Hukuk Genel Kurulu 2018/666 E. , 2022/422 K.
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul Anadolu 19. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla değişikliği öncesi hâliyle 438. maddesinin ikinci fıkrası gereğince direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağından davacılar vekilinin duruşma isteğinin reddine karar verildikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 20.10.2001 vade tarihli üç ayrı emre yazılı senetten kaynaklanan toplam 250.000USD’lik alacağının tahsili için ... 1. İcra Müdürlüğünün 2002/10115 ve 2002/10116 Esas sayılı dosyaları ile icra takibi yaptığını, takip borçlularının borca ve imzaya itiraz ettiklerini, müvekkili ile borçlular vekilinin 22.01.2003 tarihli protokol düzenlediklerini, protokol tarihinde borçlu vekilinin işten yasaklı olması nedeniyle protokolün uygulanamadığını, protokolde; “…borcun bu doğrultuda ödeneceği, karşı tarafın ceza davasındaki sahtecilik iddiasından vazgeçeceği ve imzaya itirazdan feragat edileceği…” hususlarının kararlaştırıldığını, daha sonra karşı tarafın imzadan imtina ettiğini ve takip dosyalarındaki senet asıllarını sahteleri ile değiştirdiğini, icra müdürü ... ile icra memuru ...’nın bu olaya iştirak ettiklerini, olayla ilgili olarak Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulunulduğunu, alacağın tahsil imkânının kalmadığını ileri sürerek fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 50.000TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; iddianın gerçeği yansıtmadığını, ... 1. İcra Müdürlüğünde görevli olan icra müdürü ... ile icra memuru ... hakkında açılan ... 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 2003/777 E. sayılı ceza dosyasının bekletici mesele yapılması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
6 İstanbul Anadolu 19. Asliye Hukuk Mahkemesinin 17.07.2014 tarihli ve 2009/282 E., 2014/233 K. sayılı kararı ile; senetlerin şirketi temsile yetkili olmayan kimseler tarafından imzalandığı, senet borçluları borçlu kabul edilemeyeceğinden senetlerin tahsil kabiliyetinin bulunmadığı, senetlerin asıl ya da fotokopi olmaları arasında fark olmadığı, davalının da sorumlu olamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 16.02.2016 tarihli ve 2015/91 E., 2016/1824 K. sayılı kararı ile;
“…Dosya arasındaki bilgi ve belgelerden; davacılar tarafından dava dışı borçlular hakkında 11/12/2002 tarihinde ... 1. İcra Dairesinin 2002/10115 ve 10116 sayılı dosyaları takip başlattıkları, borçluların takip konusu senetteki borca ve imzaya itiraz ettikleri, İcra Hukuk Mahkemesi tarafından takip konusu üç adet senet üzerinde grafoloji uzmanı bilirkişiye inceleme yaptırılarak alınan raporda, senetlerin zemin görüntüsünün ve matbu yazıların piyasada hazır basılmış ve satılmakta olan senet koçanlarından renkli elektronik tarayıcılar ile taranıp aynen elde edildiği, bu işlemlerden sonra birinci hamur kağıdına pullar yapıştırıldıktan sonra elde edilen bu senet görünümünün üzerine, elle doldurulmuş gibi görünen yazılar ile senetlerdeki imzaların bilgisayar ortamında yerleştirilerek ön ve arka taraflarından renkli çıktı alınarak işlemin tamamlandığı, her üç senedin sahte olduklarının belirtildiği ve bu nedenle ... 1. İcra Hukuk Mahkemesinin 2007/562 ve 563 esas sayılı dosyalarında her iki icra takibinin iptaline karar verildiği anlaşılmaktadır.
Takip konusu senetlerin, borçlu vekilinin talebi ile icra memurunun refakatinde özel bilirkişi incelemesi yaptırılması ve renkli fotokopisinin çektirilmesi için icra dairesi dışına çıkarıldığı hususu ile sahte oldukları hususu ihtilafsızdır. İcra dairesine verilen senetlerin başlangıçta mı orijinal olarak verilmediği, yoksa bilahare mi sahteleri ile değiştirildiği tespit edilememiş ise de; davacı takip alacaklıları, icra dairesine teslim ettikleri senet asıllarının sahteleriyle değiştirildiği iddiasıyla icra müdürü ve icra memuru hakkında suç duyurusunda bulunmuşlardır. Açılan ceza davasının yargılaması sonunda, ... 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 2008/362 esas, 2008/725 karar sayılı kararı ile, her iki sanığın senetlerin ilk takibe konduğu sırada, ya da fotokopi çektirildikten sonra geri getirildiğinde orijinal senet yerine sahtesinin konulduğunu yaptıkları işin gereği olarak bilmeleri gerektiği, en hafif değerlendirme ile sanıkların ihmallerinin bulunduğu gerekçesiyle görevi ihmal suçundan cezalandırılmalarına karar verilmiş, karar 4. Ceza Dairesi tarafından onanarak 22/04/2010 tarihinde kesinleşmiştir.
