1. Hukuk Dairesi 2021/4213 E. , 2022/2537 K.
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, İlk Derece Mahkemesince verilen asıl ve birleştirilen davanın kabulüne ilişkin karar Yargtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesince bozulmakla İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonunda, İlk Dere Mahkemesince davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar, süresi içerisinde davalı ... temsilcisi tarafından temyiz edilmiş olmakla, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Davacı ... vekili dava dilekçesinde; dava konusu 131 ada 4 parsel sayılı taşınmazın müvekkiline babasından geldiğini, babasının sağlığında mallarını çocukları arasında paylaştırdığını ve dava konusu taşınmazın da müvekkiline düştüğünü, taşınmazda müvekkilinin babasının zilyetliği ile birlikte eklemeli olarak 50-60 yıllık zilyetliğinin bulunduğunu beyan ederek, taşınmazın Hazine adına olan tapu kaydının iptali ile müvekkili adına tescilini istemiştir.
Davacı vekili 18/12/2008 günlü celsede dava konusu taşınmazın teknik bilirkişi raporunda (A), (B), (C) ve (D) harfleri ile gösterilen bölümlerin tapu kaydının iptali ile müvekkili adına tescilini istemiştir.
2. Birleşen davanın davacısı ... vekili dava dilekçesinde; dava konusu 131 ada 4 ve 5 parsel sayılı taşınmazların bir bölümünün müvekkiline babasından geldiğini, babasının sağlığında mallarını çocukları arasında paylaştırdığını ve dava konusu taşınmazın nizalı bölümlerinin de müvekkiline düştüğünü, taşınmazlarda müvekkilinin babasının zilyetliği ile birlikte eklemeli olarak 50-60 yılı aşan zilyetliğinin bulunduğunu beyan ederek, taşınmazların nizalı bölümlerinin tapu kaydının iptali ile müvekkili adına tescilini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı ... temsilcisi tarafından davaya cevap verilmemiş, bilahare Hazine vekili duruşmalardaki beyanlarında davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Maden Asliye Hukuk Mahkemesince dava dosyaları birleştirilerek yapılan yargılama sonunda, 24/03/2011 tarihli, 2004/164 Esas, 2011/46 Karar sayılı kararıyla; dava konusu taşınmazın, hükme esas alınan 10/06/2008 tarihli teknik bilirkişi raporunda (A), (B), (C) ve (D) harfleri ile gösterilen bölümlerinin davacı ...’a taksimen babasından geldiği, aynı raporda (E), (F), (G) ve (H) harfleri ile gösterilen bölümlerin ise birleşen davanın davacısı ...’a taksimen babasından geldiği ve dava konusu taşınmaz bölümlerinde davacılar lehine zilyetlikle iktisap koşullarının oluştuğu gerekçesiyle, davanın ve birleşen davanın ayrı ayrı kabulüne, 131 ada 4 parsel sayılı taşınmazdan ifrazen oluşan 131 ada 27 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile 10/06/2008 tarihli teknik bilirkişi raporuna ekli krokide (A) harfi ile gösterilen 4.833,35 metrekare ve (B) harfi ile gösterilen 1.533,35 metrekare yüzölçümündeki bölümlerin davacı ... adına tapuya tesciline, 131 ada 5 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile aynı teknik bilirkişi raporuna ekli krokide (C) harfi ile gösterilen 3.729,28 metrekare ve (D) harfi ile gösterilen 499,00 metrekare yüzölçümündeki bölümlerin davacı ... adına tapuya tesciline; 131 ada 27 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile taşınmazın aynı teknik bilirkişi raporuna ekli krokide (G) harfi ile gösterilen 243,37 metrekare ve (H) harfi ile gösterilen 2.639,72 metrekare yüzölçümündeki bölümlerin davacı ... adına tapuya tesciline, 131 ada 5 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile taşınmazın aynı teknik bilirkişi raporuna ekli krokide (E) harfi ile gösterilen 2.611,44 metrekare ve (F) harfi ile gösterilen 650,20 metrekare yüzölçümündeki bölümlerin davacı ... adına tapuya tesciline karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkeme kararına karşı süresi içerisinde davalı ... temsilcisi tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davalı ... temsilcisi temyiz dilekçesinde özetle; Mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm kurmak için yeterli olmadığını, dava konusu taşınmaz bölümlerinin devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olup, zilyetlikle iktisap edilemeyeceğini, hal böyle olunca davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesinin isabetsiz olduğunu beyan ederek, kararın bozulmasına karar verilmesini istemiştir.
