Ceza Genel Kurulu 2014/387 E. , 2017/304 K.
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 12. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Sulh Ceza
Günü : 10.10.2011
Sayısı : 381-1360
Taksirle bir kişinin yaralanmasına neden olma suçundan sanık ...'ın TCK'nun 89/1, 89/2-b ve 62. maddeleri gereğince 3 ay 22 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin İzmir 3. Sulh Ceza Mahkemesince verilen 10.10.2011 gün ve 381-1360 sayılı hükmün, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 18.11.2013 gün ve 4899-25945 sayı ile;
'Tam kusurlu olarak meydana getirdiği kaza sonucu katılanın basit bir tıbbi müdahale ile giderilemeyecek ve vücudunda 4. derecede ağır kemik kırığı oluşacak şekilde yaralanmasına neden olan sanık hakkında, TCK'nın 3/1. maddesinde düzenlenen orantılılık ilkesi gözetilerek adalet ve hakkaniyet kuralları uyarınca asgari hadden uzaklaşmak suretiyle ceza tayini gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulmak suretiyle eksik cezaya hükmedilmesi aleyhe temyiz bulunmadığından bozma konusu yapılmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafinin kusura, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, eksik incelemeye, sair nedenlere ilişkin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1- Gerekçeli karar başlığında suçun işlendiği zaman diliminin gösterilmemesi suretiyle CMK’nın 232/2-c maddesine aykırı davranılması,
2- 5237 sayılı TCK'nın 51. maddesinin sanık hakkında uygulanıp uygulanmamasına karar verilirken, sanığın kişiliği, sosyal ve ekonomik durumu, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlık ile suçun işlenmesindeki özellikler nazara alınarak, dosyaya yansıyan bilgi ve kanıtlar isabetle değerlendirilip, denetime olanak verecek ve somut gerekçeler de gösterilmek suretiyle takdir hakkının kullanılmasının gerektiği, dosya içeriğine göre; duruşma tutanaklarına yansıyan olumsuz bir kişiliği ve adli sicil kaydı bulunmayan sanığın cezasında 5237 sayılı TCK'nın 62. maddesi gereğince indirim yapıldığı halde, 'sanığın ileride bir daha suç işlemekten çekineceğine dair kanaat oluşmadığı' şeklinde yasal olmayan yetersiz gerekçe ile sanık hakkında hükmolunan hapis cezasının ertelenmesine yer olmadığına karar verilmesi,
Kanuna aykırı olup, sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak bozulmasına” karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 29.01.2014 gün ve 27502 sayı ile;
'12. Ceza Dairesinin bozma kararının yerinde olmadığı dosyanın incelenmesinde anlaşılmıştır. Zira 12. Ceza Dairesi hem hükmü bozmuş hem de cezanın az olması nedeniyle eleştiri yapmıştır. Burada yapılması gereken eleştiri konusu yapılan durumunun bozma nedeni olarak sayılması ve kazanılmış hakların saklı tutulmasıdır. Bir diğer durum ise yerel mahkemenin cezayı ertelememe gerekçesinin yerinde olup olmadığı hususudur. Kanatimizce yerel mahkemenin 'Sanığın sabıka durumu, katılanın zararının giderilmemiş olması ve yargılama aşamasında edindiği kanaat itibarıyla hükmün açıklanmasının geri bırakılması ya da hapis cezasının ertelenmesi halinde sanığın ileride bir daha suç işlemekten çekineceğine dair mahkememizde kanaat oluşmadığından; sanık lehine CMK'nun 231/5 ve TCK'nun 51. maddelerinin uygulanmasına takdiren yer olmadığına' şeklindeki gerekçesi yasal ve yeterlidir' düşüncesiyle itiraz kanun yoluna müracaat etmiştir.
