3. Hukuk Dairesi 2019/5919 E. , 2020/3580 K.
MAHKEMESİ : ... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 17. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen tazminat davasında davanın reddine dair verilen hüküm hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelenmesi sonucunda; davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine;davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan kabulüne yönelik olarak verilen kararın süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar,murisleri olan ...’ın 15/09/2013 tarihinde... karayolunda meydana gelen trafik kazası sonucu hayatını kaybettiğini,alınan 25/12/2013 tarihli raporda davalının kusurunun sabit görüldüğünü,her ne kadar davalı yol yapım işini ihale ile dava dışı ...Adi Ortaklığına vermiş ise de,kendisinin de yolun yapımının kontrolünden sorumlu olan kamu tüzelkişisi sıfatıyla sorumlu olduğunu,söz konusu kazanın davalının yolda bulunması gereken uyarı levhalarını koymaması, gerekli bakım ve onarımı yapmaması sebebiyle meydana geldiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, müteveffa ...'ın anne ve babası olan ... ve ... için ayrı ayrı 5.000,00'er TL olmak üzere toplam 10.000,00 TL maddi tazminatın olay tarihi olan 15/09/2013 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile; müteveffa ...'ın anne ve babası olan ... ve ... için ayrı ayrı 5.000,00'er TL olmak üzere toplam 10.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 15/09/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile;müteveffa ...'ın kardeşleri olan ... için ayrı ayrı 4.000,00'er TL olmak üzere toplam 32.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 15/09/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
Davalı,... Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2015/191 Esas-2016/91 Karar sayılı dava dosyası ile daha önce davacıların bu talepleri hakkında karar verildiğinden eldeki davanın kesin hüküm sebebiyle usulden reddi gerektiğini, davacıların tazminat istemlerinin zamanaşımına uğradığını,kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini, zira, davalı idarenin ihale ile işin yapımını dava dışı ...Adi Ortaklığına devrettiğini,yine davacıların öncelikle trafik sigortasını yapan şirkete başvurmaları gerektiğini, meydana gelen kazada kusurları bulunmadığını, asıl kusurun müteveffa ve beraberindeki şahıslarda olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince,davalının yüklenicileri ve kontrol memurunun kusursuz olduğunun ... Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2015/191 Esas-2016/91 Karar sayılı dosyasında verilen kararla hüküm altına alınmış ve kesinleşmiş olduğu,bu kararın davalının yüklenicileri ve kontrol memurunun kusursuz sorumlu olduğuna ilişkin kesin delil ihtiva ettiği,bu nedenle davalının adam çalıştıran olması,çalıştırdığı kişilerin kusurunun bulunmaması sebebiyle kendisinin sorumluluğuna gidilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesinin bu kararına karşı davacılar vekili ile davalı vekili istinaf isteminde bulunmuşlardır.
Bölge Adliye Mahkemesince,dosya kapsamındaki kanıtlar ve belgelere, ilk derece mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve özellikle de somut olayda davacının talebinin BK41/TBK 49 maddesi kapsamında haksız fiil sorumluluğuna değil BK.55/TBK.66 maddesi kapsamında adam çalıştıranın kusursuz sorumluluğuna dayanmasına,söz konusu olay nedeniyle ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/191E.2016/91K.sayılı dosyasında görülen dava sonunda yüklenici ve kazaya neden olduğu iddia edilen davalı çalışanının kusurlarının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş olup hükmün kesinleşmiş olması nedeniyle çalışanının kusurunun bulunmaması halinde kanun gereği kusursuz sorumluluğu bulunan kişiye gidilemeyeceğinden mahkemece aynı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından davacılar vekilinin istinaf başvurusunun ...353/1-b,1,maddesi uyarınca esastan reddine; ancak, mahkemece A.A.Ü.T.’nin 10/4 maddesi hükmü gereğince reddolunan maddi ve manevi tazminat davaları yönünden davalı lehine ayrı ayrı vekalet ücretine hükmolunması gerekirken tek vekalet ücretine hükmolunması doğru görülmediğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan kabulü ile;HMK' nın 353/1.b-2 maddesi uyarınca düzelterek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere ... 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 22/03/2018 tarih ve 2017/205 esas, 2018/91 karar sayılı kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmiş,hüküm,süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava;davacıların murisinin davalının adam çalıştıran olduğu ve yapımını ihale ile dava dışı şirketlere devrettiği yolda meydana gelen trafik kazasında hayatını kaybetmesinden kaynaklı maddi ve manevi tazminat davasıdır.
