Ceza Genel Kurulu 2017/930 E. , 2021/509 K.
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Sayısı : 62-309
Mağdurlar : 1- ..., 2- ..., 3- ...
Temyiz Edenler : Sanıklar müdafileri, Cumhuriyet savcısı
Sanık ... hakkında mağdur ...'ye yönelik yağma suçuna teşebbüsten TCK'nın 149/1-d, 35/2, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba; sanık ...'un mağdur ...'a yönelik silahla tehdit ve kasten yaralama suçlarından açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, eyleminin TCK'nın 44. maddesi yollaması ile kasten yaralama suçunu oluşturduğu kabul edilerek TCK'nın 86/2, 86/3-e, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 12 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba; sanık ...'un mağdurlar ... ve ...'a yönelik silahla tehdit suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, eyleminin silahla kasten yaralamaya teşebbüs suçunu oluşturduğu kabul edilerek TCK'nın 86/2, 86/3-e, 35/2, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 4 ay 15 gün hapis cezası ile ayrı ayrı cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin ... 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 26.04.2011 tarihli ve 200-120 sayılı hükümlerin sanıklar müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 06.03.2014 tarih ve 2521-1370 sayı ile;
'...a) Sanık ...'in mağdur ...'ı kasten yaralama suçundan kurulan hüküm yönünden;
Olay günü sanığın babası ... ile mağdurlar arasında çıkan tartışmanın kavgaya dönüşmesi sonucu, ...'ın elindeki silahı alan mağdur ...'ın silahın kabzası ile diğer mağdurların ise yumrukları ile onu darbettikleri, bu durumun yarattığı hiddetli elemin etkisinde kalan sanık ...'in elindeki bıçakla mağduru yaraladığı olayda, sanık hakkında verilen cezadan TCK'nın 29. maddesi uyarınca indirim yapılması gerektiğinin gözetilmemesi,
b) Sanık ... hakkında mağdur ...'e karşı yağmaya teşebbüsten kurulan hüküm yönünden;
Sanık ... ile mağdur ...’in kahvehanede kâğıt oynadıkları sırada kâğıtların yanlış dağıtılması sebebiyle tartışmaları üzerine sanık ...'ın ...'e hakaretler edip 'sana ceza kestim, 10 milyar lira vereceksin, dükkânı kapatıp gideceksin' diye sözler sarf etmesi ve olayın devamında benzer mahiyetteki sözlerini tekrarlamaktan ibaret eylemin TCK'nın 43/1 maddesi delaletiyle 106/1-2. cümlesinde tanımlanan tehdit suçunu oluşturduğu ve mağdurun sanık hakkındaki şikâyetinden vazgeçmiş olması karşısında TCK’nın 73/4, CMK’nın 223/8 maddeleri uyarınca sanık hakkında açılan kamu davasının düşürülmesine karar verilmesi gerektiğinin düşünülmemesi,
...
2- Sanık ...'in mağdurlar ... ve ...'i kasten yaralamaya teşebbüs suçundan kurulan hükümler yönünden;
...'ın oğlu sanık ...’in yaşanan arbedeye engel olamaması üzerine eve gidip babasına ait av tüfeğini alarak yeniden olay yerine dönmek ve bir el havaya ateş etmekten ibaret eylemini babasına karşı gerçekleşen haksız saldırıyı o andaki hâl ve koşullarda saldırı ile orantılı bir şekilde, meşru savunma sınırları içinde gerçekleştirdiği anlaşılmakla, TCK'nın 25/1 ve CMK'nın 223/2-d uyarınca beraati yerine, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek, yazılı biçimde cezalandırılmasına karar verilmesi,
' isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
... 1. Ağır Ceza Mahkemesi ise 23.12.2014 tarih ve 62-309 sayı ile;
'...Sanık ... savunmasında, suçlamaları kabul etmediğini, katılanı silahla kendisinin vurmadığını, olayda silah kullanmadığını, olayın 4 çay parası yüzenden meydana geldiğini, önce kendisinin saldırıya maruz kaldığını, ...'e sana ceza kestim, 10 milyar vereceksin, dükkânı kapatacaksın gibi bir söz sarf etmediğini, ...'e eskiden 10 milyar TL senede dayalı borç para verdiğini bunu delil olarak dosyaya ibraz ettiğini, istediği bu paranın verdiği borç para olduğunu savunmuş, bir kısım savunma tanıkları da sanığın beyanları doğrultusunda beyanda bulunmuş iseler de bu yöndeki savunma ve beyanların sanığı atılı suçtan kurtarmaya yönelik olduğu, hazırlık aşamasında olayla ilgili beyanda bulunmayan tanıkların sonradan ortaya atılan beyanlarına ve olaydan sonra düzenlenmiş olduğu anlaşılan belgeye itibar edilemeyeceği, hazırlık aşamasındaki beyanlarının aksine sanıktan borç para aldığına ilişkin beyanda bulunan müştekinin beyanlarına da itibar edilemeyeceği, bu doğrultudaki ifadelerin mahkememizce inandırıcı bulunmadığı kanaatiyle Yargıtayın yerleşik içtihatları da gözetilerek sanığın mağdur ...'e karşı eylemi TCK'nun 149/1-d maddesindeki yağmaya teşebbüsü oluşturduğu kanaatiyle sanık bu şekilde cezalandırılmıştır.
Her ne kadar bozma ilamında sanık ...'in mağdurlar ... ve ...'i kasten yaralamaya teşebbüs suçlarından dolayı meşru savunma sınırları içerisinde oldukları bu nedenle TCK'nun 25/1 ve CMK'nun 223/2-d maddeleri uyarınca beraatlerine karar verilmesi gerektiği bildirilmiş ise de; haksız tahrik teşkil eden ilk hareketlerin sanık ... dan kaynaklandığı, olayı ilk başlatanın sanık ... olduğu, sanık ...'ın oğlu olan sanık ...'in de daha sonra olay yerine gelerek babası yardım ettiği kanaatiyle sanık ...'in hükümde belirtildiği şekilde cezalandırılmasına karar verilmiştir.