CMK'nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Dairece, 19.02.2014 gün ve 4026-4111 sayı ile;
'1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 'tam kusurlu sanık hakkında temel cezanın alt sınırdan tayininin, aleyhe temyiz bulunmaması sebebiyle eleştiri konusu yapılması yerine, bu hususun bozma nedeni olarak sayılması ve kazanılmış hakların saklı tutulması' gerekçesine dayalı itirazı yerinde görüldüğünden itirazın kısmen kabulüne,
2- 18.11.2013 gün ve 4899-25945 sayılı bozma kararında yer alan 'Tam kusurlu olarak meydana getirdiği kaza sonucu katılanın basit bir tıbbi müdahale ile giderilemeyecek ve vücudunda 4. derecede ağır kemik kırığı oluşacak şekilde yaralanmasına neden olan sanık hakkında, TCK'nın 3/1. maddesinde düzenlenen orantılılık ilkesi gözetilerek adalet ve hakkaniyet kuralları uyarınca asgari hadden uzaklaşmak suretiyle ceza tayini gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulmak suretiyle eksik cezaya hükmedilmesi aleyhe temyiz bulunmadığından bozma konusu yapılmamıştır.' cümlesinin çıkartılmasına ve ilamın son paragrafının '3- Tam kusurlu olarak meydana getirdiği kaza sonucu katılanın basit bir tıbbi müdahale ile giderilemeyecek ve vücudunda 4. derecede ağır kemik kırığı oluşacak şekilde yaralanmasına neden olan sanık hakkında, TCK'nın 3/1. maddesinde düzenlenen orantılılık ilkesi gözetilerek adalet ve hakkaniyet kuralları uyarınca asgari hadden uzaklaşmak suretiyle ceza tayini gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulmak suretiyle eksik cezaya hükmedilmesi, Kanuna aykırı olup, sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’nın 321 ve 326. maddeleri uyarınca, sanığın kazanılmış hakkı da gözetilerek isteme aykırı olarak bozulmasına' ibaresinin eklenmesine,
3- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 'sanık hakkında tayin olunan hapis cezasının ertelenme şartlarının bulunmadığı' gerekçesine dayalı itirazı yönünden önceki kararda değişiklik yapılmasını gerektiren herhangi bir nedenin bulunmadığı, konunun Yargıtay Ceza Genel Kurulunca sonuca bağlanmasının daha uygun olacağı anlaşıldığından, dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesine' karar verilerek Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında TCK'nun 51. maddesinin uygulanmamasına ilişkin gösterilen gerekçenin yasal, yeterli ve dosya kapsamı ile uyumlu olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanığın, suç tarihinde gündüz vakti sevk ve idaresindeki otomobille meskun mahalde, iki yönlü, dik eğimli, 5 metre genişliğindeki yolda seyrederken, olay yeri olan üç yönlü 'T' kavşağa geldiğinde telefonla konuşmak üzere durduğu, aracın durduğunu görmesi üzerine katılanın karşıya geçmek üzere yola girdiği, ancak aynı anda sanığın da hareket etmesi sonrası katılana aracının sağ tarafı ile çarparak, katılanın hayati fonksiyonlarını 4. derecede (ağır) etkileyen kemik kırığı oluşacak şekilde yaralanmasına neden olduğu,
Trafik kazası tespit tutanağında kusur değerlendirmesi yapılmadığı,
Bilirkişi raporuna göre; sanığın olay yerindeki yaya trafiğini göz önünde bulundurması gerekirken, dikkatli ve tedbirli hareket etmeyip kazayı önlemek için gerekli uğraş ve çaba harcamadığından tam kusurlu olduğu,
1978 doğumlu, evli, iki çocuklu, B sınıfı sürücü belgesine sahip, lise mezunu, pazarlama elemanı olan ve adli sicil kaydı bulunmayan sanığın 03.06.2011 tarihli oturuma saatinde gelmediği, ancak aynı gün öğleden sonra müdafii ile gelmesi üzerine oturum açıldığı, daha sonraki tarihte yapılan oturuma katılan sanığın son oturuma katılmadığı, keşifte ise kendisini müdafinin temsil ettiği,
Yerel mahkemece sanık hakkında “savunmaları, sanık lehine kabul edilerek” şeklindeki gerekçe ile TCK'nun 62. maddesi gereğince indirim yapıldığı; “Sanığın sabıka durumu, katılanın zararının giderilmemiş olması ve yargılama aşamasında edindirdiği kanaat itibarıyla hükmün açıklanmasının geri bırakılması ya da hapis cezasının ertelenmesi halinde sanığın ileride bir daha suç işlemekten çekineceğine dair mahkememizde kanaat oluşmadığı...” şeklinde gerekçe ile de TCK'nun 51. maddesinin uygulanmamasına karar verildiği,
Sanığın pişmanlık göstermediğine ilişkin bir beyanı ile dosyaya yansıyan olumsuz bir davranışının bulunmadığı,
Anlaşılmıştır.
Katılan ...; aracı ile yolda duran sanığın telefon ile konuştuğunu görünce hareket etmeyeceğini düşünerek yola girdiğini, bu sırada hareket eden sanığın aracı ile kendisine çarptığını, zararlarının karşılanmadığını, sanığın 1.200 Liralık ortezinin ücretini ödediğini, kazadan dolayı iki ameliyat geçirdiğini, sanığın geçmiş olsuna gelmediğini, şikâyetçi olduğunu beyan etmiştir.
