3. Ceza Dairesi 2017/18637 E. , 2017/15786 K.
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
HÜKÜM : Hükmün açıklanması suretiyle mahkumiyet
Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunarak;
Gereği görüşülüp düşünüldü;
Dairemizin 21.09.2017 tarih, 2017/171 Esas - 2017/11408 Karar sayılı bozma ilamına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 06.11.2017 tarih ve 3-2016/399157 sayılı itiraznamesi ile; sanık tarafından temyiz edilen erteli 5 ay hapis cezasından ibaret ilk hükmün, Özel daire tarafından hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağının değerlendirilmesi amacıyla bozulmasından sonra, yerel mahkemece bozmaya uyularak bu kez sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilip, daha sonra da sanığın denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi üzerine, 5271 sayılı CMK'nun 231/11. maddesi uyarınca hükmedilen 5 ay hapis cezasının ertelenmeden hükmün açıklanmasına karar verilmesinin, 1412 sayılı CMUK'nun 326/son maddesine aykırı 'kazanılmış hakkın ihlali' olmayacağı; yerel mahkemenin bozma ilamına uyarak yaptığı değerlendirme sonucunda sanığın lehine olarak hükmün açıklamasının geri bırakılmasına karar verdikten sonra, sanığın 5 yıllık denetim süresi içerisinde kasti bir suç işlemesi ve bu suçtan mahkum olması üzerine, CMK'nin 231/11. maddesi gereğince hükmü aynen '5 ay hapis cezası' olarak açıklamasının usul ve yasalara uygun olduğu, Dairemizin 'sanığın 1412 sayılı CMUK'nun 326/son maddesi gereğince kazanılmış hakkı nedeniyle hapis cezasının 5237 sayılı TCK'nun 51. maddesi gereğince ertelenmesine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi' gerekçesiyle verdiği bozma kararının ceza adaletine ve hakkaniyet ölçüsüne aykırılık oluşturduğu, sanığın yeniden suç işlemesi nedeniyle hüküm açıklandığı sırada, kazanılmış hak kabul edilerek yeniden aynı nitelikte deneme süresi verilerek cezasının ertelenmesine karar verilmesi isteminin usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesi ile bozma kararının kaldırılması ve hükmün onanmasının talep edildiği anlaşılmakla yapılan incelemede;
Gereği görüşülüp düşünüldü;
Sanık hakkında, Kızılcahaman Sulh Ceza Mahkemesinin 23/11/2007 tarih ve 2007/219 Esas - 2007/257 sayılı karar ile 5237 sayılı TCK'nin 86/2, 86/3-e, 62 maddeleri gereğince verilen 5 ay hapis cezasının TCK'nin 51. maddesi gereğince ertelendiği, hükmün sanık tarafından temyizi üzerine CMK'nin 231. maddesi yönünden değerlendirilmesi gerektiği gerekçesi ile bozulduğu, bozma sonrası yapılan yargılama sonucunda sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar verildiği, sanığın denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlemesi nedeniyle mahkemece açıklanması geri bırakılan hükmün aynen açıklanmasına karar verilmiş ise de; Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 09/02/2016 tarih, 2014/71 Esas - 2016/42 sayılı kararı gereğince, sanığın 1412 sayılı CMUK'un 326/son maddesi gereğince kazanılmış hakkı nedeniyle hapis cezasının 5237 sayılı TCK'nin 51. maddesi gereğince ertelenmesine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi gerekçesi ile hükmün bozulmasına dair Dairemiz kararında bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşıldığından, yerinde görülmeyen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın itirazının REDDİNE,
Dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kurulu'na gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na TEVDİİNE, 30.11.2017 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
(Muhalif)
MUHALEFET ŞERHİ
'Kızılcahamam Sulh Ceza Mahkemesince 23.11.2007 gün ve 219-257 sayılı kararı ile sanık hakkında, ‘kasten yaralama’ suçundan, 5237 SY. TCK 86/2, 86/3-e, 62, 51. maddeleri uygulanarak, 5 ay hapis cezanın ertelenmesine karar verilmiştir.
Kararın sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, 2. Ceza Dairesinin 19.04.2010 gün ve 2009/48904 Esas, 2010/12437 Karar sayılı kararı ile; 'Hükümden sonra yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanunun 562. maddesiyle değişik 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 231. maddesi uyarınca; hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağı hususunun değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması…” nedeniyle bozma kararı verilmiştir.
