı yağma suçunun işlenmesini sağlamak amacıyla ... yerini kontrol ettikten sonra içerisinin uygun olduğunu bildirmek ve daha sonra da dışarıda gözcü olarak beklemek suretiyle inceleme dışı hükümlü.....’a destek vermekten ibaret eyleminin, bilgisi dışında aynı ... yerinde sekreter olarak çalışmakta olan katılana karşı işlenen yağma suçunu da kapsayıp kapsamadığının öncelikle 'Kanunsuz Suç ve Ceza Olmaz' kuralının sınırları içerisinde kalmak kaydıyla Ceza Hukukunun izin verdiği ölçüde yorum kuralları ile bağdaştırarak doktrinde ve uygulamadaki görüşlerden de yararlanılması suretiyle çözümü gerekmektedir.
5237 Sayılı TCK'nın 2. maddesinde: Özet olarak 'Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez. Kanunda yazılı cezalardan başka bir ceza ile de kimse cezalandırılamaz' denilerek kanunilik ilkesi özelikle vurgulanmak istenmiştir.
'Kanunsuz suç ve ceza olmaz' kuralı Türk Ceza Hukukunda, Devlet ve Yargıç karşısında bireylerin 'Kamu Hakları'nın güvencesidir.
Öğretide değerini koruyan bu kural, Anayasamızın (Mad.38) ilkeleri arasına girmiş ve 5237 sayılı TCK'nın 2. maddesinde de açık bir şekilde ifade edilmiştir. Bu hükmün 2. maddede yer alması bile, kurala verilen önemi gösterir.
Kanun'un 2 maddesindeki 'açıkça' kelimesi Türk Ceza Hukukunda 'kıyaslama'nın yasaklandığını gösterir.
Kanunsuz ceza olamayacağından, suçun cezasının belirlenmiş olması suçluların cezalandırılmasında şarttır.
Bir fiili suç saymak ve cezalandırmak yetkisinin yalnız kanuna tanınması bireylere özgürlüklerinin sınırı hakkında bilgi verir. Bireyin, nelerin ne kadar yasak olduğunu bilmeye hakkı vardır. Bu hakkını kullanan birey yasak olanı yapmaktan çekinmek, yasak olmayanı yaparken de korkusuz hareket etmek imkanını kazanır. Kanun Kuralına gerçek anlamını kanun koyucunun iradesi verir. Kanunun iradesini gösteren formül zorunlu olarak genel ve soyut olacağından, kuralın önce içeriğini ve anlamını belirtmeden, iradenin somut olaylara uygulanmasına imkân yoktur. Pozitif hukuk, yorum faaliyetlerinin sınırını oluşturur.
Uyuşmazlığın daha iyi anlaşılabilmesi için TCK’nın 37 ve 39 maddelerindeki koşulların öğretide ve uygulamada nasıl karşılık bulduğunun belirlenmesinden sonra, somut olayımızda, sayın çoğunluk tarafından, ulaşılan sonucun, yukarıda özetlenen kanunilik ilkesi ile bağdaşıp bağdaşmadığının, belirlenmesi gerekmektedir.
Prof.Dr. İzzet ÖZGENÇ;
Birlikte suç işleme kararına bağlı olarak, suçun icrai hareketlerinin birlikte gerçekleştirilmesi ve dolayısıyla, haksızlık teşkil eden fiilin icrası üzerine müşterek hakimiyet kurulması halinde söz konusu olan iştirak şekline müşterek faillik denmektedir. Müşterek fillikte, birlikte suç işleme kararının yanı sıra, fiil üzerinde müşterek hakimiyet kurulduğu için, her bir suç ortağı fail statüsündedir.
Hazırlık hareketleriyle fiil üzerinde hakimiyet kurulamaz. Müşterek faillik için aranan fiil hakimiyeti için ilk önce kanunda tanımı yapılan muayyen fiil gözönünde bulundurulmak gerekecektir. Bu itibarla suçun işlenişine bulunulan katkı, kanunda tanımlanan tipik hareketlere uymayıp, nitelik itibariyle hazırlık hareketi mahiyetinde ise, ilgili suç ortağını, müşterek fail olarak değil, ancak yardım eden olarak sorumlu tutmamız gerekecektir. Hazırlık hareketi mahiyetinde bir katkıda bulunmakla, suçun işlenişine iştirak eden kişi fiilin işlenişi üzerinde müşterek bir hakimiyet kuramamaktadır. Daha ziyade suçun işlenmesini, bilahare suçun icrai hareketlerini gerçekleştirecek olan suç ortaklarına havale etmektedir. Halbuki müşterek faillikte bütün suç ortakları, aralarındaki müşterek işbölümüne dayanarak suçun icrasını gerçekleştirmektedirler.
