Ceza Genel Kurulu 2012/1375 E. , 2013/28 K.HAKARET SUÇUHAPİS CEZASININ ERTELENMESİCEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 34CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 230TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 43TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 51TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 53TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 61TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 62TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 125CEZALARIN İNFAZI HAKKINDA KANUN (MÜLGA) (647) Madde 6CEZA MUHAKEMELERİ USULÜ KANUNU (MÜLGA) (1412) Madde 322
Hakaret suçundan sanık Ali 'nin 5237 sayılı TCK’nun 125/3-a, 43/2 ve 62. maddeleri gereğince 1 yıl 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, Diyarbakır 2. Sulh Ceza Mahkemesince verilen 18.01.2007 gün ve 617-86 sayılı hükmün, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 2. Ceza Dairesince 20.02.2012 gün ve 2553-3520 sayı ile;
“Sanığın sabıkasına esas ilamın adli para cezasına ilişkin olduğu ve daha önce üç aydan fazla hapis cezasına mahkum edilmediğinin anlaşılması karşısında, suçu işledikten sonraki yargılama sürecinde pişmanlık gösterip göstermediği gözetilerek, tekrar suç işleyip işlemeyeceği konusunda oluşan kanaat değerlendirilerek cezasının ertelenip ertelenmeyeceğine karar verilmesi gerekirken, yasal ve yeterli olmayan gerekçeyle cezasının ertelenmemesine karar verilmesi' isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 10.04.2012 gün ve 84846 sayı ile;
“5237 sayılı TCK’nun 51. maddesinde 'Hapis Cezasının Ertelenmesi' başlığı altında, 51/1. fıkrasında 'İşlediği suçtan dolayı 2 yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkum edilen kişinin cezası ertelenebilir. Bu sürenin üst sınırı, fiili işlediği sırada 18 yaşını doldurmamış veya 65 yaşını bitirmiş olan kişiler bakımından 3 yıldır' hükmü ile belirli sürelerin altında hükmedilen hapis cezalarının ertelenmesi konusunda hakime taktir hakkı tanınmıştır. Madde metninde bu taktir hakkının kullanılabilmesi için ayrıca objektif ve sübjektif iki şart konulmuştur. Bunlar ise, kişinin;
a) Daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı 3 aydan fazla hapis cezasına mahkûm edilmemiş olması,
b) Suç işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması gerekir' şeklindedir.
Dosyanın incelenmesinde, sanığın sabıka kaydına göre daha önce sonuç olarak üç aydan fazla hapis cezasına mahkum edilmediği anlaşılmaktadır. Hapis cezasının ertelenebilmesi için objektif şartın gerçekleştiği görülmektedir.
Erteleme bakımından asıl önemli olan ise, maddenin 1. fıkrasından da anlaşılacağı gibi, hapis cezasının ertelenmesi hususunda ilk derece yargılamasında yüz yüzelik ilkesi gereği sanığı bizzat gören ve duruşmadaki hal ve tavırları, sanığın sorgusu sırasındaki davranışları, sanığın yargılamaya yaptığı olumlu ya da olumsuz katkıları, dosyadaki bilgi ve belgeler ışığında değerlendirecek hakimin sanık hakkında edindiği olumlu ya da olumsuz kanaattir. Elbette bu kanaat sübjektif bir değerlendirmeden ibarettir. Kanun bu şartı, 'Suç işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması gerekir' şeklinde formüle etmektedir.
İtiraz konusu ise, hakimin sanığın suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlığı ve bu nedenle bir daha suç işlemeyeceğine dair sübjektif durumu karara nasıl yansıtacağı ve yaptığı olumlu ya da olumsuz değerlendirmeyi nasıl gerekçelendireceği, dahası hakimin bu noktada sübjektif görüş ve düşüncesini karara yansıtırken kanunda yazan metne tıpatıp sadık kalıp kalmayacağı noktasında toplanmaktadır.
5271 sayılı CMK'nun 34. maddesinin 1. fıkrasına göre 'Hâkim ve mahkemelerin her türlü kararı, karşı oy dahil, gerekçeli olarak yazılır. Gerekçenin yazımında 230 uncu madde göz önünde bulundurulur. Kararların örneklerinde karşı oylar da gösterilir'.
CMK’nun 230. maddesi ise;
'(1) Mahkumiyet hükmünün gerekçesinde aşağıdaki hususlar gösterilir:
a) İddia ve savunmada ileri sürülen görüşler.
b) Delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi; bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi,
c) Ulaşılan kanaat, sanığın suç oluşturduğu sabit görülen fiili ve bunun nitelendirilmesi; bu hususta ileri sürülen istemleri de dikkate alarak, Türk Ceza Kanunun 61 ve 62 nci maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre cezanın belirlenmesi; yine aynı Kanunun 53 ve devamı maddelerine göre, cezaya mahkumiyet yerine veya cezanın yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbirinin belirlenmesi,
d) Cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adli para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin istemlerin kabul veya reddine ait dayanaklar.
