Hukuk Genel Kurulu 2022/240 E. , 2022/1389 K.
MAHKEMESİ : Yargıtay 4. Hukuk Dairesi (İlk Derece Mahkemesi Sıfatıyla)
1. Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı Yargıtay 4. Hukuk Dairesince ilk derece mahkemesi sıfatıyla yapılan yargılama sonunda, davanın kabulüne karar verilmiştir.
2. Karar davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacılar İstemi:
4. Davacılar vekili dava dilekçesinde; haklarında tefrik kararı verilen ... Ağır Ceza Mahkemesi hâkimleri ... ve ... ile sonradan Yargıtay üyesi seçilen ... Cumhuriyet Savcısı ...’ı davalı göstererek ... Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine sunduğu dava dilekçesinde; davacıların, vefat eden ... Deniz Eğitim Komutanlığı eğitim uzmanı Dnz. Yb. ...’ın eşi, kızı ve kardeşi olduklarını, ...’ın ihbar olunan tarafından kamuoyunda Ergenekon davası olarak bilinen dosya kapsamında ifadesi alındıktan sonra, ihbarda belirtilen kişilerle bağlantısını gösteren hiçbir emare mevcut olmamasına ve yasa dışı herhangi bir örgüt ve oluşumla ilgili olarak bağlantısı olduğuna dair kuvvetli bir şüphenin varlığı bulunmamasına rağmen tutuklamaya sevk edildiğini ve mahkemece 05.12.2009 tarihinde tutuklanmasına karar verildiğini, ... hakkında yasa dışı terör örgütü ile bağlantısı olduğuna dair en ufak bir somut delil, kaçmasını veya kaçacağı şüphesini uyandıran hiçbir somut olgu ve kendisi aleyhinde suç şüphesinin varlığını gösteren hiçbir olgu ve delil bulunmamasına rağmen tutuklama kararı verilmesinin ölçülü olmadığını, 07.12.2009 tarihinde yapılan itirazın ... Ağır Ceza Mahkemesinin 09.12.2009 tarihli kararı ile reddedildiğini, yeni gerekçelerle 14.12.2009 tarihinde yapılan itiraz üzerine ... Ağır Ceza Mahkemesi nöbetçi hâkiminin 16.12.2009 tarihli kararıyla tahliye edildiğini, ancak ihbar olunanın tahliye kararına itirazı üzerine 18.12.2009 tarihinde ... Ağır Ceza Mahkemesince haklarındaki dava tefrik edilen hâkimlerin oy çokluğuyla verdikleri karar neticesinde tekrar yakalama emri çıkarıldığını, kendisi hakkında hiçbir delil ve somut olgu bulunmamasına rağmen tutuklanmaya ve terör örgütüyle bağlantı kurulmaya çalışılması sonucunda ...’ın psikolojik çöküntü yaşadığını ve 19.12.2009 tarihinde hayatına son verme yolunu seçtiğini, ... Cumhuriyet Başsavcılığının 2009/1570 soruşturma sayılı dosyasında, ...’ın üzerine atılı uyuşturucu madde satışını kolaylaştırmak suçunu işlediğine dair 15.07.2009 tarihli ihbar mektubu dışında somut delil ve emare elde edilemediği gerekçesiyle kamu adına takibat yapılmasına yer olmadığına, silahlı terör örgütüne üye olmak fiiliyle ilgili olarak da şüphelinin vefatı nedeniyle atılı suçtan kamu adına takibat yapılmasına yer olmadığına karar verildiğini, ...’ın bilgisi ve iradesi dışında hazırlanan, somut ve nesnel delillerle desteklenmeyen bir kısım evrak ve belgeler nedeniyle suçlandığını, kendisinin 24.05.2009 tarihli ihbar mektubu ekindeki isim listesinde ...’da görevli olduğu belirtilmesine rağmen ...’da hiç görev yapmadığını, dava dışı ... isimli kişide ele geçen materyallerde yer alan ve on yıl önce ortaya çıkmış olan internet çıktısı şeklindeki gerçek dışı belgelere dayanılarak asılsız iddia ve ihbarlarda bulunulduğunu, hiçbir eyleme karışmadığı Cumhuriyet Savcılığınca da kabul edilen ...’ın tutuklanmasının ve bu durumu onuruna ve meslek ahlakına yakıştıramaması sonucunda hayatına son vermesinin müvekkillerinin içinden çıkılamaz yoğunlukta manevi bir elem ve ızdıraba maruz bıraktığını, müvekkillerinin kişilik haklarına ağır ve katlanılamaz bir saldırı oluşturduğunu ileri sürerek 50.000TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, 26.05.2021 havale tarihli dilekçesi ile taleplerini, ...’ın eşi ... için 20.000TL, kızı ... için 18.000TL ve kardeşi ... için 12.000TL olarak açıklamıştır.
