1. Ceza Dairesi 2020/4699 E. , 2021/13692 K.
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
MAKTUL : ...
KATILANLAR : ..., ..., ..., ...
SUÇLAR : Eşe karşı kasten öldürme, iftira, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma
HÜKÜMLER : 1) Sanık ... hakkında; Maktul ...'a yönelik eşe karşı kasten öldürme suçundan 5237 sayılı TCK'nin 82/1-d, 29/1, 62/1, 53, 63 maddeleri uyarınca 15 yıl hapis cezası ile mahkumiyetine,
2) Sanık ... ve ... hakkında; Katılanlar ... ve ...'a yönelik iftira ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından 5271 sayılı CMK'nin 223/2-e maddesi uyarınca ayrı ayrı beraatlerine dair karar.
TEMYİZ EDENLER : Sanık ... müdafiileri, katılan ... vekili, katılan ... vekili, katılanlar ... ve ... vekili, kısmen re'sen
TÜRK MİLLETİ ADINA
Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle evrak okunarak;
Gereği görüşülüp düşünüldü;
Sanık ... hakkında eşe karşı kasten öldürme suçundan kurulan hükümde; sanık ...'in 5237 sayılı TCK'nin 82/1-d, 29/1. maddeleri uyarınca belirlenen
cezasından TCK'nin 62/1. maddesi uyarınca indirim yapılırken, indirim oranı (1/6) olarak hükümde gösterilmemiş ise de bu husus mahallinde hükme ilavesi mümkün bir yazım hatası olarak kabul edilmiştir.
Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanık ... hakkında maktul ...'a yönelik eşe karşı kasten öldürme suçunun sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde suç niteliği tayin, haksız tahrik ve takdire ilişen cezayı azaltıcı sebeplerin nitelik ve dereceleri takdir kılınmış, sanık ...'in savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, sanıklar Murat ve Abdurahman hakkında katılanlar Emine ve ...'a yönelik iftira ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından elde edilen delillerin mahkumiyetlerine yeter nitelik ve derecede bulunmadığı gerekçeleri gösterilerek ayrı ayrı beraatlerine karar verilmiş, duruşmalı incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde eleştiri nedeni dışında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık ... müdafiilerinin duruşmalı incelemedeki ve temyiz dilekçesindeki; eksik incelemeye, gerekçenin yetersiz olduğuna, meşru müdafaa koşullarının oluştuğuna, TCK'nin 27/2. maddesinde düzenlenen sınırın aşılması hükümlerinin uygulanması gerektiğine, kararın usule, yasaya, tüm dosya kapsamına ve hakkaniyete aykırı olduğuna, katılan ... vekilinin; haksız tahrik şartlarının oluşmadığına, suç vasfına, kararın hukuka, adalet yönünde eşitlik ilkesine ve Yargıtay 1. Ceza Dairesi ile Ceza Genel Kurulunun emsal kararlarına aykırı olduğuna, katılan ... vekilinin; kararın usul ve yasaya aykırı olduğuna, haksız tahrik şartlarının oluşmadığına, delillerin takdirinde isabetli hareket edilmediğine, katılanlar Emine ve ... vekilinin; sanıklar Murat ve Abdurahman'ın atılı suçlardan mahkumiyetleri gerektiği halde beraatlerine karar verilmesinin yerinde olmadığına, vesaireye yönelen ve yerinde görülmeyen temyiz sebeplerinin reddiyle, kısmen re'sen de temyize tabi olan hükümlerin tebliğnamedeki düşünce gibi ONANMASINA, 27.10.2021 gününde Üye ...'ın sanığın TCK'nin 27/2. maddesi kapsamında kalan eylemi nedeni ile hakkında CMK'nin 223/3-c maddesi uyarınca 'ceza verilmesine yer olmadığına' dair karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle hükmün bozulması yönündeki karşı oyu ve oy çokluğu ile karar verildi.
27/10/2021 gününde verilen işbu karar Yargıtay Cumhuriyet savcısı ...'ın huzurunda ve duruşmada savunmasını yapmış bulunan sanık ... müdafii Avukatlar ... yüzüne karşı, ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ..., ... yokluğunda, ... yüzüne karşı 04/11/2021 gününde usulen ve açık olarak anlatıldı.
