10. Hukuk Dairesi 2020/2711 E. , 2021/7133 K.
Bölge Adliye Mahkemesi : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesi
Dava, rücuan alacak istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davacı Kurum ve davalı ... Temizlik İnşaat Haf. Nak. Müh. Müş. San. A.Ş. vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı Kurum ve davalı ... Temizlik İnşaat Haf. Nak. Müh. Müş. San. A.Ş. vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Kurum sigortalısı ...'ın 08.01.2014 tarihinde meydana gelen trafik iş kazası sonucu vefatı nedeniyle hak sahiplerine bağlanan ilk peşin sermaye değerli gelirin ve tedavi masrafının davalılardan müşterek müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
II-CEVAP
Davalı ... Temizlik İnşaat Haf. Nak. Müh. Müş. San. A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin kusurunun bulunmadığını, kazanın diğer davalı ... ...'nın sevk ve idaresindeki ... plaka sayılı aracın kırmızı ışıkta durmayarak, aşırı süratle emniyet şeridine girmesi ve müteveffa ...'a çarpması sonucu meydana geldiğini, kazanın meydana gelmesinde asıl kusurlu olan diğer davalı ... ... aleyhine Çorlu 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/310 Esas sayılı dosyası ile bilinçli taksir ile ölüme sebebiyet vermek suçundan hapis cezasına hükmedildiğini, müvekkiline ait iş yerinde iş güvenliği eğitimleri verildiğini ancak üçüncü şahsın kusuru nedeniyle kazanın meydana geldiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı ...’ya usulüne uygun tebligat yapılmış davaya cevap vermemiştir.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk derece mahkemesi tarafından davanın kabulü ile;
Kurum zararı olan 129.759,24 TL ilk peşin sermaye değerli gelirin onay tarihi olan 22/08/2014 tarihinden itibaren başlayacak yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, (davalı ...'nın ilk peşin sermaye değerli gelirin 58.391,66 TL sinden sorumlu olduğunun tespitine),
Kurum zararı olan 191,95 TL tedavi giderinin ödeme tarihi olan 08/01/2014 tarihinden itibaren başlayacak yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, (davalı ...'nın tedavi giderinin 86,38 TL sinden sorumlu olduğunun tespitine), karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Karara karşı davacı Kurum vekili ve davalılardan ... Temizlik İnşaat Haf. Nak. Müh. Müş. San. A.Ş.vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Davalı Kurum vekili istinaf başvuru dilekçesinde; Davalıların %100 kusurlu olduğunu, sigortalının kazada kusuru bulunmadığını, davanın %100 sigortalılar kusuru üzerinden kabulüne karar verilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.
Davalı ... Temizlik İnşaat Haf. Nak. Müh. Müş. San. A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde; trafik kazasının diğer davalının bilinçli taksiriyle meydana geldiğini, buna rağmen müvekkili şirkete %15 kusur izafesi ile kurum zararının tamamından sorumlu tutulmasının hatalı olduğunu, hesap raporunda hata yapıldığını belirterek kararın kaldırılmasını davanın müvekkili şirket yönünden reddine karar verilmesini istemiştir.
B-BAM KARARI
Bölge Adliye Mahkemesince; “Davacı kurum ve davalı ... Şirketi vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine” karar verilmiştir.
TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Karara karşı davacı Kurum vekili ve davalılardan ... Temizlik İnşaat Haf. Nak. Müh. Müş. San. A.Ş. vekili tarafından istinaf dilekçesinde belirtilen nedenlerle, İstanbul BAM 33. Hukuk Dairesi Kararının bozulması gerektiği beyan edilmiştir.
IV-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Davacı Kurum, 08.01.2014 tarihinde meydana gelen trafik iş kazası sonucunda vefat eden sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirler ile tedavi masraflarından oluşan Kurum zararının davalılardan tahsilini talep etmiş olup, davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Kanununun 21. ve 76 . maddeleridir.
5510 sayılı Kanunun 21/1. maddede işverenin, 21/4. maddede üçüncü kişinin rücu alacağından sorumlulukları düzenlenmiş olup bu maddelere göre açılan rücuan tazminat davalarında işveren ile üçüncü kişi arasında müteselsil borçluluk ilişkisi bulunduğundan konuya ilişkin olarak 818 sayılı Borçlar Kanununun irdelenmesi de gerekmektedir.
