Ceza Genel Kurulu 2015/483 E. , 2018/590 K.
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 4. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 188-914
Konut dokunulmazlığının ihlali suçundan sanık ...’ın, TCK’nın 116/1, 119/1-a, 62 ve 50/1-a maddeleri uyarınca 6000TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Hatay 4. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 19.10.2012 tarihli ve 188-914 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yüksek 4. Ceza Dairesince 08.01.2015 tarih ve 2789-459 sayı ile;
'Sanığın, mağdurlara ait evin kapısını tekmeleyip içeri girdikten sonra, elindeki bıçakla mağdurların bulunduğu odaya gidip tehdit ve yaralama eylemlerini gerçekleştirdiğinin kabul edilmesi karşısında, bıçağın, konut dokunulmazlığının ihlali suçunun işlenmesini kolaylaştırmak amacıyla kullanılmaması nedeniyle, TCK'nın 119/1-a maddesinin uygulanma olanağı bulunmadığının ve anılan Kanunun 116/1. fıkrasında düzenlenen suçun basit şekline uyan takibi şikayete tabi bulunan eylemle ilgili mağdurların şikayetlerinden vazgeçtiği dikkate alınarak, kamu davasının düşürülmesine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi' isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 22.02.2015 tarih ve 307840 sayı ile;
'İtiraza konu uyuşmazlık sanık ... hakkında konut dokunulmazlığını bozma suçuyla ilgili olarak sanığın, suç konu elindeki bıçağın, konut dokunulmazlığının ihlali suçunun işlenmesini kolaylaştırmak amacıyla kullanılıp kullanılmadığına ilişkindir.
5237 sayılı TCK'nın 116. maddesi konut dokunulmazlığını bozma suçunu düzenlemektedir.
Buna göre, bir kimsenin konutuna, konutunun eklentilerine rızasına aykırı olarak giren veya rıza ile girildikten sonra çıkmayan kişi konut dokunulmazlığı suçunu işlemiş olur. Konuta girmek, failin bütün vücudu ile tamamen konuta girmesi demektir. Bu nedenle, konutun eklentisi içinde olmamak kaydıyla, pencereden içeriye bakma, kapıyı dinleme camı tıkırdatma, dış kapı zilini çalma bu suçu oluşturmaz. Konuta veya eklentisine nereden girildiğinin önemi yoktur. Konuttan çıkmamak, konut sahibinin rızası ile girilen konuttan, söz, hareket ve tavırlarıyla kendisini çıkmaya davet edilmesine rağmen çıkmamaktadır.
Suçun oluşması için, sahibinin rızası olmadan girilen ya da rızayla girildikten sonra istendiği halde dışarı çıkılmayan bir konut veya eklentisi olmalıdır. Konut, bir kimsenin geçici de olsa oturmak için sığındığı ve kullandığı bir yer olarak tanımlanabilir.
Medeni Kanun'un 19. maddesinde tanımlanan her ikametgah TCK anlamında bir konuttur. Kişinin ihtiyaçlarından bir veya bir kısmının yerine getirildiği yani yaşamsal faaliyetlerini geçirdikleri yer konuttur. Konutun bir bina olması şart değildir. Konut eklentisi (müştemilat); konuta bitişik ya da onun yakınında olan, konut veya benzerî yapıların kullanılış amaçlarından herhangi birini tamamlayan diğer yapılar veya yerlerdir. Balkon, koridor, sahanlık, etrafı çitle çevrili avlu, eve ait etrafı duvarla çevrili bahçe, buna örnek gösterilebilir.
Diğer bir anlatımla, girilmesi konutta oturanların huzur ve güvenliğini bozabilecek konuta bağlı veya pek yakın ek yapılar veya yerlerdir. Avlu, ahır, bahçe, taraça, samanlık, odunluk, kömürlük, balkon gibi yerler eklentidir. Konut veya eklentiyi dış dünyadan ayırıcı belirtiler, o yer sahibinin yaşama biçimi, mevcut olanakları, sosyal ve ekonomik durumu ile kültürel ve yöresel özelliklere, gelenek ve göreneklere göre farklılıklar gösterebilir. Bu husus, olaysal olarak değerlendirilmeli, tayin ve takdir edilmelidir.
5237 sayılı TCK'nın 'Ortak hükümler' başlıklı 119. maddesince,
'1) Eğitim ve öğretimin engellenmesi, kamu kurumu veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının faaliyetlerinin engellenmesi, siyasi hakların kullanılmasının engellenmesi, inanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme, konut dokunulmazlığının ihlali ile iş ve çalışma hürriyetinin ihlali suçlarının;
a) Silahla,
b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle,
c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
d) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,
e) Kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle, İşlenmesi halinde, verilecek ceza bir kat artırılır.
(2) Bu suçların işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.'