V. YARGITAY İLAMI
Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 28/12/2015 tarihli, 2014/21215 Esas, 2015/16284 Karar sayılı ilamıyla; “Davacı ... ve birleşen davanın davacısı ... tarafından, dava konusu 131 ada 5 parsel sayılı taşınmaza karşı açılan dava yönüyle; Mahkemece, teknik bilirkişi raporunda (C), (D), (E) ve (F) harfleri ile gösterilen yerlerin davacı ... ile birleşen davanın davacısı ...'ın babalarından intikalen geldiği, taksim sonucu davacılara isabet ettiği ve taşınmaz bölümlerinde davacılar lehine zilyetlikle iktisap koşullarının oluştuğu gerekçesiyle yazılı olduğu şekilde karar verilmiş ise de, verilen kararın eksik inceleme ve araştırma ile hatalı değerlendirme sonucunda verildiği, dosya arasında bulunan taşınmaza ait kadastro tespit tutanağı ve tapu kaydının incelenmesinde, dava konusu 131 ada 5 parsel sayılı taşınmazın ... ve ... adlarına eşit paylarla tespit gördüğü ancak Alacakaya Kadastro Mahkemesinin 1997/2 Esas sayılı dosyasında, taşınmazın kadastro tespitine itiraza ilişkin dava açıldığı, Alacakaya Kadastro Mahkemesinin 1997/2 Esas, 1999/1 Karar sayılı dosyasında görülen ve eldeki davanın davacıları ile birlikte ... Karabulut ve arkadaşlarının davacı olduğu, Hazinenin ise davalı olduğu bu dava sonucunda, 131 ada 5 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin iptali ile 6.000,00 metrekare yüzölçümündeki kısmın ifraz edilerek davacılar ... adlarına ayrı bir parsel numarası verilmek suretiyle 1/3'er pay oranı ile tapuya tesciline, bakiye 7.000,00 metrekaresinin ise aynı ada ve parsel numarası ile davalı ... adına tapuya tesciline karar verildiği ve kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği, Kadastro Mahkemesinin 1997/2 Esas sayılı dosyasında yapılan yargılama sırasında, aynı zamanda eldeki davanın davacıları olan ... ve ...’ın “adlarına tespit gören 131 ada 5 parsel sayılı taşınmazda fiilen kullandıkları bir yer olmadığını, kendi kullanımlarındaki taşınmazın 131 ada 4 parsel sayılı Hazine adına tespit gören taşınmaz içerisinde kalan keşifte gösterdikleri kısım olduğunu, 131 ada 5 parsel sayılı taşınmazı Hazine malı olarak bildiklerini ve Hazine adına tescilini kabul ettiklerini” beyan ettikleri, hal böyle olunca, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 303. maddesinde ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, tarafları ve dava sebebi aynı olan iki ayrı dava bakımından ilk dava sonucu verilen kesinleşmiş kararın, ikinci davada kesin hüküm olarak değerlendirilmesi gerektiği, Alacakaya Kadastro Mahkemesinin 1997/2 Esas, 1999/1 Karar sayılı kesinleşmiş ilamının, 131 ada 5 parsel sayılı taşınmaza ilişkin hüküm yönüyle, eldeki dava bakımından kesin hüküm teşkil ettiği ancak Mahkemece bu hususa riayet edilmediği belirtilerek, Mahkemece 131 ada 5 parsel sayılı taşınmaza yönelik davanın kesin hüküm nedeniyle reddine karar verilmesi;
Dava konusu 131 ada 27 (ifrazdan önce 131 ada 4 parsel sayılı taşınmaz) parsel sayılı taşınmaza karşı açılan dava yönüyle ise; Mahkemece teknik bilirkişi raporunda (A), (B), (G) ve (H) harfleri ile gösterilen yerlerin davacı ... ve birleşen davanın davacısı ...'ın babalarından intikalen geldiği ve taksim sonucu davacılara isabet ettiği, taşınmaz bölümlerinde davacılar lehine zilyetlikle iktisap koşullarının oluştuğu gerekçesiyle yazılı olduğu şekilde karar verilmiş ise de, eksik inceleme ve araştırma sonucunda verilen kararın usul ve yasaya uygun olmadığı, dava konusu 131 ada 27 parsel sayılı taşınmazın ifrazen geldiği ana taşınmaz olan 131 ada 4 parsel sayılı taşınmazın kadastro tutanağının incelenmesinde, taşınmazın kadastro tespitinin Hazine adına yapıldığı ve askı ilan süresi içerisinde Hazine aleyhine eldeki davanın davacıları ile birlikte bir kısım davacılar tarafından Alacakaya Kadastro Mahkemesinin 1997/2 Esas, 1999/1 Karar sayılı dosyasında tespite itiraz davası açıldığı ve Mahkemece