ANAYASA MAHKEMESİ KARARI ANAYASA MAHKEMESİ KARARI Resmi Gazete tarih/sayı: 22.10.2004/25621 Esas Sayısı : 2001/481 Karar Sayısı : 2004/91 Karar Günü : 30.6.2004 İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Menemen Asliye Ceza Mahkemesi İTİRAZIN KONUSU: 4.4.1929 günlü, 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 302. ve 386. maddeleri ile 390. maddesinin üçüncü fıkrasının, Anayasa’nın 36. maddesine aykırılığı savıyla iptali istemidir. I- OLAY Silahtan sayılan aletle etkili eylem suçundan düzenlenen ceza kararnamesine sanığın itirazını inceleyen Mahkeme, itiraz konusu kuralların, Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına vararak iptali için başvurmuştur. II- İTİRAZIN GEREKÇESİ Başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir: “CMUK’nun 386. maddesi Sulh Ceza Mahkemelerinin görevi içinde bulunan suçlara Sulh Hakimi duruşma yapmaksızın bir ceza kararnamesiyle karar verebilir. Bu ceza kararnamesiyle ancak hafif veya ağır para cezasına veya nihayet 3 aya kadar hafif hapis veya bir meslek ve sanatın icrasının tatiline veya müsadereye yahut bunlardan bir kaçına veya hepsine hükmedilebilir. Ceza kararnamesiyle hükmedilecek hafif hapis cezası yerine cezaların infazı hakkında kanun gereğince para cezası da hükmolunabilir. Aynı Kanunun 390/3. maddesi ise ceza kararnamesiyle hafif veya ağır para cezasına ya da muayyen bir meslek veya sanatın tatiline veya müsadereye yahut bunlardan bir kaçına veya hepsine hükmedilmiş ise itiraz üzerine, Asliye Mahkemesi başkan veya hakimi 301, 302 ve 303 madde hükümlerine göre itirazı inceler. CMUK’nun 302. maddesi ise kanunda yazılı olan haller müstesna olmak üzere itiraz hakkında duruşma yapılmaksızın karar verilir. Şu kadar ki icabında Cumhuriyet Savcısı dinlenir. İtiraz varit görülürse bunu tetkik eden merci aynı zamanda itirazın mevzuu olan mesele hakkında da karar verir.” Biçimindedir. CMUK’nun ceza kararnameleriyle ilgili düzenlemesine göre ceza kararnamesiyle hafif hapis cezasına hükmedilmiş ise itiraz üzerine duruşma yapılacaktır. Ceza kararnamesiyle para cezasına bir meslek veya sanatın tatiline zor alıma bunlardan bir kaçına veya hepsine hükmedilmiş ise itiraz üzerine Asliye Ceza Mahkemesince itiraz CMUK’nun 301., 302. ve 303. maddeleri hükümlerine göre incelenip kesin olarak sonuçlandırılacaktır. CMUK’nun 390/3. maddesindeki CMUK’nun 302. maddesine yapılan yollama gereğince Asliye Ceza Mahkemesi itiraz hakkında duruşma yapmaksızın evrak üzerinde karar verecek aynı maddenin 2. fıkrası gereğince itirazı yerinde görürse itirazın konusu olan mesele hakkında da karar verecek, verdiği bu karar CMUK’nun 303. maddesi gereğince kesin olacaktır. Yargıtayın pek çok kararında vurguladığı ve yasada açıkça hükme bağlandığı gibi ceza kararnamesine itirazda Asliye Ceza Mahkemesince itirazın haklı bulunması halinde ceza kararnamesinin kaldırılması Sulh Ceza Mahkemesinde sanığa duruşma açılarak yargılama yapılması yolunu açması mümkün değildir. Çünkü Asliye Ceza Mahkemesi itirazı yerinde görürse itirazın konusu hakkında da kesin olarak karar vermek zorundadır. Görüldüğü gibi gerek Sulh Ceza Mahkemesinde gerekse itiraz üzerine Asliye Ceza Mahkemesince evrak üzerinde inceleme sonuçlandırılmakta sanığın savunması elinden alınmaktadır. CMUK’nun 163. maddesi gereği kamu davası açılabilmesi için yeterli delil kafidir. Uygulamada hazırlık soruşturmasında kamu davası açmak için toplanan ve yeterli delil olarak değerlendirilen deliller ile Sulh Ceza Mahkemeleri ceza kararnamesiyle hiçbir delil toplamadan ceza kararnamesi düzenlemekte dava açmak için yeterli olan deliller mahkumiyete de esas alınmaktadır ve Asliye Ceza Mahkemelerince de itiraz evrak üzerinde kesin olarak sonuçlandırılmaktadır. 