(Kapatılan)20. Hukuk Dairesi 2020/830 E. , 2020/2256 K.
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi bir kısım davacılar vekili, davalı ... Yönetimi ve davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin murisi ... adına kayıtlı ... Sapanca ... 441 parsel sayılı taşınmaz ile davacıların murisi ... adına kayıtlı 435 parsel sayılı taşınmazın, 27/02/1961 tarihinde yapılan tapulama işlemleri sonucu tescil edildiğini, 1965 yılında Orman Tahdit Komisyon çalışmalarının yapılarak taşınmazların tamamının orman sınırları dışında bırakıldığını, 1988 yılında başlayıp 05/04/1989 tarihinde sonuçlanan kadastro çalışmalarında söz konusu taşınmazların bir kısmının ziraat arazisi bir kısmının ise Devlet ormanı olduğu bildirilerek taşınmazların tamamı üzerine davalı ... Yönetimi tarafından satılamaz şerhi konulduğunu, tahditi yapılmış ve sınırları kesinleşmiş olan taşınmaz üzerinde orman sınır hattının yeni bir uygulama ile orman kapsamı içerisine alınmasının hukuken mümkün olmadığını, yapılan 2. çalışmanın mükerrer olup yok sayılacağını, davalı ... Yönetimine 01/06/2012 tarihli dilekçe ile yazılı olarak müraacatta bulunmalarına rağmen taleplerinin red edildiğini, taşınmazlar üzerinde ifraz işlemi de yapılamadığını belirterek dava konusu taşınmazlar üzerinde mevcut satılamaz şerhinin tapu kaydından terkinine, bu mümkün olmadığı takdirde taşınmazın ifrazı ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 1.000,00.-TL tazminata hükmedilmesini dava ve talep etmiştir.
Davacılar vekili mahkemenin 2014/321 Esas sayılı dosyasında yine aynı parsellere ilişkin olmak üzere ve aynı talepler ile ancak bu kez tapu maliklerinin başkaca mirasçıları adına dava açmış, öncelikle taşınmazlar üzerindeki “satılamaz” şerhinin terkinini bu olmadığı takdirde taşınmazın ifrazı ile fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile 10.000,00.-TL tazminatın davalılardan tahsilini talep etmiş, iki dava arasında hukuki ve fiili irtibat bulunduğundan dosyalar birleştirilmiştir.
Mahkemece davanın dava konusu taşınmazlar üzerindeki satılamaz şerhinin tapu kaydından terkini ve taşınmazın ifrazı talepleri yönünden reddine,
Davanın maddi tazminat yönünden kabulü ile 1000,00.-TL tazminatın davalı Hazineden alınarak davacılara verilmesine,
Birleştirilen 2014/321 Esas sayılı dosyada;
Davanın dava konusu taşınmazlar üzerindeki satılamaz şerhinin tapu kaydından terkini, ve taşınmazın ifrazı talepleri yönünden reddine,
Davanın maddi tazminat yönünden kabulü ile 10.000,00.-TL maddi tazminatın dava
tarihi olan 03/06/2014 tarihinden itibaren işleyen yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden alınarak davacılara verilmesine karar verilmiş, hüküm davalılar Hazine, Orman Yönetimi ve davacılar vekilinin temyizi üzerine Dairenin 6//4/2017 gün ve 2015/11081 – 2017/2933 E. -K sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma ilamında ”Dosya kapsamından dava konusu Kırkpınar köyü 435 parsel sayılı taşınmazın bahçe vasfı ve 7520 m2 yüzölçümü ile ..., 441 parsel sayılı taşınmazın ise 5050 m2 yüzölçümü ve bahçe vasfı ile ...adına 1962 yılında kesinleşen arazi kadastrosu sonucu tescil edildiği, 01.01.09.2010 tarihinde orman işletme müdürlüğünün yazısı gereğince taşınmazın bir kısmı orman arazisi içinde kalmıştır” şerhi, 17/07/1991 tarihinde ise satılamaz şerhi yazılmıştır.
