11. Ceza Dairesi 2021/37435 E. , 2021/13619 K.
Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 22.06.2021 tarih ve 2021/3369 sayılı kanun yararına bozma istemine atfen, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 10.09.2021 tarih ve KYB-2021/89741 sayılı ihbarname ile;
Kişinin kendisini kamu görevlisi veya banka, sigorta, kredi kurumlarının çalışanı olarak tanıtması veya bu kurumlarla ilişkili olduğunu söylemesi suretiyle dolandırıcılık suçundan sanık ...'nin, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 158/1-l, 35, 62 ve 52/2. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis ve 2.900,00 Türk lirası adli para cezaları ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair İstanbul Anadolu 12. Ağır Ceza Mahkemesinin 08.10.2020 tarihli ve 2019/510 esas, 2020/343 sayılı kararına karşı yapılan itirazın reddine ilişkin mercii İstanbul Anadolu 13. Ağır Ceza Mahkemesinin 11.12.2020 tarihli ve 2020/1501 değişik iş sayılı kararının 'Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 10.04.2018 tarihli ve 2014/15-487 esas, 2018/151 sayılı kararında belirtildiği üzere, istinaf veya temyiz kanun yollarından geçmeksizin kesinleşen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararların ülke sathında uygulama birliğine ulaşmak ve ciddi boyutlara ulaşan hukuka aykırılıkların toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi amacıyla olağanüstü bir kanun yolu olan kanun yararına bozma konusu yapılabileceği nazara alınarak yapılan incelemede,
Dosya kapsamına göre, kişinin kendisini kamu görevlisi veya banka, sigorta, kredi kurumlarının çalışanı olarak tanıtması veya bu kurumlarla ilişkili olduğunu söylemesi suretiyle dolandırıcılık suçundan sanık ...'nin, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 158/1-l, 62 ve 52/2. maddeleri uyarınca 3 yıl 4 ay hapis ve 14.500,00 Türk lirası adli para cezaları ile cezalandırılmasına dair İstanbul Anadolu 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 26.06.2018 tarihli ve 2018/115 esas, 2018/309 sayılı kararının sanık müdafii tarafından istinaf edilmesi üzerine, anılan kararın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinin 17.01.2019 tarihli ve 2018/2770 esas, 2019/93 sayılı kararında belirtildiği üzere 'Sanığın aşamalarda suçlamaları kabul etmeyerek, savunmasının alındığı 21.10.2017 tarihinden yaklaşık 2 ila 3 ay önce banka kartını kaybettiğini, hesabında para olmadığı için umursamadığını ve iptal ettirmediğini, olayla ilgisinin olmadığını, benzer olayla ilgili 05.10.2017 tarihinde yine ifade verdiğini beyan etmesi, sanık müdafiinin istinaf dilekçesinde sanığın savunmasında geçen benzer olayın müştekisinin ... olduğunu bildirmesi, bu olayla ilgili yapılan soruşturmada sanık lehine her hangi bir delilin bulunup bulunmadığının araştırılmadığı gibi ATM'den para çekmeye ilişkin dosyaya gönderilen güvenlik kamera görüntüleri üzerinde her hangi bir inceleme de yapılmaması, keza olay sırasında katılanı arayan ve her hangi bir araştırma yapılmayan ... no'lu telefona ait istinaf aşamasında getirilerek dosyaya konulan abonelik sözleşmesi ve görüşme kayıtlarından abonenin ... olduğunun belirlenmesi ve bu telefonla ... tarafından bildirilen İP ile internet bağlantısı yapıldığının görülmesi ile istinaf aşamasında ilk derece mahkemesinde görülmekte olan dava ile istinaf aşamasındaki dosyanın birleştirilmesine yasal olanağın bulunmaması hususları gözetilerek, gerçeğin hiç bir kuşkuya yer verilmeyecek şekilde tespiti için, katılanı arayan ... no'lu telefon abonesi ... hakkında suç duyurusunda bulunulup sonucu beklenerek, soruşturma sonucunda kamu davası