Hukuk Genel Kurulu 2016/458 E. , 2016/858 K.
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Samsun Asliye Ticaret Mahkemesince mahkemenin görevsizliğe dair verilen 11.03.2013 gün ve 2012/598 E., 2013/118 K. sayılı kararın incelenmesi davacı banka vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 13.06.2013 gün ve 2013/15308 E. - 2013/16248 K. sayılı ilamı ile;
(…Davacı, davalının bankanın müşterisi olduğunu, davalının kredi kartı borcunu ödememesi nedeniyle hesabın kat edilerek alacağın tahsili amacıyla Samsun 5.İcra Müdürlüğünün 2012/7373 sayılı dosyasıyla icra takibi başlatıldığını, davalı borçlu tarafından itiraz edilmesi üzerine takibin durduğunu belirterek itirazın iptaline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, bireysel kredi kartlarına ilişkin bankanın açtığı davada asliye hukuk mahkemelerinin görevli olduğu gerekçesiyle mahkemenin görevsizliğine, dosyanın Samsun Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, eldeki davada davalıya kredi kartı verildiğini, kredi kartı borcunun ödenmemesi nedeniyle yapılan icra takibine de itiraz edildiğini belirterek itirazın iptali istemiyle eldeki davayı açmıştır. Taraflar arasında kredi kartı sözleşmesi düzenlendiği, talebin dayanağını bu sözleşmenin oluşturduğu hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Mahkemece, bireysel kredi kartı sözleşmesi nedeniyle, kartı veren bankanın, kart hamili hakkında açtığı davaların 5464 sayılı kanunun 44/2 maddesindeki atıf nedeniyle asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle mahkemenin görevsizliğine karar verilmiştir. Uyuşmazlık, kredi kartı sözleşmesine dayanarak banka tarafından açılan davalarda asliye hukuk mahkemesinin mi yoksa asliye ticaret mahkemesinin mi görevli olduğu hususundadır.
5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununun 44. maddesine göre; Kart çıkaran kuruluşlar tarafından kart hamilleri aleyhine açılacak davalarda 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun görev ve yetkiye ilişkin hükümleri uygulanır. 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 4/1maddesine göre; her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın; bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır.6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 5/3. maddesine göre de; asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır. Anılan yasa hükümleri gereği,davacı bankanın kredi kartı hamiline karşı açtığı davaya bakma görevi asliye ticaret mahkemesine aittir. Hal böyle olunca, mahkemece işin esasına girilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bozmayı gerektirir...)
gerekçesiyle karar bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, kredi kartı borcunun ödenmemesi nedeniyle yapılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı vekili; davalının, müvekkili bankanın müşterisi olduğunu ve davalının kredi kartından kaynaklanan borcu bulunduğunu, borcun ödenmemesi nedeniyle davacı bankanın hesabı kat ederek borçluya ihtarname gönderdiğini, akabinde de alacağın tahsili amacıyla Samsun 5. İcra Müdürlüğünün 2012/7373 sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, borçlu tarafından icra takibine itiraz edilmesi nedeniyle takibin durduğunu beyanla, borçlu hakkında başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali ve takibin devamı ile borçlu aleyhine alacağın % 20'sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı; davacı banka tarafından gönderilen ihtarnamede banka yetkililerinin adının ve soyadının bulunmadığını, ayrıca atılan imzanın ıslak imza olmadığını, dolayısıyla hukuken geçerliliğinin bulunmadığını, kaldı ki görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; davanın, bireysel kredi kartı üyelik sözleşmesine dayalı itirazın iptali davası olduğu, davalının kredi kartı borcu nedeniyle Samsun 5. İcra Müdürlüğünün 2012/7373 sayılı dosyası ile başlatılan icra takibine karşı itirazda bulunduğu ve takibin durduğu, eldeki davanın 1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK'nın yürürlük tarihinden sonra açıldığı, 5464 sayılı Yasanın 44/2. maddesine göre, kredi veren kurumun bireysel kart hamili hakkında açtığı davalar hakkında, 1086 sayılı HUMK'nın