Ceza Genel Kurulu 2021/132 E. , 2021/505 K.
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ceza Dairesi
Sayısı : 657-636
Maktule : ...
Gebe olduğunu bildiği kadını kasten öldürme suçundan sanık ... ...'in TCK'nın 82/1-f, 62, 53, ve 63. maddeleri uyarınca müebbet hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin ... 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 14.02.2019 tarihli ve 436-74 sayılı, hükmedilen ceza miktarına göre re'sen istinafa tabi olan hükme yönelik olarak, katılan ... vekili tarafından da istinaf talebinde bulunulması üzerine dosyayı inceleyen ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince 05.04.2019 tarih ve 657-636 sayı ile istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı katılan Bakanlık vekili ile ... Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz talebinde bulunulması üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince, 25.11.2020 tarih, 1640 - 3091 sayı ve oy çokluğu ile '...Ölenden kaynaklanıp sanığı hedef alan haksızlık içeren eylemin niteliği dikkate alınarak, sanık lehine asgari seviyede haksız tahrik indirimi yapılması yerine yazılı şekilde uygulama yapılarak fazla ceza tayin edildiği...' gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiş;
Daire Başkan Vekili ... ile Daire Üyesi ... '...Taraflar arasındaki etki-tepki dengesinin tahrik açısından, ilk haksız hareketi meydana getiren sanık lehine değişmeyeceği düşünce ve kanaatiyle sanık lehine haksız tahrik hükümlerinin uygulanma şartlarının bulunmadığı...' gerekçesiyle karşı oy kullanmışlardır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 13.01.2021 tarih ve 57881 sayı ile;
'...Taraflar arasındaki etki-tepki dengesinin tahrik açısından, ilk haksız hareketi meydana getiren sanık lehine değişmeyeceği düşünce ve kanaatiyle sanık lehine haksız tahrik hükümlerinin uygulanma şartlarının bulunmadığı...' görüşüyle itiraz yoluna başvurmuştur.
CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 17.03.2021 tarih ve 221 - 4446 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında TCK'nin 29. maddesinde düzenlenen haksız tahrik hükmünün uygulanma koşullarının bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
19.07.2018 tarihli tutanakta; suçun işlendiği 18.07.2018 tarihinde saat 22.00 sıralarında Hasandede Mescit Mahallesi, ... Sokak üzerinde yaralama olayı meydana geldiğinin anons edilmesi üzerine olay yerine intikal edildiği, bıçakla yaralama olayını gerçekleştiren şahsın çevredeki vatandaşlar tarafından yakalanarak ... Caddesi, 103 numaralı adreste bulunan market içine kapatıldığı bilgisinin alındığı, bahsi geçen markete gidildiğinde, içeride kendi beyanına göre Suriye uyruklu olduğu anlaşılan ... isimli şahsın bulunduğu, şahsın burnundan yaralanmış olduğu, kolluk tarafından teslim alındığı, bu arada olay mahallinde bıçakla yaralanarak 112 acil servis ambulansıyla hastaneye sevk edilen Suriye uyruklu ...’un karnındaki bebeğiyle birlikte vefat ettiği bilgisinin alındığının belirtildiği,
19.07.2018 tarihli genel adli muayene raporunda; şüpheli ...'in burnunun üzerinde 2 cm'lik yüzeysel kesi mevcut olduğu, şahsın yaralanmasının basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğunun yazılı olduğu,
19.07.2018 tarihli genel adli muayene raporunda; maktule ...'un sol lateral 8-9 numaralı kod seviyesinde yaklaşık 1 cm'lik kesi bulunduğunun, yaranın muhtemelen bıçak yarası olduğunun, bilincinin kapalı olduğunun, solunum olmadığının, entübe edildiğinin, gebe olduğunun, şahsın eks olduğunun ve karnındaki bebeğin ise sezaryende ölü doğduğunun tespit edildiği,
