Hukuk Genel Kurulu 2014/420 E. , 2015/2708 K.
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki “kamulaştırmasız el atmadan kaynaklanan tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Derinkuyu Sulh Hukuk Mahkemesince davanın dava şartı yokluğundan reddine dair verilen 19.04.2012 gün ve 2011/10 E.-2012/44 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 5.Hukuk Dairesinin 13.11.2012 gün ve 2012/15133 E.-2012/22287 K. sayılı ilamı ile;
(...Dava, kamulaştırmasız el atılarak üzerine pilon dikilip enerji nakil hattı geçirilen taşınmazın irtifak hakkı karşılığı ile pilon yeri bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Her ne kadar karar tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nun 120/2 maddesinde gider avansına ilişkin eksikliğin tamamlanması için mahkemenin davacıya iki haftalık kesin süre vermesi ve 115/2 maddesi uyarınca dava şartı olan gider avansı eksikliğinin tamamlanmaması halinde davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddedileceği düzenlenmişse de; gerek gider avansının dava şartı sayılmasının, gerek kesin süre kuralının asıl amacının davanın gereksiz yere uzatılmasının önüne geçmek olduğu ve aynı amaçla düzenlenmiş HMK’nın 115/3 maddesinde yer alan, “Dava şartı noksanlığı, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, dava usulden reddedilmez.” hükmü dikkate alındığında; dosyada mahkemece gider avansının tamamlanması için davacı vekiline iki haftalık kesin süre verildiği, gider avansının süre bittikten sonra fakat bir sonraki duruşma tarihi 19.04.2012 tarihinden önce 24.02.2012 tarihinde tamamlandığı, davacı vekilinin gider avansını kesin süreden sonra tamamlamış olması sebebiyle davanın uzamasından veya uzatılmasından söz edilemeyeceğinden yargılamaya devam edilip esastan hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde davanın usulden reddine karar verilmesi,
Doğru görülmemiştir...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Davacı vekili, dava konusu Nevşehir İli Derinkuyu İlçesi Demirci Mahallesi Söğütlüdere Yolu Mevkii 401 ada 35 parsel sayılı tarla vasfındaki taşınmaza davalı kurum tarafından, enerji nakil hattı çalışmaları sırasında elektrik direği dikilerek ve/veya elektrik telleri çekilerek kamulaştırmasız el atıldığını beyanla, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 100 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek kanuni faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 09.02.2012 tarihli ıslah dilekçesi ile ise bilirkişi raporunda belirtilen 2.634.29 TL bedelin tahsilini istemiştir.
Davalı idare vekili; dava konusu enerji nakil hattının 1997 yılında tesis edildiğini, idarenin sorumluluğunu ortadan kaldıran hukuka uygunluk sebebinin bulunduğunu, bu nedenle davacı tarafın tazminat talebinin kabul edilmesinin mümkün olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davacı vekili tarafından 12/01/2011 havale tarihli dilekçe ile davalı aleyhine tazminat davası açıldığı, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun yürürlüğe girmesiyle, yargılamanın sürdürülebilmesi için gerekli olan gider avansının mahkeme veznesine yatırılması için 6100 Sayılı HMK’nın 120/2 maddesi uyarınca davacı vekiline iki haftalık kesin süre verildiği ve verilen kesin süre içerisinde gider avansının yatırılmaması halinde davanın 6100 Sayılı HMK’nın 114/1-g ve 115. maddeleri gereğince dava şartı yokluğundan usulden reddedileceğinin ihtar edildiği, ancak, davacı vekilinin avansı, verilen kesin süre geçtikten sonra yatırdığıgerekçesiyle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece, yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel Mahkeme, davacı vekilinin gider avansını kendisine verilen kesin süre geçtikten sonra yatırdığı, bu hususun da 24/02/2012 tarihli tahsilat makbuzundan anlaşıldığı, dolayısıyla dava şartının kesin süre içerisinde yerine getirilmediğigerekçesiyle önceki kararda direnmiştir.
