Ceza Genel Kurulu 2020/272 E. , 2021/683 K.
Bedelsiz senedi kullanma suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda sanık ...'in, TCK'nın 156/1, 52/2-4 ve 50/1-a maddeleri uyarınca hapisten çevrili 3.600 TL ve doğrudan 100 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve taksitlendirmeye ilişkin Gaziantep 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 29.04.2015 tarihli ve 605-301 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 15. Ceza Dairesince 20.01.2020 tarih, 12277-477 sayı ve oy çokluğu ile;
'Sanığa yüklenen bedelsiz senedi kullanma suçu nedeniyle açılan kamu davası üzerine verilen hükümden önce 02.12.2016 tarihli ve 29906 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun'un 34. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK'nın 253 ve 254. maddelerinde düzenleme yapıldığı gözetilerek, yeni düzenlemeye göre dosyanın öncelikle bu madde hükmü doğrultusunda uzlaştırma işlemleri yapılarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayinin zorunluluk bulunması,' isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiş,
Daire Üyesi M. Demirel;
'TCK'nın 156/1. maddesinde düzenlenen bedelsiz senedi kullanma suçu 02.12.2016 tarihli ve 6763 sayılı Yasa ile değişiklik öncesi de uzlaşma hükümlerine tabi olup, uzlaşmanın gerçekleşmemesi nedeniyle sanık hakkında mahkûmiyet kararı verilen olayda;
Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 25.10.2018 tarihli, 2018/394-478 sayılı kararında açıklandığı üzere, 6763 sayılı Kanun'un uyuşmazlık konusunu ilgilendiren fıkraların gerekçesinde; söz konusu yasal değişikliğin uzlaştırmanın yöntemine ilişkin olduğu ve bu değişikliklerle uzlaştırma kurumunun başarısını olumsuz etkileyen sakıncaların giderilmesinin ve bu alanın disipline edilmesinin amaçlandığı vurgulanmıştır. CMK'nın 253. maddesinin 18. fıkrasında ise uzlaştırma girişiminin sonuçsuz kalması hâlinde tekrar uzlaştırma yoluna gidilemeyeceği belirtilmiştir. Bu durumda soruşturma evresinde sonuçsuz kalan uzlaştırmanın maddi ceza hukuku boyutunu ilgilendirmeyen, münhasıran uzlaştırma yöntemine yönelik olması nedeniyle usule ilişkin olduğu konusunda kuşku bulunmayan değişikliğin, derhal uygulama ilkesinin sonucu olarak önceki kanun döneminde yapılan ve tamamlanmış olan işlemlerin, sonradan yürürlüğe giren kanun bakımından da geçerliliğini koruyacak olması nedeniyle, usulüne uygun olarak yerine getirilmiş olan uzlaştırma girişimine ilişkin işlemlerin yenilenmesi gerekmediğinden, dosyanın esastan incelenerek bir karar verilmesi yerine, sanık hakkında uzlaşma yönteminin değişmesi gerekçe gösterilerek sair yönleri incelenmeden mahkûmiyet hükmünün bu nedenle bozulmasına dair sayın çoğunluğun görüşüne katılmamaktayım.' düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 05.03.2020 tarih ve 210227 sayı ile;
'...Uyuşmazlığın çözümü için, CMK'nın 253. maddesine, 6763 sayılı Kanun ile eklenen 24 ve 25. fıkraların, karma bir yapıya sahip olan uzlaşmanın hangi boyutuna ilişkin olduğunun tespiti gerekmektedir. 