açılması halinde her iki dosyanın birleştirilmesi yoluna gidilmesi, birleştirmeye hukuki veya fiili engelin bulunması halinde suç duyurusuna ait soruşturma evrakının aslı veya onaylı bir sureti dosya içerisine alınarak incelenmesi, ATM'den para çekmeye ilişkin güvelik kamera görüntüleri ile sanık ve telefon abonesi ...'nün temin edilecek fotoğrafları veya görüntülerinin karşılaştırmasına ilişkin konusunda uzman bilirkişiden rapor alınması ve ayrıca sanığın savunması ile müdafiinin istinaf dilekçesinde bahsi geçen sanığın benzer olaya ilişkin başkaca dosyasının bulunması halinde bu dosyanın da getirtilip incelenerek, sanığın hukuki durumunu etkileyecek delilin bulunup bulunmadığının belirlenmesi, varsa buna ilişkin belgelerin bir suretinin dosyaya konularak sonucuna göre. sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması,' şeklinde gerekçe ile bozulmasına karar verildiği,
İstanbul Anadolu 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 26.06.2018 tarihli ve 2018/115 esas, 2018/309 sayılı kararı ile İstanbul Anadolu 12. Ağır Ceza Mahkemesinin 08.10.2020 tarihli ve 2019/510 esas, 2020/343 sayılı kararına konu suçun, suç tarihinin, suçta kullanılan sanığa ait banka hesap bilgilerinin, her iki dosya müştekileri ... ve ...'in sanık tarafından aranmış olduğu telefon numarasının (... isimli kişiye ait ... numaralı hat) ve suçun işleniş şeklinin aynı mahiyette olduğu, suçta kullanılan telefon hattı sahibi ...'nün 22.01.2019 tarihinde alınan ifadesinde, bilgisi ve rızası dışında adına çıkartılmış bir çok hat olduğunu ve bu hatların dolandırıcılık suçunda kullanılarak muhtelif Cumhuriyet savcılıkları tarafından yürütülen bir çok soruşturma dosyasının (ilgili savcılık ve soruşturma dosya numaraları ifade içeriğinde mevcut) bulunduğunu beyan ettiği, İstanbul Anadolu 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 26.06.2018 tarihli ve 2018/115 esas, 2018/309 sayılı kararının, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinin 17.01.2019 tarihli ve 2018/2770 esas, 2019/93 sayılı kararı ile bozulmasını müteakip yapılan yargılama sonunda, İstanbul Anadolu 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 24.09.2020 tarihli ve 2019/146 esas, 2020/316 sayılı kararı ile sanığın beraatine karar verildiği hususları bir bütün olarak değerlendirildiğinde,
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinin 17.01.2019 tarihli ve 2018/2770 esas, 2019/93 sayılı kararında da belirtildiği gibi, katılanı arayan ... no'lu telefon abonesi ... hakkında suç duyurusunda bulunulup sonucu beklenerek, soruşturma sonucunda kamu davası açılması halinde her iki dosyanın birleştirilmesi yoluna gidilmesi, birleştirmeye hukuki veya fiili engelin bulunması halinde suç duyurusuna ait soruşturma evrakının aslı veya onaylı bir sureti dosya içerisine alınarak incelenmesi, ATM'den para çekmeye ilişkin güvelik kamera görüntüleri ile sanık ve telefon abonesi ...'nün temin edilecek fotoğrafları veya görüntülerinin karşılaştırmasına ilişkin konusunda uzman bilirkişiden rapor alınması ve ayrıca sanığın savunması ile müdafiinin aşamalardaki dilekçelerinde bahsi geçen sanığın benzer olaya ilişkin başkaca dosyasının bulunması halinde bu dosyanın da getirtilip incelenerek, sanığın hukuki durumunu etkileyecek delilin bulunup bulunmadığının belirlenmesi, varsa buna ilişkin belgelerin bir suretinin dosyaya konularak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden, itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden” bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca, bozulması istenilmiş olmakla,
Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
