10. Hukuk Dairesi 2020/7314 E. , 2021/9170 K.
Bölge Adliye
Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi
İlk Derece
Mahkemesi : ... 3. İş Mahkemesi
İş kazası nedeniyle vefat eden sigortalının hak sahiplerinin maddi ve manevi zararlarının tazmini davasının yapılan yargılaması sonunda; İlk Derece Mahkemesince ilâmda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine dair verilen karara karşı davacılar ve davalılar vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesince, davalıların istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine, davacıların istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
... Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesince verilen kararın davacılar ve davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi ve davalılardan ... Taah. ve Tic. Ltd. Şti. vekili tarafından da duruşma talep edilmesi üzerine, dosya incelenerek, işin duruşmaya tâbi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 29/06/2021 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü, duruşmalı temyiz eden davalı ... Taah. ve Tic. Ltd. Şti. adına Av. ... ve davalı ... adına Av. ... ile davacılar adına Av. ... ve ihbar olunan ... Sigorta A.Ş. adına Av. ... geldiler. Duruşmaya başlanarak, hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı günde Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
I- İSTEM
Davacılar vekili asıl dava dosyasının 05.01.2011 tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin murisi sigortalının 01.10.2003 tarihinde geçirdiği iş kazası neticesinde müvekkillerinin destekten yoksun kaldığı iddiasıyla sigortalının eşi ... lehine 1.000,00 TL, çocukları ... ve ... lehine ise 500,00 TL’şer maddi tazminatın davalı işveren ... Taah. Taş. ve Tic. Ltd. Şti.’nden kaza tarihinden mevduata uygulanan en yüksek faiziyle tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacılar vekili birleşen dava dosyasının 20.09.2013 tarhili dava dilekçesinde aynı iş kazası nedeniyle müvekkili sigortalının eşi ... lehine 104.155,32 TL maddi ve 20.000 TL manevi, çocuk ... lehine 14.994,60 TL maddi ve 10.000 TL manevi, çocuk ... lehine ise 263,30 TL maddi ve 10.000 TL manevi tazminatın davalı işveren ... Taah. Taş. ve Tic. Ltd. Şti. ile kazaya sebep olan şoför ...’dan kaza tarihinden mevduata uygulanan en yüksek faiziyle müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacılar vekili davasının belirsiz alacak davası olduğunu iddia ederek 11.12.2015 tarihli dilekçesiyle maddi tazminat istemlerini müvekkillerinde sigortalının eşi için 254.715,31 TL’ye, Çocuk ... için 36.842,70TL’ye ve Çocuk ... için 9.111,80TL’ye artıdığını belirtmiştir.
II- CEVAP:
Davalı ... Taah. Taş. ve Tic. Ltd. Şti. vekili, kazanın meydana gelmesinde işverenin bir kusurunun bulunmadığını, işverenin işyerinde gerekli her türlü iş güvenliği önlemini aldığını, kazanın ölen işçinin kusuru ile meydana geldiğini savunarak, asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... vekili, kazanın meydana gelmesinde davalının bir kusurunun bulunmadığını savunarak, asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III- MAHKEME KARARI:
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
Mahkemece “1-Asıl dava dosyası olan 2011/8 sayılı davanın kısmen kabulü ile davacı eş ... için 1.000,00 TL, davacı çocuk ... için 500,00 TL, davacı çocuk ... ... için 500,00 TL olmak üzere toplam 2.000,00 TL maddi tazminat alacağının kaza tarihi olan 01.10.2003 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ... Taahhüt Ticaret Ltd. Şti.'nden alınarak davacılara verilmesine