Davalı Cevabı:
5. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; davanın idari yargının görev alanına girdiğini, adli yargı bakımından da ağır ceza mahkemelerinin görevli olduğunu, dolayısıyla dava dilekçesinin görevsizlik sebebiyle reddinin gerektiğini, 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu’nun 93/A ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (HUMK) 573. maddelerinde tazminat davası açılabilecek hâllerin tek tek sayıldığını, eldeki davada dava açma şartlarının gerçekleşmediğini, davanın kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın (KYOK) veya hükmün kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içinde açılması gerektiğini, somut olayda ... Cumhuriyet Başsavcılığının 28.01.2010 tarihli ve 2009/1570 soruşturma sayılı kararın kesinleşmesinden itibaren bir yıllık zamanaşımı süresinin geçtiğini, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 60/1. maddesindeki zamanaşımı süresinin de dolduğunu, terör örgütüne üye olmak suçundan verilen KYOK’nın ölenin vefatı nedeniyle verildiğini, bu itibarla hakkında yapılan işlemlerin kanuna aykırı olup olmadığının araştırılması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İhbar Olunanın Beyanı:
6. İhbar olunan cevap dilekçesinde; ... hakkında yapılan tüm işlemlerin usul ve yasaya uygun olduğunu, soruşturma kapsamında mevcut delil durumuna göre Cumhuriyet savcısının tutuklama talebinde bulunmasının hem yetkisi hem de görevi kapsamında bulunduğunu, hukuki görüş ve kanaatine uygun olmayan mahkeme kararlarına karşı yasal yollara müracaatının da yine görev tanımı içinde yer aldığını, görevin yasalara uygun ifasının tazminata esas teşkil etmeyeceğini, tutuklama ve yakalama kararlarının yetkili hâkimlik veya yetkili heyet tarafından verilen mahkeme kararları olduğunu, ölenin vefatıyla tutuklama veya yakalama kararı verilmesi arasında uygun illiyet bağının bulunmadığını, aynı soruşturmada diğer sanıkların da tutuklu olarak yargılandıklarını, tutuklama kararının somut delillere dayanıp dayanmadığının ceza mahkemesince tartışılacağını, ölen hakkında uyuşturucu madde kullanmak suçundan ihbar mektubu haricinde delil olmaması nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiğini, ancak silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan yeterli delil bulunmadığı gerekçesi ile değil vefatı nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
7. ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 14.12.2011 tarihli ve 2011/1 E., 2011/290 K. sayılı kararı ile, ihbar olunan ... yönünden karar verilmesine yer olmadığına, davalı ... yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
8. Davacılar vekilinin temyizi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 10.06.2013 tarihli ve 2013/7988 E., 2013/11057 K. sayılı kararı ile; yerel mahkemece, Cumhuriyet savcısı olarak görev yapan ihbar olunan hakkında açılan davada, asliye hukuk mahkemesinin görevli olup olmadığı hususunda; 6110 sayılı Kanun’un 12, 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu'na eklenen 93/A ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 46 ve 47. maddelerine göre değerlendirme yapılması, görev konusunun tartışılması ve varılacak uygun sonuca göre karar verilmesi gerekirken görev sorunu irdelenip tartışılmadan ve bu husus çözümlenmeden işin esası hakkında karar verilmiş olmasının usul ve yasaya uygun olmadığı gerekçesiyle karar bozulmuştur.
