20. Hukuk Dairesi 2012/11570 E. , 2014/6942 K.
MAHKEMESİ:Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA KONUSU: ... Köyü 743 sayılı parsel
Taraflar arasındaki yargılamanın yenilenmesi davasından dolayı yerel mahkemece verilen yukarıda gün ve sayısı yazılı hükmün; Dairemizin 05/08/2012 gün ve 2012/1092-6785 sayılı ilâmıyla onanmasına karar verilmiş, süresi içinde davacı ... tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla, dosya içindeki tüm belgeler incelenip gereği düşünüldü:
K A R A R
Karar düzeltme dilekçesinde değinilen hususlar temyiz aşamasında da ileri sürülmüştür.
Dairemiz kararı bu konulara cevap teşkil edecek nitelikte olduğu gibi, usûl ve kanuna da uygundur.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle ve 6100 sayılı Kanunun geçici 3. maddesi atfıyla H.U.M.K.'nun 440. maddesinde yazılı hallerden hiçbirine uymayan karar düzeltme isteğinin REDDİNE, aynı Kanunun 442. maddesi uyarınca takdiren 228.00.- TL. para cezası ile Harçlar Kanunu uyarınca 52.40.- TL. ret harcının düzeltme isteyenlerden alınmasına 30/06/2014 gününde oy çokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Davacı ... vekili, 06/10/2010 günlü dava dilekçesiyle, 1992 yılında tapuda satın alarak sahip olduğu ... köyü 743 parsel sayılı 23000 m2 yüzölçümündeki taşınmazın, 1990 yılında yapılan orman kadastrosunda orman sınırları içinde bırakılması nedeniyle açtığı orman kadastrosunun iptali davasının ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 16.5.2002 gün ve 2001/619-2002/488 sayılı kararı ile reddedilerek ve Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 29.01.2004 gün 2003/9218-2004/370 sayılı kararı ile onanıp karar düzeltme isteminin de 13.07.2004 gün 2004/6171-8015 sayılı kararı ile ret edilmek suretiyle 13.07.2004 tarihinde kesinleştiğini, bu karara karşı başvurdukları Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 2. Dairesinin 42082/02 sayılı ... -TÜRKİYE kararı ile mülkiyet hakkının ihlal edildiğinin tespit edildiğini belirterek yargılamanın iadesi istemiyle dava açmıştır. Yerel Mahkemece, AİHM kararında yerin orman olmadığına dair bir belirleme bulunmadığı ve özellikle atıf yapılan mahkememizde daha önce yargılamaya konu olan... dosyasındaki AİHM gerekçesi dikkate alınarak, yalnızca mülkiyet hakkının ihlali nedeni ile tazminat uygulanmasına karar verildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dairemizin 2012/1092 Esas ve 2012/6785 sayılı kararı ile dosya kapsamı ve kararın dayandığı gerekçeye göre temyiz itirazları yerinde görülmeyerek hükmün onanmasına karar verilmiş, davacı vekilince kararın düzeltilmesi istenmiştir.Anayasanın 90. maddesinin 5. fıkrasında 'usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası anlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır.' hükmü öngörülmüştür.Bilindiği üzere yargılamanın yenilenmesi (iadesi) kesin hükme bağlanmış olan davaya yeniden bakılamayacağının en önemli istisnasıdır ve olağanüstü bir kanun yoludur. Bu nedenle hangi hallerde yargılamanın yenilenmesine gidilebileceği gerek HUMK ve gerek HMK da tadadi olarak sayılmıştır. Bu hallerden bir tanesi de HUMK da iadei muhakeme başlığı altında 445. Maddenin 11. Bendinde “Hükmün, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlâli suretiyle verildiğinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması” olarak gösterilmiştir. 447. maddenin 3. fıkrası uyarınca 445 inci maddenin birinci fıkrasının 11 inci bendinde yazılı sebepten dolayı iadei muhakeme müddeti Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararının kesinleştiği tarihten itibaren bir yıldır. Karar düzeltmesine konu olayda, AİHM 42082/02 başvuru numaralı 8 Aralık 2009 tarihli kararıyla, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin Ek 1 No’lu Protokolünün 1. maddesinin ihlal edildiğine oy çokluğu ile karar vermiş, başvurana uğradığı her türlü zararın karşılığı 175.000 Euro tazminat ödenmesine, adli tatmine ilişkin diğer taleplerin reddine karar verilmiştir. Lehine ihlal tespiti yapılan davacı 05.10.2010 tarihinde harcını yatırdığı dilekçe ile süresi içinde yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunmuştur.
