3. Ceza Dairesi 2015/20760 E. , 2015/26781 K.
Tebliğname No : KYB - 2015/202994
Silahla yaralamaya azmettirme ve tehdit suçlarından sanık M.. T..'in, 3 yıl 9 ay hapis ve 11 ay 8 gün hapis cezaları ile cezalandırılmasına dair İzmir 26. Asliye Ceza Mahkemesinin 16/03/2010 tarihli ve 2009/522 esas, 2010/179 sayılı kararının, Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 14/05/2014 tarihli ve 2014/11116 esas, 2014/18827 sayılı ilamı ile düzeltilerek onanmasını müteakip, sanık müdafii tarafından yapılan yargılamanın yenilenmesi talebinin reddine ilişkin İzmir 26. Asliye Ceza Mahkemesinin 02/03/2015 tarihli ve 2009/522 esas, 2010/179 sayılı ek kararına yönelik itirazın keza reddine dair İzmir 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 10/03/2015 tarihli 2015/122 değişik iş sayılı kararına karşı Adalet Bakanlığı'nın 27.07.2015 tarih ve 2015/10750–34456 sayılı yazısıyla kanun yararına bozma isteminde bulunulduğundan bu işe ait dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 08.06.2015 tarih ve 2015/202994 sayılı tebliğnamesi ile Dairemize gönderilmekle incelendi.
Mezkur ihbarnamede;
Dosya kapsamına göre; katılana ait 20/11/2014 havale tarihli dilekçede diğer sanık İ. A.in kendisini takıntı haline getirdiği, bu durumla sanık M.. T..'in ilgisinin olmadığı ve suça azmettirmediğinin ifade edilmiş olması, katılanın 06/05/2009 tarihli savcılık ifadesinde de sanık M.. T..'in C. Ü. isimli şahsı arayarak 'eğer yaralama olayına beni karıştırırsa savaş başlatacağımı Gülşah'a söyle' dediğini C. Ü.den duyduğunu beyan etmesine karşın, tanık olarak dinlenilmesi talep edilen C. Ü.'nün mahkemece beyanının alınmaması keza yargılanmanın yenilenmesi dilekçesinde dinlenilmesi talep edilen diğer tanıklar M.Y. ve A. Y.in katılan Gülşah ile sanık İ. A. arasında duygusal ilişki olduğu yönünde beyanda bulunacaklarının bildirilmesi karşısında, bu durumun 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 311/1 e maddesi anlamında yeni delil olarak değerlendirilmesi gerektiği, sanık lehine bir durum meydana getirebileceği gözetilmeden, itirazın kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde; isabet görülmediğinden bahisle, 5271 sayılı CMK'nin 309.maddesi gereğince anılan kararın bozulması lüzumunun ihbar olunduğu anlaşıldı.
Gereği görüşülüp düşünüldü:
Öğretide “olağanüstü temyiz” olarak adlandırılan kanun yararına bozma olağanüstü yasa yolunun koşulları ve sonuçları, “kanun yararına bozma” adı ile 5271 sayılı CMK’nin 309 ve 310. maddelerinde düzenlenmiştir.
5271 sayılı Kanun’un 309. maddesi uyarınca, hakim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddi hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması istemini yasal nedenlerini açıklayarak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtayca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir. CMK'nin 310. maddesine göre bu yetki, 309. maddenin dördüncü fıkrasının (d) bendindeki hâllere özgü olmak üzere ve kanun yararına olarak re'sen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından da kullanılabilecektir.
Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hakim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıklar ile uygulamadaki esaslı yanlışlar ve esasa etkili usul yanılgılarının, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır. Kanun yararına bozma yasa yoluna, istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş hüküm ve kararlara karşı gidilmesi nedeniyle kesin hükmün otoritesinin bütünüyle zedelenmemesi amacıyla bu yola başvurabilmek için hukuka aykırılık halinin ciddi boyutlara ulaşması gerekmektedir. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 14.11.1977 gün ve 3-2 sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere, bu yasa yolunun olağanüstü bir yasa yolu olması nedeniyle, her türlü hukuka aykırılık iddiası, yasa yararına bozma konusu yapılamayacak, bu kapsamda hakimlerin takdir hakkı alanına giren ve suç işleyenler için bir hak teşkil etmeyen hususlar ile mahkemenin takdirine bağlı istekler ve uygulamadaki takdir yanılgıları veya takdirin yerinde olup olmadığının denetlenmesine ilişkin başvurular, temyiz yasa yolundan farklı olarak yasa yararına bozma konusu yapılamayacağından, bu yolla denetlenemeyecektir. (Ceza Genel Kurulunun 23/03/2010 tarih ve 2/29-56 sayılı Kararı da bu doğrultudadır.)