görev ve yetkiye ilişkin kurallarının uygulanacağı, sözkonusu atfın 01/10/2011 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK'nın göreve ilişkin yeni kurallarına yönelik olduğunun kabul edilmesi gerektiği, bu düzenleme ile bankanın bireysel kredi kartı sözleşmesi hamiline karşı açtığı davanın, genel mahkemelerde görüleceği, TTK'nın, ticaret mahkemelerinin görevini düzenleyen 4. maddesi ile 19. maddesine göre, bireysel kredi kartı uyuşmazlıkları açısından açıkça ticaret mahkemesinin görevli olduğuna dair bir hükmün bulunmadığı, yine kredi kartının kurumsal kart olmadığı, dolayısıyla görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğu gerekçesiyle mahkemenin görevsizliğine ve dosyanın görevli Samsun Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Davacı banka vekilinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece, yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece, önceki gerekçesi ve ayrıca ilaveten, TTK’nın genel nitelikte bir yasa, 5464 sayılı Yasanın ise özel nitelikte bir yasa olduğu, genel nitelikte bulunan sonraki yasanın, özel nitelikteki Yasa hükmünü yürürlükten kaldırdığına ilişkin özel bir düzenleme bulunmadığı sürece özel yasanın uygulanamayacağından bahsetmenin mümkün olmadığı, TTK’da ticaret mahkemelerinin görevinin düzenlendiği, yine 5464 sayılı Yasanın görev hükümleri incelendiğinde, yasanın kurumsal- ticari kartlar konusunda görev açısından açık bir düzenleme yapmadığı, zira bu kartlar açısından ticaret mahkemelerinin görevinin asıl olduğu, kredi kartının kurumsal kart olmadığı, bu nedenle bireysel kredi kartlarında görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararını davacı banka vekili temyiz etmiştir.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, kart çıkaran kuruluş tarafından kart hamiline yönelik olarak, kredi kartı alacağının tahsili amacıyla başlatılan takibe vaki itirazın iptali davasında görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi mi yoksa asliye ticaret mahkemesi mi olduğu noktasında toplanmaktadır.
Türkiye’de kredi kartları ile ilgili ilk yasal düzenleme 14.03.2003 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 4822 sayılı Yasa ile 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (4077 sayılı TKHK)’a “Kredi Kartları” kenar başlıklı 10/A maddesi eklenmek suretiyle yapılmıştır. Böylece kredi kartları 4077 sayılı TKHK kapsamına alınmıştır. Anılan Kanunun “Tüketici Mahkemeleri” başlıklı 23. maddesinde, davayı açanın sıfatına bakılmaksızın bu kanundan doğan uyuşmazlıkların tüketici mahkemelerinde görüleceği hükme bağlanmıştır.
01.03.2006 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu (5464 sayılı BKKKK)’nun 44. maddesinde ise, 4077 sayılı TKHK’daki düzenlemeden farklı olarak davayı açanın sıfatına göre değişen bir görev düzenlemesine gidilmiştir.
5464 sayılı BKKKK’nun 44/1. maddesine göre; ”Bu kanunun uygulanmasıyla ilgili uyuşmazlıklarda kart hamilinin tüketici olması halinde 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 22. ve 23. maddeleri hükümleri uygulanır.” Belirtilen yasal düzenleme ile tüketici sıfatını haiz kart hamilleri tarafından kart çıkaran kuruluşlar aleyhine kredi kartı uyuşmazlığı nedeniyle açılacak davalarda tüketici mahkemeleri görevli kılınmıştır. Bu konuda bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Anılan Kanun’un 44. maddesinin 2. fıkrası ise; “Kart çıkaran kuruluşlar tarafından kart hamilleri aleyhine açılacak davalarda 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun görev ve yetkiye ilişkin hükümleri uygulanır.” düzenlemesini içermektedir.
Uyuşmazlığa ilişkin olarak son yapılan yasal düzenleme ise 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (6502 sayılı TKHK)’da yapılmıştır.
Taraflardan birisi tüketici olan ve kredi kartı üyelik sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıklarla ilgili olarak görevli mahkeme artık bu tarihten sonra 6502 sayılı TKHK’nun 73 ve 83. maddesindeki düzenlemelere göre belirlenecektir.
Anılan Kanunun 73/1. maddesine göre; “Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir.”
Aynı Yasanın 83/2. maddesine göre de “Taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemez.”