20.07.2018 tarihli ölü muayene ve otopsi tutanağında; maktule ...'nın 19.07.2018 tarihinde ... Numune Hastanesi Acil Servisine getirildiği, 'şuurunun kapalı, spontan solunum ve dolaşım olmadığı, canlandırma işlemine yanıt alınamayarak 19.07.2018 günü saat 23.15’te maktulenin eksitus kabul edildiği'nin yazılı olduğu, tıbbi bilirkişinin mütalaası uygun görülmekle, cesedin üzerinde yapılan sistematik otopside; maktule ...'nın vücudunda göğüs ön yüz, sol alt kısımda bir adet (bir açısı dar, diğer açısı geniş, düzgün, sınırlı) kesici delici alet yarası saptandığı, yaranın cilt altı bulgularına göre kesici delici alet namlusunun bir tarafı keskin diğer tarafının küt olduğunun anlaşıldığı, müteveffanın kaburga defekti ile müterafik göğüs boşluğuna giren kesici delici alet yaralanmasına bağlı kalp duvar harabiyeti ve buradan gelişen iç-dış kanama sonucu öldüğü, ölüm zamanını ölü muayene ve otopsi işlemi bulgularına göre tıbbi evrakta kayıtlı 19.07.2018 tarihinde saat 23.15 ile uyumlu olduğunun belirtildiği,
20.07.2018 tarihli tutanakta; olay yeri civarında yapılan zabıta araştırmasında, çevredekilerin kaçan şahsı yakalayıp mahalle bakkalında sakladıkları, şahsı muhafaza etmeden önce burnunun üzerinde kan izleri olduğu, şahsın şoka girdiği, ancak markette bulunanların, yakalanan şahsı dövmedikleri, şüphelinin burnundaki yaralamanın nasıl olduğuna dair bir bilgiye ulaşılamadığı,
Anlaşılmaktadır.
Tanık ... aşamalarda; olayın gerçekleştiği yerin, kendi oturdukları evin hemen yanındaki müstakil ev olduğunu, eve gittiğinde Suriyeli kadın komşusunu yerde yatar vaziyette gördüğünü, kadının zor nefes aldığını, bu arada hemen ambulans çağırdığını, sokaktaki başka bir kadının, sokağın ilerisinde elleri ve yüzü kanlar içinde olan bir adamın titreyerek şok geçirdiğini söylemesi üzerine, şahsın bulunduğu yerden ... Caddesi istikametine doğru kaçtığını gördüğünü, yakalamak amacıyla aynı mahallede marketi olan arkadaşı tanık ...'e olayı anlatıp birlikte hareket ederek yakaladıklarını, yaralı olduğunu gördükleri için marketin içinde sakladıklarını, yakalandığı sırada şahsın burnundan kan geldiğini, elinin yüzünün kan içinde olduğunu, titreyerek şok geçirdiğini, ancak kimin darbettiğini görmediklerini, marketçi arkadaşı veya kendisinin yakaladıkları şahsa vurmadıklarını,
Tanık ... aşamalarda; 10 yıldır bu mahallede ... Market isimli bakkalı işlettiğini, mahalleden tanıdığı tanık ...'ün, olay günü saat 21.30 - 22.00 sıralarında yanına gelerek '...katil kaçıyor, gel şunu yakalayalım...' dediğini, aceleyle ne olduğunu sormadığını, ellerine birer sopa alarak tanık ... ile birlikte dükkândan çıktığını, yaralı ve elleri kanlı olan şahsı görünce dükkâna saklanmasını söylediklerini, sonradan yabancı olduğunu anladığı şahsın zorluk çıkarmadan dükkâna girdiğini, tahmin ettiği kadarıyla şokta olduğunu, şahsa vurmadıklarını, bu arada tanık ...'ın polislere haber verdiğini ve sanığı polise teslim ettiklerini,
Tanık ... aşamalarda; maktule ...'nın öz annesi olduğunu, 5 kardeş olduklarını, 10 yıl önce ...'ya geldiklerini, olay sonrasında yakalanan sanık ... ... isimli şahsın amcası olduğunu, amcası olan sanık ...'in yaklaşık 4 yıl önce ...'ya geldiğini, evlerinin iki sokak aşağıda olduğunu, amcası sanık ...'in ve babası mağdur ...'in; kağıt toplayarak geçimlerini sağladıklarını, aileleri arasında herhangi bir husumet bulunmadığını, hurdaları ayrı ayrı topladıklarını, olaydan iki gün önce, yani 17.07.2018 tarihinde pazardan hem kendileri hem de amcasının evine sebze aldıklarını, kendi evleri için aldıkları sebzeleri eve götürdüklerini, amcası sanık ... için aldıkları sebzeyi vermek için amcasının evine gittiklerini ancak evde kimse olmadığını, ertesi güne kadar amcası sanık ...'i ve yengesi tanık ...'yi görmediklerini, olay günü, yani 19.07.2018’de akşam üzeri amcası sanık ...'in ve yengesi tanık ...'nin ailece oturdukları eve geldiklerini, dışarıdan seslendiklerini, annesi maktule ... ile birlikte dışarı çıktığını, onlara babasının evde olduğunu ancak uyuduğunu söylediklerini, yengesi