Dosyanın incelenmesinde; sanık hakkında İzmir 26. Asliye Ceza Mahkemesince yaralamaya azmettirme ve tehdit suçlarından yargılama yapılarak16.03.2010 tarih ve 2009/522 Esas, 2010/179 sayılı mahkumiyet hükmü kurulmuştur. Hükmün sanıklar müdafiileri, katılanlar vekili ve o yer Cumhuriyet Savcısı tarafından temyizi üzerine Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 14.05.2014 gün ve 2014/11116 Esas, 2014/18827 sayılı kararıyla yaralamaya azmettirme eyleminden kurulan hüküm onanmakla, tehdit eyleminden kurulan hüküm ise düzeltilerek onanmakla kesinleşmiştir. Bu karara karşı sanık vekilleri tarafından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın itiraz yoluna başvurması talep edilmiş, Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 21.07.2014 tarih ve KD-2014/243209 sayılı yazısıyla ileri sürülen itiraz sebeplerinin daha önce dile getirildiği, Dairece yapılan incelemede bu konuların değerlendirildiği, hükmün esasına etkili bir hususun inceleme dışı bırakılmadığı dikkate alınarak, 5271 sayılı yasanın 308. maddesi uyarınca karara itirazı gerektirir maddi ve hukuki bir sebep bulunmadığından itiraz yoluna gidilmediği bildirilmiştir. Bunun üzerine sanık müdafii tarafından yargılamanın yenilenmesi talep edilmiş, İzmir 26. Asliye Ceza Mahkemesinin 11.09.2014 gün ve 2009/522 Esas, 2010/179 sayılı ek kararıyla yargılamanın yenilenmesi talebinin kabule değer olmadığına karar verildiği, bu karara itiraz üzerine İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 26.09.2014 gün 2014/911 Değişik iş sayılı kararıyla itirazın reddine karar verildiği, bu karara karşı sanık müdafii tarafından kanun yararına bozma yoluna gidilmesi talep edildiği, ancak Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü'nün 14.04.2015 gün 2015-8455/26606 sayılı yazısı ile, dosya kapsamına, dayandığı gerekçeye ve mahkemenin takdirine nazaran karar aleyhine kanun yararına bozma yoluna gidilmediği bildirilmiştir.
Bu açıklamalar çerçevesinde somut olay incelendiğinde; sanık M.. T.. hakkında, İzmir 26. Asliye Ceza Mahkemesince yargılama yapılarak deliller ve tanık beyanları usulünce değerlendirilerek katılan G. A.'ı yaralamaya azmettirme eyleminden TCK'nin 38. maddesi yollamasıyla 86/1, 86/3-e maddeleri uyarınca 3 yıl 9 ay hapis cezasıyla, katılanlar G. A.ve V.A.'ı tehdit eyleminden dolayı TCK'nin 106/1, 43/1 maddeleri uyarınca 11 ay 8 gün hapis cezalarıyla cezalandırılmasına karar verildiği, hükmün temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 14.05.2014 gün ve 2014/11116 Esas, 2014/18827 sayılı kararıyla yaralama eyleminden kurulan hükmün onanarak, tehdit eyleminden kurulan hükmün ise düzeltilerek onanması suretiyle temyiz incelemesinden geçerek kesinleştiği, katılan Gülşah'ın hazırlık aşamasında ve yargılama süresince tutarlı olarak sanık Mehmet'in ortak olduğu Ararat Tıp Merkezinde laborant olarak çalıştığını, patronunun kendisine yakınlık göstermeye başladığını ancak evli olduğu için bu yakınlaşmaya sıcak bakmadığını ve işten ayrıldığını ancak sanığın eşini ve ailesini arayıp tekrar çalışmasını istemesi üzerine işe geri döndüğünü, sanığın kendisini gönül ilişkisine ve cinsel ilişkiye