Hukuk Genel Kurulu 2019/782 E. , 2022/390 K.
MAHKEMESİ :Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu (YİDK) kararının iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen davanın usulden reddine ilişkin karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesinin istinaf isteminin esastan reddine dair karar, davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, ilk derece mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili; davacı tarafından yapılan 2014/00933-19 sayılı endüstriyel tasarım başvurusuna davalı şirketçe yapılan itirazın nihai olarak YİDK kararıyla kabul edilerek müvekkile ait başvuru konusu tasarımın yenilik vasfının bulunmadığından bahisle başvurunun iptaline karar verildiğini, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, zira müvekkilinin tasarımının yeni ve ayırt edici nitelikleri haiz olduğunu ileri sürerek YİDK'nın 2015-T-72 sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı Kurum vekili; kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
6. Davalı şirket vekili; husumet itirazında bulunarak redde mesnet markanın devredildiğini, kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
7. Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 20.12.2016 tarihli ve 2015/143 E., 2016/348 K. sayılı kararı ile; YİDK kararına dayanak olan 92901 numaralı markanın, 22.05.2015 tarihinde dava dışı ... Ayakkabı ve Tekstil San. Tic. A.Ş.'ye devredildiği, husumetin dayanak markayı devir alan şirkete yöneltilmesinin gerektiği, bu konuda davacı vekiline kesin süre verildiği, kesin sürede taraf teşkilinin sağlanmadığı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 114 ve 115. maddelerine göre dava şartı noksanlığının verilen kesin sürede giderilmediği gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:
8. İlk derece mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içerisinde davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
9. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesinin 09.06.2017 tarihli ve 2017/599 E., 2017/586 K. sayılı kararı ile; ilk derece mahkemesince verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğu, YİDK kararının iptali davalarında YİDK kararına konu olan mesnet marka sahibi ya da sahiplerinin zorunlu hasım olarak gösterilmesi gerektiği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
10. Bölge adliye mahkemesinin yukarıda belirtilen kararı, süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
11. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 04.02.2019 tarihli ve 2017/3635 E., 2019/742 K. sayılı kararı ile; “…Davacının başvuru konusu tasarımının tescili için 556 sayılı KHK'nın 5 ve devamı maddeleri kapsamında yenilik ve ayırt edicilik vasfına sahip olması zorunludur. Tasarım başvurusunun bültende itirazı üzerine ilgili kişiler kendi fikri ve sınâi haklarına dayalı olarak tasarımın yenilik ve ayırt edicilik vasfı olmadığı gerekçesiyle itiraz edebilecekleri gibi, yenilik unsuru bakımında mutlak yenilik koşulu bulunduğundan tüm dünyadaki aleniyet kazanmış önceki tarihli ve başkalarına ait olan fikri ve sınâi haklara konu şekillere dayalı olarak da tasarım başvurusuna itiraz edebilirler. İtirazın TPMK YİDK tarafından kabulü halinde TPMK YİDK kararının iptali için açılan davada Türk Patent ve Marka Kurumu yanında muterizin de davalı olarak gösterilmesi gerekmektedir. İtiraza dayanak markanın sicilde bir başkası adına tescilli olması dahi mahkemece dava konusu başvurunun içerdiği şekil bakımından yenilik unsuru açısından yapılacak incelemeye etkili olmadığından, markanın yeni malikinin davada davalı olarak taraf gösterilme zorunluluğu bulunmamaktadır. Bu itibarla mahkemece işin esasına girilip karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın usulden reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ve bu husus bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
12. Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 14.06.2019 tarihli ve 2019/91 E., 2019/281 K. sayılı kararı ile önceki gerekçeye ek olarak; YİDK kararının iptali davalarında YİDK kararına dayanak olan marka sahibi ya da sahiplerinin zorunlu hasım olarak gösterilmesi gerektiği, zorunlu dava arkadaşlığına ilişkin olarak davacının ilk dava açarken nasıl ki YİDK kararına mesnet marka sahibini davalı olarak göstermiş ise aynı şekilde dayanak markayı devralan kişiye de davayı yönelterek taraf teşkilini sağlaması gerektiği, usulî eksiklikler giderilmeden davanın esasına girilerek yenilik unsuru açısından değerlendirme yapmanın yerleşik Yargıtay uygulamalarına da aykırı olacağı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
13. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
14. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacıya ait 2014/00933-19 sayılı endüstriyel tasarıma ilişkin olarak verilen dava konusu YİDK kararının dayanaklarından 92901 sayılı markanın davalı şirket tarafından devredilmiş olması karşısında anılan markayı devralan şirkete husumetin yöneltilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
15. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemeler ile hukukî kavram ve kurumların ortaya konulmasında yarar bulunmaktadır.
