16. Hukuk Dairesi 2017/87 E. , 2018/383 K.
MAHKEMESİ :KADASTRO MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca duruşmalı olarak incelenmesi istenilmekle; duruşma için belli edilen gün ve saatte temyiz eden ... ve arkadaşları vekili Avukat ... ile aleyhine temyiz istenilen ... vekili Avukat ...ve Tarım ve ... vekili Avukat ... geldiler. Gelenlerin yüzlerine karşı duruşmaya başlandı. Tarafların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmanın bittiği bildirildi. Süresi içinde inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu. GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sırasında ... Köyü çalışma alanında bulunan 679 ve 644 parsel sayılı 80.000,00 ve 115.300,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar mera niteliğiyle sınırlandırılmıştır. Davacılar ..., ve ... tarafından Asliye Hukuk Mahkemesinin 1979/94 Esas sayılı dosyasıyla ... Köyü Tüzel Kişiliğini davalı göstermek suretiyle bölgede toprak tevzii komisyonunca yapılan çalışma sırasında Eylül 1950 tarih 11 sayılı tapu kaydı kapsamında kalan 204.000,00 metrekare yüzölçümündeki bölümünün mera olarak tespitinin yapıldığını komisyonca yapılan bu tespit ve tescilin iptali ile davalı Köyün el atmasının önlenmesi istemiyle dava açılmıştır. Yine davacılar ... oğlu ..., ... oğlu ..., ... oğlu ..., ve ... oğlu ... tarafından Asliye Hukuk Mahkemesinin 1972/607 Esas sayılı dava dosyasıyla ve Hazineyi davalı olarak göstermek suretiyle Şubat 1322 tarih 1 sayılı tapu kaydı kapsamında kalan taşınmazın haritaya bağlanarak ... tarafından müzayede ile murislerine satıldığını, taşınmazın bu hudutlar dahilinde kendilerinin zilyet ve tasarrufunda iken bölgede yapılan toprak tevzii komisyonu çalışmaları sırasında tapu kaydının gayri sabit hudutlu kabul edilerek tapu miktarı olan 1000 dönümünün ayrılıp geri kalan 1080 dönümünün Aralık 1962 tarih 98 sayılı tapu kaydı ile ... adına tapuya bağlandığını öne sürerek ... adına oluşan bu tapu kaydının iptali istemiyle dava açılmıştır. Her iki dava devam ederken bölgede kadastro çalışmalarının yapıldığı gerekçesiyle görevsizlik kararı verilerek Kadastro Mahkemesine aktarılmıştır. Mahkemece dava dosyalarının birleştirilerek yapılan yargılama sırasında ... Akif ve ..., 528 parsel sayılı taşınmazın güney istikametinde yan kanal tarafından 25.400,00 metekare yüzölçümündeki taşınmaz bölümünün dava dışı kişilerden satın aldıklarını, eldeki davanın 528 parselle birlikte daha geniş bir alanı kapsadığını öne sürerek dava kapsamında kalan bu bölümün adlarına tescili istemiyle davaya katılmışlardır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davacıların ve müdahillerin davalarının reddine, 644 ve 679 parsel sayılı taşınmazların tespit gibi tapuya tescillerine (mera özel siciline tesciline) karar verilmiş; hüküm, davacılar ... ve arkadaşları vekili, davacı ..., davacı ..., davacı ... ve müdahiller vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece dava konusu olan 598, 599 ve 604 parsel sayılı taşınmazların tespitlerinin kesinleşerek mera niteliği ile sicillerinde kayıtlı olduğu yine 12 parsel sayılı taşınmazın ... adına yapılan tespitinin kesinleşerek tapu kaydının oluştuğu gerekçesiyle (bu taşınmazların tutanak asıllarınında dosya arasında bulunmadığından ve haklarında ayrıca hüküm kurulmayarak), 644 ve 679 parsel sayılı taşınmazların ise öncesinde mera olduğu ve müdahillerin hakkında dava açtığı taşınmazın da eldeki davanın konusunu oluşturmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamına uygun olmadığı gibi böylesine eksik araştırma ve inceleme sonucunda karar verilmesinde dahi isabet bulunmamamaktadır.