Suçun silahla işlenmesi halinde faile verilecek olan ceza bir kat artırılmaktadır ve bu fıkranın uygulanması halinde suçun takibi şikâyete bağlı olma durumu söz konusu değildir.
Silah kavramı 5237 sayılı TCK'nın 6. maddesinde düzenlenmektedir. Yasaya silah tanımından
'1. Ateşli silahlar,
2. Patlayıcı maddeler,
3. Saldırı ve savunmada kullanılmak üzere yapılmış her türlü kesici, delici veya bereleyici alet,
4. Saldırı ve savunma amacıyla yapılmış olmasa bile fiilen saldırı ve savunmada kullanılmaya elverişli diğer şeyler,
5. Yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı, boğucu, zehirleyici, sürekli hastalığa yol açıcı nükleer, radyoaktif, kimyasal, biyolojik maddeler' olduğu belirtilmektedir.
Konut dokunulmazlığını bozma suçunun mağdur üzerinde, korkutucu ve zorlayıcı bir etki yarattığı konusunda herhangi bir kuşku bulunmamaktadır.
Silahla suçun işlendiğinin kabulü iki şekilde gerçekleşmektedir. Bunlardan biricisi mağdurun, sanığın silahlı olduğu bilmesi ve bu nedenle korkarak bu suç işlemesine karşı koymaması ve razı olması halidir. Diğeri ise, içeriye silahla ya da rızaen giren failin konutta suç işlemesi ve mağdurların çıkması ya da gitmesi için hamle yaptığında sanığın elinde bulunan silahla mağdurlara engel olma halidir. Bu durumda da suçun silahla işlendiğinin kabulü gerekmektedir.
Silahın konutta mutlaka bir şahsa yönelik olarak kullanması gerekmemektedir. 5237 sayılı TCK'da silahın kişiye yönelik olması ya da eşyaya yönelik olması konusunda bir açıklık bulunmamaktır. Oysaki 765 sayılı TCK'nın 193/2. maddesinde yer alan düzenlemede şiddetin ya da silahın kişiye yönelik olması gerektiği açıkça düzenlenmektedir. Bu itibarla 5237 sayılı TCK'nın 116. maddesi ayrı bir düzenlemeyi içermektedir.
Maddi olayda, alkollü olan sanığın, Hatay il Merkezi Saraykent Mahallesi'nde müşteki ...'i yolda yürürken gördüğünde yanına gelerek müştekiye hitaben 'Seni sinkaf edeceğim' dediği, yine aynı gün saat 17.00 sıralarında müştekinin Saraykent Mahallesi 30. Cadde No:28'deki evinin önüne geldiği, müştekinin evinin kapısını tekme ile açarak içeri girdiği, elinde 6136 sayılı Kanun kapsamında kaldığı bilirkişi raporuyla tespit edilen bıçak olduğu halde evde bulunan müşteki....'in üzerine yürüyüp yüzüne yumruk ile vurduğu, saçını çektiği, sonrasında elindeki bıçak ile....'in sol bacağına saplamak suretiyle hayati tehlike geçirmeden basit tıbbi müdahaleyle giderilebilecek nitelikte yaraladığı, yine sanık ...'ın olay sırasında evde bulunan ... ve ...'ın sanığa engel olmaya çalıştıkları sırada, sanığın elinde bulunan bıçakla, müştekiler ve ...'e hitaben 'Hepinizi bıçaklarım' şeklindeki sözle tehdit ettiği ve sinkaflı sözlerle küfür ettiği şeklinde gerçekleşen olayda;
Alkollü olan sanığın, suça konu müştekilerin oturduğu eve gelerek ve kapısını tekmeleyerek içeri girdiği ve sonrasında mağdur ve müştekilerin oturduğu odaya elinde bulunan bıçakla girerek mağdur ...'i tekme tokatla dövmeye başlaması ve bu sırada sanığa engel olmaya çalışan müştekiler ... ve ...'a karşı bıçakla öldürme tehditinde bulunması küfürler ederek eylemini sürdürmesi şeklinde gerçekleşen eylemde sanığın, mağdurun bulunduğu odaya elinde bulunan bıçakla girmesi mağdur üzerinde korkutucu etki yarattığı ve sanığın mağduru dövmesi üzerine, müştekiler ... ve ...'ın sanığa engel olmaya çalıştıkları sırada, sanığın elinde bulunan bıçakla müştekileri tehdit etmesi karşısında, sanığın konuttan çıkmamak adına silah kullandığı ve konuttan çıkmama eylemini silahla işlediği tartışmasızdır. Sanığın dış kapıya tekme atarak ve eşyaya karşı şiddet kullanarak, elinde bulunan bıçakla eve girdiği ve elinde bıçakla müştekiler ve mağdur ...'in odasına girdiği ve sanığın mağduru tekme tokat dövmesi ve bıçaklaması üzerine müştekileri mağduru korumak ve sanığın evden dışarı çıkarmak istediği sırada, sanığın elinde bulunan bıçakla tehdit ederek müştekileri durdurduğu ve engellediği, bu durumda konuta girdikten sonra çıkmama eylemini silahla gerçekleştirdiği bu nedenle sanık hakkında TCK'nın 119/1-a maddesinde yazılı halin yani suçun silahla işlendiğinin kabulü gerekmektedir.' görüşüyle itiraz yoluna başvurmuştur.
CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 4. Ceza Dairesince 02.04.2015 tarih ve 3576-25782 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık ... hakkında hakaret suçlarından verilen düşme hükümleri temyiz edilmeksizin, 6136 sayılı Kanuna muhalefet ve tehdit suçlarından verilen mahkûmiyet hükümlerin onanmak suretiyle kesinleşmiş ve kasten yaralama suçundan verilen mahkûmiyet hükmü ise kesin nitelikte olduğundan, itirazın kapsamına göre inceleme sanık ... hakkında konut dokunulmazlığının ihlali suçundan verilen mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın eyleminin TCK’nın 119/1-a maddesi kapsamında kalıp kalmadığının belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle bu suçla ilgili usulüne uygun temyiz talebi bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Hatay 4. Asliye Ceza Mahkemesince 19.10.2012 tarih ve 188-914 sayı ile; sanık ... hakkında hakaret suçlarından şikayet yokluğu sebebiyle düşme, konut dokunulmazlığının ihlâli suçundan TCK’nın 116/1, 119/1-a, 62/1, 50/1-a ve 52/2-4. maddeleri uyarınca 6.000TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına ve taksitlendirmeye, tehdit suçundan TCK’nın 106/2-a, 43/1-2, 62/1 ve 53. maddeleri uyarınca 2 yıl 1 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna, kasten yaralama suçundan TCK’nın 86/2, 86/3-e, 62/1 ve 52/2-4. maddeleri uyarınca 3.000TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına ve taksitlendirmeye, 6136 sayılı Kanun'a muhalefet suçundan aynı Kanun’un 15/1, 62/1, 50/1-a ve 52/2-4. maddeleri uyarınca 3.000TL ve 340TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına ve taksitlendirmeye karar verilmiş, kasten yaralama suçundan verilen hükmün kesin olduğu, diğer hükümlere yönelik temyiz yoluna başvurulabileceği belirtilerek sanığa tefhim edildiği,
Sanık ...’ın Hatay E Tipi Kapalı Cezaevi Müdürlüğü aracılığıyla 22.10.2012 tarihinde göndermiş olduğu dilekçesinde; “Sayın Başkanım, Mahkemeniz tarafından hakkımda verilmiş olan yukarıda nosunu belirtmiş olduğum dosyamdaki iki yıl (2) hapis cezasının Yargıtay’a temyiz edilmesini ve bu konu hakkında gerekli işlemin yapılmasını saygılarımla arz ve talep ederim.” ifadelerine yer verilerek temyiz talebinde bulunduğu,
Hatay 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 20.11.2012 tarihli ve 188-914 sayılı ek kararı ile; sanığa kasten yaralama suçundan verilen 3.000TL adli para cezasına ilişkin temyiz talebinin miktar itibarı ile kesin olması nedeniyle reddine, diğer mahkûmiyet hükümleri yönünden dosyanın Yargıtay’a gönderilmesine karar verildiği,
Sanığın Hatay E Tipi Kapalı Cezaevi Müdürlüğü aracılığıyla 03.12.2012 tarihinde göndermiş olduğu dilekçesinde; Hatay 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 188-914 sayılı dosyasında verilen cezayı temyiz ettiğini bildirdiği,
Anlaşılmıştır.
Olağan kanun yollarından olan temyiz incelemesinin yapılabilmesi için, kanuna ve usulüne uygun bir temyiz davası açılması; temyiz davasının açılabilmesi için ise 1412 sayılı CMUK'un 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi gereği karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 310. maddesine göre 'süre' ve 'istek' şartlarının birlikte gerçekleşmesi gereklidir.
1412 sayılı CMUK'un 310. maddesi, temyiz incelemesi yapılabilmesinin ilk şartı olan süreyi, hükmün tefhiminden ve tefhim edilememiş ise tebliğinden başlamak üzere bir hafta olarak belirlemiştir.