4709 sayılı Yasanın 14. maddesiyle Anayasanın 36. maddesine adil yargılanma hükmü eklenmiş bulunmaktadır. Adil yargılanmanın ne olduğu ülkemizin de taraf olduğu Anayasanın 90. maddesi gereği iç hukuk kuralı olarak uygulanması gereken Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde hükme bağlanmıştır. Bu maddeye göre herkes cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan mahkeme önünde davasının açık olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir. Hüküm açık oturumda verilir. Suçlamanın niteliği ve nedeninden en kısa zamanda ayrıntılı olarak haberdar edilir. Savunmasını hazırlaması için gerekli zaman ve kolaylıklar sağlanır. Gerekirse müdafinin yardımından yararlandırılır. Duruşmanın bir kısmı sözleşmede sayılan sınırlayıcı sebeplerle gizli yapılabilir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde tanımı yapılan ve Anayasamızın 36. maddesine 4709 sayılı Kanunun 14. maddesiyle eklenen adil yargılanma ilkesine CMUK’nun 302., 386. maddeleri, CMUK 390/3. maddesindeki aynı Yasanın 301., 302. ve 303. maddelerine yaptığı yollama sanığın savunma hakkını, suçlamalar konusunda karar verecek olan mahkeme önünde davasının açık olarak görülmesini isteme hakkını, hükmünün açık oturumda verilmesini istemek hakkını, suçlamanın niteliği ve nedeninden en kısa zamanda ayrıntılı olarak haberdar edilme hakkını, müdafinin yardımından yararlanma hakkını, elinden alınmakta ve böylece Anayasanın 36. maddesindeki savunma hakkı ile adil yargılanma hakkı ihlal edilmektedir. Anayasamızda yapılan bu düzenleme karşısında CMUK’nun 302., 386. maddesiyle 390/3. maddesinin Anayasanın 36. maddesindeki düzenleme karşısında geçerliliğini savunmak olanaksızdır. KARAR 1 - Anayasanın 36. maddesine aykırı görülen 1412 sayılı CMUK’nun 302., 386. ve 390/3. maddelerinin Anayasaya aykırılığı hususunun incelenerek iptali ve uygulamadan kaldırılmasına karar verilmesi için Anayasa Mahkemesine başvurulmasına. 2- Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar itiraz incelemesinin geri bırakılmasına karar verildi. 21.11.2001” III- YASA METİNLERİ A- İtiraz Konusu Yasa Kuralları 4.4.1929 günlü, 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun itiraz konusu 302. ve 386. maddeleri ile 390. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan kurallar şöyledir: “Madde 302.- Kanunda yazılı olan haller müstesna olmak üzere itiraz hakkında duruşma yapılmaksızın karar verilir. Şukadar ki, icabında Cumhuriyet Müddeumumisi dinlenir. İtiraz varit görülürse bunu tetkik eden merci aynı zamanda itirazın mevzuu olan mesele hakkında da karar verir”. “Madde 386.- Sulh mahkemelerinin görevi içinde bulunan suçlara sulh hakimi, duruşma yapmaksızın bir ceza kararnamesi ile karar verebilir. Bu ceza kararnamesi ile ancak hafif veya ağır para cezasına veya nihayet üç aya kadar hafif hapis veya bir meslek ve sanatın icrasının tatiline veya müsadereye yahut bunlardan bir kaçına veya hepsine hükmedilebilir. Ceza kararnamesiyle hükmedilecek hafif hapis cezası yerine “Cezaların infazı hakkında Kanun” gereğince para cezası da hükmolunabilir”. “Madde 390.