Ceza Genel Kurulu 2018/597 E. , 2021/707 K.
Yargıtay Dairesi : 18. Ceza Dairesi
Sanık ...’in görevi yaptırmamak için direnme suçundan TCK’nın 265/1-3-4, 43/1-2, 62, 53, 58 ve 54. maddeleri uyarınca 12 ay 15 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve müsadereye ilişkin ... 8. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 23.05.2013 tarihli ve 656-364 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 18. Ceza Dairesince 16.11.2017 tarih ve 43687-13116 sayı ile;
“Sanık ... hakkında verilen hükmün temyizinde; başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
Sanığın tekerrüre esas alınan mahkûmiyetindeki TCK'nın 141/1. maddesinin 02.12.2016 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren, 6763 sayılı Kanunun 34. maddesiyle değişik, 5271 sayılı CMK'nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre, uzlaştırma kapsamına alınmış olması karşısında, bu ilam yönünden uyarlama yargılaması yapılıp yapılmadığı araştırılarak, sonucuna göre tekerrür hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağı hususunun yeniden değerlendirilmesi zorunluluğu” nedeniyle bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkemece 03.04.2018 tarih ve 48-227 sayı ile;
'Mükerrir olan sanık hakkında seçenek yaptırımlara çevirme, erteleme ve HAGB hükümlerinin uygulanmamasına, hak yoksunluklarının ve uzlaşma kapsamında bulunmayan önceki cezasından ötürü mükerrirlere özgü infaz rejiminin tatbikine karar verilmesi gerektiği' gerekçesiyle bozma kararına direnmiştir.
Direnme kararına konu bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 24.07.2018 tarihli ve 56365 sayılı 'Bozma' istekli tebliğnamesi ile dosya 6763 sayılı Kanun'un 36. maddesiyle değişik CMK'nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 18. Ceza Dairesince 31.10.2018 tarih ve 5449-14106 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Direnme kararının kapsamına göre inceleme sanık ... hakkında görevi yaptırmamak için direnme suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında tekerrüre esas alınan hırsızlık suçundan kurulan hükmün kesinleşmesinden sonra 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesiyle değişik CMK’nın 253. maddesi uyarınca anılan suçun uzlaştırma kapsamına alınması nedeniyle bu hususta uyarlama yargılaması yapılıp yapılmadığının araştırılmasına gerek olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
... Cumhuriyet Başsavcılığının 30.05.2012 tarihli ve 42593-12859-7507 sayılı iddianamesi ile; sanık ... hakkında 21.07.2011 tarihinde işlediği iddia edilen görevi yaptırmamak için direnme suçu nedeniyle TCK’nın 265/1-3-4 ve 53/1-2. maddelerinin uygulanması istemiyle kamu davası açıldığı,
... 8. Asliye Ceza Mahkemesince 23.05.2013 tarih ve 656-364 sayı ile; sanığın sabit görülen görevi yaptırmamak için direnme suçu nedeniyle TCK’nın 265/1-3-4, 43/2, 62, 53/1-2, 58 ve 54 maddeleri uyarınca 12 ay 15 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve müsadereye karar verildiği,
Hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 18. Ceza Dairesince 16.11.2017 tarih ve 43687-13116 sayı ile; “Sanık ... hakkında verilen hükmün temyizinde; başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
Sanığın tekerrüre esas alınan mahkûmiyetindeki TCK'nın 141/1. maddesinin 02.12.2016 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren, 6763 sayılı Kanunun 34. maddesiyle değişik, 5271 sayılı CMK'nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre, uzlaştırma kapsamına alınmış olması karşısında, bu ilam yönünden uyarlama yargılaması yapılıp yapılmadığı araştırılarak, sonucuna göre tekerrür hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağı hususunun yeniden değerlendirilmesi zorunluluğu” nedeniyle bozulmasına karar verildiği,
Yerel Mahkemece bozma kararına direnilerek 03.04.2018 tarih ve 48-227 sayı ile; sanığın görevi yaptırmamak için direnme suçu nedeniyle TCK’nın 265/1-3-4, 43/2, 62, 53/1-2, 58 ve 54 maddeleri uyarınca 12 ay 15 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve müsadereye karar verildiği, sanığın tekerrüre esas alınan ilamının ... 11. Asliye Ceza Mahkemesinin 13.07.2010 tarihli ve 139-960 sayılı kararı ile TCK’nın 141/1. maddesi uyarınca hırsızlık suçundan verilen 1.500 TL adli para cezasına ilişkin olduğu, adli sicil kaydında anılan ilamın kesinleşme tarihinin 21.07.2010, infaz tarihinin ise 12.04.2011 şeklinde belirtildiği, Yerel Mahkemece sanık hakkında seçenek yaptırımlara çevirme, erteleme ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumlarının uygulanmama sebebinin “sanığın mükerrir olması” olarak açıklandığı,
Anlaşılmıştır.