... 3. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından tanık olarak dinlenen icra müdür yardımcısı Faik Yıldırım'ın 30/06/2004 tarihli duruşmadaki beyanında; alacaklı vekilinin getirdiği senetlerin aslını ve fotokopilerini aldığını, fotokopilerini onaylayıp dosyasına koyduğunu, asıllarına herhangi bir şey yazmayıp kasaya koyduğunu belirtmiş olduğu görülmüştür. Takip talebini alan icra müdürü, alacaklının kambiyo senedinin aslını takip talebine eklediğini, senedin kambiyo senedi olup olmadığını, alacaklının yetkili hamil olduğunu, kombiyo senedinin borçlusu olan kişiye karşı takip yaptığını ve vadesinin geldiğini görürse borçluya ödeme emri gönderir. Senet asıllarına da icra dairesi kaşesi ve icra dosya numarasını vurduktan sonra icra kasasına alması gerekir. Takip konusu senet asıllarına bu şekilde işlem yapılmadığı icra müdür yardımcısının beyanından anlaşılmaktadır. Zira bu şekilde işlem yapılmış olsaydı senetlerin fotokopileri çekilip getirildikten sonra sahteleriyle değiştirildikleri kolayca anlaşılabilirdi. Nitekim senet asıllarının inceleme yaptırılması ya da fotokopilerinin çektirilmek üzere memur nezaretinde icra dairesi dışına çıkartılması da genel uygulamaya ve hayatın olağan akışına uygun değildir. Senet aslını incelemek isteyen borçluya, icra dairesinde memur gözetiminde incelemesine izin verilip sonrasında tekrar kasaya konulması gerekir. İcra dairesi görevlilerinin senet asıllarının icra dairesi dışına çıkartılmasına izin vermeleri doğru olmamıştır.
Mahkeme kararında, dava konusu senetler ile bu davanın konusu olmayan senetler karıştırılmıştır. Davaya konu olan ... 1. İcra Dairesinin 2002/10115 sayılı takip dosyasındaki 20/10/2001 vadeli 100.000 USD'lik iki adet senedin Metin Özharat tarafından keşide edilerek lehdar ...'ya verildiği, onun tarafından da davacılar murisi ...'ya ciro edildiği anlaşılmaktadır. Yine ... 1. İcra Dairesinin 2002/10116 sayılı takip dosyasındaki 20/10/2001 vadeli 50.000 USD'lik senedin Piramit İnşaat Depoculuk Sanayi ve Ticaret A.Ş. adına Metin Özharat tarafından, kendisi lehdar gösterilerek keşide edildiği ve sonrasında davacılar murisi ...'ya ciro edildiği görülmektedir. Mahkemenin, şirketin kendisini temsil ve ilzama yetkili olanların imzalarını taşımayan senetlerden dolayı sorumlu tutulamıyacağı gerekçesi de yerinde değildir. Zira dava konusu senetlerin tamamı şirket adına düzenlenmediği gibi, şirket adına senet düzenleyen Metin Özharat'ın şahsen sorumlu olacağı hususunun gözetilmemiş olması da doğru olmamıştır.
Şu halde, 6098 sayılı TBK'nın 74. maddesi (818 sayılı BK m. 53) uyarınca, ceza mahkemesinin mahkumiyet kararı ile maddi olgu belirlemesinin hukuk hâkimini bağlayacağı hususu ile yukarıda açıklanan hususlar gözetilerek, icra dairesi görevlilerinin davacılar tarafından başlatılan icra takiplerinin sonuçsuz kalmasına sebep olduklarından, davalının icra dairesi görevlilerinin kusurlu eylem ve işlemlerinden sorumlu olduğu sonucuna varılmalıdır. Mahkemece, davacıların uğradıkları zarar kapsamı belirlenerek varılacak sonuca göre karar verilmesi yerine, yazılı gerekçe ve hatalı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir…” gerekçesiyle karar oy çokluğuyla bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. İstanbul Anadolu 19. Asliye Hukuk Mahkemesinin 07.12.2017 tarihli ve 2017/341 E., 2017/423 K. sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesi genişletilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; icra müdürlüğü görevlilerinin kusurlu eylem ve işlemleri nedeniyle uğranılan zararın davalı ... Bakanlığından tahsili istemine ilişkin eldeki davada, davalı ... Bakanlığının sorumlu tutulmasının mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. Dava, icra dairesi görevlilerinin kusurlu davranışlarından kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
13. İcra ve iflas dairesi görevlilerinin hukukî sorumlulukları 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 5. maddesinde düzenlenmiştir.
İcra ve İflas Kanunu’nun “Sorumluluk” başlıklı 5. maddesinde;
“İcra ve İflas Dairesi görevlilerinin kusurlarından doğan tazminat davaları, ancak idare aleyhine açılabilir. Devletin, zararın meydana gelmesinde kusuru bulunan görevlilere rücu hakkı saklıdır. Bu davalara adliye mahkemelerinde bakılır.” hükmü yer almaktadır.