yapılan yargılama sonunda, eldeki davanın davacılarının davasının kabulüne karar verilerek, 131 ada 4 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin iptali ile teknik bilirkişi raporunda (c) harfi ile gösterilen 18.500,00 metrekare yüzölçümündeki kısmın ifraz edilerek, ayrı bir parsel numarasıyla, davacılar ... ve ... adlarına eşit paylarla tesciline karar verildiği ve kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği, ancak Mahkemece Alacakaya Kadastro Mahkemesinin 1997/2 Esas sayılı dosyası dosya arasına alındığı halde, taşınmaz başında yapılan keşif sonrası teknik bilirkişiden alınan raporda, taraflar arasında kesin hüküm etkisi doğurabilecek olan ilamın dayanağı olan haritanın uygulanmadığı, içeriğinin tartışılıp tarafları bağlayıcı nitelikte olup olmadığı değerlendirilmeksizin, soyut içerikli beyanlara değer verilerek hüküm kurulduğu, yine taşınmaza ait hava fotoğraflarının dosya arasına getirtilmediği, ziraat mühendisi bilirkişiden taşınmazın niteliği, kullanım şekli ve süresi hususunda ayrıntılı ve bilimsel verilere dayalı rapor alınmadığı, yetersiz bilirkişi raporları doğrultusunda karar verildiği belirtilerek, Mahkemece, öncelikle taraflar arasında görülen Alacakaya Kadastro Mahkemesinin 1997/2 Esas, 1999/1 Karar sayılı dosyasından verilen karara dayanak olan teknik bilirkişi raporuna ekli kroki mahallinde uygulatılmak suretiyle, dava konusu edilen taşınmaz bölümlerini kapsayıp kapsamadığının tam olarak belirlenmesi, bu hususta teknik bilirkişiye tanzim ettirilecek raporda, sözü edilen dosyadaki harita ile kadastro paftasının çakıştırılmasının istenilmesi, sözü edilen mahkeme ilamının, eldeki davanın tarafları arasında 6100 sayılı HMK'nın 303. maddesinde açıklanan çerçevede kesin hüküm teşkil edip etmeyeceğinin irdelenmesi, kesin hüküm teşkil etmediği kanaatine varılması halinde ise, Mahkemece dava konusu taşınmaz bölümlerinde davacılar yararına kadastro tespit tarihine kadar zilyetlikle kazanım koşullarının oluşup oluşmadığına ilişkin araştırma yapılması, taşınmazın tespit tarihinden geriye doğru en az 15-20-25 yıl öncesine ait stereoskopik hava fotoğrafları getirtilip dosya ikmal edildikten sonra mahallinde yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişiler, taraf tanıkları, jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişi, 3 kişilik ziraat mühendislerinden oluşan bilirkişi kurulu ve teknik bilirkişinin katılımı ile keşif yapılması, yapılacak keşif sırasında yerel bilirkişi ve taraf tanıklarından, taşınmazın geçmişte ne durumda bulunduğu, kime ait olduğu, kimden nasıl intikal ettiği, kim tarafından ne zamandan beri ne suretle kullanıldığı, taşınmazın öncesinin devletin hüküm ve tasarrufundaki yerlerden olup olmadığının etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılması, 3 kişilik ziraat mühendisi bilirkişi kurulundan, taşınmazın tespit öncesinde vasfının ne olduğu, taşınmazın niteliği ve bitki örtüsü, toprak kalınlığı, cinsi, taşlılık oranı, eğimi ve komşu parseller ile dava konusu taşınmaz arasında doğal ya da yapay ayırt edici bir sınır bulunup bulunmadığı, taşınmazın imar-ihyaya konu edilip edilmediği, imar-ihyaya konu edilmiş ise ihyanın hangi tarihte başlayıp ne zaman bitirildiği konularında ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınması, jeodezi ve fotogrametri uzmanı bilirkişiden, yukarıda belirtilen tarihlerde çekilmiş stereoskopik üç adet hava fotoğrafının stereoskop aletiyle incelenmesi neticesinde, taşınmazın sınırlarının ve niteliğinin belirlenmesi, taşınmaz üzerinde imar-ihyanın tamamlanıp tamamlanmadığı, tamamlanmış ise tamamlanma tarihinin tespit etmesinin istenilmesi, teknik bilirkişiye keşfi takibe imkan verir ve denetime elverişli kroki ve ayrıntılı rapor düzenlettirilmesi, bundan sonra toplanan ve toplanmış tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir karar verilmesi” gereğine değinilerek bozulmuştur.
