Hukuk Genel Kurulu 2017/1374 E. , 2018/1780 K.
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki “manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Büyükçekmece 5. Asliye Hukuk Mahkemesince asıl davanın ve karşı davanın kısmen kabulüne dair verilen 09.07.2014 tarihli ve 2013/79 E. 2014/340 K. sayılı karar davalı- karşı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 08.02.2016 tarihli ve 2015/1566 E., 2016/1362 K. sayılı kararı ile;
(...Dava, kişilik haklarına saldırı nedeni ile uğranılan manevi zararın ödetilmesi; karşı dava ise haksız eylem nedenine dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, dava ve karşı davadaki istemlerin bir bölümü kabul edilmiş; karar, davalı-karşı davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı-karşı davalı, davalı-karşı davacının kendisi ile evli olduğunu bildiği halde dava dışı eşi ile birlikte olduğunu, eyleminin kişilik haklarına saldırı niteliğinde bulunduğunu iddia ederek, uğradığı manevi zararın ödetilmesi isteminde bulunmuştur.
Davalı-karşı davacı ise, davacının iddialarını kabul etmediğini belirterek davanın reddine karar verilmesini, davacı-karşı davalının kendisine karşı hakaret ve yaralama niteliğindeki haksız eylemleri nedeniyle uğradığı manevi zararın ödetilmesini istemiştir.
Mahkemece, toplanan delillere göre davalı-karşı davacının, davacı-karşı davalının eşi ile evli olduğunu bilerek birlikte olduğu hususu sabit görülerek davanın kısmen kabulü ile davacı-karşı davalı yararına manevi tazminata; karşı dava yönünden ise, davacı-karşı davalının haksız eylemleri sabit görülerek kısmen kabul ile davalı-karşı davacı yararına manevi tazminata hükmedilmiş; karar, davalı-karşı davacı tarafından asıl davada davacı-karşı davalı yararına hükmedilen manevi tazminat yönünden temyiz edilmiştir.
TMK'nın 185. maddesine göre, “Evlenmeyle eşler arasında evlilik birliği kurulmuş olur. Eşler birlikte yaşamak, birbirlerine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar.” Aynı Kanun'un 174. maddesine göre de, “Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebilir. Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.”
Evlenmeyle eşler arasında kurulan aile birliğinin taraflara yüklediği ödevlerin ihlali veya yerine getirilmemesi durumunda bu yükümlülüğü yerine getirmeyen eş yönünden Türk Medeni Kanunundaki sonuçları, boşanma ve boşanma sebebi olması durumunda, bu olaylar yüzünden kişilik haklarının saldırıya uğraması halinde manevi tazminat talep edilebileceğidir.
TBK'nın 49. maddesine göre, kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Yine TBK'nın 58. maddesinde 'Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namıyla bir miktar para ödenmesini dava edebilir.' Haksız fiile dayalı bir borcun doğabilmesi için, hukuka aykırı bir fiil bulunmalı, fiili işleyenin kusuru olmalı, sonuçta bir zarar doğmalı, zarar ile işlenen fiil arasında da uygun nedensellik bağı bulunması gerekir.
Somut olaya gelince, davalı-karşı davacının ve dava dışı eşin davacı-karşı davalıya yönelik ve bütün olarak aldatma mahiyetindeki davranışlarının manevi tazminatı gerektirip gerektirmeyeceğinin tartışılması gereklidir.
Yukarıda incelenen yasa maddeleri uyarınca, davacı-karşı davalının dava dışı eşinin TMK'nın evlenmeyle eşe yüklediği ödevler arasında bulunan sadakat yükümlülüğünü ihlali nedeniyle, Kanun'un 185. ve 174. maddeleri uyarınca boşanma sebebi ve istek halinde manevi tazminatı gerektirir nitelikte olduğu kuşkusuzdur. TMK'daki düzenleme, dava dışı eşin evlenme ile kurulan aile birliğinin tarafı olması sıfatından kaynaklanmaktadır. Zira dava dışı eş kendi iradesi ile bu birliğin tarafı olmayı kabul etmiş ve yasanın kendisine tanıdığı hak ve yükümlülükler altına girmiştir.
Davalı-karşı davacının eyleminin manevi tazminatı gerektirip gerektirmeyeceğine gelince, davalı-karşı davacının doğrudan davacı-karşı davalının bedensel veya ruhsal bütünlüğüne yönelik hukuka aykırı bir fiilde bulunduğundan söz edilemez. Söz konusu Yasada yükümlülüğünü ihlal eden eşin eylemini birlikte gerçekleştirdiği kişiler yönünden herhangi bir düzenleme getirilmemiştir.