6763 sayılı Kanun'un uyuşmazlık konusunu ilgilendiren fıkralarının gerekçesinde; söz konusu yasal değişikliğin uzlaştırmanın yöntemine ilişkin olduğu ve bu değişikliklerle uzlaştırma kurumunun başarısını olumsuz etkileyen sakıncaların giderilmesinin ve bu alanın disipline edilmesinin amaçlandığı vurgulanmıştır. CMK'nın 253. maddesinin 18. fıkrasında ise uzlaştırma girişiminin sonuçsuz kalması hâlinde tekrar uzlaştırma yoluna gidilemeyeceği belirtilmiştir. Bu durumda soruşturma evresinde tarafların kabul etmemeleri nedeniyle sonuçsuz kalan uzlaştırmanın maddi ceza hukuku boyutunu ilgilendirmeyen, münhasıran uzlaştırma yöntemine yönelik olması nedeniyle usule ilişkin olduğu konusunda kuşku bulunmayan değişikliğin, derhal uygulama ilkesinin zorunlu bir gereği olarak daha önce usulüne uygun olarak yerine getirilmiş olan uzlaştırma girişimine ilişkin işlemlerin yenilenmesini gerektirmediği,' görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 15. Ceza Dairesince 25.06.2020 tarih ve 1423-6886 sayı ile itiraz nedeni yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; Özel Dairenin bozma kararından önce de uzlaştırmaya tabi bulunan TCK'nın 156/1. maddesi kapsamındaki bedelsiz senedi kullanma suçu bakımından, Yerel Mahkeme kararından sonra yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK'nın 253. maddesinde 6763 sayılı Kanun'un 34. maddesiyle yapılan değişikliklerin lehe olduğundan bahisle sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesi gerekip gerekmediğinin belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 27. maddesi uyarınca öncelikle;
1- Mevcut delillere göre sanığın eyleminin TCK'nın 209/1. maddesinde düzenlenen açığa imzanın kötüye kullanılması suçunu oluşturup oluşturmadığı,
2- Mevcut belgelere göre taraflara usulüne uygun şekilde yapılmış uzlaştırma teklifinin bulunmaması hâlinde CMK'nın 253 ve 254. maddeleri gereğince uzlaştırma hükümlerinin tatbikinin gerekip gerekmediği,
Hususlarının değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığının 02.12.2014 tarihli ve 20558-12518 sayılı iddianamesi ile; katılan ...'un emlakçı olan sanık ... Öztürk'e taşınmaz alımında teminat olarak isminin ve kimlik numarasının yazılı olduğu ancak meblağ ve ödeme tarihi yazılı olmayan imzalı bir senet verdiği, katılanın senedi geri istediğinde sanığın yırtacağını söylediği, ancak senetteki boş olan yerleri doldurarak katılan aleyhinde icra takibi başlattığı iddiasıyla sanık hakkında TCK'nın 156/1 ve 53. maddelerinin uygulanması istemiyle kamu davası açıldığı,
Soruşturma konusu bedelsiz senedi kullanma suçunun uzlaştırmaya tabi olduğu,
Sanığın kollukta uzlaşmak istediğini söylediği,
Katılana kolluk beyanı sırasında uzlaşmanın hukuki sonuçlarının anlatıldığı ancak katılanın uzlaşmayı kabul veya redde yönelik herhangi bir beyanında bulunmadığı,
Kovuşturma evresinde uzlaşma hususunun taraflara hiç sorulmadığı,
Dosya içerisinde taraflar adına düzenlenmiş uzlaştırmanın mahiyeti ile bunu kabul veya reddetmenin hukuki sonuçlarına ilişkin açıklama içeren ve imzalanmış bir uzlaşma teklif formunun bulunmadığı,
Anlaşılmaktadır.
Dosyada fotokopisi mevcut 02.09.2012 tarihli 'Gayrımenkul Alım-Satım Ön Mukavelesi' başlıklı sözleşmede; satıcının sanık, alıcının katılan olduğu, Burç Yolu üzerindeki 134 ada, 1 parsel numaralı tarlanın toplam 250.000 TL'ye satıldığı, 130.000 TL'nin ödendiği, kalan 120.000 TL'nin taksitler hâlinde ödeneceği,
Gaziantep 13. İcra Müdürlüğünün 2014/15498 esas sayılı dosyasında; 18.02.2014 tarihli kambiyo senetlerine özgü hacze ilişkin ödeme emrinin alacaklısının sanık, borçlusunun katılan olduğu, takip dayanağının 28.11.2012 düzenleme, 01.05.2013 ödeme tarihli ve 10.000 TL tutarındaki senet olduğu,
Bilgilerine yer verilmiştir.