MUHALEFET ŞERHİ
08.07.2015 tarihinde sanık ...'in eşi ...'u ateşli silahla öldürmesi eylemiyle ilgili olarak;
Yerel mahkemenin oy çokluğu ile verdiği, tahrik altında kasten eşini öldürme suçunun oluştuğundan bahisle TCK'nin 81/1-d, 29/1, 62/1, 53, 63. maddelerine muhalefetten neticeten verilen 15 yıl hapis cezasının duruşmalı olarak yapılan incelemesi sonucunda “ONANMASI” na dair Dairemizin çoğunluğu tarafından verilen karara iştirak etmiyorum.
Şöyle ki:
İddia, savunma, tanık beyanları, otopsi raporları, ekspertiz raporları ve tüm dosya içeriği gözönüne alındığında;
Sanık ... Karabulut'un 13.06.2013 tarihinde maktul eşi ... ile resmi olarak evlendiği, resmi nikahtan birkaç ay önce aynı çatı altında yaşamaya başladıkları, evliliğin ilk günlerinden itibaren hatta resmi nikahtan önce olayın olduğu tarihe kadar yaklaşık iki yılı aşkın süre boyunca, maktulün sanığa sürekli, defalarca ve sık aralıklarla psikolojik ve bedensel şiddet uyguladığı;
Örneğin Sanığın;
Birlikte yaşamaya başladıkları ancak henüz resmi nikahın kıyılmadığı bir dönemde 03.04.2013 tarihinde, emniyete müracaatı üzerine verdiği ifadesinde evlendiklerinden 3 gün sonra eşi ...'ın 'cezaevindeyken bana surat yapmıştın, şimdi burnundan getireceğim' diyerek kendisine şiddet uyguladığını, yumruk ve tekme ile vurduğunu, yeni evli olmaları nedeni ile kimseye bir şey söylemeyemediği,
Sonraki günlerde kendisine sürekli şiddet uygulayarak “orospusun” diye hakaret ettiğini, hatta kendisine 'git annenden 5.000 Tl para bul, yoksa kendini sat' dediğini, 01.04.2013 günü rahatsızlanınca ...'dan kendisini hastaneye götürmesini isteyince araba ile ... tarafından göl kıyısına götürdüğünü, üzerindeki kolye, küpe, 2 künye ve 2 yüzüğünü zorla aldığını, “orospusun” diyerek hakaret ettiği, tekme tokat vurduğunu, yerde iken vurmaya devam ettiğini ve 'sen orospusun, bundan sonra bana çalışacaksın' diye bağırdığı,
02.04.2013 günü yine öğle saatlerinde eşi ...'ın eve geldiğini, hakaretler yağdırarak evden ayrılıp gittiğini, aynı gün saat 20.30 sıralarında tekrar gelip 'Hergün böyle dayak yiyeceksin, satacağım seni, bana para getireceksin' diye bağırıp gittiğini, aynı gün geç saatlerde bir daha gelip 'ya gidip orospuluk yapacaksın, para getireceksin, ya da siktirip gideceksin' diye hakaret ve eziyet ettiğini,
Sanığın, 24.08.2013 tarihinde hastanede verdiği ifadesinde kendisini gördüğünde 'sen daha ölmedin mi lan, hastaneden çık, ben seni öldüreceğim' diye bağırdığını, korkarak hastanenin içine kaçtığı,
23.02.2014 günlü ifadesinde müşterek çocuklarını tutup havaya kaldırarak atacağını söylediğini, yalvararak çocuğu elinden aldığını, başına vurduğunu, aldığı darbelerle kendinden geçtiğini, üzerine oturup boğazını sıktığı,
Beyanı ve belgelerle sabittir.
