1. Hukuk Dairesi 2021/1764 E. , 2022/766 K.
MAHKEMESİ : SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil istemli dava sonunda Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince verilen 11/03/2021 tarihli, 2021/319 Esas ve 2021/426 Karar sayılı ilamı yasal süre içerisinde asıl ve birleştirilen davada davacı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 27.01.2022 Perşembe günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edilen davalı ... vekili Avukat ...... geldi, davatiye tebliğine rağmen davacı vekili ve diğer davalılar vekili gelmediler. Yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verilen ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Asıl davada davacı, dava konusu 2076 parsel sayılı taşınmazın mirasbırakan babasından kardeşlerine ve kendisine intikal ettiğini, kardeşi olan davalı ...’in taşınmazda yapılacak inşaat işleri ile ilgilenmesi için payını kendisine devretmesi, diğer kız kardeşinin de devrettiği, alınacak dairelerin kardeşler arasında eşit paylaşılacağı yönünde beyanda bulunması üzerine kendisinin de bedelsiz olarak payını devrettiğini, 2016 yılı Ağustos ayında oğlunun taşınmazın yanından geçerken inşaatın başladığını gördüğünü, bunun üzerine yaptığı araştırmada taşınmazda kat irtifakı tesis edildiğini, erkek kardeşlerden ...’e 7, ...’e 9 ve davalı ...’e 8 adet bağımsız bölüm, kız kardeşlerden ...’ye ise 4 adet bağımsız bölüm tescil edildiğini öğrenince kandırıldığını anladığını, fiil ehliyetinin de olmadığını, hile ve gabine uğradığını ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile payının adına tesciline karar verilmesini istemiş, aşamada davalı ...’e isabet eden yerlerin ... ve ...’e bağış suretiyle devredildiğini öğrendiklerini belirterek, onların da davaya dahil edilmesini istemiştir.
Birleştirilen davada davacı, davalı ...’e düşen 8 adet bağımsız bölümün muvazaalı olarak davalı ... ve ...’a bağışlandığını ileri sürülerek, bağış işleminin iptaline, asıl davaya konu alacağının faizi ile tahsiline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Asıl davada davalı, davacının taşınmazdaki payını bedeli karşılığında kendisine sattığını, pişman olunca böyle bir dava açtığını, hak düşürücü sürenin geçtiğini, davacının öğrendiğini iddia ettiği tarihin doğru olmadığını, fiil ehliyetini haiz olmayan kişinin dava da açamayacağını, davacının hile veya gabine düşürülmediğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Dahili davalılar, haklarında usulüne uygun olarak açılmış bir dava olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.
Birleştirilen davada davalı ..., davacının asıl davadaki iddialarını ispatlayamadığı için davayı uzatmak adına bu davayı açtığını, ispat yükünün davacıda olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Birleştirilen davada davalı ... ve ..., eldeki davanın asıl dava ile derdest olduğunu, davacının iddialarını ispatlayamadığını, davalı ...’in taşınmazları kendilerine bağışladığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 19/07/2019 tarihli, 2016/465 Esas ve 2019/334 Karar sayılı ilamı ile asıl ve birleştirilen davanın reddine karar verilmiş, kararın asıl ve birleştirilen davada davacı tarafından istinafı üzerine Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 24.10.2019 tarihli, 2019/927 Esas ve 2019/942 Karar sayılı ilamı ile “Öncelikle ehliyetsizlik yönünden yukarıda belirtilen ilke ve olgular doğrultusunda gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, taraf delillerinin eksiksiz toplanması, toplanan ve toplanacak deliller birlikte değerlendirilerek mirasbırakanın temlikteki gerçek iradesinin duraksamaya yer bırakmayacak şekilde saptanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi Dairemizce isabetsiz görülmüştür. 2-Dosya arasında davacıların murisi ... ...'e ait mirasçılık belgesinin bulunmadığı görülmüş olup, murisin mirasçılık belgesinin temin edilmeden karar verilmiş olması Dairemizce isabetsiz görülmüştür. 3-İlk Derece Mahkemesince davacının gabin iddiası ile ilgili olarak 6100 sayılı HMK'nın 297/2.maddesine (Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi) aykırı olarak davacı tarafın gabin iddiası hakkında olumlu veya olumsuz karar verilmemiş olması hatalı olup, Dairemizce isabetsiz görülmüştür. 