Ceza Genel Kurulu 2020/376 E. , 2021/427 K.
Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Eşi kasten öldürme suçundan sanık ...'in TCK'nın 82/1-d, 53 ve 63. maddeleri uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin ... 3. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 23.02.2017 tarihli ve 425-71 sayılı resen istinafa tabi hükme yönelik olarak sanık müdafisi ve Cumhuriyet savcısı tarafından da istinaf başvurusunda bulunulması üzerine dosyayı inceleyen ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince 04.05.2017 tarih ve 1126-1104 sayı ile; istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
Bu hükmün de sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 26.02.2020 tarih ve 1521-786 sayı ile;
'... Oluşa ve dosya kapsamına göre; maktulün sanığın eşi olduğu, olay günü sanığın ve maktulün kızı olan tanık ...'nin beyanına göre, maktulün terlik ile sanığın yüzüne bir defa vurması üzerine sanığın maktulü yere vurup üzerine çıkmak suretiyle boğazını sıkarak öldürdüğü, ilk haksız eylemin maktul tarafından gerçekleştirildiğinden sanık lehine asgari oranda haksız tahrik hükümlerinin uygulanması gerektiğinin düşünülmemesi suretiyle fazla ceza tayini,' isabetsizliğinden oy çokluğuyla bozulmasına karar verilmiş,
'...Sanıkla, maktulün uzun süreden beri tartıştıkları ve evde huzursuzluğun olduğu, bu huzursuzluğun sanıktan kaynaklandığı dosya kapsamı ve tanık beyanlarıyla sabit olduğu, olay günü sanıkla maktul arasında tartışma çıktığı tartışmanın sanığın eylemleriyle başladığı, maktulün de bu esnada sanığa terlik attığı belirtilmişse de, tartışmanın sanığın eyleminden kaynaklandığı ve bu esnada atılan terliğin haksız tahrik olarak değerlendirilmesinin mümkün olamayacağı,
Mahkemenin tahrik hususunun kabul ve takdirinde bir isabetsizlik görülmediğinden, sayın çoğunluğun sanık lehine asgari oranda haksız tahrik uygulanması gerektiği görüşüne katılmıyoruz.
' düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 13.07.2020 tarih ve 41437 sayı ile;
'...Sanıkla, maktulün uzun süreden beri tartıştıkları ve evde huzursuzluğun olduğu, bu huzursuzluğun sanıktan kaynaklandığı dosya kapsamı ve tanık beyanlarıyla sabit olduğu, olay günü sanıkla maktul arasında tartışma çıktığı tartışmanın sanığın eylemleriyle başladığı, maktulün de bu esnada sanığa terlik attığı belirtilmişse de, tartışmanın sanığın eyleminden kaynaklandığı ve bu esnada atılan terliğin haksız tahrik olarak değerlendirilmesinin mümkün olamayacağından, mahkemenin tahrik hususunun kabul ve takdirinde bir isabetsizlik görülmediği,' görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 23.09.2020 tarih ve 3373-1996 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Yargıtay 1. Ceza Dairesi ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanma koşullarının oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
07.10.2016 tarihinde saat 21.30'da düzenlenen tutanakta; aynı tarihte saat 19.00 sıralarında Haber Merkezinin Akbelen Mahallesi, ..... numaralı ikamette şüpheli ölüm olduğunu anons etmesi üzerine 6556 kod no'lu ekibin belirtilen yere intikal ettiği, maktul ...'in ikametin giriş bölümünde bulunan salonda sırtüstü yatar vaziyette görüldüğü, maktulün boğaz, sağ bilek ve sol ... kısım diz bölümünde morartı ve kan lekelerinin olduğu, ayrıca maktulün bulunduğu odanın giriş kapısının sol kanat kısmının camının kırık olduğu, salon içerisinde herhangi bir dağınıklığın olmadığının görüldüğünün belirtildiği,
07.10.2016 tarihinde saat 19.40'ta düzenlenen tutanakta; aynı tarihte saat 19.40 sıralarında Polis Merkezine gelen sanık ...'in, 'Kendisinin ailesi ile birlikte İdaremiz....Mahallesi, ... Caddesi, 3. Blok, No: 33, 6 numaralı .../ ... adresinde ikamet ettiği, bugün yani 07.10.2016 tarihinde saat 18.50 sıralarında resmî nikâhlı eşi olan ...'le ikamette ailevi nedenlerden dolayı tartıştıklarını daha sonra eşinin kendisine vurmaya başladığını, kendisinin de bir adet ... attığını ve eşini ittiğini, eşinin yere düştüğünü ve kendisinden ses çıkmadığını, daha sonra kontrol ettiğinde eşinin öldüğünün farkına vardığını, konuyu anlatmak üzere polis merkezine gelip teslim olmak için geldiğini,' beyan ettiği, polis merkezine gelen şahsa kanuni hakları anlatılarak gerekli yasal işlemlerin yapılmasına başlandığının bildirildiğinin belirtildiği,
07.10.2016 tarihli olay yeri inceleme raporunda; aynı tarihte saat 19.40 sıralarında Asayiş Şube Müdürlüğüne bağlı 2634 kod no'lu Grup Amirinin anons ederek ... Polis Merkezi Amirliği Bölgesi .... ikamette şüpheli ölüm olayının olduğunu ve olay yerine şubeden ekip talep edilmesi üzerine 4038 kod no'lu ekibin intikal ettiği, olay yerinde 2634-2637 ve 6554 kod no'lu ekiplerin olduğu ve çevre güvenliğinin alınmış olduğunun görüldüğü, olayın zemin üstü dört katlı binanın ikinci katındaki 6 numaralı dairede meydana geldiği, ikamet giriş kapısının ahşap ve demir panjur tabir edilen kapılardan olduğu, kapılarda ve kilit kısımlarında zorlamanın olmadığı, olayın salonda meydana geldiği, günün nöbetçi Cumhuriyet savcısı ile birlikte olay yerinde yapılan incelemede, salon kapısının sol kanadının camının kırılmış olduğu, salon kapısı kırık cam yan tarafında kana benzer lekenin olduğu, salonda baş kısmı doğu, ayakları batı istikamete bakar, sırtüstü yatar vaziyette üst kısmında siyah renkli tişört, alt kısmında siyah renkli şort, 35-40 yaşlarında isminin sonradan ... olduğu öğrenilen bayan cesedinin görüldüğü, cesedin sağ el dış kısmında, sol yanak ve boğaz sol tarafta kan olduğunun görüldüğü, olay yerinin fotoğraf ve kamera çekimleri yapılarak olay yeri basit krokisinin çizildiği, ... Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine geçildiği, Cumhuriyet savcısının talimatı ile otopsi salonunda bulunan maktulün çeşitli açılardan fotoğraf çekimleri yapılarak on parmak izleri ve sol yanağında bulunan kurumuş kandan numune alındığı bilgilerine yer verildiği,