Söz konusu Kanunun 141 – 148. maddelerinde müteselsil borçlara yer verilmiş olup 141. maddede, alacaklıya karşı, her biri borcun tümünden sorumlu olma yükümü altına girdiklerini beyan eden birden çok borçlu arasında teselsül bulunduğu, böyle bir beyanın yokluğunda teselsülün ancak kanunun belirlediği durumlarda olacağı, 142. maddede, alacaklının, müteselsil borçluların tümünden veya birinden borcun tamamen veya kısmen ödenmesini istemekte serbest olduğu, borç tamamen ödeninceye dek borçluların tümünün sorumluluklarının devam edeceği, 145. maddede, yaptığı ödeme veya takas ile borcun tamamını veya bir kısmını sona erdirmiş olan müteselsil borçlulardan birinin, sona eren borç oranında diğer borçluları borçtan kurtarmış olacağı, 146. maddede, borcun niteliğinden aksi anlaşılmadıkça, müteselsil borçlulardan her birinin alacaklıya yapılan ödemeden birbirine eşit birer payı üzerine almak zorunda olduğu ve payından çok ödeme yapanın, fazla tutar yönünden diğer borçlulara rücu hakkının bulunduğu, 147. maddede, rücu hakkından yararlanan müteselsil borçlulardan her birinin, ödediği tutar oranında alacaklının haklarına halef olacağı bildirilmiştir. Diğer taraftan Kanunun haksız eylem yönünden müteselsil sorumluluğa ilişkin 50. maddesinde, birden çok kimseler birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri takdirde, önayak olan (kışkırtan) ile asıl gerçekleştiren ve yardımcı olanların, ayırım gözetilmeksizin müteselsilen sorumlu olacakları, hakimin, bunların birbiri aleyhinde rücu hakları olup olmadığını takdir ve gerektiğinde bu rücunun kapsamının derecesini saptayacağı belirtilmiş, çeşitli nedenlerin birleşmesi bakımından müteselsil sorumluluğa dair 51. maddesinde, birden çok kimseler çeşitli nedenlere (haksız eylem, sözleşme, kanun) dayanarak sorumlu oldukları takdirde haklarında, birlikte bir zarara sebebiyet veren kimselere ilişkin hükümlere göre işlem yapılacağı, kural olarak haksız bir eylemi ile zarara sebebiyet vermiş olan kimsenin en önce, tarafından hata gerçekleşmemiş ve üzerine borç alınmamış olmasına karşın yasal olarak sorumlu olan kimsenin de en sonra, zarar ile yükümlü tutulacağı açıklanmıştır.
Müteselsil borç, birden çok borçlunun alacaklıya karşı borcun tümünden sorumlu olduğu, alacaklının tamamen veya kısmen edayı her bir borçludan isteyebildiği, eda tamamen yerine getirilinceye dek borçluların sorumluluklarının süregeldiği, her borçlunun iç ilişkideki payına bakılmaksızın borcun tamamını ifa etmekle yükümlü olduğu, borçlulardan birinin borcu ödemesi durumunda diğerlerinin de alacaklıya karşı borçtan kurtulduğu, borcun, her bir borçlu yönünden tali değil asli nitelik taşıdığı, alacaklı karşısında birden çok borç ve borçlunun bulunduğu borç ilişkisidir. Bu ilişkide ifa, asıl alacağı ortadan kaldırmayıp alacak hakkı, ödeme yapmak suretiyle rücu hakkını kazanan borçluya geçtiğinden, anılan borçlu, alacaklının halefi olarak diğerlerine rücu edebilmektedir. Bununla birlikte, rücua konu olan borcun müteselsil niteliği bulunmadığından, sorumluluktan kurtulmak için her borçlunun borcun tümü yerine, kendine düşen payını ödemesi yeterli olmaktadır ki burada kanundan doğan halefiyet söz konusudur. Kuşkusuz, ödeme yapan borçlu ile alacaklının öncesinde, halefiyeti ortadan kaldırıcı sözleşme yapmak yetkileri de bulunmaktadır. Öğreti ve yargı kararlarında, borçların aynı sebepten doğması durumuna “tam teselsül” denilmekte ve değinilen 50. maddenin bunu karşıladığı ifade edilmekte, borçların farklı nedenlerden (kanun, sözleşme, haksız eylem) doğması halinde ise “eksik teselsül”ün varlığından söz edilerek 51. maddenin de bunu tanımladığı kabul edilmektedir. 50. maddede, aynı zarardan dolayı birden çok kişinin birlikte müteselsilen sorumlu tutulmaları, birden çok kişinin ortak kusurlarıyla zarara birlikte sebebiyet vermiş olmaları koşuluna bağlanmıştır. 51. maddede ise, müteselsil sorumluluk, ortak kusur yerine farklı hukuksal nedenlere bağlanmıştır ve bunlar kanun, sözleşme veya haksız eylemdir. Birden çok kişi, kanun, sözleşme veya haksız eylem nedeniyle aynı zarar için, zarara uğrayana karşı sorumlu iseler, bunlar arasında, bir zarara ortaklaşa sebep olanlar hakkındaki dönmeye (rücu) ilişkin kurallar uygulanmakta, kural olarak ilk önce, haksız eylemiyle zarara yol açan sorumlu tutulmakta, en son olarak da kusuru olmaksızın ve sözleşme gereği sorumluluğu olmadığı halde kanun hükmü gereğince sorumlu tutulan kişiye başvurulmaktadır. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 09.10.2013 gün ve 2013/9-1559 Esas - 2013/1461 Karar, 15.05.2015 gün ve 2013/17-2267 Esas - 2015/1352 Karar, 19.06.2015 gün ve 2013/10-2281 Esas - 2015/1727 Karar, 24.06.2015 gün ve 2014/13-19 Esas - 2015/1743 Karar sayılı ilamlarında aynı görüşlere yer verilmiştir.