Bozma ilamında sanık ...'in mağdur ...'ı kasten yaralama suçundan kurulan hükümde sanık hakkında verilen cezada TCK'nın 29 maddesi uyarınca indirim yapılması gerektiği belirtilmiş ise de; tüm dosya kapsamı olayın gelişim tarzı göz önüne alındığında olaya sanık ...'in babası olan ...'ın sebep olduğu, haksız tahrik teşkil eden ilk hareketlerin sanıktan kaynaklandığı, bu nedenle haksız tahrik hükümlerinin sanık ... hakkında uygulanamayacağı kanaatine varılmıştır...' şeklindeki gerekçelerle bozmaya direnerek, önceki hükümler gibi sanık ...'un yağmaya teşebbüsten, sanık ...'un mağdur ...'ı kasten yaralama, mağdurlar ... ve ...'ı kasten yaralamaya teşebbüs suçlarından cezalandırılmalarına karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükümlerin sanıklar müdafileri ve Cumhuriyet Savcısı tarafından da temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 17.02.2017 tarih ve 88628 sayılı 'bozma' istekli tebliğnamesiyle gelen ve Yargıtay 1. Ceza Dairesince 19.06.2017 tarih ve 754-2384 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan nedenlerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık ... hakkında mağdur ...'yi kasten yaralamaya teşebbüs, 6136 sayılı Kanun'a muhalefet, katılan ...'ü olası kastla yaralama suçlarından verilen mahkûmiyet hükümleri ile sanık ...'un katılan ...'ü olası kasıtla yaralama suçuna teşebbüsten verilen beraat hükmü Yargıtay 1. Ceza Dairesince onanmak, sanık ... hakkında mağdur ...'ye hakaret, mağdurlar ... ve ...'ı kasten yaralama suçlarından verilen düşme, sanık ... hakkında mağdur sanık ...'u kasten yaralama suçundan verilen beraat hükümleri temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olup, direnmenin kapsamına göre inceleme, sanık ...'un mağdur ...'ye yönelik yağmaya teşebbüs, sanık ...'un mağdur ...'ı kasten yaralama ile mağdur ... ve ...'i kasten yaralamaya teşebbüs suçlarından kurulan hükümler ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
1-a) Sanık ...'un mağdur ...'ye yönelik eyleminin nitelikli yağma suçuna teşebbüsü mü yoksa TCK'nın 106. maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesindeki tehdit suçunu mu oluşturduğunun,
b) Sanığın eyleminin TCK'nın 106. maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesindeki tehdit suçunu oluşturduğunun kabulü hâlinde, dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediğinin,
2-Sanık ...'un mağdur ...'ı kasten yaralama suçunda haksız tahrik koşullarının, mağdurlar ... ve ...'a yönelik kasten yaralamaya teşebbüs suçunda meşru savunma koşullarının oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 27. maddesi uyarınca öncelikle dava zamanamışımın gerçekleşip gerçekleşmediği hususlarının değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Mağdur ... hakkında ... Devlet Hastanesince düzenlenen 25.03.2009 tarihli raporda; mağdurun basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralandığının belirtildiği,
25.03.2009 tarihli olay yeri tespit tutanağına göre; suça konu olayın gerçekleştiği pimapen dükkânının giriş kapısının önünde 3 adedi dışarıda, 1 adeti dükkân içerisinde olmak üzere 4 adet 12 çaplı av tüfeği boş kartuşu bulunduğu, hemen yanlarında ve dükkânın iç kısmında yoğun bir şekilde kan izleri tespit edildiği, dışarıda 25-1-2 sayılı evin giriş kapısının önünde şarampolde 10 adet dolu 9 mm çaplı fişek ve bir adet 9 mm çaplı boş kovan yanlarında şarjör yayı ve şarjör alt kapağı parçaları tespit edildiğinin belirtildiği,
Sanık ... tarafından dosyaya sunulan bononun mahkeme tarafından yapılan incelenmesinde; bir adet altında borçlu hanesinde ..., alacaklı kısmında ... adı yazılı, düzenleme tarihi bulunmayan 15.06.2007 ödeme tarihli 10.000 TL bedelli, altında keşideciye atfen iki imza ve ön yüzünde ödendiğine ilişkin çift çizgi bulunan arkasında senedin pimapen işi karşılığında ödendiği, bundan dolayı hiçbir hak talep edilemeyeceğinin yazılı olup ... ile ... tarafından imzalanmış, diğer kısımları boş, herhangi bir resmî işleme ve tarihe tabi tutulmamış olduğunun görüldüğü tespitlerine yer verildiği,
Anlaşılmaştır.
Mağdur ... 26.03.2009 tarihinde Kollukta; 25.03.2009 tarihinde akşam saatlerinde iş yerinin yanında evi bulunmasından dolayı tanıdığı sanık ...'la Yeniköy'deki kahvede çayına kağıt oynadıklarını, sanığın oyunda kağıtları yanlış dağıttığını, sanığın bu yanlışlığı birkaç kez daha yapınca oyunun bozulduğunu, oyun bozulduktan sonra sanık ...'ın kendisine, 'Senin ananı avradını sinkaf ederim.' dediğini, kahvede bulunanların araya girince sakinleştiklerini ve ayrı masalara oturduklarını, sanığın bir süre sonra oturduğu masadan kendisine hitaben, 'Senin ananı avradını s..' dediğini, devamında bağırarak ' Sana ceza kestim, 10 milyar vereceksin, o dükkânı da kapatıp si.. r olup gideceksin.' dediğini, sanığın yaşı kendisinden büyük olduğu için ciddiye almadığını, karşılık vermediğini, sanığın büyük oğlu...'in geldiğini, sanık ...'ın kahveden giderken de 'O dükkânı kapatacaksın, 10 milyar para vereceksin. Ben seni dükkânda bekliyorum.' diye tehdit ettiğini, sanık ...'ın evinden çıkıp dükkâna doğru gelirken de tekrar 'Ananı avradını s...m. Daha burayı kapatmadınız mı, burayı boşaltın, bana 10 milyar vereceksin.' diye küfür ve tehdit ettiğini,
Asliye Ceza Mahkemesinde 30.07.2009 tarihinde; 'Ben kahveye gitmiştim kahvede oyun oynadık tam çıkacağım esnada ... geldi bir el de benim için oynayın diye ısrar etti ... ben ... ... Kozmaça oynamaya başladık bir el bitti, ikinci el oynanırken ... hatalı kağıt dağıttı tekrar ikinci kez kağıtları dağıttı bu kez ... ile ... oyunu bozdu oyun oynamayalım dediler oyun bozulunca ... bana küfretti ben kendine bir şey söylemedim kahveci araya girdi çayları ben ödeyim çayları ödemeyin size bir çay ısmarlayım işi tatlıya bağlayın gidin demesi üzerine ... bana bir tane vurdu koluma geldi yüzümden sıyırdı bana on milyar vereceksin dükkânı da kapatacaksın sana ceza kestim dedi, ben ciddiye almadım, dükkâna doğru giderken ... ile ... sizi barıştıralım dediler ben dükkâna gittim onlar da ...'un yanına ... gitti ... gitmedi, daha sonra... geldi ona anlattım... da gitti konuştu geri geldi bir müddet sonra ... oğlu... hanımı ile birlikte geldiler... birden yakama yapıştı ... silah çıkartınca o esnada olay mahalline gelen ... atladı mermi benim yanımdan geçti silahı aldık daha sonra kalabalık oldu ...'daki silahı ... almıştı biz iş yerine doğru giderken polisi aradık işyerimize doğru giderken yine silah sesi duyduk ... tüfekle geldi bir şey olacağından korkup dükkâna kaçtık sonra ... tüfekle dükkâna ateş etti biz içerdeydik dükkânda müşteri olan Murat vuruldu ... da kaçtı dedi. Şikâyetçi değilim ancak mağduriyetim oldu, ortağım cezaevine girdi oradan da taşınmak zorunda kaldım, 20.000,00 TL civarında zararım var dedi.',
