(Kapatılan)13. Ceza Dairesi 2011/23971 E. , 2012/25169 K.
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Hırsızlık
Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
A-Sanığın mağdur ...'e karşı işlemiş olduğu hırsızlık suçundan kurulan hükmün incelemesinde,
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre sanık ...'nin temyiz itirazı yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle, usul ve kanuna uygun bulunan hükmün tebliğnameye uygun olarak ONANMASINA,
B-Sanığın mağdurlar ... ve ...'a karşı işlemiş olduğu hırsızlık suçlarından kurulan hükümlerin temyiz incelemesine gelince,
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre; suçun sanık tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, diğer temyiz itirazları da yerinde görülmemiştir.
Ancak,
Sanığın mağdurlar ... ve ...'a ait ayakkabıları... Cami'nin ayakkabılığından almaya kalkışması şeklinde gerçekleşen eylemde aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi söz konusu olduğundan 5237 sayılı TCK'nın 142/1-a, 35 ve 43/2. maddelerinin uygulanması gerektiği gözetilmeden, eylemin iki ayrı suç oluşturduğu belirtilerek sanığın ayrı ayrı iki kez cezalandırılmasına karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ...'nin temyiz itirazı bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, 26.11.2012 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.
Kamu davasına konu edilen somut olayda sanığın, ...... Camii'nde öğle namazı kılmakta olan mağdurlar ... ve ...'a ait ayakkabıları çalıp olay yerinden
uzaklaşmak istediği esnada yakalandığı ve hırsızlığın teşebbüs aşamasında kaldığı konusunda tartışma bulunmamaktadır. Çözümlenmesi gereken sorun sanık hakkında zincirleme suç hükümleri mi uygulanacaktır? Yoksa sanık gerçek içtima kurallarına göre iki ayrı mağdura karşı iki kez hırsızlık suçundan sorumlu tutulup iki kez mi cezalandırılacaktır ? Birinci görüş çoğunluk görüşü olup bu görüş Yargıtay Ceza Genel Kurulu, Yargıtay 6. Ceza Dairesi ve Yargıtay 13. Ceza Dairesi ile diğer Yargıtay Ceza Dairelerinin bugüne kadar vermiş olduğu kararlar ile çelişmektedir. Zira aşağıda zikredeceğimiz Yargıtay kararlarından aynı zamanda birden fazla mağdura karşı gerçekleştirilen hırsızlık fiillerinin birden fazla suçu oluşturduğu ve zincirleme suç hükümlerinin uygulanamayacağı açıkça anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 43. maddesi ile mülga 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 80. maddesinde düzenlenen zincirleme suça ilişkin hükümler istisnai olup ceza hukukunda kural olarak ne kadar fiil gerçekleşmiş ise o kadar suç vardır ve faile o kadar ceza verilmesi gerekir. Birden fazla suçun olduğu durumlarda suçların içtimaından söz edilir ve burada failin cezai sorumluluğunun ne şekilde belirleneceği sorunu ortaya çıkar. Burada kural olarak faile her bir suç için ayrı ceza verilmesi gerekir. Zincirleme suç söz konusu olduğunda ise faile tek ceza verilmekte fakat bu ceza belirli oranlar dahilinde artırılmaktadır.
Öğretideki ayrıntılı tartışmalara girmeden belirtmek gerekir ise Türk doktrininde çoğunlukta olan görüşe göre, fiilin çokluğunu yada tekliğini belirlemedeki ölçüt neticedir. Fiil denilince akla netice gelir. Hareket, netice ve bu ikisi arasındaki nedensellik bağı fiili oluşturmaktadır.Netice kadar fiil ve dolayısıyla suç vardır. Bir fiil yani netice içerisinde birden fazla hareketler olabileceği gibi netice tek bir hareket ile de meydana getirilebilir. Örneğin kasten yaralama suçu yada kasten öldürme suçu tek bir ... atma, bir bıçak darbesi, tek bir mermi ile gerçekleştirilebileceği gibi söz konusu hareketlerin birden fazla yapılması ile de söz konusu suçların kanuni tipe uygun bir biçimde gerçekleşmesi mümkündür. Keza cinsel davranışlarla bir mağduru birden fazla öpmek, bedenine dokunmakla bunları tek bir hareket ile yapmak arasında bir fark yoktur ve sonuç olarak cinsel saldırı suçu gerçekleşmektedir. Yine 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 141. maddesinin birinci fıkrasındaki, zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden almak şeklinde tarif edilen hırsızlık suçunun gerçekleşmesi için örneğin bir marketteki bir tek sigaranın alınmasıyla veya birden fazla hareketle sigaraların tamamının alınması arasında bir fark yoktur. Verdiğimiz bu örneklerin hepsinde hareketin tek olması ile birden fazla olması arasında bir fark bulunmamaktadır. Netice ve bu neticeyi meydana getiren fiil tek olup ortada kanuni tanıma uyan tek bir suç vardır. Dolayısıyla hareketin tekliği yada çokluğu ile fiilin tekliği yada çokluğu kavramlarını birbirine karıştırmamak gerekir.