07.10.2016 tarihli ölü muayene ve otopsi tutanağında; ... Üniversitesi Tıp Fakültesi morguna kaldırılan ceset üzerinde yapılan incelemede, üzerinde siyah zeminde pembe desenler bulunan tişört, kırmızı atlet, ten rengi sütyen, siyah şort ve külot olduğu, ayağında çorap bulunmadığı, 165 cm boyunda, tahmini 60-65 kg ağırlığında, 35 yaşlarında, kızıl kestane boyalı saçlı, buğday tenli bayan cesedi olduğu, ölü katılığı ve ölü morluğunun otopsi saati itibarıyla teşekkül ettiği, ölümün tam ve kesin olarak meydana geldiğinin görüldüğü, cesedin giysilerinden arındırıldığı, uzun ve kısa kemiklerin elle muayenesinde sağlam oldukları, cesedin sol dizinde 1,5 cm laserasyon ve yeşil renkli 0,5x0,5 boyutlarında eskiye ait 2 adet ekimoz, sağ dizde 3x0,5 cm ebatlarında sıyrık olduğu, mevcut bulgulara göre harici muayenede ölüm sebebi tespit edilemediğinden klasik otopsi yapılmasına karar verildiği, başta saçlı deri altında sağ kulak arka kısmında enseye yakın yerde 5 cm kanama alanı görüldüğü, boyunda hyoid kemik yakınındaki tüm kaslarda kanama odakları görüldüğü, hyoid kemik etrafındaki kas dokuda sol tarafta kanama alanlarının görüldüğü, ceset üzerindeki otopsi bulgularına göre ölümün mekanik asfiksiye bağlı olarak meydana geldiğinin belirtildiği,
Sanık ... hakkında ... Devlet Hastanesince düzenlenen 07.10.2016 tarihli raporda; sanığın boyun sağ kısmında ve orta kısımda kızarıklar mevcut olduğu, sağ ön kolda 0,5 cm çapında 3 adet abrazyon, sol dizde 1 cm çapında, sağ yanakta 0,5 cm çapında abrazyon mevcut olduğu, hayati tehlikesinin olmadığı, lezyonların basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte hafif olduğunun belirtildiği,
... İli Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği Dr. Ekrem Tok Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesince düzenlenen 22.11.2016 tarihli raporda; sanığın suç tarihinde ve hâlen davranışlarını yönlendirme yeteneğini kısmen ve ileri derecede etkileyecek akıl hastalığının olmadığı, ceza ehliyetinin tam olduğunu, TCK'nın 32/1 ve 32/2. maddelerinden yararlanamayacağının belirtildiği,
Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) Sistemi vasıtasıyla temin edilen nüfus kayıt tablosundan; 1980 ... doğumlu maktul ... ile 1982 ... doğumlu sanık ...'in 07.07.2009 tarihinde evlendikleri, bu evliliklerinden 2010 doğumlu ... isimli bir kız çocuklarının olduğu,
Anlaşılmaktadır.
Katılan mağdure ... Kollukta; 19 Mayıs İlkokulu 1. sınıfa gittiğini, 07.10.2016 tarihinde saat 17.00 sıralarında okuldan çıktığını, servisle evin önüne geldiğini, annesi maktulün kendisini servisten aldığını, babası sanığın salonda oturduğunu, babasının saçma sapan laflar söylediğini, küfrettiğini, annesi maktulün de kızdığını, eline bir terlik aldığını, babasının yüzüne bir tane vurduğunu, babasının da annesini tutup kaldırıp yere vurduğunu, annesinin yerde yattığını, babasının elleri ile annesinin boğazını sıkıp bir süre beklediğini, kendisinin koltukta oturduğunu, babasının annesini bıraktığında annesinin yerden kalkmadığını, babasının kalkıp koltuğa oturduğunu, babası sanığın telefonu alarak babaannesini aradığını, 'Çabuk gelin.' dediğini, daha sonra babaannesi ve dedesinin geldiğini, babasına 'Sen ne yaptın?' dediklerini, annesine baktıklarını, dedesinin babasına 'Sen git ilacını iç.' dediğini, biraz bekledikten sonra korkup odasına gittiğini, daha sonra karşı komşularının kızı ...kendisini alarak evlerine götürdüğünü, olay esnasında kendisine babasının ve annesinin vurmadığını,
Yaşı sebebiyle tayin olunan vekili ve CMK'nın 236/3. maddesi gereğince hazır bulunan bilirkişi huzurunda Mahkemede; o gün babası sanık ile annesi maktulün babasının huyundan dolayı birden kavga etmeye başladıklarını, sonra birden sanığın maktulü yere yatırdığını, babası sanığın annesini iki eliyle boğduğunu, annesinin bir daha kalkamadığını, önce babaannesi ile dedesinin geldiğini, sonra Bülent dayısı ile Hicran yengesi,...amcasıyla ... yengesinin en son olarak.... dayısı ile yengesinin eve geldiğini, sanık ve maktul kavga ederken kavga ettikleri odada oturduğunu, annesi ve babasının daha önceden de kavga ettiklerini, ama çok fazla etmediklerini, birbirlerine kötü bir şey söylemediklerini, ancak kavga ettikleri gün kötü bir şeyler söylediklerini, o gün annesinin babasına çok kızdığını, annesinin babasına böyle başka şeyler izlemiyor, hep aynı şeyleri izliyor diye kızdığını, annesi maktulün babasına 'Birazcık farklı şeyler izle hep aynı şeyler olmaz.' dediğini, babası sanığın da maktule 'Tamam tamam da ben aynı şeyleri izlemeyi seviyorum.' dediğini, olay günü annesinin babasına terlik attığını, ama teyzesinin bunu söylemesine izin vermediğini, anneannesi ile kaldığını,
Katılan mağdurenin dinlenilmesinde CMK'nın 236/3. maddesi gereğince hazır bulunan bilirkişi ... Sinem Erdoğan beyanında; katılan mağdure ile ...şma öncesi baş başa görüştüğünü, zihinsel ve fiziksel gelişiminin yaşına uygun olduğunu, eğitimine devam ettiğini, sorulan soruları anlayıp uyumlu cevaplar verebildiğini, kendisini rahatlıkla ifade edebildiğini, olayı da fezlekede okuduğu gibi anlattığını, babası sanık ile olan bağını koparmak istediğini, takdiri mahkemeye ait olduğunu,