Dava konusu eylemin gerçekleştiği tarih itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı BK'nın müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümlerinin de uygulanma imkanı bulunmamaktadır. Zira, söz konusu Kanun'un 50. maddesinde haksız fiil nedeniyle müteselsilen sorumluluğuna gidilebilecekler gösterilmiştir. Yukarıda açıklanan yasal duruma göre, davalı-karşı davacı zararın meydana gelmesinden asli olarak sorumlu tutulamaz. Yine yasa hükmünün aradığı anlamda iştirak hali de söz konusu olamaz. Zira iştiraken işlenebilir bir eylemin varlığının kabul edilebilmesi için, eylemin müstakilen ve asli olarak da işlenebilir olması gerekir. Ayrıca haksız fiil sorumluluğunu, geniş ve belirsiz bir kavram olan sadakat yükümlülüğünü ihlal etmeye iştirak çerçevesinde değerlendirmek, bu sorumluluğu belirsiz hale getirecektir.
Açıklanan nedenlerle, BK'nın 49 (TBK.58) maddesine göre, davalı-karşı davacının eylemi, davacı-karşı davalının kişilik değerlerine saldırı oluşturacak nitelikte bir eylem olarak kabul edilemez. Mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, davacı-karşı davalının manevi tazminat isteminin tümden reddine karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle, yazılı biçimde karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir...)
gerekçesiyle oy çokluğuyla bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, haksız eylem nedeniyle kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı- karşı davalı vekili; müvekkilinin dava dışı eşi ile 32 yıldır evli olup bu evliliğinden iki çocuğu bulunduğunu, davalının müvekkilinin eşi ile evli olduğunu bilerek duygusal ve cinsel ilişkiye girmesi nedeniyle kişilik haklarının saldırıya uğradığını ileri sürerek 40.000,00TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı- karşı davacı vekili; sadakat yükümlülüğünün eşler arasında akdi bir yükümlülük olup bu akdin tarafı olmayan üçüncü kişiye ileri sürülemeyeceğini, davacının iddia ettiği olay sebebi ile zarar görmediğini, eşi aleyhine hiçbir dava açmadığını ve boşanmayı istemediğini, davacının eşiyle müvekkili arasında evlilik dışı bir ilişki bulunmadığını, davacının müvekkiline yönelik olarak birçok farklı zamanda sözlü ve fiziki saldırılarda bulunduğunu, ağır hakaretler ettiğini belirterek asıl davanın reddine, karşı davanın kabulü ile 100.000,00TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece; asıl dava yönünden davalı- karşı davacı ... Kırıkçı'nın, davacı- karşı davalı ...'nın eşi olan ... ile evli olduğunu bilmesine rağmen gayriresmi ilişkide bulunmak suretiyle davalı- karşı davacının haksız eylem niteliğinde davranış içine girdiği, davacının eşinin sadakatsizlik eylemine katıldığı, davacı- karşı davalının kişilik haklarına, manevi varlığına ve aile bütünlüğüne ağır saldırıda bulunduğu gerekçesiyle asıl davanın kısmen kabulü ile 30.000,00TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı -karşı davacıdan tahsiline; karşı dava yönünden tarafların birbirine karşılıklı olarak hakaret etmeleri sebebiyle ve ceza yargılaması sonunda da ceza tertibine yer olmadığına karar verilmiş olması nedeniyle tazminat takdirine yer olmadığı, ancak davacı- karşı davalının davalı- karşı davacıya yönelik kasten yaralama eylemleri sebebiyle ceza aldığı gerekçesiyle karşı davanın kısmen kabulü ile 10.000,00TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacı -karşı davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Davalı- karşı davacı vekilinin asıl davada verilen kararı temyiz etmesi üzerine karar Özel Dairece, yukarıda açıklanan gerekçelerle oy çokluğuyla bozulmuştur.
Yerel Mahkemece, önceki karardaki gerekçeler tekrar edilerek direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararını davalı- karşı davacı vekili temyiz etmiştir.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, evlilik birliği devam ederken, davacı- karşı davalının eşi ile evli olduğunu bilerek birlikte olan davalı- karşı davacının bu eylemi nedeniyle davacı- karşı davalının manevi tazminat isteminde bulunup bulunamayacağı noktasında toplanmaktadır.
Direnme kararının temyiz incelemesi aşamasında Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunca verilen 06.07.2018 tarihli ve 2015/5 E., 2018/7 K. sayılı içtihadı birleştirme kararı ile 'Evlilik birliği devam ederken eşlerden biri ile evli olduğunu bilerek birlikte olan üçüncü kişiye karşı diğer eşin manevi tazminat isteminde bulunamayacağına' karar verilmiştir.