Oluş ve dosya kapsamına göre, kendisini banka görelisi olarak tanıtmak suretiyle müşteki ...'i arayan sanığın , bankacılık işlemleri nedeniyle kandırarak müştekinin kart bilgilerini aldıktan sonra, kendisine ait olan hesaba para yolladığı ve nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediği iddiası ile dava açılıp İstanbul Anadolu 12. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş ve merci İstanbul Anadolu 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından sanığın sübuta ilişkin itirazı üzerine yapılan incelemede talep reddedilmiş ise de; aynı sanık hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 158/1-L, 62 ve 52/2. maddeleri uyarınca 3 yıl 4 ay hapis ve 14.500,00 Türk lirası adli para cezaları ile cezalandırılmasına dair İstanbul Anadolu 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 26.06.2018 tarihli 2018/115 Esas ve 2018/309 Karar sayılı kararının sanık müdafisi tarafından istinaf edilmesi üzerine, anılan kararın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinin 17.01.2019 tarihli 2018/2770 Esas ve 2019/93 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere 'Sanığın aşamalarda suçlamaları kabul etmeyerek, savunmasının alındığı 21.10.2017 tarihinden yaklaşık 2 ila 3 ay önce banka kartını kaybettiğini, hesabında para olmadığı için umursamadığını ve iptal ettirmediğini, olayla ilgisinin olmadığını, benzer olayla ilgili 05.10.2017 tarihinde yine ifade verdiğini beyan etmesi, sanık müdafiinin istinaf dilekçesinde sanığın savunmasında geçen benzer olayın müştekisinin ... olduğunu bildirmesi, bu olayla ilgili yapılan soruşturmada sanık lehine her hangi bir delilin bulunup bulunmadığının araştırılmadığı gibi ATM'den para çekmeye ilişkin dosyaya gönderilen güvenlik kamera görüntüleri üzerinde her hangi bir inceleme de yapılmaması, keza olay sırasında katılanı arayan ve her hangi bir araştırma yapılmayan ... no'lu telefona ait istinaf aşamasında getirilerek dosyaya konulan abonelik sözleşmesi ve görüşme kayıtlarından abonenin ... olduğunun belirlenmesi ve bu telefonla ... tarafından bildirilen İP ile internet bağlantısı yapıldığının görülmesi ile istinaf aşamasında ilk derece mahkemesinde görülmekte olan dava ile istinaf aşamasındaki dosyanın birleştirilmesine yasal olanağın bulunmaması hususları gözetilerek, gerçeğin hiç bir kuşkuya yer verilmeyecek şekilde tespiti için, katılanı arayan ... no'lu telefon abonesi ... hakkında suç duyurusunda bulunulup sonucu beklenerek, soruşturma sonucunda kamu davası açılması halinde her iki dosyanın birleştirilmesi yoluna gidilmesi, birleştirmeye hukuki veya fiili engelin bulunması halinde suç duyurusuna ait soruşturma evrakının aslı veya onaylı bir sureti dosya içerisine alınarak incelenmesi, ATM'den para çekmeye ilişkin güvelik kamera görüntüleri ile sanık ve telefon abonesi ...'nün temin edilecek fotoğrafları veya görüntülerinin karşılaştırmasına ilişkin konusunda uzman bilirkişiden rapor alınması ve ayrıca sanığın savunması ile müdafiinin istinaf dilekçesinde bahsi geçen sanığın benzer olaya ilişkin başkaca dosyasının bulunması halinde bu dosyanın da getirtilip incelenerek, sanığın hukuki durumunu etkileyecek delilin bulunup bulunmadığının belirlenmesi, varsa buna ilişkin belgelerin bir suretinin dosyaya konularak sonucuna göre. sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması,' şeklinde gerekçe ile bozulmasına karar verildiği ve sonrasında mahkemesi tarafından eksik hususlar giderilerek sanığın atılı suçtan beraat ettiği ve bu kararın da istinaf incelemesinden esastan ret kararı verilerek kesinleştiği anlaşılmıştır.