(2) Beraat hükmünün gerekçesinde, 223 nücü maddenin ikinci fıkrasında belirtilen hallerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir.
(3) Ceza verilmesine yer olmadığına dair kararın gerekçesinde, 223 üncü maddenin üçüncü ve dördüncü fıkralarında belirtilen hallerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir.
(4) Yukarıdaki fıkralarda belirtilen hükümlerin dışında başka bir karar veya hükmün verilmesi hâlinde bunun nedenleri gerekçede gösterilir' hükmünü içermektedir.
Yukarıda sıralanan kanun metinlerinden de anlaşılmaktadır ki, cezanın ertelenmesine ya da ertelenmemesine ilişkin kanuni dayanakların gerekçede gösterilmesi yeterli olup, bu gerekçenin kanunda gösterilen şekilde aynen yazılması şart değildir.
Diğer taraftan, Diyarbakır 2. Sulh Ceza Mahkemesinin ertelememe gerekçesi olarak gösterdiği, 'sanığın kişiliği, fiilin işlenmesindeki şekil ve özellikle, sanığın suç işleme eğilimi, cezasının ertelenmesi halinde ileride bir daha suç işlemeyeceği yönünde mahkememizce olumlu kanaat oluşmadığından sanık hakkında TCK’nun 51. maddesinin uygulanmasına takdiren yer olmadığına' şeklindeki cümle ve değerlendirmenin, sanığın yargılama aşamasında duyduğu pişmanlığı ve bundan dolayı bir daha suç işlemeyeceğine dair değerlendirmeyi içermediği söylenemez, bu gerekçe ile; hakimin sanığın duruşma sırasındaki davranışlarını gözlemlediği, sanığın kişiliğini olumsuz değerlendirerek işlediği suçtan dolayı pişmanlık duymadığını ve bu nedenle bir daha suç işlemekten çekineceği konusunda olumlu bir düşünceye ulaşamadığını değerlendirmektedir.
Bu şekilde, mahkeme kararlarının gerekçeli olması kuralı da hakkaniyete uygun yargılanma hakkının zımnî unsurlarından biri olarak adil yargılanma hakkına dahil edilmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, gerekçenin mahkeme kararının saydamlığını ve anlaşılırlığını sağlaması nedeniyle adil yargılanma hakkının içinde saymıştır. (Akıllıoğlu, Tekin, Temel Belgelerde İnsan Hakları, Kavram, Kaynaklar ve Koruma Sistemleri, AÜSBF İHM Yayınları, No: 17, 1996, s.316) Somut mahkeme kararında da ertelememe gerekçesi kanunda tanımlanan sübjektif nedenleri yeterince karşıladığı gibi sanık bakımdan da anlaşılır ve açıktır” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurarak, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
Özel Dairece 20.10.2012 gün ve 23496-44485 sayı ile; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının yerinde görülmediğine karar verilerek Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanığın hakaret suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda, Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, sanık hakkında hükmolunan cezanın ertelenmemesine ilişkin gerekçenin yasal ve yeterli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğinden;
Bir tartışma nedeniyle olay yerine gelen polis memurları tarafından olayın nasıl olduğu sorulunca, “what” diye cevap veren sanığın görevlilerce uyarılması üzerine sinkaflı küfürler ettiği ve karakola gidildiğinde de yine sinkaflı küfürlerine devam ettiği iddiasıyla hakaret suçundan kamu davasının açıldığı,
Sanığın adli sicil kaydında 31.10.2004 tarihinde işlenen Futbol Müsabakalarında Müşterek Bahisler Hakkında Kanuna aykırılık suçundan 7258 sayılı Kanuna göre verilen ve 647 sayılı Kanunun 6. maddesi uyarınca ertelenen 247.564.000 Lira para cezasına ilişkin mahkûmiyet hükmünün bulunduğu,
Sanığın arkadaşı olan tanık Ahmet 'in, polisler soru sorunca sanığın “what” diye dalga geçtiğini ve ardından görevlilere sinkaflı küfürler ettiğini beyan ettiği,
Şikâyetçilerin sanığın sinkaflı küfürler ettiğini belirttikleri,
Sanığın savunmasında, bir kavga olayı nedeni ile polisler tarafından göz altına alındığını, kendisine soru soran görevliye “what” şeklinde cevap verdiğini, görevlinin küfredip kendisini darp etmesi üzerine de görevliye sinkaflı küfürler ettiğini söylediği,
Yargılama sonucunda yerel mahkemece sanığın 5237 sayılı TCK’nun 125/3-a, 43/2 ve 62. maddeleri gereğince 1 yıl 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği ve cezanın ertelenmemesine ilişkin olarak; “Sanığın kişiliği, fiilin işlenmesindeki şekil ve özellikler, sanığın suç işleme eğilimi, cezasının ertelenmesi halinde ileride bir daha suç işlemeyeceği yönünde mahkememizce olumlu kanaat oluşmadığından sanık hakkında TCK'nun 51. maddesinin uygulanmasına takdiren yer olmadığına” şeklinde gerekçe gösterildiği,
Anlaşılmaktadır.