VI. MAHKEME KARARI
Maden Asliye Hukuk Mahkemesince bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, 07/11/2019 tarihli, 2017/29 Esas, 2019/258 Karar sayılı kararla; Alacakaya Kadastro Mahkemesinin 1997/2 Esas, 1999/1 Karar sayılı kararına dayanak teknik bilirkişi raporuna ekli kroki yerinde uygulatılmak suretiyle dava konusu taşınmaz bölümlerini kapsayıp kapsamadığının tam olarak belirlendiği, söz konusu kararın eldeki dava yönünden kesin hüküm teşkil etmediği kanaatine varılarak, tespit tarihinden geriye doğru en az 15-20-25 yıl öncesine ait stereoskopik hava fotoğrafları getirtilip dosya ikmal edildikten sonra mahallinde bozma ilamında belirtildiği şekilde keşif yapıldığı, dosya arasına alınan 09/05/2018 tarihli bilirkişi raporuna göre, dava konusu taşınmaz bölümlerinin gerek hava fotoğraflarında (1984-2002) gerekse keşif esnasında yapılmış gözlemlerde üzerinde tarımsal faaliyet sürdürülen imar-ihya edilmiş arazilerden olduğu, (A) harfi ile gösterilen yerin bağ vasfında olduğu, diğer nizalı yerlerin ise tarım arazisi niteliğinde olduğunun belirtildiği, yine 17/05/2018 havale tarihli bilirkişi raporunda 1984 ve 2002 hava fotoğraflarında taşınmazın imar-ihyanın edilmiş olduğunun belirtildiği, mahallinde dinlenen yerel bilirkişi beyanında da dava konusu taşınmaz bölümlerinin davacılara ait olduğunun, bu yerlerin davacılara babalarından kaldığının, babalarının da ölmeden önce bu yerleri kullandığının belirtildiği ve davacılar lehine zilyetlikle iktisap koşullarının oluştuğu anlaşılmakla,
Davanın ayrı ayrı kısmen kabulüne, dava konusu 131 ada 27 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile 10/06/2008 tarihli teknik bilirkişi raporuna ekli krokide (A) harfi ile gösterilen 4.833,35 metrekare ve (B) harfi ile gösterilen 1.533,35 metrekare yüzölçümlü taşınmaz bölümlerinin davacı ... adına tapuya tesciline; aynı raporda (G) harfi ile gösterilen 243,37 metrekare ve (H) harfi ile gösterilen 2.639,72 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz bölümlerin davacı ... adına tapuya tesciline, davacıların 131 ada 5 parsel sayılı taşınmaza yönelik olarak açtıkları davaların ayrı ayrı kesin hüküm nedeniyle reddine karar verilmiştir.
VII. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkeme kararına karşı süresi içerisinde davalı ... temsilcisi tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davalı ... temsilcisi temyiz dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olup, kullanım hakkının Hazineye ait olduğunu, dosya arasına alınan bilirkişi raporlarını kabul etmediklerini beyan ederek, kararın bozulmasına karar verilmesini istemiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Kadastro sırasında Elazığ/Alacakaya/ Çataklı Köyü çalışma alanında bulunan 131 ada 4 parsel sayılı 221.500,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, Devletin hüküm ve tasarrufu altında olup, ileride ekonomik yarar sağlanması mümkün olan yerlerden olduğu gerekçesiyle hali arazi vasfıyla Hazine adına tespit edilmiş; aynı çalışma alanında bulunan 131 ada 5 parsel sayılı 13.000,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz ise, irsen intikal, taksim, satın alma ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle, eşit paylarla ... ve ... adına tarla vasfıyla tespit edilmiştir.
