Danıştay 9. Daire Başkanlığı 2021/1491 E. , 2021/7731 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DOKUZUNCU DAİRE
Esas No : 2021/1491
Karar No : 2021/7731
DAVACI : ...
VEKİLİ : Av. ...
DAVALI : ... Bakanlığı-...
VEKİLİ : Av. ..
DAVANIN KONUSU : 17/11/1986 tarih ve 19281 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Tasarrufu Kısıtlanan Bina, Arsa ve Arazi Hakkında Yönetmeliğin 2. maddesi ile bu madde uyarınca davacı adına tesis edilen Arsuz Belediye Başkanlığının ... tarih ve ...sayılı işleminin iptali istenilmektedir.
DAVACININ İDDİALARI : Davacı tarafından, hisseli maliki olduğu taşınmazın, 1062 sayılı Kanun ve ilgili mevzuat uyarınca kiraya verilmesi hariç her türlü tasarruf yetkisinin Hazinede olduğunun öğrenilmesi üzerine, emlak vergisinin 1/10 oranında uygulanması istemiyle yapmış olduğu başvurunun 17/11/1986 tarih ve 19281 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Tasarrufu Kısıtlanan Bina, Arsa ve Arazi Hakkında Yönetmeliğin 2. maddesine göre kısıtlı olmadığı gerekçesiyle reddedildiği, hissedar olduğu taşınmazda hissedarlardan birinin Suriye uyruklu olması nedeniyle 1062 sayılı Kanun uyarınca kısıtlılık şerhi bulunmakta olup, 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu'nun 30. maddesi uyarınca Kanunla ve diğer kamu düzenini koruyan mevzuatla tasarrufu kısıtlanan bina, arsa ve arazinin vergisinin kısıtlama devam ettiği sürece emlak vergisinin 1/10 oranında tahsil olması gerekirken, Yasaya dayanarak yapmış olduğu talebin Yönetmeliğe uymadığı gerekçesiyle reddedildiği, bu durumun Yönetmeliğin Kanun'un kapsamını daraltmasından kaynaklandığı ve bu haliyle Anayasa'nın eşitlik ilkesine aykırı olduğu, Kanun'un söz konusu maddesi ile amaçlananın, devlet tarafından kamunun menfaati için kısıtlanan taşınmazların maliklerinin emlak vergisi yükünün hafifletilmesi olduğu, ayrıca Maliye Bakanlığına yönetmeliği hazırlama yetki ve görevi veren Kanun maddesinin hiçbir kuruluşa bu yönetmelikle hangi işlemlerin tasarrufu kısıtlama sayılıp, hangi işlemlerin sayılmayacağını tespit etme yetkisi verilmediği, Kanunla getirilen kısıtlama nedeniyle hissedar olduğu taşınmazı kullanamadığı, üzerinde inşaat yapamadığı ileri sürülmüştür.
DAVALININ SAVUNMASI : Öncelikle davalı idarenin hasım mevkiinden çıkarılarak, …Belediye Başkanlığının hasım mevkiine alınması gerektiği, esas yönünden ise dava konusu işlemin ilgili mevzuata uygun olarak tahsis edilmiş olup, iptalini gerektirir bir hukuka aykırılık bulunmadığı, davacı tarafından dava konusu taşınmazda hisseli malik olduğu ve hissedarlardan birinin Suriye uyruklu şahıs olması nedeniyle 1062 sayılı Kanun uyarınca kısıtlılık şerhi bulunduğu ifade edilmekte ise de 4721 sayılı Kanun'un 688. maddesi uyarınca paylı mülkiyette paydaşların her birinin kendi payı bakımından malik hak ve yükümlülüklerine sahip olduğu, payı devredebileceği, rehin edebileceği, alacaklılar tarafından haczedilebileceği, bu nedenle bahse konu şerhin dava açan malikin hissesine değil, Suriye uyruklu şahsın hissesine anılan mevzuat uyarınca konulmuş olup, davacının isterse paydaşlığın giderilmesi davası açabileceği beliritlerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'İN DÜŞÜNCESİ: Dava konusu işlemin dayanağı gösterilmeden davacının dava dilekçesinde ileri süreceği argümanları oluşturması beklenemeyeceği ve davacının da en son tarihli başvurusunda bu durumu ifade ettiği anlaşıldığından, dava konusu … tarih ve … sayılı işlemin davacıya tebliğ tarihi netleştirilip, tebliğ tarihine göre dava süresinde açılmış ise … Belediyesi de hasım mevkiine alınarak dosyanın esastan incelenmesi gerektiği yolundadır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dokuzuncu Dairesince, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 14. maddesi uyarınca Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dava dosyası incelendikten sonra gereği görüşüldü:
MADDİ OLAY VE HUKUKİ SÜREÇ :
Davacı tarafından, hisseli maliki olduğu taşınmazın, 1062 sayılı Kanun ve ilgili mevzuat uyarınca kısıtlı olduğu iddiasıyla, taşınmazı için ödeyeceği emlak vergisinin 1/10 oranında uygulanması istemiyle Arsuz Belediyesine yapmış olduğu … tarihli başvuru, 17/11/1986 tarih ve 19281 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Tasarrufu Kısıtlanan Bina, Arsa ve Arazi Hakkında Yönetmeliğin 2. maddesine göre kısıtlı olmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir.
