Hukuk Genel Kurulu 2019/231 E. , 2020/487 K.
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “tazminat'’ davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen mahkemenin görevsizliği nedeniyle davanın usulden reddine ilişkin karar taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararma karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili 08.04.2013 harç tarihli dava dilekçesinde; davalı şirketin dava dışı Rotamat Basım Yayın Ltd. Şti. hakkında Bursa 3. Asliye Ticaret Mahkemesinden ihtiyati haciz kararı aldığını ve alınan kararla ilgili olarak Bursa 2. İcra Müdürlüğünün 2012/14219 E. sayılı dosyasıyla icra takibi başlattığını, ihtiyati haciz kararını borçlunun adresinde değil de Ankara 18. İcra Müdürlüğünün 2012/458 Tal. sayılı dosyası ile müvekkili şirketin adresinde infaz ettirdiğini, davalı şirketin haciz mahallinde yapılan uyarıları dikkate almayarak otuz yıldır ticari faaliyetini sürdüren ve hiçbir şekilde protesto, icra takibi ve haciz ile muhatap olmayan müvekkili şirketi haksız ve kötü niyetli olarak haciz ve muhafaza işlemine maruz bıraktığını, müvekkilinin haciz ve muhafaza işlemi sebebiyle ciddi anlamda itibar ve iş kaybına uğradığını, muhafaza nedeniyle yediemin ücreti ödediklerini, tüm makineler muhafaza altına alındığından otuz beş gün faaliyette bulunamadıklarını, açılan davalar nedeniyle avukatlık ücreti ödemek zorunda kaldıklarını ileri sürerek fazlaya ilişkin hak ve talepleri saklı kalmak kaydıyla 35.000,00TL maddi ve 15.000,00TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
5. Ankara 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 10.04.2013 tarihli ve 2013/258 E., 2013/221 K. sayılı kararıyla mahkemenin görevsizliği nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiş, davacı vekilinin talebi üzerine dosya Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmiştir.
Davalı Cevabı:
6. Davalı vekili 25.09.2014 havale tarihli cevap dilekçesinde; davacının haksız
olduğunu iddia ettiği haciz işleminin usul ve yasalar çerçevesinde gerçekleştiğini, müvekkilinin alacağını tahsil etmekten başka bir amaç gözetmediğini, davacı ile borçlu şirketlerin aynı faaliyet alanında, aynı ortaklarla, aile şirketi olarak birlikte faaliyet gösterdiklerini, borçlu şirket yetkilisinin haciz mahallinde hazır olduğunu, haciz sırasında borçlu şirketin muhasebe kayıtlarının davacı şirket üzerinde yürütüldüğünün ve borçlu şirketin ortaklarının davacı şirkette sigortalı çalışan gibi gösterildiğinin tespit edildiğini, borçlu şirket ile haciz mahalli arasında organik bağ ortaya konulduğundan haciz işleminin yapıldığını, davacının tazminat taleplerinin soyut ve yasal temelden yoksun olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme Kararı:
7. Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 16.12.2014 tarihli ve 2014/336 E., 2014/659 K. sayılı kararı ile; talebin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’ndan (TBK) kaynaklanan alacak davası niteliğinde olduğu ve davanın mutlak ticari nitelikte bulunmadığı, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 26.06.2014 tarihli ve 2014/2712 E., 2014/9947 K. sayılı merci tayinine ilişkin kararın da aynı nitelikte olduğu gerekçesiyle mahkemenin görevsizliği nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
8. Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararma karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.
9. Yargıtay 4. Hukuk Dairesince 28.04.2016 tarihli ve 2016/4927 E., 2016/5810 K. sayılı kararı ile;
“...6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlığın her iki tarafının da tacir olması ve ticari işletmeleriyle ilgili hususlardan doğmuş bulunması veya anılan Kanun maddesinde sayılan mutlak ticari davalardan olması gereklidir.
Dosya içeriğinden; davanın, taraflar arasındaki ticari ilişki neticesinde yapılan haciz işlemlerinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Her iki tarafın tacir olması ve uyuşmazlığın da tarafların ticari işletmesinden kaynaklanmasından dolayı yukarıdaki kanun hükmü gereği bu davaların görülme yeri Asliye Ticaret Mahkemeleridir. Şu halde, mahkemece işin esasına girilerek karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile görevsizlik nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi doğru görülmemiş; hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir. ”
Gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
10. Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 21.12.2016 tarihli ve 2016/734 E., 2016/722 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçeler genişletilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
11. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
12. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; haksız haciz iddiasına dayalı maddi ve manevi tazminat istemli eldeki davada, asliye ticaret mahkemesinin mi yoksa asliye hukuk mahkemesinin mi görevli olduğu noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
13. Görev ile ilgili yasal düzenlemeler:
14. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK):
“Görevin belirlenmesi ve niteliği ” başlıklı 1. maddesi;
“Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu diizenindendir. ”
“Asliye hukuk mahkemelerinin görevi ” başlıklı 2. maddesi;
“(1) Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin
davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir.
(2) Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir. ”
Hükümlerini içermektedir.
15. Aynı Kanun’un “Ölüm veya vücut bütünlüğünün yitirilmesinden doğan zararların tazmini davalarında görev” başlıklı 3. maddesi Anayasa Mahkemesinin 16.02.2012 tarihli ve 2011/35 E., 2012/23 K. sayılı kararı ile iptal edilmiştir.
16. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK):
“Ticari işler ” başlıklı 3. madde;
'Bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir. ”
4. maddesinin birinci fıkrası;
'(1) Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları (Ek ibare: 26/06/2012-6335 S.K./l.md.) ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın;
a) Bu Kanunda,
b) Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkmdaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde,
c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde,
d) Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta,
e) Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde,
f) Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, fınansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde,
öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava (Ek ibare: 26/06/2012-6335 S.K/l.md.) ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır. '
“Ticari davalar ve çekişmesiz yargı türlerinin görüleceği mahkemeler” başlıklı 5. maddesi ise;
“(1) Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari (Değişik ibare: 26/06/2012-6335 S.K/2.md.) davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.
(2) Bir yerde asliye ticaret mahkemesi varsa, asliye hukuk mahkemesinin görevi içinde bulunan ve 4 üncü madde hükmünce ticari sayılan davalarla özel hükümler uyarınca ticaret mahkemesinde görülecek diğer işlere asliye ticaret mahkemesinde bakılır. Bir yerde ticaret davalarına bakan birden çok asliye ticaret mahkemesi varsa, iş durumunun gerekli kıldığı yerlerde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca, asliye ticaret mahkemelerinden biri veya birkaçı münhasıran bu Kanundan ve diğer kanunlardan doğan deniz ticaretine ve deniz sigortalarına ilişkin hukuk davalarına bakmakla görevlendirilebilir.
(3) (Değişik fıkra:26/06/2012-6335 S.K./2.md.) Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır.
(4) (Değişik fıkra:26/06/2012-6335 S.K./2.md.) Asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yargı çevresindeki bir ticari davada görev kuralına dayanılmamış olması, görevsizlik kararı
verilmesini gerektirmez; asliye hukuk mahkemesi, davaya devam eder.”
Hükümlerini içermektedir.
17. Ticari davalar; mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
18. Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK'nın 4/1. maddesinde bentler hâlinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m. 99), İcra ve İflas Kanunu (m. 154), Finansal Kiralama Kanunu (m. 31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m. 22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu gruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK'nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
19. Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması hâlinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK'nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK'nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hâle getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava hâline getirmez.
20. Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK'da yeterli görülmüştür.
21. 6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 2. maddesi ile değişik TTK’nın;
5. maddesinin 1. fıkrası;
“Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesi tüm ticarî davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. ”
5. maddesinin 3. fıkrası;
“Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır.”
Şeklinde düzenlenmiştir.
22. Görüldüğü üzere, asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki hukuki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu'ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki hâlinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir. Bu nedenle, asliye ticaret mahkemesinin bakması gereken davalarda, asliye hukuk mahkemesi görevli sayılamaz. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı HMK'nın 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olup mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtayca resen dikkate alınır. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanun'un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı TTK'nın 5/4. maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde, asliye hukuk mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez.
23. Bir hukuki işlemin veya fiilin TTK ’nın kapsamında kaldığının kabul edilebilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen bu kanunda düzenlenen hususlarla, bir ticari işletmeyi ilgilendiren bir hukuki işlemin veya fiilin olması gerekmektedir.
24. Tüm bu açıklamalar ve ortaya konulan yasal düzenlemeler karşısında somut olay incelendiğinde; davalı şirketin dava dışı Rotamat Basım Yayın Ltd. Şti. hakkında Bursa 3. Asliye Ticaret Mahkemesinden ihtiyati haciz kararı aldığı ve alınan kararla ilgili olarak Bursa 2. İcra Müdürlüğünün 2012/14219 E. sayılı dosyasıyla icra takibi başlattığı, ihtiyati haciz kararma istinaden Ankara 18. İcra Müdürlüğünün 2012/458 Tal. sayılı dosyası ile davacı şirketin adresinde haciz ve muhafaza işlemi yapıldığı, davacı şirketin de haciz ve muhafaza işlemi sebebiyle ciddi anlamda itibar ve iş kaybına uğradıkları, muhafaza nedeniyle yediemin ücreti ödedikleri, makinelerin tümü muhafaza altına alındığından belirli bir süre faaliyette bulunamadıkları iddiasıyla davalı şirketten maddi ve manevi tazminat isteminde bulunduğu anlaşılmaktadır.
25. Somut uyuşmazlıkta, her iki taraf da tacirdir ve dava her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgilidir. Yukarıda da belirtildiği üzere 6102 sayılı TTK'nın 4/1. maddesine göre her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları nispi ticari dava sayılacağından eldeki davaya bakmakla görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesi değil 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesi gereğince asliye ticaret mahkemesidir.
26. Ayrıca; yerel mahkemenin direnmeye ilişkin gerekçeli kararında direnildiği belirtilen bozma ilamının “Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 28.04.2016 tarihli ve 2016/4927 E., 2016/5810 K.” sayılı ilamı olması gerekirken, sehven “Yargıtay 20. Hukuk Dairesi'nin 17/11/2015 tarih, 2015/14495 esas, 2015/11312 karar” yazılmış olmasının maddi hata teşkil ettiği değerlendirilmiş ve bu husus işin esasına etkili görülmemiştir.
27. Hâl böyle olunca; Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararma uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
28. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında açıklanan gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana iadesine,
Aynı Kanunun 440/III-3. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 30.06.2020 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.