3. Ceza Dairesi 2021/6131 E. , 2022/3881 K.
Mahkemesi :Ceza Dairesi
İlk Derece Mahkemesi : Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 08.06.2018 tarih ve 2016/238 - 2018/128 sayılı kararı
Suç : Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, Devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasi veya askeri casusluk amacıyla temin etme, nitelikli zimmet, silahlı terör örgütüne üye olma, dini inanç ve duyguları istismar etmek suretiyle dolandırıcılık, kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik, suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama, kişisel verilerin hukuka aykırı kaydedilmesi, kişisel verilerin hukuka aykırı şekilde başkasına verilmesi, yayılması, ele geçirilmesi
Hüküm : Sanıklar ..., ..., ... ve ...'nın 5237 sayılı TCK'nın 37/1, 309/1, 3713 sayılı TMK'nın 5/1, 53/1, 58/9, 63 maddelerinden, TCK'nın 220/5, 282/1, 282/4, 43/1, 52/2, 53/1, 58/9, 63 maddelerinden, TCK'nın 220/5, 158/1-a, 43/1-2, 52/2, 53/1, 58/9, 63 maddelerinden mahkumiyetlerine; sanıklar Abdülkadir
Aksoy, ... ve ...'in TCK'nın 314/2, 3713 sayılı TMK'nın 5/1, 53/1, 58/9, 63 maddelerinden mahkumiyetlerine, TCK'nın 37/1, 309/1, 312/1, 220/5, 282/1,4, 158/1-a,e, 328/1, 247/2, 204/1, 135/1, 136/1, 3713 sayılı TMK'nın 5/1, 43/1, 53/1, 58/9, 63 maddelerinden 5271 sayılı CMK'nın 223/2-a maddesi gereğince ayrı ayrı beraatlerine dair hükümlere yönelik istinaf başvurularının esastan reddi
Temyiz edenler : Sanık ... ve müdafileri, sanık ... müdafileri, sanık ... müdafileri, sanık ..., sanık ... müdafii, sanık ... ve müdafileri, sanık ... ve müdafii, katılan ... vekili, katılan T.C. ... vekili, Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet savcısı
Bölge adliye mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle;
Temyiz edenlerin sıfatı, başvurularının süresi, kararın niteliği ve temyiz sebeplerine göre dosya incelendi, gereği düşünüldü;
Sanıklar ve müdafiilerinin duruşmalı inceleme istemlerinin, ilk derece ve bölge adliye mahkemesinde silahların eşitliği ile çelişmeli yargılama ilkeleri doğrultusunda savunmaya yeterli imkan sağlanıp, bu hakkın etkin şekilde kullandırılmış olması, temyiz denetiminde sınırsız şekilde yazılı savunma imkanının kullanılabilme olanağının bulunması karşısında savunma hakkının kısıtlanması söz konusu olmadığından, 01.02.2018 tarihli ve 7079 sayılı Kanunun 94. maddesi ile değişik CMK'nın 299/1. maddesi uyarınca takdiren REDDİNE,
I-Katılan ... vekili ile katılan T.C. ... vekilinin temyiz istemlerinin incelenmesinde;
T.C. Cumhurbaşkanlığının, nitelikli zimmet, silahlı terör örgütüne üye olma, dini inanç ve duyguları istismar etmek suretiyle dolandırıcılık, kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik, suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama, kişisel verilerin hukuka aykırı kaydedilmesi, kişisel verilerin hukuka aykırı şekilde başkasına verilmesi, yayılması, ele geçirilmesi suçlarından;
T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığının, Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, Devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasi veya askeri casusluk amacıyla temin etme, silahlı terör örgütüne üye olma, dini inanç ve duyguları istismar etmek suretiyle dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik, kişisel verilerin hukuka aykırı kaydedilmesi, kişisel verilerin hukuka aykırı şekilde başkasına verilmesi, yayılması, ele geçirilmesi suçlarından;
Bu suçların niteliği itibariyle, doğrudan doğruya zarar görmedikleri, bu nedenle bu suçlar yönünden davaya katılma haklarının bulunmadığı ve davaya katılmalarına ilişkin
verilen kararlar da hukuki değerden yoksun olup, hükümleri temyiz yetkisi vermeyeceği anlaşılmakla, katılanlar vekillerinin temyiz istemlerinin CMK'nın 298/1. maddesi gereğince REDDİNE, bu suçlar yönünden Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesinin 20.11.2020 tarihli temyiz isteminin reddine dair ek kararının ONANMASINA,
Temyiz taleplerinin reddi nedenleri belirlenmekle, işin esasına geçildi;