14. Maddede icra ve iflas dairesi görevlilerinin kusurlarından doğan tazminat davalarının idare aleyhine açılabileceği ve idarenin kusuru bulunan görevlilere rücu etme hakkı olduğu düzenlenmiştir. İdarenin icra ve iflas dairesi görevlilerinin verdiği zarardan sorumlu tutulabilmesi için, zarara sebep olan memurun görevini yaparken hukuka aykırı davranması, görevlilerin kusurlu hareket etmiş olmaları, kusurlu işlem ve eylem ile ilgili kişinin zarara uğramış olması ve kusurlu işlem veya eylem ile uğranılan zarar arasında uygun illiyet bağının bulunması gerekmektedir.
15. İcra dairesi görevlilerinin kusurlu olmalarından maksat, normal niteliklere sahip bir icra müdüründen (veya memurundan) beklenmeyecek şekilde işlem veya eylem yapmış olmasıdır. İcra müdürü açık kanun hükmüne aykırı hareket etmişse kusurlu sayılır. Ayrıca aranan kusur, kast veya ihmal şeklinde olabilir (Kuru,Baki: İstinaf Sistemine Göre Yazılmış İcra ve İflas Hukuku, , Eylül 2016, s. 61).
16. Yukarıda belirtildiği üzere, icra müdürünün kusurlu işlem veya eylemi sonucunda ilgili kişinin bir zarara uğraması gerekmektedir. Bu zarar maddi zarar olup manevi zararlar bu kapsamda değerlendirilmez.
17. Bu aşamada ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesinde görülmekte olan davalara etkisinin incelenmesinde fayda vardır.
18. Bilindiği üzere ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesinde görülmekte olan davaya etkisi, dava tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 53. maddesinde düzenlenmiş olup; hukuk hâkimi, ceza mahkemesinin kesinleşmiş kararları karşısında ilke olarak bağımsız kılınmıştır.
19. Bu ilke, ceza kurallarının kamu yararı yönünden bir yasağın yaptırımını; aynı uyuşmazlığı kapsamına alan hukuk kurallarının ise kişi ilişkilerinin Medeni Hukuk alanında düzenlenmesi ve özellikle tazmin koşullarını öngörmesi esasına dayanmaktadır.
20. Borçlar Kanunu’nun “Ceza hukuku ile medeni hukuk arasında münasebet” başlıklı 53. maddesi;
“Hakim, kusur olup olmadığına yahut haksız fiilin faili temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun mesuliyete dair ahkamiyle bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraet kararıyla da mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayin hususunda dahi hukuk hâkimini takyit etmez” hükmünü içermektedir.
21. Aynı düzenleme, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK)’nun 74. maddesinde de;
“Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir.
Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz” şeklinde yer almaktadır.
22. Bu açık hüküm karşısında, ceza mahkemesince verilen beraat kararının, kusur ve derecesinin, zarar tutarının, temyiz gücü ve yükletilme yeterliğinin ve illiyet gibi esasların hukuk hâkimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır.
23. Hukuk hâkiminin yukarıda açıklanan bu bağımsızlığı sınırsız değildir. Gerek öğretide ve gerekse Yargıtayın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hâkiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu ile hukuk hâkiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır.
24. Yargıtayın yerleşik uygulamasına ve öğretideki genel kabule göre, maddi olgunun tespitine ilişkin ceza mahkemesi kararı hukuk hâkimini bağlar. Ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusunda kesinleşmiş kabul bulunması hâlinde, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir. Nitekim aynı ilkelere Hukuk Genel Kurulunun 16.09.2021 tarihli ve 2017/(15)6-498 E., 2021/1023 K. sayılı kararında da değinilmiştir.
25. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacılar (alacaklılar) tarafından dava dışı borçlular aleyhine ... 1. İcra Müdürlüğünün 2002/10115 ve 2002/10116 sayılı dosyaları ile kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip başlatıldığı, dava dışı borçluların icra mahkemesi nezdinde borca ve imzaya itiraz ettikleri, icra mahkemesi tarafından senet üzerindeki imzaların borçlulara ait olup olmadığı hususunda bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, alınan raporda senet üzerindeki imzaların borçlulara ait olmadığının tespit edildiği, bunun üzerine icra mahkemesi tarafından söz konusu takiplerin iptaline karar verildiği, ... 1. İcra Müdürlüğünde görevli icra müdürü ve icra memuru hakkında senet asıllarını sahteleriyle değiştirdikleri iddiasıyla ... Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kamu davası açıldığı, ... 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 2008/362 E., 2008/725 K. sayılı dosyası üzerinde yapılan yargılama sonucunda gerekli özenin göstermemelerinden dolayı görevi ihmal suçundan cezalandırılmalarına karar verildiği ve kararın Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 22.04.2010 tarihli ve 2009/28899 E., 2010/7859 K. sayılı ilamıyla onanarak kesinleştiği, maddi olgunun tespitine ilişkin kesinleşen ceza mahkemesi kararının hukuk hâkimi yönünden yukarıda açıklanan nedenlerle bağlayıcı olacağı, icra dairesi görevlilerinin davacılar tarafından başlatılan icra takiplerinin sonuçsuz kalmasına sebep olduklarından kusurlu oldukları benimsenerek davalının sorumlu olduğu sonucuna varılmıştır.
26. Hâl böyle olunca; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki belge ve delillere, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
27. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı, 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30.03.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.