8. Hukuk Dairesi 2020/3550 E. , 2020/7650 K.
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Muhdesatın Tespiti
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonucunda Mahkemece verilen davanın kısmen kabul, kısmen reddine dair kararın davalılar ..., ..., ..., ... ve ... ile bir kısım davalılar (..., ..., ... ve ...) vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairenin 10.03.2020 tarihli ve 2016/13048 Esas, 2020/2344 Karar sayılı ilamı ile bozulmasına karar verilmişti. Bir kısım davalılar (..., ..., ... ve ...) vekili tarafından süresinde kararın düzeltilmesi istenmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili; tarafların ortak murisi ... ile oğlu davacı ...'in uzun yıllar ortak iş yaptıklarını, gayrimenkul satın aldıklarını ve kat karşılığı inşaatlar yaptıklarını, buna ilişkin Noterde yapılmış kat karşılığı inşaat ve satış vaadi sözleşmeleri bulunduğunu, davacının babasına duydugu saygı ve güven nedeniyle birlikte edinilen taşınmazların ve inşa ettikleri dairelerin muris adına tapuda tescil edildiğini, baba Ömer'in vefatı ile üvey kardeşlerinin İstanbul Anadolu 8. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2013/465 Esas sayılı dosyasında ortaklığın giderilmesi davası açtıklarını, bu dava nedeni ile davacının haklarının tehlikeye düştüğünü, ortaklığın giderilmesi davasında dava konusu taşınmazlarda davacının hak ve payının olduğu gerçeğinin dava açanlar tarafından kabul edilmediğini, bu nedenle bu davayı açmak durumunda kaldıklarını bu nedenle ortaklığın giderilmesi davasına konu olmuş 312 ada 1 parsel sayılı taşınmazın ½ hissesinin, 518 ada 50 parsel taşınmazın ve üzerindeki bağımsız bölümlerin ½ hissesinin, 518 ada 62 parsel (39 ve 51 parseller tevhit edilerek) üzerindeki ana binanın 5,27,28,29 ve 30 numaralı bağımsız bölümlerin ½ hissesinin ve 518 ada 41 parsel sayılı taşınmazın ½ hissesinin muris Ömer ve davacı arasında müşterek edinildiğini, dolayısıyla ½ hissesinin davacıya ait olduğunun tespitini ve ortaklığın giderilmesi davasında nazara alınmasını talep etmiştir.
Davalılar ... ve diğerleri vekili; kat karşılığı inşaat sözleşmelerinde davacı ve murisin isimlerinin yazılı olmasının ortak iş yapıldığını ispat etmeye yeter olmadığından bahisle davanın reddini savunmuştur.
Davalılar ..., ..., ..., ... ve ..., davayı kabul etmişlerdir.
Mahkemece, dava konusu edilen tüm taşınmazlar yönünden ayrıca dava konusu 518 ada 62 parsel sayılı taşınmazda yer alan 5, 27, 28, 29 ve 30 nolu bağımsız bölümlerin tapuda kat mülkiyeti esasına göre bağımsız bölüm olarak yine dava konusu 312 ada 1 parsel sayılı taşınmazın arsa niteliği ile kayıtlı olup üzerinde yapı bulunmaması nedeni ile muhdesat tespitine konu olamayacakları, davaya konu tüm taşınmazlar hakkında ancak tapu iptal ve tescil talebinde bulunulabileceği, bu istemle eda davası açılması gerektiği, eda davasının açılabileceği hallerde davacının tespit davası açmasında hukuki yararının bulunmadığı, tapu iptal ve tescil isteminde bulunmaması, yalnız aidiyet tespiti talebinde bulunduğu dikkate alınarak davayı kabul eden davalılar hakkında dava konusu tüm taşınmazların yarı payının davacı adına tesciline karar verilemediği, dava konusu 518 ada 50 ve 41 parsel sayılı taşınmazların tapuda arsa niteliği ile kayıtlı olmasına rağmen her iki taşınmaz üzerinde yapı bulunduğu tespit edilmekle ve bu duruma uygun olduğu ve kat karşılığı inşaat sözleşmelerinden muris ve davacının ortak iş yaptıklarının anlaşıldığı gerekçesiyle davacı tarafın dava konusu tüm taşınmazların 1/2 sinin ve dava konusu 518 ada 62 parsel sayılı taşınmazdaki 5, 27, 28, 29 ve 30 nolu bağımsız bölümlerin 1/2 sinin davacıya ait olduğunun tespitine yönelik davasının hukuki yarar yokluğu nedeni ile HMK 114 (1)/h maddesinin yollaması ile HMK 115 (2) maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine, davacı tarafın dava konusu 518 ada 50 parsel ve 518 ada 41 parsel sayılı taşınmazlarda yer alan binaların 1/2 oranında davacıya aidiyetine ilişkin davasının kabulü ile dava konusu 518 ada 50 parsel ve 518 ada 41 parsel sayılı taşınmazlar üzerindeki binaların ayrı ayrı 1/2 sinin davacıya ait olduğunun tespitine karar verilmiştir. Hüküm, süresi içerisinde davacı vekili ve bir kısım davalılar vekili ile yargılama giderleri yönünden davalılar ..., ..., ..., ... ve ... tarafından temyiz edilmiş olup Dairemizin 10.03.2020 tarihli ve 2016/13048 Esas, 2020/2344 Karar sayılı ilamı ile yerel mahkeme hükmünün 1 nolu bendinde belirtilen taşınmazlar yönünden verilen ret kararının doğru olduğundan bahisle davacı vekilinin tüm bir kısım davalılar vekilin sair temyiz itirazları yerinde görülmemiş, Mahkemece kabul edilen 518 ada 50 ve 41 parseller yönünden ise bu taşınmazlarda tapu maliki olarak dava dışı 3. kişilerin de bulunduğu taraf teşkili sağlanması, binaların kat karşılığı inşaat sözleşmesiyle muris ve davacı tarafından yapıldığı, sözleşmeye göre binanın tamamı değil belli sayıda dairelerin arsa sahiplerince müteahhite verilmesinin kararlaştırıldığı gözetilerek binaların tamamı üzerinden değil fiilen murisin hisselerinin karşılığına düşen daireler tespit edilip sadece bu daireler yönünden muhdesat tespitine karar verilmesi ve hüküm tesis edilirken sundukları cevap dilekçeleriyle davayı kabul eden davalıların HMK’nin 312/2 maddesi gereği yargılama giderleri ve vekalet ücreti yönünden sorumlu olup olmayacakları hususu da gözetilmesi gerektiğinden bahisle davalıların temyiz itirazlarının kabulü ile yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmiştir. Bozma ilamına karşı davacı vekili ve bir kısım davalılar (..., ..., ... ve ...) vekili tarafından süresi içerisinde karar düzeltme talebinde bulunulmuştur.
Dava dilekçesindeki talep; taşınmazların ve üzerindeki muhdesatların davacıya ait olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
1. Dosya muhtevasına, dava evrakı ile tutanaklar münderecatına ve Yargıtay ilâmında açıklanan gerektirici sebeplere göre yerinde olmayan ve HUMK'un 440. maddesinde yazılı hallerden hiçbirisine uymayan davacı vekilin tüm karar düzeltme taleplerinin reddine ;
2. Bir kısım davalılar vekilinin hükmün 2. bendindeki 518 ada 50 ve 518 ada 41 parsellere ilişkin karar düzeltme taleplerine gelince;
Bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur (4721 s.lı TMK 684/1 m). Arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde, üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar. Bu mülkiyet kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere kalıcı yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer (TMK 718 m). 22.12.1995 tarihli ve 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da vurgulandığı gibi Eşya Hukukunda, muhdesattan, bir arazi üzerinde kalıcı yapı ve tesisler ile bağ ve bahçe şeklinde dikilen ağaçları anlamak gerekir. Muhdesat, şahsi bir hak olup (TMK 722, 724, 729 m.ler), sahibine arazi mülkiyetinden ayrı bağımsız bir mülkiyet veya sınırlı bir ayni hak bahşetmez. Taşınmaz üzerindeki kalıcı yapı, ağaç gibi bütünleyici parça niteliğindeki muhdesatların taşınmazın arzından ayrı bir mülkiyetinin varlığından söz edilemez. Açıklanan bu ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez.
Tespit davası, kendine özgü davalardan olup dava sonucunda istihsal edilecek ilamın icra ve infaz kabiliyeti bulunmamaktadır. Bunun doğal sonucu olarak da bu davaların uygulama alanı sınırlıdır. Bilindiği üzere, tespit davalarının görülebilmesi için güncel hukuki yararın bulunması (6100 s.lı HMK 106/2 m) ve dava sonuçlanıncaya kadar da güncelliğini kaybetmemesi gerekir. Tespit davaları eda davalarının öncüsüdür, bu nedenle eda davası açılmasının mümkün olduğu hallerde, tespit davası açılmasında hukuki yararın bulunmadığı kabul edilmektedir. Hukuki yararın bulunması dava şartı olup, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceği gibi, hakim tarafından da re'sen gözetilir. Hukuki yararın bulunmadığının tespiti halinde davanın, dava şartı yokluğu gerekçesiyle usulden reddine karar verilmelidir(HMK 114/1-h, 115 m.)
Başka bir deyişle; tespit davası ile istenen hukuki koruma eda davası ile tamamen elde edilebilecekse, o zaman davacının ayrı bir tespit davası açmakta hukuki yararı olamaz. Tespit davalarının dinlenebilmeleri için genel dava koşullarından başka tespit davalarının kendine özgü koşulları olarak nitelendirilen iki özel koşula daha ihtiyaç bulunduğu kabul edilmektedir. Biri hukuki ilişki diğeri hukuki yarar olup, bu da yakın bir tehlikenin var olmasını, tehlikenin zarar meydana getirebilecek nitelikte bulunmasını ve tespit hükmünün bu tehlikeyi ortadan kaldıracak nitelikte olmasını içerir.
