7. Hukuk Dairesi 2022/1561 E. , 2022/2405 K.
7. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
ASLİ
MÜDAHİLLER : ... vd.
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 21/10/2013 gününde verilen dilekçe ile önalım hakkından kaynaklanan tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan yargılama sonunda davanın reddine dair verilen hükmün, Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 05.11.2015 gün ve 2015/ 10775 Esas - 2015/9931 Karar sayılı ilamı ile bozulmasına karar verilmiştir. Bozma ilamına uyan mahkemece davanın kabulüne dair verilen 11/10/2017 günlü hüküm davalı ... vekili ve asli müdahiller vekili tarafından temyiz edilmiş, asli müdahiller vekilinin temyiz talebinin reddine dair verilen 10/01/2022 tarihli ek kararın Yargıtayca incelenmesi asli müdahiller vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı vekili; davacının paydaşı olduğu 10805 ada, 2 parsel sayılı taşınmazdaki 5 ve 8 no.lu bağımsız bölümler ile 10806 ada, 4 parsel sayılı taşınmazdaki 2 ve 4 no'lu bağımsız bölümlerde paydaş olan dava dışı ...'ın, sahip olduğu payını 30.07.2013 tarihinde satış suretiyle davalıya devrettiğini beyan ederek; önalım hakkı kapsamında davalı adına olan payların iptaliyle davacı adına tescilini talep etmiştir.
Davalı taraf cevap dilekçesinde; kendisine pay devri yapan önceki malikin üç yıldır birlikte yaşadığı eşi olduğunu, tapudaki işlem sırasında beyan edilen değerin gerçek satış bedeli olmadığını, dava konusu payın esasen hibe ile edinildiğini bu nedenle önalım hakkının kullanılamayacağını beyan ederek davanın reddini savunmuştur.
Asli müdahiller vekili; harçlandırmış olduğu 18.12.2013 tarihli davaya müdahale istemli dilekçesiyle; müvekkilleri ..., ..., ...'ın dava konusu taşınmazda davacı ile birlikte paydaş oldukları halde eldeki davadan haberdar edilmediklerini, bedeli karşılığında önalım haklarını kullanmak istediklerini beyan ederek; davalı adına hisseli olan tapu kayıtlarının iptali ile davacılar adına eşit hisselerle tescilini talep etmiştir.
Mahkemece; bozma ilamı öncesinde verilen 19.12.2014 tarihli 2013/492 E- 2014/698 K sayılı hükümle; '... Önceki paydaş ... ile davalının birlikte dava konusu taşınmazlardan birinde oturdukları, mirasen intikal eden beş adet taşınmazdan birini kullanan ...'ın gerçek değerinin 1/10'u oranında bir bedelle taşınmazlardaki hisselerini davalıya satarak devrettiği, mirasçı beş kardeşin fiili kullanım durumları ve davalıyla ...'ın arasındaki ilişki dikkate alındığında yapılan devrin bir satış olmadığı, şuf'a şartlarının oluşmadığı...' gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, sadece davacı ... vekili temyiz etmiştir. Temyiz incelemesi neticesinde Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 05.11.2015 gün ve 2015/10775 Esas - 2015/9931 Karar sayılı bozma ilamı ile; '...Önalım hakkı, paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda bir paydaşın taşınmazdaki payını kısmen veya tamamen üçüncü kişiye satması halinde, diğer paydaşlara, satılan bu payı öncelikle satın alma yetkisi veren bir haktır. Bu hak, paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar ve pay satışı yapılmasıyla kullanılabilir hale gelir. Paydaşın pay edinmesinde cebri satışlarda ve trampa gibi satış dışındaki mülkiyet devralınması hallerinde önalım hakkı kullanılamaz. Bunun yanında, paydaş payını karı ve kocaya, çocuklarına yahut akrabaya temlik ederse görünüşte satış sözleşmesi yapılsa bile miras hukuku ile ilgili amaçların ya da bağışlama gibi düşüncelerin hakim olduğu durumlarda önalım hakkı kullanılamaz (27.03.1957 günlü, 1956/12 E. 1957/2 K. YİBK). Somut olayda; davacı ve müdahil davacılar, paydaşı oldukları 10805 ada 2 parsel sayılı taşınmazdaki 5 ve 8 no.lu bağımsız bölümler ile 10806 ada 4 parsel sayılı taşınmazdaki 2 ve 4 no.lu bağımsız bölümlerdeki dava dışı önceki paydaş ...'ın payını 30.07.2013 tarihinde satış yoluyla davalıya devrettiğini ve kendilerine bildirim yapılmadığını ileri sürerek payın önalım nedeniyle adlarına tescilini istemişlerdir. Mahkemece davalının savunmasına itibar edilerek davanın reddine karar verilmiş ise de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı bir kimsenin payını mirasçısına satması hali ile ilgilidir. Davaya konu olayda satış tarihi itibariyle davalı ile payını devreden ... arasında mirasçılık ilişkisi bulunmadığına göre davacı ve asli müdahillere tapu kaydında gösterilen satış bedeli ve tapu harç ve masrafları üzerinden önalım bedelini 1/2'şer oranda depo etmeleri için uygun bir süre tanınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle davanın reddi doğru görülmemiştir...' gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin yukarıda değinilen bozma ilamına karşı davacı vekili ve asli müdahiller vekilince karar düzeltme yoluna başvurulmuştur.