16. Hemen belirtmek gerekir ki, tescilli bir markanın ve tasarımın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınaî Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir. Ancak somut olayda uyuşmazlığın çözümü için başvuru ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 554 sayılı Endüstriyel Tasarımların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin (554 sayılı KHK) uygulanması gerekmektedir.
17. Ülkemizdeki tasarımlar, 554 sayılı KHK ile korunmakta olup anılan KHK’nın 3. maddesinde tasarım, “…bir ürünün tümü, veya bir parçası veya üzerindeki süslemenin, çizgi, şekil, biçim, renk, doku, malzeme veya esneklik gibi insan duyuları ile algılanan çeşitli unsur veya özelliklerinin oluşturduğu bütünü…” şeklinde tanımlanmıştır. Bu kapsamda tasarımda korunan, ürünün kendisinden ziyade görünümü olup endüstriyel yolla üretilen ürün tasarımları ise endüstriyel tasarım olarak adlandırılmaktadır. Ancak bunun yanında endüstriyel olmayan, yani elle üretilen tasarımlar da korunma kapsamı içerisindedir. Bir endüstriyel tasarımın 554 sayılı KHK hükümlerine göre korunabilmesi için tasarımın tescil edilmesi gereklidir. Ancak bu durum tescilsiz tasarımların korunmayacağı anlamına gelmeyecek olup tescilsiz tasarımlar da genel hükümlere göre korunacaktır (554 sayılı KHK m.1).
18. Endüstriyel tasarım tescilleri, Türk Patent ve Marka Kurumu (TPMK/Kurum) tarafından yapılmakla beraber tescil edilmek istenen tasarımın 554 sayılı KHK kapsamında belirli özelliklere sahip olması gerekmektedir. Aynı KHK’nın 5. maddesi “Yeni ve ayırt edici niteliğe sahip tasarımlar belge verilerek korunur. Bileşik bir ürünün bir parçası ile ilgili tasarımın kendi yeni ise ve ayırt edici bir niteliğe sahipse ayrıca korumadan yararlanır” hükmünü içermekle anılan hükümde bir tasarımın tescil ile koruma kapsamına alınması için sahip olması gereken yenilik ve ayırt edicilik niteliklerine işaret edilmiştir. Ayrıca tasarımın korunması için var olması gereken yenilik ve ayırt edicilik koşullarının yanında tasarımın daha önce kamuya sunulmamış olması da diğer bir şart olarak kabul edilmektedir. Belirtilen koşullara ek olarak tescil edilmek istenen tasarımın aynı zamanda 554 sayılı KHK’nın 9. maddesi gereği kamu düzeni ve genel ahlaka aykırı olmaması gerekir. Anılan özelliklere sahip tasarımlar tescil sonrasında 554 sayılı KHK’nın 12. maddesi uyarınca beşer yıllık sürelerle yenilenmek kaydıyla maksimum yirmi beş yıl süreyle korunurlar.
