16. Ceza Dairesi 2017/2554 E. , 2018/935 K.
Mahkemesi :Ağır Ceza Mahkemesi
Suç : Devletin birliğini ülke bütünlüğünü bozma, Kasten
adam öldürme, Tehdit, Terör örgütünün
propagandasını yapma
bütünlüğünü bozma, kasten adam öldürme),
18.09.2015 (terör örgütünün propagandasını yapma)
Hüküm : 1-Tüm sanıklar hakkında; TCK’nın 81/1, 3713 sayılı
Kanunun 5/1, TCK’nın 39/2-a-c, 62, 63, 53, 58/9.
maddeleri uyarınca mahkumiyet,
2-Sanık ... hakkında;
a-TCK’nın 302/1, 62, 58/9, 53, 63. maddeleri uyarınca
mahkumiyet,
b-TCK’nın 106/2-d, 3713 sayılı Kanunun 5/1,
TCK’nın 39/2-a, 62, 58/9, 53, 63. maddeleri uyarınca
mahkumiyet,
3-Sanık ... hakkında; 3713 sayılı Kanunun 7/2,
TCK’nın 62, 58/9, 53, 63. maddeleri uyarınca
mahkumiyet
Sanıklar hakkında yerel mahkemece verilen hükümler sanıklar müdafileri, katılanlar ... ve ... ile vekilleri ve o yer Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmekle dosya incelendi:
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ;
Duruşmada sanıklar ..., ... ve ...’ün kimlikleri tespit edilmeden sorgularının yapılması suretiyle CMK’nın 191/1-a ve nüfus ve adli sicil kayıtları okunmayarak aynı Kanunun 209. maddelerine muhalefet edilmesi, kimlik bilgilerine itiraz olmaması ve adli sicil kayıtlarının bulunmaması nedeniyle esasa etkili görülmediğinden bozma nedeni yapılmamıştır.
1-Sanık ... hakkında, devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma, kasten adam öldürmeye yardım etme ve nitelikli tehdit, sanıklar ... ve ... hakkında kasten adam öldürmeye yardım etme suçlarından kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Sanıkların hukuki durumlarının belirlenmesi bakımından terör suçlusu, örgütlü suç ve iştirak kurumları üzerinde kısaca durmak gerekecektir.
Bir kişi herhangi bir terör örgütüne mensup olmasa dahi örgüt adına suç işlerse terör suçlusu sayılır (3713 sayılı TMK madde 2/2). TCK’nın 220/6 maddesi gereğince, işlediği suçun yanında ayrıca örgüte üye olmak suçundan da cezalandırılır. Araç suç TMK’nın 3. maddesinde sayılan mutlak veya 4. maddesinde yer alan nispi terör suçlarından ise ceza tayin edilirken aynı Kanunun 5. maddesindeki ağırlaştırıcı neden de uygulanacaktır. Fiilin, amaç suçu gerçekleştirmeye elverişli olması halinde, sanığın ayrıca örgütün amacına göre TCK’nın 302 veya 309. maddelerinde tanımlanan suçtan cezalandırılması da söz konusu olacaktır.
Suçlar kural olarak bir kişi tarafından işlenebileceği gibi, birden fazla kişinin katılmasıyla da işlenebilir. Suça iştirakten bahsedebilmek için de birden fazla kişiye ihtiyaç vardır. Bir suçun icrasına iştirak eden suç ortaklarının, suçun işlenişine bulundukları katkılar göz önünde bulundurularak sorumluluk statüleri belirlenir.
Suça iştirak için, tipe uygun, hukuka aykırı bir fiilin kasten işlenmesi yeterli iken örgütlü suçlarda, örgütün devamlılığı ve belirlenmemiş sayıda suçların işlenmesi amacıyla bir birleşme söz konusudur.
Suçun işlenişine iştirak eden her fail diğerlerinin cezalandırılmasını önleyen kişisel nedenler göz önünde bulundurulmaksızın kendi kusurlu fiiline göre cezalandırılır. Suça iştirak, faillik ya da şeriklik olmak üzere iki şekilde gerçekleşir. Fail, kanunda tarif edilen haksızlığı gerçekleştiren kişidir (TCK madde 37). Önceden verilen suç işleme kararı ile fiil üzerinde müşterek hakimiyet kurulabiliyorsa müşterek faillik söz konusudur. Suçun icrasına iştirak etmekle birlikte, işlenişine bulunduğu katkının niteliği gereği kanuni tanımdaki fiili gerçekleştirmeyen diğer suç ortaklarına “şerik” denilmekte olup, 5237 sayılı TCK’da şeriklik, azmettirme ve yardım etme olarak iki farklı şekilde düzenlenmiştir. Buna göre, kanuni tanımdaki fiili gerçekleştirmeyen veya özel faillik vasfını taşımadığı için fail olamayan bir suç ortağı, gerçekleşen fiilden 5237 sayılı Kanunun 40. maddesinde düzenlenen bağlılık kuralı uyarınca sorumlu olmaktadır.