Sanık ...; yönetimindeki araç ile seyrederken telefon gelmesi üzerine aracını sağa çekip durduğunu, katılanın o sırada sokağın sağında köşe başında durduğunu, telefon konuşmasını bitirip hareket ettiği sırada katılanın da yola girdiğini, aracının sağ kapı tarafından sürtmesi ile birlikte katılanın yere oturduğunu, aracını durdurup katılanın yanına gittiğini, hemen 112 ve 155'i aradığını, kusurunun bulunmadığını savunmuştur.
Erteleme 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 51. maddesinde;
“İşlediği suçtan dolayı iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkûm edilen kişinin cezası ertelenebilir, bu sürenin üst sınırı, fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş olan kişiler bakımından üç yıldır, ancak erteleme kararının verilebilmesi için kişinin;
a) Daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı üç aydan fazla hapis cezasına mahkûm edilmemiş olması,
b) Suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması, gerekir...” şeklinde düzenlenmiştir.
Buna göre, iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkûm edilenlerin cezasının ertelenebileceği, fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş olanlar bakımından ise bu sürenin üst sınırının üç yıl olduğu belirtilmiş, ancak erteleme kararının verilebilmesi,
1- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı üç aydan fazla hapis cezasına mahkûm edilmemiş olması,
2- Suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması,
Şartlarına bağlanmıştır.
Bu şartların birlikte gerçekleşmesi gerekmekle birlikte, daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı üç aydan fazla hapis cezasına mahkûmiyet, hapis cezasının ertelenmesine kanuni engel oluşturmaktadır. Bu durumda ayrıca kişinin suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması şartının değerlendirilmesine gerek olmayacaktır. Birinci şartın gerçekleştiği hallerde ise, cezanın ertelenmesine karar verilebilmesi için kişinin suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması gerekmektedir. Anılan kanun maddesi uyarınca, yalnızca hapis cezalarının ertelenmesi mümkün olup, hapis cezasından çevrilen veya doğrudan verilen adli para cezalarının ertelenmesi imkânı bulunmamaktadır.
07.06.1976 gün ve 4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile bu karara uyum gösteren Ceza Genel Kurulunun yerleşmiş kararlarında belirtildiği üzere, “erteleme” cezanın doğrudan doğruya sanığın kişiliğine uydurulmasını öngören bir şahsileştirme kurumudur. Cezanın ertelenmesine veya ertelenmesine yer olmadığına karar verilirken mahkemece gerekçe gösterilmeli ve bu gerekçe dosyada bulunan bilgi ve belgelerin isabetle değerlendirildiğini gösterir biçimde kanuni ve yeterli olmalıdır. Gerekçenin bu niteliği keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek özelliklerini de taşır.
Zira kanuni, yeterli ve dosya kapsamıyla uyumlu bulunmayan bir gerekçeye dayanılarak erteleme talebinin reddine karar verilmesi kanun koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi, cezanın kişiselleştirilmesi ilkesine de aykırı olup, uygulamada keyfiliğe yol açabilecektir.
Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Adli sicil kaydı bulunmayan, katılanın zararının bir bölümünü gideren ve yargılama boyunca yapılan dört oturumun ikisine katılıp, keşifte kendisini vekili aracılığıyla temsil ettiren sanığın, pişman olmadığına dair bir söz ya da davranışının ve olumsuz bir tavrının tutanaklara yansımadığı, bununla birlikte kusurunun bulunmadığına yönelik savunmasının pişman olmadığı anlamına da gelmeyeceği gözetilmeden, yerel mahkemece savunmaları olumlu değerlendirilerek takdiri indirim uygulanan sanık hakkında hükmolunan hapis cezasının ertelenmemesine yönelik; 'sanığın sabıka durumu, katılanın zararının giderilmemiş olması ve yargılama aşamasında edindirdiği kanaat itibarıyla hükmün açıklanmasının geri bırakılması ya da hapis cezasının ertelenmesi halinde sanığın ileride bir daha suç işlemekten çekineceğine dair mahkememizde kanaat oluşmadığı” şeklinde gösterilen gerekçenin yasal ve yeterli olmadığı gibi dosya kapsamı ile de örtüşmediği kabul edilmelidir.
Bu itibarla Özel Daire bozma kararı isabetli olup Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 30.05.2017 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.