ve aynı zamanda teyzesi olan tanık ...'nin kendilerine '...Türklerin evindeki kameradan bizim evdeki eşyaları çaldığınızı gördük...' dediğini, bunun üzerine annesi maktule ...'nın '...hadi gidip biz de bakalım o zaman...' dediğini ve tartışmaya başladıklarını, annesiyle teyzesi arasında sözle başlayan bu tartışmanın karşılıklı itekleşmeye dönüştüğünü, bunun üzerine amcası sanık Albdulbasit'in gelerek annesi maktule ...'yı iteklediğini, annesinin sırtının ağaca geldiğini, daha sonra sanık ...'in çıkardığı bıçağı annesinin sol koltuk altına saplayarak kaçtığını, annesi maktule ...'nın hemen eve girdiğini, babası mağdur ...'i uyandırdıklarını ve komşularına haber verdiklerini onların da ambulans çağırdığını, olay sırasında kimsenin kendisine vurmadığını, annesi maktule ...'ya da öncesinde vuran bir kişinin olmadığını ancak teyzesi tanık ... ile itekleştiklerini, olay anında bahçede kendisi, annesi maktule ..., teyzesi tanık ... ve amcası sanık ...'ten başka kimsenin bulunmadığını,
Mağdur ... kollukta; maktule ...'nın eşi olduğunu ve eşinin 8 aylık hamile olduğunu, olay günü saat 22.00 sıralarında evinde uyuduğunu, dışarıdan bağırma sesleri duyduğunu, çocukların kendisini çağırdığını, evin avlusuna indiğinde eşi ...'nın yerde bilinci kapalı bir şekilde yattığını gördüğünü, sol karın bölgesinden yaralı olduğunu görünce hemen komşulara gidip haber verdiğini ve ambulans çağırdıklarını, eşi ...'yı hastaneye götürdüklerini, çocuklara ne olduğunu sorduğunda iki ay önce 1.000 TL borç aldığı kardeşi ...'in evlerine geldiğini ve anneleri ...'yı bıçakladığını söylediklerini, sanık ...'in eşini bıçakladıktan sonra hemen kaçtığını duyduğunu, hastanedeki doktorların kendisine eşi ...'nın ve karnındaki bebeğinin tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadığını ve öldüklerini söylediklerini, kardeşi olan sanık ...'ten şikâyetçi olduğunu, duruşmada ise; okunan ifadesinin doğru olduğunu, ifadesini aynen tekrar ettiğini, ancak sanık ...'ten şikâyetçi olmadığını,
Soruşturma aşamasında hakkında ek kovuşturmaya yer olmadığına karar verilen tanık ... kollukta; maktule ...'nın, eşi ...'in yengesi olduğunu, maktule ...'nın evlerinin kendi evlerine yakın olduğunu, olaydan iki gün önce; evlerinde bulunan bir kısım eşyaların çalınmış olduğunu fark ettiklerini, eşi ...'e sorduğunda evlerine sadece abisi ...'in girip çıktığını, başkasının evlerine girmediğini söylediğini, sonra abisi ... ile konuştuğunda, abisinin kendisine; eve girdiklerini ancak bir şey çalmadıklarını söylediğini, o gün eşi olan sanık ...'in evden çıktıktan bir iki saat sonra çalınan eşyaların bir kısmının kendi evlerinin bahçesine geri getirildiğini gördüğünü, olay günü ise akşam ezanından sonra eşinin geri kalan eşyaları abisi ...'ten isteyeceğini söyleyerek evden çıktığı sırada kendisinin de kavga etmemesi için eşi ...'in yanında gittiğini, eşiyle birlikte abisi ...'in evine geldiklerinde, önce eşi sanık ...’in abisine dışarı çıkması için seslendiğini, abisinin cevap vermediğini ancak bunu duyan maktule ... ve oğlu olan tanık ...’nin kapıya çıktıklarını, kendisinin maktule ...’dan eşyalarını geri vermelerini istediğini, ancak maktule ...'nın '...eşyalar bizde değil, istersen bunları benim kocama söyle...' dediğini ve kendisini iteklediğini, hemen oradaki su birikintisine düştüğünü, sonra eşi sanık ... ...'in içeri girerek maktule ... ile tartışmaya başladığını, kendisinin sokak kapısı önünde çocuğuyla birlikte beklerken iki dakika geçmeden eşi ...'in dışarı çıktığını ve 'ben ...'yı vurdum' dediğini, ancak ne ile vurduğunu söylemediğini, kendisinin ise çocuğuyla eve geri döndüğünü, sonrasında dışarıda gezerken polisleri gördüğünü ve teslim olduğunu, duruşmada; kollukta verdiği ifadenin doğru olduğunu ve okunan ifadesini aynen tekrar ettiğini,
İfade etmişlerdir.