Katılan ... Kollukta; maktul ...'in öz ablası olduğunu, sanıkla yaklaşık 8 yıl önce evlendiğini, bu evliliklerinden 2010 doğumlu mağdure ... ...nun olduğunu, maktulün ev hanımı olduğunu, sanığın Akdeniz Belediyesi temizlik şirketinde 8-10 yıldır asgari ücretle çalıştığını, uyuşturucu, sigara ve alkol kullanmadığını, evden işe işten eve gidip geldiğini, ancak ablası maktulün kendisine sanığın bir veya bir buçuk yıldır Saidi Nursi... toplantılarına gidip geldiğini, huy değiştirdiğini, evin interneti yüzünden sürekli kendisi ile tartıştığını, darbettiğini anlattığını, bunun üzerine eniştesi sanıkla konuştuğunu, kendisine 'Cep telefonuna internetten dolayı yüksek fatura geldiğini, bundan dolayı tartıştıklarını, boğazını sıkarak darbettiğini,' söylediğini, zaman zaman ailevi sebeplerden dolayı tartışmaların yaşandığını duyduğunu, sanığın sara hastası olmasından dolayı bazen kendisini kaybederek bayıldığını, onun dışında bir hastalığı veya psikolojik bir rahatsızlığı olmadığını, ablası maktulün eniştesi sanık ile aralarındaki kavga ve tartışmaların eniştesinin cemaate katılımından sonra evde sürekli olarak dini kitaplar okunmasını istediğini ve yine televizyonda dini programları izlemesinden dolayı sıkıldığını kendisine anlattığını, 07.10.2016 tarihinde saat 18.30 sıralarında maktulün kayınbederi ...'in kendisini arayarak 'Eve acil gel.' dediğini, eve gittiğinde maktulün salonda yerde sırtüstü yatar vaziyette ve üzerinde ise bir çarşaf olduğunu, maktulün kollarının ve yüzünün açık olduğunu, hareketsiz şekilde yattığını, hafif yanına yaklaştığında kollarında morluklar gördüğünü, maktulün öldüğünü anlayınca kendisini kaybedip salonun iç kapı camına sağ eliyle yumruk atarak camı kırdığını, bu esnada elinin kesildiğini, kan geldiğini, elinden kan gelmesi üzerine üzüntü ile birlikte yerde yatan ablası maktule sarılıp ağlamaya başladığını, olayın nasıl ve ne şekilde meydana geldiğini görmediğini,
Mahkemede; maktulün ablası olduğunu, olayın nasıl olduğunu görmediğini, tarafına okunan hazırlık beyanının doğru olduğunu ve aynen tekrar ettiğini, sanığın sara nöbeti geçirdiğinin doğru olduğunu, ancak 7 yıl boyunca 3 defa şahit olduğunu, ayrıca bu sara nöbetlerinin bahsedildiği gibi olmadığını, ufak bir bayılma ve uyku nöbeti geçirip uyandığında da normal hayatına devam ettiğini, sanığın savcılıkta ve sorguda verdiği ifadeleri kabul etmemesinin danıştığı bir akıl nedeni ile olduğunu düşündüğünü, olay günü evlerine gittiğinde sanığa 'Bunu niye yaptın?' diye sorduğunda 'Anama babama küfretti. Onun için yaptım' diye bizzat söylediğini,
Tanık ... Kollukta; sanık ...'in öz oğlu olduğunu, Akdeniz Belediyesi temizlik işlerinde yaklaşık olarak 6-7 yıldır asgari ücretle çalıştığını, maktulle 7-8 yıldır evli olduklarını, bu evliliklerinden ... ... isimli çocukları olduğunu, gelini maktulün ev hanımı olduğunu ve görücü usulü evlendiklerini, oğlu sanığın önceden namaz kılmadığını, son 3-5 aydır namaza gittiğini kendisine söylediğini, sanığın herhangi bir cemaate katılıp katılmadığından haberi olmadığını, sanığın eşi ile anlaştığını, bugüne kadar büyük kavgalarının olmadığını, ufak tefek aile içi tartışmalarının olduğunu, hatta oğlu sanığın gelini maktulün evi boyatmak istediğini söylediğini, kendisinin de sanığa 'Yeter ki siz iyi olun. Kırık koltukların yerine de yenisini alalım.' dediğini, 07.10.2016 tarihinde saat 18.30-19.00 sıralarında sanığın kendisini telefonla arayarak 'Çabuk eve gelin.' dediğini, başka bir şey söylemediğini, tedirgin olduğu için eşi tanık ...'yi de yanına alarak sanığın evine gittiklerini, eve girdiklerinde maktulün evin salon kısmında yerde sırtüstü yatar vaziyette olduğunu, nefes alıp vermediğini, ölmüş olduğunu, hatta kollarında morlukların bulunduğunu gördüğünü, sanığa 'Ne oldu?' diye sorduğunda kendisine 'Baba aramızda küfürleşmeden dolayı tartışma çıktı. bana terlik attı. Sonra ikimiz birbirimiz ile boğuştuk ve daha sonra ölmüş olduğunu gördüğünü, bundan dolayı ise beni aradığını söyledi.' dediğini, sanığa kızarak 'Ne oldu da bu ...ma geldi olay,' dediğini, kendisine hitaben 'Bana, anneme ve babama küfredince boğuşma gerçekleşti.' dediğini, bunun üzerine gelini maktulün kardeşi...'i aradığını, ablası maktulün ölmüş olduğunu görünce sinirinden elini salon kapısı camına vurarak camı kırdığını ve elini kestiğini, sonra olay yerine çağırdıkları 112 ekipleri ve polislerin geldiğini, torunu mağdure ... ...nun ise evde salonda çekyat üzerinde oturmakta olduğunu, daha sonra sanığın Polis Merkezi Amirliğine giderek ölüm olayı ilgili olarak teslim olduğunu,
Mahkemede; sanığın oğlu olduğunu, olay günü akşam namazını kıldığını, bir düğüne gideceklerini, bu sırada oğlu sanığın annesine telefon açarak 'Çabuk gelin.' diye eve çağırdığını, eve gittiklerinde olayı öğrendiklerini, eve gittiklerinde oğlu sanık ve kızı ... ...nun kanepede oturduklarını, gelini maktulün de aynı odada yerde yattığını, sanığa 'Ne oldu?' diye sorduğunda kendisine 'Ben ne yaptığımı bilmiyorum.' diye cevap verdiğini, 7-8 yıllık evli olduklarını, aralarında kavgalarının, tartışmalarının eksik olmadığını, sanık ve maktulü ne kadar uyardılarsa da kendilerini dinlemediklerini, sanığın 2 yıldır psikolojik ilaç içtiğini, bir de epilepsi hastası olduğunu, 6 yaşından sonra epilepsi hastası olduğunu,
Tanık ... Kollukta; sanık ...'ın öz oğlu, maktulün gelini olduğunu, görücü usulü 7 yıl önce evlendiklerini, bu evliliklerinden mağdure ... ...nun olduğunu, sanığın namaz kılmadığını, sanığın bir cemaate katılıp katılmadığından haberinin olmadığını, büyük kavgalarının olmadığını, ufak tefek aile içi tartışmalarının olduğunu, 07.10.2016 tarihinde saat 18.30-19.00 sıralarında oğlu sanığın eşi tanık ...'i arayarak 'Biraz eve gelin.' dediğini, eşi ile birlikte sanığın evine gittiklerini, eve girdiklerinde gelini maktulün evin salon kısmında yerde sırtüstü yatar vaziyette olduğunu, nefes alıp vermediğini, ölmüş olduğunu, hatta kollarında morlukların bulunduğunu, oğlu sanığa 'Ne oldu?' diye sorduklarını, kendilerine 'Aramızda tartışma çıktı. İkimiz birbirimiz ile boğuştuk ve daha sonra ise ölmüş olduğunu gördüğünü, bundan dolayı ise babasını aradığını,' söylediğini, kendisi ve eşinin olayı görmediğini, eve geldiklerinde maktulün ölmüş olduğunu, sanığın sara hastası olmasından dolayı ilaç kullandığını, onun dışında iki yıla yakındır psikolojik tedavi gördüğünü,