19. Tasarımın tescili için TPMK nezdinde başvuru sahiplerince işletilmesi gereken süreç ve gerekli diğer koşullar 554 sayılı KHK’nın 25 ve devamındaki maddelerinde düzenlenmiş olup usulüne uygun olarak yapılacak olan tescil başvurusu sonrasında yapılacak inceleme aynı KHK’nın 32 ve devamındaki maddelerde düzenlenmiştir. Buna göre TPMK ilk aşamada başvuruya konu tasarımın yeni ve ayırt edici nitelik taşıyıp taşımadığını incelemez. Kurum sadece, başvuruda gerekli evrakın verilip verilmediğini, başvuru ücretinin yatırılıp yatırılmadığını ve 554 sayılı KHK’nın 26 ilâ 28. maddelerinde belirtilen diğer hususlardaki şekli unsurları inceler. Şekli eksikliği bulunmayan ya da eksikleri giderilen bir başvuru, 554 sayılı KHK’nın 34. maddesi gereğince Resmî Endüstriyel Tasarımlar Bülteninde yayımlanır. Bu aşamada 554 sayılı KHK’nın 37. maddesi uyarınca; ilan edilen tasarımla ilgili gerçek veya tüzel kişiler ile ilgili meslek kuruluşları gerekçelerini açıkça belirtmek ve ilgili yönetmelikte öngörülen şartları yerine getirmek koşuluyla, tasarım belgesinin verilmesine karşı Kurum nezdinde ilan tarihinden itibaren altı ay içerisinde yazılı şekilde itiraz edebilirler.
20. Yapılacak bu itirazda ilgililer, tasarımın yeni veya ayırt edici niteliklerden yoksun olduğu yahut 554 sayılı KHK’nın 9 ve 10. maddelerinin uygulama alanına giren bir durumun söz konusu olduğu gerekçesiyle itirazda bulunabilirler. Bu bağlamda ilgililer, kendi fikri ve sınaî haklarına dayalı olarak tasarım başvurusuna itiraz edebilecekleri gibi yenilik unsuru bakımından tüm dünyada aleniyet kazanmış, başvuru konusu tasarımdan önceki tarihli ve üçüncü kişilere ait fikri ve sınaî haklara konu olan şekillere dayalı olarak da itiraz edebilirler. Zira bir tasarımın tescili ve korunması için sahip olması gereken niteliklerden biri olan yenilik, 554 sayılı KHK’nın 6/1. maddesinde “Bir tasarımın aynısı, başvuru veya rüçhan tarihinden önce dünyanın herhangi bir yerinde kamuya sunulmamış ise o tasarım yeni kabul edilir.” şeklinde belirtilmiş olup hukukumuzda bir tasarımın tescil edilebilmesi için öncelikle 'objektif ve mutlak bir yenilik' unsurunu bünyesinde barındırması gerekir. Dolayısıyla tasarım başvurusuna yapılacak olan itirazda, dünyanın herhangi bir yerinde kamuya arz edilmiş ve kendisine ait olmayan fikri ve sınaî haklara konu şekil yahut ibarelere dayanılabilecektir.