Sanık ... ... kollukta; Suriye vatandaşı olduğunu, yaklaşık 4 yıl önce Türkiye'ye geldiğini, hâlen kağıt toplayarak geçimini sağladığını, maktule ...'nın abisi mağdur ...'in eşi olduğunu, oturdukları evle abisinin evinin 3 km kadar uzaklıkta olduğunu, olay gününe kadar abisi ... ile arasında bir husumet olmadığını, ancak Suriye'de iken abisine 25.000 TL tutarında Suriye parası borç verdiğini, bu durumu maktule ...'nın da bildiğini, ancak onların bu parayı kendisine geri vermeye yanaşmadıklarını, olaydan 3 gün önce evlerinden giysi, battaniye ve cam mutfak eşyalarının çalındığını, kimin çaldığını araştırdıklarında, abisinin oğlu tanık ...'nin kendisine 'amca, babamla birlikte sizin evin duvarından atladık, evden eşyaları biz aldık, babam onları satacak' dediğini, 4 yıldır ilk kez böyle bir hırsızlık olayı ile karşılaştığını, bunları duyunca abisiyle konuşmak için olay günü akşam ezanından sonra abisinin evine eşi tanık ... ile birlikte gittiklerini, kapıyı eşi ...'nin çaldığını, abisi ...'in oğlu tanık ...'nin kapıyı açtığını, maktule ...'yı görünce ona 'abim ...'i çağır onunla konuşacağım' dediğini, bunun üzerine maktule ...'nın 'ne konuşacaksan benimle konuş' dediğini, ...'nın yaklaşık yarım saat kendilerini evin içine sokmadığını, eve girip abisini çağırmadığını, bu esnada maktule ...'nın eşi ... ile tartıştığını ve tanık ...'ye 'senin eşin parasız pulsuz, bir işe yaramazsınız' dediğini, kendisinin oraya kavga etmek veya yengesi olan maktule ile tartışmak amacıyla gitmediğini, bu sırada abisi ...'in evden dışarı hiç çıkmadığını, eşi ... ile maktule ... arasındaki tartışmanın kavgaya dönüştüğünü, birbirlerinin saçını yolmaya başladıklarını, olay sırasında abisi ...'in oğlu tanık ...'nin yanlarında olduğunu, kendisinin ayırma amacı ile önce maktule ...'ya hamle yaptığını, ancak yengesi ...'nın kendisini dinlemediğini, o sırada cebinde karton toplarken bantları açmak için kullandığı 7-8 cm'lik kırmızı saplı bıçağı cebinden çıkartıp maktule ...'ya bir kez sapladığını, bıçağı neresine vurduğunu hatırlamadığını, hemen ardından koşarak sokağa girdiğini, tanık ...'nin arkasından koşarak taş attığını, taşın kendisine isabet etmediğini, sokakta birinin kendisini yakaladığını ve bakkalın içine sakladığını, olay esnasında kullandığı bıçağı kaçtığı sırada bir evin bahçesine attığını ancak sonradan polisle birlikte gittikleri yerde bıçağı bulamadıklarını, burnundaki kanamanın olay esnasında eşiyle kavga eden maktule ...'nın kendisine yumruk atması sonucu meydana geldiğini, burnuna yumruk atıldıktan sonra bıçağı maktule ...'ya vurduğunu, yengesi olan maktulenin kendisine yumruk vurunca ne yaptığını bilemediğini, maktulenin hamile olduğunu bildiğini, olayın bu şekilde meydana geldiğini,
Tutuklanması talebiyle sevk edildiği Sulh Ceza Hâkimliğinde; kollukta verdiği ifadeyi aynen tekrar ettiğini, abisi ...'in evlerine eşi ... ile birlikte hem kendisinden olan alacağını hem de evlerinden yapılan hırsızlık ile ilgili olarak konuşmak amacıyla gittiklerini, kapıyı yengesinin açtığını, maktule ...’ya abisi ...’i çağırmasını söylediğini, ancak maktule ...’nın abisini çağırmadığını, eşler arasında ağız dalaşı olduğunu, sonra tartışmanın büyüdüğünü, ayırmak için araya girdiğini, o sırada maktule ...'ya 'bana abimi çağır sen benim muhatabım değilsin, onunla konuşacağım' dediğini, maktule ...'nın abisini yine çağırmadığını ve kendisine ... attığını, oğlu tanık ... de kendisine doğru vurmaya kalkınca, kağıt toplarken kolilerin yapışkan bantlarını kesmek için üzerinde bulundurduğu çakı bıçağını çıkararak maktule ...'ya bir defa sapladığını, neresine geldiğini bilmediğini, sonra olay yerinden kaçtığını, ancak öleceğini tahmin etmediğini, olayın bu aşamaya geleceğini düşünemediğini, çok pişman ve üzgün olduğunu,
