9. Hukuk Dairesi 2022/7450 E. , 2022/8439 K.
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen alacak davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece ... Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı ... işyerlerinde çalışan müvekilininin Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşen mahkeme kararı ile davalı Kurumun işçisi olduğu tespit edilerek toplu iş sözleşmesinden ...n bir dönem fark alacaklarının hüküm altına alındığını, buna rağmen davalı işverenin hüküm altına alınan dönemden sonraki toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan fark alacaklar ile 2008 yılından itibaren ilave tediye alacaklarının ödenmediğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla ilave tediye, ücret farkı, fazla çalışma ücreti farkı ile, toplu iş sözleşmesinin 66, 76, 77 ve 78 inci maddelerinden ...n ek ödeme, yemek ve koruyucu madde yardımı, sosyal yardım ve yıpranma primi alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı def'inde bulunarak davacının müvekkili İdare tarafından mevzuata uygun şekilde yapılan ihaleler sonucu imzalanan hizmet alım sözleşmeleri uyarınca iş üstlenen yüklenici firmalar bünyesinde çalıştığını, davacı ile müvekkili İdare arasında işçi işveren ilişkisinin bulunmadığını ve davacının ilave tediye ve toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan haklardan yararlanamayacağını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 23.09.2016 tarihli ve 2016/88 Esas, 2016/596 Karar sayılı kararıyla;
'...
Gerek 4857 Sayılı Yasanın 2/6-7 maddeleri, gerekse 6001 Sayılı Yasanın 4. Maddesi ile davalı ... ile alt işveren arasında yapılan ihale sözleşmeleri tek tek incelendiğinde; alt işveren olarak nitelenen firmalara ait bir iş organizasyonunun olmadığı, firmaların hukuken bağımsız işveren sıfatının gereği olan işin sevk ve dağıtımına yönelik yönetim hakkına sahip olmadıkları, işçi alma ve çıkarma yetkilerin esasen asıl işverence belirlendiği, sadece şekli işçi almak ve çıkarmanın firmalar adına yapıldığı, işçi ücretlerine ilişkin belgelerin dahi esas bakımdan asıl işverence düzenlendiği, firmalar değişmesine rağmen işçilerin aynen yeni firma ile çalışmaya devam ettiği, emir ve talimatların davalı idareden alındığı, tüm araç ve gereçlerin davalı ... tarafından sağlanmış olduğu , kısaca alt işverenlerin Karayolları Genel Müdürlüğünün değişik birimlerinde çalıştırılmak üzere asıl işlerine ve yardımcı işlerine işçi temin ettiği sonucuna varılmıştır. Dosyadaki bilgi ve belgeler, alınan raporlar ve emsal Yargıtay Kararları dikkate alındığında, davalı ... ile alt işverenler arasında yapılan sözleşmenin muvazaalı olduğu sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla davacı, asıl işveren işinde çalıştıkları andan itibaren asıl işveren olan ... işçisi olması nedeniyle , Karayolları işçisi gibi çalıştığı dönemle sınırlı olmak üzere alacaklara hak kazanmıştır. Ayrıca , davacının sendika üyesi olması nedeni ile ... ile sendika arasında düzenlenen TİS hükümlerinden de kadrolu işçiler gibi faydalanması gerektiği de açıktır.
... ' gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; davacının İdare tarafından yapılan ihaleler sonucu ihaleyi alan yüklenici firmalar nezdinde çalıştığını, geçerli bir asıl-alt işverenlik ilişkisinin bulunduğunu, bu nedenle müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, davacının toplu iş sözleşmesinden ve 6772 sayılı Devlet ve Ona Bağlı Müesseselerde Çalışan İşçilere İlave Tediye Yapılması Hakkında Kanun'dan kaynaklanan taleplerinin söz konusu olamayacağını, 6001 sayılı Karayolları Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun'un (6001 sayılı Kanun) 'Görev ve yetkiler' başlıklı 4 üncü maddesi dikkate alındığında İdarenin, 6001 sayılı Kanun'un verdiği yetki asli görev alanına giren işleri yapmak ve yaptırmak yetkisine de sahip olduğunu, söz konusu madde ile davacının yürüttüğü iş bu nitelikte bir iş olarak değerlendirilse dahi alt işveren ilişkisinin kurulabilmesi konusunda İdareye yetki verildiğini, kurumların asli işlerini alt işverenlere ihale suretiyle vermesiyle oluşan asıl-alt işveren ilişkisinin 4857 sayılı İş Kanunu'na (4857 sayılı Kanun) uygun olduğunu ve önceki davaların dayanak teşkil edemeyeceğini, toplu iş sözleşmesi hükümlerinin sadece İdare işçilerine uygulanabileceğini, anahtar teslimi sureti ile yapılan ihalelerde sözleşme akdedilen firmaların kendi işçileri ile yaptıkları sözleşmeye ya da alt işverenin kendi işçileri ile yaptıkları sözleşmeye uygulanmasının hukuken mümkün olmadığını, bu nedenle bilirkişi raporunda açıklanan hususlar gözetilmeden hesaplama yapılması ve bu raporlara göre hüküm verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, davacıların mükerrer taleplerle söz konusu davaları açtıklarını, yıpranma prim alacağı ile fark ücret alacağının reddi gerektiğini, ayrıca işçinin derece terfiine hak kazanıp kazanmadığının Mahkemece değerlendirilemeyceğini, verilen hükümde de alacaklara yasal faiz işletilmesi gerekirken en yüksek işletme kredisi faizine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, davacının dayandığı önceki kararların tespit hükmü içermediğini, sadece alacak tahsiline ilişkin hüküm olduğunu ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
... Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesinin 17.10.2017 tarihli ve 2017/2483 Esas, 2017/2566 Karar sayılı kararıyla;
'...
Taraflar arasındaki temel uyuşmazlık, asıl işveren alt işveren ilişkisinin kanuna uygun kurulup kurulmadığı ve muvazaaya dayanıp dayanmadığı, davacının TİS' den kaynaklanan alacakları talep edip edemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Yargıtay 9. HD'in 2013/965 Esas sayılı onama ilamına konu ... 6. İş Mahkemesinin 2012/1330 Esas sayılı kararında, davacının baştan itibaren davalı ... müdürlüğün işçisi sayılması gerektiğinin tespitine ve sendika üyeliklerinin işveren genel müdürlüğe bildirildiği tarihten itibaren genel müdürlükle sendika arasında bağıtlanan 13. dönem TİS' den ...n her türlü ücret alacaklarının davalıdan tahsiline dair karar kesinleşmiştir. Kesinleşen karar dikkate alındığında davacının TİS' den yararlanması gerekmektedir.
Mahkemece verilen kararın gerekçesinde de belirtildiği üzere, 4857 Sayılı Yasanın 2/6-7 maddeleri ve 6001 Sayılı Yasanın 4. Maddesi ile davalı ... ile alt işveren arasında yapılan ihale sözleşmeleri incelendiğinde; alt işveren olarak nitelenen firmalara ait bir iş organizasyonunun olmadığı, firmaların hukuken bağımsız işveren sıfatının gereği olan işin sevk ve dağıtımına yönelik yönetim hakkına sahip olmadıkları, işçi alma ve çıkarma yetkilerin esasen asıl işverence belirlendiği, sadece şekli işçi almak ve çıkarmanın firmalar adına yapıldığı, işçi ücretlerine ilişkin belgelerin dahi esas bakımdan asıl işverence düzenlendiği, firmalar değişmesine rağmen işçilerin aynen yeni firma ile çalışmaya devam ettiği, emir ve talimatların davalı idareden alındığı, tüm araç ve gereçlerin davalı ... tarafından sağlanmış olduğu, kısaca alt işverenlerin Karayolları Genel Müdürlüğünün değişik birimlerinde çalıştırılmak üzere asıl işlerine ve yardımcı işlerine işçi temin ettiği sonucuna varılmıştır. Dosyadaki bilgi ve belgeler, alınan raporlar ve emsal Yargıtay kararları dikkate alındığında, davalı ... ile alt işverenler arasında yapılan sözleşmenin muvazalı olduğu anlaşılmıştır.
