Danıştay 10. Daire Başkanlığı 2019/6751 E. , 2021/4305 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No: 2019/6751
Karar No: 2021/4305
TEMYİZ EDENLER (DAVACILAR) : 1- ...
2- ...
3- ...
4- ...
5- ...
6- ...
VEKİLLERİ : Av. ...
KARŞI TARAF (DAVALI) : ...Bakanlığı (...Kurumu)
VEKİLİ : Hukuk Müşaviri ...
İSTEMİN_KONUSU : .... İdare Mahkemesinin ...tarih ve E:..., K:...sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacılar tarafından, yakınları ...'ın Bandırma Devlet Hastanesi'nde yaptığı doğumda, Dr. ...'nın gerekli özeni ve dikkati göstermemesi nedeniyle vefat ettiği iddiasıyla, zararlarına karşılık her bir davacı için 50.000,00 TL olmak üzere, toplam 300.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: .... İdare Mahkemesinince; Adli Tıp Kurumu Genel Kurulunun 17/09/2015 tarih ve ...sayılı raporu ile Adli Tıp Kurumu 1. Adli Tıp İhtisas Kurulunun 12/02/2014 tarih ve ...sayılı raporu göz önünde bulundurulduğunda, davacılar yakını ...'ın vefat etmesi ile sonuçlanan olaya, davalı idare ajanı Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı doktor ...'nın ve davalı idarenin hizmet kusurunun sebep olduğundan söz edilemeyeceği kanaatine ulaşıldığı, dolayısıyla davaya konu olay nedeniyle davalı idarenin manevi tazminat ödemekle sorumlu tutulması koşullarının gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ_EDENLERİN_İDDİALARI : Davacılar tarafından, hükme esas alınan bilirkişi raporunun eksik incelemeye dayalı olduğu ve ceza mahkemesinin beraate yönelik kararının temyiz edildiği ileri sürülmektedir.
KARŞI_TARAFIN_SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, davacıların temyiz istemlerinin reddi gerektiği savunulmuştur.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ : ...
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'na Ekli (I) sayılı cetvelde yer aldığı cihetle 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 2/1-ç ve 6/1 maddeleri uyarınca taraf sıfatını haiz bulunduğundan bakılan davada hasım mevkiine alınan Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu'nun, 25/08/2017 tarih ve 30165 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 694 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 203/1-ğ maddesi ile 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'na Ekli (I) sayılı cetvelden çıkartılarak anılan Kanun Hükmünde Kararname'nin 184. maddesi ile Kamu Hastaneleri Genel Müdürlüğü adıyla Sağlık Bakanlığı'nın hizmet birimi olarak teşkilatlandırıldığı anlaşıldığından, dosya Sağlık Bakanlığı husumetiyle ele alınıp, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlenerek dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Dosyanın incelenmesinden,
1) Davacıların yakınının 04/11/2013 tarihinde Bandırma Devlet Hastanesine 40-41 haftalık gebe olarak yatırıldığı, üçüncü gebeliği olduğu ve iki normal doğum yaptığı, saat 12.30’da yapılan muayene ve tetkiklerin sonucunda normal doğum kararı alındığı ve doğuma kadar geçen süre içerisinde düzenli olarak takip ve kontrollerinin yapıldığı, saat 23.50’de normal vajinal doğum ile 3990 gr. ağırlığında canlı bir bebeğin ebe tarafından doğurtulduğu ve saat 00.05’de plasentanın tam olarak ayrıldığı, saat 00.20’de yapılan kontrolde vajinal kanamanın tespit edildiği ve tansiyonun 90/60, nabız 90 olarak ölçüldüğü, nöbetçi ebe tarafından kadın hastalıkları ve doğum uzmanı Dr. ...'nın aranarak bilgilendirildiği ve doktor tarafından verilen talimatla serum içine 30 ünite synpitan eklendiği, metrejin amp yapıldığı, kum torbası konulduğu, uterus masajı yapıldığı, kontrol hemogram alındığı, 15 dakikalık aralıklarla düzenli olarak takiplerin yapıldığı, saat 02.35’de yapılan