Sanık müdafisinin kanun yararına bozma talebine dair dilekçesinde; Her iki dosyadaki suçun, suç tarihinin, suçta kullanılan sanığa ait banka hesap bilgilerinin, müştekiler ...'in ve ...'in sanık tarafından aranmış olduğu telefon numarasının (... isimli kişiye ait ... numaralı hat) ve suçun işleniş şeklinin aynı mahiyette olduğu, suçta kullanılan telefon hattı sahibi ...'nün 22.01.2019 tarihinde alınan ifadesinde, bilgisi ve rızası dışında adına çıkartılmış bir çok hat olduğunu ve bu hatların dolandırıcılık suçunda kullanılarak muhtelif Cumhuriyet savcılıkları tarafından yürütülen bir çok soruşturma dosyasının (ilgili savcılık ve soruşturma dosya numaraları ifade içeriğinde mevcut) bulunduğunu ,bu sebeplerle itiraz merciinin itirazın reddi yerine kabulü kararı vermesi gerektiğini belirttiği anlaşılmıştır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 10.04.2018 tarihli 2014/15-487 Esas ve 2018/151 Karar sayılı kararında, istinaf veya temyiz kanun yollarından geçmeksizin kesinleşen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararların ülke sathında uygulama birliğine ulaşmak ve ciddi boyutlara ulaşan hukuka aykırılıkların toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi amacıyla olağanüstü bir kanun yolu olan kanun yararına bozma konusu yapılabileceğini, yine Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 20.06.2019 tarihli 2016/7-1413 Esas ve 2019/489 Karar sayılı ilamında, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına yönelik itiraz başvurusu üzerine, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararın, CMK'nin 231. maddenin 6. fıkrasında yer alan suça ve sanığa ilişkin objektif uygulama koşullarının var olup olmadığı ile sınırlı olarak yapılması durumunda hak arama özgürlüğü ile 4 Kasım 1950 tarihli İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme’nin (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin) 13. maddesindeki etkili başvuru hakkının ihlal edilebileceği ve ayrıca ceza muhakemesi hukukunun maddi gerçeğe ulaşma amacıyla da bağdaşmayan sonuçlara neden olabileceği göz önüne alındığında, itiraz merciinin CMK’nin 231. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılması koşullarının bulunup bulunmadığına dair yapılacak şekli denetim dışında esas bakımından da (suçun sübutu, suç nitelendirmesinin doğru yapılıp yapılmadığı, mevcut delillerin mahkumiyete yeterli nitelikte bulunup bulunmadığı, eksik inceleme sonucu karar verilip verilmediği, hükmedilen hapis ve/veya adli para cezası yanında, uygulanmasına karar verilen güvenlik tedbirleri, vekalet ücreti gibi hususlarda yerel mahkeme kararının isabetli olup olmadığı vb. konularda) değerlendirme yapması ve açıklanmayan hükmün içeriğindeki hukuka aykırılıkları denetlemesi gerektiği belirtilmiştir.
Bu açıklamalar ışığında incelenen dosyada sanık müdafisinin; müvekkilinin beraat etmesi yerine eksik incelemeye dayalı olarak hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesine itirazı üzerine, mercinin CMK'nin 231. maddesinde sayılan koşulların bulunup bulunmadığının tespitinin yanında, itiraza konu kararı hem maddi hem de hukuki yönden değerlendirerek, hukuka aykırılık saptanması halinde gerekçesi de gösterilmek suretiyle itirazı kabul edip, yeniden karar verilmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermesi gerekirken, bu yönlerden irdelemeye yer vermeyen yetersiz gerekçeyle yazılı şekilde itirazın reddine karar verilmesinde isabet görülmemiş olup, kanun yararına bozmaya atfen düzenlenen ihbarnamedeki düşünce yerinde görülmekle, sanık hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün açıklanmasının geri bırakılmasına dair İstanbul Anadolu 12. Ağır Ceza Mahkemesinin 08.10.2020 tarihli 2019/510 Esas ve 2020/343 Karar sayılı kararına karşı yapılan itirazın reddine ilişkin merci İstanbul Anadolu 13. Ağır Ceza Mahkemesinin 11.12.2020 tarihli ve 2020/1501 Değişik İş sayılı kararının 5271 sayılı CMK'nin 309. maddesi gereğince BOZULMASINA, aynı maddenin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca müteakip işlemlerin mahallinde mahkemesince yerine getirilmesine dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına İADESİNE, 27.12.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.