Ağır Ceza Mahkemesinde 15.10.2009 tarihinde; Asliye Ceza Mahkemesinde daha önce konu ile ilgili verdiği ifadelerinin genel olarak doğru olduğunu, fakat her ne kadar aşamalarda sanık ...'ın kendisinden 10 milyar lira istediğini söylemiş ise de bu ifadesinin yanlış anlaşılmaya dayalı olduğunu, sanıkla kahvede kavga etmeye başladıkları esnada sanığın Kürtçe konuşmaya başladığını, konuşmaları sırasında 10 milyar lafının Türkçe olarak geçtiğini, Kürtçe bilmediği için sanığın kendisinden 10 milyar istediğini zannettiğini, sonradan aralarındaki ödenmeyen önceye dayalı 10 milyar liralık alacak-verecek meselesini kastettiğini anladığını, sanık ...'ın kendisine 10 milyar TL borç verdiğini, bu borcunu sanığa pimapen yaparak ödediğini, meğer sanığın tartışma sırasında Kürtçe olarak bu 10 milyarın lafını ettiğini, ifadelerinin bu kısmı hariç diğer hususların doğru olduğunu, sanık ...'da senedinin olduğunu, sanığın senedin arkasına ödendiğini ve iptal edildiğini önceden yazdığını, olaydan ve barışmadan sonra aralarında anlaşma veya senet iadesinin olmadığını, bundan dolayı ifade değiştirmediğini, sadece görgü tanıklarının kendisine Kürtçe olarak ne ifade etmeye çalıştığını anlattıklarını, işin doğrusunu tanıklardan öğrendiğini,
Mağdur ... Kollukta ve benzer şekilde ... 3.Asliye Ceza Mahkemesince alınan 30.07.2009 tarihli ifadesinde; 'Ben sigara aldım ve akrabama beni kardeşimin ortak olduğu dükkâna bırakmasını söyledim dükkâna yaklaştığımda kardeşimin ortağı ... ... ve ...' u gördüm ve indim onlar bana kahvedeki olayı anlattılar ben de olmaz öyle şey diye ...'ın yanına gittim ... bana senin de olsa o dükkân kapanacak dedi, benden para istemedi para istediğini bana ... ve ... söylemiştir, ben tekrar ayrılıp dükkâna geldim ... eve doğru gitti biz tavırlarından silah getirebileceğinden şüphelendik, ben polisi araycakken ...'ın oğlu... gelip ...'in yakasına yapıştı sen neden babama adam gönderiyorsun dedi, ben ona müdahale ettiğim de ... geldi silah çıkartınca elinden tuttum ben uzun bir süre ...'la boğuştum sonra ... gelip silahı elinden aldı ...'a yerde vurdular, biz dükkâna doğru giderken tekrar daha önce ben babasıyla boğuştuğum sırada elinde bıçak olan ... silah getirdi bir el üzerimize sıktı ben dükkâna kaçtım sonra ... silahla dükkâna geldi birkaç el ateş etti ve ... yaralandı, onu ben hastaneye götürdüm şikâyetçi değilim.',
... 1. Ağır Ceza Mahkemesinde 15.10.2009 tarihinde; Asliye Ceza Mahkemesinde yaşadığı olayları harfi harfine doğru anlattığını, o ifadesini aynen tekrar ettiğini, tüfekle ateş edeni tam olarak görmediğini, büyük olasılıkla sanık ...'ın ateş ettiğini, sanık ...'ın mağdur ...'e 'Sana ceza kestim, bana para vereceksin, 10.000 TL vereceksin.' dediğini duymadığını, mağdur ...'in oyun oynarken sanık ... ile kavga ettiklerini, çay paraları olan 10 bin liranın kendisi tarafından ödenmesini sanık ...'ın söylediğini anlattığını, gidip arabuluculuk yapmak için sanık ...'la konuştuğunu, dükkânın kendisine ait olduğunu söylediğini, sanık ...'ın 'Dükkân seninse de kapatacaksınız.' dediğini, fakat mağdur ...'in kendisine '10 milyar verilecek.' diye bir şey söylemediğini, eski para ile YTL'yi karıştırdığını, istenen para şimdiki para ile 10 TL mi, 10 bin lira mı bilmediğini, ama olayın çay parasının ödenmemesinden çıktığı şeklinde anlatıldığını,
Mağdur ... Kollukta ve benzer şekilde Asliye Ceza Mahkemesinde; 'Üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum ben arabamla ortak olduğum dükkânın önüne geldiğimde bir kalabalık gördüm ağabeyim... ortağım ..., ... ve... ..., ... vardı, ben hayrola dediğimde ...'un oğlu ve okul arkadaşım olan... babam dolu geldi sakin olun dedi, o esnada ... silahı çekince ateşledi ben de müdahale ettim, silah bir el patladı, mermi ...'in montunu delmiş ben bunu sonradan öğrendim sonra silahı ...'ın elinden aldım mermileri boşalttım, ...'a silahın kabzasıyla vurdum o zaman ... keleş getirin diyordu sonra kalabalık ayırdı, ben de polise haber verin dedim, çok az bir zaman geçti ... elinde otomatik tüfekle geldi, bir el havaya ateş etti, millet ...'in üzerine yürüyünce ... tüfeği kapıp millete de bize doğru yürüyünce ben kaçtım, hep birlikte dükkâna girdik. ... arkamdan ateş etti mermiler omuzumdan geçti biz birkaç el ateş ettikten sonra bizi korkutmaya ateş etmiştir diye düşünürken, birkaç saniye boşluk oldu sonra müşterimiz olan ... ortaya çıkınca dükkânın kapısında elinde tüfekle bekleyen ... ateş ederek ...'ı vurdu oradan da ... kaçtı. On milyar para isteme işini daha sonra karakolda öğrendim.',
Ağır Ceza Mahkemesinde; Asliye Ceza Mahkemesinde yaptığı savunmasını aynen tekrar ettiğini, sanık ...'a tabancanın kabzası ile vurduğunu kabul ettiğini, ancak sanığın tabanca çıkardığını ve ortağı mağdur ...'e doğrulttuğunu görünce ortağını öldürecek düşüncesi ile sanık ...'ın elinden tabancayı almaya çalıştığını, aldığında da sanığı etkisiz hâle getirmek için tabancanın kabzası ile vurduğunu, sanık ...'ın ortağı ...'den 10.000 TL para istediğini bizzat duymadığını, daha sonra karakolda ifade verirken ortağı mağdur ...'den öğrendiğini,