3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 26 ıncı maddesi hükmünde bir taşınmaz hakkında kadastro tutanağının düzenlenmesi ile Kadastro Mahkemesinin görevinin başlayacağı, 27'nci maddesi hükmünde de, mahalli hukuk mahkemelerinde görülmekte olan veya henüz kesinleşmemiş bulunan taşınmaz mala ilişkin davalar hakkında o taşınmaz mal için kadastro tutanağı düzenlendiği tarihte bu mahkemelerin görevinin sona ereceği, dava dosyalarının resen kadastro mahkemesine devrolunacağı açıklanmış, müracaata kalmış davaların yenilenmesi halinde de bu hükmün uygulanacağı, kadastro hakiminin devredilen bu dava dosyaları ile beşinci madde gereğince müdür tarafından gönderilen kadastro tutanaklarını birleştirerek 11'inci maddede yazılı şekle uygun olarak askı ilanını yaptıracağı, ilan süresi bitmeden duruşmaya başlanamayacağı, henüz kesinleşmemiş olan davalara, kaldıkları noktadan bu kanunda öngörülen esas ve usul dairesinde devam olunacağı belirtilmiştir. Bu olguların kamu düzenine ilişkin olması nedeniyle istek olmasa bile mahkemece kendiliğinden gözetilmesi gerektiği tartışmasızdır. Eldeki dava açısından da taşınmazların bulunduğu bölgede kadastro çalışmalarının yapıdığı ve taşınmazlar hakkında tutanak düzenlendiği gerekçesiyle Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmekte olan davalar Kadastro Mahkemesine aktarılmıştır. Ancak Kadastro Mahkemesince aktarılan davanın konusu tam olarak belirlenmeden, Kadastro Müdürlüğü tarafından 644 ve 679 parsel sayılı taşınmazlara ait tutanak asıllarının gönderilmesi nedeniyle davanın konusunu bu taşınmazların oluşturduğu düşünülerek hüküm kurulmuştur. Oysa ki; taşınmazlar başında keşif yapılarak ve dava dilekçeleri ile diğer belge ve kayıtlarda birlikte değerlendirilmek suretiyle davanın konusunun tereddütsüz olarak belirlenmesi, kapsam dahilinde kalan taşınmazların malik hanesinin doldurulması ve sehven kesinleştirilmesinin eldeki dava açısından bir önemi bulunmadığı, davanın kapsamı içinde kaldığı anlaşılan taşınmazların davalı hale getirilerek tutanak asıllarının Tapu Müdürlüğünden istenilmesi ve mahkemece bu taşınmazlar hakkında eldeki dava yönüyle yargılama yapılması ve sonucuna bir hüküm kurulması gerekir.
Diğer yandan; davacılar tarafından açılan ve Kadastro Mahkemesine aktarılmasından sonra başkaca taşınmazların dava konusu edildiği 1980/22 Esas sayılı dava dosyası üzerinde birleştirildiği, bu dosyada yapılan keşif sonucunda mahkemece 13.05.1988 tarihli celsede; fen bilirkişi raporuna göre ... ve arkadaşları tarafından açılan dava yönüyle (eldeki dosyamız kastedilerek) dava konusu edilen yerin ... Köyü 12 parsel sayılı taşınmazda kaldığının anlaşılmasına göre yanlışlıkla 1980/22 Esas sayılı dosya arasına birleştirildiği belirtilerek tefrikine karar verildiği ve davanın şimdiki 1988/290 Esasa kaydolunduğu anlaşılmaktadır. Yargılama sırasında 13.01.1995 tarihli celsede ... davayı yalnızca 12 parsel ile ilgili yürütmek istediğini, bir kısım davacılar vekili Avukat ...'da 30.12.2015 tarihli dilekçe ile dayandıkları tapu kaydının ... Köyü 12 parsel sayılı taşınmazı kapsadığını bildirmiştir.
