Hukuk Genel Kurulu 2020/635 E. , 2022/1046 K.
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi
1. Taraflar arasındaki “İtirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Tekirdağ İş Mahkemesinin davanın kısmen kabulüne ilişkin kararına yönelik taraf vekillerinin istinaf başvurusu üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesince davacı ... vekilinin istinaf isteminin esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusu yönünden ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı ... (SGK/Kurum) vekili dava dilekçesinde; davalının Tekirdağ 1. İcra Müdürlüğünün 2014/8253 sayılı dosyası ile aleyhine yürütülen 16.080,46TL asıl 4.975,84TL faiz olmak üzere toplam 21.056,30TL miktarındaki yersiz ödemeden kaynaklanan icra takibi nedeni ile düzenlenen ödeme emrine itiraz ettiğini ve takibin durdurulmasına sebebiyet verdiğini, davalının Kurumdan ölüm aylığı alırken boşandığı eşiyle beraber yaşamaya devam ettiğinin tespit edildiğini, bu nedenlerle davanın kabulü ile borçlunun itirazının iptaline, davalı borçlunun alacağın %20'sinden aşağı olmamak üzere inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin 2004 yılında eşinden boşandığını, boşandıktan sonra babası, oğlu ve kuzeni ile birlikte yaşamaya başladığını, 2009 yılında oğlunun babasının çalıştığı Çorlu’daki fabrikada çalışmaya başladığını ve babası ile birlikte ev tutarak yaşamaya başladıklarını, müvekkilinin zaman zaman oğlunu görmek için Çorlu’ya gittiğini, aynı evde yaşamadıklarını, çocukların hatırı için 08.06.2012 tarihinde yeniden evlendiklerini, 2011 yılında müvekkilinin babasının evlendiğini, davalının annesinden aldığı aylığın da arttığını, babasının da evlenmesi üzerine yalnız kaldığından aynı yıl eşiyle tekrar denemeye karar verdiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesinin Kararı:
6. Tekirdağ İş Mahkemesinin 28.04.2017 tarihli ve 2015/218 E., 2017/216 K. sayılı kararı ile; davalı ve boşandığı eşinin Çorlu’da birlikte ikamet ettiğinin anlaşıldığı, Kurum işleminin bu yönüyle doğru olduğu, bu nedenle davalının itirazının yerinde olmadığı, yersiz ödenen aylıkların ve ödeme tarihlerinden itibaren işlemiş 4.859,58TL faiz talep edilebileceği, takipte talep edilen faizin fazla olduğu, alacak likit ve belirlenebilir olduğundan davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalının Tekirdağ 1.İcra Müdürlüğünün 2014/8253 sayılı takibine vaki itirazının 16.080,46TL asıl alacak ve 4.859,84TL işlemiş faiz yönünden iptali ile takibin devamına, fazlaya dair istemin reddine, takibe konu 16.080,46TL asıl alacağın %20 oranına isabet eden 3.216,09TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Bölge Adliyesi Mahkemesinin Kararı:
7. Tekirdağ İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı taraf vekillerince süresi içinde istinaf yoluna başvurulmuştur.
8. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesinin 16.05.2018 tarihli ve 2017/1962 E., 2018/738 K. sayılı kararı ile; davalı Kurum tarafından yapılan işlemler yasaya uygun bulunduğundan ilk derece mahkemesinin itirazın iptaline ve takibin devamına ilişkin kararının ve faiz hesabının usul ve yasaya uygun olduğu, davalı vekilinin istinaf başvurusunun inkar tazminatına ilişkin kısmı yönünden ise alacak likit olmadığından icra inkar tazminatı talebinin reddi gerektiği gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle Tekirdağ 1. İcra Müdürlüğünün 2014/8253 takip sayılı dosyasında davalı ...'in itirazının iptali ile aynı miktar üzerinden takibin devamına, alacak miktarı likit olmadığından ve yargılamayı gerektirdiğinden, davacı Kurumun %20 inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
Özel Dairenin Bozma Kararı:
9. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararı süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
10. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 26.06.2019 tarihli ve 2018/5345 E., 2019/5509 K. sayılı kararı ile; “..V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
1)Davalı vekilinin tüm,davacı Kurum vekilinin aşağıdaki bent dışındaki sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2)2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 67. maddesinin ikinci fıkrasında “Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; ... diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, ... hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere uygun bir tazminatla mahkûm edilir” hükmü öngörülmüştür. Buna göre, itirazın iptali davalarında tarafların talebi halinde icra inkâr tazminatına hükmedilmesi gerekmektedir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında inceleme konusu dava değerlendirildiğinde;
Davacı Kurum tarafından davalıya yersiz yapılan ödemelerin tahsili amacıyla ilamsız icra takibi yapılması, davalının itirazının iptali talebiyle açılan davada icra inkar tazminatına da hükmedilmesinin talep edilmesi ve dava konusu alacağın likid olduğunun anlaşılması karşısında davacı kurum lehine icra inkar tazminatına hükmedilmemesi ile icra inkar tazminatı talebinin reddi gerekçesiyle davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve davacı Kurum yönünden İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararı bozulmalıdır...” gerekçesiyle kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Direnme Kararı:
11. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesinin 10.12.2019 tarihli ve 2019/1685 E., 2019/2303 K. sayılı kararı ile; boşanılan eşle birlikte yaşama olgusunun uyuşmazlık konusu olması nedeniyle yersiz ödeme miktarının belirlenmesi için boşanılan eşle birlikte yaşama olgusunun başladığı tarihin tespitinin gerekli bulunması ve boşanılan eşle birlikte yaşamanın başladığı tarihten sonra yapılan ödemelerin geri istenmesinin mümkün olması, bu durumun tespitinin ise yargılamayı gerektirmesi karşısında, likit bir alacağın varlığından söz edilemeyeceği, bir an için alacağın likit olması nedeniyle Kurum yararına icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiği kabul edilse dahi, 5510 sayılı Kanun'un 88. maddesinde yer alan düzenleme gereğince Kurum aleyhine hükmedilemeyen icra inkar tazminatının Kurum lehine hükmedilmesinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 2. maddesinde düzenlenen hukuk devleti ve 10. maddesinde düzenlen Kanun önünde eşitlik ilkeleri ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma ilkesine uygun olmadığı belirtilerek ve önceki gerekçe de tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
12. Direnme kararı süresi içinde davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
13. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, itirazın iptali davasına konu alacağın likit olup olmadığı; buradan varılacak sonuca göre davacı Kurum lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
14. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasına geçilmeden önce, uyuşmazlık konusu olan icra inkâr tazminatı bakımından talep edilen asıl alacak miktarı 16.080,46TL olduğu dikkate alındığında Bölge Adliye Mahkemesince direnme kararının verildiği 10.12.2019 tarihi itibariyle 58.800TL olan temyiz kesinlik sınırı altında kalıp kalmadığı; buradan varılacak sonuca göre davacı Kurum vekilinin temyiz isteminin miktardan reddinin gerekip gerekmediği hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
IV. GEREKÇE
15. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konu ile ilgili kavram ve yasal düzenlemelerin açıklanmasında yarar bulunmaktadır.
16. 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un geçici 2. maddesinin 1. fıkrasında, “…Bölge adliye mahkemelerinin kuruluşları, yargı çevreleri ve tüm yurtta göreve başlayacakları tarih, Resmî Gazetede ilân edilir.” düzenlemesine yer verilmiş ve 07.11.2015 tarihli ve 29525 sayılı Resmî Gazete'de ilan edilerek bölge adliye mahkemeleri 20.07.2016 tarihi itibariyle fiili olarak göreve başlamıştır.
17. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 341. maddesinde yer alan;
“(Değişik:22/7/2020-7251/34 md.) İlk derece mahkemelerinin aşağıdaki kararlarına karşı istinaf yoluna başvurulabilir:
a) Nihai kararlar.
b) İhtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin reddi kararları, karşı tarafın yüzüne karşı verilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararları, karşı tarafın yokluğunda verilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararlarına karşı yapılan itiraz üzerine verilen kararlar.
(2) (İptal birinci cümle: Anayasa Mahkemesi’nin 24/2/2022 tarihli ve E.:2021/34, K.:2022/21 sayılı Kararı ile) (…) (Ek cümle: 24/11/2016-6763/41 md.) Ancak manevi tazminat davalarında verilen kararlara karşı, miktar veya değere bakılmaksızın istinaf yoluna başvurulabilir.
(3) Alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda üç bin Türk Liralık kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir.
(4) Alacağın tamamının dava edilmiş olması durumunda, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü üç bin Türk Lirasını geçmeyen taraf, istinaf yoluna başvuramaz.
(5) İlk derece mahkemelerinin diğer kanunlarda temyiz edilebileceği veya haklarında Yargıtaya başvurulabileceği belirtilmiş olup da bölge adliye mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işlere ilişkin nihai kararlarına karşı, bölge adliye mahkemelerine başvurulabilir” şeklindeki düzenleme ile istinaf yoluna başvurulabilen kararların neler olduğu düzenlenmiştir.
18. Öte yandan HMK’nın 361 ve 362. maddelerinde de temyiz edilebilen ve temyiz edilemeyen kararlar hüküm altına alınmıştır. HMK’nın 362/1-(a) maddesi uyarınca “Miktar veya değeri kırkbin Türk Lirasını (bu tutar dahil) geçmeyen davalara ilişkin kararlar” hakkında temyiz yoluna başvurulamaz.
19. 6763 sayılı Kanun’un 44. maddesiyle HMK'ya eklenen Ek 1. madde ile aynı Kanun’un 362/1-(a) maddesinde öngörülen parasal sınır her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, o yıl için 04.01.1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 298. maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle ile belirlenmektedir. Anılan Ek 1. maddenin 2. fıkrasında ise HMK’nın 341, 362 ve 369. maddelerindeki parasal sınırların uygulanmasında hükmün verildiği tarihteki miktarın esas alınacağı hükme bağlanmıştır.
20. Belirtilmelidir ki; bir mahkeme kararının temyiz edilip edilemeyeceği belirlenirken temyiz hakkının doğduğu (kararın verildiği) tarihteki hukuksal durum esas alınmalı; karar tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükmü temyiz sınırı yönünden hangi düzenlemeyi içeriyor ise ona bağlı kalınmalıdır. Buradaki “karar” teriminin, bölge adliye mahkemesinin Özel Daire bozmasına karşı verdiği direnme kararını da kapsayacağından duraksama bulunmamaktadır.
21. Bundan başka kesinlik sınırı kamu düzenine ilişkin olup sınırın belirlenmesinde dava konusu alacağın değeri dikkate alınır. Başka bir deyişle alacak davalarında istinaf kesinlik sınırı belirlenirken yalnız alacağın aslı yani asıl talep nazara alınır; faiz, icra tazminatı, ihtarname, delil tespiti ve yargılama gideri gibi giderler hesaba katılmaz (Kuru, Baki : Medeni Usul Hukuku El Kitabı, Ankara 2020, Cilt II, s. 1342).
22. Bu aşamada direnme kararının dayanağını oluşturan itirazın iptali davası ve icra inkâr tazminatına değinilmesi gerekmektedir.
23. Takip alacaklısı tarafından ödeme emrine süresi içinde itiraz etmiş olan takip borçlusuna karşı açılan itirazın iptali davasının konusu, icra takibine konu edilen alacaklar olup davanın amacı itirazla duran takibin devamını sağlamaktır. Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir.
24. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67. maddesinin 1. fıkrasına göre takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptali davası açabilir. Aynı maddenin 2. fıkrasına göre de itirazın iptali davasında borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı, diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre ret veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere uygun bir tazminatla mahkum edilir. Kanunda öngörülen tazminatların tespitinde takip talebi veya davadaki talep esas alınır.
25. İcra inkâr tazminatı Kanun’a borçlu olduğu miktarı bilebilecek ya da bu miktarı tayin edebilecek durumda olan borçlunun ödeme emri üzerine icrada borcunu inkâr etmesini önlemek amacıyla konulmuştur. İcra inkâr tazminatı için müstakil ayrı bir dava açılamaz. Ayrıca açılan itirazın iptali davasında talep edilen icra inkâr tazminatında ayrıca harç ödenmemiş olması da talebin geçersizliğini gerektirmez [Yavuz, Nihat: Uygulamada ve Öğretide İtirazın İptali ve Tahsil ( Eda) Davası, Ankara 2007, s. 228 vd.].
26. İcra inkâr tazminatı hüküm altına alınan alacağın yüzde yirmisinden aşağı olamaz. İcra inkâr tazminatı Borçlar Kanunu anlamında bir tazminat olmayıp borçlunun ödeme emrine haksız yere itiraz etmesini önlemek için konulmuş bir müeyyidedir (Kuru, Baki: İstinaf Sistemine Göre Yazılmış İcra ve İflas Hukuku, Ankara 2017, s. 112). Bu nedenledir ki Kanunda oran ile ilgili olarak üst sınır da öngörülmemiştir.
27. Somut olayda davacı Kurum vekili dava dilekçesi ile 16.080,46TL asıl alacak ve 4.975,84TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 21.056,30TL alacağın tahsili için başlatılan icra takibine davalı tarafından itiraz edilmesi üzerine itirazın iptali ile icra takibinin devamına, alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkâr tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
28. İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucu davalının itirazının iptali ile dava konusu alacağın likit olduğu gerekçesiyle Kurum lehine asıl alacak miktarı olan 16.080,46TL üzerinden hesap edilen %20 oranında icra inkâr tazminatı 3.216,09TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmiş, taraf vekillerinin istinaf başvurusu üzerine Bölge Adliye Mahkemesince davacı Kurum vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulü ile Tekirdağ 1. İcra Müdürlüğünün 2014/8253 sayılı dosyasına yapılan itirazın iptali ile takibin aynı miktar üzerinden devamına, alacak likit olmadığından %20 icra inkâr tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
29. Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın taraf vekillerince temyizi üzerine Özel Dairece davalın vekilinin tüm, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra davacı Kurum lehine icra inkâr tazminatına hükmedilmesi gerektiği ve davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle karar bozulmuş, bozma sonrası yapılan yargılamada Bölge Adliye Mahkemesi tarafından vekalet ücreti yönünden bozma kararına uyularak icra inkar tazminatı yönünden direnme kararı verilmiştir.
30. Bu durumda direnme kararının davacı Kurum vekili tarafından temyiz edildiği gözetildiğinde uyuşmazlık konusu olan icra inkâr tazminatı bakımından direnme kararında reddedilen miktar olan icra inkâr tazminatının hesap edilmesinde esas alınan asıl alacak tutarı 16.080,46TL’nin dikkate alınması gerekmekte olup bu miktarın direnme kararının verildiği 10.12.2019 tarihinde geçerli olan ve HMK’nın 362/1-(a) maddesinde öngörülen 58.800TL tutarındaki temyiz edilebilirlik sınırının altında olduğundan anılan karara karşı temyiz yoluna gidilmesi miktar itibariyle mümkün değildir.
31. Hâl böyle olunca davacı Kurum vekilinin direnme kararına yönelik temyiz isteminin miktar itibari ile reddine karar verilmelidir.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı ... vekilinin temyiz isteminin miktardan REDDİNE,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine 28.06.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.