Eldeki davanın davacıları ... ve ..., kadastro sırasında adlarına tespit edilen 131 ada 5 parsel sayılı taşınmazın yüzölçümünün eksik tespit edildiğini ve eksikliğin komşu 131 ada 4 parsel sayılı taşınmazda kaldığını ileri sürerek, Alacakara Kadastro Mahkemesinin 1996/19 Esas sayılı dosyasında dava açmışlar; dava, aynı taşınmazın kadastro tespitine itiraza ilişkin olarak dava dışı Bedriye Yıldızhan tarafından Mahkemenin 1996/25 Esas sayılı dosyasında açılan dava ile birleştirilmiştir. Mahkemece dava dosyaları birleştirilerek yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne karar verilmiş, hükmün davalı ... temsilcisi tarafından temyiz edilmesi üzerine karar, Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 29/09/1997 tarih, 1997/3816 Esas, 4390 Karar sayılı ilamıyla, “Hazinenin temyizinin, 131 ada 4 parsel sayılı taşınmazdan ayrılarak kişiler adına tesciline karar verilen taşınmaz bölümleri hakkındaki hükme yönelik olduğu, davacılar tarafından, adlarına tespit edilen taşınmazların yüzölçümlerinin eksik olduğu ileri sürülerek dava açıldığına göre, Hazine adına tespit edilen dava konusu 131 ada 4 parsel sayılı taşınmazın hangi bölümlerinin davacı tarafça dava edildiğinin sorulup saptanmasının ve uyuşmazlığın dava konusu bölümlere ilişkin olarak çözümlenmesinin gerektiği, diğer taraftan Mahkemece, Hazinenin temyizine konu ettiği bölümler üzerinde davacılar yararına taşınmaz edinme koşullarının gerçekleştiği gerekçe gösterilerek hüküm kurulmuş ise de, zilyetlik konusunda yapılan araştırmanın yetersiz olduğu, tutanak içeriğinde 131 ada 4 parsel sayılı taşınmazda kimsenin zilyet olmadığı açıklanmasına rağmen mahallinde dinlenen yerel bilirkişi ve tanıkların, davacılar adına tesciline karar verilen taşınmaz bölümleri üzerindeki zilyetliğin, iktisaba yeterli süreye ulaştığını beyan ettikleri, şu hale göre tutanak içeriği ile mahallinde dinlenen bilirkişi ve tanık sözleri arasında çelişki meydana geldiği ve Mahkemece bu çelişki üzerinde durulmadığı belirtilerek, Mahkemece öncelikle davacılardan ayrı ayrı Hazine adına tespit edilen 131 ada 4 parselde dava ettikleri bölümlerin mahallinde yeniden yapılacak keşifte sorulup saptanması, teknik bilirkişiye her bir davacının dava ettiği bölümün işaret ettirilmesi, yerel bilirkişi ve tanıklar ile tutanak bilirkişilerinin dinlenilmesi, teknik bilirkişiye keşif ve uygulamayı gösteren harita çizdirilmesi, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek hüküm kurulması” gereğine değinilmek suretiyle bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, 09/03/1999 tarihli, 1997/2 Esas, 1999/1 Karar sayılı kararıyla, davaların ayrı ayrı kabulüne, 131 ada 4 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin iptali ile taşınmazın 05/03/1999 havale tarihli teknik bilirkişi raporunda (c) harfi ile gösterilen 18.500,00 metrekarelik bölümünün davacılar ... ve ... adına eşit paylarla tesciline, 131 ada 5 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin iptali ile taşınmazın 26/01/1999 tarihli teknik bilirkişi raporunda sarı renk ile gösterilen 6.000,00 metrekarelik bölümünün, birleşen davanın davacılarından ... Karabulut ve müşterekleri adına; taşınmazın kalan 7.000,00 metrekarelik bölümünün ise Hazine adına tesciline karar verilmiş; hükmün davalı ... temsilcisi tarafından temyiz edilmesi üzerine karar, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 28/11/1999 tarih, 1999/5039 Esas, 5183 Karar sayılı ilamıyla onanmış ve tarafların karar düzeltme isteminde bulunmaması üzerine hüküm 24/01/2000 tarihinde kesinleşmiştir.
Kadastro Mahkemesince, dava konusu 131 ada 4 parsel sayılı taşınmazın hükme esas alınan teknik bilirkişi raporunda (c) harfi ile gösterilen taşınmaz bölümü, hükmün infazı ile birlikte 131 ada 18 parsel numarasıyla eldeki davanın davacıları ... ve ... adına eşit paylarla hükmen tescil edilmiş; 131 ada 5 parsel sayılı taşınmazın, hükme esas alınan teknik bilirkişi raporunda sarı renk ile gösterilen bölümü, 131 ada 24 parsel numarasıyla davacılar ... Karabulut ve müşterekleri adına, taşınmazın bakiye kısmı 131 ada 5 parsel numarasıyla Hazine adına; yine 131 ada 4 parsel sayılı taşınmazın bakiye bölümü ise 131 ada 27 parsel numarasıyla Hazine adına tapuya tescil edilmiştir.