TBK’nun 66.maddesinde adam çalıştıranın sorumluluğuna ilişkin düzenlemeye yer verilmiştir.
Maddede’’'Adam çalıştıran, çalışanın, kendisine verilen işin yapılması sırasında başkalarına verdiği zararı gidermekle yükümlüdür.
Adam çalıştıran, çalışanını seçerken, işiyle ilgili talimat verirken, gözetim ve denetimde bulunurken, zararın doğmasını engellemek için gerekli özeni gösterdiğini ispat ederse, sorumlu olmaz.
Bir işletmede adam çalıştıran, işletmenin çalışma düzeninin zararın doğmasını önlemeye elverişli olduğunu ispat etmedikçe, o işletmenin faaliyetleri dolayısıyla sebep olunan zararı gidermekle yükümlüdür.
Adam çalıştıran, ödediği tazminat için, zarar veren çalışana, ancak onun bizzat sorumlu olduğu ölçüde rücu hakkına sahiptir.' yasal ifadesi bulunmaktadır.
Bu çerçevede adam çalıştıran; görülecek işe uygun fikri, mesleki bilgi ve yeteneklere sahip bir kişi seçmekle yükümlüdür. Seçeceği yardımcı kişinin göreceği iş için vasıflı, yeterli eğitim görmüş, yeni bilgi, yöntem ve tekniği, özümsemiş ve izlemiş olmasını arayacaktır. (Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Prof. Fikret Eren, Cilt: 2-4 bası, sh.160). (HGK. 15.06.1994 gün ve 11-178 K.). Adam çalıştıranın bu en basit tedbirlere başvurmaması objektif özen görevini açıkça kötüye kullandığını kanıtlayan deliller olarak kabul edilmektedir. Adam çalıştıranın sorumluluktan kurtulabilmesi için, gerekli özeni göstermiş olması halinde de zararın gerçekleşeceğini ispat etmesi gerekecektir.
Bilindiği üzere adam çalıştıranın sorumluluğu bir kusur sorumluluğu olmayıp, olağan sebep sorumluluğudur. Burada yasa ile adam çalıştırana genel nitelikte objektif bir özen yükümlülüğü, bir gözetim ödevi yüklenmiştir. Adam çalıştıranın sorumluluğu kendisinin veya emrinde çalışan yardımcı kişinin kusurlu olup olmamasına bakılmaksızın, kusurdan bağımsız olarak doğmaktadir. Bu halde yukarıda sözü edilen objektif özen yükümlülüğünün ihlaliyle meydana gelen zarar arasında, uygun illiyet bağının bulunması yeterli kabul edilmektedir.
Yine,Ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesindeki davaya etkisini düzenleyen Borçlar Kanununun 53. maddesi hükmünde, 'Hakim, kusur olup olmadığına, yahut haksız fiilin failinin temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun sorumluluğa ilişkin hükümleri ile bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraat kararı ile de mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesinin kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarının tayini hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez.' denilmektedir. Aynı düzenleme yeni Türk Borçlar Kanununun 74. maddesi hükmünde de; “Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz.” şeklinde önceki kanuna paralel şekilde düzenlenmiştir. Bu açık hüküm karşısında, ceza mahkemesince verilen beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların hukuk hakimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır.Hemen belirtilmelidir ki, hukuk hakiminin bu bağımsızlığı sınırsız değildir. Öğreti ve uygulamada hukuk hakimi, maddi olaylara ve özellikle fiilin hukuka aykırılığına ilişkin olarak ceza hakimi tarafından yapılan tespitlerle bağlıdır.
Öte yandan,’’delil’’,’’kesin hüküm’’ ve ‘’güçlü delil’’ kavramlarının da bu noktada kısaca açıklanmasında yarar bulunmaktadır.
