20. Hukuk Dairesi 2016/5895 E. , 2017/2675 K.
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili ile davalı ... vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili dava dilekçesinde; ... ili, ... ilçesi, ... beldesi, 827 ada, 12 parsel sayılı taşınmazın ilk olarak kadastro tespiti sonunda belgesiz zilyetlik yoluyla ... oğlu ... adına tespit ve tescil edildiğini, ...'ın da 27.10.1998 tarihinde 439/889 payını ...'ye, 450/889 payını da ...'a devrettiğini, ...ü'nün kendi payını 04.02.2002 tarihinde ... ...'a onun da 30.12.2002 tarihinde davacılardan ...'a satarak devrettiğini, ... adına kayıtlı olan 450/889 payın ... 9. İcra Müdürlüğünün 1999/3016 sayılı takip dosyasında 06.04.2000 tarihli satış kararıyla diğer davacılar ..., ..., ..., ... ve ...'e her birinin 90/889 pay sahibi olacak şekilde satılıp devredildiğini, ... Genel Müdürlüğü tarafından 12 parsel sayılı taşınmazın 1948 yılında yapılıp kesinleşen ... tahdidi sonucunda ... sınırları içinde kaldığı iddia edilerek ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde tapu iptali, tescil ve el atmanın önlenmesi davası açıldığını ve mahkemece taşınmazın 8.210,71 m2'lik kısımının kesinleşmiş ... sınırları içinde kaldığı gerekçesi ile bu kısmın tapu kaydının iptaline ve el atmanın önlenmesine karar verildiğini, tapu iptali ve tescile ilişkin kararının onanması ve karar düzeltme isteğinin reddedilmesi ile bu yöndeki kararın kesinleştiğini düşünerek tazminat alacağı yönünden zamanaşımı savunmasıyla karşılaşmamak için eldeki davayı açmak zorunda kaldıklarını, 12 parselin tapu siciline güvenilerek, tapu kaydında ... olduğuna ilişkin hiç bir kayıt ve şerh bulunmadığından iyi niyetle satın alındığını, hudut tespiti sırasında hatalı kadastro tespiti yapılmış olmasından Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün sorumluluğunun bulunduğunu, uğranılan zarardan ... Genel Müdürlüğünün sorumluluğunun bulunduğunu, ayrıca 1948 yılında ... tahdidinin kesinleştiğini iddia eden ... Genel Müdürlüğü'nün, bu yerlerin ... sınırı içinde kaldığını ilgili tapu müdürlüklerine bildirip tapu kayıtlarına şerh verilmesini sağlaması gerekirken bunu yapmayarak taşınmazın satın alınmasından sonraki bir tarihte tapu siciline şerh verildiğini, tapuya güvenerek satın alan davacılardan ... ve ...'ın kendi paylarına düşen yere ev yaptırdıklarını diğer davacıların ise fiili paylaşım sonucunda kendilerine kalan yerde meyve bahçeleri olduğunu, davacıların uğradıkları zarardan Hazinenin sorumluluğu bulunduğunu, 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan davanın halen devam ettiğini ve bekletici mesele yapılmasını istediklerini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı
kalmak kaydı ile şimdilik her biri davacı için 1.000,00.-TL olmak üzere toplam 6.000,00.- TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılara müştereken ve müteselsilen ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Birleştirilen 2008/455 Esas sayılı dosyasında davacılar vekili dava dilekçesinde asıl dava dilekçesinde belirttiği hususları tekrar ederek Devletin görevli memurlarının tapu sicilini oluştururken gerekli özeni göstermediklerini, TMK 1007. maddesi gereğince tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devletin sorumlu olduğunu, bu nedenle Hazinenin kusursuz sorumluluğunun bulunduğunu, ... 10. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/205 Esas sayılı dosyasında Maliye Bakanlığının da yer alması gerektiğinin anlaşıldığını, bu nedenle Maliye Bakanlığı hakkında ayrı bir dava açtıklarını belirterek, öncelikle dosyanın ... 10. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/205 Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine ve fazlaya ilişkin hakları tutularak şimdilik 6.400,00.-TL tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıya ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece 2007/205 Esas sayılı dosya ile birleştirilen 2008/455 Esas sayılı dosyalar yönünden mahkemenin yargı yolu bakımından görevsizliğine karar verilmiş, davacılar tarafından hükmün temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 02/12/2009 tarih 2009/15384 E.-13709K. sayılı kararı ile uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevli olduğu belirtilerek hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucu mahkemenin 2010/95 E.-2013/175 K sayılı dosyasında 18/04/2013 tarihli kararla; asıl dava yönünden, davalılar ... Genel Müdürlüğü ve ... Genel Müdürlüğü hakkında açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine, davalı ... hakkındaki davanın ise kabulüne birleştirilen 2008/455 Esas sayılı dosya yönünden 6400,00 .-TL'nin davalıdan alınarak davacılara eşit şekilde verilmesine ilişkin verilen kararın davalı ... tarafından temyiz edilmesi üzerine; Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 11/02/2014 tarih 2013/21863 E.-2014/2744 K. sayılı kararı ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Hükmüne uyulan bozma ilamında özetle; “Alınan rapor ve yapılan inceleme hüküm kurmaya elverişli değildir. Şöyle ki;