Katılan ...; emlakçılık yapan sanıktan birkaç kez tarla alımı yaptığını, son yaptığı alışverişte sanığa tarihi yazılmamış bir teminat senedi verdiğini, satış işlemleri bittikten sonra geri almak kaydıyla senede imza attığını, ayrıca ismini, kimlik numarasını ve telefonunu yazdığını, senedin meblağ ve ödeme tarihi kısımlarının yazılı olmadığını, satış işlemi bittikten sonra sanığın 'Senet yanımda değil, evde, ben yırtar atarım.' dediğini, ancak senetteki boş olan yerleri doldurarak hakkında icra takibi başlatığını, senetteki meblağ ve ödenecek kişi alanlarındaki yazıların kendisine ait olmadığını, şikâyetçi olduğunu ve davaya katılmak istediğini,
Tanık ...; katılan ile sanığı tanıdığını, katılanın sanıktan birkaç kez tarla alımı yaptığını, en son tarla alımında yanlarında bulunduğunu, tarlanın fiyatında anlaştıkları zaman katılanın yanında nakit para olmadığı için kapora veya teminat olarak bilinen bir şekilde sanığa tarihi yazılmamış miktarı belli 10.000 TL değerinde bir senet verdiğini, ancak tarlanın devir işlemlerinden sonra ne olduğunu bilmediğini,
Tanık Mehmet Şaşuşağı; katılan ile sanığı tanıdığını, katılanın sanıktan birkaç kez tarla alımı yaptığını, en son tarla alımında katılanın tarlanın parasının hepsini ve kendi imzaladığı 10.000 TL değerinde senedi sanığa verdiğini, katılan parayı ödedikten sonra verdiği senedi sanıktan isteyince sanığın yırttığını söylediğini,
İfade etmişlerdir.
Sanık ... soruşturma evresinde; 15 yıldır emlak işi yaptığını, 1 yıl kadar önce katılan ile Kilis ilinde bulunan bir arazinin satışı için anlaştıklarını, katılanın 8.000 TL ödediğini, kalan 10.000 TL için ise 01.05.2013 tarihinde ödenmek üzere iş yerinde kendisinin düzenlediği senedi katılanın imzaladığını, senet üzerindeki yazıların kendisine ait olduğunu, katılanın borcunu ödemeyip kendisini oyalaması nedeniyle icra takibi başlattığını, uzlaşmak istediğini,
Kovuşturma evresinde ise; katılandan 26.000 TL alacağı olduğunu, katılanın boş bir senedi imzalayarak verdiğini, alacağı olduğu için senedin üzerine 10.000 TL bedel ile tarih yazdığını, daha sonra da icra takibinde bulunduğunu,
Savunmuştur.
Ön sorun konularının ayrı ayrı değerlendirilmesinde yarar bulunmaktadır.
1- Mevcut delillere göre sanığın eyleminin TCK'nın 209/1. maddesinde düzenlenen açığa imzanın kötüye kullanılması suçunu oluşturup oluşturmadığı;
Ön sorun konusunda sağlıklı bir hukuki sonuca ulaşılabilmesi bakımından bedelsiz senedi kullanma ve açığa imzanın kötüye kullanılması suçları üzerinde durulması gerekmektedir.
a) Bedelsiz senedi kullanma suçu TCK'nın 156. maddesinde;
'Bedelsiz kalmış bir senedi kullanan kimseye, şikâyet üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis ve adlî para cezası verilir.' şeklinde düzenlenmiştir.
Buna göre, borçlusunca ödenmiş ve bir şekilde elde kalmış senedi, kısmen veya tamamen ödenmemiş gibi kullanan, örneğin ödenmesi için icraya başvuran veya başkasına devreden kimse cezalandırılmakta olup, senedin borçlusu tarafından ödenmiş olması suçun unsurlarındandır.
b) Açığa imzanın kötüye kullanılması suçu TCK'nın 209. maddesinde;
'(1) Belirli bir tarzda doldurulup kullanılmak üzere kendisine teslim olunan imzalı ve kısmen veya tamamen boş bir kâğıdı, verilme nedeninden farklı bir şekilde dolduran kişi, şikayet üzerine, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) İmzalı ve kısmen veya tamamen boş bir kâğıdı hukuka aykırı olarak ele geçirip veya elde bulundurup da hukuki sonuç doğuracak şekilde dolduran kişi, belgede sahtecilik hükümlerine göre cezalandırılır.' şeklinde düzenlenmiştir.
Açığa imzanın kötüye kullanılması suçunun konusu belirli bir tarzda doldurulmak üzere imzalı ve kısmen veya tamamen boş bir şekilde verilen kâğıttır. Maddeyle, belirtilen biçimde verilen bir kâğıdı, teslim eden kişinin isteğine ve kâğıdı veriş nedenine aykırı olarak dolduran kimse cezalandırılmaktadır.