Suç işleme kararı olmayan bir kişinin suç işlemesi için ikna edilmesi azmettirmedir (TCK madde 38). Yardım ise, esasen kasten bir suç işleme kararında olan kişinin, kanunda tahdidi olarak sayılan seçimli hareketlerden birisinin yapılmasıyla maddi ve manevi şekilde desteklenmesi demektir. 5237 sayılı TCK'nın 39/2. maddesine göre kişinin işlenen suçtan dolayı yardım eden sıfatıyla sorumlu olacağı haller şunlardır:
a)Suç işlemeye teşvik etmek veya suç işleme kararını kuvvetlendirmek veya fiilin işlenmesinden sonra yardımda bulunacağını vaat etmek.
b)Suçun nasıl işleneceği hususunda yol göstermek veya fiilin işlenmesinde kullanılan araçları sağlamak.
c)Suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak'
'Bağlılık kuralı'da aynı Kanunun 40. maddesinde;
'(1)Suça iştirak için kasten ve hukuka aykırı işlenmiş bir fiilin varlığı yeterlidir. Suçun işlenişine iştirak eden her kişi, diğerinin cezalandırılmasını önleyen kişisel nedenler göz önünde bulundurulmaksızın kendi kusurlu fiiline göre cezalandırılır.
(2)Özgü suçlarda, ancak özel faillik niteliğini taşıyan kişi fail olabilir. Bu suçların işlenişine iştirak eden diğer kişiler ise azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu tutulur.
(3)Suça iştirakten dolayı sorumlu tutulabilmek için ilgili suçun en azından teşebbüs aşamasına varmış olması gerekir' biçiminde düzenlenmiştir.
Bir suçun işlenmesine yardım, maddi ve manevi yardım olarak ikiye ayrılmaktadır.
1-Bir suçun işlenmesine maddi yardımda bulunma çok çeşitli şekillerde ortaya çıkmakla birlikte anılan maddede maddi yardım;
a)Suçun işlenmesinde kullanılan araçları temin etmek,
b)Suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında maddi yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak olarak sayılmıştır.
2-Manevi yardım ise;
a) Suç işlemeye teşvik etmek,
b) Suç işleme kararını kuvvetlendirmek,
c) Suçun işlenmesinden sonra yardımda bulunmayı vaad etmek,
d) Suçun nasıl işleneceği konusunda yol göstermek, şeklinde belirtilmiştir.
Kişinin eyleminin, bir suça katılma aşamasına ulaşıp ulaşmadığı, ulaşmışsa da suça katılma düzeyinin belirlenmesi için, eylemin bir aşamasındaki durumun değil, eylemin yapılması için verilen kararın, bu kararın icra ediliş biçiminin, olay öncesi, sırası ve sonraki davranışların da dikkate alınıp, tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi gerekir. Zira 'yardım etme' yi müşterek faillikten ayıran en önemli unsur, kişinin suçun işlenişi sırasında fiil üzerinde ortak hakimiyetinin bulunmamasıdır (Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2014/1-558-480 sayılı kararı).