muayenede tansiyonunun 80/60, nabzının 102 olarak ölçüldüğü ve Dr. ...ile görüşülerek HGB 10.8 ve HCT 31.9 olarak tespit edilen sonuçların bildirildiği, 02.50’de Dr. ...'nın geldiği, hastayı muayene ettiği ve 112 ambulans ile hastanın sevkine karar verdiği, 1000 cc izotonik serum içine 20 ünite synpitan konarak hastaya takıldığı ve tansiyonu 60/40, nabzı 100, ateşi 37 derece, bilinci açık ve vajinal kanaması olan davacılar yakının Balıkesir Atatürk Devlet Hastanesi'ne sevk edilmek üzere saat 03.20'de 112 ekibine teslim edildiği, saat 04:00'da kanamalı ve nabız alınamaz halde Susurluk İlçe Devlet Hastanesi acil servisine getirildiği, tedaviye yanıt alınamayarak saat 05.15'te ex olarak kabul edildiği, meydana gelen olayın davalı idarenin kusurundan kaynaklandığı iddiasıyla davalı idareye 31/03/2014 tarihinde yapılan başvurunun zımnen reddedilmesi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı;
2) Olayda, Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. ...'nın kusurunun olup olmadığının tespiti için, davalı idare tarafından 4483 sayılı Kanun kapsamında ön inceleme ve disiplin soruşturması yapıldığı, muhakkik tarafından verilen raporda, 'hastanın doğum yaptığı saate kadar her şeyin olağan seyrettiği, doğum sonrası kanamanın normalden biraz fazla olması nedeniyle saat 00.30 sularında doktorun aranması üzerine gerekli talimatların verildiği ve kanamanın 2 saat süresince gerilemiş olduğu, saat 02.30 sularında kanamanın tekrar artması ve kan değerlerinin düşmesi nedeniyle doktor tekrar arandığında saat 03.00 sularında hastaneye geldiği ve bu nedenle, ısrarla arandığı halde gelmediği iddiasının doğruyu yansıtmadığı; ancak, Bandırma Devlet Hastanesinin, kan merkezi, 24 saat açık ameliyathanesi ve yoğun bakımlarının olması nedeniyle, bu durumdaki bir hastayı her şekilde sonlandırabilecek bir kapasiteye sahip olduğu ve sevk kararı verilmiş olsa bile hastanın tansiyonunun 60/40 olduğu, kan miktarını gösteren hemoglobin değerinin doğumdan önce 14.2 olarak ölçülmüşken sevkten hemen önce 10.8 olarak ölçüldüğü ve bu durumun ani, çok yoğun bir kanamanın varlığını gösterdiği, takip ve kan transfüzyonu düşünülmeden sadece serumla sevk edildiği, hemoglobin değerindeki hızlı düşüş ve sevk edilirken alınan tansiyonun Bandırma - Balıkesir arasındaki mesafede riske edilemeyecek durumda olduğu ve nitekim hastanın kan kaybına bağlı dolaşım yetmezliği sonucunda hipovolemik şok denilen tabloyla Susurluk yakınlarında vefat ettiği, Susurluk Devlet Hastanesine ex duhul olarak giriş yapılmasına rağmen yoğun müdahale edildiği, ancak sonuç alınamadığı ve Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. ...'nın hastanın yolda vefatında ihmalinin olduğu iddialarının sübut bulduğu kanaatine varıldığı' yönünde görüş belirtilmesi üzerine adı geçen doktorun 1/8 oranında aylıktan kesme cezası ile tecziye edilmesine ve soruşturma izni verilmesine karar verildiği;
3) Davaya konu olay ile ilgili olarak Balıkesir Milletvekilince Türkiye Büyük Millet Meclisine soru önergesi verildiği, davalı idarenin soru önergesine vermiş olduğu cevapta, Anne Ölümleri İzleme Programı kapsamında bildirimi yapılan anne ölümlerinin Dünya Sağlık Örgütünce belirlenen üç gecikme modeline göre değerlendirildiği, Anne Ölümleri İl Ön İnceleme Komisyonu kararına göre davacılar yakınının ölümünün 'önlenebilir olduğunun' ve 'üçüncü gecikme modelinin yaşandığının' belirtildiği, Anne Ölümleri İzleme ve Değerlendirme Programına göre de 'üçüncü gecikme modelinin 'hizmet sunulması sırasında yaşanan gecikmeler' olarak nitelendirildiği;