II-Sanıklar ..., ... ve ... hakkında Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, Devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasi veya askeri casusluk amacıyla temin etme, nitelikli zimmet, zincirleme şekilde dini inanç ve duyguları istismar etmek suretiyle dolandırıcılık, zincirleme şekilde kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık ve zincirleme şekilde suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama suçlarından verilen beraat kararlarına; silahlı terör örgütüne üye olma suçundan kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik temyiz istemlerinin incelenmesinde;
Beraat kararları yönünden;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre katılan ... vekili ile katılan T.C. ... vekili ve bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet savcısının temyiz dilekçelerinde ileri sürdükleri nedenler yerinde görülmediğinden;
Mahkumiyet hükümleri yönünden;
Dosyadaki mevcut delillerin atılı suçun sübutu için yeterli olduğu görülmekle, sanık ... yönünden ByLock tespit ve değerlendirme tutanağı beklenilmeden karar verilmesi sonuca etkili görülmemiştir.
Yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, yaptırımların kanuni bağlamda şahsileştirilmek suretiyle uygulandığı anlaşılmakla, sanıklar ve müdafiileri ile bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet savcısının temyiz dilekçelerinde ileri sürdükleri nedenler yerinde görülmediğinden;
5271 sayılı CMK’nın 302/1. maddesi gereğince temyiz davasının esastan reddiyle beraat kararlarının ve mahkumiyet hükümlerinin ONANMASINA,
III-Sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkında Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, zincirleme şekilde dini inanç ve duyguları istismar etmek suretiyle dolandırıcılık ve zincirleme şekilde suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama suçlarından kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik temyiz istemlerinin incelenmesinde;
Ayrıntıları, Dairemizin 22.03.2019 tarih ve 2018/7103 esas 2019/1953 sayılı kararında açıklandığı üzere;
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 309. maddesinde düzenlenen Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçunun maddi unsuru/tipik eylem, cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye elverişli vasıtalarla teşebbüs etmektir. Suçun bu amaçla kurulmuş bir örgüt faaliyeti kapsamında işlenmesi, korunan amaçlara matuf fiillerin elverişliliğinin değerlendirilmesi bakımından önem taşımakta ise de bu husus suçun unsuru değildir.
Suç, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmak, bu düzen yerine başka bir düzen getirmek veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemek amacına matuf doğrudan genel kast ile işlenebilen bir suçtur. Suç tanımında belirtilen amaçları gerçekleştirmeye yönelik bir fiil işlenmesi hususunda iştirak iradeleri bulunan sanıklar hakkında Türk Ceza Kanununun 309. maddesinde düzenlenen Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçu yönünden iştirakin her şeklinin uygulanması mümkündür.
Suça iştirakten söz edebilmek için amaca yönelik bir fiil işleme hususunda iştirak iradelerini ortaya koyan kişilerin hepsinin bu amaçla kurulmuş bir örgütün üyesi olması da gerekmez.
15 Temmuz 2016 günü, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Anayasal düzeninin değiştirilmesi amacıyla, Türk Silahlı Kuvvetlerine sızmış FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensubu olan ve/veya bu örgütsel faaliyeti destekleyen 8.000'in üzerinde askeri personel tarafından savaş uçakları dahil 35 uçağın, 3 geminin, 37 helikopterin, 74'ü tank olmak üzere 246 zırhlı aracın ve 4.000'e yakın hafif silahın kullanılarak; Cumhurbaşkanına suikasta teşebbüs edilmiş, TBMM ve Cumhurbaşkanlığı Külliyesi başta olmak üzere birçok stratejik merkez bombalanmış, Başbakanın konvoyuna silahlı saldırı gerçekleştirilmiş, kalkışmaya karşı koyan güvenlik görevlileri ile sokaklara çıkan sivillere devletin silahlı kuvvetlerine ait bu uçak, helikopter, tank ve silahlarla saldırılarak 4'ü asker, 63'ü polis ve 183'ü sivil olmak üzere toplam 250'den fazla kişi şehit edilmiş, 23'ü asker, 154'ü polis ve 2.558'i sivil olmak üzere toplam 2.735 kişi de yaralanmıştır.