Somut olaya gelince; davacı dava dilekçesinde özetle, dava konusu edilen taşınmazların muris baba ile ortak şekilde edinildiğini ve kat karşılığı inşaat sözleşmeleri ile taşınmazlar üzerindeki yapıların ortak şekilde yapıldığını ancak babasına olan saygı ve güven nedeniyle taşınmazların tapularının muris adına yazıldığından bahisle ortak edinilen taşınmazların ½ hisselerini ve yapılan yapıların ½ hisselerinin davacıya ait olduğunun tespitini talep etmiş ve bu taşınmazlara ilişkin toprak sahipleri ile davacı ve murisinin müteahhit sıfatıyla yaptıkları kat karşılığı inşaat sözleşmelerine delil olarak dayanmıştır. Mahkemece davanın kabulüne karar verilen 518 ada 41 parsel ve 518 ada 50 parsele ilişkin toprak sahipleri ile Noterde yapılan Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmeleri incelendiğinde; 24.02.1994 tarihli Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesine göre 518 ada 41 parsel üzerine 6 katlı her katta 2 şer bağımsız bölüm toplam 12 bağımsız bölümlü bina inşa edileceği, 1. normal katın sol tarafından 1 daire ile 2. normal kattaki 2 daire toplam 3 dairenin toprak sahibine verileceği geri kalan tüm bağımsız bölümlerin müteahhit (davacı) ...'a verileceği, yine 02.01.1991 tarihli Kat Karşılığı İnşaat Sözleşemesine göre ise 518 ada 50 parsel üzerine 5 katlı, 1. bodrum katta 4 dükkan ve 3 daire 7 bağımsız bölüm, zemin kat ve normal katlarda 3 er daire toplam 19 bağımsız bölümlü bina inşa edileceği, toprak sahiplerine 1. bodrum kattaki 5 nolu ve 7 nolu dairelerin, 1. normal kattaki 11, 12 ve 13 nolu dairelerin 2. normal kattaki 14, 15, 16 nolu dairelerin toprak sahiplerine verileceği, geri kalan tüm bağımsız bölümlerin müteahhit (muris) ...’a verileceği tespit edilmiştir. Bu taşınmazların tapu kayıtları incelendiğinde; 518 ada 41 parsel ve 518 ada 50 parsel sayılı taşınmazların hali hazırda arsa vasfında olup paylı mülkiyet halinde muris ... ve dava dışı 3. kişiler adına kayıtlı olduğu tespit edilmiştir. Görüldüğü üzere taşınmaz tapuda halen arsa vasfında olup kat irtifakı ya da kat mülkiyeti kurulmadığından müteahhit davacı ... ve murisi ... tarafından yapılan binada bağımsız bölümlerin daire numaraları ile devri tapuda mümkün olmamış ve bağımsız bölüm yerine arsadan pay verilmek suretiyle arsa paylı olarak muris ve dava dışı 3. kişiler adına tapuya tescil edilmiştir. Davacı murisiyle ortak iş yaptığından ve yapıların müteahhidi olduğundan murisine güven nedeniyle muris adına tapuya tescil işlemi yapıldığından bahisle yapıların ve taşınmazların ½ hissesinin davacıya ait olduğunun tespitini istemişse de taşınmazlarda ve üzerindeki yapılarda dava dışı 3. kişilerin de hak sahibi olduğu gözetildiğinde, davacı ile murisi arasındaki hukuki ilişki, muris ve davacının ayrı ayrı yaptıkları kat karşılığı inşaat sözleşmelerinin içeriği ve davacının bu taşınmazlar ve yapılarda hak sahibi olup olmadığı ancak davacı tarafından açılacak bir eda davasına konu olabileceğinden tespit davası açılmasında hukuki yararı bulunmamaktadır.
Mahkemece; yukarıda açıklanan gerekçeler ile 518 ada 41 ve 50 parseller üzerindeki binalar yönünden de davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle taşınmazlar üzerindeki binalar muhdesat olarak değerlendirilerek ve dava dışı 3. kişilerin de tapu maliki olduğu görmezden gelinerek binaların tamamının ayrı ayrı ½ hissesinin davacıya ait olduğunun tespiti şeklinde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 2. bentte açıklanan şekliyle bir kısım davalılar vekilinin dava konusu 518 ada 50 ve 518 ada 41 parsellere ilişkin karar düzeltme talebinin, 6100 sayılı HMK'nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla uygulanacak olan 1086 sayılı HUMK'un 442/3. maddesi gereğince kabulüne; Dairemizin 10.03.2020 tarihli ve 2016/13048 Esas ve 2020/2344 Karar sayılı bozma ilamının 2. bendinin tümüyle kaldırılmasına, 2. bendinin yukarıda 2. nolu bentte açıklanan şekilde 6100 sayılı HMK'nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, davacı vekilinin karar düzeltme isteğinin yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle REDDİNE, 26.11.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.