Birinci fıkradaki suçun oluşumu için bir kimsenin imzasının yer aldığı boş bir kâğıdı, diğerine belirli bir tarzda doldurulmak üzere vermesi, kâğıdı alan kimsenin de tevdi ve teslim nedeninden farklı bir şekilde bu kâğıdı doldurarak hukuki sonuç doğuracak bir belge hâline getirmesi gereklidir. Kâğıt üzerine atılan imzanın gerçek olması şarttır. Aksi takdirde belgede sahtecilik suçu söz konusu olur. Suçun soruşturulması ve kovuşturulması şikâyet şartına bağlı tutulmuştur.
İkinci fıkrada, imzalı ve kısmen veya tamamen boş bir kâğıdı hukuka aykırı olarak ele geçirip veya elde bulundurup da hukuki sonuç doğuracak şekilde dolduran kişinin, belgede sahtecilik hükümlerine göre cezalandırılması öngörülmüştür. Bu fıkradaki suçun oluşması için faile imzalı kâğıt teslim veya tevdi edilmemiş olmalı, fail imzalı kâğıdı hukuka aykırı bir şekilde ele geçirerek veya elde bulundurarak doldurmalıdır. Fail, imzalı olarak verilen boş kâğıdı doldurduğunda meydana gelen belgenin niteliğine göre resmî veya özel belgede sahtecilik suçu hükümlerine göre cezalandırılacaktır.
Bu açıklamalar ışığında ön sorun konusu değerlendirildiğinde;
Sanık ...'in emlakçılık yaptığı, daha öncesinde de aralarında alışveriş olan katılan ... ile bir tarlanın satılması konusunda anlaştıkları ve aralarında 02.09.2012 tarihli 'Gayrımenkul Alım-Satım Ön Mukavelesi' başlıklı sözleşmeyi imzaladıkları, katılanın kısmen peşin ödeme yaptığı, kalan borcun taksitler hâlinde ödenmesini kararlaştırdıkları, ayrıca katılanın satış işlemleri bittikten sonra geri almak kaydıyla ismini, kimlik ve telefon numarasını yazdığı senedi imzalayarak sanığa verdiği, satış işlemi bittikten sonra katılanın senedi geri istediği ancak sanığın 'Senet yanımda değil, evde, ben yırtar atarım.' dediği, daha sonra senetteki boş olan yerleri doldurarak katılan aleyhinde icra takibi başlatığı iddia ve kabul edilen olayda; katılanın aşamalardaki ve sanığın kovuşturma evresindeki beyanlarından katılanın imzaladığı senedi sanığa verdiği sırada senet üzerinde herhangi bir tutarın yazılı olmadığının ve sanığın katılandan alacaklı olduğu iddiası ile teminat amacıyla kendisine verilen senedin üzerine 10.000 TL bedel yazarak katılan aleyhinde icra takibi yaptığının anlaşılması nedeniyle sanığın eyleminin TCK'nın 156. maddesinde düzenlenen bedelsiz senedi kullanma suçunu değil, aynı Kanun'un 209. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen açığa imzanın kötüye kullanılması suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçe ile kabulüne, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, Yerel Mahkeme hükmünün, sanığın eyleminin açığa imzanın kötüye kullanılması suçunu oluşturduğu gözetilmeden bedelsiz senedi kullanma suçundan mahkûmiyet kararı verilmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
2- Mevcut belgelere göre taraflara usulüne uygun şekilde yapılmış uzlaştırma teklifinin bulunmaması hâlinde CMK'nın 253 ve 254. maddeleri gereğince uzlaştırma hükümlerinin tatbikinin gerekip gerekmediğinin değerlendirilmesine gelince;
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin 17.09.1987 tarihli 410. toplantısında alınan Ceza Adaletinin Sadeleştirilmesi Hakkında Üye Devletlere Yönelik 18 Sayılı Tavsiye Kararında;
'Ceza adaletinin işleyişini hızlandırma ve sadeleştirme işleminde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin özellikle 5 ve 6. maddelerinde öngörülen şartların dikkate alınması gerektiği göz önüne alınarak; Mahkemelere intikal eden ceza davalarının kabarıklığı ve özellikle hafif cezaları gerektirenler ile ceza yargılamasındaki uzunluğun neden olduğu sıkıntılara bakılarak ...yetkili makamlarca ceza işlerinde savcılık ve mahkeme dışı anlaşmalar sağlanması, bu tür ihtilafların uzlaşma yolu ile halledilmesinin tavsiye edilmesi' kabul edilmiştir.