Medeni usul hukukunda deliller, kesin deliller ve takdiri deliller olmak üzere ikiye ayrılmaktadır (Kuru, B./Arslan, R./Yılmaz, E., Medeni Usul Hukuku, Ankara 2004, s. 433 vd,; Pekcanıtez, H./Atalay, O./Özekes, M., Medeni Usul Hukuku, Ankara 2004, s. 335 vd.). Hukukumuzda kesin deliller, ikrar, senet, yemin ve kesin hüküm olarak; takdiri deliller ise tanık, bilirkişi, keşif ve özel hüküm sebepleri olarak sayılmaktadır. Takdiri deliller yönünden ise delil türlerinin sınırlı olarak sayılmadığı kabul edilmektedir (Alangoya, Y./Yıldırım, K./DerenYıldırım, N.:Medeni Usul Hukuku Esasları, İstanbul 2004, s. 341). Bu açıdan güçlü delil takdiri bir delil türü olarak nitelendirilebilir.
Kesin hükme gelince, kesin hüküm şekli ve maddi olarak ikiye ayrılır. Verilen bir hükme karşı kanun yolları kapalı ise veya kanun yolları açık olsa bile süresinde gidilmemişse veya tüm kanun yolları tükenmişse hüküm şeklen kesinlik kazanmıştır.
Maddi anlamda kesin hükümde ise; dava sebebinin (maddi vakıaların), taraflarının ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir.
Önemle vurgulanmadır ki; maddi anlamda kesinlik, yalnız hüküm fıkrası için söz konusudur. Hüküm fıkrası, davada (veya karşı davada) istenen hususlar (talep sonucu) hakkında mahkemece verilen kararı (hükmü) gösterir. Hükmün gerekçesinin kesin hüküm gücü yoktur. Bununla beraber, gerekçe maddi anlamda kesinlikten tamamen soyutlanmış da değildir.
Maddi anlamda kesinlik, yalnız hüküm fıkrasına ilişkin olduğundan hükümde tarafların talep sonuçları (veya talep sonuçlarının bazı kalemleri) hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemişse, hakkında karar verilmemiş olan hususlar bakımından maddi anlamda kesin hüküm söz konusu olmaz.
İspat bakımından değerlendirmek gerekir ise; kesin hüküm (mahkeme ilamları) 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 204/1. maddesine göre kesin delil teşkil eder.
Birinci davada verilmiş olan hüküm, aynı taraflar arasında, aynı dava sebebine dayanarak, aynı konuya ilişkin olarak açılan ikinci bir davada, birinci davada kesin hükme bağlanmış olan husus (HMK, m.303/1,2) hakkında kesin delil teşkil eder.
Aynı taraflar arasında, aynı dava sebebine dayanarak ve aynı hukukî ilişki hakkında açılan ikinci davanın konusu, birinci davadakinden farklı olsa bile, iki davanın da temelini oluşturan aynı hukukî ilişkinin mevcut olup olmadığı hakkında (birinci davada) verilmiş olan (kesin) hüküm, ikinci davada kesin delil teşkil eder.
Bir davada verilen kesin hüküm, bu davanın taraflarından biri tarafından başka birine (üçüncü kişiye) karşı açılan (veya üçüncü kişi tarafından birinci davanın taraflarından birine karşı açılan) ve konusu ile dava sebebi (vakıalar) aynı olan ikinci bir davada kesin delil teşkil etmez; çünkü iki davanın tarafları farklıdır. Fakat, birinci davada verilen kesin hüküm, ikinci davada güçlü bir takdiri delil teşkil eder (Kılıç, H.: Açıklamalı İçtihatlı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, Cilt II, Ankara, 2011, s.2341 vd., Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.01.1984 tarihli ve 1984/8-690 E., 1984/4 K.; 05.12.1990 tarihli ve 1990/8-384 E., 1990/617 K.; 12.12.1990 tarihli ve 1990/4-429 E., 1990/634 K.; 15.12.2004 tarihli ve 2004/9-727 E., 2004/716 K. sayılı kararları).