Bir suçun işlenmesinde maddi yardımdan söz edilebilmesi için;
1-)Suçun işlenmesine bulunulan yardımın, en geç bu suçun unsurlarının gerçekleştirilişi sırasında yani tamamlanmadan önce yapılması gerekir. 2-)Bir suçun işlenmesine yardımda bulunanın, kasten hareket etmiş olması gerekir. 3-)Yardımda bulunanın kastının, somut bir suça ilişkin olması gerekir. 4-)İcrasına yardımda bulunulan suçun, kasten işlenen bir suç olması gerekir. 5-)İcrasına yardımda bulunulan suçun, tamamlanması veya en azından teşebbüs derecesinde kalması gerekir.
Prof. Dr. Kayıhan İçel;
Suç ortaklığının koşulları;
1-)Birden çok kişi tarafından gerçekleştirilen birden çok hareketin bulunması, 2-)Gerçekleştirilen hareketlerin nedensellik değeri taşıması, 3-)Suça katılma iradesinin bulunması, 4-)Katılanlar bakımından aynı olan suçun icrasına başlanılmış olması ve bağlılık kuralı;
Olarak sıralandıktan sonra; somut olayımızı ilgilendirmesi bakımından; suça katılma iradesi, aşağıdaki şekilde açıklanmıştır.
Fail tarafından gerçekleştirilen ve nedensel değere sahip hareketlerin iştirak kapsamında kabul edilebilmesi için bir diğer koşulda, kastedilen suça yönelik bu tarz hareketlerin iştirak (suça katılma iradesi) diğer bir deyişle birlikte suç işleme kararı ile gerçekleştirilmiş olmasıdır.
İştirak iradesi suça iştirakin her türünde zorunludur. Gerçekten cürmi fiili birlikte işlemek, ister bir icra, isterse bir ihmal hareketi ile gerçekleştirilmiş olsun ve ister maddi isterse manevi birlikteliğe dayansın, ortaklarda kanunun suç saydığı fiili, ortaklaşarak işleme iradesi yoksa, doğal olarak suça iştirakte yoktur.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2015/203 K sayılı ilamında; 'yardım' türündeki iştirakin tüm şekillerini şöyle açıklamaktadır.
'Kanunda suç olarak tanımlanan fiilin, birden fazla suç ortağı tarafından iştirak halinde gerçekleştirilmesi durumunda TCK’nun 37/1. maddesinde düzenlenen müşterek faillik söz konusu olacaktır.
Öğretideki görüşler de dikkate alındığında müşterek faillik için iki şartın birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir:
1- Failler arasında birlikte suç işleme kararı bulunmalıdır.
2- Suçun işlenişi üzerinde birlikte hâkimiyet kurulmalıdır.
Müşterek faillikte, birlikte suç işleme kararının yanı sıra fiil üzerinde ortak hâkimiyet kurulduğu için her bir suç ortağı 'fail' konumundadır. Fiil üzerinde ortak hâkimiyetin kurulup kurulmadığının belirlenmesinde suç ortaklarının suçun icrasında üstlendikleri rolleri ve katkılarının taşıdığı önem göz önünde bulundurulmalıdır. Suç ortaklarının, suçun işlenmesinde yaptıkları katkının, diğerinin fiilini tamamladığı durumlarda da müşterek faillik söz konusu olacaktır. Buna göre her müşterek fail, suçun icrasına ilişkin etkin, fonksiyonel bir katkıda bulunmaktadır.
TCK’nun 39/2. maddesindeki düzenlemeye göre, yardım etme; maddi yardım ve manevi yardım olarak ikiye ayrılmaktadır.