Tanık ... Kollukta ve benzer şekilde Savcılıkta; Yeniköy'de kahvehane çalıştırdığını, 25.03.2009 tarihinde saat 16.00-17.00 sıralarında şahsen tanıdığı mağdur ..., sanık ..., tanık ... ve kendisinin çayına kağıt oyunu oynadıklarını, ... ile sanık ... arasında kağıt dağıtımı yüzünden tartışma çıktığını, tartışmanın küfürleşmeye döndüğünü, sanık ...'ın mağdur ...'e 'O... çocuğu,' dediğini, mağdurun cevap vermediğini, ayrıca sanık ...'ın mağdur ...'in çalıştırdığı pvc iş yerini kastederek, 'O iş yerini boşaltacaksın, bana da 10.000 TL para vereceksin.' dediğini, mağdur ...'in de 'Dükkânın bununla ne alakası var, niye kapatacak mışım?' dediğini, araya girdiğini, sanık ...'ı masadan kaldırarak kahveden dışarıya çıkarttığını, sanığın da evine doğru gittiğini, kahvede bulunan mağdur ...'in kendisi ve tanık ...'dan sanığın evine giderek kendilerini barıştırmalarını istediğini, daha sonra üçünün birlikte sanığın evine doğru yürüyerek gittiklerini, sanık ...'ın evine giderken yolda mağdur ...'la karşılaştıklarını, onun da kendilerine katıldığını, mağdur ...'in iş yerinin sanık ...'ın hemen evinin yanında olduğunu, önce sanığın evinin kapısını çaldığını, sanığın dışarıya çıktığını, kendisine 'Aradaki bu kırgınlığı sonlandırmasını ve ...'le barışmasını,' söylediğini, sanığın da 'Si..r git evimden , sen ne karışıyorsun?' dediğini, sanıktan böyle bir tepki alınca yolun karşısına geçtiğini, tekrar mağdur ...'ın sanığın yanına giderek, '...'in çalıştırdığı dükkânda kendisine ait malzemelerin olduğunu, dükkânı kapatmayacaklarını ve bu kırgınlığı sona erdirmesini,' söylediğini, sanığın olumlu tepki vermeden evine girdiğini, o sırada sokakta kalabalık olduğunu, olay anında kim kime vurduğunu görmediğini,
Ağır Ceza Mahkemesinde 16.03.2010 tarihinde; Yeniköy'de kahvehane çalıştırdığını, olay tarihinde kendisi dâhil olmak üzere sanık ... ve mağdur ...'le birlikte kâğıt oynadıklarını, sanık ve mağdur arasında kâğıt dağıtma meselesi yüzünden tartışma çıktığını, bunun üzerine sanık ve mağdura kahvehanenin kendisine ait olduğunu, burada tartışmamalarını söyleyip kendilerini dışarıya gönderdiğini, hatta eski para ile 10 milyon yani 10 TL çay parası kaldığını, bu parayı ödemeden gittiklerini, mağdur ...'in sanık ...'a 'Çay parasını sen ödeyeceksin.' dediğini, daha sonra araları bozuk olduğundan kendisi ve tanık ...'la tarafları bir araya getirip barıştırmak için sanık ...'ın evine gittiklerini, sanığın kendileri ile gelmediğini, sonrasında olay yerinin kalabalıklaştığını, kimin kime vurduğunu, ne yaptığını görmediğini, kimsenin elinde silah görmediğini, silah sesi duyduğunu, fakat kimin ateş ettiğini görmediğini, kahvehanede aralarında başkaca bir konuşma, tehdit sözü veya ceza kesme ile ilgili sözler duymadığını, önceki ifadeleri okunup sorulduğunda ısrarla 10 bin ifadesinin on milyon olduğunu, sanık ...'ın mağdur ...'den çay parası olarak on milyon istediğini, sanık ...'ın mağdur ...'e tehdit içeren bir söz söylemediğini, sadece 'On milyon çay parası veremiyorsan, niye o dükkânı çalıştırıyorsun?' diye söylediğini,
Tanık...... aşamalarda benzer şekilde; 25.03.2009 tarihinde evlerinin yanında bulunan kahvede babası sanık ...'ın oyun oynarken mağdur ... ile ağız tartışması yaptıklarını duyduğunu, kahveye giderek babasını alıp eve götürdüğünü, birkaç saat sonra kendisinin hayvanlarla uğraştığı sırada mağdur ...'ın gelip babasına bir şeyler dediğini, birlikte mağdur ...'in dükkânına doğru gittiklerini, babası sanık ...'ın mağdurlar ..., ... ve ...'la konuşurken mağdurların babasına vurmaya başladıklarını, engel olmaya çalıştığını, engel olamadığını, oldukları yere kardeşi sanık ...'in elinde av tüfeği ile geldiğini, birkaç el ateş ettiğini,
Tanık ... Doğu Kollukta; silahla yaralama olayını ve kahvede oyundan dolayı çıkan tartışma olayını görmediğini, konuyla ilgili hiçbir bilgisinin olmadığını,
20.04.2009 tarihinde Savcılıkta; tanık ...'in işlettiği kahvede kendisi, sanık ... ve tanık ...'in 52 oyunu oynadıklarını, sanık ...'ın kâğıtları yanlış dağıtmasından dolayı oyunun bozulduğunu, sanığın mağdur ...'e küfretmesi ile kavga çıktığını, tartışmayı yatıştırdıklarını, sanığın oğlu...'in geldiğini, sanığı eve gönderdiklerini, kendisi ve tanık ...'in de mağdur ...'i dükkânına bıraktıklarını, yolda mağdur ...'in uzaktan akrabası mağdur ...'ı gördüklerini, sanığın evine işi büyütmemesi için önce tanık ...'in gittiğini, daha sonra mağdur ... ve tanık ...'in birlikte gittiklerini, üçünün birlikte konuşarak mağdur ...'in dükkânının önüne geldiklerini, mağdur ...'ın sanık ...'a 'Bu kavga olayı yakışmıyor, sen büyüksün.' dediğini, birden tartışma ve akabinde kavganın çıktığını, kavga sırasında olay mahalline mağdur ...'ın da geldiğini, kavgaya dahil olduğunu, mağdurlar ..., ... ve sanık ...'ın birbirlerine vurduklarını, kavga sırasında mağdur ...'ın elinde silah gördüğünü, kimse zarar görmesin diye silahın şarjörünü boşalttığını, mağdur ...'ın silahın kabzası ile sanık ...'ın kafasına vurduğunu gördüğünü, av tüfeği ile sanık ...'ın oğlu sanık ...'in olay yerine geldiğini, birkaç el av tüfeği sesi duyduğunu, ancak kimin attığını görmediğini,
Ağır Ceza Mahkemesinde 13.05.2010 tarihinde; olayın 4 çay meselesi olduğunu, sanık ...'ın 'Ceza kestim.' gibi bir şey demediğini, sanık ... ile mağdur ...'in çok samimi olduklarını, bu olaya bizzat tanık ...'in sebep olduğunu, normalde kahvedeki tartışma olup bittikten sonra herkesin evine gittiğini, ertesi günü hayatın normal şekilde devam edeceğini, aralarındaki yakınlığın 4 çay yüzünden birbirlerine silah sıkılmasını gerektirmeyecek kadar fazla olduğunu, fakat tanık ... 'Tarafları çağıralım, barıştıralım.' diye ısrar ettiği için bu olayların olduğunu, tanık ...'in kendisinden sanığı evinden çağırmasını istediğini, buluşurlarsa yeniden aralarında kavga olur diye kabul etmediğini, ancak tanık ...'in ısrarla sanık ...'ı evinden çağırmaya gittiğini, ilk gidişinde sanığın gelmediğini, bu kez mağdur ... ile tanık ...'in gittiklerini, sanığın olay yerine gelmesi ile bir anda 150 kişinin toplandığını, her kafadan bir ses çıkmaya başlayınca yeniden kavga başladığını, bu kavga sırasında sanık ...'ın kanlar içinde yerde olduğunu gördüğünü, yerden sanığı kaldırdığını, sonra sanık ...'ın oğlu sanık ...'in tüfek getirdiğini gördüğünü, kendi ailesinin geleceğini düşünmek zorunda olduğunu, her olayı görmek zorunda olmadığını, olay anında sanık ...'in tüfeği getirmesinden sonra pimapen dükkânına doğru kimin ateş ettiğini görmediğini, silah seslerini duyduğunu, fakat kaç kez ateş edildiğinin farkında olmadığını, silah sesi gelince herkesin kaçıştığını, kendisinin de kaçtığını, bütün anlattığı bu olayların beş dakika bile sürmediğini,
İfade etmişlerdir.