Mahkemede; sanığın oğlu olduğunu, olay günü akşam eşiyle bir yere gideceklerini, tam çıkacakları vakit sanığın kendisini arayarak 'Buraya gelin.' dediğini, eşiyle birlikte sanığın evine gittiklerini, gittiklerinde gelini maktulün yerde yattığını, sanık ve torunun da aynı odada kanepede oturduklarını, sanığa ne olduğunu soramadığını, maktulün önce baygın olduğunu sandıklarını, sanığın 2-3 yıldır psikolojisinin bozuk olduğunu, 7 yaşından beri de epilepsi hastalığının olduğunu, sanık ve maktul arasında ara ara kavga ve tartışmaların olduğunu, torununun anneannesinde kaldığını, sanığın günde 3-4 defa bazen de 1 defa sara nöbeti geçirdiğini, nöbet geçirirken kendini kaybettiğini ve bazen de altını ıslattığını, sanığın 2-3 yıldır da sara nöbetlerinin aynen devam ettiğini, ilacının da biraz önlediğini,
Tanık ... Kollukta; sanığın kardeşi olduğunu, kardeşi sanığın annesi tanık ...'nin kendilerine anlattığına göre küçükken ateşli hastalık geçirdiğini, hastanede yanlış iğne vurulmasından dolayı epilepsi hastası olduğunu anlattığını, zaman zaman bayılma nöbeti geçirdiğini, sanığın dört beş yıl önce psikiyatri tedavisi görmeye başladığını, bundan dolayı düzenli olarak ilaç kullandığını, yüzde 40 özürlü raporu olduğunu, sanık ve maktulün zaman zaman anlaşamadıklarından dolayı tartışma boyutunda kavgaları olduğunu, sonuç olarak iki aile büyüğünün araya girip tatlıya bağladığını, maktulün birkaç defa babasının evine küsüp gittiğini, birkaç gün kalıp geldiğini, 07.10.2016 tarihinde saat 19.00 sıralarında evinde bulunduğu sırada babası tanık ...'in kendisini arayarak 'Serkan'ın Figen ile tartıştığını ve ...in öldüğünü, hemen gelmesi gerektiğini,' söylediğini, yaklaşık 10 dakika sonra sanığın evine gittiğinde maktulün evin salon kısmında yerde sırtüstü hareketsiz olarak yattığını gördüğünü, evde kendisi, babası, annesi ve sanığın kızı ... ...nun olduğunu, kısa bir süre sonra da maktulün kardeşi... ve eşinin geldiğini, Fatih'in kardeşini yerde cansız bir vaziyette yattığını görünce salonun camına yumrukla vurduğunu ve camı kırarak sağ elinin kanadığını, ortam gerilince kardeşi sanığı alarak birlikte ... Polis Merkezine giderek ...mu olduğu şekli ile anlattıklarını, olay yerinde cesedin koluna dokunduğunu, cesedin tam soğuk olmadığını, başka da bir yerine dokunmadığını, sanığın yalansız riyasız olduğunu, rahatsızlığından dolayı senaryo veya hayal kurmadan olayı olduğu gibi anlatacağını, sanığın abdestinde namazında ve annesine babasına düşkün biri olduğunu, kardeşi sanığın maktulü öldürmesi için maktulün ya annesine babasına ağır küfretmesi ya da dini inancına bir söz ederse öldürme sebebi olabileceğini, sanığın bir insanı incittiğini dahi duymadığını,
Mahkemede; sanığın kardeşi olduğunu, olaya ilişkin görgüye dayalı bilgisinin olmadığını, olayı babasının telefonla arayarak haber vermesi üzerine öğrendiğini, kardeşi sanık ve yengesi maktul arasında devamlı geçimsizlik ve tartışma olduğunu, maktulün sanığa vurduğunu ve hakaret ettiğini duyduğunu, ancak görmediğini,
Tanık ... Kollukta; adresini verdiği yerde 19 yıldır ev sahibi olarak oturduğunu, maktulün karşı komşusu olduğunu, onun da ev sahibi olduğunu, maktulle samimi olduğunu ve sürekli görüştüklerini, kendileri ailece zaman zaman maddi ...mlarından dolayı tartıştıklarını, ama iki tarafın da ailelerinin araya girerek sanık ve maktulü barıştırdıklarını, maktulün eşinin gece saat 04.00 sıralarında işe gittiğini, gündüz eve erken geldiği için gündüz vakti birbirlerine fazla gelip gitmediklerini, ancak maktulün kendilerine geldiğini, olay öncesinde maktulü saat 17.20 sıralarında çocuğu ... ... okuldan geldiği için evin önünde gördüğünü, tam yemeğe oturdukları sırada aile seslerinin gelmesi üzerine dışarı baktıklarında maktulün evinin kalabalık olduğunu, ailelerinin gelmiş olduklarını gördüklerini, cam sesi geldiğini, maktulün evine girdiğinde maktulün ölmüş olduğunu anlayınca çocuğu alarak evden çıktığını, olayın nasıl olduğunu görmediğini, gündüz vaktinde de maktul ve eşi sanığın kavga ettiğine şahit olmadığını, gündüz vakti maktulün oturduğu evi satıp giden komşusunun kendisine geldiğini, kahve içtiklerini, bu sırada kendisine karşı komşudan sesler geldiğini söylediğini, maktulün eşi sanığın sara hastası olduğunu,
Mahkemede; sanığın yaklaşık 7-8 yıldır kapı komşusu olduğunu, aile arası ufak tefek tartışmaları olduğunu duyduğunu, ailelerine haber verdiklerini, onların gelip ilgilendiklerini, olay günü evinde misafir olduğunu, misafiri giderken maktulün kapıyı açtığını, hâlini hatırını sorduğunu, namaz kılacağı için kapıyı kapatıp içeriye girdiğini, saat 17.30 sıralarında okuldan gelecek kızını almak için okula gittiğini, maktulün de aşağıda kızının servisini beklediğini, saat 18.18'de eve geldiğini, evden maktulün kızının ağlama sesinin geldiğini, yemek yapacağı için ilgilenemediğini, 10 dakika sonra tekrar kızının okuluna gittiğini, kızının okulunun saat 18.30'da bittiğini, kızını alıp eve geldiğinde bağrışma seslerinin olduğunu, olayı da o zaman öğrendiğini, bu dereceye nasıl geldiklerini bilemediklerini, sanık ve maktulün eşit bir aile olduğunu, birinin birine baskınlığının olmadığını,