Temyiz davası açılabilmesi için gerekli olan ve uyuşmazlık konusunu da ilgilendiren ikinci şart ise istektir. Ceza yargılaması hukukunun temel prensiplerinden 'Davasız yargılama olmaz' ilkesinin doğal sonucu olarak, temyiz davası kendiliğinden açılamayacağından, bu konuda bir istek bulunması ve bu isteğin de hak ve yetkisi olan kişilerce yerine getirilmesi zorunluluğu aranmış, süre ve istek şartlarına uygun temyiz davası açılmamış olması durumunda Yargıtay tarafından hükmün incelenmesinin mümkün olmadığı ilkesi benimsenmiştir. Ancak kuralın istisnasına ihtiyaç duyan kanun koyucu, 1412 sayılı CMUK'un 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi gereği karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 305. maddesinin birinci fıkrasındaki düzenleme ile bu ilkeden ayrılarak on beş yıl ve daha fazla hürriyeti bağlayıcı cezaya dair mahkûmiyetlerde istek şartından sanık lehine vazgeçip temyiz incelemesinin kendiliğinden (resen) yapılmasını kabul etmiştir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Hatay 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 19.10.2012 tarihli ve 188-914 sayılı kararı ile; sanık ... hakkında hakaret suçlarından şikâyet yokluğu sebebiyle düşme, konut dokunulmazlığının ihlali suçundan TCK’nın 116/1, 119/1-a, 62/1, 50/1-a ve 52/2-4. maddeleri uyarınca 6000TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına, silahla tehdit suçundan TCK’nın 106/2-a, 43/1-2, 62/1 ve 53. maddeleri uyarınca 2 yıl 1 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna, silahla kasten yaralama suçundan TCK’nın 86/2, 86/3-e, 62/1 ve 52/2-4. maddeleri uyarınca 3.000TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına, 6136 sayılı Kanun'a muhalefet suçundan aynı Kanun’un 15/1, 5237 sayılı TCK'nın 62/1, 50/1-a ve 52/2-4. maddeleri uyarınca 3.000TL ve 340TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına ve taksitlendirmeye karar verilmiş, kasten yaralama suçundan dolayı verilen hükmün kesin olduğu, diğer hükümler bakımından ise temyiz yoluna başvurulabileceği belirtilerek sanığa tefhim edilen karara karşı, sanığın, Hatay E Tipi Kapalı Cezaevi Müdürlüğü aracılığıyla 22.10.2012 tarihinde göndermiş olduğu temyiz dilekçesinde, Hatay 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 2011/188 esas numaralı dosyasındaki iki yıl hapis cezasını temyiz ettiğini belirttiği, Hatay 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 20.11.2012 tarihli ve 188-914 sayılı ek kararı ile sanığa kasten yaralama suçundan verilen 3000 TL adli para cezasına ilişkin temyiz talebinin miktar itibarıyla kesin olması nedeniyle reddine, diğer mahkûmiyet hükümleri yönünden ise dosyanın Yargıtay’a gönderilmesine karar verildiği, sanığın yine Hatay E Tipi Kapalı Cezaevi Müdürlüğü aracılığıyla 03.12.2012 tarihinde göndermiş olduğu dilekçesinde bu kez Hatay 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 188-914 sayılı dosyasında verilen cezayı temyiz ettiğini belirttiği dosyada;
Resen temyiz incelemesine tâbi olmayıp, konut dokunulmazlığının ihlali suçundan hükmonulan 6.000TL adli para cezasına ilişkin olup 19.10.2012 tarihli oturumda sanığa tefhim edilen hükme yönelik geçerli bir temyiz isteminin bulunmadığı, sanığın yasal süresi içinde verdiği 22.10.2012 tarihli temyiz dilekçesinde temyiz iradesinin aynı Yerel Mahkeme kararındaki silahla tehdit suçundan verilen hapis cezasına özgülenmiş olduğu, Yerel Mahkemece verilen ek karar ile temyiz isteminin reddedilmesi üzerine sanık 20.11.2012 tarihli dilekçesinde tüm suçlar yönünden temyiz isteminde bulunmuş ise de bu istemin konut dokunulmazlığının ihlali suçu bakımından yasal süresi içinde yapılmadığı, dolayısıyla temyiz davası açılabilmesi için 1412 sayılı CMUK'un 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 310. maddesine göre 'süre' şartının gerçekleşmediğinin kabulü gerekmektedir.
Bu itibarla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının değişik gerekçeyle kabulüne karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle KABULÜNE,
2- Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 08.01.2015 tarihli ve 2789-459 sayılı, sanık ... hakkında konut dokunulmazlığının ihlali suçundan verilen bozma kararının KALDIRILMASINA,
3- Hatay 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 19.10.2012 tarihli ve 188-914 sayılı konut dokunulmazlığının ihlali suçundan verilen mahkûmiyet hükmüne yönelik sanık tarafından kanuni süreden sonra gerçekleşen temyiz talebinin 1412 sayılı CMUK’un 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 310 ve 317. maddeleri uyarınca REDDİNE,
4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 29.11.2018 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.