Davacı ... vekili karar düzeltme istemli dilekçesinde; davacı ile asli müdahiller arasında mecburi dava arkadaşlığı bulunmadığından davacının temyizinden, temyiz etmeyen asli müdahil davacıların faydalanmalarının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirtilerek bozma ilamının gerekçesinin düzeltilmesi talebinde bulunmuştur. Davalı vekili ise cevap dilekçesindeki beyanlarını tekrarlayarak karar düzeltme başvurusunda bulunmuştur.
Yargıtay 14. Hukuk Dairesince yapılan karar düzeltme incelemesi üzerine 18.10.2016 gün ve 2016/ 4268 Esas - 2016/8478 Karar sayılı bozma ilamı ile; '...Davalı vekilinin karar düzeltme istemlerinin yerinde görülmediği ve reddi gerektiği; davacı vekilinin karar düzeltme istemi yönünden ise mahkemece davalının savunmasına itibar edilerek davanın reddine karar verilmiş ise de sözü edilen Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının bir kimsenin payını akrabasına satması hali ile ilgili olduğu, davaya konu olayda satış tarihi itibariyle davalı ... ile payını devreden ... arasında akrabalık ilişkisi bulunmadığına göre davacıya tapu kaydında gösterilen satış bedeli ile tapu harç ve masrafları üzerinden önalım bedelini depo etmesi için uygun bir süre tanınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği, hükmün bu şekilde bozulması gerekirken hükmü sadece davacı taraf temyiz ettiği halde asli müdahiller bakımından da maddi hatayla hükmün bozulmasına karar verildiğinin karar düzeltme incelemesinde anlaşıldığı...' gerekçesiyle davacı vekilinin karar düzeltme talebinin kabulü ile Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 05.11.2015 gün ve 2015/10775 E. - 2015/9931 K. sayılı ilamının kaldırılmasına ve hükmün belirtilen gerekçe ile bozulmasına oy çokluğu ile karar verilmiştir.
Bozma ilamına uyan mahkemece sadece davacı vekilinin önalım bedelini depo etmesine karar verilmiş, yargılama sırasında müdahil davacılar vekili Av. ... ile yetki belgesi verdiği Av. ... ... 10.04.2017 havale tarihli birlikte verdikleri dilekçelerinde, '01.01.2015 tarihinde Av. ...'un mesleki faaliyetine son vererek dosyayı takip etmesi için Av. ... ...'a yetki belgesi verdiğini, 31.12.2014 tarihli iş bırakma belgesinin dilekçeye ekli olduğunu, yetkili kılınan Av. ... ... karar celsesine katıldığı halde bu aşamadan sonraki tebligatların yetkilendirilen avukata değil de yine Av. ... adına gönderildiğini, gerekçeli karardan haberdar olamadıklarını bu nedenle kararı temyiz edemediklerini' beyan etmişlerdir.