Tanık ... Kollukta; sanık ve maktulün üst katında 3 yıldır mülk sahibi olarak oturduğunu, zaman zaman maktul bayan ile görüştüklerini, ancak ailecek sanığın rahatsız olmasından ve çalışmasından dolayı ailecek görüşmediklerini, kapıda karşılaşırlarsa selamlaştıklarını, sanığın epilepsi hastası olduğunu maktulden duyduğunu, aile yaşantıları hakkında apartmanda uyumlu ve sakin yaşamayı kendi hâlinde yaşamayı tercih eden bir aile olduklarını, bugüne kadar kendilerine yansıyan veya tanık olduğu bir kavgalarına şahit olmadığını, maktulün kendilerine anlattığı kadar eşi sanığı sevdiğini, ancak sanığın ev hâlinden ve hastalığından dolayı kendilerine biraz yakındığını, maktulün ahlak yapısının iyi olduğunu, başı açık sosyal bir insan olduğunu, çocuğuna karşıda ilgili ve bilgili bir anne olduğunu, maktulü son olarak olaydan bir gün önce öğleden sonra kendisine geldiğinde gördüğünü, elinde, yüzünde ve vücudunda darp veya başka bir iz görmediğini, eşi sanıkla alakalı bir konuda açılmadığını, 07.10.2016 tarihinde saat 14.00 sıralarında aynı apartmanda ikamet eden maktulün karşı komşusu tanık Emine'nin evine çay içmeye gittiğini, orada bulunduğu sırada maktulün evinden maktulün 'Kes sesini yeter bee konuşma yaa, hep böyle yapıyorsun' şeklinde bağırdığını, bu saatte maktulün çocuğu evde olmadığına göre eşi sanığa bağırdığını düşündüğünü, sadece maktulün sesinin geldiğini, erkek sesi veya tartışmaya bağlı erkek bağırtı sesi gelmediğini, zaman zaman maktulün eşi sanığa karşı bu davranışının olduğunu, aynı tarihte saat 17.00 sıralarında kızını okula almaya gittiğini, saat 18.30 sıralarında eve geldiğini, havanın hâlen kararmadığını, merdivenlerden kendi evine çıktığı esnada maktulün demir panjurlu ve tahta olan kapısının da kapalı olduğunu, normalde iç kısımda kalan tahta kapısını örtmediğini, içerden de yüksek sesle kızı ... ...nun bağırtılı ağlama seslerinin geldiğini, sanığın maktulü öldürme sebebi olarak herhangi bir fikrinin olmadığını,
Mahkemede; sanık ve maktulün 4-5 yıllık komşusu olduğunu, onlardan sonra binaya taşındığını, olaydan ambulans geldikten sonra haberinin olduğunu, içeri girmediğini, öyle şiddetli tartışmalarının olmadığını, her karı koca arasında olabilecek ufak tefek tartışmalarının olduğunu, sanığın epilepsi hastası olduğunu bildiğini, olay günü çocuğunun toplantısı olduğunu, evde olmadığını, bir ara eve uğradığında maktulün sesini duyduğunu, ancak normal bir konuşma sesi olduğunu, eşiyle konuştuğunu, bir bağrışmanın olmadığını, yaz günü olduğu için tahta kapı ve demir kapının açık olduğunu, konuşma sesinin geldiğini, her şeyin normal olduğunu, saat 14.30 sıralarında olduğunu, hazırlıktaki beyanı tanığa okunup çelişki sebebiyle sorulduğunda, hatırladığını, tanık Emine'ye uğradığını, saatin 14.00-14.30 sıraları olduğunu, maktulün hazırlıktaki ifadesinde söylediği gibi konuşmalarının geldiğini, ancak bağırma şeklinde olmadığını, normal konuştuğunu, ama sanığın sesinin gelmediğini,
İfade etmişlerdir.
Sanık ... müdafisi huzurunda Kollukta; eşi maktulle 2008 yılında görücü usulü ile evlendiklerini, bu evlilikten 2010 doğumlu ... ... isimli bir çocuklarının olduğunu, maktulün ev hanımı olduğunu, 6 yaşlarında iken ateşli hastalıktan dolayı hastaneye götürüldüğünde yanlış iğneden dolayı epilepsi hastası olduğunu, ara ara nöbetlerinin olduğunu, nöbet hâllerinde baş dönmesi, uyku hâli ve mide bulantısı görüldüğünü, bu hastalığından dolayı devamlı olarak ...ve Epix isimli ilaçları kullandığını, ilaçlarını heyet raporu ile aldığını, ilaçları düzenli olarak kullandığını, rahatsızlığının ve kullanmış olduğu ilaçların sosyal yaşantısını, ... hayatını etkilemediğini, ancak ilaçların cinsel yaşantısını etkilediğini, inancı gereği vakit namazlarını tamamını kılmaya çalıştığını, eşi maktulün namaz kılmadığını ve başını örtmediğini, zaman zaman ...... ev toplantılarına ve sohbetlerine gidip geldiğini, evde bulunduğu zamanlarda özellikle Yasin, Berat ve Dost Tv türlerinde kanalları izlediğini, maktulün de kendisinin izlediği ve takip ettiği kanalları sevmediğini, izlemediğini, kendisine karşı çıktığını, gittiği dini toplantılar hakkında kendisi ve toplantıdaki kişileri kastederek 'Bunlar kafayı yemişler.' şeklinde hakarete varan sözler söylediğini, babasına, annesine ve kardeşine saygıda kusur etmediğini, yetişme tarzının böyle olduğunu, okumuş olduğu kitaplar ve gittiği sohbetlerden esinlenerek özellikle Kur'an'da geçen sihir, büyü, cinler ve nazar konularının kendisini aşırı derecede etkilediğini, bunlardan dolayı boynunda cevşen taşıdığını, yakın zamanda evin duvarlarındaki fotoğrafları indirdiğini, yerine dini içerikli yazılar astığını, çocuğunu son olarak dün sabah dini tesbih ve zikir yaparken kızı ... ...nun yanına geldiğini, başını okşadığını, Rabb'inin izniyle doksan dokuz ismi ile zikir ettiğini ve kızını sevdiğini, maktulle evlendiklerinden beri maddi, manevi, dünyevi ve uhrevi düşünce farklılığından kaynaklı ayrılıklarının olduğunu, maktulün zaman zaman kendisini hor görmesi, aşağılaması, zaman zaman da şiddete varan hareketleri olduğunu, birkaç gün önce ailevi sorunlardan dolayı tartıştıklarını ve eşi maktulün kendisine terlikle vurduğunu ve dövdüğünü, olayların bir kısmından annesinin haberi olduğunu, bu olayların bır kısmından maktulün ailesinin de haberi olduğunu, bu olayların zamanla kendisini maktulden soğuttuğunu, şu anda maktulü sevmediğini, çocuğunu sevdiğini, heyet tarafından verilmiş % 40 özürlü raporunun bulunduğunu, sabah saat 05.00 sıralarında işe gittiğini, saat 14.00 sıralarında işten eve geldiğini, dünden kalan biber ve patlıcan dolmasını hazırlayıp yediğini, maktulün kendisine yemek hazırlamadığını, kendi işini kendisinin gördüğünü, yemekten sonra köyden gelen babası ve annesinin yanına gittiğini, tekrar saat 16.00-17.00 sıralarında tekrar evine geldiğini, annesinin kendisine verdiği, yoğurt, meyve ve yumurta bulunan poşeti eve bıraktığını, bu sırada maktulün evde, kızının okulda olduğunu, kızının saat 17.10 sıralarında okuldan geldiğini, maktulün kendisine anlamsız bir şekilde 'Sorumsuz, o.. çocuğu, piç' diye bağırdığını, bu esnadan kızlarının da yanlarında olduğunu ve evlerinin salonunda oturduklarını, televizyonda da kendisinin