Mahkemede; daha önceden karakolda ve ... 3. Sulh Ceza Hakimliğinde tercüman ve müdafi eşliğinde alınan ifadesinin doğru olduğunu ve aynen tekrar ettiğini,
Savunmuştur.
5237 sayılı TCK'nın 29. maddesinde haksız tahrik;
'Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir' şeklinde, ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak hüküm altına alınmıştır.
Ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenen haksız tahrik, kişinin haksız bir fiilin kendisinde meydana getirdiği hiddet ya da şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesi durumunda kusur yeteneğindeki azalmayı ifade etmektedir. Bu hâlde fail, suç işleme yönünde önceden bir karar vermeden, dışarıdan gelen etkinin ruhsal yapısı üzerinde meydana getirdiği karışıklığın neticesi olarak bir suç işlemeye yönelmektedir. Bu yönüyle haksız tahrik, kusurun irade unsuru üzerinde etkili olan nedenlerden biridir. Başka bir anlatımla, haksız tahrik hâlinde failin iradesi üzerinde zayıflama meydana gelmekte, böylece haksız fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altındaki kişinin suç işlemekten kendisini alıkoyma yeteneği önemli ölçüde azalmaktadır.
Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış kararları ile öğretide de kabul gören görüşler doğrultusunda haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi için;
a) Tahriki oluşturan haksız bir fiil bulunmalı,
b) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı,
c) Failin işlediği suç bu ruhsal durumunun tepkisi olmalı,
d) Haksız tahrik teşkil eden eylem mağdurdan sâdır olmalıdır.
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda, 765 sayılı Kanun'da yer alan 'ağır – hafif tahrik' ayırımına son verilerek; tahriki oluşturan eylem, somut olayın özelliklerine göre hâkim tarafından değerlendirilip, sanığın iradesine etkisi göz önünde bulundurulmak suretiyle, maddede gösterilen iki sınır arasında belirlenen oranda cezasından indirim yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
Haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi açısından, failin suçu ilk haksız fiilin doğurduğu öfke veya şiddetli elemin etkisiyle işleyip işlememesi önemlidir. Mağdur ya da ölenden gelen haksız hareketin psikolojik etkisinin devam ettiğinin kabulünde zorunluluk bulunan hâllerde, haksız tahrik hükmünün uygulanması gerekmektedir.
Yerleşmiş yargısal kararlarda kabul edildiği üzere, gerek fail, gerekse mağdurun karşılıklı haksız davranışlarda bulunması hâlinde, tahrik uygulamasında kural olarak, haksız bir eylem ile mağduru tahrik eden fail, karşılaştığı tepkiden dolayı tahrik altında kaldığını ileri süremez. Ancak maruz kaldığı tepki, kendi gerçekleştirdiği eylemle karşılaştırıldığında aşırı bir hâl almışsa, başka bir deyişle tepkide açık bir oransızlık varsa, bu tepkinin artık başlı başına haksız bir nitelik alması nedeniyle fail bakımından haksız tahrik oluşturduğu kabul edilmelidir.