Suçun icrasına iştirak etmekle birlikte, işlenişine bulunduğu katkının niteliği gereği kanuni tanımdaki fiili gerçekleştirmeyen diğer suç ortaklarına 'şerik' denilmekte olup, 5237 sayılı TCK’da şeriklik, azmettirme ve yardım etme olarak iki farklı şekilde düzenlenmiştir. Buna göre, kanuni tanımdaki fiili gerçekleştirmeyen veya özel faillik vasfını taşımadığı için fail olamayan bir suç ortağı, gerçekleşen fiilden 5237 sayılı Kanun'un 40. maddesinde düzenlenen bağlılık kuralı uyarınca sorumlu olmaktadır.
Kişinin eyleminin, bir suça katılma aşamasına ulaşıp ulaşmadığı, ulaşmışsa da suça katılma düzeyinin belirlenmesi için, eylemin bir aşamasındaki durumun değil, eylemin yapılması için verilen kararın, bu kararın icra ediliş biçiminin, olay öncesi, sırası ve sonraki davranışların da dikkate alınıp, tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi gerekir. Zira 'yardım etme'yi müşterek faillikten ayıran en önemli unsur, kişinin suçun işlenişi sırasında fiil üzerinde ortak hâkimiyetin bulunmamasıdır.
Yargıtay içtihatlarında, işlenen suçun iştirak kastının kapsamı dışına çıkıp çıkmadığı ayrıntılı biçimde tartışılmaktadır. Yargıtay'a göre, iştirak iradesinin belli bir suç üzerinde birleşmesi, önceden anlaşmayla olur. Örneğin, hırsızlık iradesi üzerinde anlaşıp birlikte eyleme başlayan ortaklardan birisi zor kullanarak eylemi gerçekleştirirse, hırsızlık kastı ile hareket eden faili yağma suçuna iştirak etmiş olarak kabul etmek olanaklı değildir. Bunun gibi, sanıkların iştirak iradeleri yağma suçuna ilişkin ise olay sırasında insan öldürüldüğünde, öldürme suçuna ilişkin iştirak iradesinin varlığından söz edilemez. Bu durumda, yeni ve değişik bir kastla hareket edilmiş demektir. (YCGK.nun 14.10.1991-1-193/269 sayılı kararı).
Suça iştirakin gerçekleşmesi için, işlenen suçun tüm ortaklar açısından aynı olması gerekir. Yani ortaklar belli bir suçu gerçekleştirmeyi istemişler, ancak ortaya çıkan suç düşünülen suçtan başka bir suç olmuş, iştirak anlaşmasının dışına çıkılmış, örneğin fail kararlaştırılan suçtan başka bir suç işlemişse, ortakların sorumluluklarında değişiklik söz konusu olabilir. Şöyle ki, işlenen suç, suça iştirak edenlerin kast ettikleri dışında bir suç olmuşsa, diğer ortaklar bu suçtan sorumlu tutulamaz. Örneğin hırsızlık suçunun işlenmesi için azmettirenler, hırsızlık yerine kasten öldürme suçunu veya hırsızlık yanında başka suçu da işlerse, bu başka suçu irade etmemiş olan azmettiren veya diğer yardım edenler, bu suçtan sorumlu olmaz. Buna karşılık, azmettirenin istediği suçun işlenmesinden dolayı ortaya daha ağır bir netice çıkmış ve bu netice Yasa'da açıkça ortakların sorumluluğu kapsamında görülmüşse tüm ortaklar bu neticeden sorumlu olur. Örneğin, dövülmesi kararlaştırılan kişi dövülmesinin sonucunda ölmüş veya dövüldükten sonra cinsel saldırı suçuna maruz kalmış olabilir. Dövülen kişinin ölmesi durumunda (taksir aranarak) ağır neticeden sorumluluğun öngörüldüğü sistem dolayısıyla, ortaklardan her biri bu neticeye yönelik taksir derecesinde kusurları varsa sorumlu tutulabilecektir. Ancak dövme yanında ayrıca cinsel saldırı suçunun işlenmesi durumunda bu suçu işlemeyi istememiş olan ortakların sorumluluğu yönüne gidilemeyecektir (Yargıtay 1. CD, 24.04.1996-464/1519 sayılı kararı).
O hâlde iştirak hükümlerinin uygulanmasında sorumluluğun sınırını, işlenmesi konusunda anlaşılan suç belirler. Failin, üzerinde anlaşılan suç kapsamını aşan bir suç işlemesi hâlinde, özel olarak ceza yaptırımına bağlanmış hâller dışında, suç ortakları failin eyleminden sorumlu tutulamaz. Gerçekleşen eylemler Yasa'nın hangi hükmünü ihlal etmişse, ona göre ceza verilmesi gerekir (Yargıtay 1. CD, 28.02.1991-3131/542 sayılı kararı).
Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 2006/7092 K sayılı ilamı;
Hırsızlık yapmak amacıyla olay yerinde gözcü olarak bekleyen sanıkların, ... yerine giren diğer sanık Oktay Dağlı’nın içeride çalışan bir kişi tarafından fark edilmesi üzerine maddi zor ve tehdit kullanarak eylemine devam etmek şeklindeki yağmaya dönüşen suçuna baştan itibaren iştirak iradesi ile hareket ettiklerine ilişkin savunmalarının aksini ispatlayan kesin ve inandırıcı kanıt bulunmadığı, olayda şiddet aracı olarak kullanılan balyoz ve diğer aletlerin hırsızlık suçunun işlenebilmesi için kullanılan aletlerden olduğu, sanıkların eyleminin hırsızlık suçunu oluşturduğu gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesi,
Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 2015/43972 K sayılı ilamında;
Diğer sanık Barış Konu ile önceden almış oldukları karar ve işbölümüne göre sanıklar Yusuf Akkaya ve Murat Dölek’in, yakınanların konutunda hırsızlık yapmak için anlaştıkları, yakınanların dairesinin bulunduğu dört katlı binanın önüne geldiklerinde, sanıklar Murat ve Yusuf’un aşağıda gözcü olarak kaldıkları, sanık Barış Konu’nun da, ikinci kattaki açık olan balkon penceresinden eve girerek yakınan ... Kınay’a ait Samsung Note 3 marka cep telefonunu aldığı, bu esnada, yakınanın uyanması üzerine sanık Barış’ın üzerinde bulundurduğu bıçak ile yakınanı yaralayarak salon penceresinden kaçmak için salona geçtiği sırada, sese uyanan yakınanın annesi Atike Aydemir'in kalkması üzerine sanığın, bu kez yakınan Atike’ye 'karışma, seni de bıçaklarım' diyerek salon penceresinden atladığı, aşağıda bekleyen diğer sanıklar Murat ve Yusuf ile birlikte olay yerinden kaçtıklarının anlaşılması karşısında; hırsızlık amaçlı gelen sanıklardan Murat ve Yusuf’un, sanık Barış’ın sonradan yağmaya dönüşen eyleminden sorumlu tutulamayacaklarına dair mahkemenin yerinde kabulü ile haklarında nitelikli yağma suçundan dava açılan sanıklar Yusuf Akkaya ve Murat Dölek’in iştirak halinde hırsızlık suçunun yanı sıra konut dokunulmazlığını ihlal suçundan da hükümlülüklerine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi karşı temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Yargıtay 13. Ceza Dairesinin 2020/1564 K sayılı ilamı;
Olay günü temyiz dışı vefat eden sanık ... ile sanık Agit’in hırsızlık maksadı ile müşteki ...’nın evine gittikleri, sanık Agit’in araç içinde dışarda beklediği sanık ...’ın müştekinin evine girerek müştekinin silahını çaldığı, ancak evinde hırsızla karşılaşan müştekinin durumu fark ederek 'hırsız var!' diye bağırması üzerine sanığın kaçarak dışarı çıktığı, karşısına çıkan müşteki tanık Yağız’a çaldığı silahı yönelterek tehditte bulunduğu, vefat eden sanık ... yönünden eyleminin yağma suçuna dönüştüğü ancak sanık ... ile hırsızlık suçunu planlama aşamasında birlikte olan ve olay yerine de gelen sanık Agit’in yukarı çıkmadığı, gözcü olarak araçta beklediği, ani gelişen ve yağmaya dönüşen suçtan sanık...haberdar olmadığı gibi eyleme de katılmadığı, üstelik yağma suçunda kullanılan silahın tesadüfen hırsızlık suçuna konu olan tabanca olduğu bu tabancanın müştekinin evinde bulunduğundan bilgisinin dahi olmadığı bu durumda hırsızlık suçunu planlayan şeriklerin görmedikleri alanlardaki gerçekleşen eylemin ancak doğal sonuçlarından yani öngörülebilen sonuçlarından sorumlu oldukları, planlamadıkları olayın doğal sonuçlarından da olmayan eylemlerinden sorumlu olmayacakları, öğreti de 'bir suçun işlenişine sonradan iştirak eden kişinin müşterek fail olarak sorumlu tutulabilmesi için suçun işlenişine bulunduğu katkıyla bu suçun bütünü üzerinde müşterek bir fiil hakimiyeti sağlaması gerekir. Bir başka ifade ile suçun işlenişine sonradan iştirak eden şahıs suçun işlenişine bulunduğu katkıyla önceden müstakil fail olarak suçun icra hareketlerini gerçekleştirmeye başlayan şahsın gerçekleştirdiği vakıalar üzerinde de müşterek hakimiyet kurmalıdır ki, müşterek fail olarak sorumlu tutulabilsin (Prof.Dr. İ. Özgenç – TCK Genel Hükümler 12. Bası, sahife 522). Müştekinin evinin dışında bekleyen ve aniden gelişen yağma suçuna iştirak iradesi bulunmayan sanık Agit’in yağma suçundan sorumlu tutulamayacağı anlaşılmakla tebliğnamedeki sanık...yönünden yağma suçunu işlediğine dair bozma isteyen görüşe iştirak edilmemiştir.