Benzer düşünce ve ihtiyaçlar sonucu Türk Ceza Hukuku Sistemine dâhil edilen ve 02.12.2016 tarihli ve 29906 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun'un 34. maddesiyle yapılan değişikliğe kadar 'uzlaşma' başlığı altında düzenlenen uzlaştırma kurumu, uyuşmazlığın yargı dışı yolla ve fakat adli makamlar denetiminde çözümlenmesini amaçlayan bir alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemidir. Uzlaştırma; bu kapsama giren suçlarda, fail ve mağdurun suçtan doğan zararın giderilmesi konusunda anlaşmalarına bağlı olarak devletin de ceza soruşturması veya kovuşturmasından vazgeçmesi ve suçun işlenmesiyle bozulan toplumsal düzenin barış yoluyla yeniden tesisini sağlayıcı nitelikte bir hukuksal kurumdur.
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK'nın 73. maddesinin sekizinci fıkrasında, 'Suçtan zarar göreni gerçek kişi veya özel hukuk tüzel kişisi olup, soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı bulunan suçlarda, failin suçu kabullenmesi ve doğmuş olan zararın tümünü veya büyük bir kısmını ödemesi veya gidermesi koşuluyla mağdur ile fail özgür iradeleri ile uzlaştıklarında ve bu husus Cumhuriyet savcısı veya hâkim tarafından saptandığında kamu davası açılmaz veya davanın düşürülmesine karar verilir.' hükmü ile uzlaşma kurumuna, aynı tarihte yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK'nın 253, 254 ve 255. maddelerinde ise, uzlaşmanın şartları, yöntemi, sonuçları, kovuşturma aşamasında uzlaşma ile birden fazla failin bulunması hâlinde uzlaşmanın nasıl gerçekleşeceğine ilişkin hükümlere yer verilmiştir.
19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun'un 2. maddesiyle, TCK'nın 73. maddesinin başlığında yer alan 'uzlaşma' ibaresi metinden çıkarılmış, 45. maddesiyle de aynı maddenin 8. fıkrası yürürlükten kaldırılmış, yine 24 ve 25. maddeleri ile CMK'nın 253 ve 254. maddeleri değiştirilmiştir.
Yapılan bu düzenlemeye göre uzlaştırmanın bir ceza muhakemesi kurumu olduğu açık ise de birey ile devlet arasındaki ceza ilişkisini sona erdirmesi nedeniyle maddi ceza hukukunu da ilgilendirdiği tartışmasızdır.
Suç tarihinden önce yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun'un 24. maddesi ile değiştirilen CMK'nın 253. maddesinde uzlaşmanın kapsamı;
'(1) Aşağıdaki suçlarda, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin uzlaştırılması girişiminde bulunulur:
a) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar.
b) Şikâyete bağlı olup olmadığına bakılmaksızın, Türk Ceza Kanununda yer alan;
1. Kasten yaralama (üçüncü fıkra hariç, madde 86; madde 88),
2. Taksirle yaralama (madde 89),
3. Konut dokunulmazlığının ihlali (madde 116),
4. Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması (madde 234),
5. Ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması (dördüncü fıkra hariç, madde 239)
suçları.
(2) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olanlar hariç olmak üzere; diğer kanunlarda yer alan suçlarla ilgili olarak uzlaştırma yoluna gidilebilmesi için, kanunda açık hüküm bulunması gerekir.
(3) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olsa bile, etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlar ile cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda, uzlaştırma yoluna gidilemez.' şeklinde belirlenmiş; aynı maddenin uzlaştırmanın kimler tarafından ve nasıl yapılacağına ilişkin 4, 5 ve 9. fıkralarında ise;
'(4) Soruşturma konusu suçun uzlaşmaya tâbi olması halinde, Cumhuriyet savcısı veya talimatı üzerine adlî kolluk görevlisi, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar görene uzlaşma teklifinde bulunur. Şüphelinin, mağdurun veya suçtan zarar görenin reşit olmaması halinde, uzlaşma teklifi kanunî temsilcilerine yapılır. Cumhuriyet savcısı uzlaşma teklifini açıklamalı tebligat veya istinabe yoluyla da yapabilir. Şüpheli, mağdur veya suçtan zarar gören, kendisine uzlaşma teklifinde bulunulduktan itibaren üç gün içinde kararını bildirmediği takdirde, teklifi reddetmiş sayılır.