Bozma kararı üzerine, Kızılcahamam Sulh Ceza Mahkemesince 22.06.2010 gün ve 226-211 sayılı kararı ile 'Sanığın üzerine atılı suç sübuta erdiğinden eylemine uyan 5237 Sayılı TCK'nin 86/2, 86/3-e, 62. maddeleri uyarınca takdiren 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı CMK 231 maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılması koşulları oluştuğundan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına” karar verilmiştir.
Sanığın denetim süresi içinde yeni bir suç işlemesi nedeniyle dosyayı yeniden ele alan Kızılcahamam Asliye Ceza Mahkemesince 22.09.2014 gün ve 181-228 sayılı kararı ile; mahkemenin vermiş olduğu 2010/226 Esas ve 2010/211 Karar sayılı HAGB kararının, 16.07.2010 tarihi itibariyle kesinleştiği, sanığın 5 yıllık denetim süresi içerisinde 11.02.2013 tarihi itibariyle yeniden kasti suç işleyerek mahkemenin 2014/181 esas sayılı dosyasında yargılandığı ve sanığın kasten yaralama suçundan dolayı neticeten 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, kararın 20.03.2014 tarihinde kesinleştiği görüldüğünden, sanığın 5 yıllık denetim süresi içerisinde kasti suç işlediği sabit olmakla, CMK’nun 231/11. maddesindeki 'Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar' şeklindeki açık hüküm karşısında denetim süresi içerisinde kasten yeni suç işlediği anlaşılan sanık hakkında mahkemenin 22.09.2014 tarihli 2014/181 esas ve 2014/228 sayılı kararı ile verilen hükmün aynen açıklanmasına karar verilerek, sanık hakkında sonuç olarak 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
Hükmün sanık tarafından temyizi üzerine dosyayı inceleyen Dairemizin, 21.09.2017 gün ve 171-11408 sayılı kararı ile; 'Sanık hakkında, Kızılcahamam Sulh Ceza Mahkemesinin 23/11/2007 tarih ve 2007/219 Esas - 2007/257 sayılı karar ile 5237 sayılı TCK'nin 86/2,3-e,62 maddeleri gereğince verilen 5 ay hapis cezasının TCK'nin 51. maddesi gereğince ertelendiği, hükmün sanık tarafından temyizi üzerine CMK'nin 231. maddesi yönünden değerlendirilmesi gerekçesi ile bozulduğu, bozma sonrası yapılan yargılama sonucunda sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar verildiği, sanığın denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlemesi nedeniyle mahkemece açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanmasına karar verilmiş ise de; Ceza Genel Kurulu'nun 09/02/2016 tarih, 2014/71 Esas - 2016/42 Karar sayılı kararı gereğince sanığın 1412 sayılı CMUK'un 326/son maddesi gereğince kazanılmış hakkı nedeniyle hapis cezasının 5237 sayılı TCK'nin 51. maddesi gereğince ertelenmesine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi gerekçesi ile hükmün bozulmasına' karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 06.11.2017 gün ve 2016/399157 sayılı kararı ile; ' Sanık tarafından temyiz edilen erteli 5 ay hapis cezasından ibaret ilk hükmün, Özel daire tarafından hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağının değerlendirilmesi amacıyla bozulmasından sonra, yerel mahkemece bozmaya uyularak bu kez sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilip, daha sonra da sanığın denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi üzerine, 5271 sayılı CMK'nun 231/11. maddesi uyarınca hükmedilen 5 ay hapis cezasının ertelenmeden hükmün açıklanmasına karar verilmesinin, 1412 sayılı CMUK'nun 326/son maddesine aykırı 'kazanılmış hakkın ihlali' olmayacağı; yerel mahkemenin bozma ilamına uyarak yaptığı değerlendirme sonucunda, sanığın lehine olarak hükmün açıklamasının geri bırakılmasına karar verdikten sonra, sanığın 5 yıllık denetim süresi içerisinde kasti bir suç işlemesi ve bu suçtan mahkum olması üzerine, CMK'nin 231/11. maddesi gereğince hükmü aynen '5 ay hapis cezası' olarak açıklamasının usul ve yasalara uygun olduğu, Dairemizin 'sanığın 1412 sayılı CMUK'nun 326/son maddesi gereğince kazanılmış hakkı nedeniyle hapis cezasının 5237 sayılı TCK'nun 51. maddesi gereğince ertelenmesine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi' gerekçesiyle verdiği bozma kararının ceza adaletine ve hakkaniyet ölçüsüne aykırılık oluşturduğu, sanığın yeniden suç işlemesi nedeniyle hüküm açıklandığı sırada, kazanılmış hak kabul edilerek yeniden aynı nitelikte deneme süresi verilerek cezasının ertelenmesine karar verilmesi isteminin usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesi ile bozma kararının kaldırılması ve hükmün onanması' istemiyle itiraz kanun yoluna başvurulmuştur.