Yukarıda ayrıntılı bir şekilde açıklanan öğretideki görüşler ve uygulamadaki kararlar ışığında uyuşmazlığa konu somut olayımıza baktığımızda;
Ekonomik olarak zor durumda olan inceleme dışı hükümlü.....’ın, bu durumdan kurtulmak amacıyla diş hekimi olarak çalışmakta olan... ...'e karşı yağma suçunu işlemeye karar vererek kendisine ait kuaför dükkanında çalışan sanık ...’dan yardım istemesi üzerine, sanığın bir taraftan ... yeri sahibi olan inceleme dışı hükümlüye yardımcı olmak, diğer taraftan da borç olarak verdiği parayı geri alabilmek amacıyla bu teklif doğrultusunda, öncelikle... ...’e ait muayenehaneye dişlerini temizletmek bahanesiyle gidip, ortamın müsait olduğunu gördükten sonra dışarıda beklemekte olan.....’a muayenehanenin durumunu anlatarak dışarıda gözcü olarak beklediği sırada, elindeki silahla içeri giren.....’ın direnmeye konu edilmeyen müşteki... ...’i silahla tehdit ederek para, telefon ve kredi kartını aldıktan sonra ani bir kararla uyuşmazlığa konu edilen aynı ... yerinde sekreter olarak çalışmakta olan katılana karşı işlediği yağma eylemine, sanık ...’nın iştirak iradesiyle katıldığına ya da eylemi gerçekleştiren hükümlüye bilerek destek vermek suretiyle eylemi kolaylaştırdığına dair şüpheden arındırılmış kesin kanıtların elde olunamadığı gibi katılana karşı işlenen yağma eylemini bildiğine dair herhangi bir iddia dahi ileri sürülmemiştir. Gerek TCK’nın 37 maddesindeki müşterek faillikte, gerekse TCK’nın 39 maddesindeki şeriklikte iştirak iradesinin olaydan önce ya da en azından olay anında bulunmasının zorunlu olduğu hususunda, gerek uygulamada gerekse öğretide herhangi bir duraksama bulunmamaktadır.