Mülga 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 80. maddesinde müteselsil (zincirleme) suç, 'Bir suç işlemek kararının icrası cümlesinden olarak kanunun aynı hükmünün birkaç defa ihlal edilmesi, muhtelif zamanlarda vaki olsa bile bir suç sayılır. Fakat bundan dolayı terettüp edecek ceza altıda birden yarıya kadar artırılır' şeklinde tanımlanmıştır. Bu yasal tanımlamadan anlaşıldığı gibi, müteselsil suçun varlığı için bazı koşulların gerçekleşmesi gerekir. Bunlardan birisi birden fazla suçun bulunması, diğeri bu suçların kanunun aynı hükmünü ihlal etmeleri, üçüncüsü ise birden fazla suçun bir suç işleme kararına bağlanmasıdır.
Zincirleme suça ilişkin olarak 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 43. maddesi ise :
'(1) Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektire
nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. (Ek cümle: 29/06/2005-5377 S.K./6.mad) Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır.
(2) Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır.
(3) Kasten öldürme, kasten yaralama, işkence, ... ve yağma suçlarında bu madde hükümleri uygulanmaz.' şeklinde düzenlenmiştir.
Maddenin birinci fıkrasına göre zincirleme suç için gerekli şartlar şöyle sıralanabilir:
A- Birden Fazla Suçun Bulunması
Bu husus Türk Ceza Kanunu'nun 43. maddesinin birinci fıkrasında 'aynı suçun birden fazla işlenmesi' şeklinde ifade edilmiştir. Zincirleme suç için ortada birden fazla fiilin yani suçun varlığı gerekir.
B- İşlenen Bu Suçların Aynı Suç Olması
Türk Ceza Kanunu'nun 43. maddesinin birinci fıkrasında 'aynı suçun birden fazla işlenmesi' şeklindeki ifadeden birden fazla fiillerden her birinin bağımsız olarak tek başına aynı suçu oluşturması gerektiği anlaşılmalıdır. Aynı suç kavramı 43. maddede 'bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır.' biçiminde tarif edilmiştir. 'Tek bir suçu oluşturan birden fazla davranışlar zincirleme suçu oluşturmazlar. Örneğin girilen evden beş parça eşya alınmasında, her eşyanın alınmasına ilişkin davranışlar zincirleme suça vücut vermezler.( Sedat Bakıcı, 5237 s. Yasa Kap. Ceza Hukuku Genel Hük.,s.952)'
C- Birden Fazla Suçun Değişik Zamanlarda işlenmesi
Zincirleme suç ancak değişik zamanlarda işlenen aynı suçlar bakımından söz konusu olur. Esasen bir fiille aynı suçun aynı kişiye karşı aynı zamanda birden fazla işlenmesi de mümkün değildir. Suçlar arasında geçen sürenin ne kadar olacağına dair bir kural yoktur. Önemli olan birden fazla suçların aynı suç işleme kararı ile işlenmesidir. Süreyi her somut olayın özelliğine göre hakim takdir edecektir.