- Ceza kararnamesi ile hafif hapis cezasına hükmedilmişse itiraz üzerine duruşma yapılır. Şu kadar ki, sanık duruşmadan evvel itirazından vazgeçerse duruşmaya mahal kalmaz. Duruşmada sanığı müdafii temsil edebilir. Hakim itiraz üzerine vereceği hükümde evvelki karar ile bağlı değildir. Ceza kararnamesiyle hafif veya ağır para cezasına ya da muayyen bir meslek veya sanatın tatiline veya müsadereye yahut bunlardan birkaçına veya hepsine hükmedilmişse itiraz üzerine asliye mahkemesi başkan veya hakimi 301, 302 ve 303 ncü madde hükümlerine göre itirazı inceler. Bu halde itiraz dilekçesinin verilmesi, aleyhine itiraz olunan ceza kararnamesinin icrasını durdurur”. B- Dayanılan Anayasa Kuralları Başvuru kararında, Anayasa’nın 36. maddesine dayanılmıştır. IV- İLK İNCELEME KARARI Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 8. maddesi uyarınca Mustafa BUMİN, Haşim KILIÇ, Yalçın ACARGÜN, Ali HÜNER, Fulya KANTARCIOĞLU, Aysel PEKİNER, Rüştü SÖNMEZ, Ertuğrul ERSOY, Tülay TUĞCU, Ahmet AKYALÇIN ve Enis TUNGA’nın katılmalarıyla 20.12.2001 günü yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine oybirliğiyle karar verilmiştir. V- ESASIN İNCELENMESİ Başvuru kararı ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu Yasa kuralları, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü: A- Uygulanacak Kural Sorunu Anayasa’nın 152. ve 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 28. maddesine göre, mahkemeler, bakmakta oldukları davalarda uygulayacakları kanun ya da kanun hükmünde kararname kurallarını Anayasa’ya aykırı görürler veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık savının ciddi olduğu kanısına varırlarsa o hükmün iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurmaya yetkilidirler. Ancak, bu kurallar uyarınca bir mahkemenin, Anayasa Mahkemesi’ne başvurabilmesi için elinde yöntemince açılmış ve görevine giren bir davanın bulunması ve iptali istenen kuralların da o davada uygulanacak olması gerekmektedir. Uygulanacak yasa kuralları, davanın değişik evrelerinde ortaya çıkan sorunların çözümünde veya davayı sonuçlandırmada olumlu ya da olumsuz yönde etki yapacak nitelikteki kurallardır. İtiraz yoluna başvuran Mahkeme, iddiasına dayanak olarak ceza kararnamesi ile hafif hapis cezası dışındaki ceza ve müeyyidelere karar verilmesi halinde, bu kararnameye itiraz üzerine itirazı incelemekle görevli üst mahkemenin duruşma açılmaksızın, evrak üzerinden yapacağı inceleme ile itirazı kesin olarak karara bağlamasına ilişkin düzenlemenin savunma hakkını kısıtladığını ve adil yargılanma hakkını ihlâl ettiğini ileri sürmüştür. Olayda, sanık hakkında ceza kararnamesiyle ağır para cezasına hükmedilmiş ve suç aletinin müsaderesine karar verilmiştir. Bu duruma göre, sanığın itirazını inceleyen Asliye Ceza Mahkemesi’nin uygulayacağı kural, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 390. maddesinin üçüncü fıkrasıdır. Anılan Kanun’un, itiraz müessesesi konusunda genel hükümleri içeren 302. maddesi ile sulh hakimlerinin ceza kararnamesi düzenlemelerine ilişkin esasların belirlendiği 386. maddesinin, bakılmakta olan davada uygulanma olanağı bulunmamaktadır. Bu nedenle, bu kurallara ilişkin başvurunun Mahkeme’nin