Bundan başka; dosya arasında bulunan ... Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1970/118 Esas sayılı dava dosyasının incelenmesinde dosyamız davacıları ... , ... ve arkadaşları tarafından ... Köyü (eski ismi Onan) Tüzel Kişiliğine karşı eldeki davanın konusunu oluşturan aktarılan 1972/607 Esas sayılı davadaki iddia ve sebeplerle dava açıldığı yargılama sonunda davacıların dayandıkları tapu kaydının gayri sabit sınırlı olması nedeniyle miktarıyla geçerli olduğu, tapu kayıt miktarının toprak komisyonunca şahıslara bırakıldığı, miktar fazlası yönüyle ... adına tapu kaydının oluşturulduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği ve Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin denetiminden geçerek kesinleştiği, yine dosyamız davacılarından ... tarafından Hazineye karşı Asliye Hukuk Mahkemesinin 1966/961 Esas sayılı dava dosyasıyla kendi tapu kayıtları kapsamında kalan yer hakkında toprak tevzii komisyonunca ... adına oluşturulan 1962 tarih 98 nolu tapu kaydının iptali istemiyle dava açtıkları yapılan yargılama sonunda benzer sebeplerle davanın reddine karar verildiği ve Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin denetiminden geçerek kesinleştiği görülmektedir.
Davacılar tarafından dava konusunun kapsamında kaldığı belirtilen Sarıyazı Köyü 12 parsele ait tutanak suretinin incelenmesinde ise tespitinin 1979 yılında (aktarılan davaların açılma tarihinden sonra) ve diğer 8, 9, 10, 11, 13, 14, 15, 16 parseller ile bir bütün halde iken ... adına 21.12.1962 tarih 98 nolu tapu ile kayıtlı olduğu, DSİ kanallarının geçmesi nedeniyle bölündüğü belirtilerek ... adına tespit edildiği ve askı ilan süresi içinde dava açılmadığı gerekçesiyle 1980 yılında kesinleştiği, bir kısım şahıslarca açılan davalar sonucunda Asliye Hukuk Mahkemesince 3402 sayılı Kadastro Kanununun 46/1. madesine davalı olarak kabulüne dair verilen kararlar sonucunda ifrazlar yapıldığı ve halen ifrazlar sonucunda farklı parsel numaraları almak suretiyle kısım taşınmazların yine ... adına kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır.
Davacıların dayandığı kök 1322 tarih 1 sayılı tapu kaydının daha sonra malikleri arasında intikal gördüğü davacıların da bu intikaller sonucunda oluşan Eylül 1950 tarih 11 sayılı pay tapusuna dayandıkları, dava dilekçeleri ve yargılama sırasında verdikleri diğer dilekçe ve beyanlarda kök tapu kayıtlarının oluşmasından sonra tapu maliklerince kendi aralarında ifraz ve taksimler sonucunda maliklerin kendilerine düşen bölümleri zilyet ve tasarruf ettikleri, zaman içinde miras yoluyla kendi mirasçılarına intikal ettiği, harici satışlara konu edilerek zilyet ve tasarrufun devredildiği belirtilmektedir. Bu beyanlardan davacıların kullandıkları taşınmaz bölümleri yönüyle kendi aralarında bir ihtilaf olmadığı ve eldeki davanın da kendilerine ait bu taşınmaz bölümleri için açtıkları anlaşılmakta ise de mahkemece başta davanın kapsamı olmak üzere tüm bu hususlar saptanmamış, deliller tartışılmamış, aktarılan davanın kapsamı tüm bu deliller ışığında tereddütsüz olarak belirlenmemiştir.