D- Birden Fazla Suçun Bir Kişiye Karşı İşlenmesi
765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 80. maddesinden farklı olarak 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 43. maddesinin birinci fıkrasına göre birden fazla aynı suçun aynı kişiye karşı işlenmesi gerekir. Mağdurların farklı olması halinde zincirleme suç hükümleri uygulanamaz bu halde her bir suç için ayrı cezaya hükmedilir. ' Fail işlediği fiillerin mağdurlarının ayrı şahıslar olduğunu biliyorsa veya bilecek durumdaysa zincirleme suçtan söz edilemez. Örneğin farklı evlerden veya farklı arabalardan hırsızlık yapılması, farklı kişilerin yaralanması gibi.... Aynı evden değişik eşyaların çalınmasında, eşyalar üzerinde evde yaşayanlar zilyet oldukları için tek bir hırsızlık suçu oluşacaktır. Buna karşılık bir otel odasında iki kişinin kalması halinde, odaya girip yatakların başucunda duran komidinlerden iki ayrı cüzdanın alınmasında, cüzdanların ayrı şahıslara ait olduğu bilindiğinden iki hırsızlık suçu oluşacak ve gerçek içtima hükümleri uygulanacaktır.( Sedat Bakıcı, 5237 s. Yasa Kap. Ceza Hukuku Genel Hük.,s.952)'
E-Aynı Suç İşleme Kararı
Bir kişiye karşı birden fazla aynı suçun bir (aynı) suç işleme kararının icrası kapsamında gerçekleştirilmesi gerekir. Subjektif şart olan 'bir (aynı) suç işleme kararı' ile suç işleme kastı birbirine karıştırılmamalıdır. Değişik zamanlarda işlenen her bir fiil ayrı bir suç işleme kastı ile gerçekleştirilmekte ancak bu suçların her biri başlangıçta planlanan bir suç işleme kararı doğrultusunda zincir gibi bir birine bağlanarak işlenmektedir. Örneğin 'bir failin büyük bir deponun anahtarını haksız bir şekilde ele geçirdikten sonra dikkat çekmemek veya bütün malları
bir defada götüremeyeceği düşüncesiyle yaptığı plan doğrultusunda depodaki malları kısa zaman aralıklarında bir kaç defada alması' durumunda her bir hırsızlık suçu ayrı bir kasıtla işlenmekte ancak başlangıçta alınan suç işleme kararındaki birlik nedeniyle birden fazla suç birbirine bağlanmakta ve zincirleme suç hükümleri uygulanmaktadır.
Bir suç işleme kararı kavramından ne anlaşılacağı öğreti ve yargısal kararlarda değerlendirilmiş, 'Bunun, kanunun aynı hükmünü müteaddid defa ihlal etmek hususunda önceden kurulan bir plan (Antolisei-Maggiore, Manzini’ye aften Dönmezer-Erman cilt 1, sh. 387), kanunun aynı hükmünü müteaddid defa ihlal etmek hususundaki genel bir niyet (Raineri- Parinaine atfen Dönmezer-Erman) anlamında bulunduğu ileri sürülmüştür.Yargıtay Ceza Genel Kurulunun konuya ilişkin 02/03/1987 gün ve 341/84 sayılı, 20/03/1995 gün ve 48168 sayılı kararlarında, öğretideki yukarda değinilen görüşlere yer verildikten sonra aynı suç işleme kararından, yasanın aynı hükmünü birçok kez ihlal etme hususunda önceden kurulan bir plan, genel bir niyetin anlaşılması gerektiği, bu bağlamda failin suçu işlemeden önce bir plan yapmasının veya bu suça niyet etmesinin, fakat fiili bir defada yapmak yerine kısımlara bölmeyi ve o surette gerçekleştirmeyi daha uygun görmesinin, bu plan çerçevesinde hareket etmesinin, hareketinin önceki hareketinin devamı olmasının ve tüm bu hareketleri arasında subjektif bir bağlantı bulunmasının anlaşılması gerektiği kabul edilmiştir. Aynı suç işleme kararının