Dava konusu taşınmazların tapusu halen davacıların murisi adına yaşamakla beraber, orman şerhi tapu malikinin mirasçıları olan davacıların tasarruf yetkisini kısıtlar nitelikte olduğundan ve idare tarafından tapu iptali-tescil davasının açılmasını beklemeye gerek olmadan, tapu maliki tarafından da kesinleşmiş orman kadastro sınırları içinde kalan bölümlerin maliki olduğu parselden ifrazını ve bu bölümün mülkiyetini kaybetme nedeniyle doğacak zararın tazminini istemeye engel bir durum bulunmadığından, taşınmazların kesinleşen orman tahdit sınırları içerisinde kalmak suretiyle hukuki değerini yitirdiği belirlenerek taşınmazların orman olan kısımları açısından, taşınmazların kişiler adına olan tapu kayıtları henüz iptal edilmediğinden zamaşımı süresinin de dolmadığı kabul edilerek, oluşan bu zararın tahsiline karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Ancak, mahkemece tazminat isteminin tapu iptali tescil istemini de içerdiği kabul edilerek taşınmazların orman olan kısımları açısından tapu iptal ve orman vasfı ile tescili husunda karar verilmesi gerekirken, yalnızca tazminat istemi hakkında karar verilmesi isabetsizdir.
Ayrıca; mahkemece, dava konusu taşınmazların değerlendirme tarihi (dava konusu taşınmazların davacıların murisleri adına olan tapu kayıtları henüz iptal edilmediğinden değerlendirme tarihi dava tarihi olarak esas alınmalıdır) itibari ile arsa mı yoksa arazi mi olduğu belirlenip bu konuda taraflara delillerini ibraz etmek üzere süre verildikten sonra, taşınmazlar arsa vasfında ise emsal karşılaştırması yapılarak; arazi vasfında ise gelir metodu esas alınarak dava tarihindeki değerinin tespiti için mahallinde yapılacak keşif sonucu alınacak bilirkişi kurulu raporuna göre bedel belirlenmesi gerekirken, böyle bir değerlendirme yapmadan taşınmaza soyut ifadelerle bedel tespit eden rapora göre yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir“ hususlarına değinilmiştir.
Bozma sonrası mahkemenin birleşen 2018/339 E. sayılı dava dosyası ile 435 ve 441 parsel sayılı taşınmazda bir kısım tapu malikleri vekili tarafından öncelikle taşınmazlar üzerindeki “satılamaz” şerhinin terkinini bu olmadığı takdirde taşınmazın ifrazı ile fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile 10.000,00.-TL tazminatın davalılardan tahsilini talep edilmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucu-asıl davanın kısmen kabul kısmen reddi ile, Sakarya ili, Sapanca ilçesi, Kırkpınar Hasanpaşa mah., 435 ve 441 nolu parsellerin fen bilirkişisi Erol Çiftçi'nin 30/07/2018 tarihli raporunda (B) harfi ile gösterdiği 3.640,15 m2 yerin 435 nolu parsel için, aynı raporda (B) harfi ile gösterdiği 441 nolu parsel için 8.517,82 m2 yönünden davanın kabulüne, dava tarihi olan 03/06/2014 tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile beraber TMK'nın 1007. maddesi uyarınca 435 nolu parsel için 196.448,25TL, 441 nolu parsel için 465.706,57TL tazminatın davalı Maliye Hazinesinden alınarak davacılara tapudaki hisseleri oranında ödenmesine,
2-Davanın dava konusu taşınmazlar üzerindeki satılamaz şerhinin tapu kaydından terkini, ve taşınmazın ifrazı talepleri yönünden reddine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine,
3-... ili, ... ilçesi, Kırkpınar ... mah., ... ve 441 nolu parsellerin tapusunun 30/07/2018 havale tarihli fen raporunda gösterilen taşınmazın orman vasfı ile Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline, davacılar adına olan mevcut tapunun iptaline, kalan kısmın davacıların hisseleri oranında tapuya tesciline,
4-Asıl davada Orman İdaresinin pasif husumet yokluğundan Orman İdaresi yönünden reddine,