4) Olay ile ilgili olarak Susurluk Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma yapıldığı, soruşturma kapsamında hazırlanan Adli Tıp Kurumu 1. Adli Tıp İhtisas Kurulunun 12/02/2014 tarihli raporunda, 'mevcut tıbbi belgelere göre normal doğum kararının doğru olduğu, ebe travay takibi ve normal doğum yaptırabileceği, saat 00.20'de hastanın vajinal kanama tespit edilmesi üzerine nöbetçi ebe tarafından Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. ...'ya haber verilmesinin, Dr. tarafından verilen order göre serum içine 30 ünite synpitan eklenmesinin, metrejin amp yapılması, kum torbası konulması, uterus masajı yapılması, kontrol hemogram alınmasının doğru olduğu, kanamanın devam etmesi üzerine Dr. ...'nın 02.50'de gerekli muayenesini ve tedavisini düzenleyerek sevk ettiği cihetiyle ilgili Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. ...'ya atf-ı kabil kusurun bulunmadığı' yönünde görüş belirtildiği; ancak Cumhuriyet Başsavcılığınca, idarece düzenlenen disiplin soruşturması raporundaki kanaatler dikkate alınarak, ölenin doğumdan hemen önce alınan kan tahlilindeki Hgb değeri ile 112 ekibine sevkten hemen önce alınan kan tahlilindeki Hgb değeri karşılaştırıldığında, kanamanın ani ve yoğun bir şekilde devam ettiğinin tespit edilmesine ve davacılar yakınının kan ile tansiyon değerlerinin riske edilemeyecek durumda olmasına rağmen, raporda kusur atfedilmeyen doktorun gerekli şartları sağlamadan ve Bandırma - Balıkesir arasındaki mesafeyi de dikkate almadan sevk kararı vererek davacılar yakınının doğum sonrası kanaması nedeniyle taksirle ölümüne sebebiyet verdiği gerekçesiyle doktor hakkında kamu davası açıldığı;
5) ... Asliye Ceza Mahkemesinin ...tarih ve E:..., K:... sayılı kararıyla, Adli Tıp Kurumu Genel Kurulunun 17/09/2015 tarihli raporunda, 'mevcut tıbbi belgelere göre normal doğum kararının doğru olduğu, ebe travay takibi ve normal doğum yaptırabileceği, saat 00.20'de hastanın vajinal kanama tespit edilmesi üzerine nöbetçi ebe tarafından Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. ...'ya haber verilmesinin, Dr. tarafından verilen order göre serum içine 30 ünite synpitan eklenmesinin, metrejin amp yapılması, kum torbası konulması, uterus masajı yapılması, kontrol hemogram alınmasının doğru olduğu, kanamanın devam etmesi üzerine Dr. ...'nın 02.50'de gerekli muayenesini ve tedavisini düzenleyerek sevk ettiği cihetiyle ilgili Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. ...'ya atf-ı kabil kusurun bulunmadığı' yönünde görüş belirtildiği, Adli Tıp Kurumu 1. Adli Tıp İhtisas Kurulunun ve Adli Tıp Genel Kurulunun kararı ve tüm dosya kapsamına göre sanık ...'nın üzerine atılı taksirle ölüme sebebiyet verme suçundan ötürü kusurunun bulunmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle sanık ...'nın beraatine karar verildiği;
6) Temyize konu İdare Mahkemesi kararıyla, ceza soruşturması ve yargılaması kapsamında alınan Adli Tıp Kurumu 1. Adli Tıp İhtisas Kurulu ile Adli Tıp Genel Kurulunun raporları uyarınca, meydana gelen olayda davalı idare ajanı Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. ...'nın ve davalı idarenin hizmet kusuruna sebep olduğundan söz edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği görülmektedir.
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmış, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesinde ise, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.
Genel anlamı ile tam yargı davaları, idarenin faaliyetlerinden ötürü, hakları zarara uğrayanlar tarafından idare aleyhine açılan tazminat davalarıdır. Bu tür davalarda mahkeme, hem olayın maddi yönünü, başka bir ifadeyle zararı doğuran işlem veya eylemleri, hem de bundan çıkabilecek hukuki sonuçları tespit edecektir.
İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
Tam yargı davalarında, öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetlenmesi esas alındığından, olayın oluşumu ve zararın niteliği irdelenip, idarenin hizmet kusuru olup olmadığının araştırılması, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkelerinin uygulanıp uygulanmayacağının incelenmesi, tazminata hükmedilirken de her halde sorumluluk sebebinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır. Bu bağlamda hizmet kusuru, özel hukuktaki anlamından uzaklaşarak nesnelleşen, anonim bir niteliğe sahip, bağımsız karakteri olan bir kusurdur. Hizmet kusurundan dolayı sorumluluk, idarenin sorumluluğunun doğrudan ve asli nedenini oluşturmaktadır.
Diğer taraftan, idarelerin kamu hizmetlerinin gereği gibi işlemesini sağlayacak organizasyonları yaparak yeterli araç ve gereçle donatılmış bina, tesis ve araçlarda hizmetin özelliğine uygun olarak seçilen ve yetişmiş personelle hizmeti yürütmek yükümlülüğünün bulunduğu da tartışmasızdır.
Zarar gören kişinin hizmetten yararlanan durumunda olduğu ve hizmetin riskli bir nitelik taşıdığı sağlık hizmetinde, idarenin tazmin yükümlülüğünün doğması için; zararın, idarenin de içinde bulunduğu ve sorumlu olduğu bir durum sonucu meydana gelmiş olması gerekmektedir.
Manevi tazminat, mal varlığında meydana gelen bir eksilmeyi karşılamaya yönelik bir tazmin aracı değil, tatmin aracıdır. Olay nedeniyle duyulan elem ve ızdırabı kısmen de olsa hafifletmeyi amaçlar. Belirtilen niteliği gereği manevi tazminatın zenginleşmeye yol açmayacak şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Manevi zararın varlığı, sadece şeref, haysiyet ve onur kırıcı işlem ve eylemlere ya da kişilerin vücut bütünlüğünde meydana gelen sakatlık haline veya ölüm nedeniyle ağır bir elem, üzüntü duyulması şartına bağlı olmayıp, idarenin yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetini gereği gibi eksiksiz olarak sunamaması nedeniyle ilgililerin yeterli hizmet alamamalarından dolayı üzüntü ve sıkıntı duymaları manevi zararın varlığı ve manevi tazminata hükmedilmesi için yeterli bulunmaktadır.
Öte yandan, 20/01/1982 tarih ve 17580 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31. maddesi, 1. fıkrasında, bu Kanun'da hüküm bulunmayan hususlarda; hakimin davaya bakmaktan memnuiyeti ve reddi, ehliyet, üçüncü şahısların davaya katılması, davanın ihbarı, tarafların vekilleri, feragat ve kabul, teminat, mukabil dava, bilirkişi, keşif, delillerin tespiti, yargılama giderleri, adli yardım hallerinde ve duruşma sırasında tarafların mahkemenin sukünunu ve inzibatını bozacak hareketlerine karşı yapılacak işlemler, elektronik işlemler ile ses ve görüntü nakledilmesi yoluyla duruşma icrasında Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağı; ancak, davanın ihbarının Danıştay, mahkeme veya hâkim tarafından re'sen yapılacağı kurala bağlanmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 27. maddesi, 1. fıkrasında, davanın taraflarının, müdahillerin ve yargılamanın diğer ilgililerinin, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olduğu; 61. maddesi, 1. fıkrasında, taraflardan birinin, davayı kaybettiği takdirde, üçüncü kişiye veya üçüncü kişinin kendisine rücu edeceğini düşünüyorsa, tahkikat sonuçlanıncaya kadar davayı üçüncü kişiye ihbar edebileceği; 66. maddesinde ise, üçüncü kişinin, davayı kazanmasında hukuki yararı bulunan taraf yanında ve ona yardımcı olmak amacıyla, tahkikat sona erinceye kadar, fer'î müdahil olarak davada yer alabileceği hükümleri yer almaktadır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Uyuşmazlıkta; İdare Mahkemesince, meydana gelen ölüm olayında davalı idarenin kusurunun, Adli Tıp Kurumunca hazırlanmış olan bilirkişi raporları uyarınca tespiti yoluna gidildiği görülmekle birlikte, hükme esas alınan bilirkişi raporlarında, normal doğum kararının doğru olduğu ve ebe tarafından travay takibi ve normal doğum yaptırabileceği, vajinal kanama tespit edilmesi üzerine Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. ...'ya haber verilmesinin, adı geçen doktor tarafından verilen talimatların ve verilen bu talimatların uygulanmasının da doğru olduğu açıklanmış, ancak doğumdan önceki ve sevkten önceki kan değerleri arasındaki değişim göz önünde bulundurulduğunda, davacılar yakınının, sevk edilmesinin uygun olup olmadığı ve hastanenin mevcut imkanları ile müdahale edilmesinin mi yoksa sevk edilmesinin mi tıbben daha uygun bir yaklaşım olduğu hususlarında herhangi bir açıklamada bulunulmadığı anlaşılmıştır.