TCK'nın “Suçta tekerrür ve özel tehlikeli suçlular” başlıklı 58. maddesi;
“(1) Önceden işlenen suçtan dolayı verilen hüküm kesinleştikten sonra yeni bir suçun işlenmesi hâlinde, tekerrür hükümleri uygulanır. Bunun için cezanın infaz edilmiş olması gerekmez.
(2) Tekerrür hükümleri, önceden işlenen suçtan dolayı;
a) Beş yıldan fazla süreyle hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde, bu cezanın infaz edildiği tarihten itibaren beş yıl,
b) Beş yıl veya daha az süreli hapis ya da adlî para cezasına mahkûmiyet hâlinde, bu cezanın infaz edildiği tarihten itibaren üç yıl,
Geçtikten sonra işlenen suçlar dolayısıyla uygulanmaz.
(3) Tekerrür halinde, sonraki suça ilişkin kanun maddesinde seçimlik olarak hapis cezası ile adlî para cezası öngörülmüşse, hapis cezasına hükmolunur...
(6) Tekerrür halinde hükmolunan ceza, mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilir. Ayrıca, mükerrir hakkında cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanır...” şeklindedir.
Buna göre, tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için önceki hükmün kesinleşmesi ve ikinci suçun kesinleşmeden sonra işlenmesi yeterli olup, cezanın infaz edilmiş olmasına gerek bulunmamaktadır. Ancak kanun koyucu tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için önceki cezanın infaz edilmesi koşulunu aramadığı hâlde, infazdan sonra belirli bir sürenin geçmesi hâlinde tekerrür hükümlerinin uygulanmayacağını hüküm altına almıştır. Buna göre, beş yıldan fazla süreyle hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde cezanın infaz edildiği tarihten itibaren beş yıl, beş yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasına mahkûmiyet hâlinde ise cezanın infaz tarihinden itibaren üç yıl geçmekle tekerrür hükümleri uygulanmayacak, bu süreler cezanın infaz tarihinden itibaren işlemeye başlayacaktır.
Tekerrür hükümlerinin uygulanmasına karar verilmesinin sonucu olarak; mükerrir sanık hakkında, sonraki suç nedeniyle kanun maddesinde seçimlik ceza olarak hapis veya adli para cezası öngörülmüşse hapis cezasına hükmolunması, hükmolunan cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesi ve hükümlü hakkında cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanması gerekmektedir.
Uyuşmazlığın sağlıklı bir hukuki çözüme kavuşturulması bakımından “Uzlaştırma” kurumu ile “derhâl uygulama ilkesi” üzerinde durulmasında yarar bulunmaktadır.
Uzlaştırma kurumu, uyuşmazlığın yargı dışı yolla ve fakat adli makamlar denetiminde çözümlenmesini amaçlayan bir alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemidir. Uzlaştırma; bu kapsama giren suçlarda, fail ve mağdurun suçtan doğan zararın giderilmesi konusunda anlaşmalarına bağlı olarak, devletin de ceza soruşturması veya kovuşturmasından vazgeçmesi ve suçun işlenmesiyle bozulan toplumsal düzenin barış yoluyla yeniden tesisini sağlayıcı nitelikte bir hukuksal kurumdur.