(5) Uzlaşma teklifinde bulunulması halinde, kişiye uzlaşmanın mahiyeti ve uzlaşmayı kabul veya reddetmesinin hukukî sonuçları anlatılır.
...
(9) Şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar görenin uzlaşma teklifini kabul etmesi halinde, Cumhuriyet savcısı uzlaştırmayı kendisi gerçekleştirebileceği gibi, uzlaştırmacı olarak avukat görevlendirilmesini barodan isteyebilir veya hukuk öğrenimi görmüş kişiler arasından uzlaştırmacı görevlendirebilir.' hükümlerine yer verilmiştir.
5560 sayılı Kanun değişikliği ile CMK'nın 253. maddesine eklenen 24. fıkrasında yer alan '(24) Uzlaştırmanın uygulanmasına ilişkin hususlar, yönetmelikle düzenlenir.' hükmü uyarınca Adalet Bakanlığınca çıkarılan ve 26.07.2007 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren ve suç tarihinde yürürlükte bulunan Ceza Muhakemesi Kanununa Göre Uzlaştırmanın Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik'in 'Uzlaştırma teklifi' başlıklı 8. maddesinin 3. fıkrası;
'(3) Cumhuriyet savcısı veya adlî kolluk görevlilerince yapılacak uzlaşma teklifi, bu Yönetmeliğin ekinde yer alan Ek 1/a veya Ek 1/b sayılı uzlaşmanın mahiyeti ile uzlaşmayı kabul veya reddetmenin hukukî sonuçlarının bulunduğu Uzlaşma Teklif Formlarının hazır bulunan ilgiliye imzalatılarak verilmesi ve formda yer alan bilgilerin açıklanması suretiyle yapılır. Cumhuriyet savcısı veya adlî kolluk görevlisi tarafından, bilgilendirme yükümlülüğünün yerine getirildiğine ve uzlaşma teklifinde bulunulduğuna ilişkin formun imzalı örneği soruşturma evrakı içine konulur.' şeklinde düzenlenmiştir.
Karar tarihinden sonra 02.12.2016 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun'un 34. maddesi ile yapılan değişiklikle madde başlığı 'Uzlaştırma' olarak değiştirilmiş ve;
'(1) Aşağıdaki suçlarda, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin uzlaştırılması girişiminde bulunulur:
a) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar.
b) Şikâyete bağlı olup olmadığına bakılmaksızın, Türk Ceza Kanununda yer alan;
1. Kasten yaralama (üçüncü fıkra hariç, madde 86; madde 88),
2. Taksirle yaralama (madde 89),
3. Tehdit (madde 106, birinci fıkra),
4. Konut dokunulmazlığının ihlali (madde 116),
5. Hırsızlık (madde 141),
6. Dolandırıcılık (madde 157),
7. Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması (madde 234),
8. Ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması (dördüncü fıkra hariç, madde 239),
suçları.
c) Mağdurun veya suçtan zarar görenin gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi olması koşuluyla, suça sürüklenen çocuklar bakımından ayrıca, üst sınırı üç yılı geçmeyen hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlar.
(2) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olanlar hariç olmak üzere; diğer kanunlarda yer alan suçlarla ilgili olarak uzlaştırma yoluna gidilebilmesi için, kanunda açık hüküm bulunması gerekir.
(3) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olsa bile, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda, uzlaştırma yoluna gidilemez. Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz...' şeklindeki düzenlemeyle uzlaştırmanın kapsamı genişletilmiş; ayrıca değiştirilen 4 ve 24 ile eklenen 25. fıkralarda ise uzlaştırmanın kimler tarafından ve nasıl yapılacağına ilişkin yenilikler getirilmiştir. Buna göre değiştirilen 4 ve 24 ile eklenen 25. fıkralarda;
'(4) Soruşturma konusu suçun uzlaşmaya tâbi olması ve kamu davası açılması için yeterli şüphenin bulunması hâlinde, dosya uzlaştırma bürosuna gönderilir. Büro tarafından görevlendirilen uzlaştırmacı, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar görene uzlaşma teklifinde bulunur…
...