9. ... Asliye Hukuk Mahkemesince, bozma kararına uyulmuş ve görevsizlik kararı verilerek dosya Yargıtay 4. Hukuk Dairesine gönderilmiştir.
Özel Dairenin Birinci Kararı:
10. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 24.02.2015 tarihli ve 2015/5 E., 2015/11 K. sayılı kararı ile; görevsizlik kararı verilerek dosyanın Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu Kararı:
11. Hukuk Genel Kurulunun 17.06.2015 tarihli ve 2015/4 E., 2015/15 K. sayılı kararı ile “6644 sayılı Yargıtay Kanunu İle Hukuk Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 3. maddesi ile değiştirilen 6100 sayılı HMK 47. maddesi dikkate alındığında, Yargıtay üyesinin fiil ve kararlarından dolayı devlet aleyhine açılan tazminat davasında görevli mahkemenin Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin olduğu anlaşılmış olup davanın oybirliği ile usulden reddine karar verilmesi gerekmiştir.” gerekçesiyle davanın usulden reddine, talep edilmesi hâlinde dosyanın Yargıtay 4. Hukuk Dairesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Özel Dairenin İkinci Kararı:
12. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 06.07.2021 tarihli ve 2016/52 E., 2021/71 K. sayılı kararı ile;
“…DAVA: Davacılar, haklarında tefrik kararı verilen ... Ağır Ceza Mahkemesi hakimleri ... ve ... ile eldeki davada sonradan Yargıtay Üyesi seçilen ihbar olunan ... Cumhuriyet Savcısı ...’ı davalı göstererek ... Nöbetçi Asliye Hukuk mahkemesine sundukları dava dilekçesinde özetle; vefat eden ... Deniz Eğitim Komutanlığı eğitim uzmanı Dnz. Yb. ...’ın eşi, kızı ve kardeşi olduklarını, ...’ın ihbar olunan tarafından ifadesi alındıktan sonra silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan mevcut delil durumu, üzerine atılı suçu işlediği hususunda kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların bulunması, hakkında adli kontrol hükümlerinin uygulanmasının yetersiz kalacağı, delillerin henüz tam olarak toplanmamış olması ve üzerine atılı suçun CMK 100. maddede yazılan suçlardan bulunması gerekçesiyle ... Ağır Ceza Mahkemesi’nin 05/12/2009 tarihli kararıyla tutuklandığını, 07.12.2009 tarihinde yapılan itirazın ... Ağır Ceza Mahkemesi’nin 09.12.2009 tarihli kararı ile reddedildiğini, bilahare yeni gerekçelerle 14.12.2009 tarihinde yapılan itiraz üzerine ... Ağır Ceza Mahkemesi nöbetçi hakiminin 16/12/2009 tarihli kararıyla 11 gün tutuklu kaldıktan sonra tahliye edildiğini, ancak 2 gün sonra ihbar olunanın tahliye kararına itirazı üzerine 18.12.2009 tarihinde ... Ağır Ceza Mahkemesi’nce haklarındaki dava tefrik edilen hakimlerin oy çokluğuyla verdikleri karar neticesinde tekrar yakalama emri çıkarıldığını, ölenin ihbarda geçen kişilerle bağlantısını gösterir hiç bir emare ve delil bulunmamasına, yasa dışı herhangi bir örgüt veya oluşumla bağlantısı olduğuna dair kuvvetli şüphe olmamasına, kaçma şüphesinin de bulunmamasına rağmen ihbar olunanın tutuklama istediğini, tutuklama kararının ölçülü olmadığını, tutuklamaya dayanak teşkil eden delil ve olguların belirtilmediğini, 24.05.2009 tarihli ihbar mektubundaki ve ... isimli kişide ele geçen materyallerde yer alan ve 10 yıl öncesinde internete düşen asılsız ve dayanaksız suçlamalar nedeniyle hakkında iki kez tutuklama kararı çıkarıldığını, sürece dayanamayan ...’ın 19.12.2009 tarihinde sabah evinde intihar ettiğini, bu tarihten sonra Ergenekon terör örgütü ilgili açılan davalarda kullanılan ve mesnedi olmayan belgelerde ölenin Atatürk ve Cumhuriyet düşmanı olarak gösterildiğini, kişilik haklarının ağır saldırıya uğradığını beyan ederek manevi zararlarının tazminini istemişlerdir.