Uyuşmazlık Konusu: Sanık tarafından temyiz edilen erteli 5 ay hapis cezasından ibaret ilk hükmün, Özel Daire tarafından bozulmasından sonra bu kez hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilip, sanığın denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi üzerine 5271 sayılı CMK’nun 231/11. maddesi uyarınca 5 ay hapis cezasının ertelenmeden hükmün açıklanmasına karar verilmesinin 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8.maddesi gereğince halen yürürlükte bulunan 326/son maddesine, 'kazanılmış hakka' uygun olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, hukukumuza ilk önce 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu'nun 23. maddesi ile çocuklar hakkında, 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı kanunun 23. maddesiyle 5271 sayılı kanunun 231. maddesine eklenen 5-14. fıkralar ile de büyükler için de kabul edilmiştir. 5560 sayılı Yasanın 40. maddesiyle 5395 sayılı Yasanın 23. maddesi değiştirilmek suretiyle denetim süresindeki farklılık hariç olmak koşuluyla çocuklar ile yetişkinler hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı koşullara tabi kılınmıştır.
Yaşı büyük sanıklar yönünden başlangıçta şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak hükmolunan bir yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası için kabul edilen bu kurum, 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5728 sayılı kanunun 562. maddesiyle 5271 sayılı kanunun 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklik ile hükmolunan iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezaları için uygulanabilir hale getirilmiştir. Şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak uygulanan kurum, Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan İnkılap Yasalarında yer alan suçlar ayrı olmak üzere, tüm suçları kapsayacak biçimde yeniden düzenlenmiştir.
01.03.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5739 sayılı kanun ile 3713 sayılı kanunun 13. maddesinde yapılan değişiklik ve 1632 sayılı Askeri Ceza Yasasına eklenen Ek 10. madde ile terör suçları ile 1632 sayılı Yasada yer alan askeri suçlar yönünden hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemeyeceği hüküm altına alınmakla, hükmün uygulanma alanı daraltılmıştır.
Ancak, Anayasa Mahkemesinin 17.01.2013 tarih, 2012/80 Esas, 2013/16 sayılı kararı ile 1632 sayılı Askeri Ceza Yasasına eklenen Ek 10. maddesinin ikinci fıkrasının Anayasa ya aykırı olduğu gerekçesi ile iptaliyle, Askeri suçlarda da, Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması kurumu uygulanır hale gelmiştir. Yine 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 13. maddesi 05.07.2012 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı kanunun 105. maddesi ile yürürlükten kaldırılması ile terör suçlarında da hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu uygulanır hale gelmiştir.
5560, 5728, 5739 ve 6008 sayılı Kanunlarla 5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinde yapılan değişiklikler göz önüne alındığında, hükmün açıklanmasının geri bırakılabilmesi için gerekli şartlar şunlardır;
1) Suça ilişkin şartlar;
a-) Yapılan yargılama sonucunda, sanık hakkında mahkûmiyet hükmü tesis edilmeli ve hükmolunan sonuç ceza ise iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasından ibaret olmalıdır.
b-) Suçun Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlardan olmaması gereklidir.
2) Sanığa ilişkin şartlar;
a-) Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
b-) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
c-) Mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önüne alınarak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması,
d-) Sanığın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair beyanının olmaması, şartlarının gerçekleşmesi gerekmektedir.
Bu şartların varlığı halinde, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecek ve onsekiz yaşından büyük olan sanıklar beş yıl, suça sürüklenen çocuklar ise üç yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tâbi tutulacaktır. Sanık denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davrandığı takdirde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak, CMK'nın 231/10. maddesi gereğince davanın düşmesi kararı verilecektir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması ile ilgili bu genel açıklamalardan sonra, açıklanmasının geri bırakılan hükmün açıklanması üzerinde durulması gerekmektedir.
5271 sayılı CMK’nun 231. maddesinin 11. fıkrası; 'Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilir' şeklindedir. Görüldüğü üzere açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanabilmesi için iki şarttan birinin gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Sanığın denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlemesi veya mahkemece kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getirememesi halinde hüküm açıklanacaktır.