... yeri sahibi... ...’e karşı yağma suçunun işlenmesi hususunda anlaşan ve bu amaç doğrultusunda dişlerini temizletmek bahanesiyle ... yerine giden, sonrada ortamın müsait olduğunu olayın asli failine söyleyen sanık ...’nın; görmediği bir ortamda muayenehanenin içerisinde direnme kapsamı dışındaki..... tarafından anlaşmanın dışına çıkılarak aynı ... yerinde çalışan katılana karşı işlenen yağma suçundan sorumlu tutulmasının TCK’nın 37 ve 39 maddelerinin unsurları arasında sayılmayan bir hareketin, yorum yolu ile üstelikte sanık aleyhine olacak şekilde anılan maddelerin unsurlarına dahil edilmesi sonucuna varılır ki, böyle bir sonucun kanun koyucunun iradesine aykırı olacağı açıktır. Zira kanun koyucu, genel gerekçede iradesini açıkça ortaya koymuştur. Özellikle sanık aleyhine getirilen hükümlerin hiç bir tereddüde yer vermeyecek şekilde kanunda açıkça belirtilmesi gerekir. Bu kural Türk Ceza Kanunu'nun 2. maddesi ile hüküm altına alınan ve Anayasa hükümleri arasında da yer bulan suçların kanuniliği prensibinin doğal bir sonucudur. Ceza muhakemesi hukukunun nihai hedefi olan adalete ulaşmak amacıyla hareket edilse, hatta bu amaca ulaşılsa dahi uygulayıcıların, ceza hukukunun olmazsa olmazı olan kanunilik ilkesinden ayrılarak kendi ... anlayışına göre hareket etmesine, hukuk devleti ilkesinden asla taviz vermeyen hukuk sistemimizin de izin vermesi beklenemez. Zira böyle bir durumda herkesin ... anlayışı doğal olarak farklı olacağından, hukuki güvenlik ilkesinin sağlanması mümkün olmayacaktır. Bu tür sakıncaların önlenebilmesi için hukuk normlarının yorumlanması sırasında pozitif temeli bulunmayan ancak eşyanın tabiatından kaynaklanan yorum ilkelerine uyulması gerekmektedir. Prof. Dr. ... deyimiyle; hukuk, ancak....’in teoremleri misali, doğruluğu apaçık olan ilkelerin geliştirildiği ve bu ilkelerin bütün hukukçular tarafından benimsenip standart olarak uygulandığı gün 'bilim' olma sıfatını hak edecektir. İşte ancak o gün, hukuk problemleri bütün hukukçular tarafından aynı şekilde çözümlenecektir. Böyle bir sistemde mahkeme kararları da önceden doğru olarak tahmin edilebilecektir. İşte ancak böyle bir sistemde, hukuk güvenliği ve dolayısıyla hukuk devleti ilkesi gerçekleşmiş olacaktır.
Ayrıca uyuşmazlığa konu eyleme iştirak iradesi ile katılmadığı anlaşılan sanığın hiçbir şekilde bilgisinin dahi olmadığı üstelikte görmediği bir eyleme, iştirak ettiğini kabul eden sayın çoğunluk görüşünün, Yargıtayın iştirak hükümleri ile ilgili olarak hiç bir duraksamaya yer vermeksizin kabul ettiği kriterlere dayanarak oluşturduğu ve uzun yıllar içerisinde yerleşik uygulamaya dönüştürdüğü içtihatlarına aykırı olacağı gibi suç politikasında izlenen maddî ... amacına ulaşmak için uyulması gereken başlıca ana ilkeler arasında yer alan kusursuz suç ve ceza olmaz ilkesi ve bunun doğal sonucu olarak hukuk devleti ilkesine de aykırı olacağı açıktır. Zira, cezanın, failin eyleminden dolayı kınanabilmesi durumunda uygulanabilmesini ifade eden kusur ilkesi, çağdaş ceza hukukunda ceza sorumluluğunun en önemli özelliğidir. Bu ilke, bir yandan kusursuz bir kimseye ceza verilemeyeceğini öngördüğü gibi, diğer yandan faile kusurundan daha ağır bir cezanın uygulanmasını da yasaklar. İlkel ceza hukuklarında görülen kişinin kusuruna bakılmaksızın neticeden sorumluluğun (Erfolgshaftung) çağdaş ceza hukukunda yeri yoktur. 5237 sayılı yeni TCK 21. madde, suçun oluşmasını kastın varlığına bağlı tutarak, bilerek ve istenerek suçun işlenmesini temel kusurluluk şekli olarak kabul etmiş, 22. madde ise taksirle işlenen eylemlerin ancak kanunun açıkça belirttiği durumlarda cezalandırılacağını öngörmüştür. Bunun gibi, sonuç nedeniyle ağırlaşmış suçlarda en azından taksir düzeyinde bir kusurun aranması (m. 23), kusur ilkesi bakımından yeni yasanın getirdiği çağdaş ceza hukukuna uygun önemli bir düzenleme olmuştur. Kusur ilkesinin doğal sonucu 'ceza sorumluluğunun bireyselliği ilkesi’ dir. İnsanları, başkalarının eylemlerinden dolayı cezalandıran totaliter rejimlerin insanlığa getirdiği acı deneyimlerden sonradır ki, bir kimsenin yalnız kendi hareketinden sorumlu olabileceği esasının anayasalarda yer alması gerekli görülerek, 1982 Anayasamızın 38. maddesi sözü geçen ilkeye yer vermiştir. Yeni TCK 20. maddesi ise «Ceza sorumluluğu şahsîdir. Kimse başkasının fiilinden dolayı sorumlu tutulamaz.» hükmüyle ceza sorumluluğunun bireyselliğine ilişkin anayasal ilkeyi Ceza Kanunu kapsamına almıştır.