Davacılar vekili 26.05.2021 havale tarihli dilekçesi ile taleplerini, dava tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte eş ... için 20.000-TL, kızı ... için 18.000-TL, kardeşi ... için 12.000 TL olarak açıklamıştır.
CEVAP: Davalı hazine vekili cevap dilekçesinde, yargı yolunun caiz olmadığını, adli yargı bakımından da Ağır Ceza Mahkemelerinin görevli olduğunu, dolayısıyla dava dilekçesinin görevsizlik sebebiyle reddi gerektiğini, 2802 sayılı Kanunun 93/A ve HUMK’nun 573. maddelerinde tazminat davası açılabilecek hallerin tek tek sayıldığını, eldeki davada dava açma şartlarının gerçekleşmediğini, davanın KYOK veya hükmün kesinleştiği tarihten itibaren 1 yıl içinde açılması gerektiğini, somut olayda ... Cumhuriyet Başsavcılığının 2009/1570 sor. numaralı 28/01/2010 tarihli ek KYOK’nın kesinleşmesinden itibaren 1 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiğini, BK’nın 60/1 maddesindeki zamanaşımı süresinin de dolduğunu, terör örgütüne üye olmak suçundan verilen KYOK’nın ölenin vefatı nedeniyle verildiğini, bu itibarla hakkında yapılan işlemlerin kanuna aykırı olup olmadığının araştırılması lazım geldiğini savunarak davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
İHBAR OLUNAN ...: Ölen hakkında yapılan tüm işlemlerin usul ve yasaya uygun olduğunu, soruşturma kapsamında mevcut delil durumuna göre cumhuriyet savcısının tutuklama talebinde bulunmasının hem yetkisi hem de görevi kapsamında bulunduğunu, hukuki görüş ve kanaatine uygun olmayan mahkeme kararlarına karşı yasal yollara müracaatının da yine görev tanımı içinde yer aldığını, görevin yasalara uygun ifasının tazminata esas teşkil etmeyeceğini, tutuklama ve yakalama kararlarının yetkili hakimlik veya yetkili heyet tarafından verilen mahkeme kararları olduğunu, ölenin vefatıyla tutuklama veya yakalama kararı verilmesi arasında uygun illiyet bağı bulunmadığını, aynı soruşturmada diğer sanıkların da tutuklu olarak yargılandıklarını, yaptıkları itirazın ... Ağır Ceza Mahkemesi’nce reddedildiğini, tutuklama kararının somut delillere dayanıp dayanmadığının ceza mahkemesince tartışılacağını, ölen hakkında uyuşturucu madde kullanmak suçundan ihbar mektubu haricinde delil olmaması nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiğini, ancak silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan yeterli delil bulunmadığı gerekçesi ile değil vefatı nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiğini beyan ederek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
YARGILAMA SAFAHATI: Dava ilk olarak 19.07.2010 tarihinde itiraz üzerine yakalama kararını oy çokluğu ile veren ... Ağır Ceza Mahkemesi’nin Başkanı ... ile üye ... ve tutuklamaya sevk eden ihbar olunan savcı ... davalı gösterilerek ... Asliye Hukuk Mahkemesi’ne açılmış, anılan mahkemenin 02/12/2010 gün ve 2010/300 E – 318 K sayılı kararı ile davalı hakimler hakkında HUMK’nun 575/2 maddesi uyarınca Dairemizin görevli olduğu belirtilerek görevsizlik ve gönderme kararı verilmiş, ihbar olunan hakkındaki dava ise tefrik edilmiştir.