Sanık ... Kollukta benzer şekilde Savcılıkta; 25.03.2009 tarihinde yanında tanık ..., mağdur ... ve kahvenin sahibi tanık ... olduğu hâlde oyun oynadıklarını, saat 17.00-18.00 sıralarında kağıt dağıtma meselesi yüzünden mağdur ... ile arasında münakaşa çıktığını, ancak tartışmanın fazla büyümediğini, daha sonra kahveye oğlu...'in geldiğini, birlikte kahveden ayrıldıklarını, eve gittikten yaklaşık 1 saat sonra tanık ...'in gelerek kendisine 'Bu meseleyi kapatalım.' dediğini, tanığa 'Ortada mesele yok. Kahvede bu meseleyi duyan olmasın. Yaşlı başlı insanlarız ayıp olur.' dediğini, aradan belli bir süre geçtikten sonra tanık ...'in evine tanımadığı bir şahısla geldiğini, kendisiyle tekrar konuştuklarını, bu konuşmalar sırasında '...'e ceza kestim, bu bölgeyi terk etsin, 10 milyar ceza kestim.' şeklinde sözler söylemediğini, tanık ve mağdura 'Üzerimi değiştirip geliyorum.' deyip gönderdiğini, kendisinin de üzerini değiştirip birkaç dakika sonra mağdur ...'in dükkânın önüne gittiğini, mağdur ... olduğunu tahmin ettiği kişinin kendisinin kafasına vurduğunu, olay sırasında ruhtsatlı ya da ruhsatsız taşıdığı herhangi bir silahının olmadığını, kafa vurması ile bayıldığını, 10 dakika kadar yerde yattığını, evden av tüfeği ile oğlu sanık ...'in geldiğini, sanık ...'in elinden av tüfeğini aldığını,
... 1. Ağır Ceza Mahkemesince 10.12.2009 tarihli ifadesinde; hiç kimseyi tehdit etmediğini, yaralandığını, kimseye silahla ateş etmediğini, olayın sadece kahvede oyun oynarken içtikleri 4 çay parası yüzündan meydana geldiğini, oyun oynarken kâğıt dağıtırken mağdur ...'in kendisine 'Sen ne biçim kâğıt dağıtıyorsun?' dediğini, bundan dolayı aralarında sözlü tartışma olduğunu, kimseyi vurmadığını, kahveden ayrılıp eve gittiğini, evine varmadan önce tanık ...'in arkasından geldiğini, 'Kahvehanedeki olay sırasında mağdur ... ile birbirimizin kalbini kırdığımızı, bizim aramıza girip barıştıracağını,' söyleyerek kendsini kahveye gitmeye davet ettiğini, daha kahveye varmadan olay yerine geldiğinde şahısların kendisine sopa ve demirle vurduklarını, yere düştüğünü, kendisini kaybettiğini, kimin vurduğunu bilmediğini, mağdur ...'e 'Sana ceza kestim, 10 milyar para vereceksin, dükkânı kapatacaksın.' demediğini, ...'in kirvesi olduğunu, kendisine eskiden 10 milyar senede dayalı borç para verdiğini, dosyaya senedi ibraz ettiğini, iddia makamının ayda 600 TL geliri ve 17 çocuğu olan sanığa 10.000 TL parayı ne şekilde borç olarak verildiğinin sanıktan sorulsun talebi üzerine sanığın, çocuklarının bir kısmının büyük ve evli olduklarını, kendilerinin de çalıştıklarını, kazandıkları parayı kendisine verdiklerini, o paradan mağdur ...'e borç verdiğini,
Sanık ... Kollukta ve tutuklanması talebiyle sevk edildiği Sulh Ceza Mahkemesinde; Önceki ifadesini aynen tekrar ettiğini, ekleyecek bir husus olmadığını, babası sanık ... ve abisi... evden ayrılıp mağdur ...'in dükkânına doğru gittiklerinde onları takip ettiğini,
... 3. Asliye Ceza Mahkemesince alınan 30.07.2009 tarihli ifadesinde;'Ek iddianame bana gelmedi ek iddianameye yönelik savunma yapmak için süre istiyorum birinci iddianameye bir diyeceğim yoktur. Şahısların babamı dövdüğünü görünce gözüm karardı bıçakla kimseyi yaralamadım, bana da saldırdılar ellerinden kurtulup eve gittim tüfeği alıp geldim, önce iki el havaya ateş ettim sonra dükkâna kaçtılar, gözüm karardığı için arkalarından ateş ettim amacım korkutmaktı, olayda kullandığım tüfek babama aittir, babamı tanımadığım biriyle... ve ..., ... dördü birlikte dövüyordu.',
... 1. Ağır Ceza Mahkemesince alınan 15.09.2009 tarihli ifadesinde; daha önce olayla ilgili Asliye Ceza Mahkemesinde yaptığı ve tarafına okunduğu ifadesini aynen tekrar ettiğini, mağdurlar ... ve...'ın babası sanık ...'ı dövdükten sonra dükkâna kaçınca dükkândan silah alacaklarını korktuğu için korkutmak için amacıyla ateş ettiğini, kimseye hedef almadığını,
Savunmuşlardır.
Uyuşmazlık konularının ayrı ayrı ele alınmasında fayda bulunmaktadır.
1-a) Sanık ...'un mağdur ...'ye yönelik eyleminin nitelikli yağma suçuna teşebbüs mü yoksa TCK'nın 106. maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesindeki tehdit suçunu mu oluşturduğunun,
5237 sayılı TCK'nın 'Yağma' başlıklı 148. maddesinde; 'Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılan kişi, altı yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.' şeklinde düzenlenmiştir.
Madde gerekçesinde; 'Madde metninde yağma suçunun temel şekli tanımlanmıştır. Hırsızlık suçunda olduğu gibi, yağma suçunda da, taşınır malın alınmasıyla ilgili olarak zilyedinin rızasının bulunmaması gerekir. Ancak, hırsızlık suçundan farklı olarak, bu suçun oluşabilmesi için, mağdurun rızasının, cebir veya tehdit kullanılarak ortadan kaldırılması gerekir. Yağma suçu açısından tehdidin, kişiyi, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle yapılması gerekir. Yağma suçu, cebir kullanılarak da işlenebilir. Ancak bu cebrin, neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama boyutuna ulaşmaması gerekir.