O halde; öncelikle; taşınmazların bulunduğu bölgede 1960'lı yıllarda toprak tevzii komisyonu tarafından yapılan çalışmalar neticesinde oluşturulan paftalar ve ... adına kayıtlı ve iptali istenen 21.12.1962 tarih 98 nolu tapu kaydı tedavülleriyle birlikte getirtilmeli, tespitin yapıldığı 1980 yılından önceki yıllara ait tüm hava fotografları istenilmeli, taşınmazların bulunduğu bölgeyi iyi bilen ve davada menfaati bulunmayan yerel bilirkişiler tespit edilmelidir. Daha sonra 3 kişilik zirai bilirkişi kurulu, harita mühendisi bilirkişi ve fen bilirkişisi, yerel bilirkişiler, taraf tanıkları ile birlikte taşınmazlar başında keşif yapılmalı, dava konusu ettikleri ve davacılardan ve müdahillerden kendi zilyetliklerinde olduğunu öne sürdükleri taşınmazları göstermeleri istenilmeli, davacıların dayandıkları ve ... adına oluşan tapu kayıtları okunmak suretiyle kapsamları belirlenmeli, yerel bilirkişiler ve taraf tanıklarından dava konusu edilen taşınmaz bölümlerinin kim yada kimler tarafından ne zamandan beri nasıl kullanıldığı olaylara dayalı olarak sorulmalı, beyanlar arasında çelişki hasıl olduğu taktirde usulüne uygun şekilde giderilmeli, harita mühendisi ve fen bilirkişisinden toprak tevzii paftası ile kadastro paftası çakıştırılarak ve üzerinde dava konusu edilen taşınmaz yada taşınmazların neresi olduğunun gösterilmesi, yine hava fotoğrafları üzerinde taşınmaz bölümlerinin gösterilmesi suretiyle ve hava fotograflarının düzenlendiği tarihte taşınmazların tarım arazisi niteliğinde olup olmadığı, sınırlarının oluşup oluşmadığı hususlarında görüş bildiren ve yine yukarıda anlatılan ve bir kısım taraflar arasında görülen 1966/961 ve 1970/118 Esas sayılı dava dosyalarının kapsamlarının belirlenmesi amacıyla ilamların dayanağı olan fen bilirkişi raporlarıyla kadastro paftasının çakıştırmak suretiyle ve ayrıca eldeki davanın konusunu oluşturan taşınmaz bölümleriyle birlikte gösterecek şekilde rapor ve haritalar düzenlemesi istenilmeli, zirai bilirkişilerden dava konusu edilen taşınmazların toprak yapısı, zilyetlikle kazanılabilecek yerlerden olup olmadığı, komşu taşınmazlarla benzer nitelikte olup olmadığı, öncesinde nasıl kullanıldığı hususlarında değişik yönlerden çekilmiş renkli fotografları da içerir denetime elverişli, gerekçeli rapor alınmalı, bu şekilde aktarılan davanın kapsamı tereddütsüz olarak belirlenmeli, dava dosyasında tutanak asılları bulunan 644 ve 679 parsel sayılı taşınmazlar dışında başkaca taşınmazlarında aktarılan davanın kapsamında kaldığının anlaşılması halinde bu taşınmazlara tutanak asılları davalı hale getirilerek Tapu Müdürlüğünden istenilmeli, ve yine bu taşınmzalar hakkında 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 11 inci maddede yazılı şekle uygun olarak askı ilanını yaptırmalı ve ilan süresi bitmesi beklenilmelidir. Bu şekilde tüm deliller toplandıktan sonra tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda bir karar verilmeli, bir kısım taraflar arasında görülen 1966/961 ve 1970/118 Esas sayılı dava dosyalarının kapsamlarının eldeki dava açsından kesin hüküm yada güçlü delil niteliğinde olup olmadığı, davacıların dayandıkları tapu kaydının sınırları itibariyla mı yoksa miktarı miktarıyla mı geçerli olduğu belirlenmeli, miktarıyla geçerli olduğunun kabul edilmesi halinde miktar fazlası üzerinde kalan bölümler yönüyle aktarılan davaların açılma tarihinden geriye doğru, ... adına toprak tevzii sonucunda oluşan tapu kaydı kapsamında kalan bölümlerin bulunması halinde ise bu tapu kaydının oluştuğu tarihten geriye doğru davacı taraf lehine 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. ve 46/1. maddesinde öngörülen zilyetlikle taşınmaz edinme koşullarının oluşup oluşmadığı üzerinde durulmalı, müdahiller ... ve ...'nun satın alma nedenine dayalı olarak davaya katıldıklarına göre, öncelikle adlarına talep ettikleri taşınmaz bölümünün aktarılan davanın kapsamı içinde kalıp kalmadığı, kalması halinde davasının tespitten sonraki satın alma sebeplere dayalı olup olmadığının belirlenmesi, tespitten sonraki sebep olduğunun anlaşılması halinde görevsizlik kararı verilmesinin gerekip gerekmediğinin düşünülmesi, hükmün gerekçesinde tüm bu hususların tartışılarak sonuca varılması ve aktarılan davanın kapsamı hakkında bir karar verilmesi gerekir. Hal böyle olunca; eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, temyiz itirazlarının bu nedenlerle kabulü ile hükmün BOZULMASINA, Yargıtay duruşması için belirlenen 1.630,00 TL vekalet ücretinin aleyhine temyiz olunandan alınarak, duruşmada kendisini vekil ile temsil ettiren davacı tarafa verilmesine,
peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edenlere iadesine, 31.01.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.