yetkisizliği nedeniyle reddine oybirliği ile karar verilmiştir. B- Anayasa’ya Aykırılık Sorunu Başvuru kararında, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 390. maddesinin itiraz konusu üçüncü fıkrasının, aynı Kanun’un 301., 302. ve 303. maddelerine yaptığı yollama nedeniyle, ceza kararnamesi ile hafif hapis cezası dışındaki yaptırım ve tedbirlere karar verilmesi halinde itiraz üzerine duruşma açılmaksızın dosya üzerinden inceleme yapılmasının, sanığın, suçlamanın niteliği ve nedeninden en kısa zamanda ayrıntılı olarak haberdar edilmek, suçlamalar konusunda karar verecek olan mahkeme önünde davasının açık olarak görülmesini ve hükmün açık oturumda verilmesini istemek, savunma ve müdafiinin yardımından yararlanmak haklarını elinden aldığı ve bunun da Anayasa’nın 36. maddesinde belirtilen savunma hakkı ile adil yargılanma hakkını ihlâl ettiği ileri sürülmüştür. Ceza kararnameleri ile ilgili esaslar Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 386 ila 391. maddelerinde düzenlenmiştir. Kanun’un 386. maddesine göre, suçun sulh ceza mahkemesinin görevine girmesi verilen cezanın üç aya kadar hafif hapis, hafif veya ağır para cezası, bir meslek veya sanatın tatili cezası ile müsadereye ilişkin olması halinde, ceza kararnamesi düzenlenmesi olanaklıdır. Ceza kararnamesi ile bu ceza ve yaptırımlardan birine, birkaçına veya hepsine hükmedilebilir. Ayrıca, hükmedilecek hafif hapis cezasının 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanun gereğince para cezasına çevrilmesine de bir engel bulunmamaktadır. Kararnameye, 388. madde uyarınca tebliğinden itibaren sekiz gün içerisinde itiraz hakkı tanınmıştır. Ceza kararnamesine itiraz başlıklı 390. maddeye göre, hafif hapis cezasını içeren ceza kararnamesine itiraz halinde duruşma açılarak genel usullere göre yargılama yapılması gerekmektedir. Ceza kararnamesi ile hafif veya ağır para cezası, meslek ve sanatın tatili ve müsadereden birisine veya bir kaçına karar verilmesi halinde ise, itiraz üzerine dosya asliye ceza mahkemesine gönderilecek, bu mahkemenin hakimi, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 301., 302. ve 303. maddelerine göre duruşma açmaksızın evrak üzerinde inceleme yaparak, itiraz hakkında karar verecektir. İtirazın yerinde görülmesi halinde ceza kararnamesinin kaldırılmasına, aksi halde itirazın reddine karar verilecektir. Her iki halde de verilen kararlar kesindir. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesinde, herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu öngörülmüştür. İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetlerini Korumaya Dair Sözleşme’nin 6. maddesinin birinci fıkrasında, niza yahut suçlamanın aleni surette dinlenilmesi, yani davanın tarafların huzurunda yapılacak açık duruşma ile görülmesi kurala bağlanmış, üçüncü fıkrasında da, yargılamada sanığa tanınması gereken asgari haklar belirtilerek adil yargılanma hakkının kapsamı belirlenmiştir. Değişen ve gelişen toplum koşulları nedeniyle çağdaş devletlerde, basit suçlarda, cezanın hafif ve ispatın kolay olduğu bazı hallerde ceza kararnamesi veya benzeri adlarla hakimlerin ve hatta idarenin ceza vermesinin ve bunu kabul etmeyen kişinin de yargıya başvurmasına olanak sağlanmasının gittikçe yaygınlaşan bir suç ve ceza politikası haline geldiği görülmektedir. Ceza kararnamesine itiraz edilmesi