Yağma suçunun tamamlanabilmesi için, kullanılan cebir veya tehdidin etkisiyle mağdur malı teslim etmeli veya malın alınmasına karşı koymamalıdır. Bu bakımdan, kullanılan cebir veya tehdidin, kişiyi malı teslim etmeye veya alınmasına ses çıkarmamaya yöneltmeye elverişli olması gerekir. Bu nitelikte olmayan bir cebir veya tehdit, sırf mağdurun normalden fazla ürkek olması nedeniyle, malı teslim etmeye veya alınmasına yöneltmişse, yağma suçundan söz edilemez ve fiilin hırsızlık olarak nitelendirilmesi gerekir.' açıklamalarına yer verilmiştir.
149. maddede de yağma suçunun; 'Silâhla, kişinin kendisini tanınmayacak bir hâle koyması suretiyle, birden fazla kişi tarafından birlikte, yol kesmek suretiyle ya da konut veya işyerinde, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı, gece vakti, var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak, suç örgütüne yarar sağlamak maksadıyla' işlenmesi nitelikli hâl olarak kabul edilmiş, aynı maddenin ikinci fıkrasında yağma suçunun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, kasten yaralama suçuna ilişkin hükümlerin de uygulanacağı belirtilmiştir.
Yağma suçu amaç ve araç hareketlerden oluşan bir suçtur. İlk önce almayı gerçekleştirmek için araç hareketler olan cebir veya tehdit kullanılır, sonrasında bu cebir veya tehdidin etkisiyle malın alınması veya tesliminin sağlanması ile suç tamamlanır.
Yağma, tehdit veya cebir kullanma ile hırsızlık suçlarının bir araya gelmesiyle oluşmuş bileşik bir suç olduğundan, birden çok hukuki değeri korumaktadır. Kendisini oluşturan suçların korudukları hukuki değerler olan kişi özgürlüğü, vücut dokunulmazlığı, zilyetlik ve mülkiyet yağma suçunun da koruduğu hukuksal değerlerdir.
Yağma suçunun oluşabilmesi için, suça konu malın, elinde bulunduran kişiden cebir veya tehdit kullanılmak suretiyle alınması veya mağdurun malı teslime veya alınmasına karşı koymamaya mecbur kılınması gerekir. Cebir ya da tehdit, bir kişiyi malını teslime veya alınmasına karşı koymamaya mecbur kılmak amacıyla yapılmalıdır. Cebir ya da tehdidin belirtilen amaçla ve bu şekilde gerçekleştirilmesi, yağmayı mal varlığına karşı işlenen diğer suçlardan ayırmaktadır.
Failin mağdura yönelttiği cebir veya tehdidi, kendisi veya başkasına yarar sağlamak amacıyla malı teslime veya alınmasına karşı koymamaya zorlamak amacıyla gerçekleştirmiş olması gerekir. Cebir veya tehdit ile malın alınması veya verilmesi arasında nedensellik bağı bulunmalıdır. Yağma suçunun oluşabilmesi için, baştan beri yağma amacıyla hareket eden failin, eylemin başında veya ortasında cebir veya tehdit kullanmasının bir önemi bulunmamaktadır. Önemli olan cebir veya tehdidi kullanmasıdır.
Yağma suçu, bir kişinin malını cebir veya tehdit kullanarak almak suretiyle işlenmiş sayılacağından, unsurları itibarıyla hem zilyetliğe hem de kişi hürriyetine yönelik bir suçtur. Ancak kişi hürriyetine yönelen saldırı, mal aleyhine işlenen suçun gerçekleşmesi bakımından bir araç niteliğinde bulunduğundan, bu suç sonuç itibarıyla 'mal aleyhine' işlenen bir suçtur.
Tehdit suçu ise TCK’nın 106. maddesinde;
'(1) Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikâyeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
(2) Tehdidin;
a) Silahla,
b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle,
c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
d) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,
İşlenmesi halinde, fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) Tehdit amacıyla kasten öldürme, kasten yaralama veya malvarlığına zarar verme suçunun işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ceza verilir.' şeklinde düzenlenmiştir.
Türk Dil Kurumunun Büyük Türkçe Sözlüğü'ne göre, 'Gözdağı verme' anlamına gelen tehdit, bir kimsenin bir zarara veya kötülüğe uğratılacağının bildirilmesidir. Bu bildirimin sözlü olması mümkün olduğu gibi başka yollarla ve bu bağlamda davranışlar yoluyla da yapılması mümkündür. Bu nedenle tehdit suçu; söz, yazı, resim, şekil veya işaret ile de işlenebilecek bir suç olup önemli olan gerçekleştirileceği belirtilen haksızlığın mağdurun bilgisine ulaştırılmasıdır (M. Emin Artuk, A. Gökcen, A. Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Turhan Kitabevi, ..., 6. Bası, s. 100).
Tehdidin, mağdurun iç huzurunu bozmaya, onda korku ve endişe yaratmaya objektif olarak elverişli olması yeterli olup, saldırının kişinin veya başkasının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına, belirli bir ağırlıkta olmak kaydıyla malvarlığına veya bunlar dışındaki sair bir kötülüğe yönelik olması gereklidir. Suçun oluşabilmesi için mağdurun iç huzurunun bozulup bozulmadığının veya korkup korkmadığının ayrıca araştırılmasına gerek yoktur. Önemli olan failin tehdidi oluşturan fiili 'Korkutmak amacıyla' yapmış olmasıdır. (Majno, Ceza Kanunu Şerhi, Sevinç Matbaası, ... 1978, C. II, s. 127; A. Pulat Gözübüyük, Mukayeseli Türk Ceza Kanunu, 5. Bası, C. II, s. 517 ve 873)
Tehdit suçuyla korunan hukuki yarar TCK’nın 106. maddesinin gerekçesinde; 'Tehdidin koruduğu hukukî değer, kişilerin huzur ve sükûnudur; böylece kişilerde bir güvensizlik duygusunun meydana gelmesi engellenmektedir. Bu nedenle, söz konusu madde ile insanın kendisine özgü sulh ve sükûnuna karşı işlenen saldırılar cezalandırılmış olmaktadır. Fakat, tehdidin bu maddeyle korumak istediği esas değer, kişinin karar verme ve hareket etme hürriyetidir.' şeklinde açıklanmıştır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanık ...'un mağdur ...'ye ait plastik doğrama işleri yaptığı dükkânına 100-150 metre uzaklıkta evde oturduğu, sanık ...'un sanık ...'ın oğlu olduğu, mağdurlar ... ve ...'ın birlikte plastik doğrama dükkânı çalıştırdıkları, mağdur ...'ın mağdur ...'ın abisi olduğu, 25.03.2009 tarihinde saat 16.00-17.00 sıralarında tanık ...'e ait ... ili, Yeniköy'de bulunan kahvehanede sanık ..., mağdur ..., tanıklar ... ve ...'un oyun oynadıkları sırada yanlış kağıt dağıtılması meselesi yüzünden sanık ... ile mağdur ...'in tartışmaya başladıkları, tartışma sırasında sanık ...'