6502 sayılı TKHK’nun 83/2. maddesindeki bu açık düzenleme karşısında 28.05.2014 tarihinden itibaren dava açanın sıfatına (tüketici mi kart çıkaran kuruluş mu olduğuna) bakılmaksızın tüketicinin taraf olduğu kredi kartı üyelik sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıklara bakma görevi tüketici mahkemelerine aittir.
Uyuşmazlığa konu eldeki dava tarihinin 6502 sayılı TKHK’nun yürürlüğe girmesinden önceki bir tarih olması nedeniyle, görevin belirlenmesinde bu aşamada; 01.10.2011 tarihine kadar yürürlükte kalan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (1086 sayılı HUMK) dönemi ile bu tarihten sonra yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (6100 sayılı HMK) döneminde açılan davalar bakımından ayrı ayrı değerlendirme yapılması gereklidir.
Yukarıda da açıklandığı üzere, 5464 sayılı BKKKK’nın 44/2. maddesinde “1086 sayılı HUMK’un görev ve yetkiye ilişkin hükümlerine” atıf yapılmıştır. 01.10.2011 tarihine kadar yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK’nın göreve ilişkin hükümleri anılan kanunun 1 ila 8. maddelerinde düzenlenmiştir. 1086 sayılı HUMK’nın 8/1. maddesine göre mal varlığına ilişkin davalar yönünden görevli mahkeme dava değerine göre belirlenmekte ve yasada öngörülen ve her yıl yeniden değerleme oranına göre arttırılan değeri geçmeyen davalar sulh hukuk mahkemelerinde, belirli değerin üzerindeki davalar ise asliye hukuk mahkemelerinde görüleceği düzenlenmiştir. Ayrıca, o dönemde yürürlükte olan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu (6762 sayılı TTK)’nın 5. maddesi uyarınca asliye hukuk mahkemeleri ile asliye ticaret mahkemeleri arasındaki ilişki “iş bölümü” ilişkisi olduğundan, süresinde iş bölümü itirazı olmadıkça res'en gönderme kararı veremeyeceği hüküm altına alınmıştır.
Hal böyle olunca, 6100 sayılı HMK’nun geçici 1. maddesindeki “Bu kanunun yargı yolu ve göreve ilişkin hükümleri, kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan davalarda uygulanmaz” hükmü de gözetildiğinde, 01.10.2011 tarihinden önceki uyuşmazlıklarda, 5464 sayılı BKKKK’nun 44/2. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 1-8. maddeleri uyarınca dava tarihindeki dava değerine göre sulh veya asliye hukuk mahkemelerinin görevli olduğu belirlenecek, ancak 6762 sayılı TTK’nun 5. maddesindeki iş bölümü itirazı ile ilgili hüküm de görevin tespitinde gözetilecektir.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’da miktar ayrımı yapılmaksızın kanunlarda belirtilen istisnalar dışında mal varlığına ilişkin davalarda asliye hukuk mahkemeleri asıl mahkeme haline getirildiğinden, 01.10.2011 tarihinden sonra açılacak mal varlığına ilişkin davalarda
HMK’nun 2/1. maddesi uyarınca dava değerine bakılmaksızın görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesi olacaktır.
6100 sayılı HMK’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonra 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK'nun 5. maddesinde 6335 sayılı Yasayla değişiklik yapılarak, asliye ticaret mahkemesiyle asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü ilişkisi olmaktan çıkarılıp görev ilişkisine dönüştürülmüştür. Görev kamu düzenine ilişkin olduğundan davanın her safhasında mahkemece res’en gözetilmelidir. Ancak 6335 sayılı Kanunla 6102 sayılı Kanuna eklenen geçici 10. maddede görev düzenlemesinin bu kanunun yürürlüğünden önce açılmış olan davaları etkilemeyeceği hükme bağlanmıştır.
Hatırlatılmasında yarar vardır ki; ticaret mahkemelerinin görevi 6102 sayılı TTK'nun 5. maddesinde (6762 sayılı TTK’nun 5.) düzenlenmiş olup, 5464 sayılı BKKKK’nun 44/2. maddesinde ise TTK’nun göreve ilişkin hükümlerine herhangi bir atıf yapılmamıştır.