Karşılıklı tahrik oluşturan eylemlerin varlığı hâlinde, fail ve mağdurun biri diğeri yönünden tahrik oluşturan bu haksız davranışları birbirlerine oranla değerlendirilmeli, öncelik-sonralık durumları ile birbirlerine etki-tepki biçiminde gelişip gelişmediği göz önünde tutulmalı, ulaştıkları boyutlar, vahamet düzeyleri, etkileri ve dereceleri gibi hususlar dikkate alınmalı, buna göre; etki-tepki arasında denge bulunup bulunmadığı gözetilerek, failin başlangıçtaki haksız davranışına gösterilen tepkide aşırılık ve açık bir oransızlık saptanması hâlinde, failin haksız tahrik hükümlerinden yararlandırılması yoluna gidilmelidir.
Evrensel bir ceza hukuku temel ilkesi olan 'kuşkudan sanık yararlanır' prensibi uyarınca bir olayda ilk haksız hareketin sanıktan mı, yoksa maktule ya da mağdurdan mı kaynaklandığının her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delillerle kanıtlanamaması hâlinde, oluşan kuşku sanık lehine yorumlanarak sanığın TCK'nın 29. maddesindeki haksız tahrik hükmünden yararlandırılması gerektiği hususunda herhangi bir tereddüt bulunmadığı açık ise de bu kabulün dosya kapsamında olayın anlaşılan gerçekleşme biçimine, somut olayın özelliklerine ve hayatın olağan akışına uygun düşmesi zorunluluğu karşısında her olayın kendine özgü koşulları değerlendirilerek bir sonuca varılmalıdır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanık ... ve eşi tanık ...'nin; olay günü akşam ezanı sonrasında, sanığın abisi olan mağdur ...'e önceden verdiği borç para ve olaydan iki gün önce meydana gelen hırsızlık ile ilgili görüşmek amacıyla maktule ...'nın ailece oturdukları müstakil evine gittikleri, ikametin bahçeye açılan kapısını maktule ...'nın, oğlu tanık ... ile birlikte açtığı ve akrabalarını bahçede karşıladığı, maktule ...'nın sanık ... ve eşi ...'ye sanığın abisi ...'in içeride uyuduğunu söylediği, yaklaşık yarım saat süren sözlü tartışmanın önce maktule ... ile sanığın eşi ... arasında itekleşmeye dönüştüğü, sanık ...'in ayırmak maksadıyla araya girerek gebe olan maktule ...'yı önce eliyle arkaya doğru iteklediği, maktulenin sırtının aldığı darbenin şiddetiyle evin bahçesindeki ağaca dayandığı, bunun üzerine maktulenin sanığa tepki olarak bir ... attığı, sanığın ise bu tokada karşı cebinden çıkarttığı namlu uzunluğu yaklaşık 7-8 cm'lik bıçakla bir kez maktulenin sol göğsüne vurarak olay yerinden kaçtığı, maktulenin kaldırıldığı acil serviste göğüs boşluğuna giren kesici delici alet yaralaması sonucu meydana gelen kalp duvar harabiyeti ile iç ve dış kanama sonucu vefat ettiği olayda;
Sanık ...'in, maktule ... ile aralarında önceye dayalı bir husumeti olmadığını, olay günü abisi ...'e verdiği borç parayı ve abisinin birkaç gün önce evlerindeki eşyayı alıp almadığını sormak amacıyla konuşmak için evlerine gittiğini, bıçaklama eyleminin hemen öncesinde maktule ...'nın, eşi ... ile itekleşmeye başladığını ve onları ayırmak amacıyla maktuleye bir hamle yaptığını beyan etmesi, sanık ... eşinin; sanığın abisi ...'in evinin bahçesinde yarım saate yakın sözlü tartışma sonucu mağdur ...'in evde uyuduğunu ve dışarı çıkmayacağını anlamış olmaları, sanığın eşi ... ile maktule arasında çıkan sözlü tartışmanın itekleşmeye dönüşmesi, sanığın bu ana kadar henüz kendisine karşı haksız bir eylemi bulunmayan maktule ...'yı; tanık ...'nin beyanına göre; eliyle geriye doğru iteklemesi, bu itekleme sonucu maktulenin sırtının ağaca denk gelmesiyle durabilmesi, bu eyleme karşı maktulenin sanığa ... atması ve sanığın bunun üzerine cebindeki bıçağı çıkartarak maktulenin ölümüne yol açacak şekilde sol göğsüne saplaması karşısında;
