Ceza Genel Kurulu 2020/298 E. , 2022/493 K.
Yargıtay Dairesi: 7. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Eşyayı gümrük işlemlerine tabi tutmaksızın yurda sokma suçundan sanık ...'in 5607 sayılı Kanun'un 3/1 ile TCK'nın 62, 52/2-4, ve 54. maddeleri uyarınca 10 ay hapis ve 1.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, hapis cezasının ertelenmesine, nakil aracının iadesine ve müsadereye ilişkin Saray (Van) Asliye Ceza Mahkemesince verilen 29.04.2014 tarihli ve 38-78 sayılı hükmün, sanık ve katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 18.02.2020 tarih ve 1075-38526 sayı ile; TCK'nın 54. maddesi bakımından düzeltilerek onanmasına oy çokluğuyla karar verilmiştir.
Daire Üyeleri ...'Kaçakçılık suçundan sanık ... ... hakkında kurulan mahkûmiyete ilişkin hükmün, sanık tarafından temyizi üzerine sayın çoğunluğun düzeltilerek onamaya ilişkin kararı yerinde değildir.
Şöyle ki;
Sanık ... ... aşamalardaki savunmalarında özetle, Saray İlçesinde ev yaptırdığını, fayansa ihtiyacı olduğu için İran tarafına yasal yollardan geçerek suça konu fayansları alarak tanıdıklarının araçlarıyla 3-5 er kutu olarak Türkiye tarafına geçirdikten sonra kendi aracına yüklerken kolluk güçlerinin hakkında işlem yaptığını, ticari amacının bulunmadığını, yaptırdığı evde kullanacağını söylemiştir.
12.09.2013 tarihli Araç Arama ve Muhafaza Altına Alma Tutanağına göre, sanığın aracında toplam 113,64 m2 fayans ele geçirildiği anlaşılmaktadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 04/04/2006 tarih, 2006/3-35 E, 2006/97 K sayılı ilamı ile buna benzer birçok ilamında da'… ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan 'in dubio pro reo' kuşkudan sanık yararlanır kuralı uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlıdır. Şüpheli ve aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak hüküm tesis edilemez. Ceza mahkûmiyeti bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat teorikte olsa hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermemelidir. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermektir. O halde ceza yargılamasında mahkûmiyet, büyük veya küçük bir ihtimale değil, kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır.'
07.10.2009 tarihli ve 27369 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 2009/15481 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla '4458 sayılı Gümrük Kanununun Bazı Maddelerinin Uygulanması Hakkında Karar'ın 3. maddesinin k bendine göre kişisel kullanım 'profesyonel veya ticari nitelikte bir faaliyetle ilgili olmamak koşuluyla ev ve özel hayatın gerekleri ile ilgili ihtiyaçları karşılama amacına yönelik kullanımı,' ifade edeceği şeklinde tanımlanmıştır. Bu tanıma göre sanığın aracında ele geçirilen toplam 113,64 m2 fayans kişisel kullanım kapsamında kabul edilmelidir.
Tüm bu anlatılanlar, sanığın aşamalardaki savunmalarında, suça konu eşyaları yeni yaptırdığı evinde kullanacağını, satmadığını söylemesi, dosyada suça konu eşyaları sattığı yönünde bir delilin olmaması, 07.10. 2009 tarihli ve 27369 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 2009/15481 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla '4458 sayılı Gümrük Kanununun Bazı Maddelerinin Uygulanması Hakkında Karar'ın 3. maddesinin k bendine göre ele geçen eşyanın miktarı itibariyle kişisel kullanım sınırlarında bulunması ve ithalinin yasak olmaması ile dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, sanığın savunmasının aksine suça konu eşyaları ticari kasıtla bulundurduğuna ilişkin somut, şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilememesi ile şüpheden sanık yararlanır ilkesi nedeniyle beraatine karar verilmesi gerekçesiyle kurulan hükmün bozulması yerine, yerel mahkemenin kararının düzeltilerek onanmasına dair sayın çoğunluğun kararına katılmıyoruz.' düşünceleriyle karşı oy kullanmışlardır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 16.04.2020 tarih ve 208957 sayı ile;
'Sanık ... ... aşamalardaki değişmeyen savunmalarında özetle, Saray İlçesinde ev yaptırdığını, fayansa kişisel ihtiyacı olduğunu, bu amaçla İran'a yasal yollardan geçerek suça konu fayansları edindiğini, kendi aracı üzerine kayıtlı olmadığından yurt dışına çıkartamaması nedeniyle fayansları tanıdıklarının araçlarıyla Türkiye tarafına sınırdan geçirdikten sonra kendi aracına yüklediğini, hareket ettikten 150 metre kadar sonra kolluk güçlerinin durdurup hakkında fayans kaçakçılığından işlem yaptığını, ticari amacının bulunmadığını, kendi adına inşa ettirdiği evde kullanacağını söylemiştir. 12.09.2013 tarihli Araç Arama ve Muhafaza Altına Alma Tutanağına göre, sanığın aracında ele geçirilen toplam 113,64 m2 fayans kişisel kullanım sınırları içindedir. Sanığın ticari kast ile hareket ettiğine dair hiç bir belirti veya karine mevcut değildir.