İhbar olunan hakkındaki dava aynı mahkemenin 2011/1 E sırasına kaydedilmiş, 14/14/2011 tarihli oturumda davacılar vekiline davaya Devlete karşı devam edilmesini istemeleri halinde dilekçe ibraz etmeleri gerektiği yönünde ara karar kurulmuş, bunun üzerine davacılar vekilince 12/07/2011 tarihinde davaya 2802 sayılı Kanunun 93/A maddesi uyarınca Maliye Hazinesine karşı devam edeceklerini bildirir dilekçe verilmiştir.
Mahkemece ihbar olunan ve Hazine aleyhine devam edilen davada 14/12/2011 gün ve 2011/1 E – 290 K sayılı karar ile davaya ... yönünden devam edilmesi nedeniyle davalı ... hakkında karar verilmesine yer olmadığına, cumhuriyet savcısı tarafından yapılan yargılama faaliyeti sebebiyle Devletten tazminat istenemeyeceği şeklindeki gerekçe ile davalı ... yönünden ise davanın reddine karar verilmiştir.
Davacıların temyizi üzerine mahkemenin ret kararı Dairemizin 10/06/2013 tarih ve 2019/7988 E – 11057 K sayılı ilamı ile 2802 sayılı Kanunun 93/A ve HMK’nın 46 ve 47 maddeleri uyarınca görev hususu tartışılmadan karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece bozmaya uyulmuş, 18/03/2014 gün ve 2013/374 E – 2014/109 K sayılı karar ile dava dilekçesinin görevsizlik sebebiyle reddine, dosyanın ilk derece mahkemesi sıfatıyla yargılama yapmakla görevli Dairemize gönderilmesine karar verilmiştir.
Dairemizce dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 24/02/2015 gün ve 2015/5 E -11 K sayılı ilam ile ihbar olunanın Yargıtay 7. Ceza Dairesi tetkik hakimi iken 24/02/2011 tarihinde Yargıtay Üyesi seçildiği gerekçesi ile dava dilekçesinin görevsizlik nedeniyle reddine, talep halinde dosyanın Hukuk Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmiş, iş bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda 17/06/2015 tarih ve 2015/4 E - 15 K sayılı ilam ile 6444 sayılı Yasanın 3. maddesi ile değişik HMK’nın 47 maddesi uyarınca Dairemizin görevli hale gelmesi nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiş ve bu karar da temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
DELİLLER: 1-) ... Cumhuriyet Başsavcılığının 2009/1570 sor. numaralı dosyası, ölen hakkında tutuklamaya sevk, tutuklama, itiraz ret, tahliye, tahliyeye itiraz ve yakalama kararları ile ek KYOK
2-) DKK ... Deniz Saha Komutanlığı Askeri Savcılığının 2010/96 E – 22 K sayılı dosyası ve KYOK
3-) Yargıtay 9 Ceza Dairesinin 2017/71 E – 2019/15 K sayılı dosyası ve kesinleşmiş kararı
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dosya kapsamından ölen ...’ın ihbar olunan tarafından ifadesi alındıktan sonra sevki üzerine silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan mevcut delil durumu, üzerine atılı suçu işlediği hususunda kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların bulunması, şüpheli hakkında adli kontrol hükümlerinin uygulanmasının yetersiz kalacağı, delillerin henüz tam olarak toplanmamış olması ve üzerine atılı suçun CMK 100. maddede yazılan suçlardan bulunması gerekçesiyle CMK 250. md. görevli ... Ağır Ceza Mahkemesi’nin 05/12/2009 tarihli kararıyla tutuklandığı, 07.12.2009 tarihinde yapılan itirazın ... Ağır Ceza Mahkemesi’nin 09.12.2009 tarihli kararı ile reddedildiği, 14.12.2009 tarihinde yapılan itiraz üzerine ... Ağır Ceza Mahkemesi nöbetçi hakiminin 16/12/2009 tarihli kararıyla tahliye edildiği, ihbar olunanın tahliye kararına itirazı üzerine 18.12.2009 tarihinde ... Ağır Ceza Mahkemesi’nce haklarındaki dava tefrik edilen hakimlerin oy çokluğuyla verdikleri karar neticesinde tekrar yakalama emri çıkarıldığı, ölen hakkında ... C. Başsavcılığının 2009/1570 sayılı soruşturma dosyasında uyuşturucu ticaretini kolaylaştırmak suçu ile ilgili olarak ihbar mektubu dışında somut delil bulunmadığından, silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan ise vefatı nedeniyle ek KYOK verildiği anlaşılmaktadır.
İhbar olunanın, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla gördüğü davada 2017/71 E - 2019/15 K. sayılı dosyasında silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan yargılandığı ve sonucunda 13 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, kararın onanarak kesinleştiği, iddianame ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının mütalaasında intihara kadar olan hukuki sürecin anlatıldığı ve ihbar olunanın eylem ve işlemleri nedeniyle ölenin intihar ettiğinin belirtildiği, karar gerekçesinde ihbar olunanın ... özel yetkili mahkemelerde C.Savcısı olarak görev yaptığı dönemlerde FETÖ/PDY terör örgütü mensubu hakim/savcı ve emniyet/asker sınıfından kimselerle fikir ve eylem birliği içerisinde planlı ve sistematik bir biçimde yürütülen organizasyonun parçası olarak TSK mensuplarına karşı hazırlanan çoğunluğu muvazzaf general ve amiral subayların hürriyetlerinin kısıtlanmasına, terfilerinin engellenmesine çalıştığı, örgüt mensubu olmayan güvenlik bürokratlarının kurumlarından ayrılmalarını, böylelikle üst düzey subayların tasfiye edilerek yerlerine örgüt mensubu subayların yerleştirilmesini amaçladığı, kamuoyunda KUMPAS davaları olarak bilinen Balyoz ve Amirallere Suikast soruşturulmalarında görev aldığı, bu nedenle hakkında disiplin soruşturması yürütüldüğü, ihbar olunanın bu eylemleri örgüt üyesi olarak gerçekleştirdiği, TSK’daki muvazzaf üst düzey subaylara yönelik soruşturmalarda etkin rol alarak örgütün kendisine tevdi ettiği faaliyetlerde bulunduğunun açık bir şekilde belirtildiği görülmüştür.
Dava hakimlerin yargılama faaliyetleri sebebiyle tazminat isteğine ilişkin olup 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 46 ve devamı maddelerine dayanmaktadır. Anılan maddede yargılama faaliyetleri sebebiyle devletin kusura dayalı sorumluluğu düzenlenmiştir. Bu madde uyarınca açılacak davalarda maddenin 1. fıkrası a-e bentleri arasında düzenlenen ve tahdidi olarak sayılan sorumluluk koşullarından en az birisinin gerçekleştiğinin ispatı yanında kusura dayalı diğer haksız fiillerde olduğu gibi zarar ve illiyet bağı koşullarının da ispatlanması gerekir.