Başkasını suç işlemeye azmettiren kişi, işlenen suçun cezası ile cezalandırılır. Ancak bazı hallerde azmettirmede sınırın nitelik ve nicelik yönünden aşılması söz konusu olabilir. Nitelik yönünden sınırın aşılması, azmettirilen suçtan başka bir suç tipinin işlenmesi halidir. Bu durumda işlenen ağır suçtan azmettirenin, iradesinin bulunmaması nedeniyle sorumlu tutulabilmesi mümkün değildir (YCGK’nun 22.10.2013 tarih 1488/426 sayılı kararı). Ancak, işlenen suç aynı nitelikte ve daha hafif ise azmettiren de sorumlu olacaktır. Nicelik yönünden sınırın aşılması ise, azmettirilen suçun daha ağır halinin işlenmesidir. Bu durumda kastın kapsamında bulunan ağır sonuçtan azmettiren sorumludur. Fail, kararlaştırılan suçun neticesi sebebiyle ağırlaşmış şeklini işlemiş olması veya iki suç arasında netice sebebiyle ağırlaşmış suç ilişkisinin öngörülmüş olması halleri, kast kapsamında değerlendirilecektir. Yerleşik uygulama da böyledir. Nitekim Yargıtay 1. Ceza Dairesi 13.12.2010 tarih ve 2008/8229 E. 2010/7889 K. sayılı kararında; “Sanığın maktülü darp etmesi konusunda Yalçın’ı azmettirdiğinin anlaşılması, bu darp olayı sonucu ölümün meydana gelmesi beklenebilir bir netice olması ve bu neticeden sanığın sorumlu tutulmasının gerekmesi karşısında sanığın netice sebebiyle ağırlaşmış yaralama nedeniyle 5237 sayılı TCK’nın 38/1, 86/1-3 maddeleri yollamasıyla 87/4-2 cümlesi uyarınca cezalandırılması gerekir...” diyerek aynı görüşü benimsemiştir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanık ... ile maktul ... arasında arazi anlaşmazlığından kaynaklanan husumet bulunduğu, sanığın yasal yollardan istediği sonucu alamaması ve hukuki sürecin aleyhine sonuçlanması üzerine PKK/KCK silahlı terör örgütünün kırsaldaki kamplarına giderek, örgütün oluşturduğu sözde mahkemesine maktulü şikayet ettiği, maktulün örgüt mensuplarınca sözde mahkemeye çağrıldığı, gelmeyince tehdit içerikli mektup gönderildiği, örgütün talimatına uymayarak sanıkları adli mercilere şikayet eden maktulün sorgulanıp cezalandırılmasına karar verildiği, bu karar gereğince bir süre takip edilen maktulü, ikametinden zorla kaçırmak için, sanık ...’un oğlu ...’ün öncülük yaptığı araçla yol güzergahını kontrol ettiği,takip eden ikinci araçta ise sanık ...’un diğer oğulları ... ve ... ile kırsaldan silahlı olarak gelen ve bu sanıklarla birlikte hareket eden örgüt mensupları ... ile ...’ın bulunduğu, evinden çıkan maktulü, sanıklar ... ve ...’ın silahla tehdit ederek, her iki koluna girip arabaya bindirmek amacıyla zor kullandıkları, maktulün araca binmemek için direnmesi ve bir eliyle sanık ...’ı itmesine kızan sanık ...’ın uzun namlulu silahla ateş etmek suretiyle ölümüne sebebiyet verdiği olayda;
A-Sanık ... hakkında, devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma ve nitelikli tehdit, sanıklar ..., ... ve ... hakkında kasten adam öldürmeye yardım suçlarından kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Maktülün, aralarındaki arazi ihtilafı nedeniyle sanıklar ..., ..., ... ve ...'ün iştirakiyle terör örgütü mensuplarınca öldürüldüğü olayda; adı geçen sanıkların kişisel saikle hareket ettikleri anlaşılmakla birlikte sanık ...'un şikayeti üzerine, anılan örgütün sözde mahkemelerinde yargılamak istediği maktülün, yasa dışı çağrıya uymayıp tehditlere de itibar etmemesi nedeniyle örgüt otoritesini tanımayan bu tavrın cezalandırılması amacıyla gerçekleştirilen eylemin, örgütsel faaliyet kapsamında ve örgüt adına işlenen bir terör eylemi olduğunda kuşku bulunmamaktadır.
Sanık ... hakkında TCK'nın 302. maddesi gereğince kurulan hükümde ağırlaştırılmış müebbet hapis şeklinde belirlenen temel cezanın 3713 sayılı Kanunun 5/1. maddesi gereğince artırılıp yine 'ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına' hükmolunması gerekirken 3713 sayılı Kanunun 5/1. maddesinin yazılı gerekçelerle uygulanmasına yer olmadığına karar verilmiş olması aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Sanık ...’ün, diğer sanıkların olay mahalline ulaşmasını ve eylemin başarıyla sonuçlanmasını teminen yol güzergahını kontrol edip olay mahallinde keşif yapmak, sanıklar ... ve ...’ün, örgüt mensubu olan ve davaları tefrik edilen ... ve ... isimli teröristleri araçlarıyla olay mahaline götürmek, eylem sırasında yanlarında bulunmak, eylem sonrasında da bu sanıkları araçlarıyla olay yerinden uzaklaştırarak kırsal alana götürerek suçun icrasını kolaylaştırmak suretiyle yardımda bulunduklarına ilişkin kabulde isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılama sonunda toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanık ...’