varlığı, olaysal olarak suçun işlenmesindeki özellikler, suçun işleniş biçimi, fiillerin işlendikleri yer ve işlenme zamanı, fiiller arasında geçen süre, mağdurların farklı olup olmadıkları, ihlal edilen değer ve yarar ile korunan değer ve yarar, olayların oluşum ve gelişimi ile tüm özellikleri değerlendirilerek belirlenecektir. Yine öğreti ve yargısal kararlarda, suçların işlenme tarihleri arasında az veya çok bir zaman aralığı bulunması, suç mağdurlarının birden fazla olması halinde teselsülü reddetmenin ... ve hakkaniyete uygun bulunmayacağının genel bir kabul gördüğü de anlaşılmaktadır.(Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 13/10/1998 gün ve 1998/11-205 E, 1998/304 K. sayılı kararı)'
Aynı Suçun Birden Fazla Kişiye Karşı Tek Bir Fiille İşlenmesi
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 43. maddesinin ikinci fıkrası 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 80. maddesinden farklı olarak tek bir fiille aynı suçun birden fazla kişiye karşı aynı zamanda işlenmesi (aynı nev'i fikri içtima) halini düzenlemektedir. Bu halde ceza 43. maddenin birinci fıkrasına göre artırılacaktır. Bu durumda fail tek bir fiille birden fazla mağdura karşı aynı suçu işlemektedir. Örneğin çoğul anlatımla birden fazla kişiye karşı hakaret edilmesi, içinde iki farklı kişiye ait cüzdanın bulunduğu bir ceketin mağazadaki soyunma kabininden çalınması veya iki ayrı kişiye ait ve birbirine bağlı traktör römorklarının bir traktöre bağlanıp çalınması hallerinde aynı suç tek bir fiille birden fazla mağdura karşı işlenmektedir.
Ancak yukarıda da belirttiğimiz gibi hareket ile fiili yada neticeyi karıştırmamak gerekir. Ceza Genel Kurulu'nun ve Yargıtay Ceza Dairelerinin istikrar kazanmış bir çok kararında da görüleceği üzere gerek 765 sayılı Türk Ceza Kanunu' nun 80. maddesinin gerekse 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu' nun 43. maddesi hükümlerinin uygulandığı dönemlerde birden çok mağdura karşı aynı yer ve zamanda birden fazla fiille işlenen suçlar zincirleme suç hükümlerine tabi tutulmayıp ayrı ayrı suçlar olarak nitelendirilmişlerdir.
Örneğin '...Öğrenci olmayan sanık, dinlenme sırasında, birçok öğrencinin öğrenim gördüğü sınıfa girmiş, ayrı sıralardaki üç ayrı kişiye ait olduğunu bilmesi gereken çantaların içinden hırsızlık yapmıştır. Çaldığı para ve eşyanın değişik mağdurlara ait olduğunu bildiği anlaşılmakta ve her mağdura yönelik eylemini, bulduğu fırsattan yararlanarak ayrı ve yeni bir kararla gerçekleştirmektedir. Olayın akışına ve dosya içeriğine göre eylemler arasında subjektif bir bağlantı, dolayısıyla aynı suç işleme kararı bulunmamaktadır. Önceden yapılmış bir plan ve
../.
5
mağdurların çantalarından hırsızlık yapılacağına dair genel bir niyet, bir suç işleme kararı mevcut değildir. Kaldı ki; sanık vekili temyiz dilekçesinde sanık hakkında aynı olayla ilgili olarak açılan davalarda, sanığın beraatine karar verildiğini beyan etmektedir. Bu nedenle, olayda teselsül hükümleri uygulanamayacağından, sanık hakkında aynı sınıfta diğer iki kişinin daha parasını çaldığı iddiasından dolayı dava açılmış olup olmadığının araştırılarak, dolayısıyla TCY.nın 80. maddesinin tartışılmasında zorunluluk bulunmadığından, Yargıtay C. Başsavcılığının itirazının reddine karar verilmelidir...' şeklindeki Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 13/10/1998 gün ve 1998/11-205 E, 1998/304 K. sayılı kararı;
