(Kapatılan)15. Ceza Dairesi 2013/20635 E. , 2013/14423 K.
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Mala zarar verme suçu başkasının mülkiyetinde bulunan taşınır veya taşınmaz malın kısmen veya tamamen yıkılması, tahrip edilmesi, yok edilmesi, bozulması kullanılamaz hâle getirilmesi veya kirletilmesiyle oluşur. Bu bakımdan, söz konusu suç, seçimlik hareketli bir suçtur. Yıkma, yalnızca taşınmazlar için söz konusudur. Taşınmazın önceki kullanış biçimine uygun olarak bir daha kullanılamaz duruma getirilmesini ifade eder. Yok etme, suça konu şeyin maddî varlığını ortadan kaldırmaktır. Bozma, suça konu şeyin, amacına uygun olarak kullanılması olanağını ortadan kaldırmaktır. Kirletme, başkasının binasının duvarına yazı yazmak, resim yapmak, afiş ve ilân yapıştırmak şeklinde gerçekleştirilmektedir.
Hakaret suçunun oluşabilmesi için, bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını incitecek ölçüde, somut bir fiil veya olgu isnat etmek ya da yakıştırmalarda bulunmak ya da sövmek gerekmektedir. Kişiye isnat edilen somut fiil veya olgunun gerçek olup olmamasının bir önemi yoktur. İsnadın ispatın konusu ayrıdır. Somut bir fiil ve olgu isnat etmek; isnat, mağdurun onur şeref ve saygınlığını incitecek nitelikte olacaktır. Mağdura yüklenen fiil ve olgunun belirli olması şarttır. Fiilin somut sayılabilmesi için, şahsa, şekle, konuya, yere ve zamana ilişkin unsurlar gösterilmiş olmalıdır. Bu unsurların tamamının birlikte söylenmesi şart değildir. Sözlerin isnat edilen fiilî belirleyecek açıklıkta olması yeterlidir. Çoğu zaman isnat edilen fiil ve olgunun, hangi zaman ve yerde meydana geldiğinin belirtilmesi, onur ve saygınlığı incitecek niteliği tespit için yeterli olmaktadır. Tarafların sosyal durumları, sözlerin söylendiği yer ve söyleniş şekli, söylenmeden önceki olaylar nazara alınarak suç vasfı tayin olunmalıdır.
Hakaretin kişiyi küçük düşürmeye yönelik olması gerekir. Kişiye onu toplum nazarında küçük düşürmek amaçlı belli bir siyasi kanaatin isnat edilmesi hâlinde de suç oluşacaktır. Bir kişiye yönelik sözlerin veya yapılan davranışın o kişiyi küçük düşürücü nitelikte olup olmadığını tayin ederken, topluma hâkim olan anlayışlar, örf ve adetler göz önünde bulundurulmalıdır.
Suçun alenen işlenmesi, nitelikli hâl kabul edilmiştir. Aleniyet, belirsiz sayıda kişilerin hakaret oluşturan sözü duymalarına olanak sağlamak suretiyle suçun işlenmesini ifade eder. Failin, hakaret oluşturan sözün duyulması olanağını yaratmış olması yeterlidir. Söylenen sözün fiilen duyulmuş olup olmaması önemli değildir.
5237 sayılı TCK’nın “Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler” başlıklı dördüncü kısmının, “Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar ”başlıklı birinci bölümünde, 265. maddesi ile düzenlenen; “Görevini Yaptırmamak İçin Direnme” suçuyla korunan hukuki yarar, kamu idaresinin güvenilirliği ve işleyişi olup;bu suçta,kamu faaliyetlerine kişilerin saygı göstermelerinin sağlanması ve kamu görevlerinin yerine getirilmesini dolayısıyla da kamu görevini yerine getirenleri engellemeye yönelik fiillerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır. Öte yandan, kendisine verilen görevi yerine getirmekte olan kamu görevlisine karşı cebir ve/veya tehdit fiili gerçekleştirilmiş bulunduğundan bu suçla aynı zamanda kişi özgürlüğü ve beden bütünlüğü de korunmaktadır. Maddede düzenlenen görevini yaptırmamak için direnme suçu, seçimlik hareketli bir suç olup kamu görevlisinin görevini yapmasını engellemek amacıyla, cebir ve/veya tehdit kullanılması ile suç oluşmaktadır. Bu suçun oluşabilmesi için, öncelikle engellenmek istenen işin o kamu görevlisinin görevine giriyor olması zorunludur. Zira madde, kamu görevlisinin yerine getirdiği herhangi bir ... için değil, görevine giren bir ... için koruma sağlamaktadır. Cebir, kamu görevlisine karşı fiziki güç kullanılmasıdır. Cebrin sınırı, kasten yaralama suçunun temel şekli veya daha az cezayı gerektiren hâli kapsamında değiştirilebilecek boyutta olmasıdır. Cebirle, kasten yaralamanın neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerine sebebiyet verilirse, fail ayrıca bu suçtan da beşinci fıkra uyarınca cezalandırılacaktır. Cebir veya tehdidin alenî olması şart değildir. Bu manada cebir ve tehdit, kamu görevlisinin görevini yerine getirmesini engellemeğe elverişli, doğrudan kamu görevlisine yönelik ve ortadan kaldırılmadığı sürece göreve devam edilmesine engel olan güç kullanılmasını ifade eder.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 02.03.2010 gün 9-259-47 E-K sayılı kararında da belirlendiği gibi, olayın gelişimi sırasında sanığın, cebir ve/veya tehdit kullandığı polis memuru olan müştekiler suçun mağduru, kamu idaresi ise suçtan zarar gören konumundadır. “Görevini Yaptırmamak İçin Direnme” suçunun 5237 sayılı TCK’nın “Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar” başlıklı bölümünde düzenlenmiş olması da kamu görevlilerinin suçun mağduru olamayacakları anlamına gelmemektedir. Aksinin kabulü halinde, görevleri dışında kendilerine karşı cebir ve/veya tehdit kullanılması halinde işlenen bu suçların mağduru olacaklarında kuşku bulunmayan kişilerin, aynı suçlara görevlerinin ifası sırasında kamu görevlisi sıfatıyla maruz kaldıklarında ise suçun mağduru olmadıklarını ileri sürmek çelişkisine düşülecektir ki, bunun yasal bir dayanağı bulunmamaktadır.