zorladığını bunun üzerine tekrar işten ayrıldığını, sanığın kendisini işyerinde doktorlarla ve çalışanlarla yatıp kalktığını ailene anlatırım diyerek tehdit ettiğini, eşinin numarasını arayarak “48 saat içinde İzmir ilini terk etmez iseniz, İzmir'i size dar ederim, sizi burada yaşatmam” diye tehdit ettiğini, sonraki bir tarihte de kendisini darp ettiğini ancak şikayetçi olmadığını, bu olaylardan sonra Manisa'ya taşındıklarını, olay günü de sanık İ. A. tarafından sağ bacağından vurulduğunu, sanık İ. A.i tanımadığını, sanık Mehmet'in şoförlüğünü yaptığını, düğün salonunda müzisyenlik yaptığını bildiğini, kendisini yaralayan
İlker Ateş ve azmettiren M.. T..'ten şikayetçi olduğunu, sanık Mehmet'in olaydan sonra C. Ü.yü arayarak, “eğer yaralama olayına beni karıştırırsa savaş başlatacağımı Gülşah'a söyle” dediğini, Canan'ın kendisine aktardığını beyan ettiği, yargılama aşamasında C. Ü.nün dinlenmediği, mahkemenin mevcut delilleri değerlendirerek hüküm verdiği ve bu hükmün temyiz incelemesinden geçerek kesinleştiği, yargılamanın yenilenmesi talebinde sanık İlker ile katılan arasındaki duygusal ilişkiye dair beyanda bulunacaklarından dolayı dinlenmesi istenilen M. Y. ve A. Y.in isimlerinin yargılama aşamasında gündeme getirilmediği, bu ilişkinin varlığına dair dinlenen savunma tanıkları İ. D. ve E. M.'un bu yöndeki beyanlarına mahkemece itibar edilmediği, bu nedenle bu tanıkların dinlenmesinin yargılamaya yenilik getirmeyeceği anlaşılmakla, yargılamanın yenilenmesi talebinde ileri sürülen nedenlerin 5271 sayılı CMK'nin 311. maddesinde sayılan nedenlerden hiçbirinin kapsamına girmediği anlaşılmaktadır.
Açıklanan bu nedenlerle İzmir 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 10/03/2015 tarihli 2015/122 değişik iş kararında herhangi bir isabetsizlik bulunmadığından, Adalet Bakanlığı'nın kanun yararına bozma isteyen yazısına dayanan tebliğnamede ileri sürülen düşünce yerinde görülmeyerek kanun yararına bozma talebinin REDDİNE, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE; 30.09.2015 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ
Sanık M.. T..'e, İzmir 26. Asliye Ceza Mahkemesince müştekilerden G. A. ve Volkan Aydın'ı tehdit eyleminden dolayı 11 Ay 8 gün hapis cezası verilmiş.
Sanık M.. T..'e, sanık İ. A.'i müşteki G. A.ı yaralamaya azmettirmekten dolayı 3 yıl 9 ay hapis cezası verilmiş.
Sanık M.. T.. bu karara karşı kanun yoluna müracaat etmiş. Yüksek 3. Ceza Dairesi tehdit eylemine ilişkin olarak 11 ay 8 gün hapis cezası yerine 11 ay 7 gün olarak düzelterek onamış; yaralama olayına azmettirme eyleminden dolayı ise kararı oy birliğiyle onamıştır.
Sanık M.. T.. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına itirazda bulunmuş. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazı reddetmiştir.
Sanık M.. T.. İzmir 26. Asliye Ceza Mahkemesine CMK 311. maddesi gereğince yeni deliller oluştuğundan dolayı yeniden yargılama talebinde bulunmuş. İzmir 4. Ağır Ceza Mahkemesi bu talebi reddetmiş. Bu karar kesin nitelikte bulunduğundan Adalet Bakanlığı'na müracaat etmiş. Bu müracaat neticesinde dosyayı incelemeye alan Yüksek 3. Ceza Dairesi çoğunluk Üyelerince talebi reddetmiştir.