Bu nedenle Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmede, anılan içtihadı birleştirme kararının eldeki uyuşmazlığa etkisi tartışılıp değerlendirilmiştir.
2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun “İçtihadların birleştirilmesini istemek yetkisi ve bağlayıcılığı” başlıklı 45. maddesinde;
“İçtihadların birleştirilmesini Birinci Başkan, doğrudan doğruya veya Yargıtay dairelerinin veya genel kurulların verdikleri karar sonucunda veya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının bizzat yazı ile başvurması hâlinde, ilgili kuruldan ister. Bu istemlerin gerekçeli olması zorunludur.
Diğer merci veya kişilerin gerekçe göstererek yazılı başvurmaları hâlinde, içtihadı birleştirme yoluna gitmenin gerekip gerekmediğine Birinci Başkanlık Kurulu karar verir. Bu karar kesindir.
İçtihadı birleştirme kararlarının değiştirilmesi veya kaldırılmasının istenmesi de yukarıdaki usule bağlıdır.
İçtihadı birleştirme görüşmeleri, alınmış olan ilke kararları çerçevesinde yürütülür ve kararları yazılır.
İçtihadı birleştirme kararları benzer hukuki konularda Yargıtay Genel Kurullarını, dairelerini ve adliye mahkemelerini bağlar.
İçtihadı birleştirme kararlarının niteliğini açıkça belirten özeti, kararın verilmesini izleyen en kısa zamanda Adalet Bakanlığına bildirilir. Adalet Bakanlığı bütün adliye mahkemelerine ve Cumhuriyet savcılıklarına bu kararları gecikmeksizin duyurur.
İçtihadı Birleştirme Kurulları, genel kurulların veya dairelerin kararlarındaki gerekçe ve görüşlerle bağlı olmaksızın sorunu başka bir görüşle karara bağlayabilirler.”
Hükmü yer almaktadır.
Anılan yasal düzenleme gereğince, içtihadı birleştirme kararlarının benzer hukuki konularda Yargıtay genel kurulları, daireleri ve adliye mahkemeleri için gerekçeleri ile açıklayıcı, sonucu ile bağlayıcı olduğunda kuşku bulunmamaktadır.
Tüm bu açıklamalar, yasal düzenlemeler ve 06.07.2018 tarihli ve 2015/5 E., 2018/7 K. sayılı içtihadı birleştirme kararı ışığında somut olay incelendiğinde;
Davacı-karşı davalının dava dışı eşi ile evli olduğunu bilerek birlikte olan davalı- karşı davacının bu eyleminin, davacı- karşı davalının kişilik haklarına saldırı niteliğinde bulunduğu iddiasıyla manevi tazminat talep edildiği anlaşılmaktadır.
Davacı- karşı davalının dava dilekçesinde manevi tazminat istemine dayanak olarak gösterdiği maddi olgular; evlilik birliğinin devamı sırasında davacı- karşı davalının dava dışı eşi tarafından sadakat yükümlülüğünün ihlali niteliğindeki eylemini birlikte gerçekleştirdiği kişi olan ve evlilik birliğinin tarafı olmaması nedeniyle üçüncü kişi konumunda bulunan davalı- karşı davacının salt evli bir kişiyle birlikte olmak şeklindeki eylemine ilişkindir. Davalı- karşı davacının, dava dışı eş ile evli olduğunu bilerek birlikte olmaktan ibaret olduğu anlaşılan eyleminden başka doğrudan doğruya davacı- karşı davalıya yönelik olarak bağımsız, özel ve nitelikli bir kişilik hakkı ihlalinde bulunduğuna dair bir iddia da bulunmamaktadır. Bu nedenlerle eldeki davanın konusu itibariyle 06.07.2018 tarihli ve 2015/5 E., 2018/7 K. sayılı Yargıtay içtihadı birleştirme kararı kapsamında değerlendirilmesi gereklidir.
Hâl böyle olunca; yerel mahkemece eldeki dava ile ilgili olarak, yukarıda açıklanan ve 2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun 45/5. maddesi gereğince bağlayıcı olan, Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 06.07.2018 tarihli ve 2015/5 E., 2018/7 K. sayılı içtihadı birleştirme kararı tartışılıp değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekmektedir.
Şu hâlde direnme kararı yukarıda açıklanan bu değişik nedenlerle bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalı- karşı davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen bu değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 27.11.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.