Bu yasal düzenlemeler karşısında sonuç olarak, kart çıkaran kuruluşlar (bankalar) tarafından kart hamilleri aleyhine açılan davalarda 5464 sayılı BKKKK’nun 44/2 maddesi uyarınca 1086 sayılı HUMK’nın görev ve yetkiye ilişkin hükümlerine atıf yapıldığından, (6100 sayılı HMK’nun 447/2. maddesi uyarınca da bu atfın 6100 sayılı HMK’nun ilgili hükümlerine yapılmış sayılacağı da gözetilerek), gerek 1086 sayılı HUMK’un göreve ilişkin 1 ila 8. maddelerinde, gerekse 6100 sayılı HMK’nun 1 ila 4. maddelerinde genel mahkemelerin görevleri düzenlenmiş olduğundan ve ticaret mahkemelerinin görevine ilişkin bir düzenlemeye yer verilmediğinden, 01.10.2011 tarihinden önceki davalar bakımından dava değerine göre sulh veya asliye hukuk, bu tarihten sonra 28.05.2014 tarihine kadar olan dönemdeki davalarda ise dava değerine bakılmaksızın asliye hukuk mahkemelerinin görevli olduğunun kabulü gerekir.
Yeri gelmişken bu kuralın istisnalarına da değinmek gerekmektedir. Zira 6100 sayılı HMK’nun 2/1. maddesinde; “kanunlarda aksine bir düzenleme bulunmadıkça” ifadesine yer verilmiştir. Aksine düzenleme, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 142/1 ve 5464 sayılı BKKKK’nun 43. maddesinde yer almaktadır.
5464 sayılı BKKKK’nun 43. maddesinde; “Bu Kanunun 8 inci maddesinin ikinci fıkrası, 9 uncu, 12 nci, 24 üncü, 25 inci, 26 ncı ve 44 üncü maddesi hükümleri tacirlere verilen kurumsal kredi kartları hakkında uygulanmaz.” hükmü getirilmiştir. Görüldüğü gibi, kanun koyucu, tacirlere verilen kredi kartları ile tüketiciye verilen kredi kartları hakkındaki uyuşmazlıklarda görev yönünden farklı bir düzenlemeyi benimsemiş, tacirlere verilen kredi kartları bakımından 6762 sayılı TTK'nun 4. maddesindeki (6102 sayılı TTK. m. 4) ticari dava tanımına uygun olarak 6762 sayılı TTK'nun 5. maddesi (6102 sayılı TTK. m. 5) uyarınca asliye ticaret mahkemelerinin görevli olacağı hususunu istisnai bir şekilde hükme bağlamıştır.
Bu itibarla, özet olarak belirtmek gerekirse, 01.10.2011 tarihine kadar 5464 sayılı BKKKK’nın 44/2. maddesi uyarınca bankalarca kredi kartı hamilleri aleyhine açılan ve yukarıdaki istisnalar dışında kalan davalarda görevli mahkeme, dava değerine göre genel mahkemeler sıfatıyla sulh veya asliye hukuk, bu tarihten sonra 28.05.2014 tarihine kadar olan dönemdeki davalarda ise asliye hukuk mahkemesidir (Hukuk Genel Kurulunun 15/06/2016 gün ve 2016/13-981 E., 2016/799 K. sayalı kararı).
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında bir kısım üyeler tarafından, banka kredi kartı sözleşmelerinin 6102 sayılı TTK’nın 4/1-(f) maddesinde düzenlenen bankacılık işlemlerinden olduğu, kart çıkaran kuruluşlar tarafından tüketiciye karşı açılacak davaların ticari dava niteliğinde olduğu, bu nedenle 6102 sayılı TTK’nın yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden 6502 sayılı TKHK’nın yürürlüğe girdiği 28.05.2014 tarihine kadar olan süreçte açılacak davaların Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmesi gerektiği ileri sürülmüş ise de, yukarıda açıklanan gerekçelerle bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
Hal böyle olunca; yerel mahkemenin, görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğu yönündeki direnme kararı yerindedir.
Açıklanan nedenlerle yerel mahkemenin direnme kararı onanmalıdır.
SONUÇ: Davacı banka vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, yukarıda açıklanan nedenlerle direnme kararının ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alınmış olduğundan başkaca harç alınmasına gerek olmadığına, 29.06.2016 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.