ün üyesi bulunduğu silahlı terör örgütünün devletin birliğini bozma ve ülke topraklarından bir kısmını devlet idaresinden ayırma amacına yönelik olarak vahamet arz eden olayları gerçekleştirdiği, sanık ...’ün sübutu kabul olunan eylemlerinin amaç suçun işlenmesi doğrultusundaki örgütsel bağlılık ile ülke genelindeki organik bütünlüğüne göre, amacı gerçekleştirme tehlikesi yaratabilecek nitelikte olduğu belirlenip, kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin edilmiş, sanık ...’ün devletin birliğini ve ülke bütünlüğü bozma, nitelikli tehdit, sanıklar ..., ... ve ...’ün ise kasten adam öldürme eylemine yardım suçunun sübutu kabul edilmiş, savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosya kapsamına göre verilen hükümlerde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık müdafilerinin temyiz dilekçesi ile duruşmalı incelemede ileri sürdükleri ve yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle, bir kısmı re’sen de temyize tabi olan hükümlerin ONANMASINA,
B-Sanık ... hakkında terör örgütünün propagandasını yapma suçundan kurulan mahkumiyet hükmü yönünden yapılan incelemede;
Propaganda suçunu herkese açık olan facebook sosyal paylaşım sitesi aracılığıyla ve bir suç işleme kararının icrası kapsamında değişik zamanlarda birden fazla işlediği anlaşılan sanık hakkında tayin olunan temel cezada 3713 sayılı Kanunun 7/2. maddesinin 2. cümlesi ve 5237 sayılı TCK’nın 43/1. maddeleri uyarınca artırıma gidilmesi gerektiğinin gözetilmemesi aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Yapılan yargılama sonunda toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanığın suçunun sübutu kabul, olay niteliğine ve kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin edilmiş, cezayı azaltıcı sebebin niteliği takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Sanık hakkında hüküm kurulurken temel ceza 2 yıl olarak belirlendikten sonra TCK’nın 62. maddesi uyarınca 1/6 oranında takdiri indirim yapılırken 1 yıl 8 ay yerine 1 yıl 10 ay 15 gün olarak fazla cezaya hükmedilmesi,
Kanuna aykırı olduğundan hükmün bu nedenle BOZULMASINA, ancak bu hususun yeniden yargılama yapılmaksızın CMUK'nın 322. maddesine göre düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hükmün D-2 bölümünde yer alan “1 yıl 10 ay 15 gün” ibaresinin çıkarılması ve yerine “1 yıl 8 ay” ibaresinin eklenmesi suretiyle sair yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
C-Sanık ... hakkında kasten insan öldürmeye yardım etme suçundan kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Dosya kapsamına ve mahkemenin kabulüne göre; olaydan önce terör örgütü mensubu olduğu ispat edilemeyen sanık ...’un, maktül’ün öldürülmesi hususunda örgüt mensuplarını azmettirdiği veya teşvik ettiği ispat edilememiş ise de, uyuşmazlığa konu arsayı kendilerine devretmesini teminen, maktülün sözde örgüt mahkemesinde yargılanması için terör örgütüne müracaat eden sanığın, örgüt mensuplarını nitelikli tehdit ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarını işlemeleri hususunda azmettirdiği açıktır. Ne var ki azmettirmede sınır aşılarak kasten öldürme eylemi gerçekleştirilmiştir. Sanık ...’un, öldürme fiiline müşterek fail ya da şerik olarak katıldığı sabit olmamış ise de, örgüt mensupları tarafından uyuşmazlığın çözümü için maktüle yönelik cebir kullanılmak suretiyle iradesi zorlanarak arsanın tesliminin sağlanabileceğinin, kullanılan cebirde maktülün bedensel olarak da zarar görebileceğinin, hatta binlerce insanın ölümünden sorumlu bir terör örgütünün talimatına uyulmaması halinde, ölümle cezalandırılabileceğinin muhtemel ve öngörülebilir olması karşısında, fiil ile gerçekleşen ağır sonuç arasında illiyet bağının mevcut olduğunun ve neticenin kastın kapsamında bulunduğunun kabulü gerekir.
Bu itibarla cebir unsurunu barındıran hürriyeti sınırlama suçunda, netice sebebiyle ağırlaşmış suç hükümlerine yer verilmiş olmasına (TCK.m.109/6) nazaran sanığın, yaralamanın en ağır şekli olan yaralama sonucu ölüme sebebiyet vermek suçundan eylemine uyan TCK’nın 109/6 maddesi yollamasıyla 87/4-2. cümle gereğince cezalandırılması gerektiği halde, suç vasfında yanılgıya düşülerek unsurları oluşmayan kasten öldürme suçuna yardım etmek suçundan yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kanuna aykırı bulunduğundan, o yer Cumhuriyet savcısının ve katılanlar ile vekillerinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden, hükmün BOZULMASINA, 27.03.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
TEFHİM ŞERHİ:
27.03.2018 tarihinde verilen iş bu karar, Yargıtay Cumhuriyet savcısı ...'nın huzurunda, duruşmada sanıklar ..., ..., ... ve ...’ün savunmalarını yapmış bulunan Av. ...'ın yokluğunda, 04.04.2018 tarihinde usulen ve açık olarak tefhim olundu.