2- Birleşen ... 18.İş Mahkemesinin 2013/656 Esas sayılı davanın kısmen kabulü ile davacı eş ... için 104.155,32 TL, davacı çocuk ... ... için 14.994,90 TL, davacı çocuk ... ... için 263,30 TL olmak üzere toplam 119.413,52 TL maddi tazminat alacağının kaza tarihi olan 01.10.2003 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
Davacı eş ... için 15.000,00 TL, davacı çocuk ... ... için 7.500,00 TL, davacı çocuk ... için 7.500,00 TL olmak üzere toplam 30.000,00 TL manevi tazminat alacağının kaza tarihi olan 01.10.2003 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine” karar verilmiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesince verilen kararın davacılar ve davalılar vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince özetle “I-Davalılar vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine, II-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b.1 maddesi gereğince kısmen esastan kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına,
A-Asıl Davada: Davacı eş ...’ın maddi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 1.000,00 TL, davacı çocuk ... ... ve ... lehine 500,00 TL’şer maddi tazminatın kaza tarihi olan 01.10.2003 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı ... Taah. Taş. ve Tic. Ltd. Şti.’nden alınarak davacılara verilmesine, fazlaya dair talebin reddine,
B-Birleşen Davada:1-Maddi Tazminat Talepleri Hakkında: Davacı eş ... lehine 104.155,32 TL, Çocuk ... ... lehine 14.994,90 TL ve çocuk ... ... lehine 263,30 TL maddi tazminatın kaza tarihi olan 01.10.2003 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine,
2-Manevi Tazminat Talepleri Hakkında: Davacı eş ... lehine 20.000,00 TL, Çocuk ... ve ... ... lehlerine ayrı ayrı 10.000 TL’şer manevi tazminatın kaza tarihi olan 01.10.2003 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine,” karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle: davanın belirsiz alacak davası olarak kabulü ile talep artırım dilekçesine itibar edilmesi gerektiğini, asıl davanın açıldığı tarihte belirsiz alacak davası açma imkânlarının olmadığını, dava dilekçesinde kısmi davaya ilişkin bir ifadenin olmadığını, belirsiz alacak davası olarak kabulü gerektiğini sigortalıya %10 kusur veren raporlara itibar edilmesi gerektiğini, birleşen davanın %50 sigortalı kusuruna itibar edilerek açılmasının aleyhlerine değerlendirilemeyeceğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
Davalı ... Taah. Taş. Ve Tic. Ltd. Şti. vekili temyiz dilekçesinde özetle: aynı olay nedeniyle ... 2. Asliye Ceza Mahkemesinde ve ... 12. Asliye Hukuk Mahkemelerince görülen davalarda müteveffa sigortalının %100 oranında kusurlu olduğu sabit görülerek karar verildiğini, bu kararların temyiz incelemesinden geçerek kesinleştiğini, müvekkiline kusur yüklenmediğini sigortalının şehirlerarası yolda yol kaplamasına çıkmaması gerektiği fiili karine iken, müteveffaya bu yönde eğitim vermediğinden bahisle kusur verilemeyeceğini, kazalı ve sürücü eylemleri ile illiyet bağının kesildiğini, Asliye Hukuk Mahkemesi dosyasına davacılar tarafından sunulan hukuki mütalaada yolda yön durumu kaza mahallinden yaklaşık 2 km geride yol genişletme çalışması olduğundan gerekli yol çalışma levhaları olduğunun belirtildiğini, işin sahibinin Karayolları Genel Müdürlüğü olup gerekli işaretlemeyi yapmadığından kusur verilemeyeceğini, raporlar arasında çelişkinin giderilmesi istemine dair heyete tevdii isteminin karşılanmadığını, davacı eşin evlenme ihtimali olmadığının kabulünün hatalı olduğunu, hesapta asgari ücretin dikkate alınması gerektiğini, SGK tarafından bağlanan ilk peşin sermaye değerli gelire faiz işletilmek suretiyle hesaptan tenzilat yapılması gerektiğini, müvekkilinin kusuru oranın sorumluluğuna karar verilmesini, manevi tazminatların fahiş olduğunu beyanla kararın bozulmasını talep etmiştir.
Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; müvekkili hakkında ceza davasında verilen beraat kararının temyiz incelemesinden geçerek kesinleştiğini, müvekkili ile müteveffa arasında işçi işveren ilişkisi olmadığından görevli mahkemenin İş Mahkemeleri değil Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğunu, daha önce davacı tarafından açılan Asliye Hukuk Mahkemesi dosyasında da müvekkiline kusur verilmediğinden davanın reddolduğunu ve kararın onanarak kesinleştiğini, müvekkili yönünden davanın zamanaşımına uğradığını, asıl davada kendileri hakkında dava açılmadan önce alınan raporlara itibar edilemeyeceğini, eşin evlenme ihtimalinin olmadığı yönündeki kabulün hatalı olduğunu, ücretin tespitinde tek bir tanık beyanına itibarla tespit yapılamayacağını, asıl ve birleşen davalarda yargılama gideri ve vekalet ücretlerinin hatalı belirlendiği beyanla kararın bozulmasını talep etmiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Dava sigortalının iş kazasında vefatı nedeniyle hak sahiplerinin maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
1-Taraflar arasında kusurun aidiyeti ve oranı noktasında uyuşmazlık bulunduğu anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere gerek kaza tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu 53. Maddesi gerekse de yargılama sırasında yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 74. maddesi hükmü gereğince, hukuk hâkimi kesinleşen ceza mahkemesi kararındaki maddi olgu ile bağlıdır. Ceza mahkemesi kendine has usuli olanakları nedeniyle hükme esas aldığı maddi olayların varlığını saptamada daha geniş yetkilere sahiptir. Bu nedenle, hukuk hakiminin, ceza hakiminin fiilin hukuka aykırılığını ve illiyet bağı saptayan maddi vakıa konusundaki kabulü ve ceza mahkemesinin kabul ettiği olayın gerçekleşme şekli diğer bir deyişle maddi vakıanın kabulü konusunda kesinleşmiş olan bir mahkumiyet veya maddi vakıa tespiti yapan beraat hükmüyle bağlı olacağı hem ilmi (Prof Dr. ..., “Res Judicata’nın Türkçesi Üzerine”, ... Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 56, Sayı 2, 2007, s.45-61 ) hem de kökleşmiş kazai içtihatlarla benimsenmiş bulunmaktadır.
Öte yandan bu tür iş kazalarında kusurun belirlenmesinde, kabul edilen maddi olgular doğrultusunda; tarafların kusur oran ve aidiyetleri işçi sağlığı ve iş güvenliği konularında uzman bilirkişilerden alınacak bilirkişi raporu uyarınca saptanmalıdır. Kusur durumu saptanırken, iş güvenliği mevzuatına göre hangi önlemlerin alınması gerektiğinin, bu önlemlerin işverence alınıp alınmadığının ve alınmış önlemlere sigortalı işçinin uyup uymadığının, 5510 sayılı Kanunun 21.maddesi ile kaza tarihinde yürürlükte olan 4857 sayılı Kanunun 77.maddesi ile İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü hükümleri çerçevesinde değerlendirilerek belirlenmesi ve oluşa uygun kusur raporu alınması gerekir.
Somut olayda, birleşen dava dosyasında davalı ...’ın, sanık olarak yargılandığı ... Asliye Ceza Mahkemesinin 2003/842 E- 2004/1023K sayılı ceza dava dosyasında toplanan delillere göre, sanık ...’ın trafik iş kazasının meydana gelmesinde kusuru olmadığı tespit edilmiş, taksirle ölüme sebebiyet verme suçundan beraatına karar verilmiş ve karar temyiz incelemesinden geçerek onanmıştır. O halde ceza davasında kesinleşen maddi olgular göz önünde bulundurularak davalı ...’a kusur atfının mümkün olmamasına rağmen; hükme esas alınan kusur raporlarında %25 kusurlu kabulü ile hakkındaki davanın reddine karar verilmesi gerekirken; yazılı şekilde tazminatlardan diğer davalı ile beraber sorumluluğuna hükmedilmesi hatalı olmuştur.
O halde, mahkemece yapılacak iş, davalı ...’ın iş kazasında kusursuz olduğunu kabul etmek, davalı işveren şirket ve davacı sigortalının kusur oranını bu duruma göre değerlendirerek, dosya içerisinde yer alan raporlar arasında da çelişki olduğunu gözeterek, trafik - iş kazası alanında uzman A sınıf iş güvenliği uzmanlarından oluşturulacak üçlü heyetten kusur oranlarını belirler mahiyette rapor almaktan ibarettir.