Yargıtay 13. Ceza Dairesinin '...İnşaatta çalışan müştekilerin soyunma odası olarak kullandıkları bina niteliği taşımayan yerden duvara sabitlenen tahtaya çakılan çivilere asılı 4 adet pantolonun ceplerini karıştırıp içindeki para ve muhtelif eşyaları çalma şeklindeki eylemde, sanığın suça konu malların ayrı ayrı müştekilere ait olduğunu bilmesi gerektiği, her bir müştekiye karşı eyleminin 765 sayılı TCK'nın 71. maddesi gereğince ayrı suç olarak kabulü gerekirken tek suç olarak kabulüyle 765 sayılı TCK'nın 80. maddesi uygulanmak suretiyle noksan ceza tayini...' şeklindeki 05.10.2011 tarih ve 2011/7294 esas- 2011/2102 karar sayılı ilamı ile yine Yargıtay 13.Ceza Dairesinin '...Sanığın, dört kişiye ait eşyaları çalması ve suça konu eşyalar arasında yer alan, aynı araç içerisinde bulunan iki adet pantolonun ayrı kişilere ait olduğunun bilinmemesinin hayatın olağan akışına uygun olmaması karşısında; sanık hakkında iki ayrı hırsızlık suçundan mahkumiyet kararı verilmesi gerekirken; aynı zaman dilimi içerisinde gerçekleşen eylemlerden dolayı, koşulları oluşmayan TCK'nın 80. maddesi ile uygulama yapılması...' şeklindeki 19.12.2011 tarih ve 2011/23811 esas- 2011/9411 karar sayılı ilamı;
Yargıtay 6. Ceza Dairesinin '...Sanık hakkında gündüzleyin, işyeri dokunulmazlığını bozmak suçundan zamanaşımı içinde işlem yapılması olanaklı kabul edilmiş; katılanların halı sahanın içindeki soyunma odasına astıkları giysilerinin içinden cep telefonlarını, paralarını ve bir adet kol saatini çalan sanığın, katılanların sayısı kadar hırsızlık suçunu işlediği gözetilmeden, zincirleme suç oluşturduğu kabul edilerek, tek eylemden hüküm kurulması karşı temyiz olmadığından bozma nedeni yapılamamış...' şeklindeki 06.09.2008 tarih ve 2006/12217 esas- 2008/13109 karar sayılı ilamı ile '...Sanığın, çadır içindeki cüzdan ve telefonların farklı kişilere ait olduğunu bildiğini açıkça kabul etmesi karşısında; her yakınana yönelik eylemi nedeniyle ayrı ayrı uygulama yapılması yerine zincirleme suç olarak kabulüyle yazılı biçimde hüküm kurulması, karşı temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır...' şeklindeki 04.11.2008 tarih ve 2007/8659 esas- 2008/18853 karar sayılı ilamı ve '...Sanığın kollukta savunmanı yanında verdiği 13.09.2005 tarihli ifadesinde, 'konutun içerisine girdiğinde, yakınanların uyuduklarını gördüğünü, yattıkları yerlerin baş taraflarında bulunan gömlek,pantolon ve cep telefonlarını çalarak evden çıktığını ve dışarıda gömlek ve pantolon ceplerinden paralarını aldığını' belirtmiş olması karşısında yakınanların ve suça konu eşyalarının eylem sırasındaki konumları itibariyle, sanığın çaldığı eşya ve paranın ayrı ayrı yakınanlara ait olduklarını bilerek suçu işlediği gözetilmeden,iki ayrı hırsızlık suçundan mahkumiyeti yerine, eylemin tek zincirleme suç olduğu kabul edilerek yazılı biçimde uygulama yapılması...' şeklindeki 22.02.2010 tarih ve 2009/297 esas- 2010/1637 karar sayılı ilamlarında olduğu gibi her bir mağdura karşı gerçekleştirilen fiiller mağdur sayısınca suç kabul edilmiştir.