7-Birleşen 2018/339 Esas- 2018/421 Karar sayılı dava dosyasında davacıların talebinin TMK'nın 1007. maddesi uyarınca davacıların maddi tazminat yönünden kabulü ile hükmün 1 nolu bendine takdir edilen tazminatın dava tarihi olan 03/06/2014 tarihinden itibaren işleyen yasal faizi ile birlikte davalı hazineden alınarak davacılara hisseleri oranında verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, karar verilmiş, hüküm davacılar vekilleri, davalı ... Yönetimi ve davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, taşınmazların orman olması nedeni ile konulan “satılamaz” şerhinin terkini bu mümkün olmadığı takdirde orman olan kısımlarının ifrazı ile orman olan kısımlar açısından TMK’nın 1007. maddesi gereğince tazminat istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde 25.02.1966 tarihinde ilan edilerek kesinleşen orman kadastrosu, daha sonra 26.04.1989 tarihinde ilanı yapılarak kesinleşen aplikasyon ve 2/B uygulaması bulunmaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297/2. (1086 sayılı HUMK 388. ve 389. maddeleri) maddesine göre; hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Bu hükmün, Kanuna infazda duraksamaya meydan verilmemesi amacıyla konulduğu gözetilmelidir. Mahkemece asıl dava ve birleşen davalar yönünden her bir talep için ayrı hüküm kurulması ve davacıların hisselerine düşen tazminat miktarlarının ayrı ayrı gösterilmesi gerekirken 1 nolu bente, önce asıl davanın kısmen kabulüne ve belirtilen tazminat miktarının davacılara tapudaki hisseleri oranında ödenmesine denildikten sonra 7. bentte birleşen 2018/339 E. sayılı dava dosyasında davacıların maddi tazminat taleplerinin kabulüne ve 1 nolu bentte belirtilen tazminat miktarının davacılara hisseleri oranında ödenmesi şeklinde anlaşılır olmaktan uzak bir hüküm kurulmuştur.
Birleşen 2014/321 E. sayılı dava dosyası ile ilgili ayrı bir hüküm kurulmamış, yine hükmün 1 nolu bendinde tazminata konu parsellerin fen bilirkiş raporunda (B) harfi ile gösterilen kısımları yönünden tazminat davasının kabulüne karar verildiği belirtildiği halde, tapu kaydının iptaline karar verilen 3. bentte, taşınmazların hangi bölümlerinin iptal edildiği açıklanmamıştır. İnfazda duraksamaya yol açacak şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Ayrıca davacıların usulüne uygun ıslah talepleri bulunmadığı ve Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 04/02/1948 gün ve 10/3 sayılı kararına göre bozmadan sonra ıslah suretiyle talep sonucunun değiştirilmesinin mümkün olmadığı, bu hususun 06/05/2016 gün ve 2015/1 E. - 2016/1 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile de tespit edildiği gözönünde bulundurulduğunda, mahkemece dava dilekçesiynde belirtilen talep miktarıyla bağlı kalarak karar verilmesi gerekirken bilirkişi raporunda belirlenen değer üzerinden davanın kabulü hatalıdır. Kaldı ki bir kısım davacılar vekili 28/12/2018 tarihli ıslah dilekçesi ile altı davacı yönünden taleplerini 371.093 TL yükselttiklerini belirtmişse de, duruşma sırasında ıslahın yapılmamış sayılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece talebi aşar şekilde hüküm kurulması da bozmayı gerektirir. Yargılama sırasında bir kısım davacıların vekilleri duruşmada hazır olduğu halde bunlar hakkındaki davanın işlemden kaldırılması, davacı ... 441 parseldeki hissesinin hesaplanmaması, asıl ve birleşen 2018/339 E. sayılı davada davacıların faiz talebi bulunmadığı halde faize hükmedilmiş olması, birleşen davalarda davalı ... yönetimi aleyhine açılan dava yönünden hüküm kurulmamış olması, karar başlığında asıl ve birleşen davanın taraflarının ayrı ayrı yazılmamış olması da yanlıştır.