Dava; kadastro tespiti öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3402 Sayılı Kadastro Kanunu’nun 14/1. maddesi şöyledir.
“Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.”
3.3. Değerlendirme
Mahkemece hükmün VI. fıkrasında açıklanan gerekçe uyarınca yazılı olduğu şekilde hüküm kurulmuş ise de, varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Dava ve temyize konu taşınmazlar, dava konusu 131 ada 27 parsel sayılı taşınmazın, hükme esas alınan 10/06/2008 tarihli teknik bilirkişi raporunda (A), (B), (G) ve (H) harfleri ile gösterilen bölümleridir. Eldeki davadan önce, eldeki davanın davacıları ... ve ..., kadastro sırasında adlarına tespit edilen 131 ada 5 parsel sayılı taşınmazın yüzölçümünün eksik tespit edildiğini ve eksikliğin komşu 131 ada 4 parsel sayılı taşınmazda kaldığını ileri sürerek, Alacakaya Kadastro Mahkemesinin 1996/19 Esas sayılı dosyasında dava açmışlardır. Mahkemece mahallinde yapılan keşif sonrasında, 12/06/1997 günlü celsede davacılar, “Paftada bizim olarak gösterilen yerin bizimle ilgisi yoktur. Biz burayı Hazine malı olarak bilirdik. Fiilen kullandığımız yerin bizim adımıza tespitini isteriz. Bizim adımıza tespit edilen 131 ada 5 parseli Hazine malı olarak bildiğimizden, Hazine adına tescilini kabul ederiz.” şeklinde beyanda bulunmuşlardır. Davanın, Mahkemenin 1996/25 Esas sayılı dosyasında görülen dava ile birleştirilmesine karar verilmiş ve Mahkemece yapılan yargılama sonunda davacıların talebine konu taşınmazın, 131 ada 4 parsel sayılı taşınmazın hükme esas alınan 05/03/1999 havale tarihli teknik bilirkişi raporunda (c) harfi ile gösterilen 18.500,00 metrekarelik bölümü olduğu anlaşılmakla, bu bölümün davacılar ... ve ... adına eşit paylarla tesciline karar verilmiş ve hüküm Yargıtay denetiminden geçmek suretiyle kesinleşmiştir. Dosya arasında bulunan, Alacakaya Kadastro Mahkemesinin 1997/2 Esas, 1999/1 Karar sayılı dava dosyası, teknik bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamından; eldeki davada, dava ve temyize konu taşınmazların, 131 ada 27 parsel (eski 131 ada 4 parsel) sayılı taşınmazın, hükme esas alınan 10/06/2008 tarihli teknik bilirkişi raporunda (A), (B), (G) ve (H) harfleri ile gösterilen bölümleri olduğu, bu taşınmaz bölümlerinin, 131 ada 4 parsel sayılı taşınmazın tespitine itiraza ilişkin davada, taşınmazın hükme esas alınan teknik bilirkişi raporunda (c) harfi ile gösterilen bölümü (yeni 131 ada 18 parsel sayılı taşınmaz) ile kadastro sırasında davacılar adına tespit edilen 131 ada 5 parsel sayılı taşınmaz arasında kalan yere tekabül ettiği, davacıların kadastro tespitine itiraz davasında, taşınmazın bu bölümlerinin tespitinin iptali ile adlarına tesciline yönelik talepte bulunmadıkları, Kadastro Mahkemesinin 1996/19 Esas sayılı dosyasında yapılan yargılama sırasında “fiilen kullandıklarını” bildirdikleri yerin adlarına tescilini talep ettikleri halde, mahallinde yapılan keşiflerde söz konusu taşınmaz bölümlerini fiilen kullandıkları yer olarak göstermedikleri anlaşılmaktadır. Davacılar tarafından, kadastro tespitine itiraz davası sırasında, dava ve temyize konu taşınmaz bölümleri ile ilgili olarak talepte bulunulmadığına ve tapulu taşınmazın zilyetlikle iktisabı mümkün bulunmadığına göre, Mahkemece davanın tümden reddine karar verilmesi gerekirken, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
VIII. SONUÇ:
Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı ... temsilcisinin temyiz itirazları yerinde bulunduğundan kabulüyle hükmün BOZULMASINA, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29/03/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.