Ceza Genel Kurulu 2016/870 E. , 2018/76 K.
Mahkemesi :Ağır Ceza
Sanık ...'ın silahlı terör örgütüne üye olma suçundan TCK'nun 314/2, 3713 sayılı Kanunun 5/1, TCK'nun 53, 58/9 ve 63. maddeleri gereğince 9 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve mahsuba ilişkin Tunceli Ağır Ceza Mahkemesince verilen 27.05.2015 gün ve 48-85 sayılı hükmün, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 16. Ceza Dairesince 10.12.2015 gün ve 5226-4975 sayı ile;
“Yargılandığı suçtan dolayı mahkemenin yargı çevresi dışındaki bir cezaevinde tutuklu olan sanık hakkında duruşmalarda bulunmaktan bağışık tutulması hususunda herhangi bir karar verilmediği gibi, sanık müdafiinin sanığın mahkeme huzuruna çıkarak savunma yapması yönde talepte bulunması karşısında, adil yargılanma hakkı kapsamında sanığın duruşmada hazır bulundurulması sağlanarak savunmasının tespiti yerine, SEGBİS yoluyla savunmasının alınıp yargılamanın yapılması ve sanığın mahkûmiyetine karar verilmesi suretiyle savunma hakkının kısıtlanması' isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 04.02.2016 gün ve 228070 sayı ile;
'...Ceza yargılamasının temel ilkelerinden birini oluşturan 'vasıtasızlık-doğrudan doğruyalık' ilkesi CMK'nun 193/1. maddesinde yer alan 'Kanunun ayrık tuttuğu hâller saklı kalmak üzere, hazır bulunmayan sanık hakkında duruşma yapılmaz' düzenlemesi ile vücut bulmuştur. Bu düzenleme gereğince yasal istisnaları hariç olmak üzere duruşmada hazır bulunmayan sanık hakkında yargılama yapılamaz. Ceza yargılamasının en önemli usuli işlemlerinden birisi olan sorgunun ne şekilde yapılacağı hususu da CMK'nun 196. maddesinde düzenlemiş olup, 'vasıtasızlık' ilkesinin istisnalarından birisi CMK'nun 196/2. maddesinde yazılı olduğu üzere alt sınırı 5 yıldan az hapis cezası gerektiren suçlar yönünden sanığın sorgusunun istinabe ile yapılabilmesine olanak sağlanmıştır. Bunun dışındaki suçlar yönünden ise istinabe yasağı söz konusu olup, sanığın mahkeme huzurunda bulundurulmasını zorunlu kılmaktadır. Sanığın mahkeme huzuruna fiziken çıkarılamadığı durumlarda ise CMK'nun 196/4. maddesi gereğince 'Yukarıdaki fıkralar içeriğine göre sanığın aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle sorgusunun yapılabilmesi olanağının varlığı hâlinde bu yöntem uygulanarak sorgu yapılır.' düzenlemesine istinaden sanığın sorgusunun yapılması, diğer duruşmalara ise iştirakinin sağlanması mümkün kılınmıştır. Madde gerekçesine göre, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde konu edilen 'adil yargılanma hakkı' ilkesiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bu konudaki kararı gözetilerek, hâkimlerin hüküm vermeden önce sanığı bizzat görmeleri sağlanmaya çalışılmıştır. SEGBİS, hem duruşma salonunda bulunanların sanığı, hem de sanığın duruşma salonunda bulunanları aynı anda görüp duyabildiği sesli ve görüntülü bir iletişim sistemidir. Bu hâliyle CMK'nun 196/4. maddesinde yazılı koşulları sağlayan bir sistemdir. Sistemin kullanılması ile sanıkların bir yerden bir yere nakillerinde karşılaşılan güçlüklerin, gecikmelerin ve hak kayıplarının önüne geçilerek yargılamanın süratle tamamlanması sağlandığı gibi, sistem sayesinde duruşmaya katılan sanıkların yargılamanın vasıtasızlık ilkesine uygun olarak kendilerini savunma imkânları da sağlanmış olacaktır. SEGBİS aracılığı ile duruşmaya katılan sanık, o celsede dinlenen tanık veya bilirkişilere soru sorabilecek, varsa beyanlara itirazlarını dile getirebilecektir. Bu hâliyle sistemin kullanımı, ceza yargılamasının temel bir ilkesi olan 'vasıtasızlık- doğrudan doğruyalık' ilkesini desteklemektedir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Atılı suçtan hakkında açılan kamu davası nedeniyle Tunceli Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanan sanığın Elazığ E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tutuklu bulunduğu, sanığın savunmasının 01.04.2015 ve 13.05.2015 tarihli oturumlarda SEGBİS vasıtası ile alındığı, bu sırada sanık müdafiinin de duruşmada hazır bulunduğu, savunmaların alınmasının öncesinde ve esnasında sanık ya da müdafiinin sanığın savunmasının yerel mahkemede fiziken bulundurulmak suretiyle alınmasına dair bir istemlerinin de olmadığı, Cumhuriyet savcısının davanın esası hakkındaki mütalaasını vermesinden sonra sanık müdafiinin bu yönde bir istekte bulunduğu, bu istemin yerel mahkemece kabul edilmediği, buna rağmen sanığın hükmün verildiği 27.05.2015 