1- Arsa niteliğindeki taşınmaza değer biçilirken değerlendirme tarihinden önceki özel amacı olmayan, dava konusu taşınmaza yakın yerlerden, yakın tarihli ve benzer yüzölçümlü satışlar emsal alınıp, üstünlük oranlaması da yapılarak hesaplaması zorunlu olduğu halde, raporu hükme esas bilirkişi kurulunca dava konusu taşınmazdan 5 km uzaklıktaki farklı bir mahallede bulunan satış emsal alındığı gibi, emsal değerlendirme tarihinden çok daha eski tarihli ve küçük yüzölçümlü satış olduğundan rapor geçersizdir. Bu nedenle, taraflara dava konusu taşınmaza yakın bölgeden, benzer yüzölçümlü ve yakın tarihli satışları bildirmeleri için imkan tanınması, lüzumu halinde resen emsal celbi yoluna gidilmesi ve yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu eşliğinde keşif yapılarak rapor alınması ve değerlendirme tarihi olan 2008 yılında dava konusu taşınmaz ile bilirkişi kurulunca emsal kabul edilecek taşınmazların, Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan m2 değerleri, ilgili Belediye Başkanlığı Emlak Vergi Dairesinden istenip, dava konusu taşınmazın emsal taşınmazlara göre üstünlük oranı yönünden bilirkişi kurulu raporu da denetlenerek, sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği düşünülmeden eksik inceleme ile karar verilmesi,
2- Tapu iptali ve tescil davasına ilişkin dosyada yapılan keşifte taşınmaz üzerinde bulunan ve davacılardan ...’a ait olan evin iptal tarihi itibariyle tek katlı olduğu gözetilerek değer biçilmesi, yine aynı davacıya ait sundurma ve barakanın da dava konusu parsel dışında olduğu anlaşıldığından bunların da bedeline hükmedilmemesi gerektiği düşünülmemesi,
doğru görülmemiştir.” gereğine değinilmiştir.
Birleştirilen ... 14. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/21 Esas sayılı dosyasında ise; davacılar vekili dava dilekçesinde, ... ili, ... ilçesi, ... beldesi, 827 ada 12 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinde belgesizden zilyetlik yolu ile ... oğlu ... adına tespit edildiğini ve kesinleştiğini, taşınmazın 439/889 payının ...'ye, 450/889 payının ise ...'a satış
yolu ile intikal edildiğini, davacıların tapuya güvenerek pay satın aldığını ve bina inşa ettiklerini, daha sonra ... Yönetiminin taşınmazın tamamının 1948 yılında yapılan ... tahdit sınırları içinde kaldığını iddia ederek ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/237 Esas sayılı dosyasında tapu iptali davası açtığını, davanın kısmen kabul edildiğini ve Yargıtayca onandığını, söz konusu kararın davacıların maddi ve manevi zarara uğramalarına sebep olduğunu, ... 10. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/95 Esas sayılı dava dosyası ile birleştirilen ve aynı mahkemenin 2008/455 Esas sayılı davasında aynı nedenlerle davalı ... Bakanlığı aleyhine aynı davacılar tarafından kısmi dava açıldığını, söz konusu davanın güçlü delil olduğunu ve davada davacıların tazminat alacaklarının belirlendiğini belirterek, toplam 1.360.566,4.- TL tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınmasına karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece birleşen dosyalar üzerinden yapılan yargılama sonucu;
- Daha önce verilen davanın husumet nedeni ile reddine ilişkin 18/04/2013 tarihli karar kesinleştiğinden, yeniden karar verilmesine yer olmadığına, birleştirilen 2008/455 Esas sayılı dosyası yönünden,
1-6.400,00.- TL'nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara eşit olarak verilmesine,
Birleştirilen ... 14. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/21 Esas sayılı dosyası yönünden,
-Davacı ... için 67.515,96 TL,
-Davacı ... için 113.045,33 TL,
-Davacı ... için 74.061,73 TL,
-Davacı ... için 113.829,54 TL,
-Davacı ... için 282.874,58 TL,
-Davacı ... için 64.537,60 TL'nin,
13/11/2008 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak adı geçen davacılara verilmesine,-Fazla isteğin reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili ile davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, TMK'nın 1007. maddesi gereğince tazminat istemine ilişkindir.