Tehdit, bir kimsenin başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı
gerçekleştireceğini veya malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağını veya sair bir kötülük edeceğini bildirmesidir. Bu suçta fail, ağır ve haksız bir zarara uğratılacağını mağdura bildirmektedir. Gerçekleşmesi failin iradesine bağlı olan ve gelecekte vuku bulacak bir kötülüğün, gerçekleşecek gibi gösterilmesidir. Tehdit mağdurun karar verme ve serbest hareket etme özgürlüğünü kısıtlamalı iç huzurunu bozmalı ve onu endişeye düşürmelidir. Mağdura yapılan tehdidin, onun iç huzurunu bozmaya, onda korku ve endişe yaratmaya elverişli olması gerekir. Failin tehdit fiilini bilerek ve isteyerek işlemesi, verileceği söylenen zararın haksız olması yeterlidir. Fiilde korkutuculuk, ürkütücülük, ciddiyet yoksa tehdit kastının varlığından bahsedilemez. Mağdur haksız bir zarara uğrayacağı endişesine kapılmamışsa, korkutuculuk oluşmamıştır. Tehdit suçunun, bahsedilen yasal unsurlarının gerçekleşip gerçekleşmediği olaysal olarak değerlendirilmeli, fail ile mağdurun içinde bulundukları ortam, söylenen sözler, söylenme nedeni ve söylendiği koşullar nazara alınmalıdır.
Sanık ile eşi olan mağdur ... arasında geçimsizlik bulunması nedeniyle sürekli olarak aralarının bozuk olduğu, daha önceki olaylar nedeniyle aleyhine ifade vermesine kızan sanığın çarşıda karşılaştığı mağduru ifadesini geri almadığı takdirde öldüreceğini söyleyerek tehdit ettiği, mağdurun kontör aldıktan sonra eve geldiği sırada sanığın Songül'ü dövdüğü, bunun üzerine sanığın babası olan ... Baki'nin araya girerek sanığı evden dışarı çıkardığı, bu kez sanığın, evinin bodrumunda bulunan av tüfeğini alarak eve doğru ateş ettiği ve eşi Songül'ü basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde, kayınvalidesi ...'ü ise, basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek şekilde yaraladığı, sanığın rastgele sağa sola 10-15 kez ateş etmesi nedeniyle mağdur ...'ün polisi aradığı, bunun üzerine olay yerine polis ekibinin geldiği, sanığın gelen kolluk kuvvetlerine yakalanmamak amacı ile görevli polis memurlarını silahla 'sizi öldürürüm' diye tehdit ederek yakalanmasını engellemek istediği ve Emniyet Müdürlüğü’ne ait ... plakalı resmi ekip aracına ateş ederek aracın tekerlerini patlattığı ve araca zarar verdiği, daha sonra ... plakalı sivil araç ile olay yerine takviye polis ekiplerinin geldiği, sanığın bu kez sivil polis aracına da ateş ederek kamu malına zarar verdiği, sanığın, bu sırada olaylar nedeni ile korkup bisikletini sokak ortasında bırakan mağdur ...'ya ait bisikleti onun rızası dışında alarak kaçtığı ve yine sanığın ateş etmesi sırasında olay yerinde bulunan yaşı küçük ...'un basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralandığı, olay yerinden kaçan sanığın, telefon ile yapılan ikna çabaları sonucu Irlamaz vadisinde polis ekiplerine teslim olduğu, suça konu bisikletin ise, ova yolu üzerinde terk edilmiş bir vaziyette bulunduğunun iddia edildiği olayda;
Tekerrüre esas mahkumiyeti bulunan sanık hakkında 5237 sayılı TCK'nın 58/6. maddesi uyarınca mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanmasına karar verilmemesi aleyhe temyiz bulunmadığından ve mağdur ...’a yönelik yaralama suçundan temel ceza belirlendikten sonra TCK’nın 21/2. maddesinin uygulanması gerekirken, yazılı şekilde uygulama yapılması sonuca etkili görülmediğinden bozma sebebi yapılmamıştır.
