10. Hukuk Dairesi 2012/18820 E. , 2013/3498 K.
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, yersiz tahsil edildiği ileri sürülen sigorta primlerinin yasal faiziyle birlikte geri alınması istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı ... avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-) Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalı Kurum vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-) Dava dışı sigortalı ... tarafından açılan hizmet tespiti davası sonunda 06.07.1998 – 11.10.2004 dönemine ilişkin 450 günlük sürenin hüküm altına alınmasına yönelik ... (4.) İş Mahkemesi’nce verilen 31.08.2006 gün ve 1200/723 sayılı kararın Dairemiz tarafından 28.06.2007 tarihinde, dava dışı diğer sigortalı ... tarafından açılan davada ise 01.06.1998 – 30.12.2004 dönemine ait 2370 günlük zorunlu sigortalılık süresinin hüküm altına alınmasına yönelik ... (8.) İş Mahkemesi’nin 20.02.2008 gün ve 511/73 numaralı kararının da Dairemizce 14.12.2009 tarihinde onanarak kesinleştiği, bunun üzerine, anılan çalışmalar bakımından gerekli belgelerin sunulmasına ilişkin uyarı yazısının 05.02.2010 günü davacı işverene tebliğ edildiği, işverence 02.03.2010 tarihinde Kurum işlemine itiraz edilerek, bu kapsamda sigorta prim borcunun zamanaşımına uğradığı ve ihtirazi kayıtla yatırılacağı belirtilip, tahakkuk ettirilen primlerin 08.03.2010 günü ödendiği, Kurum Komisyonunca itirazın reddine yönelik 15.04.2010 tarihli kararın 27.04.2010 günü davacıya tebliğ edilmesi üzerine 26.05.2010 tarihinde işbu istirdat davasının açıldığı anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanaklarından olan 506 sayılı Kanunun “Primlerin ödenmesi” başlığını taşıyan 80. maddesinde, 08.12.1993 tarihinde yürürlüğe giren 3917 sayılı Kanunun 1. maddesiyle değişiklik yapılarak Kurumun, süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüş, 4958 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 30.09.2003 günü yürürlüğe giren 38. maddesiyle anılan madde yeniden değiştirilerek tahsilde, 6183 sayılı Kanunun 51. maddesi hariç, diğer maddelerinin uygulanacağı belirtilmiş, sonrasında bu maddede 06.07.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5198 sayılı Kanunun 11. maddesi ile bir kez daha değişikliğe gidilerek tahsilde, 6183 sayılı Kanunun 51 ve 102. maddeleri hariç, diğer maddelerinin uygulanacağı açıklanmış, böylelikle 3917 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki duruma dönülmüştür.
Şu durumda söz konusu mevzuat kapsamında, zamanaşımı süresi bakımından, 08.12.1993 günü öncesine ve 06.07.2004 sonrasına ilişkin prim ve diğer alacaklar yönünden Kurumun alacak hakkı, Borçlar Kanununun 125. maddesinde öngörülen (10) yıllık zamanaşımı süresine tabi olup, zamanaşımının başlangıç tarihi, anılan Kanunun 128. maddesi gereğince alacağın muaccel olduğu tarihtir ve zamanaşımının kesilmesi ile durmasına ilişkin 132. ve ardından gelen maddelerindeki düzenlemeler de uygulama alanı bulmaktadır. 08.12.1993 – 05.07.2004 dönemine ait prim ve diğer alacaklar yönünden ise, 6183 sayılı Kanunun “Tahsil zamanaşımı” başlığını taşıyan 102. ve ardından gelen maddeleri uygulanmakta, anılan madde hükmüne göre (5) yıl olan zamanaşımı süresinin başlangıcı da, alacağın vadesinin rastladığı takvim yılını izleyen yıl başı olarak kabul edilmektedir.