Doğal olarak burada örneğin 'Bir sınıftaki otuz öğrencinin her birinin ikişer lirasını toplamda 60,00 TL çalan sanığa TCK'nın 142/1-b maddesi gereğince artırım ve indirim nedenleri dikkate alınmadan ve asgari hadden her bir mağdur için ikişer yıl olmak üzere toplam altmış yıl ceza verilmesi ceza adaleti açısından uygun düşer mi? Zincirleme suç hükümleri uygulanırsa daha
adaletli olur. ' Şeklinde bir soru akla gelebilir. Burada suç işlemeyi meslek haline getiren kişilerin bulduğu her fırsatta yenilenen bir suç işleme kararı ile hırsızlık yada değişik suçları işlediklerini gözden uzak tutmamak gerekir. Yukarıdaki örneğe dönecek olursak 'Bu kez büyük bir şehirde başka bir fail aynı yer ve zamanda değilde bir hafta içerisinde otuz ayrı okuldan otuz ayrı öğrencinin ikişer lirasını toplamda 60,00 TL çalmış olsa ve yargılamaları başka başka mahkemelerde yapılarak yine toplamda altmış yıl hapis cezası alsaydı.' Yine aynı soru gündeme gelir ve bu fail hakkında da zincirleme suç hükümleri uygulanabilir miydi? Diyelim ki birinci örnekte aynı yer ve zamanda 30 kişiye karşı aynı suçu işleyen fail hakkında zincirleme suç hükümlerine göre en üst sınır tercih edilse bile TCK'nın 142/1-b maddesince 5 yıl ve TCK'nın 43/2-1 maddesince 3/4 oranında artırım yapılarak en fazla 8 yıl 9 ay hapis cezası verilmiş olsa; ikinci örnekteki fail hakkında ise gerçek içtima kuralları uygulanarak alt sınır uygulansa bile TCK'nın 142/1-b maddesince her bir suç için ikişer yıl olmak üzere toplamda 60 yıl hapis cezasına hükmedilmiş olsaydı. Bu iki olayda ceza adaleti sağlanmıştır diyebilir miyiz? Kaldı ki bu gibi hallerde hükmedilen cezanın tamamı değil 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanunun 107. maddesinin üçüncü fıkrasının (e) bendine göre en fazla 28 yılının infaz kurumunda geçirilmesi gerekir. Ayrıca somut olaylarda TCK'nın 145. maddesinin uygulanması da mümkün olabilir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu' nun 43. maddesinin 2. fıkrasındaki tek bir fiil kavramı çoğunluk görüşünde olduğu gibi geniş yorumlanacak olursa örneğin aynı yer ve zamanda olmak üzere yan yana park halindeki bir kaç otomobilden hırsızlık yapılmasında veya bir apartmanın bir kaç dairesinden hırsızlık yapılmasında yada bir otobüs durağında bekleyen yolcuların bir kaçının cüzdanının çalınmasında veya bir otobüsteki 25 yolcunun üstlerinden değerli eşyalarının çalınmasında bile TCK'nın 43/2. maddesi dolayısıyla zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gündeme gelebilir. Bu ise kanun koyucunun amacına ters düşeceği gibi ceza adaleti ile de uyuşmayacağından kabul edilemez bir yorum olur.
Öğreti ve yargısal kararlarda belirtilen yukarıda açıklanan görüşler ışığında somut olayımızı değerlendirdiğimizde; sanık, ...... Camii'nde öğle namazı kılmakta olan mağdurlar ... ve ...'a ait ayakkabıları çalıp uzaklaşmak istediği esnada olay yerinde yakalanmıştır. Dosya kapsamından sanığın çaldığı eşyaların değişik mağdurlara ait olduğunu bildiği anlaşılmakta ve her mağdura yönelik fiillerini, bulduğu fırsattan yararlanarak ayrı ve yeni bir kararla gerçekleştirmektedir. Olayın akışına ve dosya içeriğine göre fiiller arasında subjektif bir bağlantı, dolayısıyla aynı suç işleme kararı bulunmamaktadır. Zaten TCK'nın 43/1 maddesindeki 'aynı mağdur' kavramından burada zincirleme suç hükümlerinin uygulanamayacağı açıkça anlaşılmaktadır. Her bir mağdurun eşyalarının alınması ayrı bir fiil ve neticeyi oluşturduğundan yani ortada birden çok fiil ve birden çok suç bulunduğundan mağdur sayısınca suç oluşacağından TCK'nın 43/2 maddesindeki aynı nevi fikri içtima hükümlerinin de uygulanması mümkün değildir.
Sonuç olarak olayda iki mağdura karşı işlenmiş iki ayrı hırsızlığa teşebbüs suçu bulunması nedeniyle sanığın iki kez cezalandırılmasına karar veren yerel mahkemenin uygulamasının doğru olduğu ve hükmün onanması gerektiği kanaatinde olduğumuzdan bu hususa ilişkin 'bozma kararının 'B' bendinde' yazılı bulunan sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyoruz. 26.11.2012