(24) Her Cumhuriyet başsavcılığı bünyesinde uzlaştırma bürosu kurulur ve yeteri kadar Cumhuriyet savcısı ile personel görevlendirilir. Uzlaştırmacılar, avukatların veya hukuk öğrenimi görmüş kişilerin yer aldığı, Adalet Bakanlığı tarafından belirlenen uzlaştırmacı listelerinden görevlendirilir. Uzlaştırmacı, hazırladığı raporu, tutanakları ve varsa yazılı anlaşmayı büroya gönderir. Uzlaştırma süreci sonunda soruşturma dosyaları, uzlaştırma bürosunda görevli Cumhuriyet savcıları tarafından sonuçlandırılır.
(25) Uzlaştırmacıların nitelikleri, eğitimi, sınavı, görev ve sorumlulukları, denetimi, eğitim verecek kişi, kurum ve kuruluşların nitelikleri ve denetimleri ile uzlaştırmacı sicili, uzlaştırmacılar ve eğitim kurumlarının listelerinin düzenlenmesi, Cumhuriyet başsavcılığı bünyesinde kurulan uzlaştırma bürolarının çalışma usul ve esasları, uzlaştırma teklifi ile müzakere usulü, uzlaştırma anlaşması ve raporda yer alacak konular ile uygulamaya dair diğer hususlara ilişkin usul ve esaslar, Adalet Bakanlığınca çıkarılan yönetmelikle düzenlenir.' hükümlerine yer vermiştir.
Anılan düzenlemeler ilişkin madde gerekçesinde de, söz konusu düzenlemelerin uzlaştırmanın yöntemine ilişkin olduğu ve bu düzenlemeler ile uzlaştırma kurumunun başarısını olumsuz etkileyen sakıncaların giderilmesinin ve bu alanın disipline edilmesinin amaçlandığı vurgulanmaktadır.
6763 sayılı Kanun'un 34. maddesi ile CMK'nın 253. maddesine eklenen 25. fıkrası hükmü uyarınca Adalet Bakanlığınca çıkarılan ve 05.08.2017 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Ceza Muhakemesinde Uzlaştırma Yönetmeliği'nin 'Uzlaştırma teklifi' başlıklı 29. maddesinin 5. fıkrası;
'(5) Uzlaştırmacı tarafından yapılacak uzlaşma teklifi, Ek-4'te yer alan uzlaşmanın mahiyeti ile uzlaşmayı kabul veya reddetmenin hukukî sonuçlarının bulunduğu Uzlaşma Teklif Formu'nda yer alan bilgilerin açıklanması ve teklif formunun hazır bulunan ilgiliye imzalatılarak verilmesi suretiyle yapılır. Uzlaştırmacı tarafından bilgilendirme yükümlülüğünün yerine getirildiğine ve uzlaşma teklifinde bulunulduğuna ilişkin formun imzalı örneği uzlaştırma evrakı içine konulur.' şeklinde düzenlenmiştir.
Diğer taraftan 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren CMK'nın 'Mahkeme tarafından uzlaştırma' başlıklı 254. maddesi;
'(1) Kamu davasının açılması halinde, uzlaşmaya tâbi bir suç söz konusu ise, uzlaştırma işlemleri 253 üncü maddede belirtilen usule göre, mahkeme tarafından da yapılır.
(2) Uzlaşmanın gerçekleşmesi halinde davanın düşmesine karar verilir.' şeklinde iken 5560 sayılı Kanun'un 25. maddesi ile;
'(1) Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, uzlaştırma işlemleri 253 üncü maddede belirtilen esas ve usûle göre, mahkeme tarafından yapılır.
(2) Uzlaşma gerçekleştiği takdirde, mahkeme, uzlaşma sonucunda sanığın edimini def'aten yerine getirmesi halinde, davanın düşmesine karar verir. Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arz etmesi halinde; sanık hakkında, 231 inci maddedeki şartlar aranmaksızın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilir. Geri bırakma süresince zamanaşımı işlemez. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildikten sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, mahkeme tarafından, 231 inci maddenin onbirinci fıkrasındaki şartlar aranmaksızın, hüküm açıklanır.' biçiminde değiştirilmiş, 6763 sayılı Kanun'un 35. maddesi ile ise CMK'nın 254. maddesinin 1. fıkrası;
'(1) Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, kovuşturma dosyası, uzlaştırma işlemlerinin 253 üncü maddede belirtilen esas ve usûle göre yerine getirilmesi için uzlaştırma bürosuna gönderilir.' şeklinde yeniden düzenlenmiştir.