izlediği dini programların olduğunu, tartışmanın artarak devam ettiğini, kızının da gördüğü üzere maktulün sözlü hakaretinin devamında terlik ile vurmasının devam ettiğini, arkasından maktule karşılık verdiğini, maktulün saçlarından tutarak yere yatırdığını, sırtüstü yatırdığını, karnının üzerine oturup diz çöktüğünü, maktulün boğaz gırtlak kısmına baş parmağı ile devamında önce sağ elini yumruk yaparak boğaz kısmına baskı uygulayarak sağ elinin yorulmasından sonra sol elini yumruk yaparak boyun kısmına baskı yapmaya devam ettiğini, maktul sırtüstü yerde kendisi üzerinde baskı uygulayarak boğmaya çalıştığı esnada maktulün hem bağırmaya her iki eli ve tırnakları ile boynundaki cevşeni koparmaya, tırnakları ile yaralamaya çalıştığını, bu boğuşmalarının ve kendisinin maktulün boynuna uyguladığı baskı ve boğmanın iki üç dakika sürdüğünü, bunun sonunda maktulün her iki elinin hareketsiz olarak sağa sola düştüğünü, kızının bu olayların tamamını gördüğünü, maktul haraketsiz kaldıktan sonra üzerinden kalktığını, kızıyla ilgilendiğini, düşmanından kurtulduğu için sevindiğini, kızına saati sorduğunda saatin 18.50 olduğunu öğrendiğini, daha sonra annesini arayarak 'Figen öbür dünyaya gitti. Gelmelerini' söylediğini, eve önce annesi, babası ve kardeşi Selçuk'un geldiğini, annesinin kendisinden çarşaf istediğini, maktulün başı açık kalacak şekilde çarşafla üzerini örttüğünü, olayın salonda başlayıp orada bittiğini, odanın içerisinde kırılan, dökülen, dağılan bir eşya olmadığını, olay üç dört dakika içerisinde maktulle kendisi arasında gerçekleştiğini, tüm olaylara kızının tanık olduğunu, insan öldürmenin suç olduğunu bildiğini, maktulün boğazını sıktığında nefessiz kalıp öleceğini bilerek sıktığını ve yaptığını, olaydan önce kendisini bu konuda azmettirenin ya da yönlendirenin olmadığını, şu anki düşüncesinin düşmanını öldürdüğü ve düşmanına galip geldiği yönünde olduğunu, maktul olay esnasında can hâvli ile kendisine elleri ile saldırmasından dolayı özellikle boyun kısmı ve kollarında çizikler olduğunu, bu çiziklerin maktulün tırnaklarının izi olduğunu, maktulün ölmesinden dolayı pişman olduğunu, Rabb'ine sığındığını,
Savcılıkta; Emniyette verdiği ayrıntılı ifadesini aynen tekrar ettiğini, olay tarihinde eşi maktulün kendisini terlikle darbettiğini, sara hastalığının bulunduğunu, ilaç kullandığını, maktulle aralarında zaman zaman ailevi sıkıntıların olduğunu, daha doğrusu evlendikleri günden beri sürekli olarak tartıştıklarını, dün yine tartıştıklarını, tartışma esnasında kendisine saldırdığını, kendisine saldırınca maktulün boğazını sıktığını, sonra üzerine çıktığını, elleriyle boğazını 3-4 dakika kadar sıktığını, maktulün biraz çırpındığını, çırpınması sona erince üzerinden kalktığını ve ellerini boğazından çektiğini, öldüğünü anladığını, bir anlık öfke ile davrandığını, ancak öldürmek amacıyla maktulün boğazını sıktığını, maktulün daha önceden de kendisine küfrettiğini, yuvasını kurtarmaya çalıştığını, maktulü kendisinin öldürdüğünü, boğazını sıkarak öldürdüğünü,
Tutuklanması talebiyle sevk edildiği Sulh Ceza Hâkimliğinde; Emniyette ve Savcılıkta verdiği ve tarafına okunan ifadelerini aynen tekrar ettiğini, maktulün kendisine saldırdığını, hakaretler ve küfürler ettiğini, bir anlık nefsine ve şeytana uyduğunu, bir anda kendini kaybettiğini, kendine geldiğinde yaptığını anladığını, olay öncesinde de aralarında geçimsizlik olduğunu, tartışmalarının olduğunu, maktulün kendisini tahrik ettiğini, bu sebeple olanların olduğunu,
Mahkemede; eşi maktulle evlendiklerinden beri ufak tartışmalarının olduğunu, karşılıklı birbirlerine vurduklarını, ancak sonradan kendisinin vurmaktan vazgeçtiğini, maktulün vurmaya devam ettiğini, olay günü evde otururken ufak bir tartışmalarının olduğunu, maktulün kendisine saldırdığını, ondan sonra ne yaptığını hatırlamadığını, maktulün kendisine her türlü hakaret ve küfrettiğini, ancak kendisinin içine attığını, 2013 yılında ailevi sorunlar yüzünden depresyon geçirdiğini, ... Devlet Hastanesinde tedavi olduğunu, her ay psikiyatri doktoruna gittiğini, emniyette vermiş olduğu ifadesini doğru bulmadığını, o gün cinnet mi geçirmişti yoksa kafayı mı yemişti bilmediğini, aklının yerinde olmadığını, şu anki ifadesinin daha doğru olduğunu, o günkü ...ma göre öyle olduğunu, ancak gerçekte ne olduğunu bilmediğini, kendini bilmediğini,
Savunmuştur.
Tahrik kelimesi, sözlüklerde hareket hâlinde olmayan bir şeyi harekete geçirme, kımıldatma, kışkırtma olarak tanımlanmıştır. (Türk Dil Kurumu Güncel Sözlüğü, Kubbealtı Lugati.)
İnsanın dış dünyaya yansıyan davranışlarını esas alan ceza hukuku, onun davranışlarında iç dünyasının, o anki ruh hâlinin ve genel psikolojik özelliklerinin önemi bulunduğunu kabul ederek bu psikolojik ...mlara belli bir hukuki değer vermektedir. Bu itibarla modern ceza hukuku sadece işlenen suçu değil, suçun işlenmesinde etkili olan nedenleri göz önünde bulundurarak cezalandırma yoluna gitmektedir. (Devrim ..., Yeni Türk Ceza Kanunu'nda Haksız Tahrik, AÜHFD, 2004, C. 54, s.225.)
Haksız hareketin kişi üzerinde ve onun psikolojik aleminde bir tepki doğuracağını kabul eden modern ceza hukuku, failin bu ...munu değerlendirmekte, cezai sorumluluğunu azaltan bir sebep olarak görmektedir. Failin bu subjektif ...muna önem veren çeşitli ülkelerin ceza kanunlarında, failin cezasında belli oranlarda indirim yapılması esası kabul edilmiştir. (M. Muhtar Çağlayan, Yargıtay İçtihatları Işığında Haksız Tahrik üzerine Bir İzah Denemesi, ... Dergisi, Ocak –Şubat, 1982, S.1, s.14.)
Bu düşünceden hareketle 5237 sayılı TCK'nın 29. maddesinde de haksız tahrik;
'Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir' şeklinde, ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak hüküm altına alınmıştır.
Ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenen haksız tahrik, kişinin haksız bir fiilin kendisinde meydana getirdiği hiddet ya da şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesi ...munda kusur yeteneğindeki azalmayı ifade etmektedir. Bu hâlde fail, suç işleme yönünde önceden bir karar vermeden, dışarıdan gelen etkinin ruhsal yapısı üzerinde meydana getirdiği karışıklığın neticesi olarak bir suç işlemeye yönelmektedir. Bu yönüyle haksız tahrik, kusurun irade unsuru üzerinde etkili olan nedenlerden biridir. Başka bir anlatımla, haksız tahrik hâlinde failin iradesi üzerinde zayıflama meydana gelmekte, böylece haksız fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altındaki kişinin suç işlemekten kendisini alıkoyma yeteneği önemli ölçüde azalmaktadır.
Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış kararları ile öğretide de kabul gören görüşler doğrultusunda haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi için;
a) Tahriki oluşturan haksız bir fiil bulunmalı,
b) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı,
c) Failin işlediği suç bu ruhsal ...munun tepkisi olmalı,
d) Haksız tahrik teşkil eden eylem mağdurdan sâdır olmalıdır.
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda, 765 sayılı Kanun'da yer alan 'ağır – hafif tahrik' ayırımına son verilerek; tahriki oluşturan eylem, somut olayın özelliklerine göre hâkim tarafından değerlendirilip, sanığın iradesine etkisi göz önünde bulun...lmak suretiyle, maddede gösterilen iki sınır arasında belirlenen oranda cezasından makul bir indirim yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
Haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi açısından, failin suçu ilk haksız fiilin doğurduğu öfke veya şiddetli elemin etkisiyle işleyip işlememesi önemlidir. Mağdur ya da ölenden gelen haksız hareketin psikolojik etkisinin devam ettiğinin kabulünde zorunluluk bulunan hâllerde, haksız tahrik hükmünün uygulanması gerekmektedir.
Yerleşmiş yargısal kararlarda kabul edildiği üzere, gerek fail, gerekse mağ. karşılıklı haksız davranışlarda bulunması hâlinde, tahrik uygulamasında kural olarak, haksız bir eylem ile mağ... tahrik eden fail, karşılaştığı tepkiden dolayı tahrik altında kaldığını ileri süremez. Ancak maruz kaldığı tepki, kendi gerçekleştirdiği eylemle karşılaştırıldığında aşırı bir hâl almışsa, başka bir deyişle tepkide açık bir oransızlık varsa, bu tepkinin artık başlı başına haksız bir nitelik alması nedeniyle fail bakımından haksız tahrik oluşturduğu kabul edilmelidir.
Karşılıklı tahrik oluşturan eylemlerin varlığı hâlinde, fail ve mağ...n yek diğeri yönünden tahrik oluşturan bu haksız davranışları birbirlerine oranla değerlendirilmeli, öncelik-sonralık ...mları ile birbirlerine etki-tepki biçiminde gelişip gelişmediği göz önünde tutulmalı, ulaştıkları boyutlar, vahamet düzeyleri, etkileri ve dereceleri gibi hususlar dikkate alınmalı, buna göre; etki-tepki arasında denge bulunup bulunmadığı gözetilerek, failin başlangıçtaki haksız davranışına gösterilen tepkide aşırılık ve açık bir oransızlık saptanması hâlinde, failin haksız tahrik hükümlerinden yararlandırılması yoluna gidilmelidir.
Uyuşmazlık konusu bu açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde;
Sanık ... ve maktul ...'in görücü usulü ile 07.07.2009 tarihinde resmî nikâhla evlendikleri, bu evliliklerinden 08.09.2010 doğumlu katılan mağdure ... ... isimli müşterek çocuklarının olduğu, sanığın 7-8 yıldır Akdeniz Belediyesinde temizlik işçisi olarak çalıştığı, maktulün ev hanımı olduğu, tarafların kendi evlerinde oturdukları, maktul her zaman olduğu gibi 07.10.2016 tarihinde saat 17.00 sıralarında okul servisi ile gelen kızı katılan mağdureyi servisten alıp eve çıktığı, kocası sanığın evin salon kısmında televizyon izlediği, sanıkla maktul arasında sanığın her zaman izlediği kanal yüzünden tartışma yaşandığı, karşılıklı küfrettikleri, maktulün sanığın yüzüne terlikle vurduğu, bunun üzerine sanığın maktulü saçından tutup yere çarptığı, ardından yerde yatmakta olan maktulün karnının üzerine oturup, boğazını sıktığı ve maktulün mekanik asfiksiye bağlı olarak öldüğü olayda;
Sanık ve maktulün müşterek çocukları, olaydan sonra maktulün ailesinin yanında kalan, aynı zamanda olayın tek görgü tanığı 6 yaşındaki katılan mağdure ...'in yaşı sebebiyle tayin olunan vekili ve CMK'nın 236/3. maddesi uyarınca bilirkişi huzurunda Mahkemedeki beyanın da 'O gün annesinin babasına çok kızdığını, başka şeyler izlemiyor, hep aynı şeyleri izliyor diye kızdığını, annesi ve babasının birbirlerine kötü şeyler söylediğini, teyzesinin söylemesine izin vermediğini, ancak annesinin babasına terlik fırlattığı,' şeklindeki anlatımı, maktulün kardeşi katılan ...'in sanığa 'Ablamı neden öldürdün?' diye sorduğun da sanığın 'Anama babama küfretti, öldürdüm.' şeklinde cevap verdiği anlatımı ve sanığın aşamalardaki savunmalarından olay günü kendi hâlinde salonda televizyon izleyen sanığa izlediği kanal yüzünden kızıp kötü sözler söyleyen mağdur ile sanığın tartıştığı ve maktulün terlikle sanığın yüzüne vurması üzerine sanığın maktulü yere çarpıp üzerine çıkmak suretiyle boğazını sıkarak öldürdüğünün anlaşılması karşısında, ilk haksız hareketin maktulden kaynaklandığının ve sanık lehine asgari oranda haksız tahrik hükümlerinin uygulanması gerektiğinin kabulü gerekmektedir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu üyeleri ..., ... ve ...; 'Sübuta ve suç vasfına ilişkin ihtilaf bulunmayan olayda, genel kurulun sayın çoğunluğu ile aramızdaki görüş farklılığı TCK’nın 29. maddesindeki haksız tahrik koşullarının sanık lehine uygulanma koşullarının oluşmadığı yönündeki düşüncemize dayanmaktadır.
Şöyle ki;
İncelenen dosya kapsamına göre sanık ... ile maktul ... suç tarihinde evlidirler. Bu evlilikten 2010 yılında ... adında bir kızları dünyaya gelmiştir. Sanık ile maktulenin gerek farklı dünya görüşleri, gerekse özellikle sanığın ev içindeki bazı tutum ve davranışlarından kaynaklanan nedenlerle çoğu zaman kavgaya varan tartışmalar yaşadıkları ve bunun uzun bir süredir devam ettiği anlaşılmaktadır. Diğer yandan sanığın cezai ehliyetine müessir olmayan epilepsi ve depresyon rahatsızlıklarının bulunduğu, hatta bu hususta psikiyatrik tedavi gördüğü de sabittir.