Davaya konu olayla ilgili olarak, davalı idarece yürütülen ön inceleme ve disiplin soruşturması neticesinde, davalı idarenin elemanı olan muhakkikçe hazırlanmış olan raporda ise, kan değerlerindeki değişim ile mevcut tansiyon değeri ve Bandırma - Balıkesir arasındaki mesafe göz önünde bulundurulduğunda, hastanenin imkanlarının da elverişli olması nedeniyle davacılar yakınının sevk edilmeksizin tedavisinin düzenlenebileceği, sevk kararı verilmiş olsa bile mevcut durum nedeniyle, kan transfüzyonu yapılmaksızın sadece serumla sevk edilmesinin uygun olmadığı, nitekim davacılar yakınının kan kaybına bağlı dolaşım yetmezliği ve sonucunda hipovolemik şok denilen tabloyla sevk edildiği sağlık kuruluşuna varmadan yolda vefat ettiği, Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. ...'nın, doğum sonrası kanaması olan davacılar yakını ile yeterince ilgilenmemiş ve gerekli müdahaleleri yapmadan Balıkesir'e sevk etmiş olması nedeniyle davacılar yakınının yolda vefat etmesinde ihmalinin bulunduğu yönünde görüş belirtildiğinden; söz konusu disiplin soruşturması raporunun, Adli Tıp Kurumunca hazırlanan ve eksik incelemeye dayalı olması nedeniyle yeterli açıklama içermeyen rapordaki eksiklikler yönünden de ayrıntılı açıklamalar ihtiva etmesi, davalı idare ajanının gerçekleştirmiş olduğu tıbbi işlem ve eylemleri her yönüyle değerlendirmesi ve anılan bu tıbbi değerlendirmenin gerekçeli ve ayrıntılı olması karşısında hükme esas alınabileceği sonucuna varılmıştır.
Bu durumda, hükme esas alınabilecek nitelikte bulunan davalı idare raporunda, davalı idare ajanının meydana gelen olayda ihmalinin olması nedeniyle kusurlu olduğu yönünde görüş beyan edildiği ve rapora istinaden idare ajanı hakkında disiplin cezası verilmesine ve soruşturma izni verilmesine karar verildiği; ayrıca, Anne Ölümleri İl Ön İnceleme Komisyonu kararına göre, davacılar yakınının ölümünün önlenebilir olduğu ve Dünya Sağlık Örgütünce belirlenen üç gecikme modeline göre değerlendirildiğinde, hizmet sunulması sırasında yaşanan gecikmeler olarak nitelendirilen üçüncü gecikme modelinin yaşandığının belirtildiği dikkate alındığında; davalı idare ajanı olan adı geçen doktorun tıbbi işlem ve eylemleri yerine getirmekte kusurlu olduğu sonucuna ulaşıldığından, davacılar yakınının vefat etmesinin davalı idarenin hizmet kusurundan kaynaklandığı hususunda duraksama bulunmamaktadır.
Bu itibarla, olayda davalı idare ajanı ve davalı idarenin herhangi bir kusuru bulunmadığından, davalı idarenin tazminat sorumluluğunun doğmadığı gerekçesiyle davanın reddi yönündeki temyize konu İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Öte yandan, Mahkemece, yeniden yapılacak yargılama sonucunda idarenin tazmin yükümlülüğünün olduğuna hükmedilmesi halinde, dava konusu olaya ilişkin olarak sorumluluğu olan ilgililere davalı idare tarafından rücu edebileceği dikkate alındığında, idare ile arasında rücu ilişkisi doğabilecek olan ilgililerin tespit edilerek davaya katılabilmelerini teminen davanın bu kişi veya kişilere resen ihbar edilmesi gerekmektedir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacıların temyiz istemlerinin kabulüne,
2. Davanın reddine ilişkin .... İdare Mahkemesinin ...tarih ve E:..., K:...sayılı temyize konu kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesi, 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (on beş) gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27/09/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.