21. Tasarım tescil başvurusuna ilişkin olarak yapılan tüm itirazlar nihai olarak YİDK tarafından incelenir. İtiraz üzerine yapılacak bu incelemede; başvuru konusu tasarımın 554 sayılı KHK’nın 5 ilâ 10. maddelerinde düzenlenen şartlar ile aynı KHK’nın 43. maddesinde belirtilen hükümsüzlük hâllerinin mevcut olup olmadığı değerlendirilecek olup anılan inceleme niteliği itibariyle esasa dair yapılan bir incelemenin unsurlarını bünyesinde barındırır. Bunun yanında YİDK, 554 sayılı KHK’nın 38/3. maddesinin yollamasıyla aynı KHK’nın 43/1-b maddesi uyarınca hak sahipliği bakımından da inceleme yaparak bir karar verir. İtiraz üzerine yapılan inceleme 554 sayılı KHK’nın 43. maddesinin 1. fıkrasının (a) ve (b) bentleri hükümleri çerçevesinde yapılan ve Kurul tarafından uygun bulunan itiraz sonunda tasarım belgesinin iptali ve aynı KHK’nın 45. madde hükümlerinin işlerlik kazanması sonucunu doğurur. Bu kapsamda 554 sayılı KHK’nın 38/3. maddesinde yollama yapılan aynı KHK’nın 43/1. maddesinin (a) ve (b) bentlerine ilişkin düzenleme; “Aşağıdaki hallerde tasarımın hükümsüz sayılmasına yetkili mahkeme tarafından karar verilir:
a) Bu Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci ilâ 10 uncu, maddelerinde belirtilen koruma şartlarına sahip olmadığı ispat edilmişse;
b) Bu Kanun Hükmünde Kararnamenin 13 üncü, 14 üncü, 15 inci ve 16 ncı maddesinde belirtilen hak sahipliğinin başka kişiye veya kişilere ait olduğu ispat edilmişse;… ” hükmünü haiz olup YİDK tarafından şartların varlığı hâlinde verilecek olan tasarım iptaline dair karar, aynı KHK’nın 45. maddesindeki tasarımın hükümsüzlüğüne dair kararlarla aynı sonuçları doğuracaktır (Suluk, Cahit: Tasarım Hukuku, Ankara 2003, s. 379, 380).
22. Başvuru konusu tasarıma ilişkin itirazın reddedilmesi durumunda ise itirazı reddedilen üçüncü kişiler veya itiraz üzerine başvurusu geri çevrilen başvuru sahibi, altmış günlük süre içinde ihtisas mahkemelerinde YİDK kararının iptalini talep edebilir. Açılacak davanın konusu, YİDK’nin verdiği kesinleşmiş kararların iptalidir. Bu kapsamda açılacak olan dava, 554 sayılı KHK’nın 43. maddesinde düzenlenen hükümsüzlük davasından farklı olup bu davada yapılması gereken inceleme, hükümsüzlük davasından farklı olarak, YİDK önüne sunulan gerekçe ve belgeler çerçevesinde Kurum tarafından verilen kararın, kararın verildiği andaki Kurum nezdinde mevcut olan delillere göre Kurum tarafından varılan sonucun hukuka uygunluğunun denetimiyle sınırlıdır.
23. Tasarım başvurusuna ilişkin olarak gerçekleştirilen inceleme sonucu verilen YİDK kararının iptaline ilişkin davalardaki davalıların taraf sıfatlarının niteliği de somut uyuşmazlık bakımından üzerinde durulması gereken bir diğer husus olarak karşımıza çıkmaktadır.
24. Bir davanın birden fazla kişi tarafından veya birden fazla kişi aleyhine açılabilmesi için aynı tarafta yer alanlar arasında hukukî bir bağlantının bulunması gerekir. Hukukumuzda bu bağlantı karşılığını dava arkadaşlığı kurumunda bulmakta; zorunlu ve ihtiyari dava arkadaşlığı olmak üzere iki ana başlık altında; zorunlu dava arkadaşlığı da yine kendi içinde maddi ve şekli olmak üzere ikili ayrımla düzenlenmektedir.
25. Dava konusu olan hak, birden fazla kişi arasında ortak olup da bu hukukî ilişki hakkında mahkemece bütün ilgililer için aynı şekilde ve tek bir karar verilmesi gereken hâllerde dava arkadaşlığının maddi bakımdan mecburi olduğunun kabulü gerekir. Diğer bir ifadeyle bir hakkın birden fazla kişi tarafından birlikte veya birden fazla kişiye karşı kullanılmasının zorunlu olduğu hâllerde, bu hak dava konusu edildiği zaman o hakla ilgili birden fazla kişi zorunlu dava arkadaşı durumundadır. Bu husus HMK’nın “Mecburi dava arkadaşlığı” başlıklı 59. maddesinde; “(1) Maddi hukuka göre, bir hakkın birden fazla kimse tarafından birlikte kullanılması veya birden fazla kimseye karşı birlikte ileri sürülmesi ve tamamı hakkında tek hüküm verilmesi gereken hâllerde, mecburi dava arkadaşlığı vardır.” şeklinde ifade edilmiştir.