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren TCK’nın 73. maddesinin 8. fıkrasında, 'Suçtan zarar göreni gerçek kişi veya özel hukuk tüzel kişisi olup, soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı bulunan suçlarda, failin suçu kabullenmesi ve doğmuş olan zararın tümünü veya büyük bir kısmını ödemesi veya gidermesi koşuluyla mağdur ile fail özgür iradeleri ile uzlaştıklarında ve bu husus Cumhuriyet savcısı veya hâkim tarafından saptandığında kamu davası açılmaz veya davanın düşürülmesine karar verilir.' hükmü ile uzlaşma kurumuna, aynı tarihte yürürlüğe giren CMK'nın 253, 254 ve 255. maddelerinde ise, uzlaşmanın şartları, yöntemi, sonuçları, kovuşturma aşamasında uzlaşma ile birden fazla failin bulunması hâlinde uzlaşmanın nasıl gerçekleşeceğine ilişkin hükümlere yer verilmiştir.
19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun’un 2. maddesiyle, TCK'nın 73. maddesinin başlığında yer alan “Uzlaşma” ibaresi metinden çıkarılmış, 45. maddesiyle de aynı maddenin 8. fıkrası yürürlükten kaldırılmış, yine 24 ve 25. maddeleri ile CMK'nın 253 ve 254. maddeleri değiştirilmiştir.
CMK'nın 5560 sayılı Kanun'un 24. maddesi ile değiştirilen 253. maddesinde uzlaşmanın kapsamı;
'(1) Aşağıdaki suçlarda, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin uzlaştırılması girişiminde bulunulur:
a) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar.
b) Şikâyete bağlı olup olmadığına bakılmaksızın, Türk Ceza Kanununda yer alan;
1. Kasten yaralama (üçüncü fıkra hariç, madde 86; madde 88),
2. Taksirle yaralama (madde 89),
3. Konut dokunulmazlığının ihlali (madde 116),
4. Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması (madde 234),
5. Ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması (dördüncü fıkra hariç, madde 239)
suçları.
(2) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olanlar hariç olmak üzere; diğer kanunlarda yer alan suçlarla ilgili olarak uzlaştırma yoluna gidilebilmesi için, kanunda açık hüküm bulunması gerekir.
(3) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olsa bile, etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlar ile cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda, uzlaştırma yoluna gidilemez.' şeklinde belirlenmiş iken, 09.07.2009 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5918 sayılı Kanun’un 8. maddesiyle CMK'nın 253. maddesinin üçüncü fıkrasına 'Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz.' cümlesi eklenmiş,
02.12.2016 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesi ile yapılan değişiklikle madde başlığı 'Uzlaştırma' olarak değiştirilmiş ve;
'(1) Aşağıdaki suçlarda, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin uzlaştırılması girişiminde bulunulur:
a) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar.
b) Şikâyete bağlı olup olmadığına bakılmaksızın, Türk Ceza Kanununda yer alan;
1. Kasten yaralama (üçüncü fıkra hariç, madde 86; madde 88),
2. Taksirle yaralama (madde 89),
3. Tehdit (madde 106, birinci fıkra),
4. Konut dokunulmazlığının ihlali (madde 116),
5. Hırsızlık (madde 141),
6. Dolandırıcılık (madde 157),
7. Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması (madde 234),
8. Ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması (dördüncü fıkra hariç, madde 239),
suçları.
c) Mağdurun veya suçtan zarar görenin gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi olması koşuluyla, suça sürüklenen çocuklar bakımından ayrıca, üst sınırı üç yılı geçmeyen hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlar.
(2) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olanlar hariç olmak üzere; diğer kanunlarda yer alan suçlarla ilgili olarak uzlaştırma yoluna gidilebilmesi için, kanunda açık hüküm bulunması gerekir.
(3) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olsa bile, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda, uzlaştırma yoluna gidilemez. Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz.' şeklinde kapsamı genişletilmiştir.
Görüldüğü gibi, 6763 sayılı Kanun ile uzlaştırma kapsamındaki suçların sayıları artırılmış, TCK'nın 106. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen tehdit, aynı Kanun’un 141. maddesinde düzenlenen hırsızlık ve 157. maddesinde düzenlenen dolandırıcılık suçları uzlaştırma kapsamına alınmış, etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlara ilişkin sınırlama kaldırılmıştır. Mağdurun veya suçtan zarar görenin, gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi olması koşuluyla, suça sürüklenen çocuklar yönünden ayrıca, üst sınırı üç yılı geçmeyen hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlar da uzlaştırma kapsamına dâhil edilmiştir.