94 sayılı İLO Sözleşmesi'nin 2. maddesi gereğince, 94 sayılı Sözleşme kapsamına giren kurumların, bu kapsamdaki işleri dolayısıyla müteahhitlerle yapacakları sözleşmelere konulacak şartlarla, işçilerin ücretleri, iş süreleri ve diğer çalışma koşulları bakımından bazı standartların altında olmamasının sağlanması Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından garanti edilmiştir. Bu olmazsa olmaz standartlar, 'işin yapıldığı aynı bölgedeki iş kolu veya sanayide' aynı mahiyetteki iş için, toplu sözleşme, hakem kararı veya milli mevzuatla belirlenmiş ücretler, iş süreleri ve diğer çalışma koşulları varsa, müteahhidin çalıştırdığı işçilere sağlanacak haklar da bunlardan daha az hakkın verilmeyeceğidir. 'işin yapıldığı aynı bölgedeki iş kolu veya sanayi” sağlanan haklar yok ise 'benzeri en yakın bölgedeki iligili iş kolu veya sanayide' aynı mahiyetteki bir iş için belirlenmiş olanlardan daha aşağı olamayacaktır.
Davalı kurum ile alt işveren olarak nitelenen firmalar arasındaki ilişki muvazaalı olduğundan ve davacı asıl işveren işçisi olarak kabul edildiğinden davacının 6772 sayılı Yasadan yararlanacağı anlaşılmaktadır.
Davacı TİS' den faydalandığı için yıpranma alacağına hükmedilmesinde ve hükmedilen alacaklara en yüksek işletme kredisi faizi işletilmesinde de hata yoktur.
...' gerekçesiyle istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353 ncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizin 09.03.2021 tarihli 2021/814 Esas, 2021/5820 Karar sayılı ilamı ile;
'... Belirtmek gerekir ki, her ihale sözleşmesi kendi dönemi ve şartlarında değerlendirmeye tabi tutulmalıdır. Bu sebeple, önceki ihale sözleşmelerinin kanuna uygun kurulmamış olması veya muvazaalı olması, sonrakilerin de aynı şekilde kanuna uygun kurulmadığını ya da muvazaaya dayandığını göstermez. Daha sonra yapılan sözleşmenin kanuna uygunluk ve muvazaa yönünden ayrıca değerlendirmeye tabi tutulması gerekir. Bu sebeple davalı tarafından yapılan önceki sözleşmelerin kanuna uygun olmadığına ya da muvazaalı olduğuna ilişkin kesinleşmiş yargı kararları sadece muvazaalı olduğu tespit edilen ihale dönemlerini bağlayacak olup, sonraki ihale dönemleri bakımından muvazaa araştırması yeniden ve yukarıda belirtilen ilkelere uygun şekilde yapılmalıdır. Diğer yandan işin ihale ile alt işverene devrinden sonra bu işte çalışan işçilerin alt işveren işçileri olarak çalışmaya devam etmeleri ya da bazı işçilerin davalı ile sulh olmaları tek başına sonraki dönemlerin de muvazaalı olduğunun kabulü anlamına gelmez. Keza, davalı idare ile alt işveren şirketler arasında daha önce doğrudan personel teminine yönelik hizmet alım sözleşmeleri yapılmakla birlikte, artık yapılacak işin niteliği ve kapsamı da belirtilerek son dönem yapılan ihalelerde personel temini yerine “hizmet alım işi” ihaleleri yapıldığı görülmektedir. Bu durum dahi her bir ihale sözleşmesinin, kendi dönemi açısından ve davalı idarenin Teşkilat Kanunu da göz önünde tutularak ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiği sonucunu doğurmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, mahkemece, öncellikle davacı tarafından açıldığı belirtilen ve kesinleşen dava dosyaları getirtilmeli ve bu dosyalarda hangi alt işveren ile yapılan hizmet alım, sözleşmelerinin muvazaalı kabul edildiği belirlenmelidir. Kesinleşen yargı kararı nedeniyle davacı hakkında tespit davasının açıldığı tarihte yürürlükte bulunan hizmet alım sözleşmesinin sona erme tarihine kadar olan süre içindeki fark alacakların hesaplanması gerekir. Ancak, bunun için söz konusu hizmet alım sözleşmesinin sona ermesinden sonra yapılan hizmet alım sözleşmelerinin muvazaalı olup olmadığı araştırılarak tespit edilmelidir. Mahkemece, hesaplama dönemine ait hizmet alım sözleşmeleri ve ekleri getirtilerek, her bir davacının, hesaplama yapılan dönemde hangi alt işverenler nezdinde, hangi hizmet alım sözleşmesi kapsamında ve hangi işi yaparak çalıştığı tek tek incelenmeli, 6001 sayılı Kanun’un 4. maddesi, davacının yürüttüğü iş yönünden alt işveren ilişkisinin kurulabilir olup olmadığı az yukarıda belirtilen ilkeler çerçevesinde belirlenmeli, muvazaa olgusu her bir dosya için ayrı ayrı tartışılıp, sonucuna göre tüm deliller bir arada değerlendirilerek bir karar verilmelidir.
...' gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile sunulan kesinleşmiş kararlara göre... İnş. Ltd. Şti. ile davalı arasındaki hizmet alım sözleşmesinin muvazaalı olup bu şirketteki çalışma süresinde davacı taleplerinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı vekili temyiz başvuru dilekçesinde; davalı ile alt işverenler arasındaki sözleşmenin muvazaalı olduğunun Yargıtay kararlarında belirlendiğini ve kesinleştiğini, 15.01.2013 tarihinden sonraki dönem için muvazaa bulunmadığı kabul edildiğinden, muvazaalı kabul edilen alt işveren ihale sözleşmesinin sonuna kadar veya bu tarihe kadar hesaplama yapılması gerektiğini ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.
2. Davalı vekili temyiz dilekçesinde, istinaf başvuru dilekçesinde belirttiği hususları tekrar ederek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davalı ile dava dışı alt işverenler arasındaki ilişkinin muvazaalı olup olmadığına ve dava konusu alacakların hesaplanmasına ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrası,4857 sayılı Kanun'un 2 nci maddesinin altı ve yedinci fıkraları.
3. Değerlendirme
1. Temyizen incelenen İlk Derece Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesinin hukukça mümkün olmadığı anlaşılmakla; davalının tüm davacının aşağıda yer alan (4) numaralı paragrafın kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür. Ayrıca bozma sonrası usuli kazanılmış hakların da gözetilmesi gerekir.
3. Dairemizin 13.10.2020 tarihli ve 2020/6085 Esas, 2020/11747 Karar sayılı kesinleşen kararı ve Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 03.07.2018 tarihli ve 2018/4212 Esas, 2018/16536 Karar sayılı kararları birlikte değerlendirildiğinde; davalı Kurumla ilgili olarak ilk kararda davacının da çalıştığı alt işveren şirketlerden... İnş. Tem. Ltd. Şti, ... Nak. İnş. Ltd. Şti, ... Yemek Tem. Ltd. Şti. ve... İnş. Taah. Tic. Ltd. Şti. hakkında 08.03.2013 tarihinde açılan davada tüm dönem için muvazaanın kabulü yönünde verilen karara karşı davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesi kararı Dairemizce onanmıştır. İkinci hükümde ise davalı Kurum için 15.01.2013 tarihinden sonra yapılan ihalelerin kural olarak muvazaalı olmadığı tespitine yer verilmiştir.
4. Somut uyuşmazlıkta; dosyadaki kayıtlara göre davacı 05.01.2010-16.01.2011 tarihleri arasında ... Ltd. Şirketinde, 17.01.2011-12.02.2012 tarihleri arasında ... Nakl. Ltd. Şirketinde, 03.01.2012-31.01.2013 tarihleri arasında giriş çıkış yapılarak... İnş. Tem. Ltd. Şirketinde çalıştığından, belirtilen dönemlerin tamamı muvazaalı kabul edilmelidir. 01.02.2013 tarihinden itibaren başlayan yeni dönemde ise muvazaa olmadığı kabul edilerek sonuca gidilmelidir. Bu yön göz önünde bulundurulmadan yazılı şekilde sonuca gidilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
29.06.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.