Denetim süresi çerisinde işlenen ikinci suçun, 5 yıllık (çocuklar için 3 yıllık) denetim süresi içerisinde kesinleşmesi gibi bir zorunluluğa madde metninde yer verilmemiştir. İkinci suçun kasıtlı bir suç olması ve denetim süresi içerisinde işlenmesi, hükmün açıklanması için yeterlidir. Ancak mahkeme sanığın denetim süresi içerisinde işlediği kasıtlı suçtan verilen mahkûmiyet kararının kesinleşmesinden sonra bu mahkemenin ihbarı üzerine HAGB karar veren mahkeme dosyayı yeniden ele alacak, duruşma açacak, sanığı duruşmaya meşruhatlı davetiye ile çağıracak gelirse ifadesini alacak, sonuçta CMK 213/11. maddenin birinci cümlesi gereğince hükmü aynen açıklayacaktır. İkinci suçun doğrudan ya da olası kastla işlenmesinin bir önemi yoktur. Ancak ikinci suçun taksirle veya bilinçli taksirle işlenmesi durumunda hüküm açıklanamayacaktır.
5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 23. maddesinin 6. fıkrasının, 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı kanunla ile değiştirilmeden önceki hali; 'Çocuğun denetimli serbestlik süresi içinde işlediği hapis cezasını gerektiren kasıtlı bir suç nedeniyle mahkûm olması veya yükümlülüklerine aykırı davranması hâlinde, mahkeme geri bıraktığı hükmü açıklar. Ancak mahkeme, yükümlülüklerin yerine getirilme durumunu göz önünde bulundurarak, çocuk hakkında belirlenen cezada yarı oranına kadar indirim yapabilir' biçimindedir. Bu düzenlemeye göre ise çocuklar bakımından açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanabilmesi için çocuğun denetimli serbestlik süresi içerisinde işlediği suçun kasıtlı bir suç olması yeterli olmayıp aynı zamanda hapis cezasını öngörmesi de şarttır.
5271 sayılı CMK'nun 231/11. maddesinde açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükmün hangi şartların gerçekleşmesi halinde açıklanacağı açıkça belirtilmiştir. Bu düzenlemeye göre hakkındaki hükmün açıklanması geri bırakılan sanığın, denetim süresi içinde kasıtlı bir suçtan mahkûm olması durumunda, hüküm aynen açıklanacaktır. Bunun için ikinci suçun denetim süresi içerisinde işlenmesi ve kasıtlı bir suç olması yeterlidir. İkinci suçun kesinleşme tarihinin önemi yoktur. İkinci suçun şikâyete bağlı veya re'sen soruşturulan bir suç olması da sonuca etkili değildir. Yine ikinci suçtan mahkûmiyetin adli para cezası ya da hapis cezası olması yanında TCK'nun 50. maddesindeki seçenek yaptırımlara çevrilmiş olmasının da önemi olmadığı gibi kesin nitelikte olmasının da önemi yoktur. Kanun koyucu ikinci suçun kasıtlı bir suç olmasını yeterli görmüş, ikinci suçtan verilecek mahkûmiyet hükmünün niteliği konusunda bir sınırlama getirmemiştir. Bu konu CGK’nun 05.05.2015 tarih, 2014/145 Esas ve 2015/145 sayılı kararında açıklanmıştır. Buna bağlı olarak yerel mahkemenin, sanığın denetim süresi içinde işlediği kasıtlı suçtan verilen 5 ay hapis cezasını esas alarak, açıklanması geri bırakılan hükmü aynen açıklamasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Burada sorun HAGB kararından önce sanık hakkında verilen 5 ay hapis cezası ertelendiğinden ve bu karar sanık tarafından temyiz edildiği nedenle, hüküm CMK 231/11 maddesi gereğince aynen açıklanınca, yani 5 ay hapis cezası olarak açıklanınca kazanılmış hakka aykırılık teşkil edecek midir?
Öncelikle şu husus belirtilmesi gerekir ki, sanık hakkında yerel mahkemece önce kasten yaralama suçundan yapılan yargılama sonucunda, 5 ay hapis cezasına karar verilmiş ve bu ceza ertelenmiştir. Bu karar sanık tarafından temyiz edilmiştir, 2. Ceza Dairesi, hükümden sonra yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanunun 562. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK’nın 231. maddesindeki koşulların varlığı halinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılması yönünde mahkemesince değerlendirme yapılması gerektiği nedenle lehine olarak bozma kararı vermiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 14.07.2009 gün ve 2009/163-202 ile 29.09.2009 gün ve 2009/130-213 sayılı kararlarında da belirtildiği üzere; sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak, kamu davasının, 5271 sayılı CMK’nun 223. maddesi gereğince düşürülmesi sonucunu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır. Koşullu bir düşme nedeni oluşturan 'hükmün açıklanmasının geri bırakılması' müessesesi, objektif koşulların varlığı halinde mahkemece, diğer kişiselleştirme hükümlerinden önce ve resen değerlendirilerek, uygulanması yönünde kanaate ulaşıldığı takdirde, 6008 sayılı Yasadan önce isteme bağlı olmaksızın, 6008 sayılı Yasadan sonra da isteme bağlı olarak öncelikle uygulanması gerekecektir.