tarihli celseye SEGBİS vasıtası ile katıldığı anlaşılmıştır. Sanığa duruşmalara SEGBİS aracılığıyla katılma, davanın esası hakkında son savunmasının yapma fırsatı verildiği, sanığın da SEGBİS vasıtası ile duruşmaya eş zamanlı olarak iştirak edip savunmalarını yaptığı, sanığın duruşmalara SEGBİS vasıtası ile katılımının sağlanmasının sanığın savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurmayacağı, SEGBİS kullanımının CMK'nun 196/4. maddesindeki düzenlemeye uygun olduğu...' görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK'nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 16. Ceza Dairesince, 07.04.2016 gün ve 1219-2261 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; alt sınırı beş yıl hapis cezasını gerektiren TCK'nun 314. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca silahlı terör örgütüne üye olma suçundan yargılanan, yargı çevresi dışında tutuklu bulunan ve ses ve görüntü bilişim sistemi (SEGBİS) ile savunma yapma imkânı tanınan sanığın, hükmün açıklandığı son oturuma getirtilmeden karar verilmesinin savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de; öncelikle, 5271 sayılı CMK'nun 196. maddesinin dördüncü fıkrasında 25.08.2017 tarihinde yürürlüğe giren 694 sayılı KHK'nın 147. maddesi ile yapılan değişiklik göz önüne alındığında bu hususun bozma nedeni yapılıp yapılmayacağı değerlendirilmelidir.
Sanığın, 26.02.2015 tarihinde silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanarak Tunceli Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna gönderildiği, 03.03.2015 tarihinde ise Elazığ E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna nakledildiği, daha sonra silahlı terör örgütüne üye olma suçundan hakkında açılan kamu davası nedeniyle Tunceli Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanmasına başlandığı,
Tunceli Ağır Ceza Mahkemesince 01.04.2015 tarihli oturumdan önce tutuklu sanığın duruşmada hazır edilmesinin cezaevi idaresinden istendiği, cezaevi idaresince yerel mahkemeye Elazığ Ceza İnfaz Kurumu Jandarma Bölük Komutanlığının 20.03.2015 tarihli yazısının gönderildiği, bu yazıda; duruşma salonunda hazır edilmesi istenilen tutukluların hasımları olabileceği, kaçma veya kaçırılma ihtimalleri bulunduğu ve sayılarının fazla olduğu, bu nedenlerle güvenlik zafiyeti oluşabileceğinden duruşmaların SEGBİS ile yapılabileceği hususunun belirtildiği,
Tunceli Ağır Ceza Mahkemesince tutuklu sanığın duruşmaya katılımının sağlanması bakımından SEGBİS imkânlarının bulunduğu bir yerde hazır edilmesinin 25.03.2015 tarihinde cezaevi idaresinden istendiği,
01.04.2015 ve 13.05.2015 tarihli oturumlara SEGBİS vasıtası ile katılan sanığın, bu sisteme ilişkin herhangi bir itiraz ileri sürmeksizin savunmasını yaptığı, sanık müdafiinin ise 13.05.2015 tarihli oturumda, müvekkilinin savunmasının SEGBİS marifeti ile alınmasının 5271 sayılı CMK’nun 196. maddesinde öngörülen usule ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) 6. maddesine aykırılık teşkil ettiğini ileri sürdüğü,
Sanık müdafiinin hazır bulunduğu 27.05.2015 tarihli oturuma sanığın SEGBİS vasıtası ile katıldığı, bu sisteme yönelik herhangi bir itiraz ileri sürülmediği, söz konusu oturumda Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki görüşünü açıkladığı, yargılamaya son verilerek hükmün tefhim edildiği,
Anlaşılmaktadır.
Şüpheli veya sanığın ifadesinin alınmasında veya sorguya çekilmesinde uyulacak hususları belirleyen 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 'İfade ve sorgunun tarzı' başlıklı 147. maddesinin 1. fıkrasının (h) bendinde ifade ve sorgu işlemlerinin kaydında, teknik imkânlardan yararlanılacağı düzenlenmiş,
20.09.2011 tarihinde yürürlüğe giren Ceza Muhakemesinde Ses ve Görüntü Bilişim Sisteminin Kullanılması Hakkında Yönetmeliğin;
3. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde; SEGBİS:“UYAP Bilişim Sisteminde ses ve görüntünün aynı anda elektronik ortamda iletildiği, kaydedildiği ve saklandığı Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi” olarak tanımlanmış,
14. maddesinin 1. fıkrasında; 'Teknik altyapının hazır olması durumunda ceza infaz kurumunda bulunan kişi SEGBİS ile dinlenebileceği gibi, SEGBİS üzerinden duruşmalara da katılabilir.' hükmü getirilmiştir. Böylelikle, ceza infaz kurumunda, tedavi kurumunda veya yargı çevresi dışında bulunan kişilerin dinlenilmesinde SEGBİS'in kullanılmasına ilişkin usul ve esaslar belirlenmiştir.