Önemle vurgulanmalıdır ki 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren ... sayılı Türk Borçlar Kanununda eksik ve tam teselsül ayırımına son verilmiş, 61. maddede, birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümlerin uygulanacağı, 62. maddede, tazminatın aynı zarardan sorumlu müteselsil borçlular arasında paylaştırılmasında, bütün durum ve koşullar, özellikle onlardan her birine yüklenebilecek kusurun ağırlığı ve yarattıkları tehlikenin yoğunluğunun göz önünde tutulacağı, tazminatın kendi payına düşeninden fazlasını ödeyen kişinin, bu fazla ödemesi için, diğer müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkına sahip ve zarar görenin haklarına halef olacağı bildirilmiştir.
İşveren veya üçüncü kişiye karşı açılan davalarda 5510 sayılı Kanunun 21. maddesine göre rücu alacağından sorumluluk belirlenirken kural olarak, işveren yönünden 1. fıkraya göre gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri ile yargılamada yöntemince hesaplanacak gerçek (maddi) zarar karşılaştırması yapılıp düşük (az) olan tutar esas alınmalı, üçüncü kişi bakımından 4. fıkra gereğince gerçek zarar gözetilmeksizin gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı benimsenmeli ve bunlara kusur oranları uygulanmalı ise de işveren ve üçüncü kişinin birlikte taraf olarak yer aldığı, başka anlatımla aynı anda 1. ve 4. fıkralara dayalı uyuşmazlıklarda, fıkralarda yer alan hükümlerin nasıl anlaşılması ve giderek ne şekilde uygulama yapılması gerektiği önem arz etmektedir.
Sigortalının iş kazası veya meslek hastalığına uğramasına birden çok kişinin birlikte kusurlarıyla neden olmaları durumunda, anılan 50. ve 51. maddeler (... sayılı Kanunun 61. ve 62. maddeleri) gereğince teselsül hükümleri kapsamında bu kişilerin birlikte sorumlulukları vardır ve 146. maddeye (... sayılı Kanunun 62. maddesine) göre, kendi payından fazlasını ödeyenin diğer müteselsil borçlulara karşı rücu hakkı saklı kalmak kaydıyla, her bir borçlu yönünden kusurlarına karşılık gelen miktar ayrılmaksızın teselsül kurallarına göre sorumluluklarına karar verilmelidir. İş kazası veya meslek hastalığına birlikte sebebiyet veren sorumluların işveren ve üçüncü kişi olması durumunda ise, işverenin müteselsilen sorumlu olacağı tutar, 1. fıkra gereğince kendi kusur payı gözetilerek sorumlu tutulacağı miktarın (gelirin ilk peşin sermaye değeri X işverenin kusur oranı), üçüncü kişinin 4. fıkraya göre sorumlu olacağı tutar (gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı X üçüncü kişinin kusur oranı) ile toplamı kadar olmalı, kanun koyucunun getirdiği “gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı” sınırlaması karşısında üçüncü kişinin müteselsilen sorumlu tutulacağı miktarın ise, gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı ile işveren de dahil olmak üzere tüm davalıların kusurları toplamının çarpımı sonucu elde edilecek tutar kadar olması gerekmektedir. Bu yaklaşım ve uygulama, işvereni, iç ilişkide üçüncü kişiye rücu edemeyeceği miktarı Kuruma ödemek zorunda bırakmadığından da hakkaniyete uygundur. Diğer yandan, iş kazası nedeniyle yapılan masraf ve ödemeler yönünden işveren ve üçüncü kişilerin sorumluluğu toplam kusur oranı ile sınırlıdır.
Eldeki davada, zararlandırıcı sigorta olayının meydana gelmesinde davalılardan işveren ... Temizlik İnşaat Haf. Nak. Müh. Müş. San. A.Ş. %20 (bu kusur oranı içinde dava dışı asıl işveren ... %5 kusurlu), diğer davalı araç sürücüsü ... %70, sigortalı ise %10 oranında kusurlu bulunarak karar tesis edilmiş ise de, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler uyarınca davalıların teselsül sorumluluğunun hatalı belirlenmiş olduğu görülmüştür.
Söz konusu düzenlemeler gereği işverenin gelirler yönünden sorumluluğu %90 değil, %55 ile sınırlıdır. Diğer yandan, üçüncü kişi araç sürüsü davalı ...’ nın ise tedavi giderleri yönünden sorumluluğu %70 değil, işverenle birlikte toplam %90 kusur oranına tabidir.
Mahkemece, davalıların teselsül sorumluluğunun hatalı belirlenmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacı Kurum ile davalı ... Temizlik İnşaat Haf. Nak. Müh. Müş. San. A.Ş. vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 33 Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesi kararının HMK'nın 373/1. maddesi gereğince kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının davalılardan ... Temizlik İnşaat Haf. Nak. Müh. Müş. San. A.Ş.'ye iadesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 27.05.2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.