2- Taraflar arasında hesaba esas alınacak ücret noktasında da uyuşmazlık bulunduğu anlaşılmaktadır. Gerek destek kaybından kaynaklı hak sahiplerinin, gerekse iş göremezlikten kaynaklı sigortalının maddi tazminat alacağının hesaplanmasında, gerçek ücretin esas alınması ön koşuldur. Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödemek amacıyla zaman zaman iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Gerçek ücretin ise; öncelikle toplu iş sözleşmesi ile imzalı bordrolara, bunların yokluğu halinde ise işçinin kıdemi ve yaptığı işin özelliği ve niteliğine göre işçiye ödenmesi gereken ücrete göre tespit edileceği, işyeri veya sigorta kayıtlarına geçmiş olan miktarın ücret olarak değerlendirilemeyeceği, Yargıtay’ın yerleşmiş görüşlerindendir.
Somut olayda davacının yol yapım işinde silindir operatörü olarak çalışmaktayken iş kazası geçirdiği anlaşılmaktadır. O halde sigortalının olay tarihinde yaptığı iş, mesleki kıdemi ve yaşı dikkate alınarak TÜİK, Çevre Şehircilik Bakanlığı ve (sendika kaydı olmayan işçi için) sendika haricindeki meslek odalarından sigortalının iş kazası tarihinde alabileceği ücreti sorarak, gelen cevabi yazılara göre sigortalının alabileceği ücreti belirlemek, belirlenecek bu ücret ile davalı işveren şirketin kusur oranını davacının itirazının bulunmadığı anlaşılan 17.08.2015 tarihli hesap raporuna uygulamak, bu raporda kusur oranı ve ücret katsayısı hariç esas alınan verileri, özellikle işlemiş devre tarihini (31.12.2015) dikkate almak bu tarihten sora yürürlüğe giren asgari ücretteki değişiklikleri rapora yansıtmamak, davacılara bağlanan gelirin rücuya kabil kısmını de hesaptan tenzil ederek, davacıların maddi tazminat istemleri hakkında usuli kazanılmış haklara riayetle bir karar vermekten ibarettir.
3- Kabule göre de;
a)Asıl dava dosyasında davacının fazlaya ilişkin talep hakkını saklı tutarak dava açtığı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararda bu husus gözetilmeksizin, talep edilen maddi tazminatlar hüküm altına alındıktan sonra fazlaya ilişkin talep haklarının reddine karar verilmesi, öte yandan bu asıl davada verilen kararla çelişki oluşturacak şekilde birleşen davada fazlaya ilişkin talep olunan maddi tazminatların hüküm altına alınması hatalı olmuştur.
b) Birleşen dava dosyasında da davacının fazlaya ilişkin talep hakkını saklı tutarak dava açtığı, Bölge Adliye Mahkemesince, iş bu davada talep olunandan daha fazla miktarda tespit edilen hesap raporuna itibar edilmekle beraber, taleple karar verildiği halde; fazlaya ilişkin talep hakkının hükümde saklı tutulduğunun açıkça belirtilmemesi de hatalı olmuştur.
c) Bölge Adliye Mahkemesince, davalıların istinaf başvuru istemlerinin esastan reddine karar verilmesi nedeniyle, bu davalıların yatırdıkları peşin istinaf karar ve ilam harcı, istinaf karar ve ilam harcından mahsup edilerek bakiye istinaf karar ve ilam harcının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi gerekirken; bu yönde bir harç hükmüne yer verilmeyip, yeniden esas hakkında verilen kararda da birleşen dava ile ilgili kurulan hükümde istinaf için davalıların yatırdığı istinaf yoluna başvurma harcı ile istinaf başvurusu peşin harçlarının mahsubuna karar verilmesi hatalı olmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacılar ve davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve bu aşamada temyiz itirazlarının sair yönleri incelenmeksizin Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: ... Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi kararının yukarıda açıklanan nedenlerle HMK’nın 373/2 maddesi gereği BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, davacılar ve davalılar avukatları yararına takdir edilen 3.050,00 TL duruşma avukatlık parasının davacılar ve davalılara karşılıklı yükletilmesine, temyiz harcının istek halinde davacılar ve davalılara iadesine, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 29/06/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.