Yargıtay CGK’nun birçok kararında belirtildiği üzere, HAGB kurumu hapis ve adli para cezasına göre daha lehe bir kurumdur. CMK'nın 231/5. maddesinin son cümlesi 'Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında hiçbir sonuç doğurmamasını ifade eder' demektedir. Zira HAGB kararı askıda bir karardır. Kişi denetim süresinde hiçbir kasıtlı suç işlemez ise hakkında CMK 231/10. maddesi gereğince düşme kararı verilecektir. Ceza bütün sonuçları ile ortadan kalkacaktır.
Yerel mahkeme bozma kararına uyarak değerlendirme yapmış ve sanık hakkında lehine olarak, HAGB kararı vermiştir. Bu durumda artık sanık HAGB kurumunun kulvarına girmiştir. CMK 231. maddesinde belirtilen 5 yıllık denetim süresinde kasti bir suç işleyip ceza almaması gereklidir. Bu şarta uyarsa 5 yıllık denetim süresinin sonunda hakkında düşme kararı verilecek, hakkında verilen askıdaki hüküm bütün sonuçları ile ortadan kalkacaktır. Ancak bu cezaya uymadığı takdirde CMK 231/11. maddesi gereğince hakkında verilen 5 ay hapis cezası hükmü aynen açıklanmak durumunda kalacaktır. Hüküm aynen açıklanırken de tekrar en başa dönülerek 5 ay hapis cezasının ertelenmemesi gerekecektir. Zira burada artık yeniden kazanılmış hak düşünülemez, aksi takdirde CMK 231/11. maddesinin açık hükmüne aykırı davranılmış olur, ayrıca atıfet kuralı da ihlal edilmiş olur.
6008 sayılı Kanun 25.07.2010 tarihinde 27652 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu kanunun 7. maddesi ile CMK 231/6. maddesine son cümle eklenilmiş, buna göre 'Sanığın kabul etmemesi halinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez', yani 25.07.2010 tarihinden sonra mahkeme sanığa HAGB isteyip istemediğini sorup ona göre karar vermesi gerekecektir. 25.07.2010 tarihinden önce ise 6008 s.k'nun geçici 2. maddesi gereğince hakkında HAGB kararı verilmiş olanlar, bu kanunun yürürlük tarihinden itibaren 15 gün içinde mahkemeye başvurmaları halinde HAGB kararı geri alınarak kişi hakkında yeniden yargılanma ve hüküm kurulma imkanı getirilmiştir.
6008 sayılı Kanun gereği kişi hakkında HAGB kararı verilmesini kabul ettikten ve hâkim de yaptığı yargılama sonucunda HAGB kararı vermiş ise, bu durumda artık kişi HAGB kurumunun şartlarını taşıması ve 5 yıllık denetim süresinde kasti suç işlememesi gerekir. Eğer bu süre içinde suç işlemez ise hakkında askıda olan hüküm açıklanmayacak, düşme kararı verilecektir. Ancak denetim süresinde kasti suç işlerse de sonuçlarına katlanacak hakkında verilen hüküm CMK 231/11. madde gereği aynen açıklanacaktır. Yine bizim olayımızda suç tarihi itibarıyla 6008 sayılı Yasadan önce suç işlediğinden, 6008 sayılı Yasanın geçici 2 maddesi gereğince kanunun yürürlük tarihinden itibaren 15 gün içinde yeniden yargılanmak için mahkemeye başvurmadığına göre HAGB kararını kabul etmiş sayılacağından, denetim süresinde kasti bir suç işlemese idi hakkında düşme kararı verilecek idi, ancak denetim süresinde kasti suç işlediğinden hüküm CMK 231/11. madde gereği aynen 5 ay hapis cezası olarak açıklanması gerekir.
Sonuç olarak, yerel mahkemenin 2. Ceza Dairesinin bozma ilamına uyarak yaptığı değerlendirme sonucunda sanığın lehine olarak ‘hükmün açıklamasının geri bırakılmasına’ karar verdikten sonra, sanığın 5 yıllık denetim süresi içerisinde kasti bir suç işlemesi ve bu suçtan mahkûm olması üzerine, yukarıda açıklandığı nedenle, CMK 231/11. maddesi gereğince hükmü aynen '5 ay hapis cezası' olarak açıklaması, usul yasalarına, kanunlara ve birçok Yargıtay Kararına uygun olduğundan, Sayın çoğunluğun görüşüne iştirak etmiyorum.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi Üyesi
...