1. Hukuk Dairesi 2021/9315 E. , 2022/2585 K.
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, davanın reddine ilişkin verilen karar, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; süresinde verildiği anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verilerek, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, maliki olduğu 311 ada 3 parsel sayılı taşınmazın İflas İdaresince ihaleye fesat karıştırılmak suretiyle davalıya satışının yapıldığını, satış kararının alınması ve ihalenin hazırlanması aşamasında davalı ile işbirliği yapan İflas İdaresi görevlilerinin yolsuz işlemler ve belgelerde tahrifatlar yaptıklarını, satış bedelinin düşük olduğunu ileri sürerek, yolsuz tescil nedeniyle tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı, dava konusu taşınmazı İflas İdaresince yapılan ihale sonucu satın aldığını, iddiaların doğru olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEMENİN İLK KARARI
Mahkemece, genel kurula izin kararı kesinleşmeden yapılan toplantı ve alınan kararın yoklukla malül olduğu, anılan kararla atanan yönetim kurulunun da aktif dava ehliyetinin olmadığı gerekçesiyle, davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemece verilen karara karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Birinci Bozma Kararı
Dairenin 14.06.2006 tarihli ve 2006/5397 Esas, 2006/6883 Karar sayılı kararıyla; “...yargılama devam ederken açılan ve hükümden sonra sonuçlanan 2005/1050 Esas sayılı davada verilen genel kurul toplanmasına izin kararının kesinleştiği ve bu karara dayanılarak oluşturulan yönetim kurulunun temyiz aşamasında eldeki davaya icazet verdiği görülmektedir. Hal böyle olunca, yukarıda değinilen olgular ve usul ekonomisi de dikkate alındığında, işin esasının incelenip bir karar verilebilmesi için hüküm bozulmalıdır.” gerekçesiyle Mahkeme kararı bozulmuştur.
3. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen İkinci Karar
(Kapatılan) Beyoğlu 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 21/04/2009 tarihli ve 2007/51 Esas, 2009/97 Karar sayılı kararıyla; bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda, ihaleden sonra davacı müflis şirket tarafından ve diğer ilgililer tarafından İstanbul 3. İcra Mahkemesine açılan ihalenin feshi taleplerinin tümünün reddine karar verildiği ve kararların kesinleştiği, İstanbul 3. İcra Hukuk Mahkemesinin 2008/831 Esas, 2008/1393 Karar 24.11.2008 tarihli kararında da belirtildiği üzere 265.000 TL bedelin süresinde iflas dosyasına depo edildiği, dinlenen tanık beyanlarının davalının kötü niyetli davrandığını ispata yeterli bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuşlardır.
5. İkinci Bozma Kararı
Dairenin 24/03/2011 tarihli ve 2011/401 Esas, 2011/3428 Karar sayılı kararıyla; '...davanın, çekişme konusu taşınmaz kaydının davalı taraf adına oluşumunun illetten yoksun olduğu, bu nedenle yolsuz tescil niteliğinde bulunduğu iddiasına dayalı olduğu, bu tür davaların, mülkiyet hakkına dayalı olarak her zaman açılabileceği de açıktır. Öte yandan, dosya kapsamında dinlenen davacı tanıklarının, dava konusu taşınmazın satışını İflas Dairesinin zabıt defterinden takip ettiklerini, ihale gününün zabıt defterinde değiştirilmiş olması nedeniyle ihaleye katılamadıklarını belirttikleri görülmektedir. O halde, yolsuz tescil iddiasına dayalı olarak tarafların iddiaları ve savunmaları doğrultusunda tüm delillerin toplanması, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması, satış dosyasının incelenmesi ile davacı iddialarında yer alan, iflas zabıt defterinde yapılan tahrifatın hileli davranış olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği üzerinde durulması, sıra cetveline itiraz davası devam ederken satış kararı alınmasının ihaleye katılımı azaltacağı, rekabetin sağlanmasının engelleneceği hususları göz önünde tutularak, tanık beyanlarının ve diğer iddiaların da irdelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.' gerekçesiyle Mahkeme kararı bozulmuştur.
6. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Üçüncü Karar
İstanbul 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 11/06/2012 tarihli ve 2011/516 Esas, 2012/258 Karar sayılı kararıyla; bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda, iflâs zabıt defterinde yapılan tahrifatın hileli davranış neticesinde yapıldığı, ihâle neticesi davalıya yapılan tescilin yolsuz tescil olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
7. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Üçüncü Bozma Kararı
Dairenin 05/11/2013 tarihli ve 2013/12031 Esas, 2013/15161 Karar sayılı kararıyla; '...davacı tanıkları, dava konusu taşınmazın satışını İflâs Dairesinin iflas zabıt defterinden takip ettiklerini, ihale gününün iflâs zabıt defterinde değiştirilmiş olması nedeniyle ihâleye katılamadıklarını beyan etmişler ise de, ihâlenin yapıldığı 17.07.2001 tarihinin ve taşınmazın niteliklerinin gazetede ilân edildiği ve İflâs Müdürlüğü divanhanesine asıldığı gözetildiğinde, ihâle alıcılarının, ihâle tarihinden, ihâle konusu taşınmazın nitelikleri ve muhammen değerinden haberdar olacakları açıktır. Öte yandan, İflâs İdaresi görevlileri haklarında açılan ceza ve disiplin soruşturmalarından aklandıklarına göre, kim tarafından ve ne zaman yapıldığı belli olmayan iflâs zabıt defterinde yapılan tahrifatın hileli davranış olarak değerlendirilemeyeceği dava konusu taşınmazın davalı şirket adına tescilini yolsuz hâle getirmeyeceği açıktır. Hâl böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.” gerekçesiyle Mahkeme kararı bozulmuştur.
9. Mahkemece Verilen Direnme Kararı
Mahkemenin 02/04/2015 tarihli ve 2015/11 Esas, 2015/150 Karar sayılı kararıyla; tanık beyanları da dikkate alınarak iflas zabıt defterindeki satış tarihlerinde tahrifat yapılması ve değiştirilen ve yeni belirlenen tarihte satış yapılması hileli davranış olarak değerlendirilerek, sıra cetveline itiraz davası da devam ederken satış kararı alınmasının ihaleye katılmayı azaltacağı, rekabetin sağlanmasını engelleyeceği ve tüm dosya kapsamı dikkate alınarak davanın kabulüne ilişkin direnme kararı verilmiştir.
10. Direnme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
11. Hukuk Genel Kurulu Kararı
Hukuk Genel Kurulunun 2017/1-1279 Esas, 2019/1070 K sayılı kararı ile “…İcra ve İflas Kanunu'ndaki bu yasal düzenlemeler kapsamında somut olay değerlendirildiğinde; İflas İdaresi tarafından 22.05.2001 tarihinde masaya ait 3 parsel sayılı taşınmazın açık artırma ile satışı yönünde karar alınmış, ancak kararda ilk ihale tarihi 24.07.2001 iken 17.07.2001 olarak, ikinci ihale tarihi de 03.08.2001 iken 27.07.2001 olarak değiştirilmiştir. İflas İdare memurları ise dosyaya sundukları dilekçede, bahsi geçen değişikliğin aynı gün içerisinde ve takip eden hiçbir işlem yapılmadan İflas Dairesinin iş takvimine uygun hâle getirmek amacıyla yapıldığını belirtmişlerdir. Gerçekten de iflas zabıt defteri incelendiğinde, 22.05.2001 tarihli satış kararından çok kısa bir süre sonra iflas müdürünün imzası ile 28.05.2001 tarihli satış ilanının düzenlendiği ve aynı gün herkesin görebilmesi için divanhaneye asıldığı anlaşılmaktadır. Satış ilanı da 06.06.2001 tarihli gazetede yayımlanmış olup, ilanda yazılı satış tarihleri ile düzeltilen satış tarihleri aynıdır. O hâlde, Kanunun öngördüğü asgari süreye uygun olarak yapılan ilanlar ile birinci ve ikinci satış tarihlerinin tüm alıcılar tarafından, bu arada satış tarihlerini iflas dosyasından takip etmekte olan kişiler varsa onlar tarafından da öğrenileceği açıktır. Bunun gibi taşınmazın bilirkişi raporuyla tespit edilen nitelikleri ve muhammen bedelini de öğrenmiş olacaklardır. Diğer taraftan, tescile esas ihale işlemleri nedeniyle İflas Dairesi müdürü ve iflas idare memurları hakkında davacı şirket tarafından çeşitli tarihlerde suç duyurusunda bulunulmuş olup, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2001/67871 Hz. sayılı dosyasında iflas idare memurlarından Av. ... hakkında 24.01.2001 tarihli dilekçe ile yapılan suç duyurusu nedeniyle adı geçenin suç teşkil edecek bir eylemine rastlanmadığı gerekçesiyle kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilmiş, karara karşı yapılan itiraz da Beyoğlu 2. Ağır Ceza Mahkemesince reddedilmiştir. Yine, adı geçen memurun görevinden alınması yönünde İcra Mahkemesine yapılan şikâyette, şikâyetçinin taşınmazın satışını önlemek amacıyla yoğun bir çaba içerisinde olduğu, şikâyetinin de kişisel çekişmeden kaynaklanan zan ve şüpheye dayalı olduğu gerekçesiyle 11.12.2001 tarihli kararla reddedilmiştir. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2005/13836 Hz. sayılı dosyasında da, 22.03.2005 tarihli dilekçeyle İflas Dairesi müdürü ile iflas idare memurlarının tamamı hakkında görevlerini kötüye kullanarak ihaleye fesat karıştırdıkları iddiasıyla yapılan suç duyurusu nedeniyle kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilmiştir. Hâl böyle olunca; İflas İdaresinin yaptığı bütün işlemler hakkında gerekli tutanakları düzenlediği, ilanların tamamının da bu tutanaklara ve satış kararında düzeltilen tarihlere uygun şekilde yapıldığı gözetildiğinde, somut olayda satış tarihlerindeki değişikliğin hileli bir davranış olarak değerlendirilmesi mümkün olmadığından, bu değişikliğin dava konusu taşınmazın davalı şirket adına tescilini yolsuz hâle getirdiği de söylenemeyecektir. Bu durumda Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyularak davanın esastan reddine karar vermek gerekirken, Mahkemece önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.” gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiş, 04/11/2020 tarihli karar ile karar düzeltme isteminin reddine karar verilmiştir.
12. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 11/03/2021 tarihli ve 2020/535 E., 2021/222 K. sayılı kararıyla; bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda, İflas İdaresinin yaptığı bütün işlemler hakkında gerekli tutanakları düzenlediği, ilanların tamamının da bu tutanaklara ve satış kararında düzeltilen tarihlere uygun şekilde yapıldığı gözetildiğinde, satış tarihlerindeki değişikliğin hileli bir davranış olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
13. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
14. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; iflas zabıt defterinde tahrifat yapılması nedeniyle ihale sürecini takip eden alıcıların ihale gününü takip edememeleri nedeniyle rekabet ortamının sağlanamadığını ve satışın bu haliyle tamamlandığını, dava konusu taşınmazın çok düşük bedel üzerinden davalı şirkete ihale edildiğini, ihale süreci usul ve yasaya uygun olarak tamamlanmadığı için ihaleye tek alıcının katıldığını, ayrıca sıra cetveline itiraz davası devam ederken sürecin tamamlandığını belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.
15. Gerekçe
15.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
15.2. İlgili Hukuk
15.2.1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 705. maddesinde; “Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması, tescille olur. Miras, mahkeme kararı, cebrî icra, işgal, kamulaştırma hâlleri ile kanunda öngörülen diğer hâllerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hâllerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır.” 1022/1. maddesinde; “Aynî haklar, kütüğe tescil ile doğar; sıralarını ve tarihlerini tescile göre alır.”, 1023. maddesinde; “Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.', 1024/2. maddesinde; “Bağlayıcı olmayan bir hukukî işleme dayanan veya hukukî sebepten yoksun bulunan tescil yolsuzdur.”, 1025/1-2. maddesinde 'Bir aynî hak yolsuz olarak tescil edilmiş veya bir tescil yolsuz olarak terkin olunmuş ya da değiştirilmiş ise, bu yüzden aynî hakkı zedelenen kimse tapu sicilinin düzeltilmesini dava edebilir. İyiniyetli üçüncü kişilerin bu tescile dayanarak kazandıkları aynî haklar ve her türlü tazminat istemi saklıdır.' düzenlemelerine yer verilmiştir.
Yukarıda yer verilen yasal düzenlemeler uyarınca, ayni haklar tapu siciline tescil ile doğar ve tescilin hukuki netice doğurabilmesi için de geçerli bir hukuki sebebinin bulunması zorunludur. Bu hususun tapunun illilik prensibinden kaynaklandığı açıktır. Oysa, oluşan sicilin hukuken geçerli bir sebebi bulunmadığı takdirde, tescilin yolsuz tescil niteliğini taşıyacağı ve sicilin iptali gerekeceğinde kuşku yoktur.
15.2.2. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 373/7. maddesi 'Hukuk Genel Kurulunun verdiği karara uymak zorunludur.' hükmünü içermektedir.
15.3. Değerlendirme
(IV/11.) no.lu paragrafta yer verilen ve hükmüne uyulan Hukuk Genel Kurulunun bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak yazılı şekilde karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
V. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve yasa ile bozma kararının gerekçelerine uygun olan hükmün ONANMASINA, 21,40 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30/03/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.