Azınlık görüşümüze göre yeniden yargılanma talebi yerindedir,
1) Sanıklar hakkında açılan iddianamede ve kararda sanık M.. T..'in işlediği ileri sürelen tehdit eyleminin;
a) Hangi müştekiye karşı hangi söz ve davranışların tehdit oluşturduğu gerek iddianamede gerekse mahkeme kararında açıkca gösterilmemiştir.
b) Sanık M.. T..'in tehdit eyleminin ne zaman söylendiği gerek iddianamede gerekse mahkeme kararında açıkca belirtilmemiştir.
c) Sanık M.. T..'in tehdit eyleminin şikayete tabi suçlardan olup olmadığı, şikayete tabi suçlardan ise TCK 73/1. maddesi gereğince 6 aylık süre içerisinde olup olmadığı incelenmemiştir.
d) Sanık M.. T..'in müştekilerden G.A. ve V. A.'a karşı gerçekleştirilen tehdit eyleminin müşteki G. A.'ın arkadaşı C. Ü.ye telefonla söylenildiği iddia ediliyor ise, C.Ü. emniyette, savcılıkta ve mahkemede dinlenmemiştir. Dinlenmeyen tanık beyanına dayanarak sanığa ceza verilmiş ise hiçbir şekilde kabul edilemez. Çünkü mahkeme kararlarını verirken gerçeğe ancak ve ancak somut bilgilerle ulaşır. Tanığı bizzat dinler ve hatta yeminle dinleyerek somut gerçeğe ulaşır. Dosyanın tamamında bu husus eksiktir. Tanık C. Ü. mahkemece dinlenmemiştir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Yüksek Yargıtay Ceza Genel Kurul Kararlarında sanık iddianamede neyle suçlandığını ve hangi sevk maddesiyle cezalandırılacağı ve buna ilişkin olayın gerek iddianamede gerekse kararlarda açıkca anlaşılabilir okuma yazma bilen herkes tarafından net olarak anlaşılabilmesi gerekmektedir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Yüksek Yargıtay Ceza Genel Kurulu iddianamenin ve mahkeme kararının anlaşılır olmamasını savunmanın kısıtlanmasını bir hak ihlali olarak kabul etmiştir.
2) Sanıklardan İ. A.'in müşteki G. A.'ı silahla yaralama eylemine ilişkin olarak sanık M.. T..'in yaralamaya azmettirme eyleminden dolayı yeniden yargılama talebine ilişkin itirazı yerindedir.
Sanık M.. T..'in müşteki G. A. silahla yaralamaya azmettirmesine ilişkin olarak dosyada,
a) Somut ve gerçek bağlantı kurulamamıştır.
b) Sanıklardan İ.A., G.A.'la gönül ilişkisi bulunduğunu ve buna ilişkin olarak dosyaya beraber çalıştığı tanıkları savcılıkta ve mahkemede dinletmesine rağmen tanık beyanlarına neden üstünlük verilmediğine ilişkin kararda açık bir hüküm bulunmamaktadır.
c) Sanıklardan İ.A. duruşma esnasında müşteki G. A. ile sevgili olduğunu beyan etmiş. Mahkeme Başkanı müşteki G. A.'dığından dolayı sevgili olmadıklarına karar vermiş. Günümüzde cep telefonlarında kişilerin adı soyadı ve telefon numarası kayıtlıdır. Bu çıkarıma göre telefon numarasını hatırlamadığımız ve cevaplayamadığımız kişileri tanımıyor ve sevmiyor olarak mı algılamak lazım.
Hakim karar verirken tüm dış baskılardan uzak durarak somut bilgiye oluşması gerekir. Bunu da diğer yan delillerle desteklemek gerekir. Tanık beyanlarına itibar edilmeyip sadece telefon numarasının hatırlanmaması sevgili olmamalarına delil oluşturmaz.
d) Müşteki G.A. silahla vurulduktan sonra emniyette, Cumhuriyet Başsavcılığında ve mahkemede kendisini yaralayan sanık İ. A.'i tanımadığını ve azmettirenin sanık M.. T.. olduğunu beyan etmiş olmasına rağmen, 11.10.2014 tarihinde Manisa Asliye Ceza Mahkemesine kendi el yazısı ile vermiş olduğu dilekçede,
aa) Sanık İ. A. tanıdığını,
bb) Sanık İ. A.in kendisini takıntı haline getirdiğini,
cc) Sanık M.. T..'in kendisinin yaralanma eylemine karşı azmettirmediğini beyan etmiştir.
e) İddianamede ve mahkeme kararında sanık İ. A.'in müşteki G. A.'ı silahla yaralamaya azmettirilmesine ilişkin sanık M.. T..'in doğrudan her türlü şüpheden uzak bir şekilde azmettirdiğine ilişkin delil bulunmamaktadır.
Yukarıda belirtmiş olduğumuz nedenlerden dolayı sanık M.. T..'in yeniden yargılanma isteği ve talebi yerindedir. Bu nedenle çoğunluk görüşüne katılmıyorum.