Benzer şiddet uygulamaları nedeni ile sanığın bir çok kez Emniyete, Cumhuriyet Savcılığına ve Aile Mahkemelerine müracaat ederek 6284 sayılı Yasa kapsamında yaklaşık 2 yıl süresince 9 defa tedbir ve koruma talebinde bulunduğu;
Sanığın yaptığı şikayetler sonucu eşe karşı kasten yaralama ve hakaret suçlarından eşi ...'a karşı farklı zamanlarda ayrıca 3 ayrı ceza davası açıldığı;
Eşi ...'un kişilik, hayat tarzı ve yapısı itibariyle saldırgan, asabi ve suça meyilli olduğu, ruhsatsız silahının bulunduğu, hakkında, “Çıkar amaçlı silahlı suç örgütü kurmak, yönetmek, yağma, kişi hürriyetinden yoksun kılma, darp, tehdit, cinsel saldırı, sigara kaçakçılığı, 6136 sayılı Yasa'ya muhalefet ve tefecilik” gibi birçok suçtan soruşturma veya sabıkasının bulunduğu,
Sanığın maruz kaldığı bütün bu saldırılar ve gördüğü muameleler sebebiyle şikayetçi olduğu fakat kendisini koruması ve gereğinin yapılması için birçok defalar başvurduğu resmi makamların kendisini etkin bir şekilde korumakta aciz kaldığı,
Eşinin resmi makamların tedbir ve uygulamalardan çekinmediği ve korkmadığı, bu konuda iflah olmadığı gibi her seferinde maktulün sanığı icbarla ikna ederek
şikayetinden vazgeçirdiği, evliliğin ilerleyen dönemlerinde sanığın aksi kanıtlanamayan savunmasına göre gerek kendisine, gerek çocuğuna, gerekse aile bireylerine zarar vereceği yönündeki tehditleri karşısında tedbir taleplerinden ve şikayetlerinden vazgeçtiği, yani sanığın maktulün kendisini fuhuşa zorladığı ya da bu yönde imada bulunduğu iddialarının maktulün öldürülmesinden sonra öne sürülen bir savunma olmayıp ilk nikahsız olarak birlikte yaşamaya başladıkları dönemlerdeki şikayetlerinde dahi sanıkça dile getirildiği,
Aynı şekilde olay tarihine yakın dönemlerde sanığın annesinin kendilerine ev almaları için verdiği 120.000 TL nin paranın veriliş amacı dışında kullanılması nedeni ile sanık ve maktul arasında çıkan tartışmalar sonucunda maktülün kendisine ve aile bireylerine zarar vereceği yönündeki tehditleri karşısında sanığın maktulün gerçekleştirdiği öne sürülen bir kısım eylemlerini ve tefecilik faaliyetlerini kolluğa bildirerek sanığın baskı ve tehditlerinden kurtulmaya çalıştığı, her ne kadar emniyet müdürlüğünce verilen resmi yazı cevabında sanığın maktule ilişkin olaylar nedeniyle muhbir sıfatı bulunmadığı bildirilmiş ise de dosya kapsamındaki anlatımlar, gelen telefon görüşme dökümleri içerikleri gözönüne alındığında olay gününe yakın tarihlerde sanığın organize suçlar bürosunda görevli emniyet görevlileri ile sık sık telefonla görüştüğü, bilgi verdiği, bu bilgi alışverişi sırasında bir seferinde emniyetten çıktığının maktülün kardeşi tarafından da görülmesi üzerine sanığın bir kısım eylemler ve tefecilik faaliyetleri nedeni ile ihbarda bulunan bilgi ve belgeleri sunan kişinin kendisi olduğunu maktulün öğrendiği veya bildiği yönünde kuvvetli korku ve endişeye kapıldığı,
Maktulün geçmişte sanığa yaşattıkları ve uyguladığı şiddet, yargılandığı veya suçlandığı eylemler, son zamanlardaki yoğunlaşan saldırganlığı, bir bütün olarak değerlendirildiğinde sanık ...'in, mutlak surette eşinin kendisine silahlı ya da silahsız olarak ağır zarar vereceğine ve öldüreceğine inandığı ve kuvvetli bir korku psikolojisine girdiği, kendisini koruyamazsa ve savunamasa elbet bir gün eşi tarafından öldürüleceğine kesin surette inanmaya başladığı,
Anlaşılmıştır.