6763 sayılı Kanun ile getirilen yeniliklerden biri de uzlaştırmanın kimler tarafından ve nasıl yapılacağına ilişkindir. Anılan Kanun’la, CMK’nın 253. maddesine eklenen 24 ve 25. fıkralar;
“(24) Her Cumhuriyet başsavcılığı bünyesinde uzlaştırma bürosu kurulur ve yeteri kadar Cumhuriyet savcısı ile personel görevlendirilir. Uzlaştırmacılar, avukatların veya hukuk öğrenimi görmüş kişilerin yer aldığı, ... Bakanlığı tarafından belirlenen uzlaştırmacı listelerinden görevlendirilir. Uzlaştırmacı, hazırladığı raporu, tutanakları ve varsa yazılı anlaşmayı büroya gönderir. Uzlaştırma süreci sonunda soruşturma dosyaları, uzlaştırma bürosunda görevli Cumhuriyet savcıları tarafından sonuçlandırılır.
(25) Uzlaştırmacıların nitelikleri, eğitimi, sınavı, görev ve sorumlulukları, denetimi, eğitim verecek kişi, kurum ve kuruluşların nitelikleri ve denetimleri ile uzlaştırmacı sicili, uzlaştırmacılar ve eğitim kurumlarının listelerinin düzenlenmesi, Cumhuriyet başsavcılığı bünyesinde kurulan uzlaştırma bürolarının çalışma usul ve esasları, uzlaştırma teklifi ile müzakere usulü, uzlaştırma anlaşması ve raporda yer alacak konular ile uygulamaya dair diğer hususlara ilişkin usul ve esaslar, ... Bakanlığınca çıkarılan yönetmelikle düzenlenir.” hükümlerine yer vermiştir.
Anılan değişikliklere ilişkin madde gerekçesinde de, söz konusu değişikliklerin uzlaştırmanın yöntemine ilişkin olduğu ve bu değişiklikler ile uzlaştırma kurumunun başarısını olumsuz etkileyen sakıncaların giderilmesinin ve bu alanın disipline edilmesinin amaçlandığı vurgulanmaktadır.
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren CMK’nın 'Mahkeme tarafından uzlaştırma' başlıklı 254. maddesi;
'(1) Kamu davasının açılması halinde, uzlaşmaya tâbi bir suç söz konusu ise, uzlaştırma işlemleri 253 üncü maddede belirtilen usule göre, mahkeme tarafından da yapılır.
(2) Uzlaşmanın gerçekleşmesi halinde davanın düşmesine karar verilir.' şeklinde iken,
19.12.2006 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun’un 25. maddesi ile;
'(1) Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, uzlaştırma işlemleri 253 üncü maddede belirtilen esas ve usûle göre, mahkeme tarafından yapılır.
(2) Uzlaşma gerçekleştiği takdirde, mahkeme, uzlaşma sonucunda sanığın edimini def’aten yerine getirmesi halinde, davanın düşmesine karar verir. Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arz etmesi halinde; sanık hakkında, 231 inci maddedeki şartlar aranmaksızın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilir. Geri bırakma süresince zamanaşımı işlemez. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildikten sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, mahkeme tarafından, 231 inci maddenin onbirinci fıkrasındaki şartlar aranmaksızın, hüküm açıklanır.' biçiminde değiştirilmiş,
02.12.2016 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 35. maddesi ile CMK'nın 254. maddesinin birinci fıkrası;
'Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, kovuşturma dosyası, uzlaştırma işlemlerinin 253 üncü maddede belirtilen esas ve usûle göre yerine getirilmesi için uzlaştırma bürosuna gönderilir.' şeklinde yeniden düzenlenmiştir.
Bu düzenlemeler göz önüne alındığında, gerek 5560 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önce, gerekse 5560 ve 6763 sayılı Kanunlarla yapılan değişiklikler sonrası uzlaştırmanın, asıl olarak soruşturma evresinde yapılması gereken bir işlem olduğu, ancak uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması hâllerinde kovuşturma aşamasında da mümkün olduğu kabul edilmelidir.
Uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması hâlinde uzlaştırmanın uygulanması gerekmekte olup uzlaşma başarıyla gerçekleşir ve edim bir defada yerine getirilirse kamu davasının düşmesine karar verilecektir.
CMK'nın 253. maddesinin 18. fıkrasında yer alan 'Uzlaştırmanın sonuçsuz kalması halinde tekrar uzlaştırma yoluna gidilemez.' şeklindeki düzenleme nedeniyle uzlaştırma girişiminin herhangi bir nedenle sonuçsuz kalması hâlinde ise tekrar uzlaştırma yoluna gidilemeyecektir.
Öte yandan ceza yargılaması suç işlendikten sonra başlar, çoğu zaman da hemen sonuçlanmaz. Ceza yargılamasının sonuçlanması için önemli sayılabilecek bir zaman diliminin geçmesine gereksinim duyulabilir. Bu süreçte yargılama kanununda değişiklikler yapılabilir. Bu durumda yargılamanın başladığı an yürürlükte bulunan kanun mu yoksa yargılama sürerken daha sonra yürürlüğe giren kanun mu uygulanmalıdır?
Usul kanunlarının zaman bakımından uygulanmasında genel ilke usul işlemlerinin, işlemin yapıldığı sırada yürürlükte bulunan usul kanununa tabi olacağıdır. Bir usul işlemine o sırada yürürlükte bulunan usul kanunu hükümlerinin uygulanmasına derhâl uygulama ilkesi denilmektedir.
Bir usul işlemine sonradan yürürlüğe giren usul kanununun uygulanmasına geçmişe yürüme, 'makable şümul', buna karşılık yürürlükten kaldırılan eski usul kanunu hükümlerinin, sonraki usul işlemlerine uygulanmasına da 'eski kanunun ileriye yürüme' ilkesi olarak adlandırılmaktadır.
Ceza yargılamasında kural, derhâl uygulamadır. O hâlde ceza yargılaması sırasında kanun değişikliği olduğunda yeni kanun uygulanmalıdır. Ancak, bu durum eski usul kanunu zamanında yapılmış işlemlerin geçersiz sayılması sonucunu doğurmaz. Yeni kanunun eski kanuna göre daha mükemmel olduğu görüşünden hareketle, eski kanuna göre yapılmış işlemlerin yenilenmesi kabul edilirse, birçok işlemin yeniden yapılamayacağı gerçeği maddi olarak ortaya çıkar, zira birçok işlemin yeni kanuna göre tekrar yapılma imkânı artık ortadan kalkmış olabilir. Kaldı ki, eski kanun zamanında yapılmış işlemlerin yenilenmesi, uyuşmazlıkları tekrar canlandıracak, bundan da kamu düzeni zarar görecektir.
Usul kanunlarının zaman bakımından uygulanmasında asıl olan ve aksi kanunda açıkça düzenlenmiş bulunmadıkça 'hemen ve derhâl uygulanma' ilkesinin sonucu olarak;
a- Usul işlemleri kural olarak yürürlükteki kanuna göre yapılacaktır.
b- Yürürlükte olan kanuna göre yapılmış işlemler sonradan yürürlüğe giren bir kanun nedeniyle geçerliliğini yitirmeyecektir.
c- Yeni kanunun yürürlüğünden ya da Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra yapılması gereken usul işlemleri ise yeni kanuna ya da iptal kararıyla ortaya çıkan usule tabi olacaktır.
d- Muhakeme usulüne ilişkin çıkarılan yeni kanunun uygulanmasında, bu kanun veya değişikliğin sanığın lehine ya da aleyhine sonuç doğurmasına bakılmayacaktır.