Mahkemece yapılan yargılama neticesinde 11.10.2017 tarihli hükümle; '...Yargıtay bozmasına konu olmayan konularda yeniden karar verilmesine yer olmadığına, davacı ... yönünden davanın kabulü ile ...,... parsel üzerinde bulunan 5 ve 8 no.lu bağımsız bölümler ile ...,... ada 4 parsel üzerinde bulunan binadaki 2 ve 4 no.lu bağımsız bölümlerin davalı ... adına hisseli tapu kaydının iptali ile bu hisselerin taşınmazdaki aynı vasıflarla davacı ... adına tapuya kayıt ve tesciline...' karar verilmiştir.
Hükmü davalı vekili ve asli müdahiller vekili temyiz etmiştir.
Asli müdahiller vekili sıfatıyla Av. ... ... sunduğu temyiz dilekçesinde; davanın reddine dair verilen ilk kararın yetki belgesi ile tevkil edilen avukat olarak kendisine tebliğ edilmediği için karara muttali olamadıklarını, kaldı ki lehe olan kararı temyiz etmelerinde hukuki yararları bulunmadığını, Av. ... ile ortak imzalı verdikleri 10.04.2017 havale tarihli dilekçenin hakimlikçe kabul edildiğini, mesleğini terk eden Av. ...'un halen vekil olarak kabul edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, bozma ilamı ile muttali olunan karara karşı tashihi karar yoluna gidilmediğinden verilen hükmün asli müdahiller yönünden kesinleşmiş kabul edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu belirtilerek temyiz itirazında bulunmuştur. Davalı vekili ise, cevap dilekçesindeki beyanlarını tekrarlayarak temyiz başvurusunda bulunmuştur.
Asli müdahiller vekili Av. ...'un ve yetki belgesi ile tevkil ettiği Av. ... ...'ın davada temsil yetkileri bulunup bulunmadığı, adı geçenlere yapılan tebligatların usulüne uygun olup olmadıkları hususunda hukuki denetleme yapılabilmesi için; asli müdahiller vekili Av. ...'un gerekçeli kararın kendisine tebliğ edildiği 29.01.2015 tarihinde baroda kaydının bulunup bulunmadığının öncelikle Antalya Barosundan sorularak cevabi yazının temin edilmesi, kaydını başka baroya aldırmış ise buna ilişkin kayıt örneğinin ilgili barodan temin edilerek dosya içerisine alınması ve öte yandan Av. ...'un mesleki faaliyeti sona ermiş ise yetkili kılınan avukatın temsil hakkı kalmayacağından bahisle asli müdahiller vekili Av. ... ...'a verilen vekaletnamenin temini, yoksa asli müdahillere gerekçeli kararın usulüne uygun tebliğinin sağlanması Dairemizce yapılan 07.10.2021 tarihli mahalline geri çevirme kararlarıyla istenmiştir.
Belirtilen eksik belgelerin ikmali üzerine ilk derece mahkemesince yapılan inceleme üzerine; Av. ... ...'a asli müdahillerce verilmiş vekaletname bulunmadığı, adı geçen avukatın 11.05.2020 tarihinde vefat ettiği anlaşılmıştır.
Gelinen son aşamada asli müdahiller vekilinin temyiz istemi hakkında ilk derece mahkemesince verilen 10/01/2022 tarihli ek kararla; 'Antalya Baro Başkanlığı'na 14/06/2021 tarihinde yazılan yazıya verilen 18/06/2021 tarihli yazı cevabında; Av. ...'un 29/01/2015 tarihinde ve halen Antalya Barosunun 837 sicil numarası ile kayıtlı olduğu, Baro Başkanlığına vermiş olduğu 28/02/2017 tarihli dilekçe ile 31/12/2014 tarihinden itibaren vergi kaydını kapatarak fiilen avukatlık yapmayı bıraktığını bildirdiği anlaşılmıştır. Bu durumda , asli müdahiller vekili Av. ...'a 19/12/2014 tarih 2013/492 E- 2014/698 K sayılı gerekçeli kararın 29/01/2015 tarihinde yapılan tebliğ sırasında ilgili vekilin Baroya halen kayıtlı bulunduğu, bu durumda yapılan gerekçeli karar tebliğinin usulüne uygun olduğu kanaatine varılarak asli müdahiller vekilinin 19/12/2014 tarih 2013/492 E.- 2014/698 K. sayılı hükmüne karşı vermiş olduğu 14/12/2021 tarihli temyiz başvuru dilekçesi süresinde olmadığından HMK 366. maddesi atfıyla 346. maddesine göre temyiz başvuru dilekçesinin reddine karar verilmiştir.