26. Dava arkadaşlığının hangi hâllerde mecburi olduğu maddi hukuka göre belirlenir. Zorunlu dava arkadaşlığında dava arkadaşları arasındaki ilişki çok sıkı olduğundan davada birlikte hareket etmek durumundadırlar. Mahkeme ise, dava sonunda zorunlu dava arkadaşlarının hepsi hakkında aynı ve tek bir karar verecektir. Zorunlu dava arkadaşlığında dava konusu olan hak tektir ve dava arkadaşı sayısı kadar müddeabih bulunmamaktadır.
27. Bazı hâllerde ise birden fazla kişiye karşı birlikte dava açılmasında maddi bir zorunluluk olmadığı hâlde kanun gerçeğin daha iyi ortaya çıkmasını, taraflar arasındaki hukukî ilişkinin doğru sonuca bağlanmasını sağlamak için birden fazla kişiye karşı dava açılmasını usulen zorunlu kılmıştır ki, bu durumda şekli bakımdan mecburi dava arkadaşlığı söz konusudur. Böyle bir davada, dava arkadaşları hakkında tek bir karar verilmesi veya dava arkadaşlarının hep birlikte ve aynı şekilde hareket etme zorunluluğunun varlığından söz edilemez.
28. Bu durumda maddede açıkça sayılan, dava konusu hak ve borcun ortak olması, birden fazla kişinin ortak bir işlem (örneğin sözleşme) ile borç altına girmiş olması, davanın birden fazla kişi hakkında aynı (veya benzer) sebepten doğmuş olması hâllerinde birden çok kimsenin birlikte dava açması olanaklı olduğu gibi birlikte aleyhlerine de dava açılabilir.
29. Bu çerçevede bir tasarım başvurusuna, yenilik niteliğini haiz olmadığından bahisle yapılan itiraz sonucu verilen YİDK kararının iptaline dair tasarım başvurusu sahibi tarafından açılacak davada husumetin, YİDK kararını tesis eden Kurum yanında tasarım başvurusuna itiraz eden muterize yöneltilmesi gerekmektedir. Bu bakımdan açılan davada davalı olarak yer alan muteriz ile Kurum arasında HMK’nın 59. maddesi anlamında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Zira YİDK kararının iptali istemiyle açılan bir davada husumetin yöneltileceği ve yenilik unsuru bakımından itirazıyla YİDK kararında taraf olan muteriz ile kararı veren Kurum hakkında tek bir hüküm verilecek olup bu hüküm, her iki davalının da YİDK kararına ilişkin olarak hukukî durumlarını etkileyecektir.
30. Öte yandan bir tasarım başvurusuna, tasarımın yenilik unsurundan yoksun olduğundan bahisle Kurum nezdinde gerçekleştirilecek itirazda muteriz, hukukumuzda tasarımlar için geçerli olan “mutlak ve objektif yenilik” kriteri kapsamında yapacağı itirazına dayanak olarak kendisine yahut başkasına ait fikri ve/veya sınaî haklara konu şekilleri dayanak olarak ileri sürebilecektir. Buradan hareketle tasarım tescil başvurusu, yapılan itiraz üzerine yenilik unsurundan yoksunluk kapsamında YİDK kararıyla reddedilen başvuru sahibinin açmış olduğu YİDK kararının iptaline ilişkin davada, muterizin taraf sıfatı bakımından itiraza dayanak olan şekil üzerindeki hak sahipliğinin yahut bu hak sahipliğindeki değişimlerin, tasarımın yeniliğine dair yapılacak incelemede herhangi bir etkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla tasarım başvurusu sahibince açılacak YİDK kararının iptaline dair davada husumetin zorunlu dava arkadaşları olan Kurum ile muterize yöneltilmesi yeterli olup ayrıca itiraza dayanak olan şekil üzerinde hak sahibine husumet yönetilmesi gerekmez. Bu anlamda muterizin başta hak sahibi olduğu şekle dayalı olarak yenilik unsuru bakımından tasarım tesciline yapmış olduğu itiraz ile verilen YİDK kararının iptaline ilişkin davanın yargılama aşamasında, dayanak şekil üzerindeki hak sahipliğine ilişkin değişim de muterizin taraf sıfatını etkilemez.
31. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı tarafından 2014/933-19 sayılı endüstriyel tasarım için tescil başvurusunda bulunulduğu, bu başvuruya karşı davalı şirket tarafından yapılan itirazın nihai olarak YİDK kararıyla kabul edilip yenilik vasfı bulunmadığından bahisle davacıya ait dava konusu endüstriyel tasarım başvurusunun reddine karar verildiği, davalı şirketin endüstriyel tasarım başvurusuna itirazının dayanakları arasında davacıya ait olup itiraz üzerine iptal edilen 2012/7535-15 sayılı tasarımla birlikte davalı şirkete ait 92901 sayılı markanın bulunduğu, davalı şirkete ait markanın ise dava dışı bir şirkete devredilmiş olduğu anlaşılmaktadır.
32. Her ne kadar mahkemece, YİDK kararının iptaline ilişkin davalarda, karara dayanak olan marka sahiplerinin zorunlu hasım olarak gösterilmesi gerektiği, bu sebeple husumetin davalı şirkete ait 92901 sayılı markayı devralan dava dışı şirkete yöneltilmesi gerektiğinden bahisle direnme kararı verilmiş ise de; YİDK kararının dayanaklarından biri olan ve davalı şirketin itirazına gerekçe olarak sunmuş olduğu 92901 sayılı markanın da mevcudiyeti sebebiyle, yenilik niteliğini haiz olmadığına dair değerlendirme sonucu davacının endüstriyel tasarım başvurusunun reddine karar verilmiştir.
33. Bir endüstriyel tasarım başvurusunun yeniliğine ilişkin olarak yapılan itiraza dayanak olarak üçüncü kişilere ait olan fikri ve/veya sınaî haklara konu şekillerin de dayanak olarak ileri sürebilecek olması göz önüne alındığında, muteriz davalı şirketin başlangıçta kendisine ait olan 92901 sayılı markayı, YİDK kararından sonra dava dışı üçüncü bir kişiye devretmiş olması, davacıya ait tasarım başvurusunun yenilik unsuruna dair yapılacak olan incelemede önem arz etmeyecektir. Dolayısıyla davacıya ait endüstriyel tasarım başvurusunun yenilik unsuruna ilişkin olarak verilen dava konusu YİDK kararının iptali istemiyle açılan işbu davada husumetin, zorunlu dava arkadaşları olan davalı Kurum yanında davalı şirkete yöneltilmesi ile taraf teşkili sağlanmıştır. Bu itibarla eldeki davada, dava konusu YİDK kararının dayanaklarından biri olan 92901 sayılı markayı devralan şirkete husumet yöneltilmesi zorunlu değildir.
34. Bu durumda mahkemece, davalı Kurum yanında muteriz davalı şirkete husumet yöneltilerek taraf teşkili sağlanmış olan ve bu anlamda usulî bir eksiği bulunmayan işbu davanın esasının incelenerek yapılacak olan değerlendirme sonrasında hâsıl olan sonuca göre bir karar verilmesi gerekir.
35. Hâl böyle olunca; mahkemece, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
36. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında belirtilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 371. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 29.03.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.