Davacı tarafından bu ret işleminin ve işlemin dayanağı Tasarrufu Kısıtlanan Bina, Arsa ve Arazi Hakkında Yönetmeliğin 2. maddesinin 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu'nun 30/3. maddesine aykırı olduğu gerekçesiyle iptali istenilmektedir.
İNCELEME VE GEREKÇE :
USUL YÖNÜNDEN:
Olay tarihinde yürürlükte olan şekliyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 10. maddesinde; ilgililerin, haklarında idari davaya konu olabilecek bir işlem veya eylemin yapılması için idari makamlara başvurabilecekleri; 2. fıkrasında da altmış gün içinde bir cevap verilmezse, isteğin reddedilmiş sayılacağı; ilgililerin, altmış günün bittiği tarihten itibaren dava açma süresi içinde, konusuna göre Danıştaya, idare ve vergi mahkemelerine dava açabilecekleri; altmış günlük süre içinde İdarece verilen cevap kesin değilse ilgilisinin bu cevabı, istemin reddi sayarak dava açabileceği gibi, kesin cevabı da bekleyebileceği; bu takdirde, dava açma süresinin işlemeyeceği; ancak, bekleme süresinin, başvuru tarihinden itibaren altı ayı geçemeyeceği; dava açılmaması veya davanın süreden reddi hallerinde, altmış günlük sürenin bitmesinden sonra yetkili idari makamlarca cevap verilirse, cevabın tebliğinden itibaren idari dava açma süresi içinde dava açabilecekleri hükmüne yer verilmiş olup, söz konusu madde ile idarece kurulmuş bir işlem bulunmadığı halde ilgilinin hakkında idari işlem yapılması amacıyla yaptığı başvuru üzerine kurulan olumsuz işleme karşı açılacak davanın süresinin ne şekilde hesaplanacağı açıklanmıştır.
Aynı Kanunun 7. maddesinin 1. fıkrasında, dava açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hâllerde Danıştay'da altmış gün olduğu; 4. fıkrasında, ilanı gereken düzenleyici işlemlerde dava açma süresinin ilan tarihini izleyen günden itibaren başlayacağı, ancak bu işlemlerin uygulanması üzerine ilgililerin düzenleyici işlem veya uygulanan işlem yahut her ikisi aleyhine birden dava açabilecekleri; 14. maddesinin 3. fıkrasının (e) bendinde, dava dilekçelerinin süre aşımı bulunup bulunmadığı yönünden inceleneceği; ilk inceleme üzerine verilecek kararları belirleyen 15. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde ise, 14. maddenin 3. fıkrasının (e) bendine aykırılık görülmesi hâlinde davanın reddine karar verileceği kurala bağlanmıştır.
Aktarılan mevzuat hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, düzenleyici işlemin ilanından sonra dava açma süresi içinde bu işlemin iptali istemiyle dava açılabileceği gibi, dava açma süresinin geçmiş olması hâlinde, düzenleyici işlemin uygulanmasına ilişkin yeni bir işlem tesis edildiğinde ilgililerin uygulama işlemini veya dayanağı olan düzenleyici işlemi ayrı ayrı veya birlikte yine dava açma süresi içinde dava konusu edebilecekleri anlaşılmaktadır.