Gerek objektif sorumluluk esasına dayanan düzenlemelere yer veren 765 sayılı Kanun döneminde, gerekse kusurluluk esasına dayanan 5237 sayılı Kanun dönemindeki Yargıtay içtihatlarında; iştirak iradesi içerisinde hareket etmeyen failler sadece kendi hukuka aykırı hareketlerinden sorumlu tutulmuş, kendi iradesinin dışında işlenen suçlardan dolayı asla sorumlu tutulmamışlardır. Örneğin sahte evrakı düzenleyerek, başka bir kişiye veren sanık evrakın niteliğine göre sadece resmî evrakta sahtecilik ya da özel evrakta sahtecilik suçundan sorumlu tutulurken, iştirak iradesi içerisinde hareket etmeyen diğer sanığın sahte evrakı kullanarak sağlamış olduğu haksız kazançtan sorumlu tutulmadığı gibi evrak içeriğinde daha sonra bilgisi dışında yapılan değişiklikten dolayı ağırlaşan suçtan dahi sorumlu tutulmamıştır. Sayın çoğunluğun görüşüne göre özel evrakı düzenleyerek başka birisine veren failin, bunun resmî evraka dönüşecek şekilde doldurulma ya da birisine karşı hile unsuru olarak kullanılarak haksız menfaat temin edilme, ya da hırsızlık suçunu işleyen birisinin malın sahibinin ya da zilyedinin direncini kırmak için maddi ya da manevi cebir kullanma ihtimalini bilmesine ve buna bağlı olarak kastının kapsamında bu suçlarında bulunduğunun rahatlıkla söylenebilmesine karşın, sırf anlaşma iradesinin dışına çıkıldığı ya da iştirak iradesi içerisinde hareket edilmediği için sonradan değişen ya da yeniden işlenen suçlardan objektif sorumluluk esasına dayanan düzenlemelere yer veren 765 sayılı Kanun döneminde dahi sorumlu tutulmamışlardır. Aksine düşünce de; silah satıcılığı yapan birisinin sattığı silahlarla iştirak iradesi olmadığı gibi hiç tanımadığı şahıslar tarafından işlenen bütün suçlardan, uyuşturucu madde ticareti yapan birisinin de, kendisi tarafından yapılan satıştan sonra hiç tanımadığı failler tarafından gerçekleştirilen sonraki bütün satışlardan; sorumlu tutulmasını gerekir ki... böylesine bir sorumluluk anlayışının; çağdaş hiç bir ceza kanununun kabul etmediği şart teorisinin kabul edilmesi sonucunu doğuracağı ve buna bağlı olarak hukuk devleti ilkesinin zedeleneceği kaçınılmaz bir gerçek olarak karşımıza çıkacaktır. Objektif sorumluluk esasına dayanan düzenlemelere yer veren 765 sayılı Kanun döneminde anılan Kanun'un 452 ve 463 v.b gibi maddelerin çağdaş cezalandırma sistemine uymadığından bahisle benzeri düzenlemelere yer vermeyerek kusur ilkesini kabul eden 5237 sayılı Kanun döneminde, objektif sorumluluk esasından çok daha ağır yaptırımların içtihat yoluyla yasaya dahil edilmesinin bütün çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi bizim hukuk sistemimizin de olmazsa olmazı olan kanunilik ilkesine aykırı olacağı gibi gerek Yargıtay Ceza Genel Kurulunun, gerekse özel dairelerin bu güne kadar yerleşik uygulamaya dönüşen içtihatlarıyla da çelişeceği tartışmayı gerektirmeyecek kadar açıktır. Hukuk davalarında dahi kusursuz sorumluluk ilkesini sayılı ve sınırlı hallere hasreden kanun koyucunun, objektif sorumluluk ilkesini terk ederek ceza hukukunun evrensel ilkeleriyle daha iyi uyum sağladığından bahisle kusur ilkesini kabul ettiği 5237 sayılı Kanun döneminde kastın kapsamının neredeyse kusursuz sorumlulukla eşdeğer anlama gelecek şekilde genişletilmesini arzu etmesi asla düşünülemez. Zira kastın kapsamının bu kadar genişletilmesi hâlinde iştirak iradesinin dışında örneğin yağma ya da hırsızlık suçu için anlaşan sanığın bilgisi dışında gerçekleşen adam öldürmek, cinsel saldırı suçları gibi ya da somut olayımızda olduğu gibi tek yağma suçuna yardım etmeyi göze alan failin, sürpriz bir şekilde iki yağma suçundan sorumlu tutulması sonucuna ulaşılır ki, böyle bir sonucun hukuki güvenlik ilkesini zedeleyeceği tartışmayı gerektirmeyecek kadar açıktır.