Somut olayda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 1 nolu ek protokolünün 1. Maddesinin ihlal edildiğine karar verilen olay, yapılan orman kadastrosu ile başvuru sahibinin mülkiyet hakkı dikkate alınmaksızın tapulu mülkünün, idari bir tasarrufla orman içersine alınması ve buna ilişkin açılan davalar sonucu verilen ve kesinleşen mahkeme kararlarından kaynaklanmakta olup; ihlalin yargılamanın yenilenmesi dışında başka şekilde ortadan kaldırılması mümkün değildir.Yargılamanın yenilenmesinin koşullarının bulunup bulunmadığı açısından yapılacak değerlendirmede üzerinde durulması gereken husus, ihlalin tamir edilebilir olup olmadığıdır. Doktrinde ve uygulamada AİHM’in yargılamanın makul sürede bitirilememesi gibi ‘tamir edilebilir olmayan’ kararlarından dolayı yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilemeyeceği ve ihlalin tazminat ödenmesi yoluyla giderilebileceği kabul edilmektedir. Ancak dava konusu olayda böyle bir durum yoktur. AİHM’in aleyhine başvuruda bulunulan devletin AİHS ve eki protokol hükümlerini ihlal ettiğine dair verdiği kararda başvurucuya AİHS 41. Maddesine göre tazminat ödenmesi de ‘yargılamanın makul sürede bitirilememesi’ dışında yargılamanın yenilenmesine engel teşkil etmeyecektir. Olayın açıklığa kavuşturulması için bu konuda HUMK da yapılan düzenlemelere adım adım bakılmasında fayda olacaktır. AİHM’in kararlarının açıkça yargılamanın yenilenmesi nedenleri arasına alınması ilk kez 3.8.2002 tarihli 4771 sayılı Kanunla olmuştur. 4771 sayılı Kanunun 6. maddesi ile 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 445 inci maddesinden sonra gelmek üzere 445/A maddesi eklenmiştir. Bu maddede “ Kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş olan bir kararın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlâli
suretiyle verildiği saptandığında, ihlâlin niteliği ve ağırlığı bakımından Sözleşmenin 41 inci maddesine göre hükmedilmiş olan tazminatla giderilemeyecek sonuçlar doğurduğu anlaşılırsa; Adalet Bakanı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuruda bulunan veya yasal temsilcisi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararının kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içinde Yargıtay Birinci Başkanlığından muhakemenin iadesi isteminde bulunabilirler. Bu istem, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca incelenir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince saptanan ihlâlin sonuçları tazminatla giderilmiş veya istem süresi içinde yapılmamış ise reddine; aksi hâlde, dosyanın davaya bakması için kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmaksızın kesin olarak karar verir. ” şeklinde düzenleme yapılmıştır. Bu düzenleme ile yargılamanın yenilenmesinde mutad uygulama dışında özel bir yol olarak düzenlenmiş, 448 inci maddesine son fıkra olarak “445/A maddesi hükümleri saklıdır.” şeklinde bir ilave de yapılmıştır.4771 sayılı Kanunla getirilen değişiklik yeterli görülmemesi ve uygulamada aksaklıklar gözetilerek konu 23.01.2003 tarih ve 4793 sayılı Kanun ile yeniden düzenlenmiştir. Bu Yasa’nın birinci maddesi ile 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 445 inci maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki 11 inci bent olarak “Hükmün, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlâli suretiyle verildiğinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması.” eklenmiş ve böylece bu sebeple yargılamanın iadesi yoluna gidilmesinde de Yargıtay Birinci Başkanlığına başvuru ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca incelenme ve uygun görme uygulamasından vazgeçilerek olağan usule dönülmüş; beşinci madde ile de 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 445/A maddesi, aynı Kanunun 448 inci maddesinin son fıkrası, yürürlükten kaldırılmıştır.