Olay günü sanığın aksi kanıtlanamayan savunmasına göre;
Eve geldiğinde sanığa bebeği diğer odaya götürmesini talep etmesi üzerine bebeği bebek odasına bırakıp geri döndüğünde maktülün valizi çıkartarak yatak odasının kapısını kilitleyip üzerinde taşıdığı tabancayı belinden çıkartarak yastığın altına koyduğu ve sanığa 'Biraz dinleneceğim, sen de hazırlan 3 kadın bir de sen ...'ya gideceğiz.... Diğer 3 kadın ve sen fuhuş yaparak çalışıp bana para getireceksiniz, artık
... ile ilişkilerini bitir' diye bağırdığı, duruşmada dinlenen tanık ...'ın beyanalarının da sanığın iddialarını doğrular nitelikte olduğu, sanığın karşı çıkması üzerine de 'ne diyorsam onu yap, bir daha lafımı ikiletme' diyerek saçlarından tutup sürüklediği, sanığın aldığı darbelerin etkisi ile yatağın üstüne doğru düştüğü, bu esnada sanığın elinin yastığın altındaki tabancaya temas ettiği, bunun üzerine sanığın maktule doğru ateş etmeye başladığı, maktulün ölüp ölmediğini bilmediğinden korkudan çıkarken yatak odasının kapısını dahi kilitleyerek çocuğunu da alıp evden kaçtığı,
Beyan olunmuştur.
Olayın Hukuki nitelendirmesine gelince;
Kaanaatimce çözmemiz gereken sorun yukarıda gerçekleştirilen eylemin önce yaşananlarla bir bütün olarak değerlendirildiğinde;
Eylemin “Tahrik altında kasten adam öldürme”mi yoksa “Meşru savunmada sınırın aşılması mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmiş” olup olmadığıdır.
TCK'nin 29. maddesinin uygulamasında haksız tahrikin ana koşulu, yapılan haksız hareketin fail üzerinde hiddet veya şiddetli elem meydana getirmesi ve suçun işlendiği anda failin bu durumda bu etki altında bulunması gerekir.
Sanığımız yaklaşık iki yıldır haksız saldırılara uğramış ve hala öldürüleceği düşüncesindedir. Onlarca defa haksız hareketlere, hakaret, tehdit ve şiddete maruz kalmıştır. Yaşadıklarının pisikolojisinde basit bir şekilde “hiddet veya şiddetli elem” oluşturmuş denerek yanlış bir değerlendirmeyle ortaya çıkan sonuca hukuki tanımlama yapmamız doğru değildir. Daha önceleri de onlarca defa aynı muameleye maruz kaldığı halde sanık karşı şiddet uygulamamıştır.
Sanığın eylemi, TCK'nin 25/1. fıkrasında tanımını bulan meşru savunmanın sınırını aştığı ancak aynı Yasa'nın 27/2. fıkrasında sınırın aşılması mazur görülebilecek bir “heyecan, korku veya telaştan” ileri gelmiş olması durumuna uygundur.
TCK'nin 25/1 ve 27/2. maddelerinin uygulamasını yeni TCK'nin ceza hukuku anlayışına uygun olarak ve geniş yorumlanmalı, kişiler arasında hak ve adalet duygusu karşılanmalıdır.
Savunmanın, meşru savunma şartlarının bulunduğu sırada başladığı, ancak orantılılık ilkesinin ihlal edilmesi nedeniyle meşru savunmanın gerçekleştiğinin kabul edilmediği durumlarda sınırın aşılması söz konusu olmaktadır.
Meşru savunmada sınırın aşılması mazur görülebilecek bir “heyecan, korku veya telaştan” ileri gelmiştir.
Olayımızda olay günü sanık ...'in aksi ispatlanamayan anlatımlarında;
Maktulün haksız bir saldırısı “satacağına ve pazarlayacağına ve öldüreceğine” dair tehditi ile “saçlarından çekip sürüklemesi” gibi fiziki şiddet uygulamasının kabulü ile maktule ait silahı aniden yastığın altından ele geçirilmesi sonucu, hızlı gelişen bir boğuşma ortamında ve durumda, yaklaşık son iki yıl boyunca maruz kaldığı süregelen ve devam eden psikolojik ve fiziksel saldırı, tehditlerin oluşturduğu ve kendisinin mutlaka maktul tarafından er veya geç öldürüleceği inancıyla “heyecan, korku ve telaşa” kapılarak meşru savunma sınırlarını aşarak eylemini gerçekleştirdiğinin kabulü gerekir.
Bu nedenle TCK'nin 27/2. maddesi kapsamında kalan eylemi nedeni ile sanık hakkında CMK'nin 223/3-c maddesi gereğince “ceza verilmesine yer olmadığına” karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Yukarıdaki gerekçelerle hükmün bozulması düşüncesinde olunduğundan sayın çoğunluğun onama kararına katılmamaktayım. 27.10.2021