Diğer taraftan, 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun “Prim belgeleri ve işyeri kayıtları” başlıklı 86. maddesinin yedinci fıkrasında, Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurlarınca, fiilen yapılan denetimler sonucunda veya işyeri kayıtlarından yapılan tespitlerden ya da kamu idarelerinin denetim elemanlarınca kendi mevzuatı gereğince yapacakları soruşturma, denetim ve incelemeler sonucunda veya kamu kurum ve kuruluşları ile bankalar tarafından düzenlenen belge veya alınan bilgilerden çalıştığı anlaşılan sigortalılara ait olup, bu Kanun uyarınca Kuruma verilmesi gereken belgelerin yapılan tebligata karşın (1) ay içinde verilmemesi veya eksik verilmesi durumunda, bu belgelerin Kurumca resen düzenleneceği ve içeriği sigorta primlerinin Kurumca belirlenerek işverene tebliğ edileceği, işverenin, bu maddeye göre tebliğ edilen prim borcuna karşı tebliğ tarihinden itibaren (1) ay içinde, ilgili Kurum ünitesine itiraz edebileceği, itirazın reddi durumunda, işverenin kararın tebliğ tarihinden itibaren (1) ay içerisinde yetkili iş mahkemesine başvurabileceği açıklanmıştır. Kanunun “Primlerin ödenmesi” başlığını taşıyan 88. maddesinin on altıncı fıkrasında, Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Kanunun 51., 102. ve 106. maddeleri hariç, diğer maddelerinin uygulanacağı bildirildikten sonra “Devir, temlik, haciz ve Kurum alacaklarında zamanaşımı” başlıklı 93. maddesinin ikinci fıkrasında ise, Kurumun prim ve diğer alacaklarının ödeme süresinin dolduğu tarihi izleyen takvim yılı başından başlayarak (10) yıllık zamanaşımına tâbi olduğu, Kurumun prim ve diğer alacaklarının; mahkeme kararı sonucunda doğmuş ise mahkeme kararının kesinleşme tarihinden, Kurumun denetim ve kontrolle görevli memurlarınca yapılan tespitlerden doğmuş ise rapor tarihinden, kamu idarelerinin denetim elemanlarınca kendi mevzuatı gereğince yapacakları soruşturma, denetim ve incelemelerden doğmuş ise bu soruşturma, denetim ve inceleme sonuçlarının Kuruma intikal ettiği tarihten veya bankalar, döner sermayeli kuruluşlar, kamu idareleri ile kanunla kurulmuş kurum ve kuruluşlardan alınan bilgi ve belgelerden doğmuş ise bilgi ve belgenin Kuruma intikal ettiği tarihten itibaren, zamanaşımının (10) yıl olarak uygulanacağı yönünde düzenleme yapılmıştır.
Konuya ilişkin 5510 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önceki yasal mevzuatımızda, 506 sayılı Kanunun 80. maddesinde ve 6183 sayılı Kanunda prim ve diğer alacakların doğmasındaki özel durumlara göre zamanaşımı başlangıcı yönünden özel bir düzenlemenin yer almadığı, 5510 sayılı Kanunun 93. maddesinin ikinci fıkrasıyla, 506 sayılı Kanunda öngörülmeyen yeni bir düzenleme getirilerek, prim ve diğer alacakların doğmasındaki özel durumlarda zamanaşımının hangi tarihten başlayacağının belirlendiği belirgin bulunmakla, genel olarak kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı ve zamanaşımına ilişkin olarak 5510 sayılı Kanunda, geriye yürüyeceğine olanak veren bir düzenlemenin bulunmaması gözetildiğinde, zamanaşımı hükmü içeren anılan fıkranın geçmişe yönelik uygulanamayacağı benimsenmelidir. Buna göre; Kurumun prim ve diğer alacaklarının mahkeme kararının kesinleştiği anda doğduğu, başka bir anlatımla, istem konusu hakkın, mahkeme kararının kesinleştiği gün istenebilir konuma geldiği benimsenerek, alacak, mahkeme kararı sonucunda doğmuş ise uyuşmazlıkların çözümünde, kararın kesinleşme tarihi itibarıyla yürürlükte olan yasal düzenleme uygulanmalıdır.
Yukarıdaki yasal düzenleme ve açıklamalar ışığında dava değerlendirildiğinde; sigortalı Ş.Kılınç’ın çalışmaları hakkında tahakkuk ettirilen prim borcu yönünden hizmet tespiti kararının kesinleşme tarihinde yürürlükte olan 5510 sayılı Kanunun uygulanması gerekmekte olup, anılan Kanunun 93. maddesinde öngörülen (10) yıllık zamanaşımı süresinin geçmediği belirgindir. Diğer sigortalı S.Gülkan’ın hizmetine ait prim borcu için ise kararın kesinleştiği tarihte yürürlükte olan 506 sayılı Kanun kapsamında çözüme gidilmesi gerekmektedir ve buna göre, 06.07.1998 - 05.07.2004 dönemine ait primler yönünden (5) yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu açıktır.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulduğunda, prim borçları yönünden gerekli ayrıştırma yapılarak elde edilecek sonuca göre hüküm kurulması gerekirken, mahkemece eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeyle, her iki sigortalıya ait prim borcu bakımından 506 sayılı Kanuna göre zamanaşımı uygulaması yapılarak istemin aynen karar altına alınması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 28.02.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.