Sanık hazır olmaksızın duruşma yapılamayacağı kuralını düzenleyen CMK’nun “Sanığın duruşmada hazır bulunmaması” başlıklı 193. maddesinin birinci fıkrası, “Kanunun ayrık tuttuğu hâller saklı kalmak üzere, hazır bulunmayan sanık hakkında duruşma yapılmaz. Gelmemesinin geçerli nedeni olmayan sanığın zorla getirilmesine karar verilir” hükmünü amirdir. Bu kuralın istisnaları da aynı maddenin 2. fıkrasında “Sanık hakkında, toplanan delillere göre mahkûmiyet dışında bir karar verilmesi gerektiği kanısına varılırsa, sorgusu yapılmamış olsa da dava yokluğunda bitirilebilir”,
194. maddenin ikinci fıkrasında “Sanık savuşur veya ara vermeyi izleyen oturuma gelmezse, önceden sorguya çekilmiş ve artık hazır bulunmasına mahkemece gerek görülmezse, dava yokluğunda bitirilebilir”,
195. maddesinde “(1) Suç, yalnız veya birlikte adlî para cezasını veya müsadereyi gerektirmekte ise; sanık gelmese bile duruşma yapılabilir. Bu gibi hâllerde sanığa gönderilecek davetiyede gelmese de duruşmanın yapılacağı yazılır”,
200. maddenin birinci fıkrasında “Sanığın yüzüne karşı suç ortaklarından birinin veya bir tanığın gerçeği söylemeyeceğinden endişe edilirse, mahkeme, sorgu ve dinleme sırasında o sanığın mahkeme salonundan çıkarılmasına karar verebilir”,
204. maddesinde “(1) Davranışları nedeniyle, hazır bulunmasının duruşmanın düzenli olarak yürütülmesini tehlikeye sokacağı anlaşıldığında sanık, duruşma salonundan çıkarılır. Mahkeme, sanığın duruşmada hazır bulunmasını dosyanın durumuna göre savunması bakımından zorunlu görmezse, oturumu yokluğunda sürdürür ve bitirir. Ancak, sanığın müdafii yoksa, mahkeme barodan bir müdafi görevlendirilmesini ister. Oturuma yeniden alınmasına karar verilen sanığa, yokluğunda yapılan işlemler açıklanır” şeklinde gösterilmiştir.
Uyuşmazlık konusunun çözümüne ışık tutacak olan “Sanığın duruşmadan bağışık tutulması” başlıklı CMK’nun 196. maddesi ise suç ve karar tarihi itibarıyla;
“(1) Mahkemece sorgusu yapılmış olan sanık veya bu hususta sanık tarafından yetkili kılındığı hâllerde müdafii isterse, mahkeme sanığı duruşmada hazır bulunmaktan bağışık tutabilir.
(2) Sanık, alt sınırı beş yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlar hariç olmak üzere, istinabe suretiyle sorguya çekilebilir. Sorgu için belirlenen gün, Cumhuriyet savcısı ile sanık ve müdafiine bildirilir. Cumhuriyet savcısı ile müdafiin sorgu sırasında hazır bulunması zorunlu değildir. Sorgusundan önce sanığa, ifadesini esas mahkemesi huzurunda vermek isteyip istemediği sorulur.
(3) Sorgu tutanağı duruşmada okunur.
(4) Yukarıdaki fıkralar içeriğine göre sanığın aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle sorgusunun yapılabilmesi olanağının varlığı hâlinde bu yöntem uygulanarak sorgu yapılır.
(5) Hastalık veya disiplin önlemi ya da zorunlu diğer nedenlerle yargılamanın yapıldığı yargı çevresi dışındaki bir hastahane veya tutukevine nakledilmiş olan sanığın, sorgusu yapılmış olmak koşuluyla, hazır bulundurulmasına gerek görülmeyen oturumlar için getirilmemesine mahkemece karar verilebilir.