Direnme kararını davacı vekili temyiz etmiştir.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, davacı vekili tarafından, mahkemenin gider avansı ödemesine yönelik yapılan ihtarından sonra verileniki haftalık kesin süre içerisinde gider avansının yatırılmayarak kesin sürenin bitiminden sonra, ancak bir sonraki duruşma tarihi olan 19.04.2012 tarihinden önce avansın yatırıldığının anlaşılması karşısında, yatırılan avansın geçerli kabul edilip edilemeyeceği, buradan varılacak sonuca göre de, somut olayda HMK’nın 115/3.maddesinin uygulama imkanının bulunup bulunmadığı ve işin esasının incelenmesine gerek bulunup bulunmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Öncelikle gider avansına ilişkin yasal düzenleme ve ilkelerin ortaya konulmasında yarar vardır:
Davanın açıldığı tarih olan 12.01.2011 günü itibariyle yürürlükte bulunan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda (HUMK'nda) gider avansı alınmasına yönelik bir düzenleme mevcut değildir.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nın 114/g maddesinde ise, gider avansı dava şartı olarak düzenlenmiştir.
Aynı yasanın harç ve avans ödenmesi başlıklı 120.maddesinde ise;
“(1) Davacı, yargılama harçları ile her yıl Adalet Bakanlığınca çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı, dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır.
(2) Avansın yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması hâlinde, mahkemece, bu eksikliğin tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verilir.”
Hükmü getirilmiştir.
Anılan maddenin gerekçesinde ise; “Madde ile, dava açılırken yargılama harçlarının mahkeme veznesine yatırılması zorunluluğu düzenlenmiştir.
Maddede ayrıca, 1086 sayılı Kanunda yer almayan, yeni bir düzenleme yapılarak, her türlü tebligat ücretleri, keşif giderleri, bilirkişi ve tanık ücretleri gibi giderleri karşılayacak tutarın, avans olarak davacı tarafından dava açarken yatırılması zorunluluğu getirilmiştir. Bu avansın yetmemesi durumunda ise tamamlanması için davacıya kesin süre verileceği hususu hüküm altına alınmıştır.
Avans miktarının, davanın türü ve özelliklerine göre her yıl Adalet Bakanlığınca ilân edilecek tarifeye göre belirleneceği, maddede yer almıştır.
Maddede yapılan bu düzenlemeyle, gerekli masrafların zamanında yatırılmamasından dolayı davaların gecikmesinin önüne geçilmesi amaçlanmıştır” ifadelerine yer verilmek suretiyle, her türlü tebligat ücretleri, keşif giderleri, bilirkişi ve tanık ücretleri gibi giderleri karşılayacak tutarın, avans olarak davacı tarafından dava açarken yatırılması zorunluluğu getirildiği vurgulanmıştır.
Yine 6100 sayılı HMK’nın 'Delil ikamesi' başlıklı 324. maddesi;
“(1) Taraflardan her biri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorundadır. Taraflar birlikte aynı delilin ikamesini talep etmişlerse, gereken gideri yarı yarıya avans olarak öderler.
(2) Taraflardan birisi avans yükümlülüğünü yerine getirmezse, diğer taraf bu avansı yatırabilir. Aksi hâlde talep olunan delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılır.
(3) Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği dava ve işler hakkındaki hükümler saklıdır.”
Hükmünü içermektedir.
Anılan madde gerekçesinde de: “Harç ve avans ödenmesi” başlıklı 125. maddede davacının dava masraflarının karşılığı olarak avans ödemesi öngörülmüştür. Bu avans, davacının delillerinin toplanması için yapılması gereken harcamaları da kapsar. Bu maddede ise daha çok davalının delillerinin toplanması için ödenmesi gereken avans düzenlenmiştir. Öte yandan davacının avansı yönünden “Dava şartları” başlıklı 119. maddede hüküm getirilmiştir. Davacının avansı yatırmış olması dava şartlarındandır. Şu hâlde davacı avansının yargılamanın devamı sırasında yetersiz kalması hâlinde, uygulanacak hüküm, bu maddeden ziyade 125. madde hükmüdür…” ifadelerine yer verilmek suretiyle, gider avansının davacının dava masraflarının karşılanması amacıyla delil avansının ise daha çok davalının delillerinin toplanması amacıyla getirildiği vurgulanmıştır.
03.04.2012 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliğinin 45. maddesinde: “(1) Davacı, yargılama harçları ile her yıl Bakanlıkça çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. Gider avansı, her türlü tebligat ve posta ücretleri, keşif giderleri, bilirkişi ve tanık ücretleri gibi giderler için davacıdan alınan meblağı ifade eder.
(2) Adli yardım talebiyle açılan dava ve işlerde adli yardım konusunda bir karar verilinceye kadar harç, gider ve delil avansı alınmaz. Kanunlardaki özel hükümler saklıdır.
(3) Gider avansının yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması halinde, mahkemece bu eksikliğin tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verilir. Dava şartı olan gider avansının yatırılmaması veya tamamlanmaması halinde, dava, dava şartı yokluğundan reddedilir.
(4) Taraflardan her biri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorundadır. Delil avansı, tarafların dayandıkları delillerin giderlerini karşılamak üzere mahkemece belirlenen kesin süre içinde ödemeleri gereken meblağı ifade eder. Taraflar birlikte aynı delilin ikamesini talep etmişlerse, gereken gideri yarı yarıya avans olarak öderler. Taraflardan biri avans yükümlülüğünü yerine getirmediğinde, diğer taraf bu avansı da yatırabilir. Delil avansını yatırmayan taraf, o delilin ikamesinden vazgeçmiş sayılır. Tarafların üzerinde tasarruf edemeyecekleri dava ve işlerle, kanunlardaki özel hükümler saklıdır…”
Şeklinde düzenleme mevcuttur.
Yönetmeliğin 45. maddesinde gider avansı ve delil avansı birlikte düzenlenmiş olup, gider avansının, her türlü tebligat ve posta ücretleri, keşif giderleri, bilirkişi ve tanık ücretleri gibi giderler için davacıdan alınan meblağı ifade ettiği, davacının, her yıl Bakanlıkça çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorunda olduğu, delil avansının ise tarafların dayandıkları delillerin giderlerini karşılamak üzere mahkemece belirlenen kesin süre içinde ödemeleri gereken meblağı ifade ettiği vurgulanmıştır.
Hukuk Genel Kurulunun 12.12.2012 gün ve 2012/9-1199 E., 2012/1215 K. sayılı ilamında da bu ilkeler benimsenmiştir.
Öte yandan, 6100 sayılı HMK'nın “Zaman bakımından uygulanma” başlıklı 448.maddesine göre: “Bu Kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhâl uygulanır.” düzenlemesi yer almakta olup, anılan düzenlemeye göre, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümleri tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal yürürlüğe girecektir.
Gider avansının yatırılmaması halinde açılan dava, dava şartı yokluğundan reddedilir (Yön. m. 45/3); delil avansının yatırılmaması halinde ise, o delilden vazgeçilmiş sayılır(Yön. m. 45/3).
Tüm bu açıklamaların ışığında somut olaya gelince; görülmekte olan davanın 1086 sayılı HUMK döneminde 12.01.2011 tarihinde açıldığı, 6100 sayılı HMK'nın yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihi itibari ile davanın ilk aşaması olan dilekçeler aşamasının tamamlandığı ve tahkikat aşamasına geçildiği, 09.02.2012 tarihli celsede ise “gider avansı ile ilgili olarak yatırılmayan avansın iki hafta içinde ikmal edilmesi için kesin süre verilmesine” ilişkin ara kararın verildiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Bu durumda; gerek 6100 sayılı HMK'nın 120. maddesi, gerekse; Hukuk Muhakemeleri Kanunu Uygulama Yönetmeliği’nin 45. maddesindeki düzenlemelere göre; tarifede sayılan gider avanslarının dava dilekçesi ile davanın açılması sırasında mahkeme veznesine yatırılması gereken gider olması nedeni ile, dilekçeler aşamasının tamamlanmış bulunması ve HMK’nın 448. maddesinin açık hükmü karşısında, davacılar yönünden HMK’nın 120. maddesinin uygulanması mümkün değildir. Bu nedenle; 6100 sayılı HMK’nın yürürlük tarihi olan 01.10.2011 tarihinden önceki 1086 sayılı HUMK'nın yürürlükte olduğu dönemde açılan bu dava için yapılacak masraflar nedeniyle istenilecek giderlerin delil avansı kabul edilip, HMK’nın 324. maddesi uygulanmak suretiyle sonuca gidilmesi gerekir.
Hal böyle olunca uyuşmazlığa konu davada tahkikat aşamasına geçilmiş bulunduğu gözetilerek, bu aşamada, sadece HMK’nın 324. maddesi uyarınca delil avansı istenebileceği gözden kaçırılarak, davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.
O halde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının özel daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine 27.11.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.