Dosya kapsamından tazminata konu taşınmazların yörede ilk kez 1966 yılında yapılan orman kadastro çalışmasında kısmen orman tahdidi içinde kaldıkları, 1/1000 ve 1/5000 ölçekli imar planı kapsamında olduklarından arsa niteliğinde oldukları anlaşılmaktadır. Mahkemece taşınmazların arsa olarak kabulü ve emsal kıyaslama yöntemi ile tahdit içinde kalan kısımlarının değerlerinin tespit edilmesinde yöntem olarak bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Ancak emsal alınan taşınmaza ilişkin resmi satış akit tablosu tapu müdürlüğünden getirtilmemiş, emsal taşınmazlar ile çekişmeli taşınmaza ait Arsa Metrekare Rayiç Bedeli
Takdir Komisyonu tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan m² değerleri, ilgili Belediye Başkanlığı Emlak Vergi Dairesinden sorulmamış, dava konusu taşınmazlar ve emsal taşınmazdan Dop kesilip kesilmediği araştırılmamıştır. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda ise dava konusu taşınmazın, emsal taşınmaza göre üstünlük oranı yönünden bilirkişilerce bir değerlendirme yapılmamıştır. Emsalin bulunan m2 satış değerinin doğrudan dava konusu taşınmazların m2 değeri olarak kabul eden bilirkişi raporu hükme esas alınmıştır.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik araştırma ve incelemeyle, infazda tereddüt yaratacak şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır.
O halde mahkemece, arsa niteliğinde bulunan dava konusu taşınmaza yönelik olarak, emsal satışların değerlendirme tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tespiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak, taşınmazdan DOP payının düşülmesinin gerekip gerekmediği belirtilmek, taşınmazlar üzerinde var ise muhdesatın bayındırlık resmi birim fiyatları esas alınarak yıpranma payı düşülmek suretiyle gerçek zararın belirlenmesi gerektiğinden, taraflara, dava konusu taşınmazlar ile aynı bölgeden bulunamaması halinde yakın bölgelerden ve değerlendirme tarihinden( her dava için dava tarihi) önce ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer nitelikli ve yüzölçümlü satışları bildirmeleri için olanak tanınmalı, gerekli görülürse re'sen emsal getirtme yoluna gidilmeli ve bu emsallere göre değer biçilmesi için konunun uzmanı inşaat bilirkişisinin de yer aldığı bilirkişilerden oluşturulacak bilirkişi kurulu vasıtasıyla keşif yapılarak, denetlemeye olanak veren bilimsel verileri içeren rapor alınmalı, emsal alınan taşınmazlara ilişkin resmi satış akit tablolarının tapu müdürlüğünden getirtilmeli, emsal taşınmazlar ile çekişmeli taşınmaza ait Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan m² değerleri, ilgili Belediye Başkanlığı Emlak Vergi Dairesinden istenmesi, tazminat istemine konu taşınmaz ile emsal alınan taşınmaz/taşınmazların satış tarihleri itibariyle imar düzenlemesi sonucu oluşmuş imar parselleri olup olmadıkları, imar parseli iseler düzenleme ortaklık payının düşülüp düşülmediğinin, düşülmüş ise oranının belediye başkanlığı imar ve tapu müdürlüklerinden sorulmalı, dava konusu taşınmazın, emsal taşınmazlara göre üstünlük oranı yönünden bilirkişi kurulu raporunun denetlenmeli, taşınmazların kesinleşen tahdit sınırları içerisinde kalan kısmı tespit edilerek bu kısımlarının tapusunun iptaline karar verilmeli, taşınmazların tahdit sınırları içerisinde kalan kısmının dava tarihlerindeki gerçek değeri hesaplattırılmalı, taşınmazların kalan kısmında değer düşüklüğü olup olmadığı belirlenmeli, bozmadan sonra ıslah olmayacağından ek bir dava açılmadığı takdirde dava dilekçesindeki talep ile bağlı kalınarak oluşacak sonuca göre ve infazda teredüt yaratmayacak şekilde asıl dava ve birleşen her bir dava için ayrı ayrı karar verilmelidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacılar vekilleri, davalı ... Yönetimi ve Hazine vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 30/06/2020 günü oy birliğiyle karar verildi.