ın mağdur ...'e 'Senin ananı avradını sinkaf ederim.' diye hakaret ettiği, kahvehanedekilerin araya girmesi ile tartışmanın yatıştırıldığı, sanık ve mağdurun ayrı masalara oturtulduğu, sanık ...'ın bir süre sonra oturduğu masadan mağdur ...'e hitaben tekrar 'Senin ananı avradını s...mezsem beni burada yaşatmasınlar' diye hakaret ettiği, devamında bağırarak 'Sana ceza kestim 10 milyar vereceksin, o dükkânı da kapatıp s.ktir olup gideceksin.' dediği, tekrar tanıkların tartışmayı yatıştırdıkları, olayı duyup kahveye gelen sanık ...'ın oğlu...'in babasını evlerine götürmek için geldiği, sanığın giderken de mağdur ...'e 'O dükkânı kapatacaksın, 10 milyar para vereceksin, ben seni dükkânda bekliyorum.' diyerek kahvehaneden ayrıldığı, mağdur ... de yanında tanıklar ... ve ... olduğu hâlde mağdur ...'la ortak işlettikleri dükkâna döndükleri, tanıklar ... ve ...'un yanlarına mağdur ...'in iş ortağı mağdur ...'ı da alarak sanık ...'ın evinin önüne tarafları barıştırmak amacıyla gittikleri, sanıkla görüştükleri, sanık ...'ın barışmaya yanaşmadığı, mağdur ...'ın geri dükkâna geldiği, bu esnada sanık ...'ın evinden çıkıp dükkâna doğru gelmeye başladığı, yaklaşırken de 'Siz daha o dükkânı kapatmadınız mı? orayı kapatacaksınız, bana 10 milyar para vereceksiniz.' diyerek söylendiği, mağdur ...'in ortağı olan mağdur ...'ın da bu esnada geldiği, sanık ...'ın mağdurlar ... ve...'la yeniden tartışmaya başladığı, sanık ...'ın mağdur ...'a kafa ve yumrukla vurduğu, sanık ...'ın belinden çıkarttığı ruhsatsız tabancanın namlusuna mermi sürdüğü sırada mağdurlar ...,... ve ...'ın sanık ...'ın üzerine atladıkları, boğuştukları sırada tabancanın ateş aldığı ve mağdur ...'in iç montunu delerek geçtiği, sanık ...'ın elindeki tabancayı almayı başaran mağdur ...'ın tabancanın kabzası ile sanık ...'ın kafasına ve burnuna vurarak mağduru basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte yaraladığı, mağdurlar ... ve ...'in de tekme ve yumruklarla sanık ...'ı darbettikleri, babasının arkasından elindeki bıçakla evden çıkan bu aşamada olay yerine gelen sanık ...'in mağdur ...'a bıçak sallayarak parmağından basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte yaraladığı, ancak yaşanan arbedeye engel olamadığı, tekrar eve giderek babası sanık ...'a ait pompalı av tüfeğini alıp yeniden olay yerine geldiği, bir el havaya ateş ettiği, etraftaki kalabalığın sanık ...'in üzerine yürümesi üzerine elindeki tüfeği sanık ...'ın aldığı, sanık ...'ın iş yerine kaçmaya başlayan mağdurlar ..., ... ve ...'ın arkalarından ateş ederek gittiği, iş yerinin kapı girişinde durup tüfeğin namlusunu içeriye doğrultmak suretiyle 4-5 el rastgele ateş ettiği, açılan ateş sonrası iş yerinde bulunan ve olayı görerek saklanan inceleme dışı katılan ...'ün tüfekten çıkan saçma tanelerinin eline ve omzuna isabet etmesi sonucu hayati tehlikeye ve organlardan birinin işlevinin sürekli zayıflaması ile ağır derecede kemik kırığına sebebiyet verecek şekilde yaralandığı olayda;
Olaydan sonra barışan sanık ve mağdur ...'nin aralarında komşuluk ve arkadaşlık ilişkilerinin bulunduğu, sanık ve mağdurun kahvehanede kağıt oynadıkları sırada kağıtların yanlış dağıtılması sebebiyle tartışmaları üzerine sanığın mağdura hakaretler edip 'Sana ceza kestim, 10 milyar lira vereceksin, dükkânı kapatıp gideceksin' diye sözler sarf etmesi, olayın devamında benzer mahiyetteki sözlerini tekrarlaması ve mağdur ...'in aşamalarda, 'Ben sanık yaşlı olduğu için söylediği sözleri ciddiye almadım.' şeklindeki anlatımlarından baştan beri yağma kastıyla hareket ederek mağduru para vermeye mecbur bırakmak için tehdit ettiğinden bahsedilemeyecek olan sanığın eyleminin bir bütün hâlinde TCK'nın 43/1. maddesi delaletiyle 106/1-2. cümlesinde tanımlanan tehdit suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan dört Ceza Genel Kurul üyesi ise; sanığın eyleminin yağma suçuna teşebbüsü oluşturduğu düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
b) Sanığın eyleminin TCK'nın 106. maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesindeki tehdit suçunu oluşturduğunun kabul edildiği hâlde dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediği,
Ayrıntıları (1-a) numaralı uyuşmazlık konusunda açıklandığı ve sanığın eyleminin TCK'nın 106. maddesininin birinci fıkrasının ikinci cümlesindeki tehdit suçunu oluşturduğunun kabul edildiği uyuşmazlık konusu olayda;
TCK'nın 66. maddesinde; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça kamu davasının maddede yazılı sürelerin geçmesiyle düşeceği düzenlenmiş, maddenin birinci fıkrasının (e) bendinde de beş yıldan fazla olmamak üzere hapis ya da adli para cezasını gerektiren suçlarda bu sürenin sekiz yıl olacağı hüküm altına alınmıştır.
Aynı Kanun'un 67. maddesinin 3 ve 4. fıkraları uyarınca kesen bir nedenin varlığı hâlinde zamanaşımı, kesilme gününden itibaren yeniden işlemeye başlayacak ve ilgili suça ilişkin olarak kanunda belirlenen sürenin en fazla yarısına kadar uzayacaktır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun süreklilik gösteren birçok kararında açıkça vurgulandığı üzere, yargılama yapılmasına engel olup davayı düşüren hâllerden biri olan dava zamanaşımının yargılama sırasında gerçekleşmesi hâlinde, Yerel Mahkeme ya da Yargıtay, resen zamanaşımı kuralını uygulayarak kamu davasının düşmesine karar verecektir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirmede;
Sanık ...'a atılı sair tehdit suçunun yaptırımı TCK’nın 106. maddesinin birinci fıkrasının 2. cümlesinde altı aya kadar hapis ve adli para olarak öngörülmüş olup, TCK’nın 66/1-e maddesi gereğince asli dava zamanaşımı sekiz yıl, aynı Kanun'un 67/4. maddesi göz önüne alındığında kesintili dava zamanaşımı süresinin ise on iki yıl olarak belirlendiği anlaşılmıştır.