4-İlk Derece Mahkemesince davacı tarafın davalılar ..., ... ve ...'nin isticvabına karar verilmesi talep edildiği halde, İlk Derece Mahkemesince davacı tarafın dava dilekçesinde isticvap deliline dayanıldığı hususu gözetilerek davacı tarafın isticvap talebi hakkında olumlu veya olumsuz karar verilmeden hüküm tesis edilmiş olması hatalı olup Dairemizce isabetsiz görülmüştür.” gerekçeleriyle asıl ve birleştirilen davada davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile hükmün kaldırılmasına ve dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, İlk Derece Mahkemesince yeniden yapılan yargılama sonucunda 08/12/2020 tarihli, 2020/216 Esas ve 2020/131 Karar sayılı ilam ile davacının dava konusu taşınmazdaki payını davalı kardeşi İsmail'e 01/04/2015 tarihinde 51.000,00 TL bedelle sattığı, dava tarihi itibariyle taşınmazın zemin değerinin bilirkişi tarafından 5.359.501,00 TL olarak tespit edildiği, gabinin objektif unsuru olan edimler arasındaki aşırı oransızlığın mevcut olduğu, bu durumun davacının yaşı ve tecrübesizliğinden kaynaklandığı ve davalının kasten faydalandığı, asıl dava açılmadan önce davalı ... tarafından diğer davalılara yapılan bağış işleminin muvazaalı olduğu gerekçeleriyle, asıl dava ve birleştirilen davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleştirilen davada davalılar istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
2.İstinaf Nedenleri
Davalı ... istinaf dilekçesinde özetle, amaç taşınmazın inşaat işleri için devir olsa idi davacının taşınmazı 70 yaşında olan kendisine değil yaşı genç olan ve inşaat işleri ile uğraşan oğluna devredeceğini, hata, hile ve gabinin şartlarının gerçekleşmediğini, davacının fiil ehliyetini haiz olduğunu, davacının tapuda işlemi yaparken oğlunun da yanında olduğunu, bir yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini, mahkeme kararının hatalı olduğunu ileri sürerek, kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davalı ... ve ... istinaf dilekçelerinde özetle, davalı ...’in kendi payına ve davacıdan satın aldığı paya isabet eden taşınmazları hayır işlerinde kullanmaları için kendilerine bağışladığını, İsmail’in davacıdan mal kaçırma kastı olması halinde sadece onun payına isabet eden bağımsı bölümleri devredeceğini, kendilerine yapılan bağışların muvazaalı olmadığını, davacının davalı ...’e yönelttiği iddiaların soyut olduğunu, davacının fiil ehliyetini haiz olduğunu ve hileye maruz kaldığının ispatlanamadığını, mahkeme kararının hatalı olduğunu ileri sürerek, kararın kaldırılmasını istemişlerdir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 11/03/2021 tarihli, 2021/319 Esas ve 2021/426 Karar sayılı ilamı ile; iddiadan, savunmadan, tapu kayıtlarından, resmi senetlerden, mirasçılık belgesinden, tanık beyanlarından ve de tüm dosya kapsamından her ne kadar asıl davada davacı taraf ehliyetsizlik, hile ve gabin hukuksal nedenine dayanmış iseler de; davacı tarafça iddiaların ispatlanamadığı, temlikin iradi olduğu, ayrıca asıl dava yönünden tapu iptal davalarının kayıt malikleri aleyhine açılabileceği, somut olayda kayıt maliki olmayan davalılardan ... hakkında dava açıldığı gözetilerek işbu davalı hakkında pasif sıfat yokluğundan davanın reddedilmesi gerektiği, dahili davalılar ... ve ...'ye eldeki asıl dava açılırken dava yöneltilmediği, haklarında da ayrı bir dava açılmadığı ve dava aşamasında davaya dahil edildikleri, HMK'nın 124. maddesinin uygulama koşulları da oluşmadığı gerekçesiyle davalılar ... ve ... haklarındaki davanın pasif husumet ehliyeti yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği, birleştirilen davanın ise asıl davada davacının ehliyetsizlik, hile ve gabin iddialarını ispatlayamadığından reddedilmesi gerektiği ve birleştirilen davada davalılar ... ve ... hakkında iyiniyetli olup - olmadıklarının araştırılmasına da gerek olmadığı gerekçeleriyle, istinaf başvurularının kabulü ile hükmün kaldırılmasına, asıl ve birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleştirilen davada davacı temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Asıl ve birleştirilen davada davacı temyiz dilekçesinde özetle, dava açılacağını öğrenen davalı ...’in taşınmazları hemen temlik ettiğini, temliklerin bağış olarak muvazaalı şekilde yapıldığını, bu nedenle genel muvazaaya dayalı olarak açtıkları birleştirilen davanın kabul edilmesi gerektiğini, dosya kapsamından iradesinin hile nedeniyle fesada uğradığının belli olduğunu, İlk Derece Mahkemesinin gabin tespitinin yerinde olduğunu, gabin objektif ve sübjektif unsurlarının gerçekleştiğini, tapu kaydında ve davalının beyanında payının 51.000 TL’ye alındığının belli olduğunu, bilirkişi raporunda payının değerinin 839.655,00 TL olarak tespit edildiğini, 1930 doğumlu olduğunu, yaşından ve tecrübesizliğinden faydalanıldığını, edimler arasında aşırı oransızlık olduğunu ileri sürerek, kararın bozulmasını istemiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, asıl davada ehliyetsizlik, aldatma (hile) ve aşırı yararlanma (gabin), birleştirilen davada ise genel muvazaa hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescili isteğine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hatada yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunu’nun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
3.2.2. Hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
3.2.3. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1023. maddesi “ Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.” hükmünü düzenlemiştir.
3.2.4. Öte yandan; 14/02/1951 tarihli ve 1949/17 Esas, 1951/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının sonuç kısmında belirtildiği üzere, “vakıa ve karinelerden, olayda kanunen iyiniyet iddiasında bulunamayacağı belirlenmiş olan kimsenin kötüniyetinin, diğer tarafa ispat ettirilmesine artık sebep ve vecih kalmayacağına ve dava hakkının doğumunu sağlayan veya bertaraf eden iyiniyetin ve kötüniyetin bu durumda mahkemece re'sen nazara alınabileceğine” karar verilmiştir.
3.2.5. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 124. maddesinin 3. fıkrasında ise “Ancak, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hâkim tarafından kabul edilir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Dosya içeriğinden, dava konusu 2076 parsel sayılı taşınmaz ... ... adına kayıt iken ölümü ile taşınmazın aralarında davacı ... ve davalı ...’in de bulunduğu mirasçılarına intikal ettiği, taşınmaz elbirliği mülkiyete tabi iken ...’nin payını 01/04/2015 tarihinde davalı kardeşi İsmail’e temlik ettiği, 16/03/2016 tarihinde taşınmazın tevhit ile 5424 parsel numarasını aldığı, taşınmazda kat irtifakı tesis edildiği, davalı ... adına D blok 7, E blok 2, 6, ve 10, F blok 1, 3, 7 ve 11 numaralı bağımsız bölümlerin tescil edildiği, İsmail’in 26/09/2016 tarihinde D blok 7, E blok 2, 6, ve 10 numaralı bağımsız bölümleri davalı ...’a, F blok 1, 3, 7 ve 11 numaralı bağımsız bölümleri ise davalı ...’e bağış suretiyle devrettiği, eldeki asıl davanın ise 07/10/2016 tarihinde açıldığı, anlaşılmaktadır.
3.3.2. Somut olayda, İlk Derece Mahkemesince davacının aşırı yararlanma (gabin) hukuki sebebi yönünden iddiasını ispatladığı benimsenmiş, Bölge Adliye Mahkemesince iddiaların ispatlanamadığı gerekçesiyle hüküm kaldırılarak, davaların reddine karar verilmiş ise de; davacının temlik için kendisine bedel ödenmediğini, davalı kardeşi İsmail’in taşınmazda yapılacak inşaat işleri ile ilgilenmesi için payını kendisine devretmesini ve alınacak dairelerin kardeşler arasında eşit paylaşılacağını söylediğini, bunun üzerine kendisinin de bedelsiz olarak payını devrettiğini iddia ettiği, davalının çocukları olan tanıkların babalarının dava konusu taşınmazdaki davacı payını 50.000,00 TL’ye satın aldığını beyan ettikleri, tapuda gösterilen değerin de 51.000,00 TL olduğu, oysa taşınmazdaki davacı payına isabet eden temlik tarihindeki değerin bu bedelden 16 kattan daha fazla olduğu, davacı tanıklarının da, davalı ...’in isteği ile müteahhit ile yapılacak işlemler için davacı payının devrinin gerçekleştiği ve davalı ...’in taşınmazda davacı payına düşecek daireleri davacıya vereceğini söylediği yönündeki beyanları gözetildiğinde temlikin hile ile sağlandığı hususu açık olup, davalı ...’in eldeki davanın açılmasından çok kısa bir süre önce, dava konusu 8 adet bağımsız bölümü daha önceden tanıdığı ... ve ...’e bağışlamasının da hayatın olağan akışına aykırı olduğu izahtan varestedir.
3.3.3. Öte yandan, asıl dava bakımından davalı ...’in tapu maliki olmadığı, diğer davalılar bakımından da HMK’nın 124. maddesinin uygulama şartları bulunmadığı belirtilmiş ise de, dava konusu bağımsız bölümlerin davalı ...’den diğer davalılara temlik edildiği tarih ile davanın açılış tarihi arasında geçen kısa süre gözetildiğinde HMK’nın 124. maddesinde de belirtildiği üzere hasmın yanlış gösterilmesinin kabul edilebilir bir yanılgıya dayandığı hususu açık olup, ... ve ...’in de davalı sıfatının olduğu kabul edilerek davanın kabulüne karar verilmesi ve buna göre de birleştirilen davanın sonuçlandırılması gerekirken yasaya yanlış anlam yüklemek suretiyle asıl dava açısından yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
VI. SONUÇ:
Asıl ve birleştirilen davada davacının değinilen yön itibariyle yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 371/1-a maddesi uyarınca Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, HMK’nın 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 27.01.2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.