Erteleme 5237 sayılı TCK'nın 51. maddesinde;
“İşlediği suçtan dolayı iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkûm edilen kişinin cezası ertelenebilir, bu sürenin üst sınırı, fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş olan kişiler bakımından üç yıldır, ancak erteleme kararının verilebilmesi için kişinin;
a) Daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı üç aydan fazla hapis cezasına mahkûm edilmemiş olması,
b) Suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması, gerekir...”şeklinde düzenlenmiştir.
Buna göre, iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkûm edilenlerin cezasının ertelenebileceği, fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş olanlar bakımından bu sürenin üst sınırının üç yıl olduğu belirtilmiş, ancak erteleme kararının verilebilmesi;
1- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı üç aydan fazla hapis cezasına mahkûm edilmemiş olması,
2- Suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması,
Şartlarına bağlanmıştır.
Bu şartların birlikte gerçekleşmesi gerekmekle birlikte, daha önceden kasıtlı bir suçtan dolayı üç aydan fazla hapis cezasına mahkûmiyetin bulunması halinde kişinin suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması şartının ayrıca değerlendirilmesine gerek olmayacaktır. Birinci şartın gerçekleştiği hallerde ise, cezanın ertelenmesine karar verilebilmesi için kişinin suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması gerekmektedir. Anılan Kanun maddesi uyarınca, yalnızca hapis cezalarının ertelenmesi mümkün olup, hapis cezasından çevrilen veya doğrudan verilen adli para cezaların ertelenmesine imkan bulunmamaktadır.
Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Yerel mahkemece, daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı üç aydan fazla hapis cezasına mahkûm edilmemiş olan sanık hakkında hükmolunan 1 yıl 15 gün hapis cezasının ertelenmemesine ilişkin olarak; “Sanığın kişiliği, fiilin işlenmesindeki şekil ve özellikler, sanığın suç işleme eğilimi, cezasının ertelenmesi halinde ileride bir daha suç işlemeyeceği yönünde mahkememizce olumlu kanaat oluşmadığı...” şeklinde gösterilen gerekçede, pişmanlık olgusuna açıkça yer verilmemiş ise de; sanığın yargılama sürecinde pişmanlığını gösteren söz ve davranışının bulunmadığı göz önüne alındığında, sanığı yargılama sürecinde bizzat gözlemleyen ve bir daha suç işlemeyeceği yönünde olumlu kanaate ulaşmayan yerel mahkemenin hapis cezasının ertelenmemesi yönünde gösterdiği gerekçenin yasal, yeterli ve dosya içeriğiyle de uyumlu olduğu kabul edilmelidir.
Öte yandan, yerel mahkeme hükmünde TCK’nun 53. maddesinin (1). fıkrası uygulanırken, sanığın bu hakları kullanmaktan yoksunluğunun; (3). fıkra gereğince kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından koşullu salıverilmesine kadar, (2). fıkra gereğince ise diğer haklar ve yetkiler yönünden hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar süreceğinin gözetilmemesi kanuna aykırıdır. Ancak bu aykırılık yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 1412 sayılı CMUK’nun 322. maddesi uyarınca hükmün düzeltilerek onanması mümkündür.
Bu itibarla; itirazın kabulüne, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün 5237 sayılı TCK’nun 53/3. maddesinin gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan beş Genel Kurul Üyesi; 'sanık hakkında hükmolunan cezanın ertelenmemesine ilişkin gerekçe yasal ve yeterli olmadığından itirazın reddine karar verilmesi gerektiği' görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 20.02.2012 gün ve 2553-3520 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
3- Diyarbakır 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 18.01.2007 gün ve 617-86 sayılı hükmünün 5237 sayılı TCK’nun 53/3. maddesinin gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
Ancak, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu konuda, 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 322. maddesindeki yetkiye istinaden, hüküm fıkrasından 5237 sayılı TCK’nun 53. maddesinin uygulanması ile ilgili bölüm çıkarılarak yerine “sanığın 5237 sayılı TCK'nun 53. maddesinin 1. fıkrasının a, b, c, d, e bentlerinde sayılan hakları kullanmaktan mahkûm olduğu hapis cezasının infazı tamamlayıncaya kadar, aynı maddenin 3. fıkrası uyarınca kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından koşullu salıverilme tarihine kadar yoksun bırakılmasına” ibaresinin eklenmesi suretiyle, diğer yönleri usul ve yasaya uygun olan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİNE, 29.01.2013 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.