Olayda davacının 05/06/2020 tarihinde yapmış olduğu ilk başvuruya 11/08/2020 tarihinde taşınmazının kısıtlı olmadığına dair olumsuz yanıt verilerek 12/08/2020 tarihinde davacıya tebliğ edildiği, bu başvurudan sonra davacı tarafından 11/09/2020 ve 21/10/2020 tarihlerinde iki başvuru daha yapıldığı, davacı tarafından 21/10/2020 tarihli son başvuruya verilen ... tarih ve ... sayılı işleme karşı, Tasarrufu Kısıtlanan Bina, Arsa ve Arazi Hakkında Yönetmeliğin 2. maddesi ile beraber iptal istemiyle 24/12/2020 tarihinde görülmekte olan dava açıldığı, ancak davacının idareye yapmış olduğu 05/06/2020 tarihli ilk başvurunun 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 10. maddesi kapsamında yapılmış bir başvuru niteliğinde olduğu ve bu başvuruya verilen 11/08/2020 tarihli olumsuz cevabın ise icrai nitelikte işlem olup, dava konusu edilebileceği açıktır. Dolayısıyla bu işlemin davacıya 12/08/2020 tarihinde tebliğ edilmesine rağmen davacı tarafından 30 günlük yasal süre içerisinde yani en son 11/09/2020 tarihine kadar dava konusu edilmediği, yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerinden anlaşılacağı üzere sonraki tarihte yapılan başvuruların yeni dava açma süresi ihya etmeyeceği açık olduğundan tesis edilen … tarih ve … sayılı işleme karşı açılan davanın dava açma süresi içinde açıldığının kabulüne olanak bulunmamaktadır. Bu haliyle süresinde dava konusu edilmeyen bireysel işlem nedeniyle 17/11/1986 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanmış ve dava açma süresi geçmiş olan tebliğe karşı dava açma süresinin geçtiğinin kabulü gerekir.
Dolayısıyla davacı tarafından dava konusu edilen ... tarih ve ... sayılı işlem ile bu işlemin dayanağı Tasarrufu Kısıtlanan Bina, Arsa ve Arazi Hakkında Yönetmeliğin 2. maddesine karşı açılan davanın süre aşımı nedeniyle esasının incelenme imkânı bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. 2577 sayılı Kanun'un 15/1-b maddesi uyarınca DAVANIN SÜRE AŞIMI NEDENİYLE REDDİNE,
2. Peşin yatırılan karar harcının mahsubundan sonra kalan …-TL'nin davacından tahsiline, gereği için Vergi Dairesi Müdürlüğüne harç tahsil müzekkeresi yazılmasına,
3. Ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam …-TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına, artan posta gideri avansının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
4. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca takdir edilen …-TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine,
5. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay Vergi Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 30/12/2021 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(X) KARŞI OY: Davacı, 17/11/1986 tarihli ve 19284 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 'Tasarrufu Kısıtlanan Bina, Arsa ve Arazi Hakkında Yönetmeliğin' 2'nci maddesi ile bu maddeye istinaden tesis edildiğini ileri sürdüğü Arsuz Belediye Başkanlığı'nın … tarihli ve … sayılı işleminin iptali istemiyle dava açmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usûlü Kanunu'nun 7'nci maddesinin 1'nci fıkrasında; Dava açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hâllerde Danıştay' da ve idare mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde otuz gün olduğu hüküm altına alınmış, aynı maddenin 4 numaralı fıkrasında ise; ilanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresinin, ilan tarihini izleyen günden itibaren başlayacağı, ancak bu işlemlerin uygulanması üzerine ilgililerin, düzenleyici işlem veya uygulanan işlem yahut her ikisi aleyhine birden dava açabilecekleri hükme bağlanmıştır.
Buna göre ülke çapında uygulanan ve yayımlanan düzenleyici işlemlere karşı 2575 sayılı Danıştay Kanunu'nun 24'üncü maddesi uyarınca ilk derece olarak Danıştayda açacakları davalarda süre ile ilgili ana kural, bu düzenleyici işlemlerin yayımlandığı tarihten itibaren 60 günlük süre içinde dava açılmasıdır. Bunun istisnası ise 2577 sayılı Kanunun yukarıda metnine yer verilen 7'nci maddesinin 4'üncü fıkrasıdır. Bu fıkra hükmüne göre düzenleyici işlemlere, yayımlandıkları tarihten itibaren altmış günlük yasal süresi içinde dava açılmamış olsa bile, eğer bu düzenleyici işlem dayanak gösterilerek bir uygulama işlemi tesis edilmiş ise, o takdirde bu uygulama işlemine karşı açılacak davada öngörülen dava açma süresi içinde uygulama işlemi ile birlikte dayanağı olan düzenleyici işlemin de dava konusu edilebilmesidir. Bu fıkra hükmüne göre uygulama işlemi ile birlikte ya da her birine ayrı ayrı olmak üzere düzenleyici işleme de dava açılabilmesi ve açılacak davanın da süresi içinde kabul edilebilmesi için hem uygulama işlemine karşı yasada öngörülen dava açma süresi içinde dava açılmalıdır, hem de dava konusu edilen uygulama işleminin yasal dayanağının da bu düzenleyici işlem olması gerekmektedir.