(6) Yurt dışında bulunan sanığın, belirlenen duruşma tarihinde hazır bulunmasının zorluğu hâlinde, bu tarihten önce duruşma açılarak veya istinabe suretiyle sorgusu yapılabilir” şeklinde iken 25.08.2017 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 694 sayılı KHK'nın 147. maddesi ile anılan maddenin dördüncü fıkrası; 'Hâkim veya mahkemenin zorunlu gördüğü durumlarda, aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle yurt içinde bulunan sanığın sorgusu yapılabilir veya duruşmalara katılmasına karar verilebilir.' biçiminde değiştirilmiştir.
Görüldüğü üzere, 694 sayılı KHK'nın 147. maddesi ile CMK’nun 196. maddesinin dördüncü fıkrasında yapılan birinci değişiklik “yukarıdaki fıkralar içeriğine göre” ibaresinin madde metninden çıkarılmasıdır. Bu halde alt sınırı beş yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlarda sanığın huzurda dinlenilmesine ilişkin gereklilik, sanığın istinabe suretiyle sorguya çekilmesini düzenleyen aynı maddenin ikinci fıkrası bakımından devam etmekte iken, sanığın SEGBİS yöntemi ile sorgusunun yapılmasını düzenleyen dördüncü fıkrası bakımından aranmamıştır. Böylelikle, alt sınır ayrımı yapılmaksızın tüm suçlar yönünden sanığın SEGBİS yöntemi uygulanarak sorgusu yapılabilecektir.
694 sayılı KHK'nın 147. maddesi ile CMK’nun 196. maddesinin dördüncü fıkrasında yapılan ikinci değişiklik ise “Hâkim veya mahkemenin zorunlu gördüğü durumlarda” ibaresinin madde metnine eklenmesidir. Bu manada, somut yargılamanın şartlarına göre bir değerlendirme yapacak olan yerel mahkeme, zorunlu gördüğü durumlarda, sanığın SEGBİS yöntemi ile sorgusunu yapabilecek veya sorgusu yapılan sanığın bu sistem vasıtasıyla oturumlara katılmasına karar verebilecektir.
Buna göre; yargılama usulüne ilişkin hükümlerin derhal uygulanması zorunluluğu dikkate alındığında, 694 sayılı KHK'nın 147. maddesiyle CMK’nun 196. maddesinin dördüncü fıkrasında yapılan değişiklik nedeniyle, hâkim veya mahkemenin zorunlu gördüğü durumlarda, alt sınırı beş yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan yargılanan ve mahkeme huzuruna getirilme talebi bulunan sanığın SEGBİS yöntemi ile sorgusunun yapılması veya duruşmalara katılımına karar verilmesi bozma nedeni oluşturmayacaktır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Yargılandığı suçtan dolayı mahkemenin yargı çevresi dışındaki bir ceza infaz kurumunda tutuklu olup 01.04.2015, 13.05.2015 ve 27.05.2015 tarihli oturumlarda SEGBİS vasıtasıyla savunması alınanan sanığın müdafii tarafından, 13.05.2015 tarihli sorgu sırasında müvekkilinin savunmasının SEGBİS marifeti ile alınmasının 5271 sayılı CMK’nun 196. maddesinde öngörülen usule ve AİHS'nin 6. maddesine aykırılık teşkil ettiği belirtilmesine karşın, sanığın hükmün açıklandığı son oturumda da SEGBİS sistemiyle duruşmaya katılımının sağlanarak mahkûmiyetine karar verilmesinin hüküm tarihinde yürürlükte bulunan muhakeme kurallarına göre savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurduğu ileri sürülebilir ise de; hüküm tarihinden sonra yürürlüğe giren 694 sayılı KHK'nın 147. maddesiyle CMK’nun 196. maddesinin dördüncü fıkrasında yapılan değişiklik sonucu, yerel mahkemenin zorunlu gördüğü hâllerde, alt sınırı beş yıl hapis cezasını gerektiren silahlı terör örgütüne üye olma suçundan yargılanan ve duruşma salonunda hazır edilmesi yönünde müdafiinin talebi bulunan sanığın SEGBİS yöntemi ile sorgusunu yapabileceği veya duruşmalara katılmasına karar verebileceği ve yargılama usulüne ilişkin hükümlerin derhal uygulanması zorunluluğu göz önüne alındığında, bu aşamada Özel Dairenin, sanık müdafiinin sanığın mahkeme huzuruna çıkarak savunma yapması yönündeki talebi üzerine sanığın duruşmada hazır bulundurulması sağlanarak savunmasının tespiti yerine, SEGBİS yoluyla savunmasının alınarak hüküm kurulması isabetsizliğine ilişkin bozma nedeninin yerine getirilme imkanının bulunmadığı, bu yönde yapılacak bozmanın sonuca etkili olmayacağı ve yargılamanın uzamasına neden olacağı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçe ile kabulüne, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, hükmün esasının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçe ile KABULÜNE,
2- Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 10.12.2015 gün ve 5226-4975 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
3- Dosyanın, hükmün esasının incelenmesi için Yargıtay 16. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 27.02.2018 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.