1-Mağdur ... Tango’ya yönelik tehdit, silahla tehdit ve yaralama; mağdurlar ... ve ...’a karşı kasten yaralama; polis memurlarına yönelik görevi yaptırmamak için direnme suçlarından verilen mahkumiyet hükümlerine ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Sanık savunması, katılanın beyanları, adli raporlar, olay tutanağı ve tüm dosya kapsamına göre sanığın, katılanları silahla kasten ve olası kastla yaraladığı, polis memurlarına da silahla direndiği sabit olmakla, bu gerekçelere dayanan mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik bulunmamıştır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 02.03.2010 tarih, 2009/9-259-2010/47 E-K sayılı ilamına göre, görevi yaptırmamak için direnme suçunun sanık tarafından birden fazla polis memuruna karşı cebir ve şiddet göstererek hukuksal anlamda tek bir fiil ile gerçekleştirilmesi nedeniyle aynı neviden fikri içtimaın koşulları gerçekleşmiş bulunduğundan sanık hakkında anılan suçtan tayin olunan cezanın 5237 sayılı TCK'nın 43/2. maddesi ile artırılması gerektiği gözetilmeden, eksik ceza tayin edilmesi aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA,
2-Kamu malına zarar verme suçundan verilen mahkûmiyet kararlarına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Sanığın ikrarı, katılanın beyanları, olay tutanağı, görgü ve tespit tutanağı ve tüm dosya kapsamına göre, kasten kamuya ait eşyaya zarar verdiği sabit olmakla, bu gerekçeye dayanan mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik bulunmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre sanığın yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Sanığın silah kullanarak ...plaka sayılı resmi ekip aracına ateş ederek zarar verdikten kısa bir süre sonra takviye olarak gelen 45 N 6278 plaka sayılı başka bir ekip aracına ateş ederek zarar vermiş olması karşısında, aynı suç işleme kararıyla, aynı kurumun malına karşı değişik zamanlarda birden fazla kez aynı suçun işlendiği dikkate alınarak, 5237 sayılı TCK'nın 152/1-a. maddesi gereğince hüküm kurulduktan sonra, sanığın cezasının aynı Kanun'un 43. maddesi gereğince arttırılması gerektiği gözetilmeden, iki kez kamu malına zarar verme suçundan hüküm kurulması suretiyle fazla ceza tayini,
3-Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçundan verilen mahkumiyet kararına yönelik temyiz incelemesinde;
a) 5271 sayılı CMK’nın 225. maddesi uyarınca hükmün konusu, duruşmanın neticesine göre, iddianamede gösterilen fiilden ibaret olup, dava konusu iddianamede sanığın, olaya müdahale eden polis memurlarına hakaret ettiğine dair bir eylemin anlatılmadığı, bu nedenle atılı suçtan açılmış bir dava bulunmadığı halde, sanığın dava konusu olmayan suçtan yazılı şekilde mahkûmiyetine hükmedilmesi,
Kabule göre de;
b) Anayasa'nın 141, 5271 sayılı CMK'nın 34/1, 230. maddeleri ile 1412 sayılı CMUK'nın 308/7. maddeleri uyarınca, mahkeme kararlarının Yargıtay denetimine olanak verecek biçimde açık ve gerekçeli olması ve Yargıtay’ın bu işlevini yerine getirmesi için gerekçe bölümünde, mevcut delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin açıkça gösterilmesi, ulaşılan kanaat ve delillerle sonuç arasında bağ kurulması gerektiği gözetilmeden, sanığın, polis memurlarına yönelik hakaret içeren sözlerinin ne olduğu hususunun tartışılmadan ve bu sözlerin ne şekilde hakaret suçunu oluşturduğu karar yerinde değerlendirilmeden gerekçesiz karar verilmesi,
4-Hırsızlık suçundan verilen mahkumiyet kararına yönelik temyiz incelemesinde;
Mağdur ...'nın, elektrikli bisikleti başkasından satın alırken ilk iki taksitini sanığın verdiğini, zaman zaman bisikleti sanığın da kullandığını, hatta yedek anahtarının sanıkta olduğunu, bir bakıma motosikletin diğer bir sahibinin de sanık olduğunu belirtmekle, hırsızlık suçunun yasal unsurlarının ne şekilde oluştuğu karar yerinde tartışılmadan, yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi,
5-Kasten genel güvenliğin tehlikeye sokulması suçundan verilen mahkumiyet kararına yönelik temyiz incelemesinde;
Sanığın silahla ateş ederek silahla tehdit ve kasten genel güvenliğin tehlikeye sokulması işlendiğinin iddia edildiği olayda, sanığın, tek bir eylem ile birden fazla suçun oluşmasına neden olduğu dikkate alınarak TCK'nın 44. maddesinde düzenlenen fikri içtima hükümleri gereğince en ağır cezayı gerektiren silahla tehdit suçundan hüküm kurulması ile yetinilmesi gerekirken, ayrıca genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçundan da cezalandırılmasına karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 30.09.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.