Nitekim aynı hususlara Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 19.03.2019 tarihli ve 2017/(18)8-2950 E., 2019/320 K. sayılı kararında da yer verilmiştir.(YHGK’nun 2019/11-282 E.-2019/852 K. sayılı ilamı)
Ayrıca,HMK 266. maddesi hükmüne göre, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren konularda bilirkişi oy ve görüşünün alınması zorunludur.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında ise;davacıların murisi ...’ın 15.09.2013 tarihinde... Karayolunda meydana gelen trafik kazası sonucu hayatını kaybettiği,yolun bakım ve onarımının davalının adam çalıştıran olduğu dava dışı yüklenici ...Adi Ortaklığı tarafından yapıldığı dosya kapsamında yer alan bilgi ve belgeler ile sabittir.Her ne kadar ilk derece mahkemesince,... Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2015/191 E. sayılı dava dosyasında verilen kararın kesinleştiği ve davalının yüklenicileri ve kontrol memurunun kusursuz sorumlu olduğuna ilişkin kesin delil ihtiva ettiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ve mahkemenin bu kararının davacılar vekilince istinaf edilmesi sonucunda bölge adliye mahkemesince de bu gerekçe yerinde görülerek davacılar vekilinin istinaf talebi esastan reddedilmiş ise de,... Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2015/191 E.sayılı dava dosyası incelendiğinde,eldeki davanın davalısı ... yönünden o dosyada yargı yolu nedeniyle görevsizlik kararı verildiği ve idare mahkemesi ile bu mahkeme arasında olumsuz görev uyuşmazlığı ortaya çıktığından Uyuşmazlık Mahkemesi’nce ... Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevsizlik kararının kaldırıldığı anlaşılmakla,eldeki dava yönünden ... Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2015/191 E. sayılı dosyasında verilen ve kesinleşen karar ile eldeki davanın tarafları aynı olmadığından,o dosyada verilen kararın eldeki bu davada kesin hüküm ve kesin delil teşkil etmeyeceği kuşkusuzdur.
Somut olayda,... Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2015/72 E.-2016/76 K. sayılı dosyasında dava dışı ... Şirketinin çalışanı olup taksirle birden fazla kişinin ölümüne neden olma suçundan yargılanan sanık ... ... hakkında yapılan yargılama sonucunda Adli Tıp Kurumu’ndan alınan 05.11.2015 tarihli raporda ‘’yolun yapım ve bakımından sorumlu ilgili kuruluş yetkilisi sanığın olay mahalli kavşakta trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak şekilde işaretleme yapmadığı gerekçesiyle K.T.K.’nun 10.maddesi uyarınca tali kusurlu olduğu’’ belirtilerek TCK’nun 85/2 maddesi uyarınca cezalandırılmasına ve neticeten hakkında Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına karar verilip bu kararın da itiraz edilmeden 03.05.2016 tarihinde kesinleştiği anlaşılmakla,ceza davasında tespit edilen ve davalının adam çalıştıranı olduğu dava dışı yüklenici şirket yetkilisinin ‘’olay mahalli kavşakta trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak şekilde işaretleme yapmadığı gerekçesiyle K.T.K.’nun 10.maddesi uyarınca tali kusurlu olduğu’’ hususu maddi olgu olup,hukuk hakiminin ceza dosyasındaki bu tespitlerle bağlı olduğu açıktır.
Bu durumda ise,eldeki davada davalı adam çalıştıran ... yönünden illiyet bağının kesildiği kabul edilemeyeceğinden bölge adliye mahkemesince işin esasına girilerek inceleme ve değerlendirme yapılması gerekirken,ilk derece mahkemesinin gerekçesine dayanak yaptığı ... Asliye Hukuk Mahkemesi’nin mahallinde keşif yapıp teknik bilirkişiden rapor alınmasına rağmen 6100 sayılı HMK’nun 266. maddesi uyarınca teknik bilgi ile çözülebilecek bir konuda bilirkişi raporundaki kusur nitelemesinden neden ayrıldığı belirtilmeden ‘’hukuki gerekçe içermeyen ‘’ gerekçeyi ‘’kesin delil’’ kabul ederek yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş,bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK'nın 371. maddesi uyarınca temyiz olunan ... Bölge Adliye Mahkemesi 17.Hukuk Dairesi kararının davacılar yararına BOZULMASINA, HMK’nın 373/2 maddesi uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesi’ne GÖNDERİLMESİNE, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 29.06.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.