İhbar Olunanın kesinleşen ceza mahkemesi kararı ile de sabit olduğu üzere silahlı terör örgütü üyesi olduğu, bu örgütün faaliyetleri kapsamında ve amaçları doğrultusunda ... ... hakkında yargısal faaliyet görüntüsü altında soruşturma yürüttüğü ve tutuklama talep ettiği, bu surette adı geçen kişiye karşı HMK’nın 46/1-a maddesinde belirtilen şekilde taraf tutarak, kin ve düşmanlıkla hareket ettiği, anılan işlem ve eylemler sonucunda ... ...’ın intihar ettiği anlaşılmaktadır. Salt haksız soruşturma ve koruma tedbirinin intihar(ölüm) sonucunu gerçekleştirmeye elverişli olmadığı, dolayısıyla intihar ile haksız soruşturma yapılması ve koruma tedbiri uygulanması arasında illiyet bağı bulunmadığı ileri sürülebilir ise de herkeste aynı düzeyde olmasa bile anılan hukuksuz işlemlerin kişileri ruhsal ve psikolojik yönden etkileyeceği açıktır. Bu etkilenme kimi insanda düşük düzeyde olabileceği gibi kimi insanda da yoğun düzeyde olabilir. Öte yandan, intihar çok faktörlü karmaşık bir süreç olmakla birlikte yaşam olaylarından kaynaklı ruhsal travmanın da risk faktörlerinden birisi olduğu bilinmektedir. Somut olayda, intihar eylemi ile haksız soruşturma ve koruma tedbiri arasında sıkı bir zamansal ilişkinin bulunması ve ölenin geçmişinde psikiyatrik bir hastalığının bulunduğunun ortaya konulamamış olması karşısında olayın yüksek rütbeli bir subay olan ölende ağır ruhsal yaralanmaya yol açtığının benimsenmesi icap etmektedir.
Buna göre, ...’ın ölümü ile neticelenen olayda yargısal faaliyet sebebiyle Devletin sorumluluğunun düzenlendiği HMK 46. maddedeki kusura, zarara ve illiyet bağına ilişkin koşulların gerçekleştiğinin kabulü gerekir.
Haksız fiil sonucu ölenin (818 sayılı BK 47) veya ağır bedensel zarara düçar olanların yakınlarının (HGK 23.09.1987 tarih 1987/9-183,1987/655; 26.04.1995 tarih 1995/11-122, 1995/430) haksız fiil sorumlusundan manevi tazminat isteyebilecekleri açıktır.
Borçlar Kanunu’nun 47 (TBK 56) maddesine göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22/06/1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Somut olayda; davacıların, ölenin, davalının ve ihbar olunanın sıfatları, ekonomik durumları, sosyal konumları, zararın intihar sonucu gerçekleşmiş olması, davacıların ölene yakınlıkları, olay sonrası yaşadıkları şok ve ruhsal sarsıntı gözetilmiş, taleplerin fahiş olmadığı değerlendirilerek tam kabul kararı verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda gösterilen nedenlerle;
1-Davanın KABULÜ ile davacı ... yönünden 20.000,00-TL manevi tazminatın, davacı ... yönünden 18.000,00-TL manevi tazminatın, davacı ... yönünden 12.000,00-TL manevi tazminatın tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
2-Davacılar tarafından yatırılan 725,35-TL peşin harcın davacılara iadesine, davalı harçtan muaf olduğundan harç konusunda karar verilmesine yer olmadığına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan her bir davacı için ayrı ayrı 5.940,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
4-Dava tarihinden itibaren yargılama gideri olan 40 adet tebligat gideri toplam 399,00-TL'nin davalı hazineden alınarak davacılara verilmesine,” karar verilmiştir.
Kararın Temyizi:
13. Özel Daire kararı süresi içinde davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. GEREKÇE
14. Yapılan açıklamalara, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bilgi ve belgelere, daire kararında açıklanan gerektirici nedenlere, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun olduğu tespit edilen Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın onanması gerekir.
III. SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
Davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın ONANMASINA,
6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesi gereğince uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440/III-1. maddesi uyarınca miktar itibariyle karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 27.10.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.