Uzlaşmayı;
a- Kamu davasının açılmasını engelleyen uzlaşma ve
b- Usulüne uygun olarak açılmış kamu davasının, taraflarının iradelerine uygun olarak çözümlenmesini sağlayan uzlaşma, şeklinde bir tasnife tabi tutmak mümkündür. Uzlaşmayla failin cezalandırılması olanağı ortadan kalktığından, bu kurum ceza ilişkisini düşüren bir hâl olarak da nitelendirilebilir. Bu nedenle uzlaşma; bir taraftan muhakemeyi engellemesi nedeniyle muhakeme hukuku kurumu, diğer yandan ise fail ile devlet arasında ceza ilişkisini sona erdirdiğinden ceza hukuku kurumu olup, ceza ilişkisi, usulî bir işlem nedeniyle yani muhakemeye devam edilemediği için sona erdiğinden uzlaşmanın muhakeme hukuku kurumu olma özelliğinin her durumda öne çıktığı söylenebilir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
... Cumhuriyet Başsavcılığınca sanık ... hakkında 21.07.2011 tarihinde işlediği iddia edilen görevi yaptırmamak için direnme suçu nedeniyle TCK’nın 265/1-3-4 ve 53/1-2. maddelerinin uygulanması istemiyle açılan kamu davası üzerine yapılan yargılama neticesinde ... 8. Asliye Ceza Mahkemesince sanığın sabit görülen görevi yaptırmamak için direnme suçu nedeniyle TCK’nın 265/1-3-4, 43/2, 62, 53/1-2, 58 ve 54. maddeleri uyarınca 12 ay 15 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve müsadereye karar verildiği, hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 18. Ceza Dairesince sair temyiz itirazlarının reddi ile sanığın tekerrüre esas alınan mahkûmiyetine konu TCK'nın 141/1. maddesinin 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesiyle değişik CMK'nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkrası gereğince uzlaştırma kapsamına alınmış olması karşısında, bu ilam yönünden uyarlama yargılaması yapılıp yapılmadığı araştırılarak, sonucuna göre tekerrür hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağı hususunun yeniden değerlendirilmesi zorunluluğu nedeniyle bozulmasına karar verildiği, Yerel Mahkemece bozma kararına direnilerek bir kez daha sanığın aynı maddeler uyarınca 12 ay 15 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve müsadereye karar verildiği, sanığın tekerrüre esas alınan ilamının ... 11. Asliye Ceza Mahkemesinin 13.07.2010 tarihli ve 139-960 sayılı kararı ile TCK’nın 141/1. maddesi uyarınca hırsızlık suçundan verilen 1.500 TL adli para cezasına ilişkin olduğu, Yerel Mahkemece sanık hakkında seçenek yaptırımlara çevirme, erteleme ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumlarının uygulanmama sebebinin “sanığın mükerrir olması” olarak açıklandığı anlaşılmıştır.
Gerçekleşmesi hâlinde davanın düşmesine karar verilmesini sağlaması nedeniyle uzlaştırmanın fail ile devlet arasında ceza ilişkisini sona erdirdiğinden bir ceza hukuku kurumu olarak kabul edilmesi, Yerel Mahkemece sanık hakkında seçenek yaptırımlara çevirme, erteleme ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumlarının uygulanmama sebebinin salt “sanığın mükerrir olması” olarak açıklanması, tekerrüre esas alınan ve 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesiyle değişik CMK’nın 253. maddesi uyarınca uzlaştırma kapsamına alınan hırsızlık suçu bakımından uzlaştırmanın gerçekleşmesi hâlinde yukarıda anılan kişiselleştirme kurumlarının sanık hakkında uygulanmasının önündeki engelin ortadan kalkacak olması hususları birlikte değerlendirildiğinde; sanığın adli sicil kaydında yer alan ve uzlaştırma kapsamına alınan hırsızlık suçu yönünden uyarlama yargılaması yapılıp yapılmadığının araştırılarak, sonucuna göre sanık hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağı hususunun değerlendirilmesinde zorunluluk bulunmaktadır.
Bu itibarla Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün, sanığın adli sicil kaydında yer alan ve sonradan uzlaştırma kapsamına alınan hırsızlık suçu yönünden uyarlama yargılaması yapılıp yapılmadığının araştırılarak, sonucuna göre sanık hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağı hususunun değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması nedeniyle bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- ... 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 03.04.2018 tarihli ve 48-227 sayılı direnme kararına konu hükmünün, sanığın adli sicil kaydında yer alan ve sonradan uzlaştırma kapsamına alınan hırsızlık suçu yönünden uyarlama yargılaması yapılıp yapılmadığının araştırılarak, sonucuna göre sanık hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağı hususunun değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması nedeniyle BOZULMASINA,
2- Dosyanın mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 29.12.2021 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.