halinde ise, duruşma yapılması ve o duruşmada sanığın da hazır bulunabilmesi veya bir müdafi gönderebilmesi, adil yargılanma ve savunma hakkının doğal sonucudur. Olağan yasa yolu olan itiraz, mahkemelerin son karar niteliğinde olmayan ve temyiz edilemeyen kararlarına karşı kabul edilmiş bir yasa yoludur. İtiraz üzerine inceleme, kural olarak evrak üzerinde ve duruşmasız yapılır. Ancak, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 390. maddesinde ceza kararnamelerinin özelliği gereği farklı bir düzenleme yapıldığı görülmektedir. Bu maddenin birinci fıkrasında, ceza kararnamesi ile hafif hapis cezasına hükmedilmişse itiraz üzerine duruşma yapılacağı öngörülmüştür. Bu durumda genel usul kurallarının uygulanacağı açıktır. Maddenin üçüncü fıkrasında ise, diğer ceza ve yaptırımlar yönünden bu olanak ortadan kaldırılarak itirazın duruşma yapılmaksızın evrak üzerinden karara bağlanması kabul edilmiştir. Bu düzenlemeden, ceza kararnamesiyle hükmedilebilecek hafif hapis dışındaki ceza ve yaptırımların, özgürlüğü bağlayıcı ceza kadar önemli görülmediği anlaşılmakta ise de, para cezalarının ödenmemesi halinde hapis cezasına çevrilmesi, ayrıca, bunlara cezalandırma amacıyla hükmedilmesi, bu ceza ve yaptırımlara muhatap olan ve bunu kabul etmeyerek itiraz hakkını kullanan sanıklara hafif hapis cezasını içeren ceza kararnamelerinde olduğu gibi duruşma açılarak adil yargılanma ve savunma hakkının tanınmasını zorunlu kılmaktadır. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural, Anayasa’nın 36. maddesine aykırıdır. İptali gerekir. VI- KARARIN YÜRÜRLÜĞE GİRECEĞİ GÜN SORUNU Anayasa’nın 153. maddesi ve 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 53. maddesi uyarınca, kanun, kanun hükmünde kararname veya TBMM İçtüzüğü ya da bunların belirli madde veya hükümleri iptal kararının Resmî Gazete’de yayımlandığı gün yürürlükten kalkar. Ancak, Anayasa Mahkemesi iptal kararı ile meydana gelecek hukuksal boşluğu kamu düzenini tehdit veya kamu yararını ihlâl edici nitelikte görürse, boşluğun doldurulması için iptal kararının yürürlüğe gireceği günü ayrıca kararlaştırabilir. İtiraz konusu kuralın iptaline karar verilmesi ile meydana gelen hukuksal boşluk kamu yararını olumsuz yönde etkileyecek nitelikte olduğundan, yeni düzenleme yapması için yasama organına süre tanımak amacıyla iptal kararının Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak bir yıl sonra yürürlüğe girmesi uygun bulunmuştur. VII- SONUÇ A- 4.4.1929 günlü, 1412 sayılı “Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu”nun 390. maddesinin 2369 sayılı Yasa ile değiştirilen son fıkrasının Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, B- İptal edilen fıkranın doğuracağı hukuksal boşluk kamu yararını ihlal edici nitelikte görüldüğünden, Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasıyla 2949 sayılı Yasa’nın 53. maddesinin dördüncü ve beşinci fıkraları gereğince İPTAL HÜKMÜNÜN, KARARIN RESMÎ GAZETE’DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK BİR YIL SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE, 30.6.2004 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi. Başkanvekili Haşim KILIÇ Üye Sacit ADALI Üye Fulya KANTARCIOĞLU Üye Ertuğrul ERSOY Üye Tülay TUĞCU Üye Ahmet AKYALÇIN Üye Mehmet ERTEN Üye Mustafa YILDIRIM Üye Cafer ŞAT Üye Fazıl SAĞLAM Üye A. Necmi ÖZLER