Somut darbe teşebbüsü, TCK'nın 309. maddesinde sayılan amaçlara matuf zarar tehlikesi doğuran vahim eylemler vasfını aşarak, Anayasal düzeni doğrudan ortadan kaldırma neticesine yönelmiş, örgütün ülke genelindeki organik bütünlüğünden ve etkinliğinden istifade edilerek planlanıp uygulanmış, neticesi ve başarısı eş zamanlı, senkronize hareketlere bağlı hukuki anlamda tek bir fiil olarak ortaya çıkmıştır. Bu nedenle örgütsel koordinasyon veya iştirak iradesi gereğince ve iş bölümü doğrultusunda bulundukları mahal ve konumlarına uygun, amaca hizmet eden ve katkı sunan icrai harekette bulunanların, icra aşamasına geçerek amaç suç yönünden somutlaştığında ve elverişliliğinde tartışma bulunmayan bu fiil üzerinde müşterek hâkimiyet kurdukları gözetilerek TCK'nın 37. maddesi kapsamında 'doğrudan fail' olduklarının kabulünde zorunluluk vardır.
Mensup olduğu örgütle kurduğu bağ nedeniyle örgütsel faaliyet kapsamında işlenen Anayasayı ihlal suçuna ilişkin planlama, hazırlık ve icra organizasyonundan haberdar olmak
suretiyle darbeye teşebbüs suçunu sevk ve idare edenler tarafından verilen emirleri/görevleri kabullenerek ülke çapındaki icra hareketleriyle illi bir değer taşıyan icra hareketlerini gerçekleştirenlerin ya da görev paylaşımı bağlamında henüz sırası gelmemiş icra hareketleri için gerekli hazırlıkları yapanların bu suç yönünden müşterek fail olarak sorumlu tutulmaları gerekmektedir.
Doğrudan kanuni tanımda öngörülen cebir ve şiddet içeren icrai hareket niteliğinde olmayan, somut zarar tehlikesinin gerçekleşmesini sağlayacak biçimde -faillerle birlikte- fiil üzerinde müşterek hâkimiyet kurmalarını temin edecek fonksiyonel bir mahiyet taşımayan, suç organizasyonu içinde bir iş bölümünün gereği olarak görevlendirilmeleri nedeniyle ika edildiği kanıtlanamayan, ancak suçun icrasına başlanmasından sonra katılma iradesini açıkça ortaya koyan, zaman, nitelik ve yakın zarar tehlikesine yaptığı katkı itibariyle bütün olarak darbenin icrasını kolaylaştırmaya yönelen hareketleri gerçekleştiren sanıkların eylemlerinin, 5237 sayılı TCK’nın 309/1 ve 39/2-c maddeleri kapsamında Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmeye yardım suçunu oluşturacağı gözetilmeli, hukuki durumları buna göre tespit edilmelidir.