07.10.2009 tarihli ve 27369 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 2009/15481 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla '4458 sayılı Gümrük Kanununun Bazı Maddelerinin Uygulanması Hakkında Kararın' 3. maddesinin k bendine göre kişisel kullanım 'profesyonel veya ticari nitelikte bir faaliyetle ilgili olmamak koşuluyla ev ve özel hayatın gerekleri ile ilgili ihtiyaçları karşılama amacına yönelik kullanımı,' ifade edeceği şeklinde tanımlanmıştır. Bu tanıma göre de sanığın aracında ele geçirilen toplam 113,64 m2 fayans kişisel kullanım sınırlarındadır.
Tüm bu anlatılanlar, sanığın aşamalardaki savunmalarında, suça konu eşyaları yeni yaptırdığı evinde kullanacağını, satmadığını söylemesi, dosyada suça konu eşyaları sattığı yönünde bir delilin olmaması, 07.10. 2009 tarihli ve 27369 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 2009/15481 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla '4458 sayılı Gümrük Kanununun Bazı Maddelerinin Uygulanması Hakkında Kararın' 3. maddesinin k bendine göre ele geçen eşyanın miktarı itibariyle kişisel kullanım sınırlarında bulunması ve ithalinin yasak olmaması ile dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, sanığın savunmasının aksine suça konu eşyaları ticari kasıtla bulundurduğuna ilişkin somut, şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilememesi dikkate alındığında atılı suçun unsurları itibariyle oluşmadığı ve aksi yöndeki yerel mahkemenin mahkumiyet kararının bozulması gerekirken onanmasına dair yüksek Daire kararı usul ve yasalara aykırıdır.
' görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK'nın 308/3. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Dairece, 07.07.2020 tarih ve 1016-11236 sayı ile itirazın yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı eşyayı gümrük işlemlerine tabi tutmaksızın yurda sokma suçunun unsurları itibarıyla oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
12.09.2013 tarihinde kolluk görevlilerince Kapıköy Gümrük Sahası-Van (Saray) ilçesi D-300 Karayolunda seyir hâlinde icra edilen yol kontrolü sırasında Kapıköy Gümrük Kapısından yaklaşık 150 metre uzaklıkta, yol kenarına park edilen araçlara kaçak eşya yüklendiğine dair ihbar üzerine sanığın kullandığı ... plaka sayılı aracın durdurulduğu, araçtaki yükten şüphelenilmesi nedeniyle nöbetçi Cumhuriyet savcısının arandığı ve gecikmesinde sakınca bulunan hâl kapsamında alınan arama kararına istinaden sanığın aracında yapılan aramada 26*6 adet 50*50, 67*6 adet 40*40 ve 34*6 adet 20*40 ebadında 18 kutuda toplam 123 adet fayansın ele geçirildiği,
Saray Sulh Ceza Mahkemesinin 2013-205 değişik iş sayılı kararı ile suçta kullanılan ... plaka sayılı aracın trafik kaydına 'satılamaz/devredilemez' şerhi konulduğu,
Suç konusu eşyaya ilişkin düzenlenen kaçak eşyaya mahsus tespit varakasına göre; eşyanın CİF değerinin 1.704.60 TL, vergiler toplamının 407.40 TL, gümrüklenmiş değerinin ise 2.112 TL olduğu,
Anlaşılmaktadır.
Sanık aşamalarda; Saray ilçesinde ev yaptırdığını ve fayans ihtiyacı olduğunu, Türkiye’de inşaat malzemeleri pahalı olduğundan İran'dan fayans satın almaya karar verdiğini, olay günü de İran’a giden arkadaşlarından dönüşte ikişer üçer kutu fayans getirmelerini istediğini, arkadaşlarının İran'dan satın aldıkları fayansları Kapıköy Gümrük Kapısından yurda girdikten sonra kendisine teslim ettiklerini, arkadaşlarının fayansları araçlarına parça parça yerleştirmeleri nedeniyle gümrükte herhangi bir sorun çıkmadığını, kendi aracına malzemeleri yükledikten kısa bir süre sonra yakalandığını, kamu zararını giderecek maddi gücünün olmadığını savunmuştur.
Suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 6455 Sayılı Kanun ile değişik 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu'nun 'Kaçakçılık suçları' başlıklı 3. maddesinin 1. fıkrasında yer alan;
'' (1) Eşyayı, gümrük işlemlerine tabi tutmaksızın ülkeye sokan kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis ve on bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Eşyanın, gümrük kapıları dışından ülkeye sokulması halinde, verilecek ceza üçte birinden yarısına kadar artırılır.''
Şeklindeki düzenleme ile 4458 sayılı Kanun'un 33. ve Gümrük Yönetmeliği’nin 72. maddelerinde öngörülen şekilde faaliyet gösteren gümrük bölgesi giriş çıkışı ile gümrük işlemlerinin yapıldığı kapılar kullanılmasına rağmen eşyanın gümrük işlemleri yaptırılmaksızın Türkiye Cumhuriyeti gümrük bölgesinde serbest dolaşıma sokulması hâli suç olarak tanımlanmıştır.
Fıkrada belirtilen “eşya” kavramı, 4458 sayılı Gümrük Kanunu'nun 3. maddesinin yirmi üçüncü fıkrasına göre her türlü madde, ürün ve değeri ifade etmektedir. Suçun konusu her türlü eşyadır. Ancak, yurda girişi kanun ile yasaklanmış eşya (5607 sayılı Kanun'un md. 3/7. maddesi), yolcuların beyanlarına aykırı olarak üzerlerinde, eşyası arasında veya taşıma araçlarında çıkan ticari mahiyetteki eşya (5607 sayılı Kanun'un 6/4. maddesi) ve ithal vergilerinden muaf eşya (Gümrük Kanunu'nun 239/1. maddesi) 5607 sayılı Kanun'un 3. maddesinin birinci fıkrası kapsamında değerlendirilmeyecektir.
5607 sayılı Kanun'da “gümrük işlemi” kavramına ilişkin bir tanım yer almamakla birlikte, mülga edilen 4926 sayılı Kanun'un “Tanımlar” başlıklı 2. maddesi gümrük işlemi kavramını,“Gümrük idarelerince, gümrük mevzuatı ve ilgili diğer mevzuat gereğince yapılan işlemleri ifade eder.” şeklinde tanımlamıştır. Bu tanıma göre gümrük işlemi, bir eşyanın gümrük idareleri tarafından gerek gümrük mevzuatı gerekse ilgili mevzuat çerçevesinde onaylanmış bir işlem veya kullanıma tabi tutulması için gerekli tüm işlemlerdir. Türkiye Cumhuriyeti gümrük bölgesine getirilen eşya, gümrükçe onaylanmış bir işlem veya kullanıma tabi tutulması sonrasında ülkeye sokulabilecektir.
Buna göre, bir eşyanın kaçakçılık fiiline konu olabilmesi için gümrük işlemine tabi tutulmadan yurda ithal edilmesi gerekmektedir. Suçun oluşumunda önem arz eden gümrük işlemlerinden, ithal ya da ihraç edilecek eşyanın gümrükçe onaylanmış bir işleme veya kullanıma tabi tutulması anlaşılmalıdır.
Öte yandan amacı somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden kurmak olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel ilkelerinden birisi de öğreti ve uygulamada; 'Suçsuzluk' ya da 'Masumiyet karinesi' olarak adlandırılan kuralın uzantısı olan, Latincede; 'In dubio pro reo' olarak ifade edilen 'Şüpheden sanık yararlanır' ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği ve gerçekleştirilme biçimi konusunda şüphe belirmesi halinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak bir kesinlikle ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olay ve iddialar sanık aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer bir kısmı gözardı edilerek ulaşılan kanaate değil kesin ve açık bir ispata dayanmalı ve bu ispat, hiçbir şüphe veya başka türlü oluşa imkan vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa ihtimale dayanarak sanığın mahkûmiyetine karar vermek, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm kurmak anlamına gelecektir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Olay günü kolluk güçlerince Kapıköy Gümrük Sahası-Van (Saray) ilçesi D-300 Karayolunda seyir hâlinde icra edilen yol kontrolü sırasında Kapıköy Gümrük Kapısından yaklaşık 150 metre uzaklıkta, yol kenarına park edilen araçlara kaçak eşya yüklendiğine dair ihbar üzerine sanığın kullandığı ... plaka sayılı aracın durdurulduğu, araç içerisindeki eşyadan şüphelenilmesi nedeniyle nöbetçi Cumhuriyet savcısının arandığı ve gecikmesinde sakınca bulunan hâl kapsamında alınan arama kararına istinaden sanığın aracında yapılan aramada 26*6 adet 50*50, 67*6 adet 40*40 ve 34*6 adet 20*40 ebadında 18 kutuda toplam 123 adet fayansın ele geçirildiği olayda,
Sanıktan ele geçirilen eşyanın miktar itibarıyla kişisel kullanım sınırı içerisinde kalıp ticari mahiyet arz etmemesi ve sanığın ele geçen fayansları kendisi için yaptırdığı evin inşaatında kullanmak için aldığına dair savunmalarının aksine suça konu eşyanın ticari amaçla yurda sokulduğuna ilişkin mahkûmiyete yeterli, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmaması karşısında, sanığa atılı suçun unsurlarının oluşmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının kabulüne karar verilmelidir.
Çoğunluk Görüşüne katılmayan iki Ceza Genel Kurulu Üyesi; ''Sanığa atılı eşyayı gümrük işlemlerine tabi tutmaksızın yurda sokma suçunun unsurları itibarıyla oluştuğu'' düşüncesi ile karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 18.02.2020 tarihli ve 1075-38526 sayılı düzeltilerek onama kararının KALDIRILMASINA,
3- Saray (Van) Asliye Ceza Mahkemesinin 29.04.2014 tarihli ve 38-78 sayılı hükmünün, unsurları oluşmayan suçtan sanığın CMK'nın 223/2-a maddesi gereğince beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 28.06.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.