Olay günü, eyleme ilişkin tek görgü tanığı ve aynı zamanda tarafların çocuğu olan 6 yaşındaki katılan ... ...’nun anlatımlarına göre, öğlen saatlerinde işten eve gelen babası sanık ...’ın ev ortamındaki küfürlü konuşmalarına annesi Figen’in kızdığı ve eline aldığı terlikle babasının yüzüne bir kez vurduğu anlaşılmaktadır. Sanık bu eylem nedeniyle dosyada bulunan adli rapora göre basit tıbbi müdahaleyle giderilebilecek şekilde yaralanmıştır. Bunun üzerine büyük bir öfkeye kapılan sanık, maktul eşine saldırmış, onu yere yatırdıktan sonra üzerine oturmuş, elleriyle nefessiz kalana kadar boğazını sıkarak öldürmüştür.
Bu noktada kısaca, konuya ilişkin ihtilafı oluşturan ve TCK’nın 29. maddesinde düzenlenen haksız tahrik ve uygulama koşulları ile buna dair Yargıtay uygulamaları üzerinde durmak gerekmektedir.
Haksız tahrik, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun Birinci Kitap, İkinci Kısımda, 'Ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenler' başlıklı İkinci Bölümde yer alan 29. maddesinde; “Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir.” şeklinde, ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak hüküm altına alınmıştır.
Haksız tahrik; kişinin haksız bir fiilin kendisinde meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesi ...munda kusur yeteneğindeki azalmayı ifade etmektedir. Bu hâlde fail suç işleme yönünde önceden bir karar vermeksizin, dışarıdan gelen etkinin ruhsal yapısında meydana getirdiği karışıklığın bir sonucu olarak suç işlemeye yönelmektedir. Bu yönüyle haksız tahrik, kusurun irade unsuru üzerinde etkili olan bir nedendir. Başka bir anlatımla haksız tahrik hâlinde failin iradesi üzerinde bir zayıflama meydana gelmekte, böylece haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altındaki kişinin suç işlemekten kendisini alıkoyma yeteneği önemli ölçüde azalmış bulunmaktadır (İzzet Özgenç, Türk Ceza Kanunu Gazi Şerhi, Genel Hükümler, s. 412).
Yerleşmiş yargısal kararlar ve doktrinde yer alan baskın görüşlere göre, 5237 sayılı TCK’nın 29. maddesinde yer alan haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi için şu şartların birlikte gerçekleşmesi gereklidir:
a) Tahriki oluşturan bir fiil bulunmalı,
b) Bu fiil haksız olmalı,
c) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı,
d) Failin işlediği suç, bu ruhi ...mun tepkisi olmalı,
e) Haksız tahrik teşkil eden eylem, mağdurdan sadır olmalıdır.
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu`nda, 765 sayılı Kanun`da yer alan 'ağır – hafif tahrik' ayrımına son verilerek; tahriki oluşturan eylem, somut olayın özelliklerine göre hâkim tarafından değerlendirilip, sanığın iradesine etkisi göz önünde bulun...lmak suretiyle, maddede gösterilen iki sınır arasında belirlenen oranda cezasından makul bir indirim yapılacağı hüküm altına alınmıştır. Haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi açısından, failin suçu ilk haksız fiilin doğurduğu öfke veya şiddetli elemin etkisiyle işleyip işlememesi önemlidir. Mağdur ya da maktulden gelen haksız hareketin psikolojik etkisinin devam ettiğinin kabulünde zorunluluk bulunan hâllerde, haksız tahrik hükmünün uygulanması gerekmektedir. Yargıtay 1. Ceza Dairesinin ve Ceza Genel Kurulunun yerleşmiş yargısal kararlarında kabul edildiği üzere, gerek fail, gerekse mağdur/maktulün karşılıklı haksız davranışlarda bulunması hâlinde, tahrik uygulamasında kural olarak, haksız bir eylem ile mağ.../maktulü tahrik eden fail, karşılaştığı tepkiden dolayı tahrik altında kaldığını ileri süremez. Ancak maruz kaldığı tepki, kendi gerçekleştirdiği eylemle karşılaştırıldığında aşırı bir hâl almışsa, başka bir deyişle tepkide açık bir oransızlık varsa, bu tepkinin artık başlı başına haksız bir nitelik alması nedeniyle fail bakımından haksız tahrik oluşturduğu kabul edilmelidir. Karşılıklı tahrik oluşturan eylemlerin varlığı hâlinde, fail ve mağ...n/maktulün yek diğeri yönünden tahrik oluşturan bu haksız davranışları birbirlerine oranla değerlendirilmeli, öncelik-sonralık ...mları ile birbirlerine etki-tepki biçiminde gelişip gelişmediği göz önünde tutulmalı, ulaştıkları boyutlar, vahamet düzeyleri, etkileri ve dereceleri gibi hususlar dikkate alınmalı, buna göre; etki-tepki arasında denge bulunup bulunmadığı gözetilerek, failin başlangıçtaki haksız davranışına gösterilen tepkide aşırılık ve açık bir oransızlık saptanması hâlinde, failin haksız tahrik hükümlerinden yararlandırılması yoluna gidilmelidir.
Diğer yandan, TCK’nın 29. maddesi uyarınca haksız tahrik uygulaması bakımından Yargıtay 1. Ceza Dairesi istikrar gösteren kararlarında, ceza indirim oranı yönünden ...-hakkaniyet-ölçülülük kriterlerini gözeterek hakaret, basit tehdit ve basit yaralama eylemlerini birbirine eşdeğer nitelikte kabul etmekte, bunların birbiri bakımından daha ağır veya hafif olmadığını, etki-tepki dengesini bozmadığını gözetmektedir.
Somut olayı bu açıklamalar ile birlikte değerlendirdiğimizde, maktulle evli olan sanığın olay günü küçük yaştaki kızlarının önünde ev ortamında küfürlü şekilde konuşması nedeniyle kendisine kızan ve elindeki terliği yüzüne vuran maktulün bu fiili nedeniyle basit tıbbi müdahaleyle giderilebilecek şekilde yaralandığı, ilk haksız hareketin küfürlü konuşmasından ötürü sanıktan kaynaklandığı, maktulün ise basit tıbbi müdahaleyle giderilebilecek nitelikteki yaralama eylemiyle buna karşılık verdiği, hakaret ve basit yaralama fiillerinin eşdeğer olduğu, sanığın maruz kaldığı tepkinin, kendi gerçekleştirdiği eylemle karşılaştırıldığında aşırı bir hâl almadığı, bu yönüyle tepkide açık bir oransızlık bulunmadığı ve etki-tepki dengesini sanık lehine bozmadığı, devamında sanığın maktul eşini öldürmesiyle sonuçlanan olayda sanığın TCK’nın 29. maddesindeki haksız tahrik indiriminden yararlanmasının mümkün olmadığı görüşünde olduğumuzdan sayın çoğunluğun aksi yöndeki düşüncesine iştirak edemiyoruz.'görüşüyle,
Çoğun görüşüne katılmayan altı Ceza Genel Kurul üyesi de; olayda haksız tahrik hükmünün uygulanma koşullarının bulunmadığı görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
Bu itibarla haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın, mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 14.09.2021 tarihinde yapılan birinci müzakerede yasal çoğunluk sağlanamadığından, 28.09.2021 tarihinde yapılan ikinci müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.