Somut olayda dosya kapsamı ve tanık beyanları itibariyle, sanık ...'nın FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün üst istişare heyetinde bulunduğu ve örgütün medya yapılanmasını yönetenler arasında yer aldığı, sanık ...'nın örgütün milli eğitim yapılanmasını yönetenler içinde yer aldığı ve sonrasında irşat heyetinde bulunduğu, sanık ...'in bir dönem örgütün Erzurum il imamı olarak yöneticiliğini yaptığı ve sonrasında medya yapılanmasını yönetenler içinde yer aldığı, sanık ...'nın örgütün medya yapılanmasını yönetenler içinde bulunduğu, ancak sanıkların FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün örgütsel faaliyet kapsamında gerçekleştirdiği Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçuna ilişkin planlama, hazırlık ve icra organizasyonunda yer aldıklarının kanıtlanamadığı, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü kurucusu ve baş yöneticisi ...'e doğrudan bağlı olarak faaliyet yürüten sanıkların eylemlerinin silahlı terör örgütü yönetme suçunu oluşturduğu, örgütün nihai amacını gerçekleştirmek için hazırlık, planlama, icra ve sonrası itibariyle örgütsel bir organizasyon ürünü olduğu anlaşılan darbe girişimi ile sanıkların eylemleri arasında illiyet bağının bulunduğunu kabule yasal bir imkan bulunmadığı, darbe yapılacağı hususundaki bilgilerinin mevcudiyeti sabit kabul edilse dahi bu durumun iştirak iradesine dahil olunduğu sonucunu doğurmayacağı gerçeği de gözetildiğinde, haberdar olsalar dahi darbe girişimine yönelik icrai davranışları mevcut olmadığından, Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçundan sorumlu tutulamayacakları, kaldı ki sanıklar ..., ... ve ...'in 15.07.2016 tarihli darbe girişiminden yaklaşık 1 sene önce temyiz incelemesine konu bu dava dosyasının soruşturma aşamasında tutuklandıkları ve darbe girişimi esnasında halen cezaevinde tutuklu bulundukları, darbe girişimine yönelik herhangi bir eylemlerinin de tespit edilemediği, yine örgüt yöneticisi olan sanıkların TCK'nın 220/5 maddesi gereği örgüt faaliyeti kapsamında işlenen suçlardan sorumlu tutulabilmeleri için bu suçlar yönünden örgüt içinde atama, tayin ve ikame etme yetkisinin bulunması gerektiği, somut olayda sanıkların böyle bir yetkisinin bulunduğundan söz edilemeyeceği, dosya
kapsamına göre örgüt içerisinde yönetici olarak faaliyette bulundukları bölümler nazara alındığında atılı Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, zincirleme şekilde dini inanç ve duyguları istismar etmek suretiyle dolandırıcılık ve zincirleme şekilde suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama suçlarının oluşmayacağı, ancak mevcut haliyle eylemlerinin TCK'nın 314/1. maddesinde düzenlenen silahlı terör örgütü yönetme suçunu oluşturacağı, TCK'nın 309/1. maddesinde düzenlenen Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçu ile silahlı terör örgütü yönetme suçu arasında geçitli suç ilişkisi olduğu da dikkate alınarak sanıklar hakkında silahlı terör örgütü yönetme suçundan ceza tayin edilirken örgüt içerisindeki konum, eylem ve faaliyetleri göz önüne alınarak cezanın üst sınıra yakın belirlenmesi suretiyle hukuki durumlarının buna göre tayin ve takdiri;
Ayrıca, sanık ... yönünden;
Sanık hakkında UYAP üzerinden yapılan kontrolde İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/281 esas sayılı dava dosyası üzerinden FETÖ/PDY silahlı terör örgütü kurma veya yönetme suçundan yargılama yapıldığı anlaşılmakla, mükerrer yargılamanın ve cezalandırmanın hukuken mümkün bulunmadığı ve örgüt yöneticiliği suçunun temadi eden suç niteliğinde olduğu nazara alınarak sanık hakkında açılan dava dosyasının aslı veya onaylı örneklerinin Yargıtay denetimine olanak verecek şekilde getirtilip incelenerek bir karar verilmesi gerektiğinin gözetilmesi lüzumu,
Kanuna aykırı, sanıklar ve müdafileri ile katılan T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, mahkumiyet hükümlerinin BOZULMASINA, mevcut delil durumu, sanıkların tutuklulukta geçirdikleri süre, atılı suç için kanun maddelerinde öngörülen ceza miktarı ve bozma nedenleri gözetilerek sanıklar ..., ..., ... ve ...'in tahliye taleplerinin reddi ile tutukluluk hallerinin DEVAMINA, 28.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren 20.02.2019 tarih ve 7165 sayılı Kanunun 8. maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanunun 304. maddesi uyarınca dosyanın Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesine, kararın bir örneğinin bilgi için Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 28.06.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.