Dava konusu edilen uygulama işlemi, … tarihli ve … sayılı Arsuz Belediye Başkanlığı'nın, davacının … tarihli ve … sayılı başvurusu üzerine tesis edilen ve davacının hisseli olarak maliki bulunduğu taşınmazının Tasarrufu Kısıtlanan Bina, Arsa ve Arazi Hakkında Yönetmeliğin 2'nci maddesine göre tasarrufu kısıtlı olmadığına dair işlemidir. Her ne kadar davacı hisseli olarak malik olduğu taşınmazının hissedarları arasında Suriye uyruklu şahısların da bulunması nedeniyle Kanundan dolayı bunlarla ilgili kısıtlılık durumunun bulunduğunu ileri sürmekte ise de; bu şekilde varsa bir kısıtlılık halinin bu dosyada uygulama işlemi ile birlikte dava konusu ettiği düzenleyici işlem olan Tasarrufu Kısıtlanan Bina, Arsa ve Arazi Hakkında Yönetmelikten kaynaklanmadığı, diğer bir ifade ile söz konusu yönetmeliğin hiç bir maddesinde davacının hisseli olarak malik olduğu taşınmazın kısıtlı olması ile ilgili bir düzenlemeye yer verilmediği sabittir. Kaldı ki; davacının hissesinde herhangi bir kısıtlılık şerhinin bulunmadığı da anlaşılmaktadır. 1062 sayılı Kanun'a istinaden aynı taşınmazın diğer hisseli maliklerinden olan Suriye uyruklu şahsın hissesine konulan kısıtlılığın ise bu hususa ilişkin olarak tesis edilecek uygulama işlemlerinde değerlendirileceği de tabiidir.
Belirtilen hukuksal nedenler ve gerekçe ile dava konusu edilen uygulama işlemi olan Arsuz Belediye Başkanlığı'nın … tarihli ve … sayılı işleminin dayanağı, bu işlemle birlikte bu dosyada dava konusu edilen 17/11/1986 tarihli ve 19284 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 'Tasarrufu Kısıtlanan Bina, Arsa ve Arazi Hakkında Yönetmelik' olmadığından, bu yönetmeliğe karşı açılan davada dava açma süresinin belirlenmesinde 2577 sayılı Kanunun 7'nci maddesinin 4 numaralı fıkrası değil, 1 numaralı fıkrasında dava açma sürelerine ilişkin genel kural gözetilerek hüküm kurmak gerekmektedir. Bu kural gereği dava konusu edilen düzenleyici işleme karşı yayımı tarihinden itibaren altmış gün içinde dava açılması gerektiğinden, bu süre aşılarak açılan davanın düzenleyici işlemin iptaline ilişkin kısmının süre aşımı nedeniyle incelenmesine olanak bulunmadığından, davanın bu kısmının yukarıda belirtilen gerekçe ile süre aşımı nedeniyle reddi gerektiği görüşü ile kararın buna ilişkin kısmının gerekçesine katılmıyorum.
Davanın uygulama işlemi yönünden, Arsuz Belediye Başkanlığı'nın … tarihli ve … sayılı işlemi ile bağlantısı bulunmayan ve dayanağı olmayan düzenleyici işlem yönünden dava süre aşımı nedeniyle reddedildiğinden, bu haliyle uyuşmazlığa konu edilen söz konusu bireysel işlem, 2575 sayılı Danıştay Kanunu'nun 24'üncü maddesi kapsamında Danıştayda ilk derecede görülecek davalardan olmadığından, bu davalara bakmakla görevli mahkeme vergi mahkemeleri olduğundan, bireysel işlem yönünden devam eden uyuşmazlığın karara bağlanması için dosyanın bu kısım yönünden Vergi Mahkemesine gönderilmesi gerektiği gerekçesiyle karara bu yönden de karşıyım.