Maktule ...'yı bıçakla yaralama anı öncesinde meydana geldiği anlaşılan ve sanığın abisinden kaynaklanan bir takım haksız davranışların; maktuleden sadır olmaması ve sanığın suç oluşturan eyleminin haksız tahrike neden olduğu iddia edilen abisine karşı değil, geçmişte aralarında herhangi bir husumet olmayan maktuleye karşı yönelmesi nedeniyle, sanık lehine haksız tahrik oluşturmayacağı değerlendirilmekle birlikte;
Suçun işlendiği gün meydana gelen tartışma sırasında sanığın, olay yerine geliş amacından bağımsız bir şekilde, gebe olduğunu bildiği yengesi maktule ...'yı, tanık ...'nin beyanından da anlaşılacağı üzere; önce eliyle arkasına doğru iteklediği, maktulenin bu itekleme sonucu sırtının ağaca dayanmasıyla birlikte ancak durabildiği, dolayısıyla itekleme eyleminin sekiz aylık gebe olan maktuleye göre şiddetli ve orantısız olduğu, ancak sanığın bu itekleme eylemini ayırmak amacıyla gerçekleştirdiğini beyan etmesine rağmen ölçüsüz olduğunu yeterince idrak edemediği, bu sırada sanığın eşi ...'nin bahçeden dışarı doğru çıktığı,
Maktule ...'nın ise beklemediği bir anda gerçekleşen bu itekleme eyleminin etkisi altında ortaya çıkan bir tepki olarak sanığa ... attığı, maktulenin bu eyleminin kendisine yönelen ilk haksız 'itekleme' eylemine karşı öfke altında verdiği 'orantılı bir tepki” olarak değerlendirilmesi gerektiği,
Sanık ...'in atılan tokattan önce kendisine karşı herhangi bir haksız davranışı olmayan maktuleyi iteklemesi üzerine, maktulenin gösterdiği orantılı tepkiye, cebindeki bıçağı çıkartıp maktulenin göğsüne saplaması ile karşılık verdiği eyleminin ise somut olayda taraflar arasında yukarıda anlatıldığı şekilde gelişen etki-tepki hareketleri birlikte değerlendirildiğinde; maktulenin, sanığın itekleme eylemine karşı bir tepki olarak attığı tokadın, maktule ile sanığın davranışları arasındaki etki-tepki dengesini sanık lehine haksız tahrik hükümlerinin uygulanması açısından bozacak veya başlı başına bir haksız tahrik nedeni olarak kabul edilebilecek düzeyde orantısız bir davranış olarak kabul edilemeyeceği, dolayısıyla sanık lehine haksız tahrik hükümlerinin uygulanma şartlarının bulunmadığı anlaşılmakla,
... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince; Yerel Mahkemenin sanık hakkında TCK'nın 29. maddesinde düzenlenen haksız tahrik hükümlerini uygulamaksızın kurduğu mahkûmiyet hükmüne yönelik istinaf isteminin esastan reddine karar verilmesinde, bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının kabulüne, Özel Dairenin bozma ilamının kaldırılarak temyiz isteminin esastan reddine, karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan üç Ceza Genel Kurulu Üyesi; sanığın suçu haksız tahrik altında işlediği ve hakkında TCK'nın 29. maddesinde yazılı haksız tahrik hükmünün uygulanma şartlarının bulunduğu düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 25.11.2020 tarihli ve 1640-3091 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
3- ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin 05.04.2019 tarihli ve 657-636 sayılı istinaf isteminin esastan reddine dair kararı, hukuka uygun bulunmakla, CMK’nın 302/1. maddesi uyarınca temyiz isteminin esastan REDDİNE,
4- Dosyanın, CMK'nın 304/1. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin ise ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesine gönderilmek üzere; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 26.10.2021 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.