Dava konusu, ... ili, ... ilçesi, 827 ada, 12 parsel sayılı taşınmaz 19/07/1991 günlü tapulama çalışmaları sonucu senetsizden ... adına tespit görmüş ve itiraza uğramadığından 26/06/1992 gününde kesinleşmiştir. Dava dışı ilk sahibinden tapudan satın alarak malik olan yine dava dışı ... adına kayıtlı taşınmazın payları davacılar tarafından icra takip dosyasındaki satış sonucu satın alınarak adlarına tapuda 25/04/2000 günlü hükmen tescil kaydı oluşturulmuştur. Davacılardan ... ise tapulu taşınmazdaki payını dava dışı tapu malikinden satın alarak 27/12/2002 günü adına tescil ettirmiştir. Tapu kütüğünün beyanlar hanesine, taşınmazın ... sınırlarında kaldığına ilişkin 14/12/2000 günlü şerh düşülmüştür.
... Genel Müdürlüğü tarafından, davacılar aleyhine 05/09/2003 günü açılan tapu iptal ve tescil davası sonucu mahkemece, dava konusu taşınmazın 8.210,71 m2'lik bölümünün 1948 yılında kesinleşmiş olan ... sınırları içinde kaldığı gerekçesiyle tapu kaydı iptal edilerek ... niteliği ile ... adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm 24/03/2006 tarihinde (tapu iptal kararı yönünden) kesinleşmiştir. Davacılar tapulu taşınmazın mahkeme kararı ile ellerinden çıktığını belirterek uğradıkları zararın ödetilmesi amacıyla eldeki davayı açmışlardır.
1-Birleştirilen 2008/455 Esas sayılı dosya açısından verilen karara yönelik temyiz itirazları bakımından;
Mahkemece, bozma ilamına uyularak tazminat istemine dayanak yapılan taşınmazın arsa vasfında olduğu kabul edilerek emsal metodu kullanılmak sureti ile değer belirlenmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından davacılar ve davalının temyiz itirazlarının reddi ile hükmün 2008/455 Esas sayılı dosya açısından verilen hükmün onanması gerekmiştir.
2-Birleştirilen ... 14. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/21 Esas sayılı dosya açısından verilen karara yönelik temyiz itirazları bakımından;
Mahkemece birleştirilen dosya yönünden davanın kabulüne karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki; tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davalar nisbi harca tabi davalardandır.
492 sayılı Harçlar Kanununun 32. maddesinin birinci cümlesinde 'Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz. Ancak ilgilisi tarafından ödenmeyen harçları diğer taraf öderse işleme devam olunmakla beraber bu para muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet kalmaksızın hükümde nazara alınır' hükmüne yer verilmiştir.
Harçlar Kanununda, harç alınması veya tamamlanması yanların isteğine bırakılmamış; değinilen yönün mahkemece kendiliğinden (re'sen) gözetilmesi hükme bağlanmış ve yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağı vurgulanmıştır. Nitekim bu ilkeler, Hukuk Genel Kurulunun 12.10.2011 gün ve E: 2011/3-629, K: 2011/613 ile 23.10.2013 gün ve E: 2013/7-31, K: 2013/1481, 24.12.2013 gün ve 2013/21- 445 E. - 2013/1625 K. sayılı ilâmlarında da benimsenmiştir.
Davacı taraf, 492 sayılı Kanun kapsamında kendisi harçtan muaf olmadığı gibi, işlemi de yargı harçlarından müstesna değildir. Davacının yargı harçlarını ödeme yükümü altında olduğu anlaşıldığına göre, dava değeri üzerinden nisbi tarifeye göre dava harcı ödenmedikçe eldeki davaya devam etme olanağı bulunmamaktadır. Davalı taraf harçtan muaf olsa dahi dava harcının alınması gerekir.
Somut olayda, davacı vekili -birleştirilen ... 14. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/21 Esas sayılı dosyanın dava dilekçesinde 1360566,41.-TL tazminat talebinde bulunmuş, ise de; sadece maktu harç yatırmıştır.
Mahkemece, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ortaya konulan ilkeler gözardı edilerek, dava harcı tamamlanmadan yargılamaya devamla işin esası hakkında hüküm kurulmuştur.
Bu durumda mahkemece; yürürlükteki harçlar tarifesi uyarınca dava edilen değer üzerinden dava harcını ödemesi konusunda davacılara usulünce süre verilip harç tamamlanırsa dava edilen miktar üzerinden hüküm kurulması gerekirken, harcı tamamlanmayan dava dilekçesine değer verilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
SONUÇ: 1) Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle; hükmün birleştirilen 2008/455 Esas sayılı dosyada kurulan hüküm açısından ONANMASINA,
2) İkinci bentte açıklanan nedenlerle; hükmün birleştirilen ... 14. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/21 Esas sayılı dosyada kurulan hüküm bakımından BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların bu aşamada incelenmesine yer olmadığına 30/03/2017 günü oy birliği ile karar verildi.