Temyiz talebinin reddine ilişkin ek karar asli müdahiller vekili tarafından temyiz edilmiştir.
İncelenen dosya kapsamına göre;
1-Asli müdahiller vekilinin ek karara yönelik temyiz itirazları yönünden: 19.12.2014 tarihinde verilen karar asli müdahiller vekiline usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, yetkili vekilleri Av. ... ... ve Av....'un mahkemeye müştereken verdikleri 10.04.2017 tarihli dilekçeye kadar geçen süreçte adı geçenlerin yetkili vekil oldukları sabit olduğundan asli müdahiller yönünden verilen önceki 19.12.2014 tarihli karar usulen kesinleşmiştir. 11.10.2017 tarihinde verilen karar ise asli müdahillere ve /veya vekillerine usulüne uygun olarak tebliğ edilmediğinden mahkemece tesis edilen 10.01.2022 tarihli ek kararın kaldırılmasına karar verilerek asli müdahiller vekili ve davalı vekilinin temyiz istemlerinin esastan incelenmesine geçilmiştir.
2-Mahkemece, Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin bozma ilamı doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılarak verilmiş olan karar usul ve yasaya uygun bulunduğundan davalı tarafın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
3-Asli müdahiller vekilinin hükme yönelik temyiz itirazları yönünden; 1136 sayılı Avukatlık Kanununun, 'İşi sonuna kadar takip etme zorunluluğu ve başkasını tevkil' başlıklı 171 maddesinde:
'Avukat, üzerine aldığı işi kanun hükümlerine göre ve yazılı sözleşme olmasa bile sonuna kadar takip eder.
Avukata verilen vekaletnamede başkasını tevkile yetki tanınmış ise, yazılı sözleşmede aksine açık bir hüküm olmadıkça, işi başka bir avukatla birlikte veya başka bir avukata vererek takip ettirebilir. Vekaletnamede, bunun düzenlendiği tarihten sonra açılacak veya takip edilecek bütün dava ve işlerde vekalete ve başkasını tevkile genel şekilde yetki verilmişse, avukat, bu tarihten sonraki dava ve işlerde müvekkilinden ayrıca vekalet almaya lüzum kalmaksızın işi başka bir avukatla birlikte veya başka bir avukata vererek takip ettirebilir.
İkinci fıkradaki hallerde, avukatın müvekkile karşı sorumluluğu devam eder. Birlikte takip ettiği veya işi tamamen devrettiği avukatların kusurlarından ve meydana getirdikleri zarardan dolayı müvekkile karşı hem şahsen hem de diğer avukatla birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur.' düzenlemesine yer verilmiştir.
Buna göre, davanın reddine ilişkin verilen 19.12.2014 tarihli ilk hüküm; Avukatlık Kanunu ve diğer ilgili mevzuat hükümlerine göre usulüne uygun olarak vekilliğine karar verilen Av. ...'a 29.01.2015 tarihinde usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş olup yetki veren avukatın müvekkiline karşı sorumluluğu devam edeceğinden, birlikte takip ettiği veya işi tamamen devrettiği avukatların kusurlarından ve meydana getirdikleri zarardan dolayı müvekkile karşı hem şahsen hem de diğer avukatla birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olacağından, 19.12.2014 tarihli ilk hüküm süresinde temyiz olunmadığından asli müdahiller yönünden hüküm ve sonuç doğurmuş, verilen ret kararı kesinleşmiştir. Mahkemece davacının temyiz istemiyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonrasında verilen bozma kararına uyularak kurulan hükümde asli müdahiller yönünden bir isabetsizlik bulunmadığından yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda; (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle mahkemece tesis edilen 10.01.2022 tarihli EK KARARIN KALDIRILMASINA, (2) ve (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle kurulan hükümde bir isabetsizlik bulunmadığından, davalı vekilinin ve asli müdahiller vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, onama harcı peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 29.03.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.