Yukarıda ayrıntılı bir şekilde açıklandığı üzere, ister müşterek fail ister şerik olarak suça iştirak eden birden fazla failin birlikte suç işleme iradesi ile hareket etmesi gerektiği hususunda gerek doktrinde gerekse uygulamada herhangi bir duraksamanın bulunmaması, direnme kapsamı dışındaki ... yeri sahibi... ...’e karşı işlenen eyleme karşı iştirak iradesi içerisinde hareket eden sanığın, uyuşmazlığa konu katılan ... Karaer’e karşı işlenen yağma eylemine iştirak iradesi içerisinde hareket ederek fiili hakimiyet kurduğuna ya da eylemin icrasını kolaylaştırdığına dair hiçbir delil elde olunamadığı gibi adı geçen katılana yönelik eylemi bildiğine dair herhangi bir iddianın dahi ileri sürülmemiş olması, ... yeri sahibine karşı işlenen eyleme iştirak iradesiyle katıldığı hususunda tereddüt bulunmayan sanığın, aynı ... yerinde sekreter olarak çalışan katılana karşı bilgisi dışında işlenen eyleme de TCK’nın 37 ya da 39. maddesi kapsamına girebilecek herhangi bir harekette bulunmadığının dosya içeriğinden çok net bir şekilde anlaşılması, gerek objektif sorumluluk ilkesinin benimsendiği 765 sayılı Kanun döneminde, gerekse kusur ilkesinin benimsendiği 5237 sayılı Kanun döneminde, yukarıda örnek olarak özetlenen içtihatlarda açıklandığı üzere iştirak iradesi kapsamı dışındaki eylemlerden dolayı faillerin sorumlu tutulamayacağının Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve başta Yargıtay 6. Ceza Dairesi (somut olayımız dışında) olmak üzere diğer özel daireler tarafından da duraksamaya yer vermeyecek şekilde benimsenmiş olması karşısında; sanık hakkında katılan ...karşı işlenen yağma suçundan dolayı dosya içeriğine uygun yasal gerekçelerle beraat kararı veren ilk derece mahkemesinin direnme kararının onanmasına karar verilmesi gerekirken, ... yeri sahibine karşı işlenen eyleme iştirak eden sanığın kastının aynı işyerinde bulunan katılanı da kapsadığından bahisle beraat kararının bozulmasına karar verilerek kanaatimizce önceki içtihatlarla açıkça çelişkiye düşüldüğü gibi yasal alt yapısı olmaksızın içtihat yoluyla sorumluluk anlayışının kusur ilkesi bir yana objektif sorumluluk ilkesi ile bile bağdaşmayacak şekilde değişmesine yol açılarak TCK’nın 2, 20, 37, 39 maddeleri ile Anayasamızın 38. maddesine aykırı davranıldığından bahisle sayın çoğunluğun görüşüne iştirak edilmemiştir.' görüşleriyle,
Çoğunluk görüşüne katılmayan bir Ceza Genel Kurulu Üyesi de; benzer düşüncelerle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- ... 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 24.11.2016 tarihli ve 245-340 sayılı direnme kararına konu hükmünün, sanık ...’nın katılan ... Karaer’e karşı gerçekleştirilen nitelikli yağma suçuna yardım etme eyleminin sabit olduğu gözetilmeden beraatine karar verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 26.10.2021 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.
...
...
...
...
...
Direnme İsabetli
...
...
Direnme İsabetli
...
...
...
...
...
Direnme İsabetli
...
...
Yazı İşleri Müdürü
E.Y.