Bu düzenlemeler göz önüne alındığında, uzlaştırma gerek 5560 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önce, gerekse 5560 ve 6763 sayılı Kanun'larla yapılan değişiklikler sonrası asıl olarak soruşturma evresinde yapılması gereken bir işlem ise de her ne suretle olursa olsun uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması hâlinde kovuşturma aşamasında da uzlaştırmanın mümkün olduğu kabul edilmelidir.
Uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması hâlinde uzlaştırmanın uygulanması gerekmekte olup uzlaşma başarıyla gerçekleşir ve edim bir defada yerine getirilirse kamu davasının düşmesine karar verilecektir.
Bu açıklamalar ışığında ön sorun konusu değerlendirildiğinde;
Sanık ... hakkında TCK'nın 156/1. maddesinde düzenlenen bedelsiz senedi kullanma suçundan kamu davası açıldığı, ancak sanığın eyleminin CMK'nın 253. maddesinde 6763 sayılı Kanun'un 34. maddesiyle yapılan değişiklikten önce de uzlaştırma kapsamında bulunan TCK'nın 209/1. maddesinde düzenlenen açığa imzanın kötüye kullanılması suçunu oluşturduğu, sanığın kollukta uzlaşmak istediğini söylediği, katılana kolluk beyanı sırasında uzlaşmanın hukuki sonuçlarının anlatıldığı ancak katılanın uzlaşmayı kabul veya redde yönelik herhangi bir beyanda bulunmadığı, kovuşturma evresinde uzlaşma hususunun taraflara hiç sorulmadığı, katılana ve sanığa uzlaşmanın mahiyetinin ve uzlaşmayı kabul veya reddetmenin hukuki sonuçlarının anlatıldığına ilişkin Ceza Muhakemesi Kanununa Göre Uzlaştırmanın Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik ekinde yer alan uzlaşma teklif formunun düzenlenip imzalatılmadığının anlaşılması karşısında, katılana ve sanığa yapılan uzlaşma tekliflerinin CMK'nın suç ve karar tarihlerinde yürürlükte bulunan 253. maddesinin 5. fıkrasına ve Ceza Muhakemesi Kanununa Göre Uzlaştırmanın Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik hükümlerine uygun olmadığı ve CMK'nın yürürlükte bulunan 253 ve 254. maddelerinde belirtilen esas ve usule göre uzlaştırma işlemleri yerine getirildikten sonra, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçe ile kabulüne, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, Yerel Mahkeme hükmünün, sanığa ve katılana usulüne uygun uzlaşma teklifinde bulunulmaması isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
Ulaşılan bu sonuç karşısında Özel Dairenin bozma kararından önce de uzlaştırmaya tabi bulunan TCK'nın 156/1. maddesi kapsamındaki bedelsiz senedi kullanma suçu bakımından, Yerel Mahkeme kararından sonra yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK'nın 253. maddesinde 6763 sayılı Kanun'un 34. maddesiyle yapılan değişikliklerin lehe olduğundan bahisle sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesi gerekip gerekmediğinin belirlenmesine ilişkin uyuşmazlık konusu değerlendirilmemiştir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının DEĞİŞİK GEREKÇE İLE KABULÜNE,
2- Yargıtay (Kapatılan) 15. Ceza Dairesinin 20.01.2020 tarihli ve 12277-477 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
3- Gaziantep 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 29.04.2015 tarihli ve 605-301 sayılı hükmünün;
a) Sanığın eyleminin TCK'nın 209/1. maddesinde düzenlenen açığa imzanın kötüye kullanılması suçunu oluşturduğu gözetilmeden bedelsiz senedi kullanma suçundan mahkûmiyet kararı verilmesi,
b) Sanığa ve katılana usulüne uygun uzlaşma teklifinde bulunulmaması,
İsabetsizliklerinden BOZULMASINA,
4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 28.12.2021 tarihinde yapılan müzakerede oy birliği ile karar verildi.