Daha ağır cezayı gerektiren başka bir suçu oluşturma ihtimali bulunmayan ve 25.03.2009 tarihinde gerçekleştirdiği iddia olunan eylemle ilgili olarak, iddianame tarihinin 24.06.2009 olduğu, sanığın sorgusunun 10.12.2019 tarihinde yapıldığı ve 24.03.2010 tarihinde de mahkûmiyetine karar verildiği, zamanaşımının son olarak Yerel Mahkemece Özel Dairenin bozma kararına direnilerek sanığın ikinci kez mahkûmiyetine karar verildiği 23.12.2014 tarihinde kesildiği ve bu tarihten sonra zamanaşımını kesen veya durduran başkaca bir sebebin bulunmadığı gözetildiğinde, TCK'nın 66/1-e ve 67/4. maddelerinde öngörülen on iki yıllık kesintili zamanaşımı süresinin 25.03.2021 tarihinde dolduğu anlaşılmaktadır.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin sanık ... hakkındaki direnme kararına konu hükmünün, gerçekleşen dava zamanaşımı nedeni ile bozulmasına, ancak yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu konuda, 1412 sayılı CMUK'nın, 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 322. maddesine göre karar verilmesi mümkün bulunduğundan, 5237 sayılı TCK'nın 66/1-e, 67/4 ve 5271 sayılı CMK'nın 223/8. maddeleri uyarınca sanık hakkındaki kamu davasının dava zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar verilmelidir.
2-) Sanık ...'un mağdur ...'ı kasten yaralama suçunda haksız tahrik, mağdurlar ... ve ...'a yönelik kasten yaralamaya teşebbüs suçlarında meşru savunma koşullarının oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 27. maddesi uyarınca öncelikle dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediği hususunun değerlendirilmesi,
Ayrıntıları yukarıda (1-a) numaralı uyuşmazlık konusunda açıklandığı şekilde gerçekleşen, Yerel Mahkeme ve Özel Daire arasında oluşu, kabulü ve nitelendirilmesi konusunda da uyuşmazlık bulunmayan olayda;
5237 sayılı Kanun’un suç tarihi itibarıyla yürürlükte olan şekliyle 5237 sayılı TCK’nın 86. maddesinde;
'(1) Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur
(3) Kasten yaralama suçunun;
a) Üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe karşı,
b) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
d) Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
e) Silâhla,
İşlenmesi hâlinde, şikâyet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında artırılır' şeklinde düzenlenmiştir.
TCK'nın 66. maddesinde; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça kamu davasının maddede yazılı sürelerin geçmesiyle düşeceği düzenlenmiş, maddenin birinci fıkrasının (e) bendinde de beş yıldan fazla olmamak üzere hapis ya da adli para cezasını gerektiren suçlarda bu sürenin sekiz yıl olacağı hüküm altına alınmıştır.
Aynı Kanun'un 67. maddesinin 3 ve 4. fıkraları uyarınca kesen bir nedenin varlığı hâlinde zamanaşımı, kesilme gününden itibaren yeniden işlemeye başlayacak ve ilgili suça ilişkin olarak kanunda belirlenen sürenin en fazla yarısına kadar uzayacaktır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun süreklilik gösteren birçok kararında açıkça vurgulandığı üzere, yargılama yapılmasına engel olup davayı düşüren hâllerden biri olan dava zamanaşımının yargılama sırasında gerçekleşmesi hâlinde, yerel mahkeme ya da Yargıtay, resen zamanaşımı kuralını uygulayarak kamu davasının düşmesine karar verecektir.
Bu açıklamalar ışığında ön soruna ilişkin olarak yapılan değerlendirmede;
Sanık ...'a atılı kasten yaralama ve kasten yaralamaya teşebbüs suçlarının yaptırımı TCK’nın 86. maddesinin ikinci fıkrasında 4 aydan 1 yıla kadar hapis veya adli para cezası olarak öngörülmüş, aynı maddenin üçüncü fıkrasının (e) bendi uyarınca da bu suçun silahla işlenmesi halinde ceza üst sınırı 1 yıl 6 ay hapis cezası olarak belirlenmiş olup, TCK’nın 66/1-e maddesi gereğince asli dava zamanaşımı sekiz yıl, aynı Kanun'un 67/4. maddesi göz önüne alındığında kesintili dava zamanaşımı süresinin ise on iki yıl olarak belirlendiği anlaşılmıştır.
Daha ağır cezayı gerektiren başka bir suçu oluşturma ihtimali bulunmayan ve 25.03.2009 tarihinde gerçekleştirdiği iddia olunan eylemlerle ilgili olarak, iddianame tarihinin 18.05.2009 olduğu, sanığın sorgusunun 09.07.2009 tarihinde yapıldığı ve 24.03.2010 tarihinde de mahkûmiyetine karar verildiği, zamanaşımının son olarak Yerel Mahkemece Özel Dairenin bozma kararına direnilerek sanığın ikinci kez mahkûmiyetine karar verildiği 23.12.2014 tarihinde kesildiği ve bu tarihten sonra zamanaşımını kesen veya durduran başkaca bir sebebin bulunmadığı gözetildiğinde, TCK'nın 66/1-e ve 67/4. maddelerinde öngörülen on iki yıllık kesintili zamanaşımı süresinin 25.03.2021 tarihinde dolduğu anlaşılmaktadır.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin sanık ... hakkındaki direnme kararına konu hükümlerinin, gerçekleşen dava zamanaşımı nedeni ile bozulmasına, ancak yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu konuda, 1412 sayılı CMUK'nın, 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 322. maddesine göre karar verilmesi mümkün bulunduğundan, 5237 sayılı TCK'nın 66/1-e, 67/4 ve 5271 sayılı CMK'nın 223/8. maddeleri uyarınca sanık hakkındaki kamu davalarının dava zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1-a)- Sanık ...'un mağdur ...'ye yönelik eyleminin TCK'nın 106. maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde düzenlenen sair tehdit suçunu OLUŞTURDUĞUNA,
b)- Sanık hakkındaki ... 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 23.12.2014 tarihli ve 62-309 sayılı direnme kararına konu hükmün gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle BOZULMASINA,
Ancak, yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu konuda; 5320 sayılı Kanun'un 8. Maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken, 1412 sayılı Ceza Muhakemesi Usulü Kanun'un 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün olduğundan, sanık hakkındaki kamu davasının TCK'nın 66/1-e, 67/4 CMK'nın 223/8. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE,
2- Sanık ... hakkındaki mağdurlar ..., ... ve ...'ye yönelik eylemleri dolayısıyla ... 1. Ağır Ceza Mahkemesince kurulan 23.12.2014 tarihli ve 62-309 sayılı direnme kararına konu hükümlerin gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle BOZULMASINA,
Ancak, yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu konuda; 5320 sayılı Kanun'un 8. Maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken, 1412 sayılı Ceza Mahkemesi Usulü Kanun'un 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün olduğundan, sanık hakkındaki kamu davalarının TCK'nın 66/1-e, 67/4 CMK'nın 223/8. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE,
3- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 27.10.2021 tarihinde yapılan müzakerede (1-a) numaralı uyuşmazlık konusu bakımından oy çokluğu; (1-b) ve (2) numaralı uyuşmazlık konuları bakımından oy birliği ile karar verildi.