Geçici birinci madde ile de Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte kesinleşmiş olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarından bir yıllık yargılanmanın yenilenmesi süresi geçirenler için Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl ek süre verilmiştir. Yasa koyucu böylelikle, geçmişte verilip kesinleşmiş ve yeni yasanın öngördüğü bir yıllık sürenin çoktan geçtiği AİHM kararları için de yargılamanın yenilenmesini benimsemiştir. Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten sonra açılan davalar için, kuşkusuz yasanın birinci ve üçüncü maddelerinde öngörülen bir yıllık süre işleyecektir. (Şahbaz, İbrahim, AİHM kararlarının Bağlayıcılığı ve İç Hukukta Uygulanması, sayfa: 16 www.algul.av.tr)4793 sayılı Kanun ile yukarıda açıklandığı üzere hem yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilmesi kolaylaştırılmış hem de süre nedeniyle kapsam dışında kalan eski kararlar için yargılamanın yenilenmesi imkânı sağlanmıştır. Bunun yanında 4771 sayılı Kanunla 1086 sayılı Kanun’la eklenen 445/A metninde yer alan “ihlalin niteliği ve ağırlığı bakımından Sözleşmenin 41. Maddesine göre hükmedilmiş tazminatla giderilemeyecek sonuçlar doğurduğu anlaşılırsa” ifadesine 23.01.2003 tarihli ve 4793 sayılı kanunla 1086 sayılı Kanun’un 445. Maddesine eklenen 11. bentte yer verilmemiş; bu metnin maddeden çıkarılma gerekçesi olarak da bu düzenlemenin yargılamanın yenilenmesinin fiilen uygulanmamasına sebep olabilecek nitelikte olması gösterilmiş ve Avrupa İnsan Hakları mahkemesi kararları bakımından yargılamanın iadesi yolunun kolaylaştırılmasının amaçlandığı vurgulanmıştır. (Yılmaz, Zekeriya: Medeni Usul Hukukunda Yargılamanın Yenilenmesi, , Adalet- Ankara 2013, s.135 )
6100 sayılı HMK’da da HUMK’daki son düzenlemeye paralel şekilde 375. Maddenin i bendinde “Kararın, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlali suretiyle verildiğinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması” şeklinde yer verilmiş; 377. maddede Yargılamanın iadesi süresi; 378. maddede inceleyecek mahkeme ve teminat, 379. maddede talebin ön incelemesi, 380. maddede ise yeniden yargılama veya hükmün iptali düzenlenmiştir. Öte yandan, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının işlevi, sadece hükmedilen “tazminat” tutarlarının başvuruculara ödenmesinden ibaret olmayıp; başta yargılamanın tarafı olan ülke olmak üzere, Sözleşmeye taraf olan tüm ülkeler açısından bir dizi başka sonuçlar ve yükümlülükler de doğurduğu unutulmamalıdır. Bu Sözleşme ve kararlar, taraf ülke demokrasilerinde sürekliliğin sağlanması ve geliştirilmesi; insan haklarının korunması ve en önemlisi de hukukun üstünlüğü ilkesinde devamlılık ve tutarlılık sağlanmasını amaçlamaktadır. Sözleşmeye taraf olan devletler bu ilkelerde bir sürekliliğin sağlanması amacıyla Sözleşme’nin 1.maddesinde belirtilen “... taraflar, kendi yetki alanlarında bulunan herkese Sözleşmenin 1. bölümünde tanımlanan hak ve özgürlükleri tanırlar” hükmünü kabul etmektedirler. Bu hüküm, Sözleşme'nin 'doğrudan uygulanabilir' (self-executing) kurallar içerdiğini, Sözleşme'de korunan hakların, iç hukukta başkaca bir düzenlemeye gerek olmadan ulusal mahkemeler tarafından uygulanabileceğini göstermektedir.(www.online-hukuk.org.İnsan Hakları Mahkemesi Kararı Gereğince Yargılamanın Yenilenmesi)Avrupa demokrasisinin önemli bir itici gücü olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının icrası, sadece hükmedilen “tazminat” tutarlarının başvurucuların banka hesabına havale edilmesinden ibaret olmayıp; başta yargılamanın tarafı olan ülke olmak üzere, Sözleşmeye taraf olan tüm ülkeler açısından bir dizi başka sonuçlar ve yükümlülükler de doğurmaktadır. (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararlarının İcrası Ve Sürecin Denetlenmesi, Toplum ve Hukuk Dergisi, 2003 bahar sayısı)AİHS’ne taraf ülkelerin, Sözleşme hükümleri bakımından, AİHM kararları ile “saptanmış ihlale son vermek”, “ihlalin sonuçlarını ortadan kaldırmak” ve “doğması muhtemel ihlalleri önlemek” görevleri vardır. ( Memiş, Emin: İnsan Hakları Avrupa Standardı ve İç Hukuk Etkileşimi Analizleri” Anayasa Yargısı 17, Ankara 2000, s.166 vd; Doğru, Osman: İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi İçtihatları, C.1, İstanbul 2002, s.196) AİHM kararlarının icra edilmesi ile zararın tazmin edilmesi yanında bundan daha önemlisi ihlale son verilmesi ve benzer ihlallerin önlenmesi hedeflenmektedir. Bu yüzden kararların Sözleşmeye taraf olan tüm devletler tarafından söz konusu ihlalin tekrarını önleyecek biçim ve içerikte icra edilmesi gerekmektedir.
Diğer taraftan, bu husus Türk yargısının ve yargıçlarının temel hakların korunması konusunda gösterdiği hassasiyet ve buna bağlı olarak evrensel itibarı ile de doğrudan ilintilidir.Bütün taraf devletler için, nesnel yükümlülükler getiren ve Avrupa’da ortak bir hukuki alan yaratan AİHS’ne taraf, Avrupa Birliği’ne de katılmaya aday olan Türkiye, bu ortak hukuki alan dışında kalamayacağından, Türk Yargı organlarının da, kendilerini ulusal sınırları aşan daha büyük bir hukuki topluluğun bir üyesi olarak görmeleri önem taşımaktadır. (www.online-hukuk.org. İnsan Hakları Mahkemesi Kararı Gereğince Yargılamanın Yenilenmesi) Bu nedenle yargılamanın yenilenmesine ilişkin kararın, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlali suretiyle verildiğinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması hallerinde, yargılamanın yenilenmesi kararlarında daraltıcı yorum yapılması uygulamasından vazgeçilmelidir.
Nitekim Yargıtay’ın bazı içtihatlarda da “mahkemece mevcut deliller ve AİHM Kararı doğrultusunda HUMK'nun 445/11. maddesinde yazılı nedenin gerçekleşip gerçekleşmediğinin ve AİHM'de tazminata hükmedilmiş olmasının olaya etkisinin değerlendirilmesi ve tartışılması gerektiği kuşkusuz olduğundan işin esasının incelenmesi ve buna göre değerlendirme yapılması; hâsıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, davada ileri sürülen nedenin yargılamanın yenilenmesine esas olamayacağı biçiminde bir yorumla davanın reddedilmesi doğru değildir” (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi, Esas No: 2009/7871, Karar No: 2009/10897) şeklinde kararlar verilmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, sayın çoğunluğun karar düzeltme talebinin REDDİNE görüşünün aksine, AİHM kararı ile ödenmesine karar verilen tazminatın, yargılamanın yenilenmesi sonucu verilecek kararda göz önünde bulundurulacak bir husus olup yargılamanın yenilenmesi talebinin reddini gerektirmediğini düşündüğümüzden, mahkemece buna ilişkin verilen kararı ve dairemizin onama kararını isabetli bulmadığımızdan karar düzeltme talebinin KABULÜNE ve yerel mahkeme kararının BOZULMASINA karar verilmesi gerektiği kanaatindeyiz.