Hukuk Genel Kurulu 2019/480 E. , 2022/1054 K.
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “tapu iptali ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Samandağ 2. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili belediyenin 1580 sayılı Kanun’a tabi kamu tüzel kişiliğine haiz bir kurum olduğunu, dava konusu 12 parsel sayılı taşınmaz imar planı dışında iken diğer dava konusu 3675 parsel sayılı taşınmazın imar planında belediye ucuz konut alanı olarak kamuya tahsis edildiğini, müvekkili belediyenin aldığı çok sayıda meclis ve encümen kararı ile sahip olduğu tüm taşınmazların kamu yararına tahsis edildiğini ve haczedilmelerinin mümkün olmadığını, bu durumu bilmesine rağmen eski belediye çalışanı davalı ...’ın diğer davalılar ile anlaşarak muvazaalı bir şekilde dava konusu taşınmazları usulsüz icra takibi neticesinde edindiğini, davalı ...’in öncelikle belediye hesap işleri müdüründen hak kazandığı emekli ikramiyesi ve maaşları gösterir bir belge aldığını, daha sonra aldığı belge ile müvekkili aleyhine Samandağ İcra Müdürlüğünün 2003/911 E. sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlattığını, ödeme emrinin davalılar ile birlikte hareket eden eski yazı işleri şefi ...’e tebliğ edildiğini, Münip tarafından ödeme emri gizlenerek müvekkilinin itiraz hakları kullandırılmadan takibin kesinleştiğini, yine kıymet takdiri raporu ve gayrimenkul satış ilanının da yazı işleri şefi tarafından tebliğ alınarak gizlendiğini, dava konusu taşınmazların cebri satışla davalı ... tarafından değerinin çok altında alındığını, davalı ...’nın çekişmeli 12 parsel sayılı taşınmazı menfaat ortaklığı içinde bulunduğu diğer davalı ...’ya muvazaalı olarak devrettiğini, aleyhine suç duyurusunda bulundukları yazı işleri şefinin de bu kazanımdan pay almak için anlaşmaya vardığını, Kanun’a karşı hile yapılmak suretiyle müvekkili belediyenin elinden dava konusu taşınmazların alındığını ileri sürerek 12 ve 3675 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile müvekkili adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar Cevabı:
5. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; öncelikle davanın zamanaşımı süresi içinde açılmadığından reddi gerektiğini, davacı belediyenin borcundan dolayı icra takibine maruz kaldığını ve tüm işlemlerden haberdar olduğu hâlde borcunu ödemediğini, icra takibi sırasında davacının haczedilmezlik itirazının reddedildiğini, icra takibi ve belediye salonunda yapılan ihale işlemlerinin usulüne uygun olduğunu, belediye mallarının haczinin mümkün olmadığı iddiasının yerinde olmadığını, davacı belediyenin tüm taşınmazları üzerinde kamu kurumları ve başka kişilere ait hacizler bulunduğunu, müvekkilinin diğer davalılar ile hareket ettiği iddiasının yersiz olduğunu, müvekkilinin alacaklı olduğunu gösteren 11.04.2003 tarihli belgeyi davacı idareden aldığını ve takip tarihi olan 11.12.2003 tarihine kadar borcun ödenmesini beklediğini, borç ödenmeyince de hukuka uygun bir şekilde icra takibi yaptığını, icra takibine itiraz edilmemesi durumunun davacı idarenin iç işleyişi ile ilgili olduğunu, davacıya defalarca tebligat gönderildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
6. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; davacı belediyenin icra takiplerini akamete uğratmak için Kanun’a karşı hileli bir şekilde taşınmazları ile ilgili düzenli olarak kamu yararına tahsis kararı aldığını, anılan kararların Adana İdare Mahkemesi tarafından iptal edildiğini, davacı tarafın itirazlarını eldeki davada değil icra takibi dosyası üzerinden haczedilmezlik itirazı şeklinde yapması gerektiğini, ilçede oto ve emlak alım satım işi ile uğraşan müvekkilinin iddialar ile bir ilgisinin bulunmadığını, muvazaa iddiasını kabul etmediklerini, davacının tüm icra işlemlerinden haberdar olmasına rağmen kötü niyetli olarak eldeki davayı açtığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
7. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin tapu kaydına güvenerek, iyi niyetle ve bedeli karşılığında dava konusu taşınmazı diğer davalı ...’dan satın aldığını, muvazaalı bir işlem yapmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesinin Birinci Kararı:
8. Samandağ Asliye Hukuk Mahkemesinin 31.12.2004 tarihli ve 2004/203 E., 2004/635 K. sayılı kararı ile; davacının borcu nedeniyle dava konusu taşınmazların cebri satışı sonucunda davalılar tarafından iktisap edildiği, ihaleye fesat karıştırıldığı ve taşınmazların muvazaalı bir şekilde el değiştirdiği iddiası ile açılan eldeki davaya bakma görevinin İcra İflas Kanunu’nun 134. ve Borçlar Kanunu’nun 226. maddesi uyarınca İcra Tetkik Merciine ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir.
Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı:
9. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
10. Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 02.05.2005 tarihli ve 2005/4777 E., 2005/5466 K. sayılı kararı ile; ''...Dava sicile yönelik olup, davada kaydın iptali istenilmiştir. İstek, sonucu bakımından yolsuz tescil olgusuna dayanmaktadır. Her ne kadar istek kapsamına icra takip işlemlerindeki usulsüzlükler de dahil edilmiş ise de böyle bir isteğin ileri sürülmüş bulunması, davacının yolsuz tescile dayalı bu davayı açmasına ve davanın asliye hukuk mahkemesinde görülmesine engel teşkil etmez.
Hal böyle olunca, işin esasına girilerek bir hüküm kurulması gerekirken davanın görev yönünden reddedilmiş olması doğru değildir’’ gerekçesiyle karar bozulmuştur.
İlk Derece Mahkemesinin İkinci Kararı:
11. Samandağ 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 16.04.2015 tarihli ve 2013/96 E., 2015/146 K. sayılı kararı ile; bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde, davacı ... aleyhine başlatılan icra takibinde ödeme emri usulsüz tebliğ edilmiş ise de daha sonra yapılan işlemlerden davacının haberdar olduğu, davacının icra takibinden hiç haberdar olmadığını iddia etmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu gibi bu aşamada tebligatın usulsüz olduğunu ileri sürmesinin de hakkın kötüye kullanılması teşkil edeceği, öte yandan tebligatın usulsüz olduğu kabul edilse dahi ihale işlemlerinde davalının katkısının bulunması hâlinde oluşan sicilin yolsuzluğundan söz edilebileceği, davalı ihale alıcısının usulsüz işlemlere bir etkisinin bulunmaması hâlinde onun bakımından sicilin dayanaksızlığından söz edilemeyeceği, dosya kapsamı ve kesinleşen Hatay Ağır Ceza Mahkemesinin 2006/285 E., 2008/57 K. sayılı kararı dikkate alındığında; dava konusu taşınmazı temlik alan davalılar Kaya ve Şahap’ın icra aşamasında tebligatın usulsüzlüğüne etkide bulunduklarının ispat edilemediği, yolsuz tescili bilen ya da bilebilecek kişilerden olmadıkları, davalılar Kaya ve Şahap’ın iyi niyetli üçüncü kişiler olarak taşınmazları edindikleri, Türk Medeni Kanunu’nun 1023. maddesi gereğince kazanımlarının korunacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı:
12. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
13. Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 18.10.2018 tarihli ve 2018/3785 E., 2018/13669 K. sayılı kararı ile; ''...davacı ...'nin farklı taşınmaz hakkında başka kişiler aleyhine benzer nedenle açtığı Samandağ 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/278 esas sayılı davasında da yerel mahkemenin verdiği kabul kararı Dairece, davanın reddi gereğine değinilerek bozulmuştur.
Ne var ki, eldeki dava dosyası içeriğinden; Belediye Meclisinin 09.06.1999 tarihli kararı ile Belediyeye ait tüm taşınmaz malların kamuya tahsis edilmiş olduğu; diğer taraftan, Belediye taşınmazlarının kamuya tahsis edilmesi hususunun Samandağ 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/278 esas sayılı davasına da yansımadığı anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca; Belediye taşınmazlarının kamuya tahsis edilmesi yönündeki Belediye Meclisinin 09.06.1999 tarihli kararının eldeki dava bakımından değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı biçimde hüküm kurulması isabetsizdir'' gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
14. Samandağ 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 14.02.2019 tarihli ve 2018/381 E., 2019/56 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçe yanında, Samandağ Belediye Başkanlığının 09.06.1999 tarihli meclis kararı değerlendirildiğinde; ihale ve temlik tarihlerinde 1580 sayılı Belediye Kanunu hükümlerinin uygulanmakta olduğu, anılan meclis kararına ilişkin Vergi Mahkemesi ve Danıştay 3. Dairesi kararlarının bulunduğu, Danıştay 3. Dairesinin 2001/2076 E., 2003/4814 K. sayılı kararında belediye meclisince kamu hizmetine tahsis yolunda karar alınmasının bir gayrimenkulün kamu hizmetinde kullanıldığını göstermeyeceği, kamu hizmetinde kullanılıp kullanılmadığının belirlenmesi gerektiğine değinildiği, 09.06.1999 tarihli meclis kararının genel nitelikte olduğu ve taşınmazın fiilen kamu hizmetinde kullanılıp kullanılmadığı hususunun araştırılması gerektiği, bozma öncesi yapılan keşif sonrası düzenlenen bilirkişi raporu ekinde yer alan fotoğraflar ve raporun değerlendirme kısmında yer alan gerekçelerle dosya kapsamına göre taşınmazın fiilen kamu hizmetinde kullanılmadığı, aksinin davacı tarafından da ispatlanamadığı, davacı tanıklarının da taşınmazın kamu hizmetine tahsis edilip edilmediğine ilişkin bir beyanda bulunmadığı, bu hâliyle soyut ve genel nitelikte olan meclis kararının hükme esas alınmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
15. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
16. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Samandağ İcra Müdürlüğünün 2003/911 E. sayılı icra dosyasında yapılan usulsüz işlemlerle davacı belediyeye ait ve kamu hizmetine tahsis edilmiş dava konusu 12 ve 3675 parsel sayılı taşınmazların ihale ve sonrasında satış suretiyle davalılar tarafından edinildiği iddiasına dayalı eldeki davada, Samandağ Belediye Meclisinin belediyeye ait tüm taşınmazların kamu yararına tahsisine ilişkin 09.06.1999 tarihli kararının uyuşmazlığın çözümü bakımından değerlendirilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
17. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce, temyize konu kararın gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı; dolayısıyla, temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulunca mı, yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği hususu ön sorun olarak değerlendirilmiştir.
18. Bilindiği üzere direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkeme bozma kararından esinlenerek, yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir (6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi).
19. Başka bir anlatımla mahkemenin yeni bir bilgi, belge ve delile dayanarak veya bozmadan esinlenip gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek, dolayısıyla da ilk kararının gerekçesinde dayandığı hukukî olguyu değiştirerek karar vermiş olması hâlinde, direnme kararının varlığından söz edilemez.
20. İstikrar kazanmış Yargıtay içtihatlarına göre; mahkemece direnme kararı verilse dahi bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak, bozma sonrası yapılan araştırma, inceleme veya toplanan yeni delillere dayanmak, önceki kararda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurmak suretiyle verilen karar direnme kararı olmayıp, bozmaya eylemli uyma sonucunda verilen yeni hüküm olarak kabul edilir.
21. Somut olayda; mahkemece icra takibinden davacı belediyenin haberdar olduğu, tebligatların usulsüz olduğu kabul edilse dahi davalıların bu duruma bir etkisinin bulunmadığı, iyi niyetli olan kayıt maliki davalılar Kaya ve Şahap’ın edinimlerinin korunacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, davacı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece; belediye taşınmazlarının kamuya tahsis edilmesine ilişkin Belediye Meclisinin 09.06.1999 tarihli kararının eldeki dava bakımından değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gereğine değinilerek hükmün bozulduğu, mahkemece önceki gerekçeye ek olarak Belediye Meclisinin 09.06.1999 tarihli kararı değerlendirilerek direnme kararı verildiği anlaşılmıştır.
22. Buna göre mahkemece direnme adı altında karar verilmiş ise de, gerçekte bozma kararında değerlendirilmesi gerektiği belirtilen Samandağ Belediye Meclisinin 09.06.1999 tarihli kararı değerlendirilerek karar verilmiş ve bu şekilde bozma gereği yerine getirilmiştir. Bu durumda verilen direnme kararının bozmaya eylemli uyma sonucu oluşturulan yeni hüküm niteliğinde olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.
23. Hâl böyle olunca, kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir.
24. Bu nedenle yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
Ancak karar düzeltme yolunun açık olması sebebiyle öncelikle mahkemesince Hukuk Genel Kurulu kararının taraflara tebliği ile karar düzeltme yoluna başvurulması hâlinde dosyanın Hukuk Genel Kuruluna, başvurulmaması hâlinde ise mahkemesince doğrudan YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliği tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28.06.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.