Ceza Genel Kurulu 2015/1201 E. , 2018/573 K.
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 15. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Sayısı : 30-120
Sanık ...'nın nitelikli dolandırıcılık suçundan TCK'nın 158/1-h, 52/2 ve 62/1. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis ve 500 TL adli para cezası; özel belgede sahtecilik suçundan aynı Kanun'un 207/1 ve 62/1. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve her iki suç yönünden aynı Kanun'un 53. maddesi uyarınca hak yoksunluğuna ilişkin Bakırköy 11. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 25.04.2013 tarihli ve 30-120 sayılı hükümlerin sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 15. Ceza Dairesince 20.04.2015 tarih ve 5744-23957 sayı ile;
'...Sanıkların yokluğunda verilerek ...'ya 04.07.2013, ...'ya 20.05.2013 tarihinde usulüne uygun olarak tebliğ edilen 25.04.2013 tarihli hükme yönelik, sanık ... müdafisinin 16.07.2013 ve İbrahim müdafisinin 05.07.2013 tarihli yasal süre geçtikten sonra yaptıkları temyiz taleplerinin, 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 317. maddesi uyarınca reddine' karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 15.10.2015 tarih ve 284755 sayı ile;
'...7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 10. maddesine göre 'Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresine yapılır. Bilenen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması haline, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adres olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır...' hükmü gereğince, sanığın sorgusunda bildirdiği adresine çıkartılan tebligatın 'taşındığı' şerhi ile iadesinden sonra öncelikle Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesi uyarınca adres kayıt sistemindeki adresine tebligat çıkartılması gerektiği, ancak dosyada bulunan ve 29.01.2013 tarihinde UYAP ortamında temin edildiği anlaşılan nüfus kaydında 'ilgili kişinin yerleşim yeri kaydı yoktur' şerhi bulunduğundan Mahkemesince, 7201 sayılı Kanunun 35. maddesine göre tebligat yapıldığı anlaşılmış ise de, sanık müdafii Av. ...'un 25.06.2015 havale tarihli itiraz dilekçesi ekinde ibraz ettiği sanık ...'ya ait ayrıntılı nüfus kaydından, sanığın adres kayıt sistemindeki eski ve yeni adres bilgileri ile bunların beyan, tescil ve taşınma tarihi bilgilerinin yer aldığı, bu bilgilere göre sanık ...'ya Tebligat Kanunu'nun 35. maddesine göre tebligatın yapıldığı 04.07.2013 tarihinde kayıtlı bir mernis adresinin göründüğü ve bunun tebligatın yapıldığı adresten başka bir adres olduğu, öte yandan, Yargıtay Yüksek Ceza Genel Kurulunun 29.04.2014 tarih ve 2014/12-89 esas, 2014/226 karar sayılı kararı ile buna uyumlu Daire kararlarında da belirtildiği üzere, Tebligat Kanunu'nun 35. maddesi uyarınca yapılan tebliğin geçerli olabilmesi için ilgilinin kendisine veya adına tebliğ yapılabilecek kimselere belirtilen adreste kanunun gösterdiği usullere göre önceden tebliğ yapılmış olması gerekmektedir.
Somut olayda, sanığın sorgusunda bildirdiği 'Soğanlı Mah. Aydın Apt. No: 2/1 Bahçelievler-Bakırköy/İSTANBUL' adresinde, sanığa daha önce usulüne uygun biçimde tebligat yapılmadığından 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 35. maddesinin uygulanma şartlarının oluşmadığı cihetle, 04.07.2013 tarihinde yapılan tebligatın geçersiz olduğu, sanık ... müdafiinin öğrenme üzerine yaptığı temyiz başvurusunun, aynı Kanunun 32. maddesine gereğince süresinde yapıldığının kabulü gerektiği' görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 15. Ceza Dairesince 11.11.2015 tarih ve 14418-31202 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık ... hakkında nitelikli dolandırıcılık ve özel belgede sahtecilik suçlarından verilen mahkûmiyet hükümleri Özel Dairece temyiz isteminin reddine karar verilmek suretiyle kesinleşmiş olup, itirazın kapsamına inceleme sanık ... hakkında nitelikli dolandırıcılık ve özel belgede sahtecilik suçlarından verilen mahkûmiyet hükümleri ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; hükmün sanığa usulüne uygun şekilde tebliğ edilip edilmediğinin ve buna bağlı olarak temyiz isteminin süresinde olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğinden;
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca, sanık hakkında, ortağı olduğu şirketin ticari faaliyetleri sırasında dolandırıcılık suçunu işlediği iddiasıyla kamu davası açıldığı,
Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde; sanığın ikametgâh adresinin “Soğanlı mahallesi, Yalaz sokak, Aydın Apartmanı, No: 2, Daire: 1, Bahçelievler/İstanbul” olarak gösterildiği,
Sanığın adresinin tespitine yönelik kolluk tarafından düzenlenen adres araştırması tutanaklarında; sanığın “Soğanlı mahallesi, Yalaz sokak, Aydın Apartmanı, No: 2, Daire: 1, Bahçelievler/İstanbul” adresinde oturmadığının tespit edildiği,
Sanığın soruşturma aşamasında ifadesinin alınamadığı, 29.01.2013 tarihinde MERNİS'ten alınan nüfus kaydına göre; adres kayıt sisteminde kayıtlı adresinin bulunmadığı,
Sanığın, yakalama emri üzerine Yerel Mahkemece yapılan sorgusunda; ikamet adresini “Soğanlı mahallesi, Yalaz sokak, Aydın Apartmanı, No: 2, Daire: 1, Bahçelievler/İstanbul” olarak bildirdiği,
Yerel Mahkemece sanığın yokluğunda kurulan hükümlere ilişkin gerekçeli kararın tebliğ edilmek üzere, sanığın sorgusunda bildirdiği bilinen son adresine gönderildiği ve 22.05.2013 tarihli tebligat evrakında; “Gösterilen adreste oturan ve imzadan imtina eden Şafi Yaşar’dan soruldu. Taşındığını sözlü beyan etti. Evrak çıkış merciine iade” şerhi konularak, tebliğ mazbatasının tebliğ memuru tarafından imzalandığı,
19.06.2013 tarihli adres araştırması formuna göre; Yerel Mahkemece, İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık Genel Müdürlüğü’nden yapılan sorgulamada sanığın adresinin bulunmadığının belirlendiği,
İkinci defa sanığın sorgusunda bildirdiği adrese gönderilen gerekçeli kararın tebliğine ilişkin 04.07.2013 tarihli tebligat evrakında; “Merciin isteği üzerine 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 35. maddesine göre 6 örnek nolu formülün parçası muhatabın kapısına yapıştırılarak tebliğ edilmiş, ayrıca en yakın Şafi Yaşar’a haber verilmiştir. Komşusu imzadan imtina etmiştir.” şerhi konularak, tebliğ mazbatasının tebliğ memuru tarafından imzalandığı,
Sanık müdafisinin, 16.07.2013 havale tarihli temyiz dilekçesinde karardan nasıl haberdar olduğuna dair açıklama yapmaksızın hükümleri temyiz etmek istediğini belirttiği,
Anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümünde sağlıklı bir hukuki çözüme ulaşabilmek için bu konudaki anayasal ve kanuni düzenlemelerin incelenmesinde yarar bulunmaktadır.
Anayasanın “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası;
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir...”,
“Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları ise;
“Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkanının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir.
Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır...” şeklinde düzenlenmiş olup Anayasamızın 36. maddesinde, herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu, 40. maddesinde, Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlâl edilen herkesin, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkının bulunduğu belirtilmiştir.
CMK'nın “Kararların gerekçeli olması” başlıklı 34. maddesinin ikinci fıkrası;
“Kararlarda, başvurulabilecek kanun yolu, süresi, mercii ve şekilleri belirtilir.”,
“Eski hâle getirme” başlıklı 40. maddesi ise;
“(1) Kusuru olmaksızın bir süreyi geçirmiş olan kişi, eski hale getirme isteminde bulunabilir.
(2) Kanun yoluna başvuru hakkı kendisine bildirilmemesi halinde de, kişi kusursuz sayılır.” biçiminde düzenlenmiş olup CMK'nın 34. maddesinde, hüküm ve kararlardaki kanun yolu bildiriminin; başvurulabilecek kanun yolu, mercii, şekli ve süresini de kapsaması zorunluluğu vurgulanmıştır. Aynı Kanun'un 40. maddesinin birinci fıkrasında, kusuru olmaksızın bir süreyi geçirmiş olan kişinin, eski hale getirme isteminde bulunabileceği, ikinci fıkrasında ise, kanun yoluna başvuru hakkının kendisine bildirilmemesi hâlinde, kişinin kusursuz sayılacağı belirtilmiştir.
Kişilerin hak arama hürriyetlerinin Anayasa ve diğer kanunlarla güvence altına alındığı ve bu hakkın kullanılabilmesi için devlet işlemlerinin kişilere usulüne uygun olarak bildirilmesi gerektiği açıklandıktan sonra, işleme muhatap olan kişilere hangi adreste ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun hangi maddeleri dikkate alınarak tebligat yapılacağı, muhatabın en son bildirdiği ancak daha önce kendisine tebligat yapılmamış olan adresinden taşındığının belirlenmesi ve başka adresinin de bulunamaması halinde tebligat işleminin hangi usul gözetilerek gerçekleştirilmesi gerektiği hususuna gelince;
7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun “Bilinen adreste tebligat” başlıklı 10. maddesinde;
“Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır.
Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.
Şu kadar ki; kendisine tebliğ yapılacak şahsın müracaatı veya kabulü şartiyle her yerde tebligat yapılması caizdir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Buna göre tebligat, öncelikle tebliğ yapılacak şahsın bilinen en son adresinde yapılır. Adres, muhatabın konut veya iş yeri adresi olabilir. Bilinen en son adresin tespitinde, tebliğ isteyenin beyanı, muhatabın veya diğer ilgililerin bildirimleri ya da mevcut belgeler esas alınır. Ancak, tebligatı çıkaran makama bildirilen adresin, tebligata elverişli olmadığının anlaşılması ya da bu adrese tebligat yapılamaması hâllerinde, muhatabın 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu'na göre adres kayıt sistemindeki adresi bilinen son adresi olarak kabul edilerek tebligat buraya yapılacaktır. (Canan Ruhi, Ahmet Cemal Ruhi, Tebligat Hukuku, Seçkin Yayınevi, s. 82)
7201 sayılı Kanun'un “Hususi Hükümler” başlıklı ikinci babında yer alan “Adres değiştirmenin bildirilmesi mecburiyeti” başlıklı 35. maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkraları;
“Kendisine veya adresine kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olan kimse, adresini değiştirirse, yenisini hemen tebliği yaptırmış olan kaza merciine bildirmeye mecburdur. Bu takdirde bundan sonraki tebliğler bildirilen yeni adrese yapılır.
Adresini değiştiren kimse yenisini bildirmediği ve adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi de tespit edilemediği takdirde, tebliğ olunacak evrakın bir nüshası eski adrese ait binanın kapısına asılır ve asılma tarihi tebliğ tarihi sayılır.
Bundan sonra eski adrese çıkarılan tebliğler muhataba yapılmış sayılır.” hükmünü taşımaktadır.
7201 sayılı Kanun'un 35. maddesinin gerekçesinde, “...Maddenin ikinci fıkrası, birinci fıkranın vaz’ettiği mecburiyete riayetsizliğin hükmünü teşkil ediyor. Evvelce kendisine tebligat yapılmış olan kimse, adresini değiştirdiği halde yenisini bildirmezse, mütaakıp tebligat, tabiatiyle yine eski adrese çıkarılacaktır...” denilmek suretiyle muhataba veya onun adına tebligatı kabule yetkili kimselere daha önce aynı adreste usulüne uygun tebligat yapılmış olma şartıyla 35. maddenin ikinci fıkrası gereği tebligat yapılabileceği hususu açıklanmıştır.
11.01.2011 tarihli ve 6099 sayılı Kanun ile Tebligat Kanunu'nun 35. maddesinin ikinci fıkrasında yapılan değişikliğe ilişkin madde gerekçesinde de benzer şekilde, “...Daha önce kendisine usulüne uygun şekilde tebligat yapılmış kimse, adresini değiştirdiğinde yenisini bildirirse, tebligat bu yeni adrese yapılır. İkinci fıkradaki yeni düzenleme sonucu, daha önce kendisine tebligat yapılıp da adresini değiştiren ve bunu bildirmeyen kişiye ne şekilde tebligat yapılacağı hususu yeniden düzenlemiştir...” denilmek suretiyle bu hususa vurgu yapılmıştır.
Görüldüğü gibi Tebligat Kanunu'nun 35. maddesinin uygulanabilmesi için, muhataba veya onun adına tebligatı kabule yetkili kimselere önceden aynı adreste tebligat yapılmış olması kural olarak şarttır. Bu şart, Tebligat Kanunu'nun 35. maddesinin uygulanabilme koşuludur. Bu koşul gerçekleşmedikçe 35. maddenin uygulanabilmesi söz konusu olmaz. (Ejder Yılmaz-Tacar Çağlar, Tebligat Hukuku, Yetkin Yayınevi, s. 637) 7201 sayılı Kanun'un 35. maddesine göre tebligat yapılabilmesi için tebliğ evrakının aynı adrese yani daha önce usulüne uygun olarak tebligat yapılan adrese gönderilmesi gerekir. Bir dosyada daha önce usulüne uygun tebligat yapılan adrese değil de tebligat yapılmayan başka bir adrese 35. maddeye göre tebligat yapılamaz. Bu hususa dikkat edilmeden yapılan tebligat usulsüz tebligattır. (Canan Ruhi-Ahmet Cemal Ruhi, Seçkin Yayıncılık, 9. Baskı, s. 869), (Mahmut Bilgen, Tebligat Hukuku, Adalet Yayınevi, s. 400)
Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26.03.2013 tarihli ve 1318-108 sayılı kararı ile 29.04.2014 tarihli ve 89-226 sayılı kararında da aynı sonuca ulaşılmıştır.
7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun “Usulüne aykırı tebliğin hükmü” başlıklı 32. maddesi;
“Tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılır.
Muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi addolunur.” şeklinde düzenlenmiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve Ceza Dairelerince tereddüte mahal bırakmayacak şekilde sürdürülen uygulamalara göre; yoklukta kurulan hükmün temyiz hakkı olanlara usulüne uygun tebliğ edilmediği hallerde temyiz süresi işlemeye başlamayacağından, öğrenme üzerine verilen temyiz dilekçelerinin süresinde olduğu kabul edilmektedir.
Bu aşamada, sanığın ticaret sicil gazetesinde belirtilen adresine doğrudan tebligat yapılıp yapılamayacağı hususuna da değinmek gerekmektedir.
7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun, 19.01.2011 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanun'un 9. maddesi ile değişik 35. maddesinin dördüncü fıkrası;
“Daha önce tebligat yapılmamış olsa bile, tüzel kişiler bakımından resmî kayıtlardaki adresleri esas alınır ve bu madde hükümleri uygulanır.” hükmünü taşımaktadır.
7201 sayılı Kanun'un 35. maddesinin dördüncü fıkrasının bu hükmü, muhataba veya onun adına tebligatı kabule yetkili kimselere önceden aynı adreste tebligat yapılmış olması kuralının istisnasını oluşturmakla beraber, sanığa yapılan tebligat tarihi itibarıyla bu hükmün ancak tüzel kişiler bakımından uygulama olanağı bulunmaktadır.
Bu nedenle, 7201 sayılı Kanun'un 35. maddesinin dördüncü fıkrası hükmünün somut olayda uygulanma ihtimali bulunmamaktadır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Yerel Mahkemece sanığın yokluğunda verilen hükme ilişkin, sanığın sorgusunda bildirdiği ve bilinen en son adresine çıkarılan tebligatın, tebligatta gösterilen adresten sorulduğunda adreste oturan Şafi Yaşar’ın muhatabın taşındığını ifade ettiğinden bahisle iade edilmesi üzerine yapılan araştırmada, sanığın adres kayıt sisteminde adresinin bulunamadığının tespit edilmesine rağmen, tekrar aynı adrese Tebligat Kanunu'nun 35. maddesi uyarınca tebligat çıkarıldığı, 6 örnek nolu formülün parçasının adresin kapısına yapıştırıldığı ve durumdan haberdar edilen Şafi Yaşar’ın imzadan imtina ettiği şerhi konularak tebliğ edildiği olayda; tüm dosya kapsamına göre sanığa Tebligat Kanunu'nun 35. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca yapılan tebligata ilişkin adrese daha önce geçerli bir tebligat yapılmadığı, bu nedenle anılan Kanun'un 35. maddesinin uygulanma şartlarının bulunmadığı, sanığın gerçek kişi oluşu nedeniyle resmi makamlara bildirdiği adrese aynı madde uyarınca tebligat yapılmasının da söz konusu olamayacağı hususları birlikte gözetildiğinde mahkemece sanığa yapılan gerekçeli karar tebliğinin geçersiz olduğu ve sanık müdafisinin öğrenme üzerine yaptığı temyiz başvurusunun Tebligat Kanunu'nun 32. maddesi gereğince kanuni süresinde yapıldığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2-Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 20.04.2015 tarihli ve 5744-23957 sayılı sanık ... müdafisinin temyiz isteminin reddine yönelik kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın, hükmün esasının incelenmesi için Yargıtay 15. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 27.11.2018 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.