10. Hukuk Dairesi 2018/612 E. , 2018/1557 K.
İlk Derece Mahkemesi : ....İş Mahkemesi
Dava, 01.03.1984 - 04.10.2000 tarihleri arasında kalan sürede 1479 sayılı Yasa kapsamında zorunlu sigortalılık süresinin tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince hükümde belirtilen gerekçelerle istemin reddine dair verilen karara karşı davacı avukatı tarafından istinaf yoluna başvurulması ve ...Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince, istinaf başvurusunun esastan reddine dair verilen kararın temyizen incelenmesi davacı avukatı tarafından istenilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM:
Davacı, 01.03.1984 - 04.10.2000 tarihleri arasında kalan sürede vergi kaydının varlığı nedeniyle 1479 sayılı Yasa kapsamında zorunlu sigortalı olduğunun tespitini istemiştir.
II-CEVAP:
Davalı Kurum, zamanaşımı, hak düşürücü süre, derdestlik, husumet, görev ve yetki itirazında bulunduklarını, davacının talebi ile ilgili Kurumun yaptığı işlemin doğru olduğunu, herhangi bir eksiklik bulunmadığını bu nedenle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III-MAHKEME KARARI:
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk derece mahkemesi, davanın vergi ve oda kaydına göre davacının 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalı sayılıp sayılamayacağına ilişkin olduğu, dava ile talep edilen dönemin 04.10.2000 tarihi öncesine ait olduğu, davacının 04.10.2000 tarihi öncesi 1479 sayılı Kanunlar kapsamında kayıt ve tescili bulunduğunun ispat edilemediği, 4956 sayılı Yasa ile eklenen 1479 sayılı Yasanın geçici 18. maddesi gereğince davacının 04.10.2000 tarihi öncesi kayıt ve tescili veya kendi adına tescil isteği yerine geçecek şekilde prim ödemesi bulunmadığı, bu durumda kurum işlemi doğru olup 04.10.2000 tarihi öncesinde olan sigortalılığının geçerliliği için açılan davanın reddine karar verilmiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
...Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi, 1479 sayılı esnaf Bağ-Kur Yasasına göre sigortalılık nitelikleri taşıdıkları halde, 04.10.2000 tarihine kadar Bağ-Kur’a kayıt ve tescil yaptırmayanların her türlü hak ve yükümlülüklerinin 04.10.2000 tarihinde başlayacağına ilişkin düzenleme, 619 sayılı KHK’nın geçici 1 inci maddesi ile Bağ-Kur’a getirilmiştir. Ancak, 619 sayılı KHK’nın bütün hükümleri Anayasa Mahkemesinin 26.10.2000 günlü ve 2000/61 esas 2000/34 karar sayılı kararıyla iptal edilmiş ve bu iptal kararı Resmi Gazete’de(1) yayımlanmasından 9 ay sonra yani 08.08.2001 tarihinde yürürlüğe girmiştir.İptal hükmünün yürürlüğe girdiği 08.08.2001 tarihine kadar Bağ-Kur tarafından hiçbir yasal düzenleme yapılmamıştır. 1479 sayılı Yasa'ya 4956 sayılı Yasa ile eklenen Geçici 18. maddesinde; bu Kanuna göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde 04.10.2000 tarihine kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olan sigortalıların sigortalılık hak ve mükellefiyetlerinin 04.10.2000 tarihinden itibaren başlayacağı, ancak bu Kanuna göre zorunlu sigortalı olarak tescil edilmiş olanların sigortalılıklarının, bu kanunun yürürlük tarihinden itibaren altı ay içinde kuruma yazılı olarak başvurmaları ve 20.4.1982-4.10.2000 tarihleri arasındaki vergi kayıtlarını belgelemek ve belgelenen bu sürelere ilişkin olarak prim borçlarının tamamını tebliğ tarihinden itibaren 1 yıl içinde ödemek kaydıyla bu sürelerin sigortalılık süresi olarak değerlendirileceği bildirilmiş ve yapılan düzenleme 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe gireceği hüküm altına alınmıştır.
5510 sayılı Yasanın 01/10/2008 tarihinde yürürlüğe giren Geçici 8. maddesinde “Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendi hariç diğer alt bentlerine göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde bu Kanunun yürürlük tarihine kadar kayıt ve tescillerini yaptırmayanların sigortalılık hak ve yükümlülüğü bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren başlar. Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendine göre sigortalı sayılanların hak ve yükümlülüğü ise 7 nci maddenin birinci fıkrasının (b) bendine göre başlar.” hükmünü amirdir.
Davacının 01.03.1984 - 31.12.1984 ve 29.06.1999 devam eder şekilde vergi kaydı olduğu ancak bağkur giriş bildirgesini 18.07.2008 tarihinde kuruma verdiği bu nedenle Kurumca davacının 04.10.2000 tarihi itibari ile Bağkur tescilini yaptığı, davacının ilk prim ödemesini de 25.07.2008 tarihinde yaptığı, 1479 sayılı Yasanın geçici 18. maddesi gereğince süresinde borçlanma talebin de bulunmadığı sabit olduğundan, dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacının istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan REDDİNE dair karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davacı, kendiliğinden sigortalı olması gerektiğini buna dair emsal Hukuk Genel Kurulu kararı sunduğunu fakat bu kararın dikkate alınmadığını, bu nedenle verilen kararların hatalı olup, resen dikkate alınacak diğer nedenlerle kararın bozulmasını istemiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE ESASIN İNCELEMESİ:
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun dava şartlarını düzenleyen 114’üncü maddesi “(1) Dava şartları şunlardır:
a) Türk mahkemelerinin yargı hakkının bulunması.
b) Yargı yolunun caiz olması...
(2) Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır.” Hükmünü içerirken, aynı yasanın dava şartlarının incelenmesini düzenleyen 115’inci maddesi ise,
“Dava şartlarının incelenmesi,
Madde 115- (1) Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.
(2) Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.
(3) Dava şartı noksanlığı, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, dava usulden reddedilemez.” hükmünü içerir.
11.09.2014 tarihli Mükerrer Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6552 sayılı Kanunun 64'üncü maddesiyle de 30/1/1950 tarihli ve 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 7’nci maddesine aşağıdaki fıkralar eklenmiştir. “Madde 64- 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile diğer sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklarda, hizmet akdine tabi çalışmaları nedeniyle zorunlu sigortalılık sürelerinin tespiti talepleri hariç olmak üzere, dava açılmadan önce Sosyal Güvenlik Kurumuna müracaat edilmesi zorunludur. Diğer kanunlarda öngörülen süreler saklı kalmak kaydıyla yapılan müracaata altmış gün içinde Kurumca cevap verilmezse talep reddedilmiş sayılır. Kuruma karşı dava açılabilmesi için taleplerin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması şarttır. Kuruma başvuruda geçirilecek süre zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin hesaplanmasında dikkate alınmaz.
Hizmet akdine tabi çalışmaları nedeniyle zorunlu sigortalılık sürelerinin tespiti talebi ile işveren aleyhine açılan davalarda, dava Kuruma resen ihbar edilir. İhbar üzerine davaya davalı yanında ferî müdahil olarak katılan Kurum, yanında katıldığı taraf başvurmasa dâhi kanun yoluna başvurabilir. Kurum, yargılama sonucu verilecek kararı kesinleştikten sonra uygulamakla yükümlüdür.”
Dava öncesi kuruma başvurusu bulunmayan davacı, 12.07.2016 tarihinde açtığı iş bu davayla, 1479 sayılı Yasa kapsamında zorunlu sigortalılık süresinin tespit edilmesini istemiştir.
Yukarıda belirtilen 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/2. fıkrasındaki düzenlenme gözetildiğinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanun'u dışındaki kanunlar ile de dava şartı düzenlenebileceği anlaşılmaktadır.
Dava şartları, mahkemenin davanın esası hakkında yargılamanın devamı için gerekli olan şartlardır. Diğer bir anlatımla; dava şartları, dava açılabilmesi için değil mahkemenin davanın esasına girebilmesi için aranan kamu düzeni ile ilgili zorunlu koşullardır.
HMK’nun 115/2. maddesindeki “Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder” düzenlemesi gereğince, eksik olan bir dava şartı, belirli bir süre verilerek giderilebilecek ise hâkim tarafından eksikliğin giderilmesi için kesin süre verilmesi gerekir. Bu süre içinde dava şartı eksikliği tamamlanmaz ise dava, dava şartı yokluğu sebebiyle usûlden reddedilmelidir.
Yukarıda belirtilen açıklamalar ışığında, 11.09.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6552 sayılı Kanunun 64. maddesi ile 5521 sayılı Kanunun 7. maddesine 3. fıkra olarak eklenen düzenleme gereği, dava açılmadan önce Sosyal Güvenlik Kurumuna müracaatın olması ve Kurumca müracaata konu istemin zımnen ya da açıkça reddedilmesi gerektiği dava şartı olarak düzenlenmiş olup, eldeki davada, davacı tarafından 5521 sayılı Kanunun 7/3 maddesine uygun bir şekilde, davaya konu istem hakkında, dava tarihinde Sosyal Güvenlik Kurumuna müracaat ve Kurum tarafından bu müracaata konu istemin reddine ilişkin bir işlem veya eylem bulunmadığı görülmekle, mahkemece, davacı tarafa 6100 sayılı HMK'nun 115/2. maddesi uyarınca, 6552 sayılı Kanunun 64. maddesi ve 5521 sayılı Kanunun 7. maddesine üçüncü fıkra olarak eklenenen düzenleme doğrultusunda, davaya konu istem hakkında Sosyal Güvenlik Kurumu'na müracaat etmesi için davacıya kesin önel verilmeli, kurumca istemin kabul edilmesi halinde davalı kurumun yargılama giderinden sorumlu olmayacağı da gözetilerek yapılacak yargılama sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ...Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: ...Bölge Adliye Mahkemesi 10. Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, Başkan ...’in muhalefetine karşı, Üyeler ..., ..., ... ve ...'ın oylarıyla ve oyçokluğuyla 27/02/2018 gününde karar verildi.
KARŞI OY
10/09/2014 tarih ve 6552 sayılı Kanun'un 64. maddesi ile eklenen 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 7/3. maddesi ile '31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile diğer sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklarda, hizmet akdine tabi çalışmaları nedeniyle zorunlu sigortalılık sürelerinin tespiti talepleri hariç olmak üzere, dava açılmadan önce Sosyal Güvenlik Kurumuna müracaat edilmesi zorunludur. Diğer kanunlarda öngörülen süreler saklı kalmak kaydıyla yapılan müracaata altmış gün içinde Kurumca cevap verilmezse talep reddedilmiş sayılır. Kuruma karşı dava açılabilmesi için taleplerin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması şarttır. Kuruma başvuruda geçirilecek süre zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin hesaplanmasında dikkate alınmaz' hükmü getirilmiştir.
Davanın, yasanın yürürlüğünden sonra açıldığında ve davacının Kuruma müracaatının bulunmadığında ihtilaf yoktur.
Daire çoğunluğu ile aramızdaki uyuşmazlık, 10/09/2014 tarih ve 6552 sayılı Kanun'un 64. maddesi ile eklenen 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 7/3. maddesi ile getirilen hükmün dava şartı olup olmadığı, akabinde sonradan tamamlanabilen dava şartlarından olup olmadığı noktasındadır.
5521 sayılı Kanuna yapılan değişiklik ile dava açmadan önce Kuruma müracaat zorunluluğu, iş yargısında uyuşmazlıkların azaltılması, sigortalı ile Kurum arasında uyuşmazlık çıkmadan dava açılmasının önlenmesidir. Getirilen düzenleme ile sigortalı önce Kuruma müracaat edecek, Kurum isteme olumsuz cevap verirse veya belli bir süre sessiz kalırsa öyle dava açılabilecektir. Bu düzenleme 2577 İdari Yargılama Usulü Kanununun 10. maddesine benzer bir düzenlemedir.
İş Mahkemeleri Kanununun 7. maddesine getirilen düzenleme, önce Kuruma müracaat ile ihtilafın oluşması şartını aradığı için 6100 sayılı HMK’nun 114 ve 115 inci maddeleri uyarınca dava şartıdır. Dava şartları 114 üncü maddede sınırlı olarak sayılmıştır. Dava şartı mutlaka maddede sayılan nedenler olabilir. Bu nedenle maddede sayılan dava şartları çoğaltılamaz. Çoğunluk görüşünde somut olayın 114 üncü maddede sayılan hangi dava şartlarından olduğu hususu açıklığa kavuşturulmamıştır.
İş Mahkemeleri Kanununun 7. maddesine getirilen düzenleme ile dava açılabilmesi için önce sigortalı ile Sosyal Güvenlik Kurumu arasında uyuşmazlık bulunması şartı aranmıştır. Bu uyuşmazlık ise Kurumun istemi reddetmesi veya reddetmiş sayılması ile oluşur. Bunun için de Kuruma müracaat zorunludur. Sigortalının henüz Kurumca reddedilmiş bir talebi yokken, Kurumun talebini reddetme ihtimaline binaen dava açılmasında hukuki yarar yoktur. Bu haliyle önce Kuruma müracaat zorunluluğu, HMK’nun m. 114/1-h bendinde düzenlenen ve dava şartı bulunan hukuki yarar bendine girmektedir. Mahkeme, dava tarihinde hukuki yararı yoksa hukuki yarar için uyuşmazlık çıkmasını bekleyemez. Zira Kurum, sigortalının talebini kabul ederse hukuki yarar hiç oluşmayacak ve dava açılamayacaktır. Tıpkı, vadesi dolmamış bir senedin veya ifa zamanı gelmemiş bir borcun, borcun ödenmeyeceği ihtimaline binaen alacaklı tarafından önceden alacak davası açılması gibi. Bu örnekte de mahkeme, hukuki yarar oluşması için senedin vadesinin dolmasını veya borcun ifa zamanını bekleyemeyeceği gibi somut olayımızda da mahkeme, Kurumun ihtilaf çıkarmasını bekleyemez.
Somut olayımızda bulunan dava şartı, Kuruma başvuru ile 60 günün dolması değil, hukuki yarar yokluğudur. Çünkü henüz taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Bu dava şartı, mahkeme tarafından uyuşmazlığın oluşması için belli bir süre verilerek giderilemez. Yani, HMK’nun m. 115/2 de düzenlenen sonradan giderilebilecek dava şartlarından değildir. Kurum sigortalının talebini kabul ederse uyuşmazlık hiç oluşmamış olacaktır. Yoksa dava konusuz kalmış olmaz. Mahkemenin davayı reddetmeyip elinde bekletmesi, yasanın çıkış gerekçesine ve davaların azaltılması amacına uygun düşmez.
Henüz uyuşmazlık oluşmadığından dava şartı olan hukuki yarar yokluğu nedeniyle dava